ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2024/14607 E. 2025/2004 K. sayılı kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2024/14607 E. 2025/2004 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 25.02.2025 tarihli, 2024/14607 E. 2025/2004 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

9. Hukuk Dairesi

2024/14607 E., 2025/2004 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı Şirkette on yıllık çalışmasının bulunduğunu, son olarak kantar personeli olarak görev yaptığını, davalı Şirket tarafından gerçeğe aykırı şekilde ithamlarda bulunularak işten çıkarıldığını, kafasına kaşe fırlatıldığını, dağa çıkarılacağı yolunda tehditlerde bulunulduğunu, ihtiyari arabuluculuk görüşmesine çağrıldığını, yapılan yükleme işlemine ilişkin olarak davacıya asılsız suçlamalarda bulunulduğunu, polis çağırıp bilahare şikayetçi olunmayacağı söylenerek baskıyla hiçbir talepte bulunmasına imkân tanınmadan tutanak düzenlendiğini, ayrıca baskı ve tehditle senet imzalatıldığını, davacının senedi imzalamak istemediğini ancak zorla imzalatıldığını, iptali talep edilen arabuluculuk tutanağında başvurucu olarak davacının gösterildiğini, ancak davacının herhangi bir başvurusunun söz konusu olmadığını, davacının ilgisi ve alakasının olmadığı bir suçlama ile işten çıkarıldığını ileri sürerek kanuna ve usule uygun olmayan ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacının istifa ederek işten ayrıldığını ve daha sonra davacının arabuluculuğa başvurduğunu, arabuluculuk sürecinin kanuna uygun biçimde gerçekleştiğini, davacının istifa dilekçesini kendi el yazısıyla yazıp müvekkili Şirketin ilgili bölümüne teslim ettiğini, arabuluculuk işlemlerinin kanuna uygun olarak yapıldığını, davacıya senet imzalatılmadığını, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; delillerin toplandığı, tanık beyanlarının alındığı, davacı asıl, davalı Şirket temsilcisi ile arabulucu O.D. arasında 02.03.2021 tarihinde ihtiyari arabuluculuk tutanağı düzenlendiği ve anlaşma sağlandığının görüldüğü, ihtiyari arabuluculuğun alternatif çözüm yollarından biri olduğu, taraflar arasında daha sonra zorunlu arabuluculuğa başvurulduğu ve sürecin anlaşamama ile sonuçlandığı, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun (6325 sayılı Kanun) 18/5 hükmünde "Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.” düzenlemesine yer verildiği, davacının irade fesadına yönelik “baskı, yıldırma ve zorlama” iddialarıyla ilgili ise ispata yönelik somut ve davacı ile menfaat birliği içinde bulunmayan tanıkların anlatımları olmadığı gibi başkaca da delil sunulmadığı, daha önce taraflar arasında anlaşılan hususlarda dava açılamayacağından geçerli olan ihtiyari arabuluculuk tutanağı göz önünde bulundurularak davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 6325 sayılı Kanun ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin ilgili hükümleri çerçevesinde yapılan değerlendirmede, arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen anlaşma belgesinin borçlar hukuku sözleşmesi niteliği de dikkate alındığında, aynı uyuşmazlık hakkında, özellikle bu belgenin sahteliği, anlaşmanın irade fesadı hâlleriyle sakatlandığı, anlaşmanın geçersizliği gibi durumlarda dava açılabileceğinin kabul edilmesi gerektiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun "aşırı yararlanma" başlıklı 28. maddesine göre, bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar görenin, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebileceği, somut olayda; davacının 21.06.2016-01.03.2021 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığı, 01.03.2021 tarihli el yazısı ile yazılmış istifa dilekçesi ile "çalışmakta olduğum şirketinizdeki işimden, başka bir iş bulmam nedeniyle kendi isteğimle istifa ediyorum, gereğinin yapılmasını arz ederim." şeklinde yazılı dilekçe verdiği; 02.03.2021 tarihli arabuluculuk son tutanak içeriğine göre başvurucu davacının ücret alacağı, yıllık izin ücreti alacağı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, prim ve ikramiye alacağı, asgari geçim indirimi, haksız fesih tazminatı, cezai şart alacağı, dinî bayram çalışma alacağı, bakiye süre ücret alacakları yönünden görüşme sonucunda anlaştıkları, ayrıca başvurucu tarafın işe iade talebi olmadığı konusunda anlaştıkları anlaşılmış ise de istifa eden ve istifa ettiği işverenden herhangi bir ücret alacağı ya da işe iade talebi olmayan işçinin istifa ettiği gün arabulucuya başvurarak hiçbir alacağı ve talebinin olmadığını anlaşma tutanağına bağlattığı dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları da dikkate alındığında arabuluculuk sürecinde davacının iradesinin sakatlandığı kanaatine varılarak Mahkemece davanın kabulü yerine reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne ve ihtiyari arabuluculuk son tutanağının ve anlaşma belgesinin iptaline dair karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde;

1. Arabuluculuk sürecinin davacının iş sözleşmesi sonlandıktan ve taraflar arasında işçi-işveren

ilişkisi ortadan kalktıktan sonra sonuçlandığını, davacının istifa etmeye zorlandığı iddiasının doğru olmadığını, el yazılı istifa beyanında da belirtildiği üzere davacının başka bir iş bulduğu gerekçesiyle işten ayrıldığını,

2.Tanık anlatımlarının görgüye dayalı olmadığını, dosya kapsamında davacının iddialarını destekleyen başkaca herhangi bir delil olmadığını, müvekkil şirket ile aralarında husumet bulunan tanıkların beyanlarına itibar edilmesinin doğru olmadığını,

3. 01.03.2021 tarihinde arabuluculuk belirleme ve arabuluculuk bilgilendirme tutanakları düzenlendikten sonra 02.03.2021 tarihinde tekrar bir araya gelinerek son tutanak ve anlaşma belgesinin imzalandığını, arabuluculuk tutanaklarının sahteliği ispatlanıncaya kadar geçerli ilâm niteliğinde belgelerden olduğunu,

4. Davacının çalıştığı dönem boyunca ücret, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının bordrolara yansıtılarak ödendiğini arabuluculuk görüşmesi sonucu imzalanan tutanağın kanuna ve usule uygun biçimde düzenlendiğini ileri sürmüş ve inceleme sırasında resen gözetilmesi gereken diğer nedenlerle kararın bozulmasını ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, 02.03.2021 tarihli ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1hükmü uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-9-hukuk-dairesinin-202414607-e-20252004-k-sayili-karari