Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/61 E., 2023/859 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.09.2023 tarihli, 2022/61 E., 2023/859 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/61 E., 2023/859 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/736 E., 2021/985 K.
KARAR : Asıl ve birleşen davaların reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01.03.2021 tarihli ve
2020/1056 Esas, 2021/1843 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasında birleştirilerek görülen Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davada davacı vekili ve asıl ve birleşen davada davalı ... Gıda San. Tic. A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl ve birleşen davada davalı ... Gıda San. Tic. A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı asıl ve birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
ASIL DAVADA
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilince 16 ncı sınıftaki ürünlerde tescil edilmek üzere 2016/23697 sayılı “... Konfor+Şekil” ibareli marka başvurusuna davalı ... Kağıt San. Tic. Ltd. Şti. tarafından 2015/38305 sayılı “Konfor+Şekil” ibareli markasına, davalı ... Gıda San. Tic. A.Ş. tarafından ise “...” esas ibareli markalara dayalı olarak ayrı ayrı yapılan itirazın, müvekkilinin markasının muteriz davalıların markalarıyla karıştırılma ihtimali bulunduğu gerekçesiyle Markalar Dairesince kabulüne karar verilerek müvekkilinin marka başvurusunun reddine karar verildiğini, bu karara karşı müvekkilince yapılan itirazın ise YİDK kararıyla reddedildiğini, YİDK kararının hukuka aykırı olup kendi içerisinde çelişkiler içerdiğini, başvuru markasındaki ibarelerden hem “...” hem de “Konfor” ibaresinin her iki davalı itirazı yönünden esas unsur olarak kabul edilerek çelişkili bir durum ortaya çıkarıldığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili ile davalı ... Gıda San. ve Tic. A.Ş.’nin “...” ibaresinin farklı sınıflar üzerinde ortak kullanım hakkına sahip olduğunu, “...” markasının “zeytin, zeytinyağı, yağ, sabun, gliserin, sabun tozu, deterjan, temizlik malzemeleri” gibi mallar kapsamında ilk olarak 1968 yılında ... ... tarafından tescil edildiğini, 20.09.1979 tarihinde markanın ... Yağ Sabun Gliserin San. ve Tic. A.Ş.’ye devredildiğini, 17.12.1991 tarihinde markanın ... Ev İhtiyaç Mad. Tic. A.Ş.’ye devredildiğini, bu şirketin unvanının Unikom Gıda San. ve Tic. A.Ş. olarak değişmesini müteakip “...” markası kapsamındaki mal ve hizmetlerde iki gruba ayrılıp sabun, deterjan ve temizlik malzemeleri gibi malları kapsayan“...” markalarının 24.01.1996 tarihinde ... Teknik Hizm. A.Ş.’ye geçtiğini, zeytinyağı ve yağ mallarını kapsayan “...” markalarının ise 31.07.2003 tarihinde Unilever San. ve Tic. Türk A.Ş.’ye, sonrasında ise davalı ... Gıda San. Tic. A.Ş.’ye (Eski unvanı: ... Gıda İh. Mad. San. ve Tic. A.Ş.) devredildiğini, sabun, deterjan ve temizlik malzemeleri kapsamında olan bir kısım “...” markalarının müvekkili tarafından aynı zamanda müvekkilinin grup şirketi olan ... Teknik Hizm. A.Ş.’ye ve ondan da bir kısım markaların müvekkiline devredildiğini, davalı ... Gıda San. Tic. A.Ş.’nin “...” ibaresi üzerinde tek başına hak sahibi olmadığını, müvekkilinin tescil edilmek istenen sınıflarda “...” ibaresi üzerinde müktesep hakka sahip olduğunu, bu kapsamda tescilli olan markalarının bulunduğunu, ancak YİDK kararında ileri sürülen müvekkiline ait 2010/84952, 2011/58409, 2011/58410, ve 2011/58411 sayılı “...” esas unsurlu markalarının müktesep hak değerlendirilmesinde nazara alınmadığını, müvekkili markalarının kullanım neticesinde ayırt edicilik kazandığını, başvuru markasındaki malların müktesep hakka dayanak markalar kapsamındaki mallar ile benzer olduğunu, diğer davalı ... Kağıt San. Tic. Ltd. Şti. bakımında ise müvekkilinin ayrıca 2002/11962 ve 2011/58411 sayılı markaları ile müktesep hakkının bulunduğunu, müvekkilinin önceki markaları ile aynı mallar kapsamında tescil başvurusunda bulunduğunu ileri sürerek davalı Kurum'un 2017-M-5361 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... Kağıt San. Tic. Ltd. Şti. (... Ltd. Şti.) vekili; markalar arasında ayırt edilemeyecek düzeyde benzerliğin bulunduğunu, müvekkilinin müktesep hakka sahip olup markalarının tanındığını, başvurunun kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... Gıda San. Tic. A.Ş. (... A.Ş.) vekili; müvekkilinin markalarının tanındığını, ayırt edici niteliğinin yüksek olduğunu, müvekkili ile davacı arasında “...” ibareli marka ile ilgili olarak hukuki ihtilafların ve davaların mevcut olduğunu, davacının müktesep hakkının bulunmadığını, bu iddiasına dayanak markaların hükümsüz kılındığını, müvekkilinin markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, Kurum kararının yerinde olduğunu, tescil başvurusunun kötüniyetli olduğunu, marka tescilinin müvekkilinin markalarının tanınmışlığına ve itibarına zarar vereceğini ve haksız yarar sağlama durumunun söz konusu olabileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı Kurum vekili; kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müktesep hak iddiasının yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVADA
III. DAVA
Davacı vekili; asıl dava konusu YİDK kararının yanında içeriği aynı olmakla birlikte müvekkilince gerçekleştirilen ikinci itiraza yönelik olarak da asıl dava konusu YİDK kararıyla aynı içerikte karar verilerek müvekkilinin marka başvurusunun reddine dair Markalar Dairesi kararına yapılan itirazın reddine karar verildiğini, bu karar sebebiyle müvekkilinin kararın iptali için dava açmasının zorunlu hâle geldiğini, asıl davadaki iddialar tekrar edilmek suretiyle YİDK kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek davalı Kurum'un 2017-M-7342 sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
IV. CEVAP
1. Davalı ... Ltd. Şti. vekili; asıl davadaki savunmalarını tekrarla davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ... A.Ş. vekili; asıl davadaki savunmalarını tekrarla davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı Kurum vekili; asıl davadaki savunmalarını tekrarla Kurum kararının yerinde olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
V. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 01.03.2018 tarihli ve 2017/299 Esas, 2018/85 Karar sayılı kararıyla; asıl ve birleşen davada davalı .... Ltd. Şti.'nin itirazıyla ilgili olarak asıl ve birleşen davada davacı ve davalı markalarında ortak unsurun “KONFOR” ibaresi olduğu, asıl ve birleşen davada davacının 2002/11962 sayılı “CONFORT” ibareli 16 ncı sınıfta tescilli markası bulunmakla birlikte idari süreçte bu markaya dayanmadığı, eldeki davada idari süreçte sunulmayan kanıtların nazara alınamayacağı, nazara alınacağı varsayılsa dahi 2002/11962 sayılı markanın asıl ve birleşen davada davacıya müktesep hak bahşetmeyeceği, her iki marka ibaresinin de benzer olduğu, karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, markalar kapsamlarındaki malların da benzer olduğu, Kurum kararının hukuka uygun olduğu, asıl ve birleşen davada davacının marka başvurusu ile önceki markalarının devamından ziyade asıl ve birleşen davada davalı ... Ltd. Şti.'nin markasına yanaştığı, kendi markalarının serisi olarak algılanma ihtimalinin bulunmadığı, bu yakınlaşmanın anılan asıl ve birleşen davada davalı markasıyla iltibasa sebebiyet vereceği, ayrıca asıl ve birleşen davada davacının “CONFORT” ibareli markası ile başvuru markasındaki “KONFOR” ibaresinin aynı olmadığı, ancak asıl ve birleşen davada davalı ... Ltd. Şti.'nin markasındaki ibare ile aynı olduğu, dava konusu her iki YİDK kararında da asıl ve birleşen davada davalı ... Ltd. Şti.'nin 2015/38305 sayılı