Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 2024/14545 E. 2025/2031 K. sayılı kararı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 26.02.2025 tarihli, 2024/14545 E. 2025/2031 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
9. Hukuk Dairesi
2024/14545 E., 2025/2031 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 47. Hukuk Dairesi
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş ise de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369/2 hükmü gereğince duruşma isteğinin miktardan reddi ile incelemenin dosya üzerinden yapılmasına karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin uzun yıllardır çalışanı olduğunu, kamuoyunda Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) düzenlemesi olarak bilinen 7438 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'dan (7438 sayılı Kanun) yararlanarak emekliliğe suretiyle haklarını alarak işi bırakmak istediğini insan kaynakları birimine ilettiğini, davalı firmanın, davacı gibi bir çok EYT kapsamında çalışanı mevcut olduğunu, normal bir işten ayrılma prosedürü gerçekleştirmek yerine ihtiyari arabuluculuk süreci ile iş sözleşmelerinin feshi yoluna gidildiğini ve davacı gibi bir çok kişinin de hak ettiği ödemeleri noksan gerçekleştirerek haksız kazanç elde ettiğini, ihtiyari arabuluculuk tutanağının imzalanmaması durumunda hakların ödenmeyeceği şeklinde baskı kurulduğunu ve bu baskı ile eksik kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, ihtiyari arabuluculuk sürecinin hukuka aykırı olarak yürütüldüğünü, iradilik ve tarafsızlık ilkesinin ihlal edildiğini, ibra şartlarına uyulmadığını, davacının konu hakkındaki bilgi eksikliğinden ve maddi zorluk içerisinde olmasından istifade edilerek sebepsiz zenginleşme yapıldığını ileri sürerek 2023/168204 dosya No.lu ihtiyari arabuluculuk tutanağının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; hak düşürücü süre itirazlarının olduğunu, davacı taraf ile davalı işverenlik arasında anlaşma sağlandığını, davacının, davalı işverenlik nezdinde 01.11.2011 tarihinden iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona erdiği tarihe kadar çalışmış olduğunu, davacının EYT düzenlemesi nedeniyle kendi hür iradesi ile emekli olmak istediğini ve iş sözleşmesini emeklilik nedeniyle feshettiğini, davacının imzaladığı ibraname ile davalı Şirket nezdinde 23.12.1999-31.10.2011 tarihleri arasındaki çalışma dönemine ilişkin hiçbir hakkı ve alacağı kalmadığını beyan ettiğini, davacının arabuluculuk sürecine kendi hür iradesi ile dâhil olduğunu, davacı ile yürütülen ihtiyari arabuluculuk sürecinin tamamen tarafsız bir ortamda, tarafsız bir arabulucu nezdinde, arabuluculuk sürecinin gerekli kıldığı tüm usullere uyularak, gerçekleştirildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen tanık anlatımlarına göre işveren tarafından kıdem tazminatı ödemesinin arabuluculuk tutanağını imzalama şartına bağlı kılınmadığı, arabulucu bilgilendirme tutanağına göre arabulucunun işveren tarafından seçildiği, davacının da arabulucunun süreci yürütmesine muvafakat ettiği, tutanağın 2 ve 3. paragrafında görüşmeden önce hukuki destek alabileceği, görüşmeleri sona erdirebileceği veya ara verebileceği konusunda bilgilendirme yapıldığı, davacı ile arabuluculuk görüşmesinin teke tek yapıldığı dikkate alındığında davacı tarafından arabuluculuk sürecinin usulüne uygun olarak yapılmadığı iddialarının yerinde olmadığı, anlaşılan tutarın tam tazminat tutarını karşılamamasının gabin olarak değerlerlendirilemeyeceği, kaldı ki davacının tutanağı imzalarken müzayaka hâlinde olduğuna dair delil sunmadığı gibi arabulucu tarafından kendisinin süreç hakkında bilgilendirildiği, hukuki destek alabileceğinin bildirildiği yine işveren tarafından davacıya herhangi zorlama yapılmadığı bu kapsamda davacının müzayaka hâlinde olmadığı, yaşı ve eğitim durumu dikkate alındığında deneyimsizlik ya da düşüncesizliğinin de söz konusu olamayacağı gibi bunların varlığına dair inandırıcı delil sunamadığından gabinin şartlarının oluşmadığı sonuç olarak davacının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tanık anlatımlarından EYT'den yararlananların işyerindeki toplantı salonuna çağrıldığı, davacı ve diğer kişilerin toplu olarak arabulucunun yanına gittikleri, arabuluculuk görüşmesine gidildiğinde arabuluculuk tutanağının imzalattırıldığı, arabulucunun işveren tarafından belirlendiği, davacıya süreç ve içerik ile ilgili herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı, tek yanlı şekilde davalı işverenin emir ve talimatı ile hazırlanıp iş sözleşmesi devam ederken davacıya imzalattırılan arabuluculuk tutanağı ve sürecin arabuluculuk ilke ve kurallarına aykırı düştüğü, tutanağın iş sözleşmesi devam ederken yani davalı işverenin emir ve talimatı altında çalışırken işten çıkışının yapıldığı tarihte düzenlenmiş olması, arabuluculuk görüşmesinin davalı işveren nezdinde yapılması, davalı tanığının dahi arabuluculuk görüşmesine iki kişi girdiklerini beyan etmesi, toplu bir şekilde sürecin ilerletildiği gibi hususlar dikkate alındığında, davaya konu sürecin, tarafların eşitliği, arabulucunun tarafsızlığı ve gönüllülük ilkelerine aykırı şekilde yürütüldüğü, sonuç itibarıyla davaya konu arabuluculuk tutanağının 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 3, 9 ve 11. maddelerine aykırı olarak düzenlendiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf itirazının kabulü İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde;
1. Davacının çalışma süresinin 01.11.2011-30.03.2023 arasında olduğunu, önceki dönemin tasfiye edildiğini, ibraname verildiğini,
2. Davacının kendi iradesi ile arabulculuk sürecine dâhil olduğunu, işyerinde yönetici olarak beyaz yaka olarak çalışan davacının baskı ile arabuluculuk sürecine dâhil olduğunu iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu,
3. Gabin ve orantısızlık bulunmadığını, ibraya ilişkin düzenlemelerden bahisle arabuluculuk anlaşma tutanağının geçersizliğinin tartışılamayacağını ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ihtiyari arabuluculuk anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Davacı işçi, işveren tarafından süreci başlatılan ihtiyari arabuluculuk sonunda düzenlenen anlaşma tutanağının gerçek iradesini yansıtmaması nedeniyle iptalini istemiş; Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi hükmü ortadan kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve bu karar Dairemizce onanmıştır.
6100 sayılı Kanun’un 106/2 hükmüne göre kanunda belirtilen durumlar dışında tespit davası açan davacı, dava açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğunu açıkça ortaya koymak zorundadır. Bu nedenle diğer davalarda aranan hukuki yarar yanında tespit davası açan davacının, kendisi için söz konusu olan tehlike veya tereddütlü durumun ortaya çıkaracağı zararın ancak tespit davası ile giderilebileceğini ispat etmesi gerekir. Şayet davacı, kendisini tehdit eden tehlikenin tespit davası ile giderilebileceğini ispat ederse hukuki yararının varlığından söz edilebilir. Tespit davası ile elde edilecek hukuki koruma başka bir yolla veya başka bir davayla sağlanabiliyorsa bu konuda tespit davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır. Bir dava içerisinde iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek hususlar da tespit davasının konusu olamaz (... , , , On Beşinci Baskı, 2018, s. 976-977).
Arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline yönelik dava niteliği itibarıyla bir tespit davasıdır. Bu dava ile borçlar hukuku sözleşmesi niteliğindeki anlaşmanın geçersizliğinin tespiti istenmektedir. Her tespit davasında olduğu gibi burada da davacı söz konusu davayı açmakta güncel hukuki yararının varlığını ortaya koymak durumundadır.
Dairemiz uygulamasına göre anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespiti alacak veya işe iade davasında ön sorun olarak incelenebilmektedir. Bu durumda tespit davası ile elde edilecek hukuki korumanın başka bir yol veya dava ile sağlanabildiği açıktır. Bu durumda davacının anlaşma belgesinin iptali istemiyle ayrı bir dava açmasında güncel hukuki yararının varlığından söz edilemez. Bu nedenle arabuluculuk anlaşma belgesinin iptaline ilişkin açılan davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan Sayın Çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılamıyorum.