Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2024/3052 E., 2025/2319 K. sayılı kararı

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 29.05.2025 tarihli, 2024/3052 E., 2025/2319 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
6. Hukuk Dairesi
2024/3052 E., 2025/2319 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/463 E., 2024/759 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/316 E., 2021/891 K. .
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ..... San. Tic. Ltd. Şti., davalılar ... mirasçıları, ..., ..., , ... vekilleri tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 29.05.2025 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde asıl davada davacı-birleşen davada davalı şirket vekili Avukat ... geldi. Tebligata rağmen başka gelen olmadığı anlaşılmakla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saatte Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı yüklenici vekili asıl dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında ..... Noterliğince 21.03.2008 tarih ve ... yevmiye numaralı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalıların arsayı boş olarak teslim etmediğini ve sözleşmenin yapıldığı tarihten 25.08.2010 tarihine kadar ruhsat almadıklarını, bu konuda vekalet de vermediklerini, belediye tarafından davalıların anlaştığı yapı denetim şirketinin faaliyetinin durdurulduğunu ve inşaatın mühürlendiğini belirterek, E blok inşaat sahası içerisinde bulunan molozun temizlenerek aboneliklerinin iptal ettirilip, borcu yoktur yazısı ile arazinin davacıya her türlü ayıptan ari olarak teslimi için davalılara ihtarlı süre verilerek, bu sürede yerine getirilmediği takdirde bu konuda kendilerine yetki verilmesine, yetki verilmesi durumunda bu işlerin yapımı için masrafların karşılanması için şimdilik 5.000,00 TL'nin ödenmesine, davalıların mevcut yapı denetiminin cezası kaldırılmış olduğundan bu şirket ile yeniden anlaşılarak ruhsat başvurusunda bulunmak ve kendilerine ruhsat ve yapı denetiminin teslimi için ihtarlı süre verilerek bu sürede yerine getirilmediği taktirde, bu konuda kendilerine yetki verilmesine, davalıların kusurları ile sebep oldukları gecikmeler nedeniyle şimdilik 43 adet bağımsız bölüm için geç kalınan günler için rayiç kira bedeli üzerinden 5.000,00 TL, ticari itibar kayıpları nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL, malzeme fiyatlarının artışı nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline, hak edilmiş olan davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, 15.02.2017 tarihinde dava dilekçesini tam ıslah ederek haksız fesih nedeniyle 20.000,00 TL yapılan masraflar ve 30.000,00 TL kâr kaybı talep etmiştir.
Birleşen davada davacı arsa sahipleri vekili dava dilekçesinde özetle; inşaatın yapı denetimini üstlenen şirketin geçici olarak faaliyet durdurma cezası aldığını, inşaatın 21.07.2011 tarihinde belediyece mühürlendiğini, Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/93 D. İş sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporunda inşaatın sözleşmede kararlaştırılan sürede tamamlanmasının mümkün olmadığı görüşüne yer verildiğini, inşaatta tespit tarihi itibariyle herhangi bir çalışma olmadığının da saptandığını, edimlerini yerine getirmeyen davalının haksız şekilde ..... Noterliği'nin 12.01.2012 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesini göndererek tapu talebinde bulunduğunu, cevabi ihtarname ile tapu verme koşullarının oluşmadığının karşı tarafa bildirildiğini, yanlar arasındaki sözleşme süresinin de sona ermiş olduğunu belirterek sözleşmenin geriye etkili feshine karar verilmesini talep etmiş, 21.02.2018 tarihli dava dilekçesinin ıslahı ile de sözleşmenin geriye etkili feshi ve sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle kira kaybı ve inşaatta meydana gelen zarar