AYM'nin 2021/13346 başvuru numaralı kararı

Anayasa Mahkemesi'nin 15/4/2025 tarihli ve 2021/13346 başvuru numaralı kararı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
TUĞBA TÜZÜNALP BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/13346) |
Karar Tarihi: 15/4/2025 |
İKİNCİ BÖLÜM |
KARAR |
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Kenan YAŞAR |
||
Ömer ÇINAR |
||
Metin KIRATLI |
||
Raportör |
: |
Kemal ÖZEREN |
Başvurucu |
: |
Tuğba TÜZÜNALP |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aile birliği mazeretiyle naklen atanma talebinin reddedilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/2/2021 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Konya'da bulunan Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde hemşire olarak görev yapan başvurucu, eşinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İzmit Deniz Kuvvetleri Üs Savunma Komutanlığında deniz astsubayı olarak görev yaptığından bahisle aile birliği mazereti nedeniyle 10/3/2017 tarihinde (mülga) Kamu Hastaneleri Kurumu bünyesine naklen atanma talebinde bulunmuştur. Sağlık Bakanlığı (İdare) 28/3/2017 tarihli işlemiyle ilgili mevzuat uyarınca kadrolu memur statüsüne atandıktan itibaren beş yıl dolmadıkça başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakil talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle başvurucunun bu talebini reddetmiştir.
6. Başvurucunun bu işlemin iptali talebiyle açmış olduğu davada Konya 1. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) 29/12/2017 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; mazeret atamalarının memurun sağlık, aile birliği, eğitim gibi birtakım elinde olmayan, öngöremediği ya da sonradan ortaya çıkan durumlar sebebiyle normal atama şartları dışında atanmaları durumunu ifade ettiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda ilgili mevzuatta yer alan kadrolu memur statüsüne atanmadan itibaren beş yıl dolmadıkça başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakil talebinde bulunulamayacağına ilişkin hükmün mazeret atamaları dışındaki atamalar için öngörüldüğünü belirterek dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
7. İdare tarafından bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması sonucunda Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesince (Daire) 26/6/2018 tarihinde istinaf başvurusunun kabulüne ve İdare Mahkemesinin 29/12/2017 tarihli kararının kaldırılarak davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; ilgili mevzuatta yer alan kadrolu memur statüsüne atandıktan sonra beş yıl boyunca nakil talebinde bulunulamayacağına ilişkin düzenleme hatırlatılmış ve başvurucunun da bu süreyi doldurmadığı belirtilmiştir. Netice itibarıyla başvurucunun sözleşmeli personel olarak görev yapmaktayken 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun geçici 41. maddesi uyarınca kadrolu memur olarak atandığı 15/10/2013 tarihinden itibaren beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakil yapılamayacağı vurgulanarak 10/3/2017 tarihli talebinin reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
8. Devam eden süreçte başvurucu 18/9/2019 tarihinde İdareye yeni bir dilekçe ile başvurmuştur. Bu dilekçede başvurucu 4/9/2016 tarihinde evlenmiş olduğunu, eşinin Gölcük Donanma Komutanlığında astsubay olarak görev yaptığını, 28/11/2018 tarihinde bir çocuklarının olduğunu ifade etmiştir. Konya'da bulunan Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde hemşire olarak görev yaptığını belirten başvurucu, aile birliği mazeretini vurgulayarak Kocaeli'nde uygun görülecek bir kadroya atanma talebinde bulunmuştur. Başvurucunun bu talebine İdare tarafından herhangi bir cevap verilmemiştir.
