ADALET HABERLERİ

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2025/4863 E., 2025/5550 K. sayılı kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2025/4863 E., 2025/5550 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 30.06.2025 tarihli, 2025/4863 E., 2025/5550 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

9. Hukuk Dairesi

2025/4863 E., 2025/5550 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/1832 E., 2025/411 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/669 E., 2024/66 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2010 yılından itibaren davalı alt işveren ... İnş. Taah. San. ve Tic. AŞ'ye (...... Şirketi) bağlı olarak, asıl işveren ....... İnşaat San. ve Tic. AŞ'nin (............ İnşaat Şirketi) muhtelif projelerinde kalıpçı ustası olarak çalıştığını, davacının işine 2021 yılı Ekim ayında son verildiğini, işçilik alacakları için dava açmak istediğinde bazı çalışma arkadaşları tarafından aynı taleplerle açılan dava dosyalarına arabuluculuk anlaşma belgesi sunulduğu ve davaların bu sebeple reddedildiği bilgisini aldığını, daha sonra yapılan araştırmada davalı .....Şirketi tarafından muhasebe evrakı ve ücret bordrosu imzalama adı altında davacıya da arabuluculuk belgesi imzalatıldığını öğrendiğini, 2021 yılı yaz aylarında arabulucu tarafından aynı davalı Şirketlerde çalışan personelin yaklaşık tamamına aynı yöntemle arabuluculuk anlaşma belgesi imzalatıldığını, müvekkiline ve diğer çalışanlara muhasebe evrakı imzalama adı altında tamamen hile ile arabuluculuk süreci işletilmeden, davet ve bilgilendirme yapılmadan belge imzalatıldığının anlaşıldığını, davacının son işvereni ..... Şirketi olmakla birlikte daha önceki çalışmalarının da hep aralarında organik bağ bulunan ve sürekli devir ile devam eden gerçekte aynı, fakat isimleri farklı şirketlerde geçtiğini, ancak çalışma süresi boyunca asıl işverenin sürekli olarak ............. İnşaat Şirketi olduğunu ileri sürerek iki farklı arabulucu tarafından ayrı ayrı imzalatılan 05.03.2019 ve 25.08.2021 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgelerinin geçersizliğinin tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı..... Şirketi cevap dilekçesinde; davacı ile davalı Şirket arasında imzalanan ihtiyari arabuluculuk anlaşmalarının usul ve kanuna uygun olarak yapıldığını, davacının tutanaktaki yazıyı ve imzasını inkar etmediğini, dava dilekçesi ile sanki irade sakatlığı yaratılmış ve bu şekilde tutanak davacı tarafından bu sebeple imzalanmış gibi bir algı yaratılmakta ise de iddiaların gerçeği yansıtmadığını, işçi lehine yorum ilkesinin kötüye kullanılmaya çalışıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

2. Davalı .......... İnşaat Şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusunun tespit ve iptal talepli olmasından dolayı görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu, bu yönüyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, husumet itirazı ve zamanaşımı def'i ileri sürdüklerini, davacının kanuna uygun bir süreç içerisinde, hür iradesiyle arabuluculuk tutanaklarını imzaladığını, davacının işçilik alacaklarından davalı ......... Şirketinin sorumlu olduğunu, müvekkili Şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Bölge Adliye Mahkemesinin 12.10.2023 tarihli ortadan kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının imzasını içeren 25.08.2021 tarihli anlaşma tutanağının incelenmesinde; davalı Şirket tarafından toplu olarak işçilerin muhasebe birimine çağrıldığı, her ne kadar muhasebecinin yanına tek tek alınsalar da işçilerin konu ile ilgili olarak bilgilendirilmedikleri, gerçek anlamda müzakerelerde yer almadıkları, sonuç olarak kanuna uygun şekilde bir ihtiyari arabuluculuk görüşmesi yapılmadığı ve ilgili tutanağın geçersiz olduğu kanaatine varıldığı, 05.03.2019 tarihli ihtiyari arabuluculuk belgesi yönünden ise irade fesadına dayalı talepler değerlendirildiğinde; 1 yıllık hak düşürücü süre bulunduğu, dava tarihi olan 30.06.2022 tarihi itibarıyla 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu ve irade fesadı iddiasına dayalı olarak talep edilen belgenin geçersizliği yönündeki taleplerin feshe bağlı olmayan alacak kalemleri yönünden hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiği, 05.03.2019 tarihli arabuluculuk belgesinde feshe bağlı alacak kalemleri kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti yönünden; dinlenen tanık .............'nın; davacının ilgili belgeyi imzalamasının ardından fiilen çalışmaya devam ettiği beyanı ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarında çıkış yapılmış ise de ertesi gün yeniden işe girişinin yapıldığı, davacının fiilen işyerinden ayrılmadan çalışmaya devam ettiği ve iş sözleşmesinin sona ermediği hususları gözetilerek, çalışmaya devam ettiği esnada feshe bağlı alacaklar yönünden arabuluculuk anlaşması yapılamayacağı, bu durumun irade fesadı hâline dayanmadığı bu anlamda hak düşürücü sürenin söz konusu olmayacağı gerekçesiyle 05.03.2019 tarihli arabuluculuk belgesinin feshe bağlı alacaklar kıdem, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti yönünden geçersiz olduğunun tespitine, 05.03.2019 tarihli arabuluculuk tutanağında bulunan fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili ücreti, prim ve asgari geçim indirimi talepleri yönünden iptal talebinin hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle reddine, 25.08.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesinin ise geçersiz olduğunun tespiti suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı ile ilgili birisi 05.03.2019 diğeri 25.08.2021 tarihli iki adet ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağı sunulduğu, her iki arabuluculuk tutanağının da davacının SGK kayıtlarından görüleceği üzere davalı işyerlerindeki çalışmasının devam ettiği tarihlerde imzalandığı, bu hâli ile her iki anlaşma tutanağının da geçersiz olduğu, kaldı ki dosya kapsamından davacının ihtiyari arabuluculuk belgesi imzaladığını bilmeden yanılma ve aldatma neticesinde söz konusu belgeleri imzaladığı, söz konusu belgelerin yanıltma ve aldatma ile imzalanması hâlinde, yanılma ve aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içinde dava açması gerektiği, somut olayda 1 yıllık sürenin başlangıcının dava tarihi olduğu, buna göre davaya konu her iki arabuluculuk belgesinin de geçersizliğinin tespiti ile iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalıların istinaf başvurularının esastan reddine, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile 05.03.2019 ve 25.08.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma belgelerinin geçersiz olduğunun tespitine ve iptaline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