nedeniyle 10.000,00 TL tazminatın tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı arsa sahipleri vekili asıl davaya karşı cevap dilekçesinde özetle; yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediğini, E blokun yapılacağı yapının yüklenici tarafından yıkılması gerektiğini, E blokun en son yapılacağı hususunun yüklenicinin de kabulünde olduğunu, ruhsat alınmasındaki gecikmenin sorumluluğunun yüklenicide olduğunu, belediye tarafından inşaat mühürlendikten sonra yüklenicinin inşaata devam etmesi nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı yüklenici vekili birleşen davaya karşı cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile sözleşme gereği yapı ruhsatına ilişkin olarak yükümlülüğün arsa sahiplerinde olduğu ve davacı yüklenicinin ... Noterliği’nin 12.01.2012 tarih, ... yevmiye nolu ihtarnamesiyle arsa sahiplerine bu konuda ihtar çektiği, davalı arsa sahiplerince ... Noterliği’nin 03.02.2012 tarihli ihtarnamesiyle fesih bildiriminde bulunulduğu, buna göre de davalı arsa sahiplerinin sözleşme gereği üstlendikleri inşaat yapı ruhsatı konusunda temerrüde düştükleri ve fesihte haksız oldukları, temerrüde düştükleri tarihe kadar geçen sürenin inşaat süresine ilave edilmesi gerektiği, yine arsa sahipleri tarafından usulüne uygun yer gösterimi yapılmadığı, yüklenici tarafça inşaatın ortalama %20,97 seviyesinde tamamlandığı, fesih tarihi itibariyle sözleşme süresinin henüz dolmadığı, feshin haksız olduğu anlaşılmakla, asıl ve birleşen davalar yönünden davacı ve davalılar ..., ..., ..., ..., , ... ve ... yönünden tarafların karşılıklı sulh olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, taraf iradelerinin karşılıklı fesihte uyuşması nedeniyle sözleşmenin geriye etkili olarak feshine, asıl davadaki tazminat talebi yönünden davacı tarafça hem müspet hem menfi zararlar talep edilmiş olmakla sözleşmenin feshi nedeniyle sadece menfi zarar kapsamında olan 844.032,00 TL inşaat maliyet bedeli talep edilebileceği, bunun da ilk ıslah talebinde talep etmiş olduğu 20.000,00 TL üzerinden ve davaya devam olunan davalılar ... ve Ölü ... mirasçılarının payına düşen 4.444,00 TL üzerinden kabulüne, müspet zarar kapsamındaki kâr kaybı tazminatı talebinin reddine, birleşen davadaki davalıların tazminat talebi yönünden de davalı-birleşen davacılar sözleşmenin feshinde haksız olup, kira kaybı, yıkım masrafı ve kaçırılan fırsat nedeniyle tazminat talebinin de reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı yüklenici, davalı arsa sahipleri ... ve ... mirasçıları ..., ..., ... ve... vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1. Davacı yüklenici vekili temyiz dilekçesinde;
a. Sözleşmenin feshinde arsa sahiplerinin kusurlu olduğunu, buna rağmen kâr mahrumiyeti taleplerinin reddedilmesinin doğru olmadığını,
b. Davada bir kez ıslah yapıldığı, ikinci bir ıslah bulunmadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve bilirkişi raporundan sonra eksik harcın tamamlanacağının bildirildiği, rapor düzenlendikten sonra eksik harç tamamlanarak talep de bulunulduğunu, mahkemenin ikinci ıslahın değerlendirilemeyeceği yönündeki tespitinin doğru olmadığını beyan etmektedir.
2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde;
a. Sözleşmeye göre inşaat ruhsatı alma yükümlülüğünün yüklenicide olduğunu, arsa sahiplerinin ruhsat alımına iştirakleri konusunda yapılmış ihtarın varlığı veya bundan kaçındıklarına dair bilgi ve belge bulunmadığını, vekaletname verilmesi yönünde yüklenicinin girişimi olmadığını,
b. Arsa sahipleri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan bazı arsa sahipleri ile yüklenici arasında yapılan sulh sözleşmesinin geçersiz olduğunu,
c. Tüm alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesinin doğru olmadığını,
d. Bilirkişi incelemesinin yeterli olmadığını beyan etmektedir.
