Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 2023/2412 E., 2023/3114 K. sayılı kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 15.05.2023 tarihli, 2023/2412 E., 2023/3114 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
9. Ceza Dairesi
2023/2412 E., 2023/3114 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Çocuğun cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerin; Mahkemenin bozma sonrası önceki hükümde yer almayan kanun maddelerini uygulanması ve yeni gerekçelere yer vermesi nedeniyle söz konusu kararın direnme mahiyetinde olmayıp, yeni hükümler niteliği taşıdığı belirlenmiştir.
Bakanlık vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde; 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 237 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağı ve Bakanlık vekilinin karar celsesinden sonra katılma talepli dilekçe gönderdiğinin anlaşılması karşısında, Bakanlık vekilinin davaya katılma ve hükümleri temyize hakkı bulunmadığı belirlenmiştir.
O yer Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafiinin temyiz istemi yönünden; sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerin karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 08.05.2012 tarihli iddianame ile sanığın 5237 sayılı Kanun'un çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 23.01.2014 tarihli ve 2012/200 Esas, 2014/27 Karar sayılı kararıyla sanığın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmasına karar verilmiştir.
3. Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin, 04.11.2020 tarihli kararıyla sanık hakkında kurulan hükümlerle ilgili "...Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde:
Sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında müsnet suçu değişik zamanlarda birden fazla işlediğinin tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında, temel cezanın zincirleme suça ilişkin TCK'nın 43/1. maddesi ile artırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Muhakeme safahatını yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, iddia ve savunma ile tüm delillerin eksiksiz olarak kararda gösterildiği, eleştiri dışında hükmedilen cezanın nevi ve miktarı itibarıyla kanuni sınırlar içinde tayin edildiği anlaşıldığından, O Yer Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafisinin yerinde görülmeyen temyiz taleplerinin reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanunun 102, 103,104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 7/2. madde-fıkrasındaki "suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur" hükmü gözetilerek lehe olan hükmün, önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi ve her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi suretiyle yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,..." gerekçeleriyle oy çokluğuyla Onama ve Bozma kararları verilmiştir.
4. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.12.2020 tarihli İtiraznamesi ile Onama ve Bozma kararlarına itiraz edilmiştir.
5. Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesinin, 17.03.2021 tarihli ve 2021/2 Esas, 2021/2153 Karar sayılı kararıyla "...Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görüldüğünden, İTİRAZIN KABULÜNE, Dairemizin 04.11.2020 gün ve 2016/8956 Esas, 2020/4700 sayılı kararının 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 308. maddesine eklenen iki ve üçüncü fıkraları gereğince KALDIRILMASINA karar verildikten sonra gereği görüşüldü:
Mağdurenin duruşmada soruşturma beyanından farklı anlatımlarda bulunması, öz amcası olan sanığın yaklaşık sekiz yıldır kendisini muhtelif yerlere götürerek cinsel istismarda bulunduğu iddia etmesine rağmen bu süreçte ailecek ve tek olarak sanıkla görüşmeye devam edip istismar iddiasından kimseye bahsetmemesi, hatta şikayet tarihinden önce sanıktan okuluna gelerek yaşadığı disiplin süreci nedeniyle babası yerine öğretmeni ile görüşmesini istemesi, dosya kapsamındaki mevcut adli raporlar ile sanığın cinsel organında ve sağ böbrek lojunda bulunan ilk bakışta dikkat çektiği belirtilen yara nedbesinin, iddia ettiği olaylar doğrultusunda mağdure tarafından görülmemesinin mümkün olmaması karşısında celsede kendisine sorulduğunda sanığın cinsel bölgelerinde hatırladığı bir özellik olmadığını beyan etmesi, yapılan bilirkişi incelemesinde mağdurenin sanığın kendisine attığını iddia ettiği cinsel icerikli mesaj ve fotoğraf kayıtlara rastlanmaması, aleyhe dinlenen tanık beyanlarının da olaya ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmamasına karşın aşamalardaki istikrarlı sanık savunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığa isnat olunan suçların işlendiğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,..." gerekçesiyle hükümlerin bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiştir.
6. Bozma üzerine Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi 28.12.2021 tarihli ve 2021/191 Esas, 2021/483 Karar sayılı kararıyla mahkemece bozma öncesi kurulan hükümde direnilmesine karar verildiğini belirterek sanığın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından cezalandırılmasına karar vermiştir.
7. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08.12.2022 tarihli ve 2022/10510 Esas, 2022/11173 Karar sayılı kararıyla "...Dosyanın incelenmesinde, Bakanlık vekili tarafından 03.10.2022 tarihinde hükümlerin temyiz edildiği ve tebliğnamede bu hususta görüş bildirilmediği anlaşıldığından, ek tebliğname düzenlenmek suretiyle söz konusu eksiklik giderildikten sonra Dairemize iade edilmesi için esası incelenmeyen dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,..." karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. O Yer Cumhuriyet Savcısının Temyiz İstemi
Sanığa isnat olunan suçların işlendiğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması nedeniyle atılı suçlar yönünden ayrı ayrı beraatine karar verilmesi gerektiğine ve dilekçesinde belirttiği diğer hususlara yöneliktir.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi
Mağdurenin aşamalarda değişen soyut beyanlarını destekleyen hiçbir beyan, görgü ve sair somut delile ulaşılamadığına, taraflar arasında husumet bulunduğuna, iddianın Adli Tıp Kurumu veya Adli Tabip raporu ile desteklenmediğine, katılanın olay anlatımına göre görüp bilmesi gereken Bursa Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğünce tespit edilen ibarelerin anlatılmadığına, İtirazname ve bozma ilamında tespit edilen hususlar dikkate alınmadan hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğuna, mahkumiyet kararının bozulması gerektiğine ve dilekçesinde belirttiği diğer hususlara yöneliktir.
III. OLAY VE OLGULAR
Mahkemenin Kabulü
1. Dosyada mevcut mağdure beyanları, şikayetçi beyanları, tanık beyanları, mesaj tespit tutanakları, doktor raporları, mağdurenin ruh sağlığı konusunda düzenlenen raporlar, sanığın savunması ve tüm dosya kapsamına göre, sanık ile mağdurenin amca yeğen oldukları, farklı dairelerde ancak aynı site içerisinde oturdukları, sanığın 2004 yılı yaz aylarında ilk defa dokuz yaşlarında bulunan mağdureyi gezdirmek, bahanesiyle evinden alarak aracı ile tenha bir yere götürdüğü, burada vücudunun muhtelif yerlerini öpüp, okşadığı daha sonraki zamanlarda bu eylemini birçok kereler tekrar ettiği, mağdurenin ailesine mağdureye nasihat etmek veya mağdureyi gezdirmek için mağdureyi çıkardığını beyan ederek mağdure ile dışarı çıktığı, bu eylemleri sırasında bazen mağdureyi tamamen soyarak kendisi de soyunarak mağdurenin cinsel bölgelerini ellediği, cinsel organını mağdurenin cinsel organına değdirmek suretiyle kendini tatmin ettiği, İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) 6 ncı İhtisas Kurulunun 29.04.2013 tarih ve 1912 karar sayılı raporuna göre bu eylemler nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulduğu kanaatinin bildirildiği, ruh sağlığı bozulan mağdurenin sanığın yönlendirmesi doğrultusunda hareket ettiği, bu şekilde ruh sağlığı bozulan mağdurenin sanığın eylemlerine karşı koyamadığı ve bunu ailesine ve de çevresine uzunca bir süre anlatamadığı bu suretle sanığın birden fazla kez çocuğun ruh sağlığını bozacak şekilde basit cinsel istismar ve çocuğun basit hürriyetini kısıtlamak suçlarını işlediği vicdani kanaatine varılmış ve her iki suçtan sanığın mahkumiyetine karar verildiği belirtilmiştir.
2. 01.01.2012 tarihli celsede mağdureye sanığın cinsel bölgesinde ayırt edici bir özellik olup olmadığı sorulduğunda, mağdure cevaben "... cinsel bölgelerde kimsenin görmediği yerlerde hatırladığım bir özelliği yoktur..."şeklinde beyanda bulunmuş, aynı celsede aynı sorunun sanığa da sorulduğu sanığın "benim cinsel bölgelerimde önemli bir özellik yoktur " şeklinde beyanda bulunduğu, sonraki celselerde cinsel organındaki yara izinden sözettiği, sanık ile sanık müdafi savunmalarında, sanığın cinsel organında belirgin bir şekilde bir nebde gibi çıkıntı bulunduğunu, bel kısmında ameliyat yarası bulunduğunu beyan etmiş, bu konuda düzenlenen Uludağ Üniversitesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanlığının 11.02.2013 tarih ve 641.03/3385 sayılı raporunda, "...sol zigoma corpusundan başlayıp nasoloabial sulcus boyunda üst dudağa kadar uzanan skar, sağ lomber bölgede bulunan skar ve penis glansında superiorda hem erekte hem de non-erekte halinde belirgin cilt lezyonu, mevcut yaraların iki yıldan daha olgun olduğuna karar verildiği, skarların ne kadar eski olduğu hakkında tam bir süre söylenemeyeceği" tespit edilmiş, yani sanığın cinsel organında belirgin bir lezyon bulunduğu, non erekte ve erekte halde iken belirgin