1. Davalı Görgülü Şirketi vekili temyiz dilekçesinde;

a. Taraflar arasında ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanağının usulüne uygun olarak imzalandığını, arabuluculuk sürecinin kanuna ve usule uygun yürütüldüğünü, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerektiğini,

b. Müvekkili Şirketin asıl işveren tarafından şantiye bitiminde o tarih itibarıyla tüm personelin arabulucuk tutanaklarının imzalatılmasının zorunlu hâle getirildiğini, çalışanlarla başka şantiyede işçi işveren ilişkisi devam etse de, mevcut personelin çalıştığı şantiyede iş bitimi yapılarak arabuluculuk tutanakları imzalanıp asıl işverene teslim edildiğini, arabuluculuk tutanakları imzalanmadığı takdirde asıl işverenin kesin hakediş yapmayarak var olan ödemeleri teminat olarak elinde tuttuğunu, kaldı ki bu olaya ilişkin olarak Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/737 Esas sayılı dosyasında teminatın iadesi talepli dava açıldığını, alınan bilirkişi raporunda arabuluculukları imzalanmayan personele ilişkin risklerin devam ettiğini işbu riske karşılıkta teminat iadesinin unsurlarının gerçekleşmediğinin hüküm altına alındığını,

c. Davacının işten istifa ederek ayrılmak istemesi üzerine sürecin müvekkili Şirket tarafından iyiniyetle yürütülerek, taraflar arasında anlaşma belgesi düzenlenerek, davacıya tüm haklarının ödendiğini,

d. Davacı tanığının davacı ile menfaat birliği içinde olup beyanlarının esas alınamayacağını, davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

2. Davalı ............İnşaat Şirketi vekili temyiz dilekçesinde;

a. Davacı tanıklarının davacıyla menfaat birliği içinde olup beyanlarının esas alınamayacağını, tanıkların görgüye dayalı bilgilerinin de bulunmadığını,

b. Arabuluculuk anlaşma belgelerinin usulüne uygun imzalandığını ve müvekkili Şirketin alacaklardan da sorumluluğu bulunmadığını, kaldı ki tutanaklarda taraf olmayan müvekkili yönünden davanın reddi gerektiğini,

c. Tutanağın iptal edilmesi hâlinde dahi davacı tarafından müvekkili Şirkete açılan haksız davanın reddi gerekmekteyken aksi yönde karar verildiğini, davacının projede kaba inşaat işlerini yerine getiren diğer davalı Şirket nezdinde sigortalı olarak çalıştığını, tüm ücret ve diğer alacaklarının bu Şirket tarafından ödendiğini, davacının işçilik alacaklarından tüm sorumluluğun diğer davalı Şirkete ait olduğunu,

d.Davacı tanıklarının davacıyla menfaat birliği olan ve görgüye dayalı bilgisi olmayan tanık beyanlarına dayanılarak karar verildiğini, davacı iddialarını ispat edemediğinden davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, 05.03.2019 ve 25.08.2021 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma tutanaklarının geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir.

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Arabuluculuk son tutanağının (anlaşma belgesinin) iptali istemine ilişkin bir davada iddia, arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulüne uygun yapılmadığı yönünde ise, anlaşma tutanağının iptali için davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması şartı aranmaz. İrade fesadı iddiası varsa bir yıllık hak düşürücü süre aranır. Tutanağın iptalini isteyen taraf her iki hususu birlikte ileri sürmekte ise öncelikle arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulune uygun yapılmadığı iddiasına yönelik araştırma yapılır. Araştırma sonucunda faaliyetin yapıldığı ve usulüne uygun olduğu sonucuna varıldığı takdirde irade fesadı iddiası yönünden araştırma yapılır. Bu ikinci hâlde davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması şartı aranır. Her durumda ispat yükü davacıya aittir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 05.12.2022 tarihli ve 2022/14074 Esas, 2022/15962 Karar sayılı kararı).

Açıklanan ilke ve esaslara göre öncelikle davacının, her iki anlaşma belgesi bakımından, arabuluculuk faaliyetinin hiç yapılmadığı veya usulune uygun yapılmadığı yönündeki iddiasının değerlendirilmesi gerekmektedir. Somut olayda usul ve kanuna uygun şekilde gerçekleştirilen bir ihtiyari arabuluculuk faaliyeti bulunmadığı, dosya kapsamındaki delillerle ispatlanmıştır. Böyle bir durumda anlaşma belgesi veya son tutanağın iptali istemi, 1 yıllık hak düşürücü süreye bağlı değildir.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle yukarıda yapılan açıklamaya göre usul ve kanuna uygun olup davalılar vekilince temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.06.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-9-hukuk-dairesinin-20254863-e-20255550-k-sayili-karari