markasının redde mesnet alınmış olması nedeniyle her iki kararın da asıl ve birleşen davada davacının marka başvurusunun reddine dair vermiş olduğu kararın sonucu itibariyle doğru olduğu, asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. bakımından ise anılan davalı şirketin 1988/104244 sayılı 29 uncu sınıf ürünleri içeren "...", 1999/012777 sayılı 29 uncu sınıf ürünleri içeren "...", 2008/70580 sayılı 29 uncu sınıf ürünleri içeren "... ZEYTİNYAĞI", 2008/70579 sayılı 29 uncu sınıf ürünleri içeren "... YAĞ" ibareli markalarının tescilli olduğunu, diğer pek çok "..." ibareli seri markaların sahibi olduğu, bunun yanında "..." ibareli 16 ncı sınıf ürünleri de içeren 2016/16600, 2016/7827, 2016/7816, 2016/7812, 2015/19918, 2015/17993, 2014/53875, 2014/12266, 2014/12258, 2014/12250, 2013/79232, 2013/38182, 2012/50096, 2011/92659 sayılı marka ve marka tescil başvurularının da bulunduğu, asıl ve birleşen davada davacının da “... KLASİK”, “... KONFOR” ve “...” ibareli 16 ncı sınıf ürünleri içeren 2011/58410, 2011/58411, 2011/58409 sayılı markalarının tescilli bulunduğu, anılan markaların başvuru tarihleri asıl ve birleşen davada davalı şirketin 16 ncı sınıf ürünleri içeren markalarının başvuru tarihlerinden daha eski olduğu, dolayısıyla 16 ncı sınıf ürünler bakımından “...” ibareli marka tescilinde öncelik hakkının asıl ve birleşen davada davacıya ait olduğu, davalı şirketin bu markaların hükümsüzlüğü istemiyle Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2013/307 Esas sayılı dosyasında açtığı davanın kabul olunduğu, ancak davanın henüz Yargıtay incelemesinde bulunduğu, asıl ve birleşen davada davalı şirketin “...” markasının, zeytinyağı ve bağlantılı ürünler ile tanınmış hâle geldiği, 5 inci sınıf ürünler için tescilinin tanınmışlığına zarar vereceği gerekçesiyle davacı ile aynı grup şirketine karşı açılan davanın Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 10.02.2016 tarihli ve 2014/440 Esas, 2016/40 Karar sayılı kararıyla reddedildiği, kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.12.2017 tarihli ve 2016/5300 Esas, 2017/6915 Karar sayılı kararla onandığı, asıl ve birleşen davada davalı şirketin yağ emtiasını içeren “...” ibareli markaları devraldığında, sabun, deterjan ve sair temizlik maddelerine ve ayrıca zeytin ürünlerine ilişkin “...” ibareli markaların varlığından ve bunların başka firmalar üzerine tescilli bulunduğundan ve bu markaların kullanıldığından haberdar olduğu, asıl ve birleşen davada davalı şirketin yağ ürünlerinde markasında kullandığı işaretin tanınmışlığına dayanarak sonradan 3, 5, ve 16 ncı sınıflarda tesciline engel olmayacağı, 2011/58410, 2011/58411, 2011/58409 sayılı markaların hükümsüzlüğüne ilişkin davanın Yargıtay denetimde olmasının mevcut tescilleri ve vakıayı ortadan kaldırmayacağı, bu sebeple 16 ncı sınıf bakımından “...” ibaresindeki kullanım önceliğinin asıl ve birleşen davada davacıya ait olduğu, ayrıca “...” markasının ortaya çıkışında ibarenin zeytin, zeytinyağı, yağ, sabun, gliserin, sabun tozu, deterjan ve temizlik ürünleri şeklinde ayırmak suretiyle ayrı ayrı tescil ettirildiği, sonraki zamanda markaları zeytin, zeytinyağı, yağ, sabun, gliserin, sabun tozu, deterjan ve temizlik ürünleri için farklı mallar olarak, son olarak asıl ve birleşen davada davacı ve asıl ve birleşen davada davalı şirket ile aynı grupta bulunan bir kısım şirketlere devrettiği, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (556 sayılı KHK) 8/4 koşullarının somut olayda mevcut olmadığı, anılan maddede sayılan risklerin bu süreç boyunda ortaya çıkmadığı gibi asıl ve birleşen davada davacı marka başvurusu ile de doğmadığı, sonuç itibariyle her iki YİDK kararında “KONFOR” ibareli markaya da dayanılması, her iki YİDK kararının başvurunun reddine dair bulunması, anılan markanın tek başına asıl ve birleşen davada davacıya ait 2016/23697 sayılı başvurunun reddi sonucunu doğurması karşısında asıl ve birleşen davada davacı itirazlarının reddine dair her iki kurum kararlarının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
VI. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili ve asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.09.2019 tarihli ve 2018/1403 Esas. 2019/890 Karar sayılı kararıyla; asıl ve birleşen davada davacının 2016/23697 sayılı “... KONFOR+Şekil" ibareli marka tescil başvurusunda bulunduğu, asıl ve birleşen davada davalı şirketlerin başvuruya yaptıkları itirazların Markalar Dairesi Başkanlığınca yerinde görülerek reddine karar verildiği, her iki davalının başvuruya itirazının da tek bir kararda değerlendirildiği, buna karşılık davacının iki ayrı dilekçe ile bu kararın yeniden incelenmesi talebinde bulunduğu, iki ayrı dilekçe ile itiraz edilmesi üzerine YİDK'in iki ayrı kararla asıl ve birleşen davada davacının itirazlarını reddettiği, her iki YİDK kararında da davalı şirketlerin itirazlarının değerlendirildiği, asıl ve birleşen davada davacının da 2017-M-5361 sayılı YİDK kararının iptali istemli asıl dava ile 2017-M-7342 sayılı YİDK kararının iptali istemli birleşen davayı açtığı, açmış olduğu asıl ve birleşen davalarda da başvuruya itiraz eden her iki şirkete de husumet yönelttiği, iptali istenen YİDK kararlarının yerinde bulunması nedeniyle her iki davanın da reddine karar verildiği, davaların reddine karar verilmesi karşısında davacı yararına vekâlet ücretine hükmedilmesinin mümkün olmadığı, YİDK kararında tartışılmayan hususların YİDK kararının iptali istemli davalarda tartışılmasının mümkün bulunmadığı, eldeki davalara konu YİDK kararlarının ise marka başvurusunun iltibas nedeniyle 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi uyarınca reddine ilişkin Markalar Dairesi kararına karşı asıl ve birleşen davada davacı başvurucu tarafından yapılan itirazların değerlendirilmesine ilişkin olduğu, diğer deyişle başvurunun kötüniyetli olup olmadığının bu kararlarda tartışılmadığı, bu durumda asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.'nin başvurunun kötüniyetli olduğuna ilişkin istinafının yerinde bulunmadığı, kaldı ki taraflar arasında devam eden ve mahkemelere yansıyan uyuşmazlıklar gözetildiğinde başvurunun kötüniyetli olduğunun da söylenemeyeceği, ancak asıl ve birleşen davada davacı ile asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. markalarındaki ibarelerin benzer olduğu, redde mesnet alınan asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. adına tescilli 2016/16600; 2016/7827; 2016/7816; 2016/7812; 2015/19918; 2015/17993; 2014/53875; 2014/12266; 2014/12258; 2014/12250; 2013/79232; 2013/38182, 2012/50096; 2011/92659 sayılı markaların asli unsurları "..." ibaresi olup marka kapsamında 16 ncı sınıf ürünler yer aldığı, davacının 2016/23697 sayılı 16 ncı sınıf ürünleri içeren başvurusunda da "..." ibaresi asli unsur olarak kullanılmış olduğundan bu hâliyle redde mesnet markalar ile dava konusu başvuru arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunduğu, her ne kadar asıl ve birleşen davada davacı şirkete ait “... KLASİK”, “... KONFOR” ve “...” ibareli 16 ncı sınıf ürünleri içeren 2011/58410, 2011/58411, 2011/58409 sayılı markalar bulunmakta ve bu markaların başvuru tarihinden önceki tarihli 16 ncı sınıf ürünleri içeren "..." asıl unsurlu asıl ve birleşen davada davalı şirket markası bulunmamakta ise de anılan markaların başvuru ve tescil tarihleri ile bu markalara ilişkin olarak taraflar arasında devam eden davalar bulunduğu gözetildiğinde, yerleşik Yargıtay kararları çerçevesinde bu markaların 16 ncı sınıf ürünler yönünden davacıya bir müktesep hak sağlamadığı, öte yandan asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.’ye ait 16 ncı sınıf ürünleri