Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2025/2183 E., 2025/6791 K. sayılı kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 01.07.2025 tarihli, 2025/2183 E., 2025/6791 K.??????? sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2025/2183 E., 2025/6791 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu
SAYISI : 2025/1 E.,
Başvurucu Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi'nin 10.05.2024 tarihli, 2024/175 Muh sayılı yazısı ile; ve Çameli Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 09.01.2024 tarihli, 2017/282 Esas, 2018/194 Ek Karar sayılı dosyası ile ... tarafından vesayetin kaldırılması talebinde bulunulduğu, anlaşmalı boşanma kararı ile velayeti kendisine bırakılan annenin 20.11.2017 tarihinde vefatı üzerine Çameli Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/282 Esas-2018/194 Karar sayılı ilamı ile davalı...'ın çocuğa ... olarak atandığını, asıl olanın velayet olduğunu bu nedenle yine ... tarafından Çameli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2020/101 Esas sayılı dosyasında yeniden velayet davası açtığını, bu nedenle velayetin tevdi için açtıkları davanın bekletici mesele yapılarak, sonucunda taleplerinin kabulü ile vesayetin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiği, Mahkemece davanın kabulüne, vesayetin kaldırılmasına, ....'ın vasilik görevine son verilmesine, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, karara karşı davalı .... tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğunu; Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince yapılan istinaf incelemesi neticesinde, Aile Mahkemesince verilecek kararın mahiyetine göre, Aile Mahkemesi dosyasının bekletici mesele yapılarak, Aile Mahkemesince verilecek kararın sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile vesayetin kaldırılması talebinin kabulüne karar verilmesi doğru görülmeyerek kararın kaldırılmasına karar verildiği;
... tarafından açılan velayet davasının yargılaması neticesinde Çameli Asliye Hukuk Mahkemesi'nin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 20.05.2022 tarih 2020/101 Esas, 2022/49 Karar sayılı kararında " ...davanın kabulüne, ...'un velayetinin davacı babasına verilmesine, çocuk ile davalı dedesi arasında kişisel ilişki düzenlenmesine, vesayetin kaldırılması için Çameli Sulh Hukuk Mahkemesine ihbarda bulunulmasına ..." karar verildiğini, davalı...'ın istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 13.09.2022 tarih, 2022/2130 Esas, 2022/1794 Karar sayılı kararı ile; "... vesayet kararı devam ederken velayete karar verilmesinin mümkün olmadığı, davacı babanın Çameli Sulh Hukuk Mahkemesinde vesayetin kaldırılması talebiyle açtığı davanın sonucunun beklenilerek talebe dair yasal düzenlemeler doğrultusunda karar verilmesi ..." gereğine değinilerek kararın kaldırılmasına karar verildiği, ilgili Dairenin kaldırma kararı üzerine dosyanın Çameli Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2022/91 Esasına kaydının yapıldığı ve eldeki vesayetin kaldırılması davasının bekletici mesele yapılmış olduğunun anlaşıldığının görüldüğünü belirterek;
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 13.09.2022 tarih 2022/2130 Esas, 2022/1794 Karar sayılı “kaldırma” kararı ile 6. Hukuk Dairesi'nin 28.03.2024 tarih, 2024/ 1267 Esas, 2024/791 Karar sayılı kaldırma kararı birbirine aykırı hukuki belirtmeler içermekte ve aykırı hukuki sonuçlar doğurmakta olup, ilk derece mahkemelerinde görülen “velayetin tevdi” ve “vesayetin kaldırılması” davalarında mahkemelerin ne şekilde hareket edecekleri hususunda tereddütte yol açtığı gerekçesi ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi arasındaki “hukuki görüş” ve “uygulama” farklılığının giderilmesi, gerektiğinde ilgili Yargıtay Daireleri arasında içtihat farklılıklarının giderilmesi için Yargıtay nezdinde içtihadı birleştirme müessesesine başvurulabilmesi için, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un gereğince Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesini talep etmiştir.
II. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRELERİ BAŞKANLAR KURULU KARARI
1. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu 03.07.2024 tarihli, 2024/6 Uyuşmazlığın Giderilmesi kararı ile; " Talep ihbar kabul edilerek Başkanlığıkca değerlendirilip resen Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu Gündemine alınması ve uyuşmazlığın olup olmadığının değerlendirilmesi uygun görüldüğü, iki daire arasında bekletici mesele yapılması konusunda içtihat aykırılığı oluştuğu, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince Sulh Hukuk Mahkemesinin Aile Mahkemesindeki velayetin tevdii davasını bekletici mesele yapması gerektiği, Antalya BAM 2. Hukuk Dairesince ise Aile Mahkemesinin Sulh Hukuk Mahkemesindeki vesayetin kaldırılması davasını bekletici mesele yapması gerektiği gerekçesiyle ayrı ayrı kaldırma kararları verdikleri, bu nedenle her iki ilk derece mahkemesinin Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasındaki görüş ayrılığı nedeniyle tereddüde düştüklerinin aşikar olduğu, anılan Bölge Adliye Mahkemesi daire kararlarının HMK'nın 353. Maddesinin 1. Fıkrasının a bendi gereği kesin nitelikte verilen kararlardan olduğu, 5235 sayılı Kanunun 35. Maddesinde Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerince verilen kesin nitelikteki (kesin hüküm niteliğindeki değil) uyuşmazlıkların giderilmesini istemek için aranan koşullar gerçekleştiği, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 28.03.2024 tarih ve 2024/1267 Esas, 2024/791 Karar sayılı kararı ile Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 13.09.2022 tarih ve 2022/2130 Esas, 2022/1794 Karar sayılı kararı arasında uyuşmazlık bulunduğuna oy birliği ile karar verilmiştir.
2. Dairemizin 06.11.2024 tarih, 2024/8712 Esas, 2024/8383 Karar sayılı ilamı ile Başkanlar Kurulunca 5235 sayılı Kanunun 35. maddesinin birinci fıkrasının (3) nolu bendi uyarınca kendi görüşleri eklendikten sonra dosyanın gönderilmesi gerektiğini, belirtilen işlemlerin yerine getirilmesi için dosyanın hükmü veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kuruluna Geri Çevrilmesine karar verilmiştir.
3. Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun yukarıda belirtilen tarih ve sayılı kararı ile; 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri hakkındaki Kanunun 35. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendi ile "benzer olaylarda Bölge Adliye Mahkemesi dairelerinin kesin kararları arasında uyuşmazlık bulunması halinde bu uyuşmazlığın giderilmesini kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay Birinci Başkanlığından istemek" Başkanlar Kurulunun görevleri arasında sayılmıştır.
Yukarıda bahsi geçen uyuşmazlığın, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 28.03.2024 tarih, 2024/1267 Esas, 2024/791 Karar sayılı kararında belirtildiği gibi giderilmesi gerektiği görüş ve kanaatine oy çokluğu ile varıldığı, Bölge Adliye Mahkemeleri kararları arasında uyuşmazlık bulunduğuna, 5235 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ilgili bilgi ve belgelerin eklenerek kararın bir suretinin Yargıtay 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.
III. UYUŞMAZLIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
A. Antalya 6. Hukuk Dairesinin 28.03.2024 tarih 2024/1267 Esas, 2024/791 Karar sayılı kararı:
Antalya 6. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen tarih ve sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile vesayetin kaldırılması talebinin kabulüne karar verilmişse de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli olmadığı, Türk Medeni Kanununun 336.maddesine göre boşanma halinde velayet, çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olup velayet hakkı sahibinin ölümü durumunda çocuğun velayeti doğrudan sağ kalan eşe geçmediği, velayet altında bulunmayan çocuk vesayet altına alınır ise de aslolan velayet olup sağ olan babanın velayetin kendisine tevdii hususunda dava açtığı anlaşıldığına göre öncelikle bu davada, babanın velayet görevini layıkıyla yerine getirip getirmeyeceğinin, çocuğun üstün yararı gözetilerek belirlenmesinin gerektiği, Aile Mahkemesince davacının vesayetin kaldırılması için açtığı istinaf incelemesine konu davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ise de; babanın velayetin tevdii hususunda açtığı davada toplanmış ve toplanacak delillere göre yasa hükmü uyarınca aslolanın küçüklerin anne ya da babanın velayeti altında kalması olduğu hususunun da düşünülerek Aile Mahkemesi'nce küçüğün babanın velayeti altında bırakılmasına karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi durumunda istinafa konu dava dosyasında vasiliğin kaldırılmasına karar verilmesinin gerektiği, istinaf incelemesine konu eldeki davada vasiliğin kaldırılmasına karar verilmesi durumunda, babanın açtığı velayetin tevdii davası sonuçlanana kadar küçüğün yasal temsilcisinin bulunmayacağı, velayetin tevdii davasının reddine karar verilmesi durumunda ise küçüğe yeniden ... atanması gerekeceği hususları göz önünde bulundurulması gerekirken Aile Mahkemesi'nce velayet hakkında karar verilmesi için vesayet makamınca vasiliğin kaldırılmasının beklenilmesinin doğru olmadığı, Aile Mahkemesince babanın velayetin tevdii hususunda açtığı davanın sonuçlandırılması, vesayet kararının kaldırılmasına bağlı olmadığı, mahkemece, Aile Mahkemesince verilecek kararın mahiyetine göre bir karar verilmesi gerekeceğinden, Aile Mahkemesi dosyası bekletici mesele yapılarak oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile vesayetin kaldırılması talebinin kabulüne karar verilmesi doğru görülmediği gerekçesi ile ... vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen ek kararının kaldırılmasına, açıklanan şekilde eksiklikler giderildikten sonra bir karar verilmek üzeri dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
B.Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 13.09.2022 tarih, 2022/2130 Esas, 2022/1794 Karar sayılı kararı:
Antalya 2. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen tarih ve sayılı kararı ile "... vesayet kararı devam ederken velayete karar verilmesinin mümkün olmadığı, davacı babanın Çameli Sulh Hukuk Mahkemesinde vesayetin kaldırılması talebiyle açtığı davanın sonucunun beklenilerek talebe dair yasal düzenlemeler doğrultusunda karar verilmesi ..." gereğine değinilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
IV. DEĞERLENDİRME
1.5235 sayılı Kanun'un 35 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) nolu bendi uyarınca, bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulu, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesini kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtaydan isteyebilir.
