Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2019/4689 E., 2019/8434 K. sayılı kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 02.10.2019 tarihli, 2019/4689 E., 2019/8434 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2019/4689 E., 2019/8434 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma Nedeniyle Velayeti Annede Olan Küçüğün Adının Değiştirilmesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı ... vekili dilekçesinde, davacının boşandığı eşi ...'nin müşterek çocuğun adını kendisi istememesine rağmen tek başına nüfusa müracaatla babasının adı "İlhan" koyduğunu, boşandıktan sonra evlilik sürecinde yaşadığı ve boşanmaya sebep olan olaylarda davalının babası İlhan'ın etkisi sebebi ile çocuğa İlhan adı ile hitap etmek istemediğinden kendisinin çocuğa "..." adını verdiğini, çocuğun çevresinde "..." adı ile tanınıp bilindiğini ileri sürerek müşterek çocuğun "İlhan" olan adının "..." olarak değiştirilmesi istenmiştir.
04.06.1958 tarihli ve 15/6 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara ve ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak Kanun hükümlerini tesbit etmek ve uygulamak görevi hakime aittir. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33. maddesinde hâkimin, Türk hukukunu resen uygulayacağı belirtilmiştir. Bu ilke gereği açılan davayı nitelemek ve açılmış bir dava hakkında doğru hukuk kurallarını bulup uygulamak hâkime düşen bir görevdir.
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 27. maddesi kapsamında haklı nedene dayalı olarak müşterek çocuğun adının değiştirilmesi istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 36/1. maddesine göre kişisel durum, bu amaçla tutulan resmi sicille belirlenir. Aynı Kanun'un 39. ve Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 35/1. maddesi uyarınca ''Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.'' Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi ile “nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” anlaşılır. “Kayıt düzeltilmesi”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının “düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi”dir. Bu dava uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırılmaktadır.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmî dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı hükme bağlanmıştır.
Ad ve soyadının değiştirilmesi ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 sayılı Soyadı Kanunu'na göre taşınması zorunlu önad ve soyadı, Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesi hükmünün kapsamındadır. Kanun, bu hükümde görevli mahkemeyi göstermemiştir.
Ne var ki; adın haklı sebeple değiştirilmesine ilişkin dava, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden esas itibarıyla "nüfus kaydının düzeltilmesi" niteliğinde olduğu ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesine göre de, görevli asliye hukuk mahkemesinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır.
Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır.
4721 sayılı TMK'nin 27. maddesinde; adın değiştirilmesinin, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebileceği, değişikliğin nüfus siciline kayıt ve ilan olunacağı, adın değişmekle kişisel durumda değişme olmayacağı, bu değişiklikten zarar görenlerin, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebileceği hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 339.maddesinde çocuğun adını ana ve babasının koyacağını, 195.madde ise evlilik birliğinin korunması amacıyla evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi hâlinde, eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilecekleri düzenlenmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, 19.05.2014 doğumlu çocuğun "İlhan" adı ile nüfusa tescil edildiği, çocuğun anne-babasının 08.11.2015 tarihinde boşandıkları, çocuğun velayetinin davacı anneye verildiği, 26.04.2016 tarihinde incelemeye konu davanın açıldığı, bozma ilamı sonrası davaya dahil edilen babanın çocuğun adının değiştirilmesine muvafakat etmediği, davacı tanıklarının davacı iddiaları doğrultusunda, davalı baba tanıklarının ise davalının savunmalarını doğrular şekilde beyanda bulundukları anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesinde ad değişikliği için iki ayrı sebebe dayanılmış olup bunlardan ilki; Davalı babanın çocuğun adını tek başına ve davacı anne istememesine rağmen "İlhan" olarak koyduğu. (Çocuğun adını ana ve babası koyar (TMK mad. 339/5).) ikinci ise; davalı ile boşanmalarına davalının ailesinin -özellikle babası İlhan- sebep olduğu, bu sebeple çocuğuna "İlhan" adı ile hitap etmek istemediğinden çocuğa "..." ismi ile hitap ettiklerini ve çevrede bu isim ile bilindiği (TMKmad. 27Haklı sebep) gerekçelerine yer verilmiştir.
4721 sayılı TMK'nin 339/5.maddesi gereği çocuğun adını anne-babasının birlikte koyacağı yönündeki düzenleme gereği somut olay değerlendirildiğinde; çocuğun doğum tarihi, boşanma davasında bu yönde bir iddianın ileri sürülmemiş olması, aradan geçen süre ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde bu yöndeki iddianın artık bu aşamada değerlendirilmeyeceği değerlendirilmiştir.
Adın haklı nedenle değiştirilmesini düzenleyen 4721 sayılı TMK'nin 27.maddesi kapsamında ileri sürülen nedenlerin haklı neden kabul edilip edilmeyeceği ve sonucuna göre çocuğun adının değiştirilmesine karar verilip verilmeyeceği üzerinde durulmalıdır.
4721 sayılı TMKnın 27. maddesinde; adın değiştirilmesinin, ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebileceği, değişikliğin nüfus siciline kayıt ve ilan olunacağı, adın değişmekle kişisel durumda değişme olmayacağı, bu değişiklikten zarar görenlerin, bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebileceği hükme bağlanmıştır. Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusu her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel ve kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri de gözönünde bulundurularak hakim tarafından değerlendirilmelidir.
Türk Medeni Kanununun öngördüğü "haklı neden" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen nedenin ve yeni alınmak istenen ad veya soyadının toplum değerlerine ve kanunun buyurucu kurallarına ters düşmeyen, özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikte bulunduğunun tespiti gerekir. Ancak çocuk adına yasal temsilcisi tarafından açılan davalar ile ergin kişiler tarafından açılan haklı nedene dayalı adın değiştirilmeleri davalarında adı değiştirilecek olanın yaşı itibari ile iradesini belirtme durumunun söz konusu olmaması ve velayet hakkının değişmesi halinde bu defa çocuğun velayet hakkına sahip veli tarafından yeniden adın değiştirilmesinin istenebileceği, bu durumda çocuğun sosyal statüsü, zihinsel gelişiminin de olumsuz etkileneceği gibi kendine özgü durumlar sebebi ile haklı neden kavramı ergin kişilerin açtıkları adın değiştirilmesi davalarına göre daha dar yorumlanmalı ve çok istisnai durumlarda çocuğun adının değiştirilmesine karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlık yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde, boşanmaya sebep olan olaylarda davalının babası İlhan'ın etkisi olmasının çocuğun adının değiştirilmesi için haklı neden oluşturmayacağı, dinlenen taraf tanık beyanlarına göre ise davacı ve çevresinde çocuğun adının "..." olarak; davalı ve çevresi tarafından ise "İlhan" olarak kullanıldığı, özel bir neden olmadığı müddetçe takdiri delil niteliğinde olan tanık beyanlarına bir taraf lehine üstünlük tanınamayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 02.10.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.