9. Başvurucu 18/9/2019 tarihli talebine İdarece cevap verilmeyerek ortaya çıkan zımnen ret işlemini dava konusu etmiştir. Dava dilekçesinde başvurucu, eşinin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli olarak zorunlu tayine tabi olması sebebiyle aile birliği mazeretini öne sürerek tayin talebinde bulunamadığını, kendisinin nakil talebinin de karşılanmaması nedeniyle aile birliğinin sağlanamadığını ifade etmiştir. Aile birliğinin sağlanamaması nedeniyle maddi ve manevi başka zorlukların da ortaya çıktığını vurgulayan başvurucu dava konusu ettiği zımnen ret işleminin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
10. İdare Mahkemesi 17/1/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; 26/3/2013 tarihli ve 28599 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin (Sağlık Bakanlığı Yönetmeliği) 17. maddesi uyarınca başka kurumlardan yapılacak kurumlar arası naklen atamaların belirlenen kadrolara İdare tarafından ilan edilecek takvime uygun olarak tercihler doğrultusunda kura ile yapılacağına yönelik düzenlemeyi hatırlatmıştır. Bununla birlikte başvurucunun İdareye aile birliği mazereti nedeniyle kurumlar arası naklen atanma talebiyle yaptığı başvurunun İdare tarafından kurumlarına tahsis edilen naklen atama kadro sayısının yetersizliği sebep gösterilerek reddedildiğini belirtmiştir. Bu bağlamda kanunla sınırlandırılan kadro durumu nedeniyle başvurucunun talebinin kabul edilmemesinde, takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıldığını ve mahkeme kararıyla idarenin bu konuda zorlanamayacağını belirtmiş ve dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği sonucuna varmıştır.
11. Başvurucu, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde başvurucu, İdarenin 2016 yılından beri kurumlar arası geçiş kurası yayımlamadığını belirtmiştir. Bunun yanında başvurucu dava dilekçesinde dile getirdiği hususları yinelemiştir.
12. Daire 17/12/2020 tarihinde, İdare Mahkemesi kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
13. Nihai kararı başvurucu 20/1/2021 tarihinde öğrenmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 657 sayılı Kanun'un "Yer değiştirme suretiyle atanma" başlıklı 72. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Yeniden veya yer değiştirme suretiyle yapılacak atamalarda; aile birimini muhafaza etmek bakımından kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanarak memur olan diğer eşin de isteği hâlinde ataması, atamaya tabi tutulan memurun atandığı yere 74 ve 76 ncı maddelerde belirtilen esaslar çerçevesinde yapılır.
...
(Değişik: 29/11/1984 – KHK-243/13 md.) Memurların atanamayacakları yerler ve bu yerlerdeki görevler ile kurumların özellik arz eden görevlerine atanabilmeleri için hangi kademelerde ne kadar hizmet etmeleri gerektiği ve yer değiştirme ile ilgili atama esasları Devlet Personel Başkanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. "
15. 657 sayılı Kanun'un "Memurların bir kurumdan diğerine nakilleri" başlıklı 74. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Memurların bu Kanuna tabi kurumlar arasında, kurumların muvafakatı ile kazanılmış hak dereceleri üzerinden veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde derece yükselmesi suretiyle, bulundukları sınıftan veya öğrenim durumları itibarıyla girebilecekleri sınıftan, bir kadroya nakilleri mümkündür. ..."
16. 657 sayılı Kanun'un "Memurların kurumlarınca görevlerinin ve yerlerinin değiştirilmesi" başlıklı 76. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68 inci maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler. ..."
17. 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun'un 9. maddesiyle 657 sayılı Kanun'a eklenen geçici 41. maddenin ilgili kısmı şöyledir:
"...
Bu madde hükümlerine göre memur kadrolarına atananların, söz konusu mevzuat hükümlerine göre sözleşmeli personel olarak geçirdikleri hizmet süreleri, öğrenim durumlarına göre yükselebilecekleri dereceleri aşmamak kaydıyla kazanılmış hak aylık derece ve kademelerinin tespitinde değerlendirilir. Bunlar, atandıkları kadronun mali ve sosyal haklarına göreve başladığı tarihi takip eden ay başından itibaren hak kazanır ve önceki pozisyonlarında aldıkları mali ve sosyal haklar hakkında herhangi bir mahsuplaşma yapılmaz. Bu madde kapsamında memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamaz.
..."