içeren yukarıda numaralı yazılı "..." esas unsurlu markaların veya başvuruların mevcut olduğu, dava konusu başvuruda 16 ncı sınıf ürünleri içerdiğinden ve asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.’nin redde mesnet markalarına iltibasa yol açacak derecede benzer bulunduğundan, marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararı yerinde olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin tüm, asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. vekilinin sair istinaf itirazlarının kararın (1) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle reddine, asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. vekilinin istinaf itirazlarının kararın (2) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle kabulüne, İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
VII. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…Dava, marka başvurusunun reddine dair davalı TPMK YİDK kararının iptaline ilişkindir.
Davacı, "..." ibareli 2011/58410, 2011/58411, 2010/84952 numaralı, önceki tarihli markaların sahibi olduğunu ileri sürerek YİDK kararının iptalini talep etmiş, davalı ... A.Ş. vekili; müvekkilinin ''...'' ibareli, ilki 2011/92659 numaralı, sonuncusu 2016/16600 numaralı markaların sahibi olduğunu savunmuş, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının müktesep hakkına dayanak gösterdiği markalar hakkında hükümsüzlük davası açıldığından markaların çekişmesiz olma kriterini sağlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak, davacıya ait "..." ibareli markalar hakkında açılan hükümsüzlük davasında ilk derece mahkemesinin davanın kabulü ile markaların hükümsüzlüğüne ilişkin kararı, Dairemizin 2016/5707 Esas, 2018/591 Karar, 24.01.2018 tarihli kararı ile hükümsüzlük davasının reddi gerektiği gerekçesiyle kesin nitelikte sonuç doğuracak şekilde bozulmuş, bu karara karşı davacı vekilinin karar düzeltme istemleri Dairemizin 2018/2616 Esas, 2019/7675 Karar, 02.12.2019 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Ayrıca, davalı ... A.Ş.'nin itirazına dayanak markalardan 2015/17993 numaralı ''...'' unsurlu markası hakkında açılan hükümsüzlük davasının kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararı Dairemizin 2019/4495 Esas, 2020/3298 Karar sayılı, 29.06.2020 tarihli kararı ile onanmış, yine davalı şirkete ait 2014/12266 numaralı ''...'' unsurlu markası hakkında açılan hükümsüzlük davasının kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararı Dairemizin 2019/4419 Esas, 2020/4235 Karar sayılı, 19.10.2020 tarihli kararı ile onanmış, yine davalı şirkete ait 2014/12250 numaralı ''...'' unsurlu markası hakkında açılan hükümsüzlük davasının kabulüne ilişkin yerel mahkeme kararı Dairemizin 2019/2141 Esas, 2020/316 Karar sayılı, 13.01.2020 tarihli kararı ile onanmıştır. Bu durumda, uyuşmazlığa konu davacıya ait marka başvurusunun esas unsurunu oluşturan ''...'' ibaresi için, 16. emtia sınıflarında davacının müktesep hakka sahip olduğu kesinleşmiş yargı kararları ile tespit edilmiş olup, Bölge Adliye Mahkemesince davacının ''...'' ibareli markalar yönünden kazanılmış hakkı dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamış olup, bu sebeple kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir…” şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; Özel Daire içtihatlarına göre marka sahibinin, önceki markasının asli unsurunu muhafaza ederek markasını gençleştirme ve yeni seri marka yaratma hakkının olduğu, gerekli koşulların sağlanması hâlinde seri markanın 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesindeki tescil engelinden etkilenmeksizin tescili mümkün olduğunun kabul edildiği, emsallere göre müktesep haktan yararlanılabilmesi için önceki markanın hükümsüzlük tehdidi altında bulunmaması gerektiği, önceki markanın yeni marka başvurusu açısından