3. Davalılar ..., ..., ve ... vekilleri temyiz dilekçesinde;
a. Yüklenicinin vekalet talep etmediğini, mahkemenin kusurun arsa sahiplerinde bulunduğu yönündeki belirlemesinin doğru olmadığını,
b. Arsa üzerindeki yapının yüklenicinin rızası ve onayı ile yıkılmadığını,
c. Faiz başlangıç tarihinin yanlış olduğunu beyan etmektedir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Asıl davada uyuşmazlık arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi nedeniyle imalat bedeli ve kar kaybı alacağı, birleşen davada ise aynı sözleşme uyarınca sözleşmenin geriye etkili feshi, sözleşmenin hükümsüz kalması nedeniyle kira kaybı ve inşaatta meydana gelen zarar nedeniyle uğramış oldukları zararın tahsili istemlerine ilişkindir.
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre birleşen davada davacılar ... ve ölü ... mirasçıları ..., ..., ... ve ... vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddine, asıl davaya karşı davacı yüklenici ve davalılar ... ve ölü ... mirasçıları ..., ..., ... ve ... vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Taraflar arasında Antalya ili, ... ilçesi, ... Mah. ... ada ... nolu parseller için .... Noterliği’nin 21.03.2008 tarih ve ... yevmiye numaralı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmıştır. Yapı ruhsatının yüklenici tarafından sözleşme tarihinden itibaren 6 ay içinde alınacağı, ruhsat tarihinden itibaren de 36 ayda inşaatın teslim edileceği, buna ilave olarak 6 ay opsiyon süresi verileceği, sözleşme imzalandıktan sonra arsa sahiplerince yükleniciye vekalet verileceği düzenlenmiştir. Arsa sahiplerince 21.07.2010 tarihinde yapı denetim sözleşmesi imzalanmış, inşaata 25.08.2010 tarihinde yapı ruhsatı alınmıştır. Ancak yapı denetim firmasının 21.07.2011 tarihinde faaliyetinin durdurulması nedeniyle belediye tarafından inşaat mühürlenerek yapı tatil zaptı düzenlenmiş, arsa sahiplerine ve yükleniciye bu durum 09.09.2011 tarihinde bildirilmiştir. .... Noterliği’nin 12.01.2012 tarih ve ... nolu ihtarı davacı yüklenici, E blokun yapılabilmesi için yerin teslim edilmediği, bu nedenle blokun subasman ve temelinin atılamadığı, ayrıca hiçbir tapu ferağının verilmediği, işlemlerin yapılabilmesi için sözleşme uyarınca verilmesi gereken vekaletnamenin de verilmediği belirtilerek 15 gün içinde verilmesi talep edilmiş, davalı arsa sahipleri .... Noterliği’nin 03.02.2012 tarih ve ... yevmiye numaralı karşı ihtarı ile inşaatın mühürlendiğini, işlerin durmuş olduğu ve süresinde inşaatın tamamlanamayacağını, inşaat mühürlenmesine rağmen inşaata devam edildiğini, bunun suç olduğunu belirterek sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini belirtmiştir.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, sözleşmeye konu arsayı sözleşmeyi ifaya uygun şekilde teslim etme görevi arsa sahibine aittir. Somut uyuşmazlıkta, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi kurulu raporunda E blokun yapılacağı yerde iki katlı yapının olduğu belirtilmiş, davacı yüklenici ihtarında da bu nedenle E blok inşaatına başlayamadığını belirtmiştir. Böylelikle davalı arsa sahiplerinin sözleşmeye konu yeri teslimde temerrüde düştükleri anlaşılmıştır. Davalı arsa sahiplerince, 25.08.2010 tarihinde yapı denetim sözleşmesi imzalanmış ise de söz konusu firmanın faaliyetinin durdurulması nedeniyle inşaat mühürlenmiş olup, bu durum belediyece 09.09.2011 tarihinde davalı arsa sahiplerine bildirilmesine rağmen arsa sahiplerince yeni bir firma ile sözleşme imzalanmayarak temerrüde düşülmüştür. Davacı yüklenici 12.01.2012 tarihli ihtarıyla sözleşme konusu işlerin yapılabilmesi için vekalet verilmesini talep etmesine rağmen davalı arsa sahipleri söz konusu vekaleti vermedikleri gibi 03.02.2012 tarihli cevabi ihtarla sözleşmeyi feshettiklerini belirtmiştir.
