Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2025/4865 E., 2025/5551 K. sayılı kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 30.06.2025 tarihli, 2025/4865 E., 2025/5551 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi
2025/4865 E., 2025/5551 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/1419 E., 2025/410 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/668 E., 2024/274 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının 2014 yılından itibaren davalı alt işveren ...İnş Taah San ve Tic AŞ'ye (.............. Şirketi) bağlı olarak, asıl işveren ............İnşaat San ve Tic AŞ'nin (.......... İnşaat Şirketi) muhtelif projelerinde kalıpçı ustası olarak çalıştığını, davacının işine 2021 yılı Ekim ayında son verildiğini, işçilik alacakları için dava açmak istediğinde bazı çalışma arkadaşları tarafından aynı taleplerle açılan dava dosyalarına arabuluculuk anlaşma belgesi sunulduğunu ve davaların bu sebeple reddedildiği bilgisini aldığını, daha sonra yapılan araştırmada davalı............Şirketi tarafından muhasebe evrakı ve maaş bordrosu imzalama adı altında davacıya da arabuluculuk belgesi imzalatıldığını öğrendiğini, 2021 yılı yaz aylarında arabulucu tarafından aynı davalı şirketlerde çalışan personelin yaklaşık tamamına aynı yöntemle arabuluculuk anlaşma belgesi imzalatıldığını, davacıya ve diğer çalışanlara muhasebe evrakı imzalama adı altında tamamen hile ile arabuluculuk süreci işletilmeden, davet ve bilgilendirme yapılmadan belge imzalatıldığının anlaşıldığını, davacının son işvereni ............... Şirketi olmakla birlikte daha önceki çalışmalarınında hep aralarında organik bağ bulunan ve sürekli devir ile devam eden gerçekte aynı, fakat isimleri farklı şirketlerde geçtiğini, ancak çalışma süresi boyunca asıl işverenin sürekli olarak ...inşaat Şirketi olduğunu ileri sürerek iki farklı arabulucu tarafından ayrı ayrı imzalatılan 05.03.2019 ve 16.07.2021 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgelerinin geçersizliğinin tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ...... Şirketi vekili cevap dilekçesinde; davacı ile davalı Şirket arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk anlaşmalarının usul ve kanuna uygun olarak yapıldığını, davacının tutanaktaki yazıyı ve imzasını inkar etmediğini, dava dilekçesi ile sanki irade sakatlığı yaratılmış ve bu şekilde tutanak davacı tarafından bu sebeple imzalanmış gibi bir algı yaratılmakta ise de iddiaların gerçeği yansıtmadığını, işçi lehine yorum ilkesinin kötüye kullanılmaya çalışıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ...... İnşaat Şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusunun tespit ve iptal talepli olmasından dolayı görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu, bu yönüyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, husumet itirazı ve zamanaşımı def'i ileri sürdüklerini, davacının kanuna uygun bir süreç içerisinde, hür iradesiyle arabuluculuk tutanaklarını imzaladığını, davacının işçilik alacaklarından davalı ..................Şirketinin sorumlu olduğunu, müvekkili Şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.10.2023 tarihli ortadan kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile davalı ........... Şirketi ve dava dışı ..............İnşaat Şirketi arasında 05.03.2019 tarihli arabuluculuk anlaşma tutanağı, davalılar ...........İnşaat Şirketi ve ............. Şirketi ile davacı arasında 16.07.2021 tarihli arabulucu anlaşma tutanağının imzalandığı, 16.07.2021 tarihli tutanak incelendiğinde; davacı tanık beyanlarıyla doğrulandığı üzere, davalı Şirket tarafından toplu olarak işçilerin muhasebe birimine çağrıldığı, muhasebecinin yanına tek tek alınsalar da işçilerin konu ile ilgili olarak bilgilendirilmediği, gerçek anlamda müzakerelerde yer almadıkları, kanuna uygun şekilde bir ihtiyari arabuluculuk görüşmesi yapılmadığı, davacının iş sözleşmesinin 11.10.2021 tarihinde sona erdiği, arabuluculuk tutanağının 16.07.2021 tarihinde düzenlendiği, dosyada mevcut arabuluculuk sürecine ilişkin belgelerden arabulucuya kim tarafından başvurulduğu, taraflara davetiye mektubu gönderilip gönderilmediği, arabulucunun nasıl ve kim tarafından belirlendiği, anlaşmanın nerede sağlandığının belirtilmediği, davacının iş sözleşmesi devam ederken tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlendiği, davacının anlaşma tutanağının imzalanmasından sonra çalışmaya devam ettiğinin hem Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtları hem de tanık beyanlarından anlaşıldığı, dinlenilen tanıkların, belgelerin imzalanmaması hâlinde haklarını alamayacaklarını söyledikleri de gözetildiğinde, ibra niteliğindeki anlaşma tutanağının tarih ve içeriği itibarıyla arabuluculuğa elverişli olmadığı, 05.03.2019 tarihli tutanak incelendiğinde ise; davacının iş sözleşmesinin 05.03.2019 tarihinde sona erdiği, aynı gün arabuluculuk tutanağı düzenlendiği, işveren tarafından arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunun belirtildiği, arabulucuyu belirleme, arabuluculuk ilk ve son oturum tutanağının hepsinin aynı gün düzenlendiği, buna göre işveren ve işçi arasında arabuluculuk tutanağının tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan, işçinin başvurusu bulunmadan ve ibra niteliğinde düzenlendiği, tutanağın tarihi ve içeriği itibarıyla arabuluculuğa elverişli olmadığı, ancak tutanağın iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre söz konusu olup davanın 30.06.2022 tarihinde açıldığı, kanunda öngörülen hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesiyle, davacı ile davalılar ..... Şirketi ve .......inşaat Şirketi arasında düzenlenen 16.07.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline, davacı ile davalılar...............