Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2024/1948 E., 2025/3376 K. sayılı kararı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 05.05.2025 tarihli, 2024/1948 E., 2025/3376 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2024/1948 E., 2025/3376 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1007 E., 2023/1398 K.
KARAR : İstinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/320 E., 2022/261 K.
Taraflar arasındaki dava konusu taşınmazın beyanlar hanesine 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi şerhi konulması talebine ilişkin davanın yapılan yargılaması sonucunda İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının, davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; müvekkili olan davacının .............köyü eski ............parsel ......... Mahallesi 28133 ada 63 parsel sayılı taşınmazın zilyedi olduğunu, taşınmazın bulunduğu yerde yapılan kadastro tespitine karşı açılan ve Hazinenin de taraf olduğu dava sonunda Antalya Kadastro Mahkemesinin 1991/374 Esas, 1994/223 Karar sayılı kararında taşınmazın 1942 yılında orman tahdidi sırasında Devlet ormanı kapsamı içerisine alındığı, 1976 yılında yapılan 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi uygulaması ve aplikasyon çalışmaları sonucu orman dışına çıkarıldığı gerekçesiyle taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından da aynı gerekçelerle onanmak suretiyle kesinleştiğini ve tapuya tescil edildiğini, kesinleşmiş mahkeme kararından ve bu kararın onanmasına ilişkin Yargıtay ilamından da anlaşılacağı gibi, dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi gereğince orman dışına çıkartılan alan içerisinde olduğunu, kesinleşmiş mahkeme kararının aksini iddia etmenin hukuken mümkün olmadığını, davacının kullanımında bulunan yeri, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun hükümlerine göre doğrudan satın almak istediğini, ancak tapu kaydında 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi şerhi bulunmadığı için Kadastro Müdürlüğünün bu yerlerde kullanım tespiti yapmadğını, Defterdarlığın da satış işlemi yapmadığını, hükmen orman dışına çıkarıldığı belirlenen taşınmazın beyanlar hanesine 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi şerhi verilmesi halinde davacının bu yeri doğrudan satın alabilecek olduğunu, bu nedenle dava açmak zorunda kalındığını ileri sürerek, taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yer olduğunun tespiti ile bu hususun tapuya şerh verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile.............Mahallesi eksi 1155 parsel, yen.............. Mahallesi 28133 ada 63 parsel sayılı taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2/b maddesi kapsamında Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerden olduğunun tespiti ile tapuya şerh verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı Hazine vekili istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; "... Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2023/1833 Esas, 2023/2657 Karar sayılı ilamında ve aynı bölgeye ilişkin aynı nitelikteki ilamlarında, çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre ilk kez 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde bulunduğu, Vakıflar İdaresinin Muratpaşa Vakfına ait tapu kaydına dayanarak 1942 tahdidine itiraz etmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208 sayılı iptal kararının sadece vakfın tapulu taşınmazlarına ilişkin olduğu, bu itibarla Vakıf tapusu kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden tahdidin kesinleştiği ve geçerliliğini sürdürdüğü, 1952 yılında makiye tefrik çalışmalarına konu edildiği, makiye tefrik işleminin bir tespit niteliğinde olup orman sınırları dışına çıkarma işlemi olmadığı, bu hususa 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında “3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak, tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tespit niteliği taşıdığına, teknik ve hukuki anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığına” şeklinde de işaret edildiği, 1976 yılında orman kadastro komisyonunca “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanlığının 19.12.1947 tarihli ve 208 nolu hakem kararı gereğince eski tahdit hattı iptal edilen devlet ormanının tekrar kadastrosu yapılmak üzere” nitelendirilmesiyle 03.06.1976 tarihli işe başlama tutanağı ile orman kadastrosuna başlanıldığı, bu çalışma kapsamında 1942 yılında yapılan orman tahdidinin tamamen iptal edildiği kabul edildiğinden, önce çekişmeli taşınmazın orman olarak sınırlandırıldığı, daha sonra 14.07.1976 tarihinde II nolu parsel sahası olarak 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanun'un 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldığı, tahdit ve 2. madde uygulamasının 15.07.1976 tarihinde ilan edildiği, süresi içinde itiraz edilmesi üzerine itirazları inceleme komisyonunca 09.11.1976 tarihli itirazları inceleme tutanağında belirtildiği üzere “2 nolu parselin 6831 sayılı Kanun'un 1 inci maddesinin istisna fıkraları hükmüne giren yerlerden olduğu tespit edildiğinden, 2 nolu parsel ile içerisinde mevcut itirazlı sahanın 6831 sayılı Kanun'un orman saymadığı yerlerden olarak orman sınırları dışında bırakılmasına ve ekip tarafından yapılan işlemin bu şekilde düzeltilmesine” karar verilmek suretiyle orman sınırları dışında orman sayılmayan yerde bırakıldığı, söz konusu komisyon tutanağının 09.12.1976 tarihinde ilan edildiği, daha sonra 1989 yılında yapılan orman kadastrosu ve 2/B çalışmalarına konu edilmediğinin anlaşılmakta olduğu, tüm bu açıklamalar ışığında 1942 yılında yapılan orman tahdidinin, sadece Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının hakem sıfatıyla verdiği 19.12.1947 tarihli ve 208 sayılı kararla Vakıflar İdaresinin dayandığı Muratpaşa Vakfına ait tapulu taşınmazlar yönünden iptal edildiği, vakıf tapusu kapsamı dışında kalan taşınmazlar bakımından orman tahdidinin halen geçerliliğini sürdürdüğü, taşınmazların orman olarak sınırlandırılmasına ilişkin 1942 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun, 7 numaralı orman kadastro komisyonunca yok sayılıp, 1976 yılında yeniden yapılan orman kadastrosunda çekişmeli parselin önce orman sınırları içinde kabul edilip 2. madde gereği Hazine adına orman sınırı dışına çıkartılması, daha sonra itirazları inceleme komisyonunca orman sınırları dışında (ziraat alanında) bırakılması işleminin hiçbir yasal dayanağı olmayıp, 1942 yılından beri orman sınırları içinde olan bir taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2 nci veya 2/B maddesi gereği orman sınırları dışına çıkarılmasının ancak idarece usulüne uygun şekilde yapılacak işlemle mümkün olduğu, idarenin yaptığı bir tasarruf olmadan mahkemelerin orman sınırı içinde kalan bir taşınmazı orman sınırı dışına çıkarmasının mümkün olmadığı, somut olayda her ne kadar 1976 yılında 7 numaralı orman kadastro komisyonu taşınmazları Hazine adına orman sınırı dışına çıkarmışsa da işleme itiraz olması üzerine aynı komisyonun ( 7 numaralı orman kadastro komisyonu) bu işlemi iptal ederek taşınmazları orman sınırı dışında (ziraat alanında) bıraktığı, dolayısı ile çekişmeli taşınmazlar bakımından ayakta olan 2. madde çalışmasından sözedilemeyeceği, kesinleşen orman tahdidi içinde kalan bir taşınmazın orman sınırı dışında yani ziraat alanında bırakılmasının ise kanuni bir dayanağının olmadığı, çekişmeli taşınmazın halen 1942 yılında kesinleşen orman sınırları içinde olduğu anlaşılmakta olup, çekişmeli taşınmazın hükmen tesciline ilişkin mahkeme kararının hüküm fıkrasında belirtilmeyen, ancak gerekçe kısmında yer verilen taşınmazın 2. madde ya da 2/B alanında olduğu yönündeki belirlemenin kesin hüküm olarak değerlendirilmesi de hukuken mümkün bulunmadığı, zira, kesin hükmün varlığı için, her iki davanın taraflarının dava sebeplerinin ve ilk davadaki hüküm fıkrası ile diğer davadaki talep sonucunun aynı olması gerektiği gibi, kesin hükümle bağlılığın, kural olarak, hüküm fıkrasına münhasır olup gerekçeye sirayet etmeyeceği, hal böyle olunca, dava, tapu kaydının beyanlar hanesine 6831 sayılı Kanun' un 2/B maddesi şerhi verilmesine yönelik olduğuna ve taşınmazın 6831 sayılı Kanun' un 2. Maddesi 2/B maddesi kapsamında orman dışına çıkartılan alanda kalmadığı anlaşıldığına göre, taşınmazın orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğuna ilişkin şerh verilmesi yönündeki davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde karar verildiği, davaya konu taşınmazın 1942 yılında yapılan tahditte orman olduğu ve halen bu niteliğini koruduğu, hükmen tescile ilişkin Mahkeme kararının kesin hüküm niteliğinde bulunmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu ..." gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/(1)-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ve iş bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davacının dava konusu taşınmazın zilyedi olduğu, İlk Derece Mahkemesince aynı taşınmaza ilişkin davanın kabulüne karar verilen ve Yargıtay onamasından geçerek kesinleşen Antalya Kadastro Mahkemesinin 1991/374 Esas, 1994/223 Karar sayılı kararının bulunduğu ve kesin hüküm oluşturduğu, eldeki dava ile aynı mahiyette komşu parsellerle ilgili davaların mahkemelerce kabul edildiği ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiği iddiasıyla hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarındaki gerekçelere, 6100 sayılı Kanun’un 369/1. maddesi de gözetilerek yapılan incelemede aynı Kanun’un 371. maddesinde yer alan sebeplerden biri de bulunmadığına göre, temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesi uyarınca ONANMASINA,
427,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 187,80 TL'nin temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.