Davacı yüklenici asıl davasında dava dilekçesinde sözleşmenin ifası için yetki talep etmiş, 15.02.2017 tarihli dilekçesi ile davasını tam ıslah ederek sözleşmenin haksız feshi nedeniyle imalat bedeli ve kâr kaybı talep etmiştir. Mahkemece, sözleşmenin feshi nedeniyle müspet zarar kapsamında kâr kaybının talep edilemeyeceği gerekçesiyle bu talebin reddine karar verilmiş ise de; az yukarıda belirtildiği üzere sözleşmenin ifası davalı arsa sahiplerinin kusurlu davranışları nedeniyle yerine getirilemediği, sözleşmenin arsa sahibinin kusuru ile feshedilmesi durumunda kusursuz olan yüklenicinin arsa sahibinden müspet zarar kapsamında kâr kaybını talep edebileceğinin kabulü gerekir.
Davacı yüklenici 15.02.2017 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini tam ıslah ederek arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle tazminat miktarının hesaplanması mümkün olmadığından HMK’nın 107. maddesi gereğince bilirkişi raporundan sonra tamamlanmak üzere 30.000,00 TL kâr mahrumiyeti ile 20.000,00 TL imalat bedeli talep etmiş, 27.06.2019 tarihli dilekçesi ile belirsiz alacak davası olarak açılan davanın sonucunda dava değerinin tespit edildiğini belirterek imalat ve yapılan masraflar toplamı olarak 844.032,00 TL ile k kâr mahrumiyeti olarak da 2.541.088,00 TL olmak üzere toplam 3.385.120,00 TL’nin tahsilini talep etmiş ve tamamlama harcı yatırmıştır.
HMK’nın 107/1 maddesi uyarınca; Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir” düzenlemesi getirilmiştir. Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı yüklenici dava dilekçesini tam ıslah ederek kar mahrumiyeti olarak 30.000,00 TL talep etmiştir. Söz konusu ıslah dilekçesi ile talebini belirsiz alacak olarak nitelendirmiş, 27.06.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile talebini bilirkişi raporu doğrultusunda 2.541.088,00 TL’ye çıkarmıştır. Mahkemece verilen bu ikinci dilekçe ıslah dilekçesi olarak kabul edilmiş ise de verilen ikinci dilekçenin talep edilen kar mahrumiyeti hesabı mahkemenin takdirine bağlı olarak hesaplanacağından bedel artırım dilekçesi olarak kabulü gerekmekte olup, ikinci ıslah dilekçesi olarak kabulü mümkün değildir.
Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamalarında kâr kaybının TBK'nın 480. maddesinin ikinci cümlesi (BK 325) kıyasen kesinti yöntemine göre hesaplanacağı kabul edilmektedir. Buna göre hesaplamanın, dönme zamanında yapılmayan-kalan iş bedeli ya da işe hiç başlanmamışsa iş bedelinin tamamından, işin yapılmaması veya tamamlanmaması nedeniyle yüklenicinin yapmaktan kurtulduğu, işçilik, malzeme, vergi, sigorta, amortisman vs. giderleri ile kalan sürede başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararların düşülmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kurulu raporunda kar kaybı hesabının yerleşik içtihatlara göre yapılmadığı anlaşılmıştır.
