ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/3581 E., 2021/4063 K. sayılı kararı

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2020/3581 E., 2021/4063 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 01/07/2021 tarihli, 2020/3581 E., 2021/4063 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

4. Hukuk Dairesi

2020/3581 E., 2021/4063 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

MAHKEMESİ : Kırklareli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 01.06.2021 Salı günü davacı asil ... ve davalı vekili Av.... geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı asil ile davalı vekili dinlendikten sonra vaktin darlığından dolayı işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmış olup dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, hayvan ithalatı ile ilgili müsaade aldığını, Ziraat Bankasından 138.000,00-TL ve 178.000,00-TL olmak üzere 2 adet hayvancılık kredisi kullandığını, almış olduğu 20 adede yakın hayvanın hastalıklı olması nedeniyle iade ettiğini, davalının yapmış olduğu denetimde hayvanların çiftlikte bulunmaması nedeniyle vadesi gelmemiş olan tüm hesaplarının 11/04/2012 tarihinde alacak hesabına aktarıldığını, 11/01/2016 tarihinde yapılandırma için müracaat ettiğini, ancak verilen cevapta kredinin vadesi dolmadan takip hesabına aktarıldığının belirtildiğini, kredisinin zamanından önce ve haksız yere kat edilmesi nedeniyle ekonomik olarak prestij kaybettiğini, arazilerinin icradan yok pahasına satıldığını, çiftliği ile ilgili taahhütte bulunmaya zorlandığını, ilk taahhütü ihlal dosyasından beraat ettiğini, sonrasında yeniden geçersiz vekalete dayanarak şikayet edilip 90 gün cezaevinde yattığını, banka müdürünün avukatı ile iş birliği yaparak 18 dönümlük arazisini gerçek değerinin altında sattıklarını ileri sürerek 500.000,00-TL manevi tazminat ile 10.000,00-TL maddi tazminatın icraya aktarılma tarihi olan 11/4/2012 tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile beraber davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, öncelikle zamanışımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, müvekkilinin görev yaptığı kurumu temsilen iş ve işlemler yapmış olduğundan dolayı müvekkiline husumet yöneltilmesinin hatalı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece, yapılan eylemlerde davalının kişisel kastı ve ağır kusuru olduğunun beyan etmesi neticesinde davacının eylem ve faili öğrendiği tarihin, icra takiplerinin başlatıldığı 2012 tarihi olduğu, somut olayda yasada öngörülen uzamış zamanaşımı süresinin uygulanmasını gerektirir herhangi bir durum olmadığı, davaya konu tazminat istemlerinin zaman aşımına uğramış olduğu keza davacı tarafça davanın ispatına yönelik herhangi bir delil bildirilmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilince istinafa başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince verilen ilk kararla; işlemlerin davalının şube müdürü olduğu banka adına yapılmış olduğu, dolayısıyla davalı gerçek kişiye husumet düşmeyeceği, mahkemece pasif husumet yokluğundan dava şartının bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; davacı vekili tarafından anılan kararın temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 24/10/2017 gün, 2017/3618 esas ve 2017/6282 karar sayılı ilamı ile; "...davacının talebinin kredi kullandığı Ziraat Bankası Kırklareli Merkez Şubesinde müdür olarak görev yapan davalının kişisel kusuruna yönelik olduğu, bu nedenle davalıya husumet düştüğü gerekçesiyle bozulduğu ve Bölge Adliye Mahkemesince bozma ilamına uyulmak suretiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine..." karar verildiği; hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 27/11/2018 gün, 2018/3153 esas, 2018/7368 karar sayılı ilamı ile; "...Bölge Adliye Mahkemesinin davanın pasif husumetten reddine dair vermiş olduğu kararın Dairemizce yukarıda yazılı gerekçe ile bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozma doğrultusunda 6100 sayılı HMK'nın 359. ve 360. maddesi gözetilerek yeniden hüküm tesis edilmesi gerekirken davacının istinaf başvurusunun esastan reddi yönünde karar verilmiş olması doğru değildir. Açıklanan nedenlerle sair hususlar incelenmeksizin..." bölge adliye mahkemesi kararının bozulduğu, bölge adliye mahkemesince verilen son kararla; davacının Ziraat Bankasından hayvancılık kredisi kullandığı, yapılan denetimde çiftlikte hayvanların tespit edilememesi nedeniyle tüm hesapların 11/04/2012 tarihinde alacak hesabına aktarıldığı, davacının zarara uğrama nedeni olarak bu eylemi gösterdiği, söz konusu kredinin kat edilmesi ve borcun ödenmesine yönelik olarak 29/05/2012 tarihli yazının davacıya gönderildiği anlaşılmakla mahkeme kararı ve gerekçelerinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.

818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60/2. maddesi (6098 sayılı TBK m.72) gereğince zarara yol açan eylemin, aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Dava konusu olay, olay gününde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde tanımlanan görevi kötüye kullanma suçu niteliğinde olup uygulanacak ceza zamanaşımı süresi, aynı Yasası'nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıldır. Davaya konu borcun banka tarafından 11/04/2012 tarihinde kat edilerek alacak hesabına aktarıldığı, 24/04/2012 tarihinde davacı aleyhine "ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla" takip başlatıldığının anlaşılmasına göre ceza zamanaşımı süresi geçmeden eldeki davanın açıldığı kabul edilmelidir.

Diğer yandan, ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için haksız eylemin suç niteliğinde olması yeterlidir. Ayrıca ceza davası açılması gerekmediği gibi mahkumiyet kararı verilmesine de gerek yoktur.

Şu halde, açıklanan yönler gözetilerek, davalının zamanaşımı savunmasının reddiyle işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda açıklanan nedenle H.M.K'nun 371.maddesi gereğince BOZULMASINA, dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 01/07/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-4-hukuk-dairesinin-20203581-e-20214063-k-sayili-karari