ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2017/6818 E., 2018/10670 K. sayılı kararı

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2017/6818 E., 2018/10670 K. sayılı kararı
4 Okunma

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 05.04.2018 tarihli, 2017/6818 E., 2018/10670 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

8. Hukuk Dairesi

2017/6818 E., 2018/10670 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Kayyım Atanması

Hasımsız görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile ihbar olunan vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

KARAR

Davacı .... vekili, vekil edeni şirketin ... 768 ada 1 parsel sayılı taşınmazın hissedarı olduğunu, söz konusu taşınmazla ilgili olarak ...Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2004/1 esas sayılı dosyası ile ortaklığın giderilmesi davası açıldığını ve halen derdest olduğunu, anılan dosyada Tapu Müdürlüğü'nden celp edilen kayıtlarda 43681/5532316 oranındaki hissenin malik hanesinde "davalı" yazdığının görüldüğünü, mahkemece Tapu Müdürlüğü'ne yazı yazılarak malik hanesinde davalı diye belirtilen şahsın kim olduğunun, kimlik bilgileri ile açık adresinin sorulduğunu, verilen cevapta davalı olarak görünen bu hisse ile ilgili adres ve kimlik bilgisinin mevcut olmadığının bildirildiğini, ortaklığın giderilmesi davasında davaya devam edilebilmesi için taraf teşkili zorunlu olduğundan mahkemece kendilerine davalı denilerek hisse verilmiş bu paydaşa kayyım tayin edilebilmesi için dava açmak üzere yetki ve süre verildiğini açıklayarak, taşınmazda 43681/5532316 oranında hisse sahibi olan, malik hanesinde davalı diye belirtilip açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen paydaşa 3561 Sayılı Kanun uyarınca İl Defterdarı'nın kayyım olarak atanmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, tapuda davalı olarak gözüken hissenin yapılan araştırmasında imar uygulamasına gidilerek çeşitli paylara bölündüğü, kök kayıtta ise ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1955/318 esas ve... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1962/38 esas sayılı dosyaları ile dava açıldığından dava sonuna kadar malik hanesinin açık bırakıldığı, yine aynı şekilde ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1962/493 esas, 1962/497 esas ve 1963/81 esas sayılı dosyaları ile dava açıldığı, bu nedenle dava sonuna kadar malik hanesinin açık bırakıldığı, müsnet dava dosyalarındaki davalıların tapu kaydında davalı olarak gözüken kişiler olduğunun açıkça anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile ihbar olunan vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 3561 sayılı Kanuna dayalı olarak açılan kayyım atanması istemine ilişkindir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; Mahkemece Tapu Müdürlüğü'ne yazılan yazı ile, dava konusu edilen 768 ada 1 parselde kayıtlı taşınmazdaki 43681/5532316 hisse maliki olan isim ve soyisim bulunmayan "davalı" olarak gösterilen payın neden bu şekilde gösterildiğinin açıklanması istenmiş, verilen cevabi yazıda, Yakuplu Mahallesi 768 ada 1 parsel ile 762 ada 1 parselin imar uygulaması sonucu 777 ada 1 parsel, 778 ada 1 parsel ve 778 ada 3 parsele ayrıldığı, 768 ada 1 parselin gittisi olan 777 ada 1 parselin tapu kaydının ekte sunulduğu, 768 ada 1 parselin kayıtlarının incelenmesinde, 43681/5532316 hissesinin davalı olarak tescilli olduğu, davalı hissenin nereden geldiğinin geriye dönük araştırıldığı ve yapılan incelemede, imar uygulaması öncesi taşınmazın geldileri olan parsellerin beyanlar hanelerinde "... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 1955/318 ve ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 1962/38 dosya numaraları ile dava açılmış olduğundan dava sonuna kadar maliki açık bırakılmıştır", "Mülkiyet iddiası ile Halil Birecikli tarafından ...Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 1962/493 nosu ile dava açılmış olduğundan dava sonuna kadar maliki tescil edilmeyecektir" ve "Mülkiyet iddiası ile Halil Birecikli tarafından ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 1962/497 dosya nosu ile ve Salih Tanışlar tarafından Hazine aleyhine 1963/81 no ile dava açılmış olduğundan dava sonuna kadar maliki açık bırakılmıştır" şeklinde şerhler olduğu bildirilmiştir. Ekte gönderilen 768 ada 1 parselin gittisi olan 777 ada 1 parselin tapu kaydının incelenmesinde, anılan taşınmaz tapuya kayıtlı olmakla birlikte az yukarıda bahsi geçen dava dosyaları ile dava açıldığından ve söz konusu davalar halen neticelenmediğinden 67945/5532317 oranındaki hissenin malik hanesinin boş olduğu ve davalı ibaresinin yazılı olduğu anlaşılmaktadır. Yine dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, söz konusu taşınmazla ilgili olarak derdest bir ortaklığın giderilmesi davası bulunduğu anlaşılmaktadır. TMK'nun 427/1.maddesi "Vesayet makamı, yönetimi kimseye ait olmayan mallar için gereken önlemleri alır ve özellikle aşağıdaki hallerde bir yönetim kayyımı atar:.." hükmünü amirdir. 3561 sayılı Yasanın 2. maddesi uyarınca Sulh Hakimi, idaresi kimseye ait olmayan taşınmazlar üzerinde, Hazine'nin hak ve yararının bulunup bulunmadığını araştırır. Hazine'nin yararının tesbiti halinde, yörenin en büyük mal memurunu kayyım olarak atar. Toplanan delillerden, dava konusu 768 ada 1 parselin gittisi olan 777 ada 1 parseldeki 67945/5532317 oranındaki hissenin malikinin belirlenmediği ve söz konusu taşınmazla ilgili uzun yıllar önce açılmış ve halen sonuçlanmamış davanın bulunduğu, ortaklığın giderilmesi davasının görülebilmesi için belirtilen hisseye kayım atanması gerektiği, bu nedenle TMK'nun 427.maddesindeki koşulların oluştuğu gözetildiğinde, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan hükmün yukarıda gösterilen nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nın 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 05.04.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY YAZISI

Davacı tarafından açılan paylı mülkiyette ortaklığın giderilmesi davasında 43681/5532316 payın malik hanesinde "davalı" olarak yazılması nedeniyle taraf teşkilinin sağlanabilmesi açısından bu paya kayyım atanılması istenilmiştir.

Mahkemece, tapu kaydında "davalı" olarak gözüken payın ilgili hukuk mahkemelerinde mülkiyet ihtilafı bulunduğu, bu nedenle açılan davaların sonuna kadar malik hanesinin açık bırakıldığı, o dosyadaki tarafların söz konusu payla ilişkileri olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dava, görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında, "davalı" olarak gözüken paya taraf teşkilinin sağlanması açısından kayyım atanması istemine ilişkindir. Kayyım atanması istenilen payın ... Asliye Hukuk Mahkemeleri'nin 192/493 Esas, 1962/497 Esas ve 1963/81 Esas sayılı dosyalarında gerçek kişiler tarafından hazine aleyhine mülkiyet iddiasıyla dava açıldığı anlaşılmıştır.

Uyuşmazlık, mülkiyet ihtilafı nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemelerinde davalı olan paya, görülmekte olan ortaklığın giderilmesi davasında taraf teşkilinin sağlanabilmesi yönünden kayyım atanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmıştır.

Öncelikle şu hususun belirtilmesinde fayda vardır. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz mallarda ortaklığın giderilmesi istenemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30/12/1953 gün ve 6-7 Esas, 70 Karar sayılı içtihadı.) Tamamı tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malın ortaklığının giderilmesi istenemez. Bu halde tescil davası açmak üzere davacıya süre verilmesi gerekir (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 16.03.1967 gün ve 5334-1242 sayılı içtihadı).

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin konumuzu yakından ilgilendiren 11.02.1974 gün ve 503/529 sayılı içtihadının özeti de şöyledir:

Ortaklığın giderilmesi istenilen 5 parsel sayılı taşınmaz malın 1/3 payı taraflar adına kayıtlıdır. Bakiye 2/3 pay sahipleri belli değildir. Bu itibarla 2/3 payın kime ait olduğunun araştırılması ve bunlar adına tescili mümkün olduğu takdirde bu işlemin yapılması için kendilerine imkan tanınması ve davaya dahil edilerek taraf teşkil edilmesi, bu payın tescil edilmesinin mümkün olmadığının anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, ortaklığın giderilmesine karar verilmesi doğru değildir.