Şirketi ve dava dışı ............İnşaat San. ve Tic. AŞ arasında düzenlenen 05.03.2019 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesinin iptali talebinin ise hak düşürücü süre nedeni ile reddi suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile yapıldığı belirtilen biri 05.03.2019 diğeri 16.07.2021 tarihli olan iki adet ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağı sunulduğu, her iki tutanağın da davacının SGK kayıtlarından görüleceği üzere davalı işyerlerindeki çalışmasının devam ettiği tarihlerde imzalandığı, bu hali ile her iki anlaşma tutanağının da geçersiz olduğu, kaldı ki dosya kapsamından davacının ihtiyari arabuluculuk belgesi imzaladığını bilmeden yanılma ve aldatma neticesinde söz konusu belgeleri imzaladığı, söz konusu belgelerin yanılma ve aldatma ile imzalanması hâlinde, yanılma ve aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açması gerektiği, somut olayda 1 yıllık sürenin başlangıcının dava tarihi olduğu, buna göre davaya konu her iki arabuluculuk anlaşma belgesinin de geçersizliğinin tespitine ve iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile 05.03.2019 ve 16.07.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma belgelerinin ayrı ayrı geçersiz olduğunun tespitine ve iptaline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Görgülü Şirketi vekili temyiz dilekçesinde;
a. Taraflar arasında ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının usulüne uygun olarak imzalandığını, arabuluculuk sürecinin kanuna ve usule uygun yürütüldüğünü, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğini,
b. Müvekkili Şirketin asıl işveren tarafından şantiye bitiminde o tarih itibarıyla tüm personelin arabulucuk tutanaklarının imzalatılmasının zorunlu hâle getirildiğini, çalışanlarla başka şantiyede işçi işveren ilişkisi devam etse de, mevcut personelin çalıştığı şantiyede iş bitimi yapılarak arabuluculuk tutanakları imzalanıp asıl işverene teslim edildiğini, arabuluculuk tutanakları imzalanmadığı takdirde asıl işverenin kesin hakediş yapmayarak var olan ödemeleri teminat olarak elinde tuttuğunu, kaldı ki bu olaya ilişkin taraflarınca Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/737 Esas dosyasında teminatın iadesi talepli dava açıldığını, alınan bilirkişi raporunda arabuluculukları imzalanmayan personele ilişkin risklerin devam ettiğini işbu riske karşılıkta teminat iadesinin unsurlarının gerçekleşmediğinin hüküm altına alındığını,
c. Davacının işten istifa ederek ayrılmak istemesi üzerine sürecin müvekkili Şirket tarafından iyiniyetle yürütülerek, taraflar arasında anlaşma belgesi düzenlenerek, davacıya tüm haklarının ödendiğini,
d. Davacı tanığı davacıyla menfaat birliği içinde olup beyanlarının esas alınamayacağını, davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
2. Davalı .............İnşaat Şirketi vekili temyiz dilekçesinde;
a. Davacı tanıklarının davacıyla menfaat birliği içinde olup beyanlarının esas alınamayacağını, görgüye dayalı bilgilerinin de bulunmadığını,
b. Arabuluculuk anlaşma belgelerinin usulüne uygun imzalandığını ve müvekkili Şirketin alacaklardan da sorumluluğu bulunmadığını, kaldı ki tutanaklarda taraf olmayan müvekkili yönünden davanın reddi gerektiğini,
c. Tutanağın iptal edilmesi hâlinde dâhi davacı tarafından müvekkili Şirkete açılan haksız davanın reddi gerekmekteyken aksi yönde karar verildiğini, davacının projede kaba inşaat işlerini yerine getiren diğer davalı Şirket nezdinde sigortalı olarak çalıştığını, tüm ücret ve diğer alacaklarının bu Şirket tarafından ödendiğini, davacının işçilik alacaklarında tüm sorumluluğun diğer davalı Şirkete ait olduğunu,
d. Davacıyla menfaat birliği içinde olan, görgüye dayalı bilgisi olmayan tanık beyanlarına dayanılarak karar verildiğini, davacı iddialarını ispat edemediğinden davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, 05.03.2019 ve 16.07.2021 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanaklarının geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir.
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Arabuluculuk son tutanağının (anlaşma belgesinin) iptali istemine ilişkin bir davada iddia, arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulüne uygun yapılmadığı yönünde ise, anlaşma tutanağının iptali için davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şartı aranmaz. İrade fesadı iddiası varsa bir yıllık hak düşürücü süre aranır. Tutanağın iptalini isteyen taraf her iki hususu birlikte ileri sürmekte ise öncelikle arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulune uygun yapılmadığı iddiasına yönelik araştırma yapılır. Araştırma sonucunda faaliyetin yapıldığı ve usulüne uygun olduğu sonucuna varıldığı takdirde irade fesadı iddiası yönünden araştırma yapılır. Bu ikinci hâlde davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması şartı aranır. Her durumda ispat yükü davacıya aittir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 05.12.2022 tarihli ve 2022/14074 Esas, 2022/15962 Karar sayılı kararı).
Açıklanan ilke ve esaslara göre öncelikle davacının, her iki anlaşma belgesi bakımından, arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulune uygun yapılmadığı yönündeki iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda usul ve kanuna uygun şekilde gerçekleştirilen bir ihtiyari arabuluculuk faaliyeti bulunmadığı, dosya kapsamındaki delillerle ispatlanmıştır. Böyle bir durumda anlaşma belgesi veya son tutanağın iptali istemi, 1 yıllık hak düşürücü süreye bağlı değildir.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle yukarıda yapılan açıklamaya göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.06.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.