ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/418 E., 2023/547 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/418 E., 2023/547 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 31.05.2023 tarihli, 2021/418 E., 2023/547 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2021/418 E., 2023/547 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

SAYISI : 2020/399 E., 2020/671 K.

KARAR : Davanın reddine

1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ... Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince önce onanmış, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Özel Dairece yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişikliği öncesi hâliyle 438 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince direnme kararının temyiz incelemesinde duruşma yapılmayacağından davacı vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili; dava dışı Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin 06.07.2007 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan genel kurul kararı ile kısmen bölündüğünü, anılan bölünme ile net 20.457.135,50 TL kayıtlı değer ile yer alan “tekstil ve deri kimyasalları üretim işletmesi”nin müvekkiline ayni sermaye olarak devredildiğini, bölünmeye dair genel kurul kararının tescil tarihi itibariyle devri gereken tüm mal varlığının mülkiyetinin müvekkiline tescilsiz olarak intikal ettiğini, tescil işleminin açıklayıcı olduğunu, bu kapsamda bölünme sonrası bir kısım araçların ilgili sicilde tescilinin yapıldığını, devrolunan “Binalar” için de benzer işlemlerle arsa paylarıyla birlikte müvekkiline devredildiğini, ancak Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin taşınmaz devirlerinde hukuka aykırı davrandığını, devredilmesi gereken taşınmazlardan ... ili Menemen ilçesi, Kesikköyü 188 ada 3 parsel sayılı taşınmazın on beş ay sonra gerçeğe aykırı şekilde satış gösterilerek müvekkiline devredildiğini, ancak bölünme sözleşmesinin 252 numaralı hesabında yer alan binalardan 3.567.269,73 TL değer biçilen binalar için sicilde devir işleminin yapılmadığını, anılan binaların sicilde intikali gerçekleştirilmemesine rağmen müvekkili tarafından kendi hissesine düşen emlak vergilerinin ödendiğini, zira anılan taşınmazların ifrazı mümkün olmadığından paylı mülkiyet kapsamında müvekkili hissesine tekabül eden emlak vergisini ödeyen Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin müvekkilinden hissesine düşen miktarda emlak vergisini talep ve tahsil ederek taşınmazdaki bu hissenin müvekkilinin mülkiyetine geçtiğini kabul ettiğini, Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin 06.10.2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığı şekilde aktif ve pasifleriyle birlikte devralınmak suretiyle davalı ile birleştiğini, Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.yi devralan davalının külli halef olarak bu durumun bilincinde olmasına rağmen bölünme sözleşmesine göre devredilmesi gereken taşınmaz/taşınmaz hissesinin müvekkiline devretmediğini, bu hususta gönderilen ihtarnamelerin sonuçsuz kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere dava konusu tamamı davalı adına tescilli taşınmazın %23,48 oranındaki hissesinin tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı vekili; davacı ile bölünen şirketin hâkim hissedarının aynı olduğunu, tüm bölünme işleminin davacının hâkim hissedarı tarafından planlandığını, dolayısıyla bölünmeden yine davacının bizzat sorumlu olduğunu, müvekkilinin bölünmeye hiçbir şekilde taraf olmadığını, bölünme işleminden birkaç hafta önce dava konusu taşınmazın davacı tarafça kiralandığını, hâlen kiracı olarak bulunduğunu, dava konusu taşınmaz parselinde üç firmaya ait iç içe geçmiş üretim tesis ve binalarının bulunduğunu, davacının bölünme işlemine başlarken dava konusu taşınmazın devrinin imkânsız olduğunu bildiğini, bölünme sözleşmesinde yer alan dava konusu taşınmazın devrine ilişkin hükmün batıl olduğunu, müvekkilinin hukuka aykırı bir işleminin bulunmadığını, mülkiyetin davacıya geçmediğini, bölünme sözleşmesine dayalı olarak paylı mülkiyet kurulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkeme Kararı

6. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.03.2016 tarihli ve 2015/541 Esas, 2016/188 Karar sayılı kararı ile; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (5520 sayılı KVK) 20/2-a maddesi düzenlemesi, bölünmenin ticaret sicilinde tescil edilmesinin vergisel sorumlukların başlangıcı için belirleyici olduğu anlamına gelmekte olup mutlak surette ve başka bir koşul aranmaksızın ayni sermaye olarak devralan şirkete geçen taşınmaz ve diğer haklar için devir ve tescil zorunluluğu doğacağı şeklinde yorumlanamayacağı, dava konusu yapıların bulunduğu bölüm davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise de tescile konu olacak yerin inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından tapu iptal ve tescile karar verebilmek için 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri gereğince bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gerekirken bilirkişi raporunda davacı tarafından kullanılan binaların toplam alanının 10.418.97 m², oranının ise %26,38 olduğu, dava konusu taşınmaz üzerinde davalı ve dava dışı bir firma tarafından kullanılan binaların da bulunduğu, 3194 sayılı İmar Kanunu gereğince tarafların rızası olsa dahi parselin zemindeki konumu davalı ve davacıya ait yapıların zemin durumu itibari ile ifrazlarının mümkün olmadığının belirtildiği, ... Belediye Başkanlığınca verilen cevapta imar planı notlarında ifraz şartı 2500 m2 olmasına rağmen bahsi geçen parsel üzerinde çok sayıda yapı bulunması ve yapıların zemin durumu itibariyle ifrazının mümkün olmadığının bildirildiği, bu kapsamda dava konusu alanın 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri gereğince ana taşınmazdan ifrazı mümkün olmadığından tapu iptali ve tescil koşullarının oluşmadığı, bölünme sözleşmesinin imzalanması ve ticaret sicilde tescil edilmesinin başlı başına tapu iptali ve tescil için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.09.2018 tarihli ve 2018/1524 Esas, 2018/5409 Karar sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verilmiş, karara karşı davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.07.2020 tarihli ve 2018/5794 Esas, 2020/3453 Karar sayılı kararı ile; “…Dava, şirket bölünme sözleşmesine dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacı vekili, Cognis Kimya San.ve Tic.AŞ’nin 06/07/2007 günlü Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayımlanan Genel Kurul Kararı ile kısmen bölündüğünü, bu bölünme sonucunda Cognis Kimya San.ve Tic.AŞ’nin 31/03/2007 tarihli bilançosunda aktif ve pasif itibariyle net 20.457.135,50 TL kayıtlı değer ile yer alan “tekstil ve deri kimyasalları üretim işletmesinin” Cognis Kimya San.ve Tic.AŞ’nin kısmen bölünmesi ile davacı Pulcra Kimya San.ve Tic. AŞ’ye ayni sermaye olarak devredilmesine, bölünme sözleşmesinin onaylanmasına karar verildiğini, bölünme sözleşmesinin tescil ve ilan edildiğini, bölünen şirkete devredilecek gayrimenkuller ve maden hakları gibi tescile bağlı hakların, tescil işleminden önce ve bölünme yoluyla kendiliğinden devralan şirkete geçtiği için Harçlar Kanunu hükümlerinden muaf olduğunu ve devir harcı ödenmeden yeni malik adına tescil olunabileceğini, kısmi bölünmenin söz konusu olabilmesi için asıldan bölünerek ayrılan birimin bağımsız bir şekilde ayakta durabilecek düzey, kapsam ve kabiliyette, üretim tesisleri, haklar, menkul ve gayrımenkul mallar gibi donanıma sahip olması gerektiğini, ekonomik bütünlük oluşturacak şekilde yapılmayan kısmi bölünmenin bölünme olarak nitelenemeyeceğini, Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmi Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ hükümlerine göre üretim tesisleri ve hizmet işletmelerinin ayni sermaye olarak konulmasında bu faaliyetlerin ifası için gerekli olan unsurların bir bütünlük içinde dikkate alınması gerektiği öngörülerek işletme bütünlüğünün korunmasının esas alındığını, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. maddesi hükmüne göre işletmelerin devrinde işletme bütünlüğü korunacak şekilde faaliyetin devamı için gerekli taşınmaz, her türlü tesis, makine, ve teçhizat, alet edevat, taşıtlar, gayrı maddi haklar ile hammadde, mamul, yarı mamul, mallar gibi aktif kıymetler ile pasif kıymetlerin tümünün devredilmesinin zorunlu olduğunu, kısmi bölünme yoluyla devredilecek değerlerin tayini için ... 2. AHM’nin 2007/222E. 2007/335K. Sayılı tespit dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinde devredilecek net mal varlığı 20.457.135,50 TL olarak tayin olunurken devredilecek aktifler arasında 250.hesap kodunda kayıtlı arazi ve arsalar 396.781,23 TL, 252. hesap kodunda kayıtlı “binalar” ise 3.567.269,73 TL olarak değerlendirildiğini, Cognis Kimya San.ve Tic.AŞ’nin devrettiği gayrimenkullere ilişkin olarak hukuka uygun davranmadığını, İlgili Tebliğ ve KVK hükümleri uyarınca bölünme sözleşmesine konu tüm mamelekin devralan şirket Pulcra Kimya San.ve Tic. AŞ’nin mülkiyetine kendiliğinden geçtiğini, mülkiyetin Pulcra AŞ’ye aktarıldığını gösteren kaydın kurucu değil açıklayıcı olduğunu, bu durumun 252. hesap kodunda yer alan “binalar” için de söz konusu olduğunu, bahse konu binaların ancak üzerinde yer aldığı arz ile birlikte “bina” olarak nitelendirilebileceğinden arsa payları ile birlikte Pulcra Kimya San.ve Tic. AŞ’ye devredildiğinin kabulü gerektiğini ileri sürerek, tapuda Kocaeli İli, ... İlçesi, 5030 ada, 1 parselde tamamı davalı adına kayıtlı taşınmazda davacıya kısmi bölünme yoluyla intikal eden ancak tapuda davacı adına devir ve tescil işlemi gerçekle