Sözleşmeden dönme halinde taraflar karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulur ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmenin fesih ya da dönme suretiyle sona ermesi halinde geriye etkili sonuç doğuracağı yani, sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden, taraflar sözleşme ile üstlendikleri borçlarını ifa etme yükümlülüğünden kurtulacakları gibi, daha önce ifa ettikleri edimleri, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteyebileceklerdir. Ancak yapılan masrafların karşı taraf için zaruri ve faydalı olması durumunda bedeli talep edilebilir. Somut uyuşmazlıkta, mahkemece davacı yüklenicinin yapmış olduğu imalat bedelinin hesaplanması konusunda bilirkişi kurulundan rapor alınmış, davacı yüklenici alınan rapor doğrultusunda 27.06.2019 tarihli dilekçesi ile bu talebini 844.032,00 TL’ye çıkarmıştır. Davacı yüklenici bu talebini de belirsiz alacak olduğunu iddia etmiş ise de, talep edilen imalat bedeli kendisi tarafından yapıldığından alacağının miktarı davacı yüklenici tarafından belirlenebilir olduğundan mahkemece bu talebin belirsiz alacak olarak kabul edilmeyip, 27.06.2019 tarihinde yapılan bedel artırımını ikinci ıslah olarak kabulü doğru olmuş ise de, yapılan imalatların davalı arsa sahipleri açısından faydalı ve zorunlu olup olmadığının değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş; bozma öncesi yargılama aşamasında alınan bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, davacı yüklenici tarafından yapıldığı iddia edilen masrafların sözleşme nedeniyle yapılan faydalı ve zaruri masraflar olup olmadığı, davalı arsa sahiplerinin malvarlığında artı bir değer yaratıp yaratmadığı Yargıtay denetimine elverişli şekilde tespit ettirilerek, yapılan masraflar faydalı ve zaruri değil ve davalı arsa sahiplerinin malvarlığında artı değer yaratmıyorsa davacı yüklenicinin bu talebinin reddine karar verilmesi, zaruri ve faydalı ise ve davalı arsa sahiplerinin mal varlığında artı değer yaratıyor ise yapıldıkları yıl piyasa rayicine göre (piyasa rayiçlerinin içerisinde müteahhit karı ve KDV olduğundan ayrıca eklenmeden) bedelinin tespiti, bozma öncesi bu alacak kalemi ile ilgili yapılan ıslahın dikkate alınması, ayrıca davacı yüklenici haksız fesih nedeniyle kar kaybı da talep ettiğinden kesinti yöntemine göre yüklenicinin fesih sebebiyle yapamadığı sözleşme konusu işlerin geri kalan kısmından dolayı mahrum kaldığı kâr kaybının, öncelikle yapılmayan işin sözleşmenin feshi tarihindeki bedelinin (eser tamamlanmış, borç ifa edilmiş olsaydı yüklenicinin eline geçecek bedel ile sözleşmesine göre yapılan imalât sebebiyle yükleniciye ödenen ya da ödenecek bedel farkı) tespit edilmesi, bulunacak bu bedelden yüklenicinin işi fesih sonucu tamamlayamaması nedeniyle yapmaktan kurtulduğu giderler (malzeme ve işçilik giderlerinden yaptığı tasarruf) ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar, sözleşme bedelinden düşülmek suretiyle yüklenicinin olumlu zarar kapsamındaki kâr kaybının hesaplanması için ek rapor alınması, davalı arsa sahiplerinden bir kısmının yargılama aşamasında sulh oldukları anlaşıldığından sulh sözleşmesi yapan davalı arsa sahiplerinin payına düşen miktarların düşülerek geri kalan davalı arsa sahiplerine payları oranında hükmetmekten ibarettir. İzah edilen eksikliklerin giderilmesi gerekirken isabetsiz gerekçe ile karar verilmesi doğru olmamış hüküm bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesinin asıl davaya ilişkin kararının BOZULMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesinin birleşen davaya ilişkin kararının ONANMASINA,
Dairemizdeki duruşmada asıl davada davacı vekille temsil olunduğundan takdir olunan 28.000,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılar ..., ..., ... ve ... alınarak davacıya verilmesine,
Peşin alınan harçların istek hâlinde temyiz eden davacı ve davalılara iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.05.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
Dava konusu arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi nedeniyle imalat bedeli ve kâr kaybı (müspet zarar) alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesini tam ıslah ederek sözleşmenin haksız feshi nedeniyle imalat bedelini ve müspet zarar kapsamındaki kâr kaybını talep ederek HMK’nın 107. maddesi uyarınca davasını belirsiz alacak davası olarak ıslah ettiğini, 30.000,00 TL kâr kaybı ile 20.000,00 TL imalat bedelinin tahsilini talep ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu alınmasından sonra tekrar tamamlama harcı yatırarak imalat ve yapılan masraflar toplamı olarak 844.032,00 TL ile kâr kaybı olarak da 2541.088,00 TL’nin tahsilini istemiştir.
Dairemizce yerel mahkemece verilen kararın bozma gerekçesinde davacının yüklenici olduğu talep edilen imalat bedeli kendisi tarafından yapıldığından alacağın miktarı davacı yüklenici tarafından belirlenebilir olduğundan mahkemece belirsiz alacak olarak kabul edilmeyip, 27.06.2019 tarihinde yapılan bedel arttırımının ikinci ıslah olarak kabulü doğru görülmüş ve bu yöne ilişkin davacının temyiz itirazı ret edilmiştir.
Sayın çoğunlukla bozma gerekçesindeki görüş farklılığımız müspet zarar kapsamındaki kâr kaybına ilişkin tazminat isteminin belirsiz alacağa konu olup olamayacağı yönündedir.
Belirsiz alacak davası hukukumuza ilk kez 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ile girmiştir. Bu Kanunun 107. maddesi; " (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir." hükmünü içermektedir.
Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek alacak davası açabilmesi belirsiz alacak davası ile mümkündür. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak belirlemesi gerçekten mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz.
Davacı yüklenici inşaat yapımı (eser sözleşmeleri) konusunda uzman şirket tüzel kişiliğine ve tacir sıfatına sahiptir. Ticaret ünvanında da ayrıca şirketin iştigal konusu olarak da emlak işi de yer almaktadır.
Türk Ticaret Kanunu’nun 16. madde hükmü uyarınca tacir sıfatına sahip olan yüklenici yine aynı yasanın 18/2 madde hükmü gereğince ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.
Davacı yüklenicinin yapacağı eserle ilgili sözleşmenin feshi halinde uğrayacağı kâr kaybını tam ve kesin olarak belirleyememesi iş hayatının olağan akışına uygun değildir. Kâr kaybının hesaplanması için yaptığı imalatlara, sözleşmenin feshi nedeniyle yapılmayan imalatlara ilişkin hesaplamaya konu tüm belge ve bilgiler kendisinde bulunmaktadır. Yüklenicinin kâr kaybının hesaplanması için davalının elinde olan ve kendisinde olmayan herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Sözleşme yapılmadan önce basiretli tacir ve konusunda uzman olan yüklenici imalat bedeli, yapacağı eser sonucu kazanacağı kâr miktarını hesaplayarak, bu konuda piyasa araştırması ve incelemesi yaparak sözleşmeyi imzalamıştır.
Tüm bu açıklamalar sonucunda eser sözleşmesi niteliğinde bulunan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan kâr kaybı alacağının davacı yüklenici tarafından davanın açıldığı tarihte talep sonucunun miktarını tam ve kesin olarak belirlemesi her zaman imkan dahilinde olduğundan bu sebeple davanın belirsiz alacak olarak görülerek karar verilmesi mümkün olmayıp davanın belirsiz alacak davası olmadığı dikkate alındığında da davacı yüklenici tarafından sunulan bedel artırımına ilişkin ikinci dilekçenin de ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi gerekir.
HMK’nın 176/2 madde hükmü uyarınca taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvuracaklarından bedel artırımına ilişkin ıslah niteliğindeki ikinci dilekçe dikkate alınmaksızın mahkemece davacı yüklenici lehine hükmolunacak kâr kaybına yönelik tazminat miktarının 30.000,00 TL’yi geçmemek üzere hüküm kurulması gerekir. Bu nedenle sayın çoğunluğun tüm bozma gerekçelerine katılmakla birlikte kâr kaybına ilişkin tazminat isteminin belirsiz alacak olarak kabulüne yönelik görüşüne katılamamaktayız.