2.Velâyet; sadece anne ve babaya tanınan, ergin olmayan çocuklarının veya kısıtlanmış ergin çocuklarının kişi varlığına, malvarlığına ve bu iki husus hakkında onları temsiline ilişkin sahip oldukları hakların ve yükümlülüklerin bütününe denir (...: Türk Medeni Kanunu C.2, Aile Hukuku, İstanbul 2002, s. 400). Velayet, çocuk ergin oluncaya kadar onunla ilgili alınması zorunlu kararları alma hususunda veliye sorumluluk yükler ve onları yetkili kılar. Bu bakımdan modern hukukta velayet, bir hak olduğu kadar aslında çocuğun üstün yararının sağlanması bakımından yetki ve sorumluluk da içerdiğinden, hak ve yükümlülüklerin toplamı olarak kabul edilmektedir. Velâyetin nihai amacı, henüz erginliğe ulaşmamış küçüğün, ileride bir yetişkin olarak gelecekteki hayata hazırlanmasını sağlamaktır (... Hukuku Çocuk Haklarının Korunması, 2012 s.220). Velayet bu haliyle sadece anne babayı çocuğa karşı sorumlu kılmayıp aynı zamanda çocuğun iş ve eylemleri nedeniyle dış dünyaya karşı da sorumlu kılar. Bu nedenle 4721 sayılı Kanun’un 344. maddesi, anne ve baba, velayet hakları çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocukların yasal temsilcisi sıfatını taşıdıklarını hüküm altına almıştır.
4721 Sayılı Kanun’un velayet hakkına ilişkin 335. maddesinde, ergin olmayan çocuğun, ana ve babasının velâyeti altında olduğu, yasal sebep olmadıkça velâyetin ana ve babadan alınamayacağın, ... atanmasına gerek görülmedikçe kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve babanın velâyeti altında kalacakları belirtilmek suretiyle evlilik ilişkisi süresince velâyet hakkının ve bu kapsamdaki yetkilerin ortak kullanımına işaret edilmiş; 336. maddesinde evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velâyeti birlikte kullanacağı, ortak hayata son verilmesi veya ayrılık hâlinde hâkimin velâyeti eşlerden birine verebileceği, ana ve babadan birinin evlilik devam ederken ölümü hâlinde velâyetin sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu hüküm altına alınmıştır.
Çocuğun velayeti boşanma kararı ile eşlerden birine verildikten sonra bu eşin ölümüyle velayet kendiliğinden sağ kalan diğer eşe geçmez. Böyle bir durumda; hakim kararıyla velayetin diğer ebeveyne verilmesi veya velayetin sağ kalan ebeveyne verilmesi uygun bulunmadığı taktirde; çocuğa ... atanmak üzere vesayet makamına ihbarda bulunulması gerekir. Bu sürecin sonuna kadar velayet askıda kalır (4721 sayılı Kanun'un 335 inci maddesinin ikinci fıkrası, 337 nci maddesinin ikinci fıkrası).
Vesayet, kişinin devlet tarafından korunmasını, iş ve işlemlerinin atanan ... tarafından yapılmasını sağlayan hukuki müessesedir. Genel anlamda özel hukukta zayıf ve güçsüz durumda olan kişilerin korunmasına yönelik usul ve esasları düzenler. Bu hükümler, kısıtlama sebepleri ile kısıtlanan kişinin hem malvarlıklarının hem de menfaatlerinin korunması amacıyla getirilmiştir. Vesayet altına alınmayı gerektirir sebeplerden birisi olan ve 4721 sayılı Kanun”un 404. maddesinde yer alan “yaş küçüklüğü”ne ilişkin madde düzenlemesine bakıldığında velayet altında bulunmayan her küçüğün vesayet altına alınacağının hüküm altına aldığı görülecektir. Yine aynı maddenin devamında görevlerini yaparlarken vesayeti gerektiren böyle bir hâlin varlığını öğrenen nüfus memurlarının, idarî makamların, noterlerin ve mahkemelerin, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorunda oldukları düzenlenmiştir.