olduğu bildirilmiş ise de, mağdurenin yaşı, küçük yaştaki bir kız çocuğuna karşı hoşlanmayacağı şekilde cinsel istismarda bulunulduğu sırada sanığın cinsel organındaki tüm özelliklere bakması, hatırında tutması beklenemeyeceğinden ya da hayatın olağan akışına uygun düşmediğinden, mağdurenin sanığın cinsel organında belirgin bir özellik bulunmadığı şeklindeki beyanı, tek başına tüm bu eylemlerin gerçekleşmediği sonucunu doğurmayacağı, yine mağdureye sanığın cinsel bölgelerinde belirgin bir özellik olup olmadığının sorulduğu 01.01.2012 tarihli celsede aynı sorunun sanığa da sorulduğu sanığın "benim cinsel bölgelerimde önemli bir özellik yoktur " şeklinde beyanda bulunduğu, sonraki celselerde cinsel organındaki yara izinden sözettiği ve bu hususta rapor aldırıldığı, sanığın bile kendisine ilk sorulduğunda "benim cinsel bölgelerimde önemli bir özellik yoktur " şeklinde cevapladığı soruya; mağdurenin yaşı, küçük yaştaki bir kız çocuğuna karşı hoşlanmayacağı şekilde cinsel istismarda bulunulduğu sırada, mağdurenin sanığın cinsel organındaki tüm özelliklere bakması, hatırında tutmasının beklenemeyeceği, sanık her ne kadar suçlamaları inkar etmiş ise de; mağdurenin birbiriyle uyumlu, olağan yaşama uygun düşen anlatımları, anlatımları doğrulayan tanıklar ...., ...., ...., ....'in beyanları, ATK raporları doğrultusunda bu eylemler nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulmuş olması, mağdurenin amcası olan sanığa kendi namusuna halel gelecek şekilde iftira atmasını gerektirecek dosya kapsamında neden bulunmaması, sanığın dahi kendisine ilk sorulduğunda cinsel bölgelerinde önemli bir özellik olmadığını beyan etmesi karşısında, sanığın cinsel organındaki yara izinin yaşı küçük mağdur tarafından bilinmemesinin olağan olduğu nazara alındığında, sanığın savunmasına itibar edilmemiş, sanık savunmaları sadece suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik olarak değerlendirilmiştir. Sanık ve sanık müdafiinin bu yöndeki savunmasına da itibar edilmediği belirtilmiştir.
3. Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 103 üncü maddesinin ikinci fıkrası ve 109 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de; mağdurenin cinsel deneyimi olmayan birisi olduğu, kendisine karşı işlenilen cinsel istismar eylemleri sırasında soruşturma aşamasında sanığın bir keresinde cinsel organının kendi cinsel organına biraz girdiğini söylemiş ise de, mağdurenin cinsel deneyiminin bulunmaması nazara alındığında, ayrıca Bursa ATK 07.05.2012 tarihli raporunda kişinin bakire olduğu, hymenin yaş itibariyle erişkin bir erkeğin ereksiyon halindeki penis duhulüne müsait olmadığı, akut yada kronik livata bulgularının saptanamadığı yönündeki mütalaası karşısında organ sokma eyleminin gerçekleştiğine dair bir delil bulunmadığı, keza hürriyeti kısıtlama eyleminin zorla gerçekleştiğine dair delil bulunamadığı, bu durumda anılan yasa maddelerindeki unsurlar oluşmadığından kararda belirtildiği şekilde hüküm kurulması gerektiği vicdani kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
4. Tüm dosya kapsamı birarada değerlendirildiğinde sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca suç tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümleri uygulanarak aynı Kanun'un 103 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca teşdiden ceza tayin edilmiş, bu cezadan aynı Kanun'un 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yarı oranında arttırım yapılmış, eylemler nedeniyle mağdurenin ruh sağlığı bozulmuş bulunduğundan aynı Kanun'un 103 üncü maddesinin altıncı fıkrası gereğince hapis cezası on beş yıldan az olamayacağından sanığın on beş yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
5. Yürürlükte bulunan 5237 sayılı Kanun'a göre cinsel istismar suçu yönünden aynı Kanun'un 103 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza alt sınırının sekiz yıl olduğu, aynı Kanun'un 103 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca hükmolunacak cezanın on yıldan az olamayacağının kanun hükmünde belirlendiği, sanığın mağdurenin amcası olması nedeniyle 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendi uyarınca yarı oranında arttırım yapılması gerekeceği, alt sınırdan ceza tayin olunduğunda sanığın on beş yıl hapis cezası ile cezalandırılmasının gerekeceği, dikkate alınarak sanık hakkında suç tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümleri uygulandığı belirtilmiştir.