müktesep hak sağlayabilmesi için eski markanın en azından hükümsüzlük davası açılabilecek kadar uzunca bir süre kullanılması gerektiği, ayrıca müktesep hakka dayanak markanın mutlaka tescilli olması da zorunlu olup fiilen kullanılan markaların müktesep hak sağlamayacağı, YİDK kararının iptali davasının 556 sayılı KHK’nın 53 üncü maddesi gereğince karar tarihindeki hukuki ve fiili duruma göre çözümlenmesi gerektiği, asıl ve birleşen davada davacının müktesep hakka dayanak kabul edilen 2011/58410, 2011/58411 ve 2011/58409 sayılı markalar "..." ibareli oldukları gibi kapsamlarında da 16 ncı sınıf mallar yer aldığı, ancak bu markaların başvurularına da asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. tarafından itiraz edilmiş olup söz konusu markaların iptali istenen YİDK karar tarihi itibariyle taraflar arasında çekişmeli oldukları, bu markaların başvuru ve tescil tarihleri itibariyle davacıya müktesep hak sağlamadıkları, gerçekten de 2011/58410 sayılı markanın 26.05.2014, 2011/58411 sayılı markanın 09.06.2014 ve 2011/58409 sayılı markanın da 27.03.2014 tarihinde tescil edildikleri gözetildiğinde dava konusu başvuru tarihi olan 16.03.2016 tarihi itibariyle bu markaların uzunca süredir tescilli olarak kullanım şartını sağlamadıkları, bozma ilâmında asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.’nin itirazına mesnet 2015/17993, 2014/12266 ve 2014/12250 sayılı markalarına ilişkin hükümsüzlük davalarında verilen hükümsüzlük kararlarının onandığı gerekçesine yer verilmiş ise de bu kararların dava konusu YİDK kararından sonra 2020 yılında karara bağlandıkları nazara alındığında eldeki YİDK kararının iptali davası yönünden sonuca bir etkileri olmadığı gibi asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.’nin 16 ncı sınıf malları kapsayan başka markalarının da ret gerekçesi yapılması karşısında anılan markaların hükümsüz kılınmalarının dava konusu uyuşmazlık bakımından varılan sonucu değiştirmediği, aksinin kabulü hâlinde asıl ve birleşen davada davalı Kurumun karar verdiği tarihteki hukuki duruma göre karar verilemeyeceği ve itiraz gerekçesi yapılan veya müktesep hakka dayanak olduğu ileri sürülen markalar hakkındaki tüm davaların sonuçlarının ve kesinleşmesinin beklenilmesi gibi bir sonuç ortaya çıkacağı, kaldı ki asıl ve birleşen davada davacının müktesep hakkına dayanak olarak ileri sürdüğü markaların tescil tarihleri ile dava konusu başvuru tarihi arasında yaklaşık iki yıllık sürenin bulunduğu, bu markaların başvuru tarihleri itibariyle dahi hükümsüzlük tehdidi altında bulundukları, yani başvuru tarihleri ile dava konusu başvuru tarihi arasında beş yıllık sürenin geçmediği, bu itibarla başvuru tarihi itibariyle uzunca süredir çekişmesiz biçimde kullanma şartını taşımayan bu markaların dava konusu başvuru yönünden davacıya müktesep hak sağlamayacakları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VIII. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Asıl ve birleşen davada davacı vekili; “...” ibaresi üzerinde müvekkili ile asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.'nin hak sahibi olduğunu, müvekkilinin temizlik ürünleri gibi mallar bakımından hak sahibi olduğundan benzerlik incelemesinde “...” ibaresi dışındaki unsurlar nazara alınarak değerlendirme yapılması gerektiğini, bu itibarla taraf markaları arasında iltibas riskinin bulunmadığını, müktesep hakka dayanak olarak ileri sürülen markalar hakkındaki kesinleşmiş mahkeme kararları sebebiyle müvekkilinin müktesep hakkının bu markaların başvuru tarihlerine sirayet ettiğini, bu markalar sayesinde 16 ncı sınıf mallarda “...” markasının tanınarak ayırt edicilik kazandığını, YİDK kararının mevcut mahkeme kararlarıyla çeliştiğini ve iptalinin gerektiğini ileri sürerek direnme kararını temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asıl ve birleşen davada davacıya ait 2011/58409 sayılı ve “...”, 2011/58410 sayılı ve “... Klasik” ile 2011/58411 sayılı ve “... Konfor” ibareli markaların 16 ncı sınıf mallar bakımından “...” ibaresi üzerinde davacıya müktesep hak sağlayıp sağlamadığı, burada varılacak sonuca göre asıl ve birleşen davalarda davalı ... A.Ş.’nin itirazına yönelik olarak verilen YİDK kararlarının hukuka uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
