Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2018/5738 E. ile 2021/1988 E. sayılı kararları
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 12.11.2020 tarihli, 2018/5738 E., 2020/7121 K. sayılı kararı ile 17.06.2021 tarihli, 2021/1988 E., 2021/5247 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2018/5738 E., 2020/7121 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi Ve Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili, dava dilekçesinde belirtilen dava konusu taşınmazlarda vekil edenlerinin de hissesi olduğunu, davalıların taşınmazları kullandığını belirterek, müdahalenin önlenmesini, geriye dönük 5 yıllık 500,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiş, 07.10.2015 tarihli dilekçesiyle ecrimisil yönünden talep miktarını toplam 27.130,00 TL'ye yükseltmiştir.
Davalılar Muhammet ve Ahmet davanın reddini savunmuş, diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamış, davalı ... ön inceleme duruşmasında davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacılar vekili ve davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
1. Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelemesinde;
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Davalıların temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve iş yeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237, Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, somut olayda, davalıların dava konusu taşınmazların fiilen paylaşıldığını ve davacıların da kullandıkları yerler olduğunu savunduğu, davacıların savunmaya itiraz etmediği, Mahkemece dava konusu taşınmazların mirasçılar arasında fiilen taksim edildiğinin de kabul edildiği anlaşılmaktadır. O halde, davacılar tarafından paylarına karşılık çekişmesiz olarak kullandıkları az da olsa yerler olduğuna göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerektiğinden, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının dinlenme olanağı bulunmamamaktadır. Açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalıların temyiz itirazları yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, HUMK'un 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine ve 54,40 TL onama harcının da peşin harçtan mahsubu ile artan 545,40 TL'nin istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 12.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
8. Hukuk Dairesi
2021/1988 E., 2021/5247 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı, 190 parsel sayılı taşınmazda davalı ve dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduğunu, ancak sahibi olduğu bu hisseyi davalı kardeşinin 15-20 yıldır ekip biçtiğini, kendisinin kullanımına izin vermediğini, herhangi bir kira bedeli de ödemediğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.
Davalı, taşınmazın paydaşlarından biri olduğunu, intifadan men şartının gerçekleşmediğini, taşınmaz içindeki Hazine'ye ait kısmı işlediğini, diğer paydaşların payına tecavüz etmediğini bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ilk olarak davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce “ paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan özel bir parselasyon yada kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise dava konusu yerlerin hangi paydaşın payına özgülendiğinin açıklığa kavuşturulması, bu tür bir kullanım biçimi oluşmamış ise uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, davacının sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Akabinde mahkemece tekrar davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce “çekişmeli taşınmazın tamamını kapsayacak şekilde araştırma ve inceleme yapılması, paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan özel bir parselasyon ya da kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise dava konusu yerlerin hangi paydaşın payına özgülendiğinin açıklığa kavuşturulması, bu tür bir kullanım biçimi oluşmamış ise uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, uyuşmazlığın çözümü sırasında taşınmazda davacının kullanabileceği boş bir yer bulunup bulunmadığının da dikkate alınması gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir” şeklindeki gerekçe ile bozulmuş ve mahkemece bozmaya uyularak devam eden yargılama neticesinde davanın reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 190 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazda davacı ve davalı ...’in paydaş oldukları, davacı ve davalı dışında taşınmazda başka paydaşların da bulunduğu, mahkeme kararı ile taşınmazdaki elbirliği mülkiyetinin müşterek mülkiyete çevrildiği anlaşılmıştır.
Öncelikle ve önemle belirtmek gerekir ki; mahkemenin bozma ilamına uymasıyla birlikte, bozma ilamı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar ve mahkeme de bozma ilamı gereklerini tam olarak yerine getirme yükümlülüğü altına girer. Ne var ki; eldeki olayda Mahkemenin uyulmasına karar verdiği bozma ilamının gereklerini tam olarak yerine getirdiğini söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; mahkemece yapılan bozmalar öncesi ve sonrası yapılan tüm uygulama sonucunda da çekişme konusu taşınmazda yalnız davalı tarafından kullanılan yerlerin belirlendiği, taşınmazın diğer kısımlarını kimin kullandığının belirlenmediği, tanıklar ve mahalli bilirkişilerce davacının taşınmazda kullandığı bir yerin olmadığının ifade edildiği ancak taşınmazda davacının kullanabileceği bir yer bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmadığı anlaşılmaktadır. O halde; bozma ilamına uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmeden, davacının taşınmazda az veya çok kullanabileceği bir yer olup olmadığı hususu araştırılmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.