18. 25/6/1983 tarihli ve 18088 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik'in (Genel Yönetmelik) "Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarda Gözönünde Bulundurulacak Hususlar" başlıklı 9. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...
İlgili mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulan eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı, mülki idare amirliği hizmetleri sınıfı, jandarma hizmetleri sınıfı, sahil güvenlik hizmetleri sınıfı ve emniyet hizmetleri sınıfına giren memurlar, Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup subay ve astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile hâkim ve savcıların görev süresiyle sınırlı olmak üzere atandıkları yere, memur olan eşinin atanmasında mevzuatı uyarınca yürürlüğe konulan norm kadro sayılarına ilişkin hükümler uygulanmaz."
19. Genel Yönetmelik'in "Memurun İsteği Üzerine Yapılabilecek Yer Değiştirmeler" başlıklı 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Sağlık, aile birliği ve can güvenliği mazeretlerinin belgelendirilmesi hâlinde, hizmet bölgelerindeki ve/veya hizmet alanlarındaki zorunlu çalışma süreleri tamamlanmadan memurun isteği üzerine yer değiştirme suretiyle ataması yapılabilir.
Sağlık ve aile birliği mazeretlerine dayalı olarak yer değiştirmeye tabi tutulan memur, mazeretinin devam ettiğini her yıl Ocak ayında alacağı belgeyle belgelendirmek zorundadır. Zorunlu çalışma süresini sağlık veya aile birliği mazeretine dayalı olarak tamamlamamış olan memur mazeretinin sona ermesi durumunda, zorunlu hizmet süresinin eksik kalan kısmını tamamlamak zorundadır.
..."
20. Sağlık Bakanlığı Yönetmeliği'nin "Kurumlar arası naklen atama" başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Diğer kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapanlar; Kanunun 74 üncü maddesi çerçevesinde, (Değişik ibare:RG-2/3/2018-30348) Bakanlıkta durumlarına uygun 6 ncı ve 5 inci hizmet bölgelerinden başlamak üzere belirlenen kadrolara, tercihleri doğrultusunda kura ile naklen atanabilirler.
...
(3) Standardın uygun olması kaydıyla;
...
e) Mevzuatı uyarınca zorunlu yer değiştirmeye tâbi olarak mülki idare amirliği, milli istihbarat, emniyet hizmetleri sınıflarından birinde görev yapanlar ile hâkim, savcı veya Türk Silahlı Kuvvetlerinde subay, astsubay, uzman jandarma, uzman erbaş veya uzman er olarak görev yapanların eşlerinin,
...
kurumlar arası naklen atanmasında kura şartı aranmaz.
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Anayasa Mahkemesinin 15/4/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
22. Başvurucu, Dairenin 26/6/2018 tarihli kararından hareketle mevzuatta yer alan beş yıllık süreyi doldurmasından sonra yeniden aile birliği mazereti nedeniyle atama talebinde bulunduğunu fakat talebinin yine reddedildiğini belirtmiştir. Son atamalarla Kocaeli iline beş hemşire ataması yapıldığını ve kendisinin atama talebinin karşılanmaması nedeniyle aile birliğini sağlayamadıklarını bu durumun da birçok fiziksel ve ruhsal soruna yola açtığını dile getiren başvurucu aile hayatına saygı hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Ayrıca başvurucu bireysel başvuru formunun ekinde İdare tarafından "2020 Yılı İstifa Sonrası Yeniden (Açıktan) Atama Kurasına İlişkin İlan Metni"ni ve Kocaeli'ne atanan hemşirelerin isimlerinin de yer aldığı kura sonuçlarını bireysel başvuru dosyasına sunmuştur.
23. Bakanlık görüşünde; somut başvuruya ilişkin olarak İdareden temin edilen görüş ve ilgili belgeler gönderilmiş, yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. İdare ise yargılama safahatının bir özetini yaptıktan sonra uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak mevzuat hükümleri esas alınarak işlem tesis edildiğini belirtmiştir.
24. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında önceki beyanlarını yinelemekle birlikte eşinin Konya'ya atanmasının mümkün olmadığını, aile bütünlüğünün ancak kendisinin atanması hâlinde sağlanabileceğini ifade etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa'nın 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Devletin temel amaç ve görevleri, ... Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
26. Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
27. Anayasa'nın 41. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. ..."
28. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Anayasa'nın 41. maddesinin ise -Anayasa'nın bütünselliği ilkesi gereği- aile hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Murat Atılgan [2. B.], B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36). Bu kapsamda başvurucunun aile birliği mazereti talebine dayalı olarak naklen atama talebinin reddedilmesi ile ortaya çıkan şikâyetleri bir bütün olarak Anayasa'nın 20. maddesinde güvenceye alınan aile hayatına saygı hakkı kapsamında ele alınmıştır.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
30. Aile hayatına saygı hakkı, Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır Madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmektedir (Murat Atılgan, § 22; Melahat Karkin [GK], B. No: 2014/17751, 13/10/2016, § 36).
31. Aile yaşamının temel unsuru, aile ilişkilerinin normal bir şekilde gelişebilmesi ve bu bağlamda aile fertlerinin birlikte yaşama hakkıdır. Bu hakkın kapsamının aile yaşamına saygı yükümlülüğünden ayrı düşünülmesi mümkün değildir (Murat Atılgan, § 24; Marcus Frank Cerny, § 38; Nurbani Fikri [1. B.], B. No: 2014/2502, 11/10/2018, § 45).
32. Aile yaşamına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmak olmakla birlikte devletin aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu hatırlatılmalıdır. Söz konusu pozitif yükümlülükler, Anayasa'nın 41. maddesi de gözetildiğinde bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya ve aile ilişkilerinin sürdürülebilmesine yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, § 26; Marcus Frank Cerny, § 40). Devletin söz konusu pozitif yükümlülüğü, etkili mekanizmalar kurma, bu kapsamda gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal prosedürleri sağlama ve bu suretle yargısal ve idari makamların bireylerin idare ve özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermelerini temin etme sorumluluğunu da içermektedir (Marcus Frank Cerny, §§ 36, 40).
33. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara katlanmayı, diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara tabi olmayı gerektirmektedir. Kişi, kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş sayılmakta olup kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan Asutay [2. B.], B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38; Nurbani Fikri, § 46).
34. Kamu hizmetinin niteliği gereği bazı kamu görevlilerinin belirli aralıklarla başka yerlere, bazen de başka kurumlara atanmaları zorunlu olabilir. Bu konuda idareye belirli bir takdir alanı tanınması gerektiği tabiidir. Bu bağlamda kişilerin birtakım mazeretler çerçevesinde başka yere atanma konusunda talep hakları var ise de atamaya ilişkin mazeretlerini dikkate alarak talepleri değerlendirip karara bağlayacak olan idaredir. İdarenin kendi mevzuatı çerçevesinde, ifa edilen kamu hizmetinin gereklerini, insan kaynaklarının verimli kullanılmasını, teşkilat yapısının elverişliliğini ve benzeri faktörleri dikkate alması kaçınılmazdır. Zira kamu hizmetinin sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39; Nurbani Fikri, § 47).
35. Bununla birlikte pozitif yükümlülükler kapsamında, kamu görevlilerinin atanması veya nakil işlemlerinde gözetilen kamusal yarar ile bireyin aile hayatına saygı hakkından yararlanmasındaki bireysel çıkar arasında makul bir dengenin kurulması gereklidir. Elbette ki her atama veya görevlendirme işleminde olayın kendine özgü koşullarının gözetilmesi gerekir. Ancak devletin söz konusu dengeyi sağlayamaması durumunda aile hayatına saygı hakkının özünün zedelenebileceği gözden kaçırılmamalıdır (Nurbani Fikri, § 48).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Anayasa Mahkemesi, kamu görevlilerinin atanması veya nakil işlemlerinde gözetilmesi gereken kamusal yarar ile bireyin aile hayatına saygı hakkından yararlanmasındaki bireysel çıkar arasında makul bir dengenin kurulması gerektiğini kabul etmekte ve kamu makamlarınca bu denge tesis edilirken aile hayatına saygı hakkının özünün zedelenip zedelenmediğine yönelik bir inceleme yapmaktadır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesinin görevinin başvurucunun atama talebinin reddedilmesine ilişkin idari işlemin niteliğini belirlemek olmadığını, başvurucunun atanmamasına ilişkin işlemin aile hayatına saygı hakkını ihlal edip etmediğini denetlemek olduğunu belirtmek gerekir. Bu bağlamda bahse konu denetim büyük ölçüde yargısal makamların gerekçeleri üzerinden yapılacaktır (benzer bir belirleme için bkz. Nurbani Fikri, §§ 48, 51).