556 sayılı KHK'nın 7, 8, 35, 42 ve 53 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7 nci maddesinde bir marka tescil başvurusunun TÜRKPATENT tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın TÜRKPATENT ve mahkeme tarafından resen dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’i değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34 üncü maddesi gereği herkes TÜRKPATENT'in bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53 üncü maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (... Karan, ... Kılıç, Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara, Birinci Baskı, 2004, s.79-80).
3. 556 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından resen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53 üncü maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.
4. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi üzerinde durulması gerekmektedir.
5. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme; “Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:
a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,
b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.
6. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.
7. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.
8. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 Esas 2012/376 Karar sayılı kararı). Başka bir anlatımla karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal ve işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.
9. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Rauf Karasu, Cahit Suluk, Temel Nal Temel, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, İkinci Baskı, 2018, s. 189). Başka bir anlatımla önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.
10. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 üncü maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.
11. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; asıl ve birleşen davada davacı tarafından 16 ncı sınıf mallarda tescil edilmek üzere yapılan "... Konfor+Şekil" ibareli marka başvurusuna karşı asıl ve birleşen davada davalı ... Ltd. Şti.'nin "Konfor+Şekil" ibareli markası ve asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. vekilinin "..." esas unsurlu markalarına dayalı olarak yapmış olduğu itiraz neticesinde dava konusu marka başvurusunun reddine karar verildiği, bu karara karşı asıl ve birleşen davada davacı tarafından gerçekleştirilen iki ayrı itirazın ise aynı zamanda asıl ve birleşen davaların konusu olan iki ayrı YİDK kararıyla reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
12. Asıl ve birleşen davada davacıya ait marka başvurusu kapsamındaki mallar ile redde mesnet olan asıl ve birleşen davada davalılara ait markaların benzer mallarda tescilli olduğu, dava konusu marka başvurusunun asıl ve birleşen davada davalı ... Ltd. Şti.'nin itirazına mesnet markasındaki "Konfor" ibaresi ile asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.'nin "..." esas ibaresini aynen içerdiği açıktır. Bunun yanında 2011/58409 sayılı ve “...”, 2011/58410 sayılı ve “... Klasik” ile 2011/58411 sayılı ve “... Konfor” ibareli markalar 16 ncı sınıf mallar bakımından asıl ve birleşen davada davacı adına tescilli olup bu markaların 16 ncı sınıf mallar bakımından tescili, asıl ve birleşen davada ... A.Ş.'nin aynı sınıftaki "..." esas unsurlu marka tescillerinden önceki tarihlidir.
