Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2019/4986 E., 2019/10588 K. sayılı kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 27.11.2019 tarihli, 2019/4986 E., 2019/10588 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2019/4986 E., 2019/10588 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Dava dilekçesinde, davacı ...'ın Amerika Birleşik Devletleri'nin Chicago kentinde ikamet eden bir Türk vatandaşı olduğu, eşi James'in ise Amerikan vatandaşı olduğu, A.B.D. İllinois Eyaleti Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012 COAD 813 nolu kararı ile davacıların ... Alt isimli kişiyi evlat edindikleri ileri sürülerek, evlat edinmeye dair yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi istenmiş; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, yabancı mahkemece verilen evlat edinme kararının tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir.
Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlât Edinme konusunda İşbirliğine Dair La Haye Sözleşmesinin 23.maddesinin (1) fıkrası gereği; Sözleşmeye uygunluğu yapıldığı Devletin yetkili makamı tarafından tevsik edilen bir evlat edinmenin diğer akit Devletlerde tanınacağı, tevsik belgesinin 17. maddenin (c) bendinde öngörülen onayların zamanını ve kimler tarafından verilmiş olduğunu belirlediği, Sözleşmenin 17. maddesinin (c) bendinde ise; her iki Devletin merkezi makamları, evlat edinme işleminin yürütülebileceği konusunda anlaşmış ise, tevsik belgesinin menşe Devletin merkezi, makamı veya kabul eden Devletin merkezi makamı tarafından verilebileceği öngörülmüştür. Sözleşmenin 24. maddesine göre ise bir Âkit Devlette, evlât edinmenin tanınmasının, çocuğun yüksek yararları da dikkate alınarak, ancak kamu düzenine açıkça aykırı bulunmakta ise reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır. Buna karşılık, Sözleşmeye taraf olmayan ülkelerin mahkemeleri tarafından verilmiş evlât edinme ile ilgili kararların tanınması, bu konuda yetkili Türk mahkemesinin iç hukukta yer alan hükümler gereğince karar vermesine bağlıdır. Somut olayda evlat edinme kararının verildiği A.B.D devletinin Çocukların Korunması ve Ülkelerarası Evlât Edinme konusunda İşbirliğine Dair La Haye Sözleşmesine taraf olup olmadığı saptanmadığı gibi davacı yana evlat edinme kararının tanınması bakımından kolaylık sağlayan sözleşme hükümleri gereği evlat edinmenin sözleşme hükümlerine uygunluğuna dair yetkili makamca verilmiş tesvik belgesi sunulmadığına göre artık uyuşmazlıkta 5718 sayılı MÖHUK hükümlerinin uygulanması gerekecektir.
5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'nun 50.maddesi gereği yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. Aynı Kanunun "Dilekçeye eklenecek belgeler" başlıklı 53. maddesinin (b) bendinde ise “İlamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesi” hükmü yer almaktadır.
Yurt dışında yapılan evlat edinme işlemlerine dair 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunun 30. maddesindeki düzenlemeye göre ise; yurt dışında yabancı yetkili makamlar önünde yapılan evlât edinme işlemlerinin aslî şartlar bakımından Türk mevzuatına uygun olmak şartıyla Türkiye'de de geçerli olduğu, evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adlî veya idarî makamlarca verilen ve o ülkenin hukukuna göre kesinleşmiş olan veya kesin hüküm gibi sonuç doğuran karar ve belgelerin Türkiye'de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz veya tanıma kararı verilmesine bağlıdır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında, yabancı mahkeme ilamının tanınması veya tenfizine karar verilebilmesi için öncelikle ilamın kesinleşmiş olması gerekmekte olup, bu husus dava şartı olması nedeniyle, mahkemece resen gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
6100 sayılı Kanun’un 115/2.maddedeki kurala göre ise “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder”. Düzenleme gereğince, eksik olan bir dava şartı, belirli bir süre verilerek giderilebilecek ise, hakim tarafından eksikliğin giderilmesi için kesin süre verilmesi gerekir. Bu süre içinde dava şartı eksikliği tamamlanmaz ise dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir.
Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde karara ulaşmak bakımından mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır.
Özetle; Tenfiz ve tanıma davalarında; dava dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekmektedir.
05.10.1961 tarihli Lahey Sözleşmesinin 3. ve 4.maddelerinde tanımlanan şekilde ilamın aslına uygun olduğunun teyidi için onay şerhinin, belgenin verildiği devletin yetkili makamlarınca karara işletilmesi, bundan sonra tercümesinin orada bulunan Türk yetkili makamlarınca tasdikinin sağlanması gerekmektedir.
Mahkemece, davacı vekiline sonuçları da hatırlatılarak tanınması talep edilen yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesini sunması için uygun kesin süre ve imkan verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken belirtilen eksiklikler giderilmeden eksik inceleme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin yazılı temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nin 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.