Davalı vekili ise davacının bölünme işlemine başlarken dava konusu taşınmazın devrinin imkansız olduğunu baştan itibaren bildiğini, dava konusu taşınmaz hukuken devredilemeyeceğinden en az 49 yıllığına taşınmazda düşük bedelle kiracı olarak bulunmayı kabul ettiğini, dava konusu taşınmazın bulunduğu parselde Cognis, Pulcra ve Henkel firmalarına ait üretim tesisi, ofis, otopark depo ve sair binaların bulunduğunu, parseldeki bu sıkışık, birbiri ile iç içe geçmiş nizamdan dolayı parsel alanının ifraz edilerek ayrı parselasyon yapılması ve dava konusu binanın bağımsız parsele alınmasının hukuken ve fiziken imkansız olduğunu, bu imkansızlık taraflarca başından itibaren bilindiği için mülkiyet devri yerine uzun süreli kira sözleşmesi yapmak suretiyle binanın kullanımının Pulcra Kimya San.ve Tic. AŞ’ye tahsis edildiğini, bilirkişi raporundaki tutarın aslında binanın kullanmaya yönelik finansal değerini ifade ettiğini, kabul edilememekle birlikte davacının adına tescil edilmesini istediği %23,48 oranın da iyiniyetten uzak bir oran olduğunu, tüm parselin alanı 51.378,41 m2 olup dava konusu binanın taban alanının 7.533 m2 olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

6100 sayılı HMK’nun 26. maddesinde hakimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebileceği hükmü düzenlenmiştir.

Bu itibarla mahkemece, davacı tarafın talebinin paylı mülkiyete ilişkin olduğu nazara alınmaksızın dava konusu alanın, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili Yönetmelik hükümleri gereğince ana taşınmazdan ifrazının mümkün olmadığı dolayısıyla tapu iptali ve tescil koşullarının oluşmadığı, bölünme sözleşmesinin imzalanması ve ticaret sicilde tescil edilmesinin başlı başına tapu iptali ve tescil için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle Dairemizin 18.09.2018 tarih 2018/1524 Esas, 2018/5409 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak yukarıda anılan gerekçeyle mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı

9. ... Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli ve 2020/399 Esas, 2020/671 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; kısmî bölünme sözleşmesine esas alınan tespit bilirkişi raporu ve eklerine göre devri yapılan sabit kıymetlerin içinde 250 hesap numaralı 396.781,23 TL değerinde arsa ve arazi ile 252 hesap numaralı 3.567.269,73 TL değerinde binalar bulunmakta olup bu hesapların dökümünü gösteren devredilen sabit kıymet listesinde ise ... ili, Menemen ilçesindeki 3 parselin arsasının 396.781,23 TL değerle 252 numaralı hesap içinde, üzerindeki 2 adet binanın ise 474.407,21 TL ve 136.163,77 TL değerlerle 252 kod numaralı binalar hesabı içinde gösterildiği, tapusunun iptali talep edilen Kocaeli ili, ... ilçesindeki binaların arazisinin ise bu iki hesap içinde de yer almadığı, bu arazinin devredilen kıymetler listesinde bulunmadığı, ancak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 684 üncü maddesi gereğince asıl olan arz olup arza malik olan o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağından ve davacı dahi arzın bölünme sözleşmesi ile birlikte kendisine devredildiğini iddia etmediğinden bölünme sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın değil üzerindeki binalar ve dolayısıyla ticari işletme davacıya devredilmiş olduğundan davacının arz üzerinde pay isteyemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin kısmî bölünmesine dair bölünme sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın üzerinde yer alan sabit kıymetlerin davacıya devrine dayalı olarak anılan sabit kıymetlerin bulunduğu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilinin talep edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

13. Anonim şirketlerde bölünme, şirketin mal varlığı ile yükümlülüklerinin bölümlere ayrılarak diğer şirketlere devredilmesi olarak tanımlanabilir. Başka bir anlatımla şirketin mal varlığının ve yükümlülüklerinin tümünün yahut bir kısmının bölünen şirketten ayrılarak kül hâline mevcut yahut yeni kurulacak bir şirkete yahut şirketlere tasfiyesiz olarak devredilip karşılığında devralan şirketteki payların ve hakların bölünen (devreden) şirketin ortaklarının yahut bölünen şirketin bizzat kendisinin devralması, şirket bölünmesini ifade etmektedir (Poroy, Reha/Tekinalp, Ünal/Çamoğlu, Ersin: Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, ... 2009, s. 143; Pulaşlı, Hasan: Şirketler Hukuku Şerhi, Ankara 2022, C. I, s. 331, 332).

14. Bu işlem sırasında şirketin bölünen mal varlığı ile yükümlülükleri, tasfiyesiz olarak devralan şirkete intikal ederek karşılığında devreden şirketin ortakları yahut bizzat devreden şirketin kendisi, devralan şirketlerde ortaklık ve diğer hakları tek işlemle ve kendiliğinden kazanırlar. Bu anlamda bölünmeye konu mal varlığına bağlı bütün hak ve yükümlülükler devralan şirkete geçmekle bu geçiş, tek bir işlem ile kendiliğinden gerçekleşir (Pulaşlı, s. 333).

15. Anonim şirketlerde bölünme, tam bölünme ve kısmî bölünme olarak iki şekilde gerçekleşir. Tam bölünmede şirketin mal varlığı bölümlere ayrılarak diğer şirketlere devredilir, devreden şirket ortakları devralan şirketlerde paylar ve haklar elde ederler. Tam bölünme suretiyle devreden/bölünen şirket ise tasfiyesiz olarak sona ererek unvanı ticaret sicilinden terkin edilir. Devralan şirketler hâli hazırda mevcut olan şirketler olabileceği gibi yeni kurulan şirketler de olabilir. Bu şekilde devreden şirketin payları itfa olunarak bu şirketin ortakları, devralan şirketlerin paylarını/haklarını iktisap ederek bölünmeyle sona eren şirketteki hakları ikâme edilir (İpekel Kayalı, Ferna: Şirketler Hukuku Şerhi, Editör Kemal Şenocak, Cilt I, Ankara 2023, s. 374).

16. Kısmî bölünmede ise şirketin mal varlığının bir veya birden fazla kısmı mevcut yahut yeni kurulmuş şirketlere devredilerek devreden şirket varlığı muhafaza edilir. Devreden şirketin ortakları, devralan şirket yahut şirketlerin pay ve haklarını iktisap edebileceği gibi devreden şirket de devredilen mal varlığı karşılığında devralan şirketlerdeki pay ve hakları elde ederek yavru şirketini oluşturabilir. Tam bölünmeden farklı olarak kısmen bölünen şirket mal varlığının sadece bir bölümünü kendisinden ayırarak bu kısmı bir ortaklığa devretmekle yetinebilir (Tekinalp Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, ... 2015, s. 726; 727, İpekel Kayalı, s. 377).

17. Kısmî bölünmede de bölünen mal varlığı mevcut bir şirkete devredilebileceği gibi devralan şirket yeni bir şirket de olabilir. Bu kapsamda öğretide de, şirketin bölünen mal varlığının hâli hazırda mevcut olan bir ortaklığa devredilerek gerçekleştirilen kısmî bölünme “devralma yoluyla bölünme”, ayrılan mal varlığının bölünme çerçevesinde yeni kurulacak bir şirkete devredilerek gerçekleştirilen bölünme ise “yeni kuruluş yoluyla bölünme” olarak adlandırılmaktadır (Pulaşlı, s. 336, 337).

18. Anonim şirket bölünmelerindeki başka bir ayrım ise oranların korunduğu (simetrik) bölünme ile oranların korunmadığı (asimetrik) bölünmedir. Bu ayrım, bölünen şirket ortaklarının bölünme işleri sırasındaki payları ile ortaklık haklarının ne şekilde korunacağında ve devralan şirketteki hakların ne şekilde devreden şirket ortaklarına tahsis edileceğinde önem arz eden bir ayrımdır. Bu anlamda simetrik bölünmede; devreden şirket ortaklarına devralan şirkette, devreden şirketteki mevcut payına uygun oranda pay tahsisi söz konusu iken asimetrik bölünmede ise bölünmeye katılan bazı veya tüm şirketlerde, devreden şirketteki mevcut paylarının oranına göre değişik oranlarda şirket payları tahsisi söz konusu olur.

19. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2/1-a maddesi gereğince 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişlerse, o kanun hükümleri uygulanır. Bu anlamda dava ve uyuşmazlık konusu bölünme işleminin gerçekleştiği tarih itibariyle olaya uygulanacak olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) şirketlerin birleşmeleri yahut tür değiştirmeleri hakkında bir takım düzenlemeler mevcut iken şirket bölünmesi kurumuna dair herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Öte yandan şirketlerin birleşme ve tür değiştirmeleri kadar bölünmeleri de bir ihtiyaç olup bu ihtiyaç ilk olarak uyumlaştırma çalışmaları kapsamında Avrupa Topluluğunun (Avrupa Birliği) 1982 tarihli ve 82/891/AET sayılı 6 ncı Yönergesi (Altıncı Yönerge) ile hükme bağlanmıştır. Bu Yönerge de şirketlerin bölünme usulü, 1978 tarihli ve 78/855/AET sayılı 3 üncü Yönerge’ye yapılan atıfla hüküm altına alınmış olup bu düzenleme ile topluluk (birlik) üyesi ülkelerin mevzuatlarında şirket bölünmesine dair yapacakları düzenlemelerde nazara alınması gereken esaslara ve kurallara işaret edilmiştir.

20. Türk Hukuku’nda ise ilk olarak bazı Bakanlar Kurulu kararları ile kanun hükmünde kararnamelerde “bölünme” kavramı kullanılmış olmakla birlikte en önemli düzenlemelerden ilki; 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile değişik 5422 Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (5422 sayılı KVK) 38 inci maddesi olup anılan hükümde sermaye şirketlerinin bölünme ve pay değişimlerinde vergi hukukuna dair ilkeler ihdas edilmiştir. Bölünme hususunda bir diğer kaynak; 5422 sayılı KVK’nın 38 inci maddesi, 6762 sayılı TTK’nın 274 üncü maddesi ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un (3143 sayılı Kanun) 33 üncü maddesine dayalı olarak çıkarılan ve 25231 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 16.09.2003 tarihli Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmî Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ (Kısmî Bölünme Tebliği) olup Kısmî Bölünme Tebliği ile kısmî bölünmenin maddi hukuka ilişkin kısmı düzenlenerek şirketlerin kısmî bölünmesine işlerlik kazandırılmıştır. Bir diğer yasal düzenleme ise 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (5520 sayılı KVK) 19 ve 20 nci maddeleri olup anılan hükümlerde bölünme türleri ile bu tür bölünme işlemleri, vergi hukuku kapsamında düzenleme altına alınmıştır.

21. Davalı şirketlerin bölünme işlemlerinin gerçekleştiği tarih ile dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın şirketlerin bölünmesine dair hüküm içermemesi sebebiyle yukarıda anılan mevzuat hükümleri, uyuşmazlığın niteliğine uygun düştüğü ölçüde somut olayda uygulama alanı bulacaktır.

22. Bu çerçevede Kısmî Bölünme Tebliğinin 1 inci maddesinin ikinci paragrafı gereğince kısmî bölünme, ayni sermaye teşkili suretiyle yapılabilecek olup üretim tesisleri ve hizmet işletmelerinin ayni sermaye olarak konulmasında, bu faaliyetlerin ifası için gerekli olan unsurların bir bütünlük içinde dikkate alınması öngörülmek suretiyle işletme bütünlüğünün korunması gerekir (5520 sayılı KVK m. 19/3-b). Zira kısmî bölünme neticesinde hem bölünen hem de devralan şirketin faaliyetine devam etmesi esastır. Kısmî bölünme işleminde, şirketlerin mal varlığının bir kısmı mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine devrolunur ve bunun karşılığında bölünen şirket veya ortakları devralan şirketin ortaklık paylarını iktisap eder. Kısmı bölünme sebebiyle yeni bir şirketin kurulması hakkında 6762 sayılı TTK’nın anonim ve limited şirketlerin kuruluşuna ilişkin hükümleri uygulanır.

23. Bölünme işlemi sırasında şirket tarafından bölünme işlemine katılan şirketlerin yönetim organları tarafından yazılı olarak bölünme sözleşmesi yapılması gerekir. Öte yandan bölünme yoluyla, mal varlığının bölümleri yeni kurulacak şirketlere devredilecekse, yönetim organı bir bölünme planı düzenlemelidir (Kısmî Bölünme Tebliği m. 9, Altıncı Yönerge m. 3/1). Bölünme sözleşmesinin/planının sahip olması gereken içerik Kısmî Bölünme Tebliğinin 10 uncu maddesinde detaylı olarak gösterilmiş olup aynı maddede bölünen mal varlığının kaç bölüm olduğunun, her bir bölümün nereye devredileceğinin ve her bölüm içindeki mal varlığı parçalarının tek tek dökümünün bölünme sözleşmesinde yer alması gerektiği açıkça düzenlenmiştir. Bu anlamda bölünen mal varlığı unsurlarının hangi şirkete/şirketlere tahsis edildiği, hangi unsurlarının ise devreden şirket bünyesinde muhafaza edildiğinin açık bir biçimde belirlenmesi zorunludur. Nitekim Altıncı Yönergenin 3/2-h maddesinde devredilecek mal varlığı unsurları ile yükümlülüklerin tahsislerinin açıkça tanımlanmış bir biçimde bölünme sözleşmesinde yer alması gerektiği belirtilmiştir.

24. Kısmî bölünme sözleşmesinde/planında devredilecek mal varlığı unsurlarının tahsisine dair eksiklik ile belirsizliklerin mevcudiyeti durumunda bölünme sözleşmesinin/planının yorumlanması söz konusu olabilir. Ancak kısmî bölünme sözleşmesinde açık bir biçimde tahsisi yapılmamış ve sözleşmenin yorumunda dahi bölünme kapsamında tahsisi mümkün olmayan mal varlığı unsurları devreden şirket bünyesinde kalmaya devam eder.

25. Kısmî bölünme tebliğinin 11 inci maddesi kapsamında kısmî bölünmeye katılan şirketlerin bölünme sözleşmesini/planını genel kurullarında onaylanması sonrasında kısmî bölünme, şirketin yönetim organı tarafından ticaret siciline tescille geçerlilik kazanır. Tescil anında envanterde yer alan bütün aktifler ve pasifler devralan şirketlere geçer. Bu anlamda tescil bölünmenin geçerliliği ile bölünen mal varlığının intikali bağlamında kurucu etki niteliğini haizdir (Kısmî Bölünme Tebliği m.13). Bunun yanında Kısmî Bölünme Tebliğinin 12 nci maddesi gereğince devreden şirketin bölünme ve devir konusunu teşkil eden her türlü hak, menkul ve gayrimenkul mal varlığı unsurları bölünme sözleşmesinin ilgili şirketlerin genel kurullarında onaylanmasından sonra bölünen şirketin genel kurul kararının tescil tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde ilgili sicilde devralan şirket adına tescil ettirilir.

26. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dışı Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin 06.07.2007 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlanan 22.06.2007 tarihli olağanüstü genel kurul kararı ile kısmî bölünme sürecine girdiği, bu kapsamda anılan şirketin 31.03.2007 tarihli bilançosunda aktif ve pasifi itibariyle 20.457.135,50TL kayıtlı değerle yer alan “Tekstil ve Deri Kimyasalları” üretim işletmesinin davacı şirkete ayni sermaye olarak devredildiği, kısmî bölünmeye dair bölünme sözleşmesinde devredilen “Tekstil ve Deri Kimyasalları” üretim işletmesine bağlı olarak devredilecek aktif ve pasif varlıkların liste hâlinde sıralandığı, devreden Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin 10.10.2011 tarihli ticaret sicil gazetesinde yayınlandığı şekliyle aktif ve pasifleriyle devrolunmak suretiyle davalı ile birleşerek sicilden terkin edildiği anlaşılmaktadır.

27. Bahsi geçen kısmî bölünme işlemine konu olan ve davacıya devredilen sabit kıymetlere ilişkin listede 250 numaralı hesap kodu ile defter değeri 396.781,23 TL olan arazi ve arsalar belirtilmiş, 252 numaralı hesap kodu ile de defter değeri 3.567.269,73 TL olan binalar gösterilmiş olup 250 numaralı hesap dökümüne dair listede ise ... ili Menemen ilçesi 188 Ada 3 parsel numaralı taşınmaz devredilen arazi/arsa olarak gösterilmiş, bu taşınmazın üzerindeki iki adet binanın ise 474.407,21 TL ve 136.163,77 TL değerlerle 252 kod numaralı binalar hesabı içinde gösterilmiştir. Nitekim 250 kod numaralı hesap dökümünde gösterilen taşınmazın davacıya devri gerçekleştirilmiş olup 252 kod numaralı hesap dökümünde yer alan sabit kıymetler de bölünme ile birlikte davacının aktifine alınmış, davalı defterlerinde ise bu miktar aktiften düşülmüştür.

28. Devredilen sabit kıymetlere ilişkin liste dökümleri üzerinde yapılan incelemede ise davacı tarafından tapu kaydında kendisi adına tescilini talep ettiği taşınmaz, kısmî bölünme kapsamında devredilen sabit kıymetlerin yer aldığı hesap dökümü içerisinde ve devredilen sabit kıymetler içerisinde yer almamaktadır. Kaldı ki bu durum, davacı tarafından kabul edilmekle birlikte dava konusu taşınmaz üzerinde yer alıp kısmî bölünme kapsamında kendisine devredilen binaların üzerinde bulunduğu taşınmazdan ayrı devrinin mümkün olamayacağı iddiası ile tapu iptali ve tescil talebinde bulunulmuştur.