Yine aynı Kanun’un 419. madde düzenlemesinde ise kısıtlanan ergin çocukların kural olarak vesayet altına alınmayıp velâyet altında bırakılacağı düzenlenmiştir.
Kanun koyucu, çocukların korunması amacıyla “velayet” ve velayet altında bırakılmanın mümkün olmaması halinde ise “vesayet” kurumunu düzenlemiştir. Korunması gereken kişinin çocuk olması halinde, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince asıl olanın çocuğun “velayet” altında olması gerektiği, mümkün olmaması halinde vesayet kurumunun değerlendirilmesi gerektiği aşikardır.
3. Hem ulusal mevzuatımız ve hem de taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gereğince dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise, çocukların ebevylerine karşı dahi “yasal temsilci”siz bırakılmamasının gerektiğidir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun “Temel İlkeler” başlıklı 4. maddesinin (b) bendinde, bu Kanunun uygulanmasında, çocuğun haklarının korunması amacıyla çocuğun yarar ve esenliğinin gözetilmesi ilkesinin esas alınacağını hükme bağlamıştır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3. maddesinde, "kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşlarının, mahkemelerin, idari makamların veya yasama organlarının yaptığı ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde çocuğun yararının temel düşünce olduğu...” belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ise, “... çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatının, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa özellikle sağlanacağı...” açıkça ifade edilmiştir.
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 1. Maddesi ile “... sözleşmenin amacının çocukların yüksek çıkarları için haklarını geliştirmek, onlara usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmak...” olduğu belirtilir iken yine aynı sözleşmenin 9. maddesinde, “...bir çocuğu ilgilendiren davalarda iç hukuk gereğince çocukla olan çıkar çatışması sonucunda velayet sorumluluğuna sahip kişilerin çocuğu temsil etme yetkisinden men edildiklerinde mahkemenin bu davalarda çocuk için bir özel temsilci atama yetkisinin bulunduğu; tarafların, bir çocuğu ilgilendiren davalarda adlî merciin çocuğu temsil etmek için başka bir temsilciyi, gerekli olduğu takdirde bir avukatı tayin etmek yetkisine sahip olduğunu sağlama olanağını göz önünde bulunduracakları....” hüküm altına alınmıştır.
O halde, ebeynlerine karşı dahi olsa hiçbir çocuğun, kendisi ile ilgili işlemlerde “temsilcisiz bırakılmaması” nın öncelikli ilke olduğunun kabulü gerekmektedir.
O halde, tüm bu açıklamalar ışığında, velayetin değiştirilmesine ilişkin davanın sonuçlanması, bunun üzerine vesayet kararının kaldırılıp kaldırılmayacağının düşünülmesi gerektiği, aksi durumda öncelikle vesayet kararının kaldırılması ve velayetin değiştirilmesi davasının devam etmesi durumunda, velayetin değiştirilmesi davası sonuçlanana kadar küçüğün yasal temsilcisinin bulunmayacağı, velayetin değiştirilmesi davasının reddine karar verilmesi durumunda ise küçüğe yeniden ... atanmasının gündeme geleceği, bu durumun ise yasal düzenlemelere aykırılık teşkil edeceği anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığının giderilmesine karar vermek gerekmiştir.
V. KARAR
1.Çocuğun yüksek yararı gereğince asıl olanın velayet düzenlemesi olduğu, öncelikle velayet davasının karara bağlanmasının gerektiği; Aile Mahkemesince velayetin değiştirilmesi hususunda açılan davanın sonuçlandırılmasının, vesayet kararının kaldırılmasına bağlı olmadığı, diğer bir değişle çocuğa ... atanması davasının “velayetin değiştirilmesi” davasını bekletici mesele yapmasının gerektiği, aksi halde velayetin değiştirilmesi davası boyunca çocuğun, yasal temsilci korumasından mahrum kalacağı, hatta velayetin değiştirilmesi davasının retle sonuçlanması halinde vesayet kararının kaldırılması nedeniyle yeniden ... atanması için yargılamanın tekraren yapılmasının gerekeceği anlaşılmakla, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri arasındaki uyuşmazlığın belirlenen şekilde giderilmesine,
2. Dosyanın Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kuruluna gönderilmesine,
3. Karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemelerinin hukuk dairelerine bildirilmesi için Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliğine gönderilmesine,
01.07.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.