ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2023/5320 E., 2024/4307 K. sayılı kararı

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2023/5320 E., 2024/4307 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 14.10.2024 tarihli, 2023/5320 E., 2024/4307 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

7. Hukuk Dairesi

2023/5320 E., 2024/4307 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1963 E., 2023/2491 K.

DAVACI-KARŞI DAVALI : ... vekilleri Avukat ... vd.

DAVALI- KARŞI DAVACILAR : ... vd.

DAVA TARİHİ : 04.07.2014

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Amasya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/316 E., 2023/96 K.

Taraflar arasındaki asıl davada el atmanın önlenmesi ve kal, karşı davada temliken tescil ve tazminat istemlerinden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince; asıl ve karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne, davalı – karşı davacının duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde, kendisine ait 1004 ada 5 parsel sayılı bahçeli ev niteliğindeki taşınmaza komşu olan 1004 ada 6 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın taşkın olduğunu ileri sürerek, el atmanın önlenmesini, taşkın yapıların kalini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuş karşı davasında, kendisine ait binanın taşkınlığı tespit edilirse taşkın kısmın kendi adına tescilini ve ortaya çıkabilecek zararının tazminini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, asıl dava yönünden mahkemece verilen kesin süre içerisinde depo emri verilen bedelin yatırılmadığı, karşı dava yönünden ise yasal koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle asıl ve karşı davaların ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı - karşı davalı vekili istinaf başvurusunda, mahkemece taşkın binanın tamamının güncel değeri üzerinden depo kararı verilmesinin doğru olmadığını, taşkınlığın imar uygulamasından kaynaklandığının sabit olmadığını, davalı - karşı davacının taşınmazı 17.01.1980 tarihli parselasyon işleminden çok daha sonra 11.07.2011 tarihinde edindiğini, ayrıca bina dışında kalan ve davalının kullanımında olup müvekkilinin arsasında bulunan 9,95 m2 lavabo ve banyo, 8,58 m2 tuvalet, 2,34 m2 bahçe duvarı, 11,87 m2 asma için yapılan profil çardak, 35,56 m2 bahçe ile ahşap bahçe giriş kapısı yönünden el atmanın önlenmesi ve kal kararı verilmesi gerektiğini, davalı tarafından temliken tescil talep edilmiş ise de gerekli yasal şartlar bulunmadığını ileri sürmüştür.

Davalı - karşı davacı vekili istinaf başvurusunda, dava konusu 1004 ada 6 parsel sayılı taşınmazı üzerindeki yapılar ile birlikte 11.07.2011 tarihinde satın aldığını, taşınmaz üzerinde bulunan ev ile bahçe duvarının ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte Osmanlı döneminden kalma tarihi nitelikte yapılar olduğunu, müvekkilince taşınmaz üzerinde herhangi bir işlem yapılmadığından imar uygulaması ile meydana gelen taşmada müvekkilinin iyi niyetli ve kusursuz olduğunu, müvekkilinin yapısının tamamının yıkılacak olması nedeniyle taşkın kısmın temliken tescili gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı - karşı davalı vekili ile davalı - karşı davacı vekili, ayrı ayrı sundukları temyiz dilekçelerinde, istinaf başvurularında ileri sürdükleri gerekçeleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemişlerdir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl davada el atmanın önlenmesi ve kal, karşı davada temliken tescil ve terditli olarak tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683 üncü maddesi, “Mülkiyet İlişkisi” başlıklı 722 inci maddesi, “İyiniyetli olmayan zilyet bakımından” başlıklı 995 inci maddesi,

3. Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.

Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı Kanun’un 3290 sayılı Kanun ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.

Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.

Yasal düzenlemelerde belirtildiği üzere; imar uygulamasıyla tecavüzlü duruma gelen yapılar bakımından muhdesat bedeli ödenmedikçe kaydı yeni edinen kişinin muhdesat sahibini imar parselinde men edemeyeceği gibi, ecrimisil istemesinin de olanaksız bulunduğu tartışmasızdır.

