Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2023/4837 E., 2024/4887 K. sayılı kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 26.06.2024 tarihli, 2023/4837 E., 2024/4887 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
2. Hukuk Dairesi
2023/4837 E., 2024/4887 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/733 E., 2023/224 K.
KARAR : Başvurunun kısmen kabulü ile yeniden esas hakkında hüküm kurma
İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 2. Aile Mahkemesi
SAYISI : 2019/1043 E., 2022/345 K.
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davacı erkek tarafından açılan davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı kadın vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı erkek vekili dava dilekçesinde özetle; evlendikleri tarihten itibaren davalının eve hiçbir katkıda bulunmadığını, evlilik hayatı boyunca ortak hayatın giderlerini davacı karşılamaya çalışırken davalı tarafın çalışmış olduğu iş yerinden almış olduğu ücretleri ortak hayatı için harcamadığını, davalı kadının davacıya cep telefonunu fırlattığını, hatta bir tartışmada yüzüğünü fırlattığını ve ardından valizlerini toplayarak evden çıktığını, evlilik sürecinde sıklıkla boştan bahaneler bulup tartışmalar başlattığını, tartışmalar sonrasında evden valizini toplayarak ayