ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

TEFECİLİK SUÇUNUN UNSURLARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI

TEFECİLİK SUÇUNUN UNSURLARINA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
1 Okunma

Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi, tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, 'senet kırdırma' denen usulle de işlenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur.

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2018/31 E., 2020/477 K.

"İçtihat Metni"

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi :... Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza

Sanık ...'ın tefecilik suçundan TCK’nın 241/1, 43/1, 62, 52/1-2, 53 ve 63. maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunlukluğuna ve mahsuba ilişkin ...2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.12.2013 tarihli ve 21-635 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 04.05.2017 tarih, ... sayı ve "Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 08.10.2015 tarih ve 140-85 sayılı, TCK'nın 53/1. maddesinde yer alan bazı ibarelerin iptaline ilişkin ilamının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür." eleştirisi ile onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay ...Başsavcılığı ise 23.08.2017 tarih ve 46211 sayı ile;
"...1- Mahkeme yetersiz gerekçe ve eksik inceleme sonucu mahkûmiyet kararı vermiştir;
16 sayfadan oluşan gerekçeli kararın yaklaşık 7 sayfası kitabi bilgilerden oluşmakta, kararı okuyan bir kişinin kafasında çelişki oluşturacak şekilde tefecilik suçuna ilişkin eski ve yeni uygulamalara yer verilmektedir.

Dosya içeriğine göre sanıklarla irtibatlı olan tek kişi müşteki ... olduğu hâlde kardeşi ... ve babası ...'in sadece tanık olabileceği yargılamada müşteki olarak yer almaları ve suçun bunlara karşı işlenmiş birden fazla suç şeklinde kabul edilmesi ve özellikle sanık ...'dan alındığı iddia edilen faizli para miktarının 70.000 TL olması dışında başkaca iddia bulunmaması, mahkemece iştirak vs. bir kabul ve gerekçe de belirtilmediği hâlde haklarında TCK'nın 43. maddesi uygulanarak fazla cezaya hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Tefecilik faaliyetlerine ilişkin kolluğa araştırma yaptırılmış ve tefecilik yaptıklarına dair somut herhangi bir bilgiye ulaşılamadığına ilişkin polis memurlarınca 09.04.2013 tarihli tutanak tanzim edilmiş olmasına rağmen, usule aykırı olarak polis bölgesinde iştigal eden sanıklar hakkında Jandarma aracılığı ile araştırma yaptırılmış ve 04.04.2013 tarihli sanıkların tefecilik yaptığı, ancak somut delil ve belgenin bulunmadığına ilişkin tutanak tutulmuştur. Mahkeme deliler kısmında Kolluk araştırma tutanağı demekle yetinmiş olup hangi tutanağa ne gerekçe ile üstünlük tanındığına açıklık getirilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.

Müşteki ...'ın UYAP üzerinden sorgusu yapıldığında taraf olduğu birden çok karşılıksız çek suçundan sanık olduğu, tefecilik suçlaması ile müşteki olduğu başka dosyalarının da bulunduğu görülmüş; sanıklar ve müdafilerinin iddiaları doğrultusunda özellikle son celsede müşteki ...'ın sanıklar hakkındaki şikâyetinden vazgeçmesi ve 'Aralarındaki ilişkinin ticari ilişki olduğunu, sanıklara faiz ödemediğini' beyan etmesi üzerine hakkındaki dosyaların da celp edilerek müşteki iddialarının inandırıcılığının değerlendirilmesi gerekirken aksi uygulama usul ve yasaya aykırıdır.

Tarafların iddia ve savunmalarında bahsi geçen ev, arsa ve arabaların alım-satım tarihlerindeki gerçek değerlerinin tespiti, kayden kime ait oldukları vakfa devredilme tarihleri bilirkişi marifetiyle belirlendikten sonra; kardeş ve baba olan mağdur tarafın beyanları (dosya kapsamından ... ve ...'in tefecilik suçlaması ile ilgili doğrudan görgü ve bilgilerinin olmadığı; müşteki ...'ın anlatımlarından hareketle beyanda bulundukları anlaşılmaktadır) ile işveren, çalışanı ve kardeşinin beyanları bulunan sanık tarafın beyanlarından hangisine üstünlük tanındığının gerekçeleri ile birlikte karar yerinde tartışılması gerekirken genel ifadelerle aleyhe değerlendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

2- Mahkemenin asıl dayanağını oluşturan 22.07.2013 tarihli bilirkişi raporu yetersiz, teknik incelemeye dayanmayan ve genel ifadelerle yorum yaparak sonuca ulaşan dolayısıyla hükme dayanak yapılamayacak bir rapordur.

Bilirkişi hiçbir inceleme yapmadan sanıkların hesaplarında yüklü miktarda havale giriş çıkışı olmasını ve sanıkların vakfın parasını kullanarak tefecilik yaptıklarını belirtmiştir. Mahkemenin de bu havaleleri gönderenlerin tespiti ve dinlenmesi yerine genel ifadelerle bilirkişinin eksik inceleme ve değerlendirilmesini kararına dayanak yapması usul ve yasaya aykırıdır.

Müştekilerin beyanlarından sanık ... ile yapılan alışverişin ifade edildiği, diğer sanık ...'dan bir sefer 70.000 TL alındığı belirtilmesine rağmen bilirkişi ...'ın şoför olması ve gelirinin düşük olması yorumu ile her iki sanığın birlikte tefecilik yaptığını belirterek mahkeme yerine bilirkişilik görevinin sınırlarını aşıp hüküm ihdas etmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Mahkemeye sunulan 09.09.2013 tarihli ve 17 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetim raporunda sanıkların yöneticisi ve şoförü olduğu ...te .... Vakfının hesaplarında ve yönetiminde 22.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda ifade edilen vakfın parasını kullanarak tefecilik yapılmasına ilişkin herhangi bir usulsüzlük tespit edilememiş, defter ve kayıtlara ilişkin birtakım eksikliklere ilişkin tenkitlere yer verilmiştir. Buna göre bilirkişi raporunun dayandığı vakıf parasının kullanılması yorumu dosyada desteksiz kalmıştır.

3- Kabule göre de; dosyada mevcut beyanlar ve deliller karşısında sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkûmiyetlerine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
.." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 09.11.2017 tarih ve ... sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık ...’a atılı tehdit suçundan verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş, inceleme dışı sanık ... hakkında tefecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmüne yönelik itiraz ise adı geçen sanığın hükümden sonra ölmesi nedeniyle Özel Dairece değişik gerekçeyle kabul edilmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında tefecilik suçundan verilen mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay ...Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı tefecilik suçunun unsurlarıyla sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Mağdur ... ile sanık arasında yapılan 08.06.2011 tarihli protokolde; "... ile ... arasında aşağıdaki hususlarda protokol yapılmıştır.

1- ...’in ...’a 160.000,00 TL (Yüz altmış bin Türk Lirası) borcu bulunmaktadır. ... bu parayı ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Bu para taksitler hâlinde ödenecektir. Borçlu ..., 30.05.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.06.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.07.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.08.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.09.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.10.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.11.2012 tarihinde 20.000,00 TL, 30.12.2012 tarihinde 20.000,00 TL ödeyecektir.

2- Bu taksitler için ... ...'a 8 adet 20.000,00 TL’lik t...at senedi verecektir.

3- Bu taksitlerden 1. taksit ödenmediği taktirde ... ...'ın... Vakfından kiralamış olduğu dükkânı devretmeyi kabul ve taahhüt eder. Taksitlerin tamamı ödendiği taktirde dükkanın kiracılık haklan ...’de kalacaktır.

4- Bu protokol 2 (iki) nüsha hâlinde düzenlenmiş olup 08.06.2011 tarihinde taraflar arasında akdedilmiştir." hususlarına yer verildiği ve sanık, mağdurlar ve tanık ... tarafından imzalandığı,

...2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/324 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan 07.11.2011 tarihli duruşma tutanağına göre; mağdur ...’in, mağdur sıfatıyla verdiği ifade sırasında sanıklar müdafisinin ...ta satın aldığı ev ile ilgili sorduğu soru üzerine "Evi aldığım esnada maddi durumum iyiydi. O nedenle evi almıştım. Ancak daha sonra faiz sarmalına girince evimi sattım. ...taki evi alışımla satışım arasında yaklaşık 6-7 ay kadar süre vardır. Evi almış olduğum fiyat olan 100.000-TL’ye sattım." şeklinde beyanda bulunduğu,

...Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 22.11.2011 tarihli inceleme ve tespit tutanağına göre; ...Tapu Müdürlüğünce gönderilen sanığa ait tapu kayıtları uyarınca ...parsel üzerinde bulunan 545 metrekare bodrum dükkânın 17.02.2004 tarihinde mağdur ... adına kayıtlı iken 11.02.2010 tarihinde sanığa satış ile devredildiği, 28.09.2010 tarihinde ise... Vakfı tüzel kişiliğine satış ile devrinin yapıldığı,

.... parsel üzerinde bulunan 850 metrekare z... meskenin 17.02.2004 tarihinde mağdur ... adına kayıtlı iken 11.02.2010 tarihinde sanığa satış ile devredildiği, 28.09.2010 tarihinde de... Vakfı tüzel kişiliğine satış ile devrinin yapıldığı,

Türkiye Finans Katılım Bankası ...Şubesi tarafından gönderilen sanığa ait ..., ...000, ...001 ve ...002 numaralı hesap kayıtlarının incelemesinde; 17.06.2010 tarihinde sanık tarafından ...000 numaralı hesaba vadeli olarak 40.000 TL yatırıldığı ve bu paranın 17.08.2010 tarihinde ... numaralı hesaba aktarıldığı,

17.08.2010 tarihinde sanık tarafından...numaralı hesaptan 40.479 TL çekildiği,
03.01.2011 tarihinde sanık tarafından...numaralı hesaba 99.000 TL'nin vadeli olarak yatırıldığı,
04.05.2011 tarihinde...numaralı hesaptan ...numaralı hesaba 100.978,82 TL yatırıldığı,
Aynı tarihte sanık tarafından...numaralı hesaptan 50.978,82 TL çekildiği,
Aynı tarihte...numaralı hesaptan...numaralı hesaba 50.000 TL aktarıldığı,
Aynı tarihte...numaralı hesaptan...numaralı hesaba 100.978,82 TL aktarıldığı,
Aynı tarihte...numaralı hesaptan...numaralı hesaba 50.000 TL'nin vadeli olarak yatırıldığı,
08.06.2011 tarihinde sanık tarafından...numaralı hesaptan 50.267,45 TL çekildiği,
31.01.2011 tarihinde ... tarafından 40.000 TL para yatırıldığı,
18.02.2011 tarihinde 40.000 TL, 21.02.2011 tarihinde ise 60.000 TL yatırıldığı,
21.02.2011 tarihinde ... numaralı hesaba 100.000 TL yatırıldığı,
Aynı tarihte ... tarafından 25.000 TL yatırıldığı,
24.03.2011 tarihinde ...tarafından 100.000 TL yatırıldığı,
17.06.2011 tarihinde ... tarafından 45.000 TL yatırıldığı,
08.07.2011 tarihinde ...tarafından 100.000 TL yatırıldığı,
11.07.2011 tarihinde ... tarafından 35.000 TL yatırıldığı,
29.07.2011 tarihinde ...tarafından 200.000 TL para yatırıldığı,
01.08.2011 tarihinde sanık tarafından tanık .......'un hesabına 20.000 TL gönderildiği,
03.08.2011 tarihinde sanık tarafından tanık ... ...’in hesabına 50.000 TL gönderildiği,
Aynı tarihte tanık .... tarafından sanığın hesabına 5.000 TL yatırıldığı,
11.08.2011 tarihinde ... Turizm İnşaat firması tarafından 10.000 TL para yatırıldığı,
31.10.2011 tarihinde ... tarafından 50.000 TL yatırıldığı,
14.11.2011 tarihinde ...tarafından 100.000 TL yatırıldığı,
Halkbank ...Şubesi tarafından gönderilen Tanık ....’e ait ...numaralı hesap kayıtlarının incelemesinde; 03.02.2011 tarihinde 20.000 TL yatırıldığı,
04.03.2011 tarihinde 10.000 TL yatırıldığı,
29.07.2011 tarihinde 46.800 TL yatırıldığı,
01.08.2011 tarihinde sanık tarafından 20.000 TL yatırıldığı,
Türkiye Finans Katılım Bankası ...Şubesi tarafından gönderilen inceleme dışı sanığa ait ... 146-..., ...., 146-...,.... ve ...numaralı hesap kayıtlarının incelemesinde; 24.12.2010 tarihinde... numaralı hesaptan 535951-1 numaralı hesaba 45.000 TL aktarıldığı,
27.09.2010 tarihinde ... numaralı hesaba 38.000 TL yatırıldığı,
30.09.2011 tarihinde ... numaralı hesaptan ... numaralı hesaba 30.188,84 TL aktarıldığı,
05.09.2007 tarihinde ... numaralı hesaba 100.000 TL yatırıldığı,
13.04.2009 tarihinde ... numaralı hesaba 45.000 TL yatırıldığı,
17.06.2010 tarihinde... numaralı hesaba 27.500 TL yatırıldığı,
19.10.2010 tarihinde... numaralı hesaba 50.000 TL yatırıldığı,
22.12.2009 tarihinde ... numaralı hesaba 40.000 TL yatırıldığı,
Tespit edilen işlemlerin ve tapu devirlerinin şüpheli olabileceği,

...İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 22.11.2011 tarihli tespit ve tasnif tutanağına göre; ....Başsavcılığınca yürütülmekte olan 2011/998 sayılı soruşturmaya istinaden 22.11.2011 tarihinde inceleme dışı sanığın mütevellisi olduğu... Vakfında yapılan aramalarda el konulan belgelerin yapılan tespit ve tasnifinde;

Girişe göre solda bulunan odanın bilgisayar masasının altında bulunan dolap içerisindeki klasörden;

1- Türkiye Vakıflar Bankasına ait ... İBAN No.lu,... Vakfı hesap sahipli, 046790 cüzdan seri No.lu, 03.01.2011 ile 03.06.2011 tarihleri arasındaki hesap hareketlerini gösteren vadeli mevduat cüzdanı,

2- T.C. Ziraat Bankasına ait şube adı ve kodu ..., hesap No.su..., vergi dairesi ...Mal Müdürlüğü ve vergi kimlik No.su 0100297371 olan, 06.10.2010 işlem tarihli, ....... tarafından ... ...Mal Müdürlüğüne 54,00 TL yatırıldığını gösterir banka dekontu,

3- T.C. Ziraat Bankasına ait şube adı ve kodu 2.../..., vergi kimlik No.su ..., vergi dairesi ...Mal Müdürlüğü olan ait 06.10.2010 tarihli 156,75 TL bedelli vergi tahsil alındı makbuzu,

4- T.C. Ziraat Bankasına ait şube adı ve kodu 2.../..., T.C. kimlik No.su ..., vergi dairesi ...Mal Müdürlüğü olan 06.10.2010 tarihli 156,75 TL bedelli vergi tahsil alındı makbuzu,

5- ...Belediyesine ait, ....... tarafından ödendiğini gösterir, 85 TL tutarında düzenlenmiş, 06.10.2010 tarihli tahsilat makbuzu,

6- ...parselde bulunan 850,00 metrekare arsanın, önceki sahibi ... iken... Vakfına 28.09.2009 tarihinde geçtiğini gösterir tapu senedi,

7- ... parselde bulunan 545,00 metrekare arsanın, önceki sahibi ... iken... Vakfına 28.09.2009 tarihinde geçtiğini gösterir tapu senedi,

8- ... ...., 268 ada, 35 parselde bulunan 906,20 metrekarelik ev, ahır ve bahçenin, önceki sahibi ....... iken... Vakfına 06.10.2010 tarihinde geçtiğini gösterir tapu senedi,

Girişe göre sol tarafta bulunan ve çalışma odası olarak kullanılan odadaki çelik kasa içerisinden;

1- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No: l yazısı, ödeyecek kısmında ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
2- 30.06.2012 vade tarihli 20.000 TL, No. 2 yazısı, ödeyecek kısmında ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
3- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No. 3 yazısı, ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
4- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No. 4 yazısı, ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
5- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No. 5 yazısı, ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
6- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No. 6 yazısı, ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
7- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No. 7 yazısı, ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
8- 30.06.2012 vade tarihli, 20.000 TL, No. 8 yazısı, ... (T.C. No. ...) yazısı bulunan imzalı senet,
9-... Vakfı Mütevelliliğine hitaben yazılmış, "Mülkiyeti... Vakfına ait ... Caddesi üzerinde bulunan ...lar Giyim Mağazasının kiracısıyım, kiram altındaki mağazanın kiracılık haklarım ...’a devretmek istiyorum." şeklinde, 30.12.2009 tarihinde düzenlenmiş, ... imzalı bir adet yazı,
10- "Protokol" başlıklı, kiralayan kısmında... Vakfı Mütevelliliği, kiracı kısmında "... ...Caddesi No: 211 ...", kiralanan yer kısmında .... Parsel" ibareleri bulunan, kira miktarı 100 TL olarak belirlenen 01.06.2007 tarihinde düzenlenmiş ... imzalı bir adet yazı,
11-... Vakfı Mütevelliliğine hitaben yazılmış, "Mülkiyeti... Vakfına ait ... Caddesi üzerinde bulunan ...lar Giyim Mağazasında kiracı olan ...'den, kirası altındaki mağazanın kiracılık haklarını devralmak istiyorum." şeklinde, 30.12.2009 tarihinde düzenlenmiş, ... imzalı bir adet yazı,
12- "Protokol" başlıklı, "... ile ... arasında aşağıdaki hususlarda protokol yapılmıştır." ile başlayan ve "Bu protokol 2 nüsha hâlinde düzenlenmiş olup 08.06.2011 tarihinde taraflar arasında akdedilmiştir." ile son bulan; ..., ..., ..., ... ve ... arasında düzenlenmiş bir adet imzalı yazı,
13- Üzerinde "...’ın benden satın almış olduğu gayrimenkullerin tamamında aşağıda belirttiğim gayrimenkullerde hiçbir alacağım yoktur." ibaresi bulunan 08.06.2011 tarihli ... ve ... imzalı bir adet yazı,
14- Üzerinde "Jolly Tours" ibaresi bulunan, koyu mavi renkli, Temmuz ayının 22. gününü gösteren sayfasında "Ticaret Hesabı, H.... deki 12 ay 2009 da 49 milyar verdim.12 ay 2010 na kadar 53 milyar çek verdi,11 ay 2009 da 28 milyar verdim.12 ay 2010 na kadar 31 milyar çek verdi, 12 ay 2009 da 13.50 milyar verdim,12 ay 2010 na kadar 15 milyar çek aldım." ibareleri bulunan ajandanın tespit ve tasnif edildiği,
... Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Adli Bilişim Büro Amirliğince... Vakfında yapılan arama sonucunda ele geçirilen "Western Dijital" marka... seri No.lu 160 GB HDD imajı ile "Packard Bell" marka ... seri No.lu bilgisayar imajı üzerinde adli bilişim uzmanı tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen 10.01.2012 tarihli rapora göre; incelenen materyal içerisinde soruşturma konusu ile alakalı olabileceği düşünülen her türlü veri üzerinde inceleme yapıldığı, ancak suç unsuru olduğu değerlendirilen herhangi bir dokümana rastlanmadığı,

...İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 24.01.2012 tarihli araştırma tutanağına göre;... Vakfının başkanı olan inceleme dışı sanık ...’in ... Caddesi üzerinde taşınmaz kayıtlarının olduğu, Vakfın Türkiye’nin değişik illerinde bulunan çok sayıda gayrimenkulün sahibi olduğu ve bunların tasarruf hakkının Vakfın yöneticisi olan inceleme dışı sanıkta olduğu, inceleme dışı sanığın geçimini Vakıf başkanlığından elde ettiği gelir ile sağladığı, ...’te uzun yıllardan beri esnaflık yaptığı için maddi durumunun iyi olduğu, sanığın ise inceleme dışı sanığın yanında 1.000 TL maaşla çalışan şoför olduğu, yüksek bir gelirinin olmadığı,

Aynı tarihli diğer araştırma tutanağına göre; inceleme dışı sanığın "..." olarak bilinen köklü bir aileden olduğu, bir yıl öncesine kadar ...’te AEG ve Vestel bayisi olarak beyaz eşya ile ilgili ticari faaliyette bulunduğu, aile gelir düzeyinin iyi olarak bilindiği, geçimini tefecilikten sağlamadığı, sanığın ise inceleme dışı sanığın çalışanı olduğu, vakfın gayrimenkullerinin kiralanmasından kaynaklanan alacakların tahsili ile gayrimenkullerle ilgili her türlü iş ve işlemi yaptığı, geçimini tefecilikten sağlamadığı,

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca düzenlenen 27.12.2012 tarihli ve 1168 sayılı yazı içeriğine göre; sanık ve inceleme dışı sanığa mülga 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesi gereğince ikrazatçılık faaliyet izni verilmediği,

...Defterdarlık Vergi Dairesi Müdürlüğünce düzenlenen 29.03.2013 tarihli ve 2464 sayılı yazı içeriğine göre; sanık ve inceleme dışı sanık hakkında herhangi bir vergi incelemesinin yapılmadığı,

...İl Merkez Jandarma Komutanlığı görevlilerince tutulan 04.04.2013 tarihli tutanağa göre; inceleme dışı sanığın tefecilik yaptığı hususunda bilgi elde edildiği, ancak bu hususta herhangi bir belge bulunmadığı, sanığın ise inceleme dışı sanığın şoförü olup gizli bir şekilde kasalığını yaptığı, adı geçenlerin birlikte tefecilik yaptıkları, ancak bu hususta somut delil bulunmadığı,

09.04.2013 tarihli tutanağa göre; sanık ve inceleme dışı sanığın tefecilik yaptığına dair herhangi bir somut bilgi veya bulguya rastlanmadığı,
Hukukçu ve Sayıştay Emekli Uzman Denetçilerinden oluşan heyetçe düzenlenen 22.07.2013 tarihli bilirkişi raporuna göre;... Vakfında şoför olarak çalışan sanığın 2011 yılında emniyette verdiği ifadesine göre aylık gelirinin 1.015 TL olması, inceleme dışı sanığın da aynı vakfın mütevellisi olarak memur maaşı alması, sanık ve inceleme dışı sanığın banka kayıtları, vakıf ve konutlarında yapılan aramada ele geçirilen tüm kayıtlar incelendiğinde; söz konusu vakıfta 22.11.2011 tarihinde yapılan arama sonucu elde edilen belgeler arasında borçlusu mağdur ... olan senetlerin bulunması, ayrıca sanık ve inceleme dışı sanığın banka hesaplarına yüklü miktarlarda havale giriş çıkışı yapıldığının görülmesi, bu miktarların kim tarafından ne için gönderildiğine dair açıklama yapılamaması ve sanığın maaşlı çalışması nedeniyle şikâyetçilere anılan miktarlarda borç verme imkânının bulunmaması düşünüldüğünde, sanık ve inceleme dışı sanığın birlikte hareket etmek suretiyle, vakfın malvarlığını kullanarak mağdurlara faiz karşılığı borç para verdikleri, bu karşılığın bankaların uyguladıkları yıllık kanuni faizden fazla olduğu,

Vakıflar Genel Müdürlüğü Rehberlik ve Teftiş Başkanlığınca düzenlenen 09.09.2013 tarihli ve 49-72 sayılı denetim raporunda; ...... Vakfının 1768 tarihinde kurulduğu, Vakıflar Genel Müdürlüğü Merkez Tevcih Komisyonunun 09.07.2004 tarihli ve 8769-4 sayılı kararına istinaden mütevelli inceleme dışı sanık tarafından idare edildiği, vakfın hayır şartlarının, Vakıflar Meclisinin 06.12.2008 tarihli ve 117/134 sayılı kararı ve Makamın 21.02.2008 tarihli onayı ile uygun görülen tevzin cetveline göre körlere para dağıtılması hayır şartının, ... No.lu dükkânın gelirine endeksli olduğu için her yıl değiştiği, galle fazlasının vakıf evlatlarına dağıtıldığı, hayır şartlarının; imam-hatip ücreti, müezzin ücreti, ferraş ücreti, vaiz ücreti, tevliyet ücreti, sebil su soğutucu alınması, fukaraya para dağıtılması, ... Camiinde ekmek dağıtılması, ... ekmek dağıtılması, vakıf akrabaları için Kur’an okutulması, üç aylarda Kur’an okutulması, beraat gecesi cüz okutulması, körlere para dağıtılması ve Mevlidi Şerif okutulması olduğu belirtilerek vakfa ait malvarlığı ile vakfın hesap-muamele ve gelir-gider durumunun ayrıntılı şekilde belirtildiği, sonuç olarak da eksik yapıldığı tespit edilen birtakım usul işlemlerinin tamamlanması gerektiğinin vurgulandığı,

Vakıflar Genel Müdürlüğünce düzenlenen 10.10.2013 tarihli ve 19305 sayılı yazı içeriğine göre; vakfın en son 2004 yılında denetlendiği, 22.07.2013 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında yer alan, sanıkların vakıf malvarlığını kullanarak faiz karşılığı borç para verdikleri şeklindeki kanaati destekleyen bir verinin bulunmadığı,

Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişi tarafından Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına hitaben yazılan 12.12.2013 tarihli, 67-46/46 sayılı ve Mülhak... Vakfı konulu yazıya göre; bilirkişilerin "Tefecilik işlerinin vakıf kaynaklarından yapıldığı" şeklindeki iddialarının bazı somut delillere dayalı kuvvetli şüphe teşkil ettiği, Müfettişlikçe yapılan incelemede de özellikle alınan ifadeler yoluyla ulaşılan bilgilerin sözü edilen şüpheyi güçlendirdiği, ancak söz konusu şüphenin giderilmesi için vakfın toplam değeri 5.839.500 TL’ye ulaşan gayrimenkul alımlarının tamamının ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiği,

Anlaşılmıştır.

Mağdur ... ...Başsavcılığında vermiş olduğu 21.03.2011 tarihli ifadesinde; ağabeyi olan mağdur ...’ın... Vakfında çalışan sanığa yüksek faiz karşılığında yüklü miktarda borçlandığını, bu borçlar karşılığında kendilerine ait Mercedes E250 marka aracı, iki adet dükkânı, bir adet daireyi ve ...ta bulunan bir adet villayı sanığa verdiklerini, yapmış oldukları anlaşma gereği borçlar ödendiğinde sanığın sözü edilen malları kendilerine iade edeceğini, borçlarını sanığın patronu olan inceleme dışı sanığa 200.000 TL’lik çek vermek suretiyle ödemelerine karşın sanığın söz konusu malları kendilerine iade etmediğini, tapuya gittiğinde sanığın kendilerine iade etmesi gereken bir dükkân ve bir daireyi... Vakfına bağışladığını öğrendiğini, yine öğrendiği kadarıyla ...taki villanın da tanık .... tarafından anılan vakfa devredildiğini, Mercedes marka aracın nerede olduğunu bilmediklerini,
Yargılama evresinde vermiş olduğu 25.01.2012 tarihli ifadesinde ise soruşturma evresindeki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, ağabeyi olan mağdur ...’a faiz karşılığında borç para verildiğini Mercedes marka araçlarına el konulduğu sırada öğrendiğini, sanık ve inceleme dışı sanığın, faiz karşılığında mağdur ...’a vermiş oldukları parayı tahsil edememeleri üzerine söz konusu araca el koyduklarını, bu nedenle krediyle alınan aracın taksitlerini bilerek ödemediklerini, hatta ...a giderek aracı bizzat kendisinin yakalattığını,

Mağdur ... ...Başsavcılığında vermiş olduğu 04.07.2011 tarihli ifadesinde; inceleme dışı sanığın tüm işlerini sanık aracılığıyla yaptığını, sanık ve inceleme dışı sanığın faiz karşılığı para verdiklerini 2006 yılının sonuna doğru öğrendiğini, bu dönemde paraya ihtiyacı olduğunu, sanığın da kendisine; faiz karşılığı para verebileceğini, paranın vakıf parası olduğunu ve vakıf adına çalıştırdıklarını söylediğini, bunun üzerine on ay sonra 20.000 TL olarak ödenmek koşuluyla sanıktan 15.000 TL para aldığını ve karşılığında t...at olarak 20.000 TL’lik bir çek verdiğini, süresinde borcunu ödeyerek çekini geri aldığını, 2007 yılında paraya ihtiyacı olunca sanıktan 50.000 TL borç para istediğini, sanığın önce 25.000 TL’yi, ertesi gün de kalan 25.000 TL’yi ...Caddesinde bulunan iş yerine getirerek kendisine verdiğini, yapmış oldukları anlaşma gereğince söz konusu borcu bir yıl sonra 70.000 TL olarak ödeyeceğini, aldığı borç karşılığında sanığa 70.000 TL bedelli bir çek verdiğini, borcunu süresinde ödeyerek çekini geri aldığını, 2008 yılında sanıktan bu kez birer hafta arayla 50’şer bin TL olmak üzere toplam 100.000 TL borç aldığını, bu borcun bir yıl sonra 140.000 TL olarak ödenmesi koşuluyla anlaştıklarını, t...at amacıyla sanığa her biri 70.000 TL bedelli iki adet çek verdiğini, bu borcu da süresinde ödediğini ve çeklerini geri aldığını, 2009 yılının sonlarında inceleme dışı sanık ...’ın, kendisini telefonla arayarak "70.000 TL paramız var. Kullanmak ister misin?" diye sorması üzerine adı geçenin iş yerine giderek söz konusu 70.000 TL’yi borç olarak aldığını, inceleme dışı sanıkla her ay 6.000 TL’yi on beş taksitte ödeme koşuluyla anlaştığını, borç aldığı bu para karşılığında inceleme dışı sanığa çek veya senet vermediğini, borcunu süresinde ödediğini, bu paranın inceleme dışı sanığın Halkbanktaki şahsi hesabından kendisine ait "...lar Tekstil" isimli iş yerine ait Halkbank hesabına havale yoluyla gönderildiğini, yine 2009 yılının sonlarına doğru paraya ihtiyacı olunca sanığı telefonla arayıp, iş yerine çağırarak "Sıkıntım var, paranız var mı?" diye sorduğunu, sanığın parası olduğunu söylemesi üzerine kendisinden 150.000 TL borç istediğini, sanığın "Tamam, hâllederiz." diyerek bir hafta içinde ve birkaç seferde toplam 150.000 TL’yi kendisine verdiğini, bu parayı bir yıl sonra 195.000 TL olarak geri ödemesi karşılığında anlaştıklarını, bu borç karşılığında sanığa Vakıfbank hesabındaki 150.000 TL bedelli çek ile Yapı Kredi Bankası hesabındaki 52.500 TL bedelli çeki t...at olarak verdiğini, yaklaşık bir ay sonra sanık ve inceleme dışı sanığa, borcunun çok olduğunu ve ...ta bulunan bağ evini borcundan düşülmesi karşılığında verebileceğini söylediğini, bu önerisinin kabul edilmesi üzerine bağ evini 60.000 TL sayarak borcundan düştüklerini, bunun karşılığında bağ evininin mülkiyetini inceleme dışı sanığın çalışanı olan tanık ....’e devrettiğini, daha önce vermiş olduğu 52.500 TL’lik çeki de geri aldığını, bundan bir müddet sonra...Mahallesinde bulunan üç katlı iş yerini sanığa devrettiğini ve 150.000 TL’lik çekini geri aldığını, anlaşmaları gereğince borcunu ödediğinde iş yerini geri alacağını, bu tarihten iki ay sonra sanığın, iş yerine gelerek vakfın 730.000 TL parası olduğunu ve hâlihazırda bu parayı kullanmadığını, t...at göstermesi karşılığında parayı kendisine verebileceklerini söylediğini, bunun üzerine babası olan mağdur ... adına kayıtlı ... Caddesinde bulunan daireyi ve iki adet dükkânı sanığa devrettiğini, ayrıca Mercedes E250 marka aracını da sanığa emanet olarak verdiğini, daha sonra sanığın söz konusu ev ve iş yerlerini satın aldığını söylediğini, bu konuda sanık ile babası olan mağdur ...’in 170.000 TL karşılığında anlaştıklarını, buna rağmen sanığın bu parayı babasına ödemediğini, sanıktan almış olduğu ve geri ödemesi gereken 135.000 TL paranın kaldığını, kendilerinin de 170.000 TL alacaklı olduklarını, babasıyla birlikte sanık ve inceleme dışı sanığın yanına giderek borçları mahsup etmeyi önerdiklerini, ancak bu tekliflerinin kabul edilmediğini, iş yerinin devri kendilerinde olduğu için sanık ve inceleme dışı sanığın kendilerini sürekli sıkıştırdıklarını, bu nedenle adı geçenlere elden 35.000 TL’lik ödeme yaptığını ve bu suretle 100.000 TL’lik borcunun kaldığını, kalan borç nedeniyle kardeşi olan mağdur ... ile birlikte sanığın yanına giderek bir protokol yaptıklarını ve söz konusu borcun aylık 20.000 TL’lik taksitlerle sekiz ayda ödenmesi konusunda anlaştıklarını, yukarıda belirtmiş olduğu gibi sanık ve inceleme dışı sanıktan bir çok kez faiz karşılığı para aldığını ve mağdur edildiğini, sunduğu protokolün buna delil teşkil ettiğini, sanığın inceleme dışı sanığa ait parayı kullandığını, zira işçi maaşıyla bu kadar parayı kimseye borç olarak veremeyeceğini,

Yargılama evresinde vermiş olduğu 25.01.2012 tarihli ifadesinde; soruşturma evresinde vermiş olduğu ifadelerini aynen tekrar ettiğini, sanık ve inceleme dışı sanığın beyanlarında geçen Opel Zafira marka aracı satın almaya talip olmadığını, sadece bu aracı satmaları konusunda galerici tanıdığı olduğu için aracılık yaptığını ve aracın ...’da faaliyet gösteren "Kansu Otomotiv" isimli iş yerinde satıldığını, satış sonrası galericiden herhangi bir para almadığını, Mercedes marka aracını inceleme dışı sanığın kardeşine rıza ile satmadığını, faiz karşılığında aldığı paraları ödeyemeyince sanık ve inceleme dışı sanığın aracına el koyduklarını, kendisine değil kardeşine ait olan aracın değerinin 140.000 TL olduğunu, sanık ve inceleme dışı sanığa olan borcu 100.000 TL olmasına karşın aracına el konulduğunu, kardeşinin aracı kredi karşılığında satın aldığını ve borçlarının henüz ödenmediğini, dolayısıyla borcu ödenmeyen bu aracın 140.000 TL’ye satın alındığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, zira kimsenin aynı fiyata başka yerden rahatlıkla alabileceği bu aracı borcu varken satın almak istemeyeceğini, mağdur ...’in inceleme dışı sanığa olan 60.000 TL’lik borcu karşılığında ...taki evlerini devrettiği hususunun doğru olduğunu, yukarıda bahsi geçen Mercedes marka aracın tanık ...’in kullanımında bulunduğu sırada bağlanması üzerine sanık ve inceleme dışı sanığın, kendisinden 230.000 TL tutarında para istediklerini, bu miktarı ödeyemeyeceğini belirtmesi üzerine araya tanık Abdurrahman’ın girdiğini, 230.000 TL’lik borcun 160.000 TL’ye indirildiğine dair protokol düzenlediklerini, protokol gereğince her biri 20.000 TL değerinde olan birer ay vadeli sekiz adet senedi düzenleyerek sanığa verdiğini, sanık ve inceleme dışı sanıktan soruşturma evresindeki ifadelerinde ayrıntılı olarak belirttiği üzere birçok kez faiz karşılığında borç para aldığını, söz konusu borçlar nedeniyle zararının 200.000-250.000 TL civarında olduğunu,

24.12.2013 tarihli ifadesinde ise sanık ve inceleme dışı sanıkla ticari bir ortaklıklarının bulunduğunu, işler ters gidince haklarında şikâyetçi olduğunu, ancak araya giren büyüklerin mağduriyetinin giderilmesine vesile olduklarını, hâlihazırda aralarında herhangi bir problem bulunmadığını, soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadelerin doğru olduğunu, ancak bazı yanlış anlaşılmaların olabileceğini, aralarındaki ilk görüşme ve sözleşmelerde faiz hususunun kararlaştırıldığını, ancak daha sonra ödemelerde sıkıntı...yınca mağdur olduğunu, araya aile büyüklerinin girmesi nedeniyle kendisinden faiz tahsil edilmediğini,

Mağdur ... ...Başsavcılığında vermiş olduğu 08.07.2011 tarihli ifadesinde; ...Çarşısında terzi dükkânı olduğunu, ayrıca oğulları ile birlikte ortak olduğu iki adet giyim mağazası ile bazı gayrimenkullerinin bulunduğunu, oğlu olan mağdur ...’ın sanığa ve inceleme dışı sanığa borçlu olduğundan haberi olmadığını, bununla birlikte mağdur ...’ın birçok tefeciye borcu olduğunu bildiğini, bu borcu nasıl kapatabileceklerini düşünürken yaklaşık yedi ay önce mağdur ... ile sanığın, yanına geldiklerini, sanığın, kendisine "... Caddesinde bulunan daireni ve iki adet dükkânını 170.000 TL karşılığında bana sat." dediğini, oğlunun borçlarını ödemek amacıyla sanığın bu teklifini kabul ettiğini ve dairesi ile dükkânını sanığa devrettiğini, anlaşmaları gereği sanığın on gün içinde bankadan kredi çekip kendisine vereceğini, bu parayı ödemeyince sanığın yanına giderek borcunu ödemesini istediğini, ancak sanığın "Bizim oğlun ...’da paramız var, bu parayı ondan kestik." dediğini, ne parası olduğunu sorması üzerine sanığın "Ona faiz karşılığı para vermiştik." dediğini, bunun üzerine sanığa "Sen o zaman bu daireleri alırken neden bana söylemedin?" diye sorduğunu, sanığın da "Kardeşim ben seni kandırdım!" şeklinde cevap verdiğini, o gün itibarıyla mağdur ...’ın sanık ve inceleme dışı sanıktan faiz karşılığı para aldığını öğrenmiş olduğunu, bu hususu 2006 yılından bu yana anılan şahıslardan faizle para aldığını söyleyen mağdur ...’ın da doğruladığını,
Yargılama evresinde vermiş olduğu 25.01.2012 tarihli ifadesinde ise soruşturma evresindeki beyanlarını aynen tekrar ettiğini, oğulları olan diğer mağdurlarla birlikte giyim üzerine bir dükkân işlettiklerini, mağdur ...’ın sanık ve inceleme dışı sanığa olan borçlarını ödemek amacıyla kendisine ait olan bir ev ve iki dükkânı 170.000 TL karşılığında sanığa satmaya karar verdiğini, tapuya gittiklerinde sanığın, üzerinde para olmadığını ve daha sonra ödeme yapacağını söylemesi üzerine sanığa güvenerek tapuda taşınmazların devrini gerçekleştirdiğini, ancak sanığın ödemede bulunmadığını, gerekçe olarak da "Biz oğluna faiz karşılığında para vermiştik, bu daire ve dükkânı da ona karşı mahsup ettik." dediğini, bu şekilde sanık ve inceleme dışı sanığın mağdur ...’a faiz karşılığında borç para vermiş olduklarını öğrendiğini, taşınmaz satışından dolayı yaklaşık 170.000 TL’lik zararının olduğunu,

Tanık ....... bilgi sahibi sıfatıyla kollukta verdiği 23.11.2011 tarihli ifadesinde;... Vakfında kâtip olarak çalıştığını, inceleme dışı sanığın vakfın başkanı olduğu, sanığın ise aynı vakıfta yaklaşık yedi yıldır işçi olarak çalıştığını, 1.013 TL maaş aldığını, bildiği kadarıyla sanığın başka gelirinin de bulunmadığını, çalışan başka kardeşleri de olan sanığın aile büyüğü olarak kardeşlerinin maaşlarını da yönettiğini, mağdurları ...’te esnaf olmaları nedeniyle tanıdığını, bu şahısların, çalıştığı vakfın kiracıları olduğunu, mağdurların sanıktan borç aldıklarına ilişkin bilgisi bulunmadığını, ancak sanık ile samimi olduklarını bildiğini, hatırladığı kadarıyla 2009 yılında vakıf başkanı olan inceleme dışı sanığın 2008 model Opel Zafira marka bir araç satın almak istediğini, ...da bulunan kardeşinin önerisi üzerine bu aracı beğenip satın almaya karar verdiğini, ...da olduğu için, inceleme dışı sanığın talebi üzerine aracı kendisinin satın aldığını, zira inceleme dışı sanığın kendisine çok güvendiğini, aracı aldıktan birkaç gün sonra sanık ile birlikte ...’e getirdiklerini, yaklaşık iki üç ay sonra mağdur ...’ın söz konusu aracı satın almak istediğini sanığa ilettiğini duyduğunu, inceleme dışı sanığın kabul etmesi üzerine tarafların aracın devri konusunda 40.000 TL karşılığında anlaştıklarını, mağdur ...’ın aracın devrini almadığını, yaklaşık bir ay sonra da ödeme güçlüğü çektiğini belirterek ...ta kendisine ait bir arazi ile ev bulunduğunu ve sanığa aracın borcuna karşılık bu araziyi inceleme dışı sanığa vermek istediğini söylediğini, inceleme dışı sanığın da bu teklifi kabul ettiğini ve kendisini araziyi görmek için ...a gönderdiğini, araziyi gördükten sonra inceleme dışı sanığa arazinin alınabileceğini ifade ettiğini, inceleme dışı sanığın talebi üzerine, araç satın alınırken kendi üzerine devredildiği için araziyi de kendi üzerine devraldığını, yaklaşık üç dört ay sonra kendi ısrarı üzerine araziyi... Vakfına 40.000 TL bedelle sattıklarını ve bu işlemi Vakıflar Genel Müdürlüğüne bildirdiklerini, ifadesinde geçen 2008 model Opel Zafira marka aracın mağdur ...’ın belirtmiş olduğu bir şahsa...ilinde devredildiğini, 22.11.2011 tarihinde... Vakfında yapılan aramada ele geçirilen tapu senedine konu ...ta ... parselde bulunan 906 metrekarelik arsa ile ev ve ahırın ifadesinde belirtmiş olduğu araç karşılığında kendisine devredilen taşınmazlar olduğunu, daha önce mağdur ...’a ait olduğunu bildiği bu taşınmazların kendilerine satıldığı sırada mağdur ...’ın, söz konusu yerin sanığa devredildiğine dair bir vekâletname getirdiğini ve satışın kendilerine bu şekilde yapıldığını, bunun nedeninin Opel Zafira marka aracın kendi üzerine kayıtlı olmasından dolayı söz konusu taşınmazları doğrudan devir alamaması olduğunu, taşınmaz kendi üzerine devredildikten sonra Kur’an kursu yapılmaya uygun bir yer olduğunu düşündüğü için ısrar ederek taşınmazların Vakfa devredilmesini sağladığını, taşınmazların kendi üzerinde bulunduğu sırada tüm vergilerinin inceleme dışı sanık tarafından ödendiğini, zira taşınmazların asıl sahibinin inceleme dışı sanık olduğunu, ...Halkbankta bulunan ...No.lu hesabın kendisine ait olduğunu, sanık tarafından 03.02.2011 tarihinde bu hesaba gönderilen 20.000 TL ile 04.03.2011 tarihinde gönderilen 10.000 TL’nin kendisine ait ve daha önce amcasının eşine borç olarak vermiş olduğu paralar olduğunu, 29.07.2011 tarihinde gönderilen 46.800 TL ile 01.08.2011 tarihinde gönderilen 20.000 TL’nin ise inceleme dışı sanığın şahsi paraları olduğunu, bu paraların inceleme dışı sanığın ...da ... isimli şahsın müteahhitliğini yaptığı apartmanın satın alınması ile ilgili olduğunu,

Yargılama evresinde vermiş olduğu 22.02.2012 tarihli ifadesinde ise soruşturma aşamasında vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini, birlikte çalıştıkları dönemde sanık ile inceleme dışı sanığın tefecilik yaptıklarına dair hiçbir olaya şahit olmadığını, mağdurların ...’te bir çok kişiye borçlu olduklarını bildiğini, yapmış oldukları ekspertiz incelemesi sonucu düzenlenen raporda da belirtildiği gibi vakıf adına satın aldıkları ...taki evin değerinin 40.000 TL olduğunu,

Tanık ... istinabe suretiyle alınan 14.02.2012 tarihli ifadesinde; mağdur ...’ı olay tarihinden önce kendisiyle bir iki kez araç alım satımı yapmaları dolayısıyla tanıdığını, 28.05.2008 tarihinde mağdur ...’ın, ismini sonradan ... olarak öğrendiği sanıkla birlikte yanına gelip Opel Zafira marka aracı kendisine sattıklarını, aracın bedeli olan 26.750 TL’yi kendilerine verdiğini ve aracın satışını aldığını, mağdur ... ve sanığın kendisinden herhangi bir alacaklarının kalmadığını,

Tanık ... yargılama evresinde vermiş olduğu 22.02.2012 tarihli ifadesinde; mağdur ...’ın ...şartlarında lüks sayıldığı gerekçesiyle Mercedes marka aracını satmak istediğini sanık aracılığıyla öğrendiğini, araç kendisine teklif edilince sahip olduğu 40.000 TL değerindeki araç ile 100.000 TL’nin mağdur ...’a verilmesi konusunda anlaştıklarını, aracı yaklaşık bir buçuk yıl boyunca ...da kullandığını, bakımını yaptırdığına dair evrak ile sigorta ve pul masraflarının yatırıldığına dair belgeleri ibraz ettiğini, aracı satın aldığında üzerinde sadece bir rehin olduğunu, satın aldıktan sonra aracın üzerine yedi tane haciz konulduğunu ve mağdur edildiğini,

Tanık ... yargılama evresinde vermiş olduğu 22.02.2012 tarihli ifadesinde; ...’te emlakçılık yaptığını, mağdur ...’ın bir gün yanına gelerek sanığa 100.000 TL borçlu olduğunu söylediğini, sanığın da mağdur ...’dan yaklaşık 140.000 TL değerindeki bir Mercedes ile 100.000 TL alacağı olduğunu ifade ettiğini, aracılık yaparak mağdur ...’ın sanığa 160.000 TL borçlu olduğuna ilişkin bir protokol düzenlediklerini, her iki tarafın da söz konusu borcun aylık 20’şer bin TL’den sekiz ayda ödenmesi konusunda anlaştığını,

Tanık ...’in yargılama evresinde vermiş olduğu 24.04.2012 tarihli ifadesinde; sanık, inceleme dışı sanık ve mağdurları tanımakla birlikte hiçbirisiyle vekâlet ilişkisinin bulunmadığını, inceleme dışı sanığın, daha önce müvekkili olduğunu, tarafların kendisine ait ofisine gelip aralarında ticari ilişkiden kaynaklanan bir borç olduğunu söyleyerek bir protokol hazırlamasını istediklerini, bu talep doğrultusunda bir protokol hazırlayarak kendilerine verdiğini, ancak tarafların protokolü yanında imzalamadıklarını, aralarındaki ticari münasebetin ayrıntısını bilmediğini, tefecilik suçuna ilişkin herhangi bir bilgisinin bulunmadığını,

İnceleme dışı sanık ... ...Başsavcılığında vermiş olduğu 15.12.2011 tarihli ifadesinde; mağdur ...’a faiz karşılığı borç para verdiği yönündeki beyanları kabul etmediğini, Halkbanktaki şahsi hesabından "...lar Giyim" hesabına 40.000 TL ve 20.000 TL olmak üzere toplam 60.000 TL’lik havaleyi mağdur ...’a borç para vermek amacıyla yaptığını, vermiş olduğu bu borç karşılığında faiz kararlaştırılmadığını, paraların gönderildiği tarihlerde mağdur ...’la aralarının iyi olduğunu, sorulması üzerine 2010 yılında kendisine ait Opel Zafira marka aracı mağdur ...’a devrettiğini, mağdur ...’ın da buna karşılık ...taki bağ evini, kendisini temsil eden tanık ....’e devrettiğini, bağ evini görünce beğenmeyerek vakfa devrettiğini, mağdur ...’ın Mercedes marka aracıyla herhangi bir ilgisinin olmadığını, aracın kardeşi olan tanık ... ...’e 70.000 Euro karşılığında satılmış olduğunu, söz konusu 60.000 TL’nin de aracın borcundan düşüldüğünü, ancak yaklaşık bir ay sonra aracın haciz nedeniyle bağlandığını, 170.000 TL karşılığında aldığı daire ve dükkânı mağdur ...’den değil sanıktan satın aldığını, bu nedenle sanığın söz konusu daire ve dükkânı vakıf adına satın aldığına ilişkin 29.04.2011 tarihli ifadesini kabul etmediğini,

Yargılama evresinde vermiş olduğu 25.01.2012 tarihli ifadesinde ise soruşturma evresinde vermiş olduğu ifadesini aynen tekrar ettiğini, hiç kimseye faiz karşılığında borç para vermediğini, mağdurları, kiracıları olmaları dolayısıyla tanıdığını, 2009 yılında sanığın, yanına gelerek mağdur ...’ın, Opel Zafira marka aracına talip olduğunu söylemesi üzerine aracı satmaya karar verdiğini, bu alışverişten önce de mağdur ...’e toplam 60.000 TL miktarında borç para verdiğini, bu borç karşılığında herhangi bir faiz kararlaştırılmadığını, borcun daha sonra yapılan Mercedes marka aracın satışı sırasında mahsup edildiğini, Opel Zafira marka araç karşılığında mağdur ...’ın ...ta bulunan evi vermeyi teklif ettiğini, söz konusu yeri vakıf için kullanabilecekleri düşüncesiyle bu teklifi kabul ettiklerini, Opel Zafira marka araç tanık ....’in üzerine kayıtlı olduğu için evin de tanık .... adına devralınmasını kararlaştırdıklarını, tanık ....’in daha sonradan söz konusu evi vakfa devrettiğini, kardeşi olan tanık ... ...’in mağdur ...’a ait Mercedes marka aracı 140.000 TL karşılığında satın almak istediğini, araç karşılığında kardeşine ait 40.000 TL değerindeki BMW marka araç ile daha önceden mağdur ...’e vermiş olduğu 60.000 TL’yi borçtan mahsup ettiklerini, ancak Mercedes marka aracın devir yapılmaksızın kardeşinin kullanımında bulunduğu sırada bağlandığını, sonradan sanık ile mağdurların yukarıda bahsi geçen borçlar nedeniyle 160.000 TL’lik bir protokol düzenlendiğini duyduğunu, haberinin olması hâlinde bu protokolün düzenlenmesine izin vermeyeceğini, zira söz konusu protokolün hem sanığın hem de kardeşinin zararına olduğunu, protokolde alacaklı olarak sanığın isminin belirtilmesinin sebebini bilmediğini,

Beyan etmişlerdir.

Sanık kollukta vermiş olduğu 23.11.2011 tarihli ifadesinde; yaklaşık yedi yıldır... Vakfında şoför olarak çalıştığını, 1.015 TL maaş aldığını, bu iş haricinde başka gelirinin bulunmadığını, ancak birlikte...dığı annesi ve kardeşlerinin maaşı ile evlerine aylık 5.500 TL civarında para girdiğini, ailesinin tüm ihtiyaçlarını kendisinin karşıladığını, inceleme dışı sanığın... Vakfının başkanı olduğunu, ...Caddesi üzerinde iş yeri bulunan mağdur ...’ı iş yeri komşusu olması nedeniyle tanıdığını ve kendisiyle iki kardeş kadar samimi olduklarını, mağdurlar ... ve ...’i de bu sebeple tanıdığını, ancak kendileriyle ticari bir ilişkisinin bulunmadığını, bununla birlikte mağdur ... ile bir defaya mahsus para alış verişlerinin olduğunu, mağdur ...’ın, kendisine "Nakit paran varsa bana ver, ben dükkânıma alacağım malzemeleri vadeli alacağıma peşin olarak daha indirimli alayım, bu malzemeleri sattıktan sonra kâra ortak olalım." şeklinde teklifte bulunduğunu, bu teklifi kabul ederek 2009 yılı içerisinde mağdur ...’a üç parça hâlinde para verdiğini ve bu şekilde ticarete giriştiklerini, ancak aralarında herhangi bir sözleşme veya protokol düzenlemediklerini, mağdur ...’ın piyasaya olan borçlarından dolayı babasına ait olan ... Caddesindeki bir daire ve bir dükkânı satmak istediğini söyleyerek bunları alıp alamayacağını sorduğunu, kendisinin de bunu kabul ettiğini, daha sonra birlikte mağdur ...’in yanına gittiklerini, mağdur ... ile yapmış oldukları pazarlık sonucu 170.000 TL’ye anlaştıklarını, hazırda 90.000 TL parası olduğunu, 80.000 TL’yi de akrabası olan ...’dan borç aldığını, bu şekilde söz konusu taşınmazları satın aldığını, daha sonra mağdur ...’ın ağabeyi olan ...’in, yanına gelerek taşınmazları ucuza aldığını iddia ettiğini ve kendisinden 10.000 TL daha istediğini, kendisinin de talep edilen bu miktarı adı geçene ödediğini, söz konusu gayrimenkuller yaklaşık üç ay kendi üzerinde kaldıktan sonra inceleme dışı sanığa olan borcunu ödeyemeyeceğini anladığı için bunları kendisine veya vakfa satmayı teklif ettiğini, inceleme dışı sanığın, yaptığı piyasa araştırması neticesinde söz konusu taşınmazların 180.000 TL karşılığında vakfa satılmasını uygun bulduğunu, bu nedenle mağdur ...’in ... Caddesi üzerinde bulunan dairesi ve iki dükkânını kendisine devir etmesine karşın, mağdur ... ve ...’ın faiz karşılığı verdiği borç para nedeniyle taşınmazların parasını ödemediği yönündeki iddiasının asılsız olduğunu, ayrıca mağdur ...’ın 2006-2007 ve 2008 yıllarında kendisinden faiz karşılığı borç para aldığı yönündeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, zira söz konusu tarihlerde mağdur ...’ı tanımadığını, ayrıca mağdur ...’ın iddia ettiği gibi vakfa ait paranın tefecilik işlerinde kullanılması iddiasının da gerçek dışı olduğunu, çünkü vakfın paralarının harcanması konusunda yetkisi olmadığını, 2009 yılında mağdur ...’a bir yıl sonra 195.000 TL olarak ödenmek üzere 150.000 TL borç verdiği, mağdur ...’ın da t...at olarak kendisine 150.000 TL ve 52.500 TL bedelli iki adet çek verdiği, mağdur ...’ın, ...ta bulunan taşınmazlarını da borcundan 60.000 TL düşülmesi karşılığında tanık ....’e devrettiği iddialarının gerçek dışı olduğunu, ...taki taşınmazların, inceleme dışı sanığın satın almak istediği 2009 model Opel Zafira marka araçla ilgisinin bulunduğunu, söz konusu aracı beğenen inceleme dışı sanığın, satın almak üzere kendisini ve tanık ....’i ...a gönderdiğini, bu aracın 40.000 TL’ye satın alındığını, inceleme dışı sanık gelemediği için aracın tanık .... adına tescil edildiğini, yaklaşık üç dört ay sonra da aracın mağdur ...’a satıldığını, ancak borçlarını ödeyemeyen mağdur ...’ın bu borç karşılığında ...taki taşınmazlarını tanık ....’e sattığı ve bu taşınmazların ileride Kur’an Kursu yapılmak üzere tanık .... tarafından vakfa devredildiğini, yine mağdur ...’ın vakfa ait 730.000 TL paranın t...at karşılığında kendisine kullandırılabileceğini söylediği yönündeki ifadesinin doğru olmadığını, bu paranın belirtilen şekilde kullanılması konusunda ne kendisinin ne de inceleme dışı sanığın yetkisi olduğunu, vakfın paralarının ne şekilde kullanılacağının mevzuatta düzenlendiğini ve vakıf işlemlerinin sürekli denetime tabi tutulduğunu, mağdur ...’ın kendisine ait 2009 model Mercedes marka aracını satmak istediğini, inceleme dışı sanığın kardeşi olan tanık ... ...’in de söz konusu araca talip olduğunu, tarafların 70.000 Euro, o zamanki değeriyle 140.000 TL karşılığında anlaştıklarını, anlaşmaya göre tanık ... ...’in kendisinde bulunan 2006 model BMW marka aracı 40.000 TL değerle mağdur ...’a devredeceğini, ayrıca adı geçene 100.000 TL nakit ödeyeceğini, mağdur ...’ın, borçları bulunan aracı, taksitleri bitince yılbaşında devredebileceğini belirttiğini, t...at olarak da kendilerine 150.000 TL’lik çek verdiğini, daha sonra borçlarını kapatmak için verdiği çeki geri istediğini, mağdur ...’a ait "...lar Giyim" isimli iş yerinin kiracılık haklarının kendisine devri karşılığında çekin ve BMW marka aracın mağdur ...’a devri konusunda anlaştıklarını, bu konuyla ilgili protokol düzenlediklerini, tanık ... ...’den devralınan aracın mağdur ...’ın isteği üzerine ...’da bulunan bir galericiye satıldığını, kendi vekâleti ile gerçekleşen bu satışa ilişkin belgeleri sunabileceğini, yılbaşı geldikten sonra da mağdur ...’ın Mercedes marka aracı kendilerine devredemediğini, üzerinde haciz bulunan aracın tanık ... ... tarafından kullanıldığı sırada trafik ekiplerince hacizli ve yakalamalı olduğu gerekçesiyle bağlandığını, 22.11.2011 tarihinde... Vakfında ele geçirilen protokolün kendisi ve mağdur ... tarafından tanık Abdurrahman’ın iş yerinde ve adı geçenin aracılığıyla düzenlendiğini, ancak protokolün mağdur ...’ın kalan 100.000 TL borcuna faiz uygulanarak 160.000 TL olarak ödenmesine ilişkin olmadığını, yukarıda da belirttiği gibi mağdur ... ile bir defaya mahsus olmak üzere 90.000 TL civarında giyim ticareti yaptıklarını, mağdur ...’ın 2010 yılının Aralık ayında kendisine ödemesi gereken 90.000 TL’yi ödeyemediğini, 2009 model Mercedes marka aracın satışına aracılık ettiği için mağdur ...’ın, tanık ... ...’e ödemesi gereken 140.000 TL’lik borcun, tanık ... ...’in ...da bulunması nedeniyle kendisine ödeneceğini, bu nedenle mağdur ...’ın kendisine olan toplam borcun 230.000 TL olduğunu, aile büyüklerinin araya girmesi neticesinde bu borcu 160.000 TL’ye düşürdüğünü ve bu konuda protokol düzenlediklerini, bu borcu da taksitlendirdiğini ve her ay 20.000 TL ödenmek üzere sekiz adet senet düzenlendiğini, bu senetlerin mağdur ... tarafından doldurulup imzalanarak kendisine teslim edildiğini, vakıfta yapılan aramada ele geçirilen ve üzerinde "Jolly Tours" yazan lacivert renkli ajandanın "22 Temmuz" ibareli sayfasında, "Ticaret Hesabı" başlığı altında "H. ... deki 12 ay 2009 da 49 milyar verdim. 12 ay 2010 na kadar 53 milyar çek verdi, 11 ay 2009 da 28 milyar verdim. 12 ay 2010 na kadar 31 milyar çek verdi, 12 ay 2009 da 13.50 milyar verdim, 12 ay 2010 na kadar 15 milyar çek aldım." şeklindeki notların kendisi tarafından tutulduğunu, bu notların mağdur ... ile aralarındaki ticari ilişki ile ilgili olduğunu,

...Başsavcılığında vermiş olduğu 29.04.2011 tarihli ifadesinde; yaklaşık sekiz ay önce mağdurlar ... ve ...’ın babası olan mağdur ...’in bir dükkân ve bir dairesini... Vakfına sattığını, söz konusu dükkân ve daireyi önce kendi adına devrettiklerini, kendisinin de vakfa devrettiğini, gayrimenkulleri mağdurlardan vakıf adına satın aldıklarını, kendisinin bu alışverişten bir menfaatinin bulunmadığını, yaklaşık bir yıl önce mağdur ...’ın Mercedes E250 marka aracını tanık ... ...’e 70.000 Euro karşılığında sattığını, devrini henüz vermediklerini, mağdur ...’a ait olup tapuda ... adına kayıtlı olan ...taki ev ve arsayı da vakıf adına satın aldıklarını, ancak söz konusu alışveriş sırasında vakıf başkanı olan inceleme dışı sanık yanlarında bulunmadığı için ev ve arsanın vakıf çalışanı tanık .... adına devredildiğini, mağdur ... ile arasında herhangi bir para alışverişinin olmadığını, ancak mağdur ...’e borç olarak 60.000 TL para verdiğini, bu borcu mağdur ...’ın... isimli şahsa olan borcunu ödemesi için verdiğini, borç olarak verdiği para nedeniyle faiz talebinde bulunmadığını, mağdurların borçlarını süresinde ödemediklerini ve kendisini sürekli oyaladıklarını, sorulması üzerine; uzun zamandır çalışıp para kazandığını, kardeşlerinin de çalıştığını, ayrıca annesinin de maaşının olduğunu, bu sebeple birikmiş paraları bulunduğunu, iyilik yapmak amacıyla mağdurlara borç verdiğini, karşılığında çek veya senet almadığını, ancak mağdurların kendisine olan borcu ödemediklerini,

...Başsavcılığında vermiş olduğu 24.11.2011 tarihli ifadesinde; mağdur ...’ın faizle kendilerine borç para verdiği yönündeki beyanlarını kabul etmediğini, mağdurlara kesinlikle faiz karşılığında para vermediklerini, yalnızca 2009 yılında giyim işinde ortak olmak amacıyla mağdur ...’a 90.000 TL ve ödeme sıkıntısı çektiği borçlarını ödemesi amacıyla mağdur ...’e 60.000 TL para verdiğini, 2009 yılında mağdur ...’ın, yanına gelerek paraya ihtiyacı olduğunu söylediğini, alacağı para karşılığında babasına ait bir ev ve bir dükkânı satmayı önerdiğini, bunun üzerine söz konusu ev ve dükkân karşılığında mağdurlara 170.000 TL ödenmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını ve söz konusu miktarı bir hafta içinde mağdur ...’e elden ödediğini, mağdurların da söz konusu ev ve dükkânı kendisine devrettiklerini, 2010 yılında da mağdur ...’ın borçları nedeniyle Mercedes E250 marka aracını satmayı düşündüğünü söylediğini, bu durumu arabasını değiştirmeyi düşünen tanık ... ...’e anlattığını ve mağdur ... ile görüşerek aracın 70.000 Euro’ya devri konusunda anlaştıklarını, tanık ... ...’in 2006 model BMW marka aracını 40.000 TL olarak saydıklarını, kalan 100.000 TL’nin de mağdur ...’a peşin olarak ödendiğini, ancak araç hacizli olduğu için devrin gerçekleşmediğini, arama sırasında... Vakfının çalışma odasındaki kilitli kasadan çıkan ajandanın 22. sayfasındaki kayıtların mağdur ...’a giyim işinde ortak olmak amacıyla verdiği paraya ilişkin olduğunu, mağdur ...’dan aldığı çekin, verdiği paradan fazla olmasının nedeninin kazandıkları kârın eklenmesi olduğunu, borç nedeniyle bağlanan Mercedes E250 marka aracın bedelini mağdur ...’dan almak amacıyla 20.000 TL’lik sekiz adet senet düzenlendiğini, aramada ele geçirilen protokolün de bu borcun ödenmesine ilişkin olduğunu, ayrıca bu senetlerin mağdur ...’a giyim işinde ortak olmak amacıyla verdiği 90.000 TL’lik borcu da içerdiğini, araya mağdur ...’in girmesi üzerine inceleme dışı sanığa da sorarak 230.000 TL’lik borcu 160.000 TL’ye düşürdüklerini, mağdur ...’ın tanık ... ...’e satmış olduğu aracın devrini gerçekleştirmemesi nedeniyle aldığı paraların geri ödemesi amacıyla 30.12.2009 tarihinde... Vakfı Mütevelliliğine dilekçe yazdığını, bunu kendi borcu için değil tanık ... ...’in borcu için yaptığını, çelişki üzerine sorulması üzerine daire ve iş yerini vakıf adına değil kendi adına satın aldığını, ancak maddi sıkıntılar nedeniyle vakfa sattığını, her ne kadar 29.04.2011 tarihli ifadesinde mağdur ...’e vermiş olduğu 60.000 TL’nin ödenmediğini söylemiş ise de borcun gerçekte bir hafta sonra ödendiğini,

Yargılama evresinde vermiş olduğu 25.01.2012 tarihli ifadesinde ise soruşturma evresinde vermiş olduğu ifadelerini aynen tekrar ettiğini, 2009 yılında mağdur ...’a ait dükkân gelirlerine ortak olmak amacıyla kendisine borç olarak 90.000 TL para verdiğini, bunun karşılığında mağdur ...’dan senet veya çek almadığını, ayrıca mağdur ...’e de karşılığında faiz talep etmeksizin 60.000 TL borç para verdiğini, mağdur ...’in birkaç ay sonra bu borcu ödediğini, mağdur ...’ın 2009 yılında paraya ihtiyacı olduğunu ve babası adına kayıtlı bir ev ve dükkânı satmak istediğini belirtmesi üzerine alıcı olmak istediğini söylediğini, mağdur ...’la ev ve dükkânın 170.000 TL’ye alınması karşılığında anlaştıklarını, parayı peşin olarak ödemesi üzerine evi üzerine devraldığını, ancak mağdur ...’ın ağabeyinin, bulunduğu yere gelerek kendisinden 10.000 TL daha para istediğini, söz konusu miktardaki parayı mağdur ...’ın ağabeyine ödediğini, evi almak için akrabası olan ...’dan borç para aldığını, ortak olmak amacıyla verdiği 90.000 TL’yi alamayacağını anlayınca evi vakfa satmaya karar verdiğini, söz konusu ev ve dükkânı herhangi bir borç karşılığında almadığını, aramalar sırasında ele geçirilen kendisine ait ajanda da yazılı bulunan "2009 yılı 12 ayda 49.000TL verdim. 2010 yılı 12. ayında 53.000-TL’lik çek verdi, 2009, 11 ayında 28.000-TL verdim. 2010, 12 ayına kadar 31.000-TL’lik çek verdi. 2009, 12 ayda 31.500-TL verdim, 2010 yılı 12 ayına kadar 15.000-TL bedelli çek verdi." ibarelerinin ortak olmak için vermiş olduğu 90.000 TL’nin üç farklı seferde ödenmesine ilişkin olduğunu, ajandasında her ne kadar bu paralara karşılık kendisine belirli miktarlarda çek verildiğini not etmiş ise de aslında bu çeklerin kendisine verilmediğini, verilmediği hâlde bu şekilde not aldığını, mağdur ...’ın kendisine ait Mercedes marka aracı satmak istediğini söylemesi üzerine konuyu ilettiği tanık ... ...’in aracı satın almaya talip olduğunu, tarafların 70.000 Euro (140.000 TL) karşılığında anlaştıklarını, anlaşma doğrultusunda tanık ... ...’in kendisine ait 40.000 TL’lik BMW marka aracın devrini gerçekleştirdiğini ve 100.000 TL nakit parayı mağdur ...’a ödediğini, ancak Mercedes marka aracın borcunun bulunması nedeniyle tanık ... ...’e devrinin sağlanamadığını, daha sonra ...da araca el konulduğunu, söz konusu 140.000 TL ile ortak olmak amacıyla mağdur ...’a vermiş olduğu 90.000 TL nedeniyle bir protokol düzenlediklerini, mağdurların borçlarında indirime giderek bu protokolde kendilerine ödenecek miktarı 160.000 TL olarak belirlediklerini, alacağın 60.000 TL’sinin kendisine, 100.000 TL’sinin ise tanık ... ...’e ait olduğunu, düzenlenen senetlerde alacaklı olarak kendisinin görüldüğünü, vakfa ait 730.000 TL’nin mağdurlara kullandırılması yönünde teklifte bulunması ile 195.000 TL olarak ödenmek üzere mağdur ...’a 150.000 TL borç vermesi ve bunun karşılığında kendisine t...at amacıyla 150.000 TL ile 52.500 TL miktarındaki çeklerin verilmesi iddialarını kesinlikle kabul etmediğini, mağdurlara ait ...taki evin, mağdur ...’ın Opel Zafira marka aracı satın almasının karşılığı olarak tanık ....’e devredildiğini, mağdur ...’la anlaşarak söz konusu aracı tanık Teymur’a devrettiklerini, bu devir karşılığında mağdur ...’ın galericiden para alacağını bildiğini, söz konusu evi inceleme dışı sanık adına devralan tanık ....’in evi sonradan vakfa sattığını, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini, öncelikle beraatini istediğini, ancak mahkemenin aksi kanaatte olması hâlinde hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiğini,

Savunmuştur.

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından; "Tefecilik suçu" üzerinde durulması gerekmektedir.

Tefecilik suçu, 5237 sayılı TCK'nın "Topluma Karşı Suçlar" başlıklı üçüncü kısmının "Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar" başlıklı dokuzuncu bölümününde yer alan 241. maddesinde; "Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır." biçiminde düzenlenmiş,

Madde gerekçesinde; "Faiz veya başka bir namla da olsa kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi, tefecilik suçunu oluşturur. Tefecilik suçu, iktisadi hayatımızda, 'senet kırdırma' denen usulle de işlenebilir. Örneğin henüz vadesi gelmemiş bir bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bono üzerinde yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü, bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasında doğmuş olan bir alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. İfade yerinde ise, bu durumlarda, birer ödeme aracı olan bononun veya çekin kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır.

İzlenen suç politikası gereğince, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi cezalandırılmaktadır. Buna karşılık, ödünç para alan kişi cezalandırılmamaktadır." şeklinde açıklamalara yer verilmiştir.

5237 sayılı TCK öncesinde tefecilik suçu mülga 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu’nda ve 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’de düzenlenmiş, 765 sayılı TCK'da tefecilik suçuna yer verilmemiştir.

Tefecilik suçu, 5237 sayılı TCK içerisine 241. maddeyle dâhil edilmiş ise de tanımı yapılmamıştır. Buna karşılık mülga 90 sayılı KHK ve 2279 sayılı Kanun’da "tefeci" ve "tefecilik" kavramlarının tanımları yapılmıştır. Buna göre, 2279 sayılı Kanun’un 14. maddesinde;

"1 inci maddeye göre izin almaya mecbur olan hakiki veya hükmi şahıslardan bu mecburiyete riayet etmeyenlere veya 9 uncu madde hükümlerine göre Bakanlar Kurulunca ittihaz edilecek kararlara aykırı hareket eyleyenlere ve beyannamelerindeki şartları ve faiz hadlerini muvazaa ile gizleyenlere tefeci denir.",

90 sayılı KHK'nın 9. (Değişik madde: 21/06/1994-KHK-545/9. md.) maddesinde ise;

"Bu Kanun Hükmünde Kararname uyarınca ikrazatçılık yapmak üzere izin alınmadan, faiz veya her ne ad altında olursa olsun, bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işlemlerinin yapılması veya bu işlerin meslek ittihaz edilmesi ve Kanun Hükmünde Kararname uyarınca alınan ikrazatçılık izni iptal edildiği halde ödünç para verme işlerine devam edilmesi, tefecilik sayılır." şeklinde tanımlara yer verilmiştir.
Tefecilik kavramı, ikrazatçılık kavramı ile de yakından ilgili olup 90 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (Değişik: 21.6.1994-KHK - 545/3 md.)

3/a bendinde ikrazatçı;

"Devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle, ödünç para verme işleriyle uğraşan veya ödünç para verme işlerine aracılık eden ve kendilerine faaliyet izni verilen gerçek kişiler" olarak tanımlanmıştır.
Tefecilik suçuyla korunan hukuksal değer serbest rekabet mekanizması ve ekonomik...mın güvenilirliğidir. Bu nedenle suç TCK'nın "Topluma Karşı Suçlar" kısmının "Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlar" bölümünde düzenlenmiştir. Suçun konusunu kazanç karşılığı başkasına verilen ödünç para oluşturur. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde ödünç; "İleride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen şey" olarak ifade edilmiştir. Ancak burada ödünç olarak verilen her şey bu suçun konusunu oluşturmayacak, madde metninde de açık şekilde ifade edildiği gibi yalnızca "para" bu suçun konusunu oluşturacaktır. Öte yandan paranın Türk parası ya da yabancı para olması suçun oluşması bakımından önem taşımamaktadır. Gerek Türk parası gerekse de yabancı para tefecilik suçunun maddi konusu olabilir.

Tefecilik suçunun hareket unsuru, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme işlemidir. Bu suçun oluşması için öncelikle ikrazatçılık yapmak üzere yetkili organlardan izin alınmamış olmalı ya da verilen iznin iptal edilmiş olması gerekir. İzin alınarak faiz karşılığında ödünç para verilmesi eylemi suç olmayacaktır.

Tefecilik suçunun oluşması için, fail tarafından başka birisine ödünç olarak para verilmiş olması gerekmektedir. Ayrıca verilen bu paranın da kazanç elde etmek amacıyla verilmiş olması gerekir. Bir kimsenin paraya ihtiyacı olan kişiye yardımcı olmak amacıyla para verip bir süre sonra geri alması suç oluşturmayacaktır.

5237 sayılı TCK yürürlüğe girmeden önceki dönemde tefecilik suçunun oluşması için Ceza Genel Kurulunun 03.07.1995 tarihli ve 207-236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, bir kimsenin birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle kendisine çıkar sağlaması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK'nın 241. maddesindeki düzenlemeye göre ise kişinin yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi suçun oluşması için yeterli olup bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyecektir.

Tefecilik suçu, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme eylemiyle tamamlanır. Kasten işlenen bir suç olup suçun tamamlanması için fiilen kazanç elde edilip edilmediğinin ve ödünç verilen paranın geri ödenip ödenmediğinin bir önemi bulunmamaktadır. Suç tarihi ise kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarihtir.

Tefecilik suçunun mağduru konusunda öğretide ve yargı kararlarında farklı görüşler bulunmaktadır. Bu görüşler suçun mağdurunun ödünç para alan gerçek kişi mi yoksa toplumun geneli mi olduğu hususunda yoğunlaşmaktadır. Bu görüşleri kısaca incelemek gerekirse;

Örneğin Yrd. Doç. Dr. Fatih Birtek'e göre, tefecilik suçunun mağduru, ödünç para alan gerçek kişidir. Yazara göre bu suç bakımından mağdur, genellikle acil ekonomik kaynağa ihtiyaç duyan ancak banka ve diğer kredi kurumlarına müracaat edemeyen, müracaat etse de ekonomik ihtiyacını bu kurumlar vasıtasıyla karşılayamayan ekonomik açıdan zor durumda bulunan kişilerdir.

Bir kısım yazarlar ise tefecilik suçunun mağdurunun toplumun geneli olduğunu savunmaktadırlar. Örneğin Prof. Dr. İzzet Özgenç bu suçun mağdurunun ödünç para alan kişi olamayacağını, zira bu suçun aslında çok failli suçlardan (karşılaşma suçu) olduğunu ve fakat izlenen suç politikası gereğince ödünç para alanın cezalandırılmadığını, ne var ki bunun o kişiyi mağdur kabul etmek anlamına da gelmeyeceğini ifade etmektedir. Yazara göre, tefecilik suçunun mağduru toplumu oluşturan ve istikrarlı makroekonomide yararı bulunan herkestir.

Benzer şekilde ... da tefecilik suçunun mağdurunun ödünç para alan ve bu nedenle ekonomik yönden sömürülen bireyler değil, ödünç para verme işl...in ilgili mevzuatta öngörülen kurallara aykırı olarak yapılmasından dolayı çıkarları ihlal edilen toplumun bütün bireyleri, yani toplum olduğunu ileri sürmektedir. Yine...r,... ve ...'a göre de tefecilik suçunun mağduru belli kimselerden ve sayıdan oluşmayan topluluktur. Kısacası bu suçta ödünç para alan değil, tüm toplum mağdurdur.

Buna karşın bazı yazarlar, konuyu mağdur - suçtan zarar gören kavramları üzerinden ele almışlardır. Örneğin...,....,.... ve ...'ye göre; suçun mağduru genellikle acil ekonomik ihtiyaca gereksinim duyan ve banka ve diğer kredi kurumlarına müracaat edemeyen veya müracaat etse de bu kurumlardan kredi alamayan ve dolayısıyla ekonomik açıdan zor durumda bulunan kişidir. Mağdur, suçun icra hareketlerinin üzerinde gerçekleştiği kişidir. O halde, ödünç para alan suçun mağdurudur. Buna karşın, haklı çıkarı bir şekilde zedelenen kişi ise suçtan zarar gören olduğuna göre kamu, yani toplumun bu suçta suçtan zarar gören olduğunu da kabul etmek gerekir.

Yargıtay uygulamalarına bakıldığında ise, 5237 sayılı TCK öncesinde ivaz karşılığı ödünç para alanların tefecilik suçunun mağduru olamayacağı noktasında genel bir kabul bulunmaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 29.05.1989 tarihli ve 147-209 sayılı kararında;

"Sanık hakkındaki dava izin belgesi olmaksızın ödünç para vermek suçundan açılmıştır. Sanığa yüklenen bu eylemden gerçek ya da tüzel kişilerin zarara uğradıkları söylenemez. Ancak, bu tür faaliyetlerin Devletin denetim ve gözetimi altında ve izin belgesi alınmak suretiyle yapılması gerekir. O halde Maliye Hazinesi bu suçlarda mağdur sıfatını kazanabilir. İzin almadan ödünç para vermek suretiyle faaliyette bulunduğu iddia edilen sanığın bu eyl...den mağdurun doğrudan doğruya zarara uğradığı söylenemeyeceğinden, mağdur sıfatını kazanması mümkün olmayan şikâyetçinin temyiz ist...in reddine karar verilmelidir." sonucuna ulaşılmıştır.

5237 sayılı TCK'nın yürürlüğe girmesinden sonra ise Yargıtay, tefeciden kazanç karşılığı borç para aldığı belirtilen kişilerin suçun mağduru, Hazinenin ise suçtan zarar gören olduğunu kabul etmiştir (Örneğin Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 02.10.2015 tarihli ve 10871-14742 sayılı kararı).
Ancak, Ceza Genel Kurulunun 26.04.2016 tarihli ve 118-208 sayılı kararında; tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamının, diğer bir ifadeyle kamunun olduğu, eyl... belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi hâlinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağı kabul edilmiştir.
Diğer yandan, tefecilik suçunda ivaz karşılığı ödünç para alanların hukuki niteliğindeki bu tartışmalara karşın gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda 5237 sayılı TCK dön...de farklı kişilere karşı ödünç para veren kişi hakkında bir suç işleme kararı ile hareket ettiği sürece zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği noktasında birlik bulunmaktadır. Yeni TCK dön...de TCK'nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun, kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek hâline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı da gözetilerek, değişik zamanlarda ve farklı kişilere karşı tefecilik eyl...i zincirleme olarak işleyen sanık hakkında TCK'nın 43. maddesinin uygulanması gerektiği, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması gerekeceği kabul edilmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın inceleme dışı sanıkla birlikte mağdurlara sürekli ve sistemli bir şeklide çıkar karşılığı ödünç para verme eylemlerini gerçekleştirdiği iddiasıyla açılan kamu davası sonucunda Yerel Mahkemece, resmî kanallardan tespit edilen mal varlıkları ve gelirleri ile mütenasip olmayacak şekilde yoğun bir para trafiği yöneten sanık ve inceleme dışı sanığın, çalıştıkları vakfın mal varlığını kullanarak mali açıdan zor durumdaki mağdurlara zincirleme şekilde faiz karşılığı ödünç para verdikleri sabit görülerek tefecilik suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği ve söz konusu mahkûmiyet hükümlerinin Özel Dairece onandığı,

Her ne kadar sanık aşamalarda; mağdurlara kesinlikle faiz karşılığında para vermediğini, yalnızca 2009 yılında giyim işinde ortak olmak amacıyla mağdur ...’a 90.000 TL ve ödeme sıkıntısı çektiği borçlarını ödemesi amacıyla mağdur ...’e 60.000 TL para verdiğini, vermiş olduğu paralar karşılığında faiz talebinde bulunmadığını, 2009 yılında mağdur ...’ın önerisi üzerine mağdur ...’e ait bir ev ve bir dükkânı satın alarak karşılığında mağdurlara 170.000 TL ödediğini, 2010 yılında da mağdur ...’ın borçları nedeniyle Mercedes E250 marka aracını satmayı düşündüğünü, aracın tanık ... ... tarafından 40.000 TL olarak değer biçilen 2006 model BMW marka aracın devri ve 100.000 TL nakit para karşılığında satın alındığını, ancak Mercedes marka aracın borcunun bulunması nedeniyle tanık ... ...’e devrinin sağlanamadığını, Mercedes marka araçtan kaynaklanan 140.000 TL ile ortak olmak amacıyla mağdur ...’a vermiş olduğu 90.000 TL’nin mağdurlar tarafından kendilerine ödenmesine ilişkin bir protokol düzenlediklerini, ancak bu protokolü düzenlerken mağdurların borçlarında indirime giderek kendilerine ödenecek miktarı 160.000 TL olarak belirlediklerini, alacağın 60.000 TL’sinin kendisine, 100.000 TL’sinin ise tanık ... ...’e ait olduğunu, mağdur ...’ın, borcun birer aylık vadelerle ödenmesiyle ilgili 20.000 TL’lik sekiz adet senedi düzenleyerek kendilerine verdiğini, senetlerde alacaklı olarak kendisinin göründüğünü, vakfa ait 730.000 TL’nin mağdurlara kullandırılması yönünde teklifte bulunması ile 195.000 TL olarak ödenmek üzere mağdur ...’a 150.000 TL borç vermesi ve bunun karşılığında kendisine t...at amacıyla 150.000 TL ile 52.500 TL miktarındaki çeklerin verilmesi iddialarını kabul etmediğini ve mağdurlara ait ...taki taşınmazların, mağdur ...’ın inceleme dışı sanığa ait Opel Zafira marka aracı satın alması karşılığında tanık ....’e devredildiğini savunmuş ve bu savunmaları Vakıflar Genel Müdürlüğünün sanığın vakıf mal varlığını kullanarak faiz karşılığında borç para verdiğine ilişkin bir verinin bulunmadığına dair 10.10.2013 tarihli ve 19305 sayılı yazısı, mağdur ...’ın ...taki taşınmazların satışına ilişkin inceleme konusu dosyada vermiş olduğu beyanları ile çelişki oluşturan ...2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/324 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan 07.11.2011 tarihli duruşma tutanağı, sanığın geçimini tefecilikten sağlamadığına ilişkin ...İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 24.01.2012 tarihli araştırma tutanağı ile ...İl Merkez Jandarma Komutanlığınca düzenlenen 09.04.2013 tarihli tutanak ve kısmen de inceleme dışı sanık ile tanıklar ....... ve ...’in beyanları ile desteklenmiş ise de;

Mağdurların aşamalarda büyük oranda tutarlılık gösteren sanık ve inceleme dışı sanıktan faiz karşılığı borç para aldıklarına ilişkin anlatımları, bu anlatımlara karşılık sanık ve birlikte hareket ettiği inceleme dışı sanığın, gerek kendi içlerinde gerekse birbirlerinin savunmalarıyla çelişki içerisinde bulunan beyanları, sanık, inceleme dışı sanık ve tanıklar ... ... ile ....’in taşınmaz alım satımları ve banka işlemlerinin şüpheli olabileceğine ilişkin ...Emniyet Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 22.11.2011 tarihli inceleme ve tespit tutanağı, sanık ile inceleme dışı sanığın birlikte tefecilik yaptıklarına ilişkin ...İl Merkez Jandarma Komutanlığı görevlilerince düzenlenen 04.04.2013 tarihli tutanak, yine sanık ve inceleme dışı sanığın birlikte hareket etmek suretiyle vakfın mal varlığını kullanarak mağdurlara faiz karşılığı borç para verdiklerine ilişkin hukukçu ve Sayıştay emekli uzman denetçilerinden oluşan heyetçe düzenlenen 22.07.2013 tarihli bilirkişi raporu, sanıkların vakıf kaynaklarından tefecilik yaptıkları yönündeki iddiaların bazı somut delillere dayalı kuvvetli şüphe teşkil ettiğine ve özellikle alınan ifadeler yoluyla ulaşılan bilgilerin söz konusu şüpheyi güçlendirdiğine ilişkin Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişi tarafından Rehberlik ve Teftiş Başkanlığına hitaben yazılan 12.12.2013 tarihli ve 67-46/46 sayılı yazı içeriği, inceleme konusu dosya kapsamında yapılan mali durum araştırmalarına da yansıdığı üzere sanığın aylık geliri ile açıklanması mümkün olmayan miktarlarda taşınmaz alımları ve borç para verme işlemleri gerçekleştirmesi, savunmasının aksine borç olarak verdiğini belirttiği paralarla ilgili olarak faiz kararlaştırmamasının hayatın olağan akışına ve günün ekonomik koşullarına aykırı olması, sanığın yapılan aramalar sonucu ele geçirilen senet, protokol ve kişisel ajandasına kaydettiği notlarla ilgili gerekli açıklamayı yapamaması hususları birlikte değerlendirildiğinde;

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca düzenlenen 27.12.2012 tarihli ve 1168 sayılı yazı içeriğinden de anlaşılacağı gibi 90 sayılı Ödünç Para Verme İşleri hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 5. maddesi gereğince kendisine ikrazatçılık faaliyet izni verilmeyen sanığın, aynı suçu işleme kararının icrası kapsamında mağdurlara değişik zamanlarda ve birden fazla kez faiz karşılığında borç para verdiği, bu suretle sanığa atılı tefecilik suçunun unsurlarıyla sabit olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla Yargıtay ...Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; "İtirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:

1) Yargıtay ...Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay ...Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.11.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

3. Hukuk Dairesi

2022/8032 E. , 2022/9578 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki menfi tespit ve alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; çiftçi olduğunu, dört beş yıl kadar önce davalı ...’tan borç olarak 7.500 TL para aldığını, davalıların pancar alış verişini tefecilik suçunu kapatmak için paravan olarak kullandıklarını, aldığı borç için yüz ton pancar vereceğinin kararlaştırıldığını, ancak suların çekilmesi sebebiyle pancarları teslim edemediğini, davalıların borç aldığı parayı yüksek faiz uygulayarak artırdığını, annesi adına bankadan 8.500 TL kredi çektiğini, bu parayı davalılara verdiğini, ayrıca yüz ton daha pancar teslim ettiğini, icra dosyasına 1.500 TL para yatırdığını, Yeni fakılı İcra Müdürlüğünün 2010/108, 2010/105 ve 2010/122 Esas sayılı dosyaları üzerinden başlatılan takipler neticesinde ayrıca 8.824,59 TL kesinti yapıldığını, böylece davalılardan aldığı 7.500 TL borç karşılığında 18.824,59 TL ödeme yaptığını, ayrıca yüz ton pancar teslim ettiğini ileri sürerek, davalıların kendisinden fazla tahsil ettiği 8.000 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalılardan tahsiline, Yeni fakılı İcra Müdürlüğünün 2010/108, 2010/105 ve 2010/122 Esas sayılı dosyalarında yatan paranın davalılara ödenmemesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı eldeki dava ile tefecilik yaptığını iddia ettiği davalı ...’tan 7.500 TL para aldığını, ancak borcunu zamanında ödeyemediğini, davalıların bunun üzerine borca yüksek oranda faiz işlettiklerini, sonrasında aldığı borcu fazlasıyla ödemesine rağmen davalıların ellerinde bulunan senetlere dayalı olarak aleyhine çok sayıda takip başlattığını ileri sürerek, fazladan ödediği bedelin tahsili ile icra dosyalarına yatan paranın davalılara ödenmemesine karar verilmesini talep etmiş; mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin (kapatılan) 29.03.2013 tarih, 2012/28749 Esas, 2012/7859 Karar sayılı ilamı ile, diğer temyiz sebepleri incelenmeksizin,“...Davacı, davalılardan bir süre önce borç para aldığını, bedelini nakden ve malen ödemesine rağmen aşırı şekilde faiz işletilerek borçlandırıldığını, bu konuda ceza davası açıldığını ileri sürmüştür. Davacı, davalılardan...'ın tefecilik suçundan yargılandığı Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/41 esas sayılı yargılamasında katılan sıfatı ile verdiği ifadesinde, ...'ten 7.500,00TL borç para aldığını, karşılığında 30.000,00TL ödediğini, bir kısım borçlar yönünden de pancar verdiğini ancak halen daha borcunun bitmediğini ve hakkında takip başlatıldığını ileri sürerek şikayetçi olduğunu beyan etmiş, mahkemece de sanık ...'in dosyamız davacısı katılan ...'a faizle borç para verdiği, karşılığında senet aldığı kabul edilerek sanığın tefecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmiş, karar henüz kesinleşmemiştir. Mahkemece, davanın mahiyeti itibari ile davacının tanık dinletme talebinin yerinde olmadığı, Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/41 Esas 2011/272 Karar sayılı ceza dosyasında davalılardan ... hakkında tefecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de, mahkumiyet kararının gerekçesinde dava dilekçesinde belirtilen icra takip dosyaları ve takibe dayanak senetlere ilişkin herhangi bir somut maddi vakaya değinilmediği, dolayısıyla ceza dosyasındaki mahkumiyet kararının eldeki dava yönünden delil olma özelliği bulunmadığı gerekçesi ile ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş ise de, ceza yargılamasında alınan ifadeler ve davacının beyanlarından her iki dosyadaki vakıaların birbiri ile bağlantılı olduğu anlaşılmakta olup, ceza davasında verilecek kararın eldeki bu davayı etkileyeceği gözetilerek BK'nın 53.maddesi uyarınca, ceza yargılamasının kesinleşmesi beklenip, her iki davada ileri sürülen vakıalar birlikte değerlendirilerek neticesine göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir...” gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece, eldeki davada, davacının senetlerdeki imzayı inkar etmediği, davacının takibe konulan bonoların tefecilik nedeniyle verildiğini yazılı delille kanıtlaması gerektiği, takibe konu yapılan senetlerin metninden bu durumun anlaşılamadığı gibi davacının bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunamadığı, davalı ... hakkında tefecilik nedeniyle açılan ceza davanın da mahkumiyetle sonuçlanmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından, tefecilik suçlamasıyla davalı ... aleyhine, davacının da katılan sıfatıyla yer aldığı Boğazlıyan Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/120 Esas, 2021/1132 Karar sayılı dosyası üzerinde ceza davası açıldığı, mahkemece davalı ... aleyhine, kolluk tarafından tutulan tutanakta davalının çevrede tefeci olarak bilindiği, yine davalının evinde yapılan aramada 165 adet belge (alacak-verecek listesinin gösterir defter, not kağıtları, senetler vb. belgeler) bulunduğu, davalının davacının da dahil olduğu kişilere borç para verdiğini ikrar ettiği, davalı ...'ın müştekilere faizle borç para verdiği ve borç miktarının üzerinde senetler aldığı ve bu borçların bir kısmının ödenmiş olmasına rağmen senet ve çekleri iade etmediği, bu belgeleri bir koz gibi kullanarak borç miktarını sürekli olarak artırdığı ve böylece kazanç sağlamak amacıyla faizle ödünç para vererek üzerine atılı tefecilik suçunu işlediği gerekçesiyle, mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmaktadır. Anılan karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin, 26.01.2016 tarih, 2013/14930 Esas, 2016/905 Karar sayılı ilam ile ceza mahkemesinin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazları reddedilerek, davalı hakkında aynı suça ilişkin açılmış diğer ceza dosyalarının iş bu ceza dosyası ile birleştirilmesi hususunun değerlendirilmemesi, suç ve iddianame tarihlerine göre hukuki kesinti bulunup bulunmadığının tespit edilmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği ve eksik ceza tayin edildiği gerekçesiyle bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, olağan zamanaşımının gerçekleşmiş olması sebebiyle davalı ... hakkında açılan her bir dava hakkında ayrı ayrı düşme kararı verilmiş, verilen karar temyiz edilmeden kesinleşmiştir.

Ceza mahkemesi kararlarının, hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesinde; hakimin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı bulunmadığı, aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hakimini bağlamadığı düzenlenmesi bulunmaktadır. Bu açık hüküm karşısında ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, illiyet gibi esaslarının hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.

Diğer yandan tefecilik suçunu oluşturan tüketim ödüncü (karz) sözleşmesi, TBK 26. ve 27/1. maddesi (Eski Borçlar Kanunu’nun 19/2 ve 20/1. maddesi) kapsamında kanuna ve ahlaka aykırıdır.

O halde mahkemece, ceza dosyasının aslı getirtilip ceza dosyası bir bütün olarak değerlendirilerek, davalı ... aleyhine tefecilik suçundan verilen mahkumiyet kararına ilişkin temyiz incelemesi sonucu verilen Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26.01.2016 tarih, 2013/14930 Esas, 2016/905 Karar sayılı ilamında; ceza mahkemesinin mahkumiyet kararının soruşturma sonuçlarına uygun olduğu belirtilerek, dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddedildiği dikkate alınıp, TBK’nın 26 ve 27. maddesi (Eski Borçlar Kanunu’nun 19/2 ve 20/1. maddesi) kapsamında inceleme yapılmak suretiyle sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın HUMK’nın 428. maddesi gereğince temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

5. Ceza Dairesi

2021/8546 E. , 2022/111 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tefecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelendi;
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli, 2014/118 Esas ve 2016/208 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağının kabulü gerektiği anlaşılmakla, şikayetçi ...'ın sanık hakkında tefecilik suçundan açılan kamu davasında suçtan zarar gören sıfatının gereği olarak CMK'nin 233 ve 234. maddeleri uyarınca davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunduğu, katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan ve katılma talebi karara bağlanmayan şikayetçinin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün vekilleri tarafından temyiz edilmesi karşısında CMK'nin 237/2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak katılma talebinin KABULÜNE karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

TCK'nin 241. maddesinde tanımlanan tefecilik suçunun oluşabilmesi için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin yeterli oluşu, ayrıca birden fazla kişiye sistemli olarak faiz karşılığı ödünç para verilmesinin suçun unsuru olarak aranmaması, kişiler arasında doğmuş bir alacak borç ilişkisine dayanmayan kazanç elde etme amaçlı ödünç para verme eylemlerinin tefecilik suçu kapsamında bulunması ve aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında yüksek sayılabilecek miktarda paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, bu bağlamda, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanığın, tefecilik yapıp yapmadığı hususunda kolluk araştırması yaptırılması, vergi mükellefi olup olmadığı tespit edilerek gerektiğinde hakkında vergi incelemesi yaptırılması, alacaklı olduğu icra takip dosyalarının tespitiyle varsa takip borçlularının tanık sıfatıyla dinlenilmesi sonrasında sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,

Kabule göre de;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/06/2008 tarihli ve 2008/149-163, 13/11/2007 tarihli ve 2007/171-235 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin CMK'nin 231/5-6. maddesindeki şartlar gözetilmek suretiyle seçenek yaptırımlara çevirme ve erteleme gibi diğer kişiselleştirme nedenlerinden önce hakim tarafından değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamların silinme koşullarının gerçekleştiği, bir başkasına ödünç para verme işinin Hazine Müsteşarlığının iznine ve bu işten elde edilen kazancın da vergiye tabi olduğu, Hazinenin bu suçun işlenmesinden dolayı vergi kaybına uğrayacağı, ayrıca sanığın elde ettiği kazanç nedeniyle ödünç para verdiği kişinin zarar göreceği nazara alınarak, somut olayda Hazinenin vergi kaybı, ödünç para verdiği kişi olan ...'ın ise ödediği faiz nedeniyle uğradığı maddi zarar miktarları araştırılıp sanıktan bunları karşılayıp karşılamayacağının sorulması, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için aranan aynı Kanun'un 231/6-a-b-c madde-fıkra-bentlerindeki objektif ve subjektif koşulların oluşup oluşmadığı karar yerinde değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, sanık hakkında "Sanığın geçmişteki hali, sabıkasız oluşu, suç işleme hususundaki eğilimleri, duyduğu pişmanlık göz önünde bulundurularak cezasının ertelenmesi halinde ileride bir daha suç işlemeyeceği yönünde mahkememize olumlu kanaat gelmekle" şeklindeki gerekçeyle erteleme kararı verilmesine rağmen, erteleme gerekçesiyle çelişkili "Sanığın ertelemeye engel olmayan adli sicil kaydı olduğundan" biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Gerekçeli karar başlığında haklarında katılma kararı verilmeyen ... ve Hazinenin katılan, 14/03/2011 olan suç tarihinin ise 2011 olarak gösterilmesi suretiyle CMK'nin 232/2-(b-c) madde-fıkra-bentlerine muhalefet edilmesi,

Kanuna aykırı, katılan vekilleri ile sanık müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 10/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

5. Ceza Dairesi

2021/8140 E. , 2021/6609 K.

"İçtihat Metni"


Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Katılan Hazine vekilinin vaki temyiz talebinden vazgeçtiği ve vazgeçmeye dair ''OLUR''un da usulüne uygun olduğu gözetilerek incelemenin müdafin ve O yer Cumhuriyet savcısının sanık hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik lehe temyiz talepleri ile SINIRLI OLARAK YAPILMASINA karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

1-Hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5320 sayılı Kanun'a 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 2. madde gereğince sanık hakkında hakaret suçundan doğrudan hükmolunan adli para cezasının, O yer Cumhuriyet savcısının temyizinin lehe olmasına ve aleyhe temyiz bulunmamasına nazaran, miktar itibarıyla kesin nitelikte olup anılan suçtan verilen hükmün temyizi kabil olmadığından sanık müdafi ile O yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemlerinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 317. maddesi uyarınca ayrı ayrı REDDİNE,

2-Tefecilik ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Sanığın, şikayetçi ...'e faiz karşılığı para verdiği, katılan ...'a da vadeli hayvan satışı yaparak karşılığında faiz talep ettiği, aralarında birden
fazla kez faiz karşılığı hayvan alışverişi olduğu, sanığın asıl kastının faiz karşılığı sattığı büyükbaş hayvanları değerinin üstünde fiyata satmak suretiyle tefecilik yapmak olduğu kabul edilerek tefecilik suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; TCK'nin 241. maddesinde tanımlanan tefecilik suçunun oluşabilmesi için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin gerektiği ancak sanık savunmaları, şikayetçi, katılan ve tanık beyanları nazara alındığında, sanığın, katılan ve şikayetçiye vadeli hayvan sattığı, aralarındaki alacak-borç ilişkisinin hayvan alım-satımından kaynaklandığı, dava konusu somut olayda ödünç para verme unsurunun bulunmadığı ve sanığa yüklenen tefecilik suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından, atılı suçtan beraati yerine yanılgılı değerlendirme sonucunda yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

02/12/2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK'nin 253. maddesi ile uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK'nin 106/1-1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesi de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Kabule göre de;

Sanık hakkında değişik zamanlarda farklı kişilere karşı işlediği tefecilik eylemleri nedeniyle TCK'nin 43. maddesi uyarınca zincirleme suç hükmünün uygulanması gerektiği gözetilmeden, eylemlerinin ayrı suç oluşturduğu kabul edilerek yazılı şekilde hükümler kurulması suretiyle fazla ceza tayini,

TCK'nin 241. maddesinde hapis ve adli para cezası birlikte öngörülmesine karşın sadece hapis cezası tayin olunmak suretiyle sanık hakkında eksik cezaya hükmedilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafi ile O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan tehdit suçu yönünden sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, tedbirin veriliş tarihi, hükmedilen ceza miktarı, adli kontrol altında geçen süre nazara alındığında orantılılık ilkesi gözetilerek ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin sanık hakkındaki 20/11/2015 tarihli adli kontrol kararının KALDIRILMASINA, gereğinin ifası için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, karardan bir suretin istemde bulunana tebliğine 14/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---

T.C.

Yargıtay

5. Ceza Dairesi

2018/9121 E. , 2019/6862 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tefecilik, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Beraat (sanık ... hk. her iki suçtan, sanık ... hk. resmi belgede sahtecilik suçundan), mahkumiyet (sanık ... hk. tefecilik suçundan)

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Sanıklar hakkında tefecilik suçundan kamu davası açıldığı, katılan sıfatını alabilecek şekilde suçtan zarar gören Hazinenin bu sıfatının gereği olarak CMK’nın 233 ve 234. maddeleri gereğince davaya katılma ve kanun yoluna başvurma hakkının bulunduğu, kovuşturma aşamasında 12/02/2015 tarihli dilekçe ile katılma talebinde bulunduğu, mahkemece bu hususta karar verilmediği anlaşılmakla, 5271 sayılı CMK'nın 237/2 ve 260/1. maddeleri gereğince Hazinenin katılma isteminin tefecilik suçuyla sınırlı olarak KABULÜNE, resmi belgede sahtecilik suçundan Hazinenin zarar gören sıfatı bulunmadığından, Hazine vekilinin sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin başvurularının kapsamına göre sanık ... müdafin sanık hakkındaki tefecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne, katılan Hazine vekilinin sanıklar ... ve ... hakkında tefecilik suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
2011 yılı olan suç tarihinin karar başlığına 2007 olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiş, tanıklar ..., ... ve ...'ın beyanlarının hükme esas alınmadığı anlaşıldığından, tebliğnamede bu hususta bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Sanık ... hakkındaki tefecilik suçundan verilen beraat hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, Sanık ... hakkındaki mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Tefecilik suçunda suç tarihinin kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarih, zincirleme suçlarda ise son suçun işlendiği gün olduğu, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 12/05/2015 gün ve 2014/4-655 Esas, 2015/152 sayılı Kararında da açıklandığı üzere, değişik zamanlarda birden fazla kişiye kazanç karşılığı ödünç para verilmesi halinde zincirleme tek tefecilik suçunun oluşacağı nazara alındığında; UYAP sisteminde yapılan sorgulamada, sanık hakkında aynı suçtan Dörtyol 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/117 Esas sırasında kayıtlı kamu davasının açıldığının anlaşılması karşısında, anılan davanın akıbetinin araştırılması, derdest ise birleştirilmesi, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneğinin getirtilerek incelenmesi sonrasında suç ve iddianame tarihlerine göre eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığının, zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının ve mükerrer dava olup olmadığının saptanması, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi halinde sanığa TCK'nın 241. maddesi gereğince verilecek cezadan aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapıldıktan sonra kesinleşen dava dosyasından verilen cezanın mahsubu ile oluşur ise aradaki fark kadar cezaya hükmedilmesi, hukuki kesintinin gerçekleşmesi halinde ise ayrı ceza verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve keza TCK'nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla ödünç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı da gözetilerek, değişik zamanlarda ve farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında TCK'nın 43. maddesinin uygulanmaması suretiyle de eksik cezaya hükmolunması,

TCK'nın 241. maddesi uyarınca hapis cezası yanında ayrıca adli para cezasına da hükmedilmemesi,

Sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasına rağmen kamu davasında kendisini vekille temsil ettiren katılan Hazine lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi,

Kanuna aykırı, katılan Hazine vekili ile sanık ... müdafin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 08/07/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

5. Ceza Dairesi

2018/6761 E. , 2019/5286 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tefecilik
HÜKÜM : Beraat

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dairemizin 2016/8329 Esasında kayıtlı ...2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 tarihli, 2015/875 Esas ve 2016/400 Karar sayılı dosyası ile temyize konu bu dava dosyası arasında suç ve sanıklardan ... yönünden fiili, hukuki bağlantı olduğundan birlikte ele alınarak yapılan incelemede;
Sanıklar ..., ..., ... ve ... haklarında verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Sanık ... hakkında verilen beraat hükmüne yönelik temyiz incelemesinde ise;

01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK'nın 241. maddesinde tanımlanan tefecilik suçunun oluşabilmesi için, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin yeterli oluşu, ayrıca birden fazla kişiye sistemli olarak faiz karşılığı ödünç para verilmesinin suçun unsuru olarak aranmaması, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 12/05/2015 tarihli ve 2014/4-655 Esas, 2015/152 sayılı Kararında da açıklandığı üzere, kişiler arasında doğmuş bir alacak borç ilişkisine dayanmayan kazanç elde etme amaçlı ödünç para verme eylemlerinin tefecilik suçu kapsamında bulunması ve aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında yüksek sayılabilecek miktarda paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması nazara alındığında; suçtan zarar gören ...'in soruşturma aşamasında 02/04/2013 ve 17/12/2014 tarihlerinde alınan beyanlarında birbiriyle tutarlı şekilde sanıktan 2012 yılında faiz karşılığı 1.900 TL para aldığını, kendisine aylık 500 TL faiz ödemesinde bulunduğunu, üç dört ay kadar ödemede bulunduktan sonra bir süre ödeme yapamadığını, 2013 yılında tekrar ödeme yapmaya başladığında ise 8.000 TL elden ödeme yaptığını, sanığın en son kendisine faizi ile birlikte 3.900 TL daha borcu olduğunu söylediğini ifade eden beyanı ile tüm dosya kapsamından, sanığın kazanç sağlamak için tefecilik suçunu işlediği sabit olduğundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, dosya kapsamı ile uyuşmayan yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Ayrıca, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118 Esas, 2016/208 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı suçlar bölümünde düzenlenmesi karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin mağdur değil, suçtan zarar gören olacağı, bu bağlamda TCK'nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunu meslek haline getirmenin suçun unsurları içerisinde yer almadığı, değişik zamanlarda ve/veya farklı kişilere karşı tefecilik eylemini zincirleme olarak işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 43. maddesinin uygulanması gerektiği, zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günün suç tarihi olduğu, bu itibarla hukuki kesinti oluşturan iddianame tarihinden evvel sanık hakkında dava konusu olsun ya da olmasın tüm eylemlerin teselsülün içerisinde değerlendirilmesi, iddianame tarihinden sonraki eylemlerin ise gerçek içtima hükümleri ve varsa kendi içinde teselsül hükümleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanması icap ettiği nazara alındığında; bu dosya ile birlikte incelenen ...2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2016 günlü ve 2015/875 Esas, 2016/400 sayılı Kararıyla sanık hakkında mahkumiyet hükmü verildiği, davalar arasında da suçun sübutunun değerlendirilmesi ve nitelendirilmesi bakımından CMK'nın 8/1. maddesinde yer aldığı şekilde hukuki ve fiili bağlantı bulunduğundan bu dosyanın bahsi geçen dosya ile birleştirilmesi sonrasında sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA 14/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

5. Ceza Dairesi

2017/2335 E. , 2019/6053 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
KATILANLAR : Hazine, ..., ...
SUÇ : Tefecilik, 6136 sayılı Kanuna aykırılık
HÜKÜM : Sanık ... hakkında ölüm nedeniyle düşürülme, sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan beraat, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında tefecilik suçlarından mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan doğrudan zarar gören sıfatı bulunmayan ve bu suç yönünden katılma talebi de olmayan Hazine vekilinin bu suçtan kurulan beraat hükmü ile Hazine vekilinin 26/05/2010 havale günlü dilekçesiyle sanıklardan sadece...,... haklarında davaya katılma talebinde bulunduğu ve temyiz dilekçesinin içeriği itibarıyla tüm hükümlere yönelik olduğu anlaşılmakla, usulüne uygun olarak katılma talebinde bulunmadığı sanıklar...,...,... haklarındaki hükümlere yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİYLE, katılanlar ... ve ... vekilinin 10/09/2014 havale tarihli dilekçesiyle temyiz isteminden vazgeçtiği anlaşıldığından, incelemenin sanık ... hakkındaki düşürülme hükmüne yönelik katılan Hazine vekilinin, sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında tefecilik suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik ise sanıklardan .... ,....,..... müdafileri ile sanıklar ....,..... un temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanık ... hakkında ölüm nedeniyle düşürülme hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Sanığın ölümü nedeniyle kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi yerine düşürülmesine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, ancak bu cihet yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının "A" bendinde yer alan "5237 sayılı TCK'nın 64/1. maddesi gereğince düşürülmesine," ibaresinin "TCK'nın 64/1 ve CMK'nın 223/8. maddeleri gereğince düşmesine," şeklinde değiştirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
Sanık ...'nın hükümden önce 30/06/2014 tarihinde vefat ettiği UYAP sisteminden temin edilen nüfus kaydından anlaşılmakla, bu hususun mahallinde araştırılarak 5237 sayılı TCK'nın 64 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri gereğince bir karar verilmesi lüzumu,

TCK'nın 241. maddesinde tanımlanan tefecilik suçunun oluşabilmesi için kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesinin yeterli oluşu, ayrıca birden fazla kişiye sistemli şekilde faiz karşılığı ödünç para verilmesinin suçun unsuru olarak aranmaması ve aralarında yakın akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında günün ekonomik koşulları nazara alındığında yüksek sayılabilecek miktarda paranın karşılıksız verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, sanıklardan ... ve ...'ın atılı suçlamaları kabul etmemesi, sanık ...'ın 400 TL gelir beyan etmesine rağmen faizsiz olarak katılan ...'e 62.000 TL borç verdiğini ifade etmesi, sanık ...'ın katılan ...'e borç para bulması için aracılık etmediğini ifade etmesine karşın akrabası olan sanık ...'ın ve sanık ...'nın aksi yönde savunmada bulunmaları karşısında, maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, sanıkların alacaklısı olduğu icra dosyalarının araştırılıp varsa borçlularının sanıklardan faiz karşılığında ödünç para alıp almadıkları hususunda tanık sıfatıyla beyanlarına başvurulması, sanıkların tefecilik yapıp yapmadıklarına dair kolluk marifetiyle gizli ve ayrıntılı araştırma yaptırılması, gerekirse vergi mükellefi olmaları halinde haklarında vergi incelemesi yaptırılması sonrasında tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre her bir sanığın ne şekilde eyleme iştirak ettiğinin denetime imkan verecek şekilde karar yerinde tartışılıp değerlendirilmesi suretiyle hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle sanıkların mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

Sanıkların eylemine uyan yasa maddesinde hapis cezası ile birlikte adli para cezası da öngörülmesine rağmen sadece hapis cezasına hükmedilmesi,

Anayasa Mahkemesinin TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının değerlendirilmesi lüzumu,

Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin, sanıklar ..., ... ve ... müdafileri ile sanıklar ... ve ...'ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ... dışındaki sanıklar bakımından ceza miktarı itibarıyla kazanılmış hakları saklı tutulmak suretiyle hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA 11/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/tefecilik-sucunun-unsurlarina-iliskin-yargitay-kararlari