Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2012/16815 E., 2011/11202 E. ve 2012/188 E. sayılı kararları
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 21.01.2013 tarihli, 2012/16815 E., 2013/551 K. sayılı kararı, 21.12.2011 tarihli, 2011/11202 E., 2011/15204 K. sayılı kararı ve 05.03.2012 tarihli, 2012/188 E., 2012/3401 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
6. Hukuk Dairesi
2012/16815 E., 2013/551 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ortaklığın giderilmesi
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ortaklığın giderilmesi davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, bir adet taşınmazdaki paydaşlığın aynen taksim edilerek giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile dava konusu 892 parsel sayılı taşınmazın paydaşlar arasında yapılan taksim sözleşmesi gereği aynen taksim edilerek paydaşlığın giderilmesini istemiştir. Davalı açılan davayı kabul ettiğini, paydaşlığın taksim sözleşmesi gibi aynen taksim edilerek giderilmesini talep ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir taksim sözleşmesi olduğundan ve bu paylaşım sözleşmesine göre tescil davası açılması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.
Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.
Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir.
Olayımıza gelince; dava konusu 892 parsel sayılı taşınmaz taraflar arasında 1/2 oranında paylı mülkiyet hükümlerine tabi olarak tapuya kayıtlı iken adı geçen paydaşlar 14.11.2011 tarihinde Konya 1.Noterliğinde düzenlenen rızai taksim sözleşmesi ile taşınmazı iki parçaya bölmüş ve her bir paydaşın yerlerini taksim sözleşmesine ekli krokide göstermişlerdir. Taşınmazın paylı mülkiyete tabi olduğu hallerde paydaşlar arasında yapılan taksim sözleşmesi hukuken bir sonuç doğurmaz. Bu nedenle, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda taşınmazın taksiminin mümkün olup olmadığının fen bilirkişisi aracılığı ile mahallinde yapılacak keşif sonucu saptanması, aynen taksime uygunluğunun saptanması halinde mahkemece fen bilirkişiye düzenlettirilerek krokinin taşınmaz belediye sınırları içindeyse Belediye Encümenine, belediye sınırları dışında ise İl İdare Kurulu'na gönderilerek imar mevzuatı gereği aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığı sorularak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
6. Hukuk Dairesi
2011/11202 E., 2011/15204 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ortaklığın giderilmesi
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı ortaklığın giderilmesi davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, bir adet taşınmazdaki paydaşlığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece taraflar arasında fiili taksim bulunduğu bu nedenle tarafların bu hususta tapu iptal tescil davası açabileceklerinden bahisle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Bu nedenle davacının satış suretiyle paylaşma istemesi davalıların aynen paylaşma istemesine engel teşkil etmez.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.
Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz Belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise Belediye Encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, Belediye dışında ise İl İdare Kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliğine göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.
Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir.
Olayımıza gelince, dava konusu taşınmazın paylı ve elbirliği mülkiyetine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı ile davalılar fiili taksim hususunda anlaşmışlardır. Mahkemece taşınmaz başında fen bilirkişisi maarifetiyle keşif yapılarak tarafların fiili kullanımı ve paylaşımı nazara alınarak taşınmazın aynen taksimin mümkün olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, somut olaya uymayan daire kararına dayanarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 21.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi
2012/188 E., 2012/3401 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Önalım
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, önalım hakkına konu payın iptali ve tesciline ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde , ... Kasabası ... ada ... parselde müvekkilinin 1/3 pay sahibi olduğunu, davalının 28/04/2010 tarihinde ...'den 1/3 hisse, ...'ten 1/3 hisse satın aldığını belirterek davalı tarafından alınan payın önalım hakkı nedeniyle iptalini, müvekkili adına tescilini ve satış bedeli muvazaalı olarak yüksek gösterildiğinden gerçek değerden önalım hakkının tanınmasını istemiştir.
Davalı ise, eylemli paylaşmanın söz konusu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması T.M.K.nun 2.maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Olayımıza gelince; Önalım hakkına konu payın bulunduğu taşınmazdan davalının 28.04.2010 tarihinde 80,000 TL bedelle pay satın aldığı anlaşılmaktadır. Davacının 18.07.2011 tarihli keşifteki beyanında “ Satıştan önce fiilen gelip kardeşlerimle birebir sınır çizmedik. Ancak mahalline gelmeksizin taraflar taşınmazı bildiğinden kısım kısım şifai olarak paylaştık.” şeklindeki beyanı ve mahkemece mahalinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda taraflar arasındaki fiili taksimin zeminde gösterildiği ve bu rapora davacı tarafça karşı konulmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, fiili taksimin bulunduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabul edilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Hükmün yukarda açıklanan nedenle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 05.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.