IV. GEREKÇE
A. Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
5271 sayılı Kanun'un 237 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre kanun yolu muhakemesinde davaya katılma talebinde bulunulamayacağı ve Bakanlık vekilinin karar celsesinden sonra katılma talepli dilekçe gönderdiğinin anlaşılması karşısında, Bakanlık vekilinin davaya katılma ve hükmü temyize hakkı bulunmadığından, vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinin birinci fıkrası gözetilerek 1412 sayılı Kanun'un 317 nci maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
B. O Yer Cumhuriyet Savcısı Ve Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi Yönünden
Mağdurenin duruşmada soruşturma beyanından farklı anlatımlarda bulunması, öz amcası olan sanığın yaklaşık sekiz yıldır kendisini muhtelif yerlere götürerek cinsel istismarda bulunduğu iddia etmesine rağmen bu süreçte ailecek ve tek olarak sanıkla görüşmeye devam edip istismar iddiasından kimseye bahsetmemesi, hatta şikayet tarihinden önce sanıktan okuluna gelerek yaşadığı disiplin süreci nedeniyle babası yerine öğretmeni ile görüşmesini istemesi, dosya kapsamındaki mevcut adli raporlar ile sanığın cinsel organında ve sağ böbrek lojunda bulunan ilk bakışta dikkat çektiği belirtilen yara nedbesinin, iddia ettiği olaylar doğrultusunda mağdure tarafından görülmemesinin mümkün olmaması karşısında celsede kendisine sorulduğunda sanığın cinsel bölgelerinde hatırladığı bir özellik olmadığını beyan etmesi, yapılan bilirkişi incelemesinde mağdurenin sanığın kendisine attığını iddia ettiği cinsel icerikli mesaj ve fotoğraf kayıtlara rastlanmaması, aleyhe dinlenen tanık beyanlarının da olaya ilişkin görgüye dayalı bilgilerinin olmamasına karşın aşamalardaki istikrarlı sanık savunması ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığa isnat olunan suçların işlendiğine dair cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
A. Bakanlık Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Gerekçenin (A) bölümünde açıklanan nedenlerle Bakanlık vekilinin vaki temyiz isteminin 1412 sayılı Kanun'un 317 nci maddesi uyarınca, Tebliğnameye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
B. O Yer Cumhuriyet Savcısı Ve Sanık Müdafiinin Temyiz İstemleri Yönünden
Gerekçenin (B) bölümünde açıklanan nedenlerle Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.12.2021 tarihli ve 2021/191 Esas, 2021/483 Karar sayılı kararına yönelik o yer Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiinin temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, üyeler ... ile ...’in karşı oyları ve oy çokluğuyla BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
15.05.2023 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY
Sanık hakkında çocuğun ruh sağlığını bozacak şekilde cinsel istismar ve hürriyetten yoksun bırakma suçlarından açılan kamu davasının yargılaması neticesinde bozma üzerine Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesince sanığın atılı suçları işlediği sabit kabul edilerek her iki suçtan mahkumiyetine karar verilmiştir.
Dairemizce sanığın müsnet suçlardan beraatine karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir. Sayın daire çoğunluğu ile ihtilafa düştüğümüz husus, atılı suçların sübut bulup bulmadığı konusundadır.
Mağdurenin sanık tarafından gerçekleştirilen eylemleri amcası olması nedeniyle ailesine anlatamayıp, öğrencisi olduğu okulda görev yapan ve tanık sıfatıyla dinlenen müdür yardımcısı ile rehber öğretmene anlatması sonrası adli makamlara ihbarda bulunulması şeklinde gerçekleşen intikalin doğal olması, soruşturmanın başından itibaren verdiği beyanlarının ana hatlarıyla istikrarlı olması, sanığın aşamalarda ağabeyinin kızı olan mağdure ile ailesinin kendisini sevmedikleri için iftira attıklarını savunmasına rağmen olay ortaya çıkıncaya kadar mağdurenin evine gelip gitmesi, onu gezmeye götürmesi, hatta ağabeyinin sinirli olması sebebiyle mağdure ile annesinin yardım istemeleri üzerine bazı olayları örtbas ettiğini beyan etmesi karşısında, mevcut husumet iddiasının dayanaksız olduğunun anlaşılması, dosyada mevcut raporda olay nedeniyle mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunun belirtilip, bu haliyle söz konusu raporun sanığın eylemlerine maruz kaldığının bilimsel delili olması, yine dosyada yer alıp, sanık tarafından atıldığı sabit olan mesajların ne maksatla gönderildiği hususunun sanık tarafından mantıklı bir şekilde açıklanamaması, mağdurenin arkadaşı olan tanıkların intikalden önce mağdurenin ağlayarak olayları kendilerine anlattığını beyan etmeleri ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediği sabit olduğundan ilk derece mahkemesinin oluş ve dosya kapsamına uygun hükümlerinin onanması yerine sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği yönünde oluşan sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.