3. Değerlendirme

Dava konusu taşınmazların tedavüllü tapu kayıtlarının incelenmesinde; 28.10.1965 tarihinde kadastro ile (169 m2 yüzölçümlü bahçeli ahşap ev vasıflı) 156 ada 25 parsel ve (393 m2 yüzölçümlü bahçeli ahşap iki ev vasıflı) 156 ada 24 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, 24.07.1985 tarihli imar uygulaması ile 25 parsel sayılı taşınmazın ifraz gördüğü ve 122 m2 yerin ayrılarak (halen davalıya ait olan) "kısmen bahçeli ahşap ev kısmen iki bahçe" vasıflı 1004 ada 6 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, 31 m2 yerin ise 25 parselden ayrılarak 1004 ada 5 parsele gittiği, aynı tarihli imar uygulaması ile 24 parsel sayılı taşınmazın da ifraz gördüğü, 167 m2 yerin 26 parselden ayrıldığı ve 25 parselden ayrılan 31 m2 yer ile birleştirilerek toplam 198 m2 olmak üzere (halen davacıya ait olan) "kısmen bahçeli ahşap ev" vasıflı 1004 ada 5 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, 5 parselin beyanlar hanesine "kısmen bahçeli ahşap ev (eski 24 parsel maliki olan) Refika Öğütcen'e aittir" şerhi yazıldığı anlaşılmaktadır.

Dava konusu 5 parsel sayılı taşınmaz üzerinde kadastro öncesinden itibaren Refika Öğütcen'e ait ahşap bina bulunduğu anlaşılmakla beraber, mahkemece yukarıda ilgili hukuk bölümünde açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Dosya arasındaki bilirkişi raporları tapu kayıtlarının tedavülleri doğrultusunda tam olarak denetlenemediği gibi (var ise) taşkınlığın imar ile oluşup oluşmadığı tereddüte mahal bırakılamayacak şekilde belirlenmemiştir.

Hâl böyle olunca; Mahkemece yapılması gereken iş, taşınmaz başında fen ve inşaat bilirkişileri huzurunda yeniden keşif yapılması, taşınmazların imar öncesinden itibaren kadastral kayıtlarının ve imar kayıtlarının uygulanarak dava konusu kali istenen yapıların bulunduğu alanın imar öncesi hangi parsel veya parsellerde kaldığının belirlenmesi, bu hususun fen bilirkişi raporuna yansıtılması, akabinde uyuşmazlık konusu binaların yaşları da tespit edilerek imar öncesi mi, yoksa imar sonrası mı inşâ edildiklerinin saptanması, bu şekilde imar ile oluşan bir taşkınlığın olup olmadığının tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde tespiti ile var ise davalının imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir hakkının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, davalının bu işlem öncesi bir hakkının bulunduğunun belirlenmesi hâlinde, davacıya yapının kaim bedeli depo ettirilmek suretiyle el atmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmesi, benzer şekilde bina bedeli ödenmedikçe, yapı sahibinin kullanımı haksız sayılamayacağından ecrimisil istenemeyeceğinin gözetilmesi; imar uygulaması sonucu, yapıların haksız veya taşkın durum yaratması kamusal bir tasarruf sonucu olup, tecavüzlü durumun yapıyı yapan kişinin iradesi dışında meydana gelmesi nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet vermediğinin kabulü gerektiği, taşkın yapıyı kullananın kötü niyetli sayılamayacağı ve kendisine kusur izafe edilemeyeceği gözetildiğinde, yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulmayacakları hususlarının bir arada değerlendirilerek bir karar verilmesi olmalıdır. Davalının imar öncesinde hukuken korunmaya değer bir hakkı bulunduğunun şüpheye yer bırakılmayacak şekilde tespit edilememesi halinde ise bu kez (davacının talepleri hakkında) dosya kapsamına uygun bir karar verilmesi gerekir. Tüm bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-7-hukuk-dairesinin-20235320-e-20244307-k-sayili-karari