Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 2023/5780 E., 2024/1076 K. sayılı kararı
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 22.02.2024 tarihli, 2023/5780 E., 2024/1076 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
7. Hukuk Dairesi
2023/5780 E., 2024/1076 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/57 E., 2023/254 K.
KARAR : Asıl davanın reddine, birleştirilen ilk davanın kabulüne, birleştirilen ikinci davanın reddine
Taraflar arasındaki asıl davada el atmanın önlenmesi ve yıkım, birleştirilen ilk davada el atmanın önlenmesi ve yıkım; birleştirilen ikinci davada ecrimisil istemleri üzerine verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın reddine, birleştirilen ilk davanın kabulüne, birleştirilen ikinci davanın reddine karar verilmiştir.
Karar davacı vekili ve birleştirilen ilk davada davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. ASIL DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin davalılarla beraber Diyarbakır ili,... ilçesi, ... Mahallesindeki 40 parsel sayılı tarla nitelikli taşınmazda müşterek malik olduklarını, müvekkilinin payını davadışı ...'den 02.07.2011 tarihinde satın aldığını ve parsel içerisindeki belli bir kısmı rızai taksimat sonucu bugüne kadar kullanmasına diğer maliklerin rıza göstermiş olduklarını, böyle bir kullanım şekli varken müvekkili tarafından kullanılagelen yere davalıların müdahale ederek inşaat yapımına başladıklarını ileri sürerek; davalıların 40 parsel sayılı taşınmazda davacının hissesine yapmış oldukları müdahalelerin men'ini ve yapıların kal'ini talep etmiştir.
II. BİRLEŞEN DAVALAR
1. Birleştirilen 2014/771 E. sayılı dava dosyasında davacı ... vekili; müvekkilinin davalılarla beraber ...ilçesi, ...Mahallesindeki 40 parsel sayılı tarla nitelikli taşınmazda müşterek malik olup müvekkilinin payını davadışı ...'den 02.07.2011 tarihinde satın aldığını ve parsel içerisindeki belli bir kısmı rızai taksimat sonucu müvekkilinin bugüne kadar kullanmasına diğer maliklerin rıza gösterdiklerini, böyle bir kullanım şekli varken müvekkili tarafından kullanılagelen yere davalı ...'in de müdahale ederek asıl davadaki davalılarla birlikte inşaat yapımına başladıklarını, ancak asıl davada ...'in davalı olarak gösterilmediğini ileri sürerek; davalı ...'in 40 parsel sayılı taşınmazda davacının hissesine yapmış olduğu müdahalenin men'ini ve yapıların kâl'ini talep etmiştir.
2. Birleştirilen 2017/266 E. sayılı dava dosyasında davacı ... vekili; müvekkilinin davalılarla beraber ... ilçesi, ... Mahallesindeki 40 parsel sayılı tarla nitelikli taşınmazda müşterek malik olduklarını, müvekkilinin payını davadışı ...'den 02.07.2011 tarihinde satın aldığı halde taşınmazın tamamının 2014 yılından bu yana davalılarca kullanılıp davacının kullanımına engel olunduğunu ileri sürerek; 2014-2015-2016 ve 2017 yıllarına ilişkin geriye dönük 4 yıllık ecrimisil bedeli olarak şimdilik 5.000,00 TL'nin davalılardan tahsilini fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla talep etmiştir. (Birleştirilen 2017/266 E. sayılı dava dosyası 06.04.2017 tarihinde açılmıştır.)
II. CEVAP
1. Davalılar ... ve ... vekili; müvekkillerinin dava konusu taşınmazda yıllardır aynı yerleri kullandıklarını, davacının hissesini .... satın aldığını, fakat gerçekte satın aldığı yeri kullanmak istemeyip asıl aldığı yerin yol kenarında olduğunu savunduğunu, yöresel geleneklere göre yıllardır taksim suretiyle nasıl kullanılıyorsa bugün de taşınmazın öyle kullanılması gerektiğini, kandırıldığını ileri süren davacının fen memurlarını getirmesi sonrasında yerinin belirlendiğini, müvekkilince başlatılan inşaatın ise davacıya 200 m. uzaklıkta olup diğer hissedarlara zarar vermemek için kendi kullandıkları yerin en sondaki kısmına inşaatı kurduklarını, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
IV. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 20.11.2015 tarihli ve 2013/793 E., 2015/659 K. sayılı kararıyla; asıl davadaki istemlerin reddine, birleştirilen 2014/771 E. sayılı dosyadaki taleplerin kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin, yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 12.11.2020 tarih ve 2018/5145 E. - 2020/7151 K. sayılı ilamında;
"... 1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller takdir edilerek asıl davada karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının yerinde görülmediği;
2. Birleştirilen dava ile ilgili temyiz itirazlarına gelince; dosya içeriği ve toplanan delillerden dava konusu 40 parsel sayılı, 231.375 metrekare alanlı, susuz tarla nitelikli taşınmazda taraflarla birlikte çok sayıda paydaşın bulunduğu; mahkemece, taşınmazda mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre rızai taksim bulunduğu, dava konusu alanı kullananların belli olduğu, yaklaşık üç yıl önce de bu kısmı davacının almış olduğu, asıl davadaki davalıların tecavüzünün olmadığı, birleştirilen davadaki davalının tecavüzünün bulunduğu gerekçesiyle birleştirilen davanın kabulüne karar verildiği, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması gerektiği, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanarak harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın yukarıda değinildiği gibi, TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, somut olayda, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yetersiz olup yerel bilirkişi ve tanıklarının keşif mahallinde dinlenerek ve beyanları arasında oluşabilecek çelişkiler de giderilerek yukarıdaki ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması gerektiği, yapılacak değerlendirmede taraflar arasında tüm paydaşları bağlayan bir taksim ya da fiili kullanım durumunun saptanamaması durumunda ise Yargıtay ve Dairemiz uygulamaları doğrultusunda davacı yanın, dava konusu taşınmazda kullandığı ya da kullanabileceği az ya da çok bir yerin bulunup bulunmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılarak, yukarıda belirtilen ilkeler de gözetilerek, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı..." gerekçesiyle; (2) No.lu bentte açıklanan nedenlerle birleştirilen davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı hükmün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi uyarınca bozulmasına, (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesi, başlıkta tarih ve sayısı belirtilen kararında;
" 2013/793 E. sayılı asıl dava dosyası yönünden; bozma ilamı öncesinde davanın reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından kararın temyiz edildiği, bozma ilamında bu dosya yönünden davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddedildiği, 01.07.2021 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar verildiği görülmekle davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan bu davanın reddi gerektiği;
Birleştirilen 2014/771 E. sayılı dava dosyası yönünden yapılan değerlendirmede; bozma ilamı öncesi ve sonrasında mahallinde yapılan keşiflerde mahalli bilirkişi ve tanık anlatımları sonucuna göre müşterek malikler arasında bir rızai taksimatın bulunduğu ve yıllardır süre gelen bu taksime göre kullanımın bulunduğu, bilirkişi raporunda “A” harfiyle belirtilen 296 m²'lik alana davalı ...'in inşaat yapmak suretiyle tecavüz ettiğinin mahalli bilirkişiler ... ve ... 'nin net beyanları ile sabit olduğu, davalı ...'in tecavüzünün yapılan taksimat uyarınca herhangi bir hukuki dayanağının olmadığı;
Birleştirilen 2017/266 E. sayılı dava dosyası yönünden yapılan değerlendirmede; ecrimisil talep edilen yıllarda davalıların haksız işgalde bulunduklarına ilişkin tanıkların net bilgilerinin olmayışı, 2013/793 E. sayılı asıl dosya yönünden davacının temyiz itirazlarının reddedilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının davasını ispat edemediği..." gerekçesiyle;
1. 2013/793 E. sayılı asıl dava dosyası yönünden davanın reddine (hüküm tekrarı)
2. Birleştirilen 2014/771 E. sayılı dava dosyası yönünden davanın kabulü ile; Diyarbakır ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 40 parsel sayılı taşınmaza fen bilirkişisinin 12/06/2014 tarihli raporu ve ekindeki krokide "A" harfiyle gösterilen 296 m²'lik alana davalı ...'in müdahalesinin men'i ve buradaki yapının kâl'ine,
3. Birleştirilen 2017/266 E. sayılı dava dosyası yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve birleştirilen ilk davada davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili; asıl dava dosyası üzerinden verilen kararın ve ecrimisil istemi yönünden birleştirilen dava dosyasından verilen kararın hatalı olup bozulması gerektiğini, rızai taksim neticesinde belirlenen yerin müvekkilince taksime uygun olarak kullanıldığını, hisseler belli olduğu halde uzun yıllar müvekkilinin kullanmış olduğu yerlere davalılarca müdahale edildiğinin tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, birleştirilen 2017/266 E. sayılı dava dosyası yönünden de davalılarca müdahale edildiği hususu tanıklar tarafından açıkça ifade edildiği halde yerel mahkemece keşif tutanağındaki tanık beyanlarıyla çelişki oluşturacak şekilde ecrimisil istemi yönünden ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; kararın bozulmasını istemiştir.
2. Birleştirilen ilk davada davalı ... vekili; yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarına göre davacının taşınmazı kullandığının açıkça anlaşıldığını, müvekkili ...'in ise bu taşınmazdaki 1000 m² yeri asıl dosyadaki davalı ...'den satın aldığını, tanık beyanlarında dava konusu inşaatın müvekkili ... tarafından yapılmadığı ifade edildiği halde bu beyanların yerel mahkemece hükme esas alınmadığını, oysaki mahkemece beyanlar arasındaki çelişkinin giderilmesi suretiyle karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; asıl davada el atmanın önlenmesi ve yıkım, birleştirilen ilk davada el atmanın önlenmesi ve yıkım; birleştirilen ikinci davada ecrimisil istemlerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, "İyiniyetli olmayan zilyet bakımından” kenar başlıklı 995 inci maddesi hükmüne göre; “İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.”
3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, “Mülkiyet hakkının içeriği” kenar başlıklı 683 üncü maddesinin 2 inci fıkrası hükmüne göre; “Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.”
4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, "Yararlanma, kullanma ve koruma" kenar başlıklı 693 üncü maddesine göre; “Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.”
5. Bilindiği üzere, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden ... normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK'nın 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı Kararı).
6. 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 22.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.