ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2022/3041 E., 2022/7193 K. sayılı kararı

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2022/3041 E., 2022/7193 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 24.11.2022 tarihli, 2022/3041 E., 2022/7193 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

7. Hukuk Dairesi

2022/3041 E., 2022/7193 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.09.2013 gününde verilen dilekçe ile vasiyetnamenin iptali talebi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.02.2022 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı; miras bırakan ...'nin, ... 2. Noterliğince düzenlenen 04.02.2005 tarih ve 1640 yevmiye numaralı vasiyetnamesi ile oğlu olan davacıyı mirasçılıktan çıkardığını, vasiyetnamede mirastan mahrumiyet için gösterilen olaylarla davacının ilgisinin bulunmadığını, muris babasıyla ilgilendiğini, annesinden intikal eden malvarlığı için kanunların kendisine tanıdığı hak arama yöntemi ile hareket ettiğini, mirastan mahrumiyet için geçerli bir sebep olmadığını, vasiyetnamenin davalının yönlendirmesiyle yapıldığını belirterek, vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı; davacının muris babasıyla sağlığında ilgilenmediğini, miras yoluyla intikal eden taşınmazların haksız yıkımı için uğraştığını, kamu görevlileri hakkında soruşturma açtırdığını, yaşananların murisin sağlığını bozduğunu, davacının aile yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal ettiğinden vasiyetname ile mirasçılıktan çıkarıldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece ilk kararında, davacının murisine karşı ailevi ve hukuki vazifelerini büyük bir kusurlu davranışla yerine getirmediğini, murisin yanına gelmediğini, gerekli yardımı göstermediğini ve ilgilenmediğini gerekçe göstererek davanın reddine karar vermiştir. Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 06.04.2017 tarih ve 2015/19402 Esas, 2017/4866 Karar sayılı ilâmı ile “ Miras bırakan, oğlu olan davacıyı mirastan çıkarma sebebini vasiyetnamesinde; '... bana ve aile üyelerime aile hukukundan ... yükümlülüklerini hiç yerine getirmemiştir. Yine Kanun'un 230. maddesinde belirtilen yardım, saygı ve anlayışı göstermemiş ve aile onurunu gözetmemiştir. Tam tersine bana bu yaşıma kadar sürekli eziyet etmiştir. Bir evlada yakışmayacak davranışlarda bulunmuştur. Eşimle birlikte Almanya'da 20 yıl çalışarak edindiğimiz Bozdoğan-... ve İzmir'deki taşınmazları eşimin vefatından sonra mahkeme kanalıyla yok denecek düşük fiyatlara sattırmıştır. Altıntaş Mah. 95 sok. no.50 adresindeki Göztepe Apartmanının 3. katında yaptırdığımız tadilattan sonra kızımın evlenmesinden itibaren 1998 yılından bu güne kadar kızımla beraber oturduğumuz konutu yıktırmak için belediyeye şikayette bulunmuş, belediye yıkmadı diye belediye başkanı ve bürokratlarına soruşturma açtırtmış ve en sonunda ... Belediye Başkanı ...'in sırf binayı yıktırmamasından dolayı hakkında ağır ceza mahkemesinde görevi suistimal davası açılmasına neden olmuştur. 80 yaşından sonra beni sokağa atmak için bu kadar gayret gösteren bir evladın verdiği üzüntü nedeniyle 2003 yılında felç geçirip bir hastanede 3 ay evde yatalak olarak kalmama neden olmuştur.' olarak açıklamıştır. Dinlenen davacı tanıkları, davacının mirasbırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yaptığını, davacının kendisiyle ilgilendiği yönünde murisin beyanları olduğu, davacının annesinin ölümünden sonra problemleri olduğu, davacının yurtdışından muris babasını ziyarete geldiği ancak, davalının kapıyı açmadığı anlaşılmaktadır. Toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacının miras bırakana karşı gerekli evlatlık vazifelerini yerine getirmeye çalıştığı, ailesini ziyarete gittiği anlaşılmakla, aile yükümlülüklerinin önemli ölçüde yerine getirmediği hususunun davalı tarafça ispat edilemediği, bu itibarla mirasçılıktan çıkarmanın geçerli olmadığı ortadadır. Hâl böyle olunca, mahkemece; dava konusu 04.02.2005 tarihli vasiyetname ile miras bırakan ...'nin çocuğu olan davacı hakkında gösterdiği sebeplerin, mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığı gözetilerek, TMK'nun 512. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesi uyarınca mirasçılıktan çıkarmanın tasarruf nisabı oranında geçerli olacağı, başka bir ifade ile davacının saklı payını isteyebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edilebileceği düşünülmeden, istemin tümden reddilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, “Davanın KABULÜ İLE, mirasçılıktan çıkarılma işleminin saklı payı oluşturan 153.434,59 TL miktarında iptaline, saklı paya tekabül eden 153.434,59 TL'nin davalının tercih tarihi olan 28.12.2020 itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir.