37. Sözleşmeli personel olarak kamu hizmetinde göreve devam eden başvurucu, 657 sayılı Kanun'un geçici 41. maddesinin yürürlüğe girmesi ile birlikte kadrolu memur olarak atanmıştır. Aile birliği mazereti nedeniyle yapmış olduğu ilk atama talebinin anılan maddede yer alan memur kadrolarına atananların beş yıl süreyle başka kamu kurum ve kuruluşlarına nakli yapılamayacağına yönelik düzenlemeden hareketle reddedilmesi sonucunda somut olay bağlamındaki ilk yargılama safahatı başlamıştır. İdare Mahkemesinin 29/12/2017 tarihli kararındaki dava konusu işlemin iptaline yönelik hukuksal yorumun aksine Daire bahse konu hükmün mazeret nedeniyle atama talebinde bulunanlar da dâhil olmak üzere herkesi kapsadığı yönünde bir yorum yaparak davanın reddine karar vermiştir.
38. Başvurucunun bu yargılama safahatından sonra bireysel başvuru yoluna gelmediği, Dairenin davanın reddine ilişkin kararından sonra aile birliği mazereti nedeniyle nakil talebinde bulunabilmek için beş yıllık sürenin dolmasını beklemeyi tercih ettiği anlaşılmıştır.
39. Nitekim başvurucu beş yıllık sürenin dolmasından sonra İdareye yine aile birliği mazereti nedeniyle naklen atama talebini iletmiştir. Bu talebin zımnen reddi ile ortaya çıkan işlemin iptali talebiyle başvurucunun açtığı davanın reddine ilişkin kararda, anılan işlemin gerekçesinin İdare tarafından kurumlarına tahsis edilen naklen atama kadro sayısının yetersizliği olduğu belirtilmiştir. İdare Mahkemesi, belirlenen kadrolara atamaların İdare tarafından ilan edilecek takvime uygun olarak tercihler doğrultusunda kura ile yapılacağına yönelik mevzuattaki düzenlemeyi de hatırlatarak davanın reddine karar vermiştir.
40. Öncelikle başvurucunun eşinin TSK mensubu olduğunu ve hem Genel Yönetmelik'te hem de Sağlık Bakanlığı Yönetmeliği'nde aile birliği mazereti nedeniyle atama talepleri ile ilgili olarak diğer bazı meslek mensuplarıyla birlikte TSK mensupları için de hususi düzenlemeler yapılmış olduğunu belirtmek gerekmektedir (bkz. §§ 18, 20). Buna göre eşi TSK mensubu olanların atamalarında yürürlüğe konulan norm kadro sayılarına ilişkin hükümlerin ve kura şartının aranmayacağının düzenlendiği görülmüştür. Yargısal makamların kararlarının gerekçelerinde ise bahse konu düzenlemeler gözönüne alınarak herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı anlaşılmıştır.
41. Diğer taraftan İdare Mahkemesi davanın reddine ilişkin kararında somut olayla ilgili olarak kanunla sınırlandırılan kadro durumu nedeniyle başvurucunun talebinin kabul edilmemesi hususundaki takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıldığı ve mahkeme kararıyla idarenin bu konuda zorlanamayacağı yönünde bir gerekçe ortaya koymuştur.