13. Asıl ve birleşen davada davacıya ait 2011/58409, 2011/58410 ve 2011/58411 sayılı markaların hükümsüzlüğü istemiyle, işbu davaların davalısı ... A.Ş. tarafından açılan diğer davalarda, belirtilen markaların hükümsüzlüğüne dair İlk Derece Mahkemesi kararı, Özel Dairenin 24.01.2018 tarihli ve 2016/5707 Esas, 2018/591 Karar sayılı kararıyla, anılan markaların hükümsüzlük davalarının reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle kesin nitelik doğuracak suretle bozulmuş, bozma kararına karşı ileri sürülen karar düzeltme taleplerinin ise Özel Dairenin 02.12.2019 tarihli ve 2018/2616 Esas, 2019/7675 Karar sayılı kararı ile reddine karar verilmiştir. Bunun yanında asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş.'nin itirazına dayanak markalardan 2015/17993, 2014/12266 ve 2014/12250 numaralı ''...'' esas unsurlu markaları hakkında açılan hükümsüzlük davalarının kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararları Özel Dairece onanmıştır.
14. Hemen belirtilmelidir ki, farklı kişiler adına sicile tescilli mükerrer markaların varlığı hâlinde, mükerrer marka sahiplerinden birisinin yaptığı ve tescilli markasının serisi niteliğindeki yeni bir başvurunun müktesep hak ilkesinden yararlanarak tescil edilebilmesi için; daha önceki markanın tescil ve kullanımıyla ilgili olarak mükerrer marka sahipleri arasında bir uyuşmazlık çıkartılmamış olması ve önceki markasının asli unsuru muhafaza edilerek marka sahibi ile bağlantısı ve tüketici nezdinde bıraktığı izlenim korunmak suretiyle seri marka yaratmak amacı taşıması, öte yandan da diğer işletme adına tescilli mükerrer markaya yakınlaştırma, benzeştirme vb. şekillerde karıştırılma tehlikesine yol açılmaması ve bu yolla haksız yararlanma sonucunu doğurmaması gereklidir.
15. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, asıl ve birleşen davada davacı tarafından 16 ncı sınıf mallar bakımından "..." ibaresi üzerindeki müktesep hak iddiasına dayanak olan 2011/58409, 2011/58410 ve 2011/58411 markaların çekişmesiz olma koşulunu sağlamadıkları gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davacı lehine müktesep hak sağlamayacağı kabul edilmiş ise de; müktesep hak iddiasına dayanak markaların hükümsüzlüğü istemiyle asıl ve birleşen davada davalı ... A.Ş. tarafından açılan davaların reddine dair verilen kesinleşmiş kararların mevcudiyeti karşısında asıl ve birleşen davada davacının 16 ncı sınıf mallar bakımından "..." ibaresi üzerinde müktesep hakka sahip olduğunun kabulü zorunludur.
16. Bu itibarla yargılama aşamasında kesinleşen yargı kararları ışığında; asıl ve birleşen davada davacının, 2011/58409, 2011/58410 ve 2011/58411 sayılı ve “..." esas ibareli markalara dayalı olarak dava konusu marka başvurusunun esas ibaresini oluşturan "..." ibaresi üzerinde 16 ncı sınıf mallar bakımından müktesep hakka sahip olduğu kabul edilerek asıl ve birleşen davada davacının kazanılmış hakkı nazara alınıp yapılacak değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
17. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; YİDK karar tarihi itibariyle değerlendirme yapılması gerektiği, anılan tarih itibariyle müktesep hakka dayanak markaların çekişmesizlik koşulunu bünyelerinde barındırmadıkları, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
18. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IX. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.09.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.