Hükmü, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.

1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2) Davacı vekili ile davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Mirastan iskat, mahfuz hissenin temelini teşkil eden aile dayanışmasının zedelendiği hallerde, mahfuz hisseli mirasçıyı mirastan uzaklaştırma olanağını miras bırakana tanıyan ölüme bağlı bir tasarruftur.

Bu tasarrufla vasiyetci mahfuz hisseli bir mirasçısını miras hakkından ve mahfuz hissesinden yoksun bırakır. Normal koşullarda vasiyetci mahfuz hisse üzerinde tasarruf edemez, etse bile bu tenkis yolu ile iskat olunan mirasçılara dönebilir. Ancak iskat yoluyla ve iskat sebeplerinin gerçekleşmesi halinde mahfuz hisseden yoksun kalma konusu gündeme gelir. Vasiyetci her zaman ve dilediği taktirde mahfuz hisse dışında kalan hisseler üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir. Onun için mirasdan iskat sadece mahfuz hisseli mirasçılar hakkında hüküm ifade eder.

İskat haksız ise iskat edilen mirasçı davacı: İskata itiraz edebilir ve iskatın iptalini veya tenkisini isteyebilir (MK. madde 512/2).

Mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Miras bırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.

Saklı payları zedeleyen vasiyetnameler, kayıtsız koşulsuz tenkise tabidir (TMK md. 519).

Tenkis davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası karşılıksız kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşaî) davalardandır.

Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde, 564. maddedeki tercih ... gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan, diğer bir anlatımla davalının tercih ... doğmadan, bu hakkın kullanılması söz konusu olamaz. Buna bağlı olarak daha önce bir tercihten söz edilmiş olsa bile bu tercih sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmalı ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.

Somut olaya gelince; mahkemece bozma ilâmı doğrultusunda tenkis araştırması yapılmış, davalı taraf tercih hakkını taşınmazın aynından yana kullandığından davacı tarafa ödenecek tenkis alacağının hesaplanmasına yönelik bilirkişiden güncel değerler uyarınca ek rapor alınmıştır. Dosya kapsamına sunulan 12.12.2021 tarihli raporda, tenkise tâbi 3 adet bağımsız bölümde muris ...’nin 1/2’şer pay sahibi olduğu dikkate alınmaksızın taşınmazların tüm değeri üzerinden tenkis alacağı hesaplandığı, bu nedenle davalının ödemesi gereken bedelin hataen yüksek gösterildiği anlaşılmıştır. Ayrıca dava her ne kadar vasiyetnamenin iptali talebi ile açılmışsa da bozma sonrası tenkis yargılaması yapıldığından davacı lehine nispi vekalet ücreti takdiri gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş ve bu hususlar hükmün bozulmasını gerektirmiş ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm sonucunun 1. fıkrasının birinci ve ikinci cümlelerinde yer alan "153.434,59 TL" ibaresi hükümden çıkarılarak yerlerine "81.891,46 TL" ibaresinin yazılmasına, hükmün 4. fıkrasındaki "5100TL" ibaresi hükümden çıkarılarak yerine "11.445,88 TL" ibaresinin yazılmasına, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve DEĞİŞTİRİLMİŞ bu şekli ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-7-hukuk-dairesinin-20223041-e-20227193-k-sayili-karari