42. Anayasa'nın 20. ve41. maddesi birlikte gözetildiğinde aile, Türk toplumunun temeli olarak tanımlanmış; ailenin birey ve toplum hayatındaki önemine işaret edilmiş ve devlete, ailenin korunması için gerekli düzenlemeleri yapması ve teşkilat kurması konusunda ödevler yüklenmiştir. Devletin aile hayatına saygı hakkına dair pozitif yükümlülüğünün ailesel bağların devamlılığını sağlamak üzere tedbirler alınmasını, aile birlikteliğini sağlayacak şekilde çözümler üretmesini içerdiği söylenebilir. Anılan yükümlülüğün aile birliği mazereti nedeniyle atama taleplerinin değerlendirilmesinde de gözetilmesi gerektiği açıktır. Bu yapılırken aile bağlarını diğerlerine nazaran daha az şekilde etkileyecek yolların seçilmesi ve aile birliğinin mümkün olduğunca korunması konusunda devlete yüklenen yükümlülükler gözardı edilmemelidir (benzer değerlendirme için bkz. A.A. [1. B.], B. No: 2019/13246, 2/3/2023, §§ 31-34).
43. Bununla birlikte idari yargı yerlerinin görevlerinden biri, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırı oldukları iddiasıyla iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları hakkında karar vermektir. Öte yandan idari yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Bu bağlamda idari yargı yerleri idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremez. Nitekim idari yargı düzenine ilişkin bu ilkeler 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda da yer almaktadır. Ayrıca idari yargıda açılan davalar aracılığıyla idarenin yargısal denetiminin sağlanmakta olduğu vurgulanmalıdır. İdare eliyle temel hak ve özgürlüklere yönelen müdahaleler, idari yargı yerlerinde açılan davalarla yargısal denetime tabi tutulmaktadır. Bu denetim, idarenin yerine geçip eylem ve işlem niteliğinde takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilememesi şeklinde sınırlandırılmış olmakla birlikte hukuk devletinin düzeltici mekanizması olarak tanımlanabilecek idari yargının temel işlevi idareyi hukuka uygun işlem tesis etmeye sevk etmektir.
44. Dolayısıyla İdare Mahkemesinin davanın reddine karar verirken ortaya koyduğu, başvurucunun talebinin kabul edilmemesi hususundaki takdir yetkisinin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanıldığı ve mahkeme kararıyla idarenin bu konuda zorlanamayacağı yönündeki gerekçesinin aksine, yargısal makamlara düşen uyuşmazlıkla ilgili yargısal denetimi yaparken ilgili ve yeterli gerekçelerden hareket edip bir sonuca ulaşmak, hukuka aykırılık tespit edilmesi hâlinde de idarenin hukuka uygun işlem tesis etmesini sağlamaktır.
45. Netice itibarıyla somut olayda başvurucunun aile hayatına saygı hakkı bağlamındaki iddialarının, eşinin göreviyle ilgili beyanının ve mevzuatta yer alan somut olay özelindeki düzenlemelerin idari ve yargısal makamlar tarafından herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmadığı görülmüştür. Belirtilen nedenler gözönüne alındığında idari ve yargısal makamların kararlarının başvurucunun aile birliği mazereti nedeniyle atama talebinin reddedilmesi bağlamında güdülen kamu yararı meşru amacı ile başvurucunun aile hayatına saygı hakkı arasında adil denge kurulmasına yönelik ilgili ve yeterli gerekçeye sahip olmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla bireysel başvuruya konu olayda aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerin kamusal makamlarca yerine getirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
46. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
VI. GİDERİM
47. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesine, yeniden yargılama yapılmasına ve 30.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
48. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
49. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.
50. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin aile hayatına saygı hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Konya 1. İdare Mahkemesine (E.2019/921, K.2020/70) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 487,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına ve bilgi için Konya Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesine (E.2020/542, K.2020/1891) GÖNDERİLMESİNE 15/4/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.