Ayrıca, ortaklığın giderilmesine konu mal üzerinde mülkiyet çekişmesi varsa, buna ilişkin dava, ortaklığın giderilmesi davası için bekletici mesele teşkil eder. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 19/11/1654 gün ve Esas 6-41 ve Karar 32 sayılı içtihadı.) Halen bu tür davaların görülmekte olduğu Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin uygulamasının da az yukarıda değinilen içtihatlarla aynı doğrultuda olduğu, farklı bir içtihadı geliştirmediği anlaşılmaktadır.

Somut olayımızda da durum aynıdır. Kayyım atanılması istenilen payla ilgili mülkiyet ihtilafı vardır ve bu ihtilaf ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde ilgili taraflar arasında devam etmektedir. Payın malikinin kim ya da kimler olduğu bu davaların sanuçlanması halinde beli olacak, taraf teşkili gerçek malikin davaya dahil edilmesi suretiyle, HMK'ya uygun bir şekilde sağlanacaktır. Ve bu şekilde gerçek hak sahibinin savunma hakkı kısıtlanmamış olacaktır.

Mahkemenin ret kararı bu nedenle doğrudur.

Öte yandan, kayyım atanması talebi, taraf teşkilinin sağlanmasına yöneliktir. Atanacak kayyım mülkiyet ihtilafı nedeniyle maliki belli olmayan payı temsil etmek üzere atanacaktır.

Bu durumda üzerinde durulması gereken husus şudur. Acaba belirli bir pay bir davada temsil edilebilir mi ? Veya belirli bir payın taraf ehliyeti var mıdır ?

Gerek Yargıtay içtihatlarında ve gerekse öğretide kabul edildiği üzere taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneğidir. Başka bir ifadeyle taraf ehliyeti, Medeni Hukuktaki hak ehliyetinin muhakeme hukukunda büründüğü şeklidir.

Hak ehliyeti, gerçek kişiler yönünden Türk Medeni Kanunu'nun 8. maddesinde, tüzel kişiler yönünden ise 48. maddesin'de düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere hak ehliyeti, dolayısıyla taraf ehliyeti gerçek kişiler ve tüzel kişiler için söz konusudur.

İş bu noktaya geldiginde dava ehliyeti üzerinde de kısaca durulmalıdır. Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci veya vekil aracılığıyla bir davayı açma, takip etme ve sonuçlandırma ehliyetidir.

Dava ehliyetinin Türk Medeni Kanunu'ndaki özdeşi de fiil ehliyetidir. Yani medeni hakları kullanma ehliyetidir. Esasen, HMK'nın 51. maddesine göre dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. Yani medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Bu açıklamalar ışığında somut olayımıza dönüldüğünde, kendisine kayyım atanılması istenilen payın mülkiyet ihtilafı nedeniyle maliki belli olmadığından taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Çünkü, ancak gerçek ya da tüzel kişinin taraf ehliyetinden söz edilebilir. Taraf ehliyeti olmayan bir payın kayyım vasıtasıyla temsil edilmesi de söz konusu olamaz. Başka bir anlatımla kayyım, ortaklığın giderilmesi davasında payı temsil edemez. Payı temsil etmek üzere kayyım atanması talebi de kabul edilemez. Aksi durumda, gerçekte taraf teşkili sağlanmış olmayacak, taraf teşkili sağlanmadan yapılacak bir yargılama sonucunda verilecek kararda savunma hakkı kısıtlanmış olacaktır. Bunun ilerde tek başına yargılamanın iadesine neden olması kaçınılmaz olacaktır.

Mahkemenin ret kararı bu nedenle de doğrudur.

Tüm bu nedenlerle ve yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin kayyım atanması talebeninin reddi kararının onanması gerekirken, kayyım atanmasına gerektiğine dair sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-8-hukuk-dairesinin-20176818-e-201810670-k-sayili-karari