29. Bu kapsamda dava konusu taşınmazın, devrini açık bir biçimde gösteren hüküm bölünme sözleşmesinde mevcut olmadığı gibi bu sözleşmesinin yorumlanması yoluyla dahi dava konusu taşınmazın tapu kaydının kısmî bölünme neticesinde davacıya devredildiği söylenemez. Ayrıca dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan ve davacıya kısmî bölünme kapsamında devredilen “Tekstil ve Deri Kimyasalları” işletmesi, davacı şirket faaliyetlerinin ifası için gerekli olan unsurlarla birlikte devredilmiş olup bu anlamda kısmî bölünmeye konu mal varlığı unsurları bakımından bütünlük muhafaza edilmiştir. Bu itibarla dava konusu taşınmazın mülkiyetinin, devreden şirketin mal varlığı bünyesinde ve bu suretle kısmî bölünme kapsamında devredilen mal varlığı unsurları dışında yer aldığının kabul edilmesi zorunludur.

30. Her ne kadar Özel Dairece, davacı tarafın talebinin paylı mülkiyete ilişkin olduğu nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de; TMK’nın 688 inci maddesinde düzenlenen paylı mülkiyet, ancak hukuki işlem, kanun yahut yetkili makam kararıyla kurulabilir. Ayrıca kural olarak paylı mülkiyette pay oranı belirli olmakla birlikte taşınır yahut taşınmaz maddi olarak bölünmediğinden fiili anlamda eşyanın hangi kısmının hangi paydaşa ait olduğu belirsizdir. Bu durum TMK’nın 688/1 inci maddesinde “Paylı mülkiyette birden çok kimse, maddî olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla maliktir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda Cognis Kimya San. ve Tic. A.Ş.nin bölünme sözleşmesinde dava konusu taşınmazın kısmî bölünme çerçevesinde davacıya devrine dair bir hüküm olmadığı gibi anılan taşınmaz üzerinde devralan davacı ile birlikte bir paylı mülkiyet ilişkisi kurma iradesini içeren herhangi bir düzenleme yer almamaktadır.

31. Öte yandan devredilen ve dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan bina ve teçhizatın üzerlerinde bulunduğu toprak parçasının tapu kaydının ana taşınmazdan ifrazının hukuken mümkün olmadığının tespit edilmiş olması sebebiyle devredilen sabit kıymetlerin bulunduğu kısımdan ziyade belirli bir pay kapsamında dahi olsa ana taşınmazın tamamı üzerinde mülkiyet hakkı tanınmasına ilişkin olarak bölünme sözleşmesinde açık bir iradenin yer almamış olması karşısında, ana taşınmaz üzerinde davacı ve davalı arasında paylı mülkiyet ilişkisi tesis edilerek davacı lehine tapu iptali ve tescile karar verilemez. Aynı zamanda TMK’nın 684 üncü maddesi gereğince asıl olan arz olup arza malik olan o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağından ve davacı dahi arzın bölünme sözleşmesi ile birlikte kendisine devredildiğini iddia etmediğinden bölünme sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın değil üzerindeki sabit kıymetler ve dolayısıyla ticari işletmenin bütünlük içerisinde davacıya devredilmiş olduğu göz önüne alındığında, dava konusu taşınmazın üzerinde yer alan sabit kıymetlerin davacıya devrine dayalı olarak tapu kaydı üzerinde paylı mülkiyet hükümleri kapsamında tapu iptali ve tescil talep edilemez.

32. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; dava konusu taşınmaz üzerinde yer alan sabit kıymetlerin bağlı olduğu arzdan ayrı düşünülemeyeceği, devrin doğal olarak tapu kaydını da içerdiği, bu kapsamda devredilen sabit kıymetlerin ana taşınmaz üzerinde sahip olduğu oran belirlenerek davacı lehine belirtilen oranda paylı mülkiyet hükümleri çevresinde tapu kaydında tescilin yapılabileceği değerlendirilerek hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği belirtilmiş ise de bu görüş, kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

33. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2021418-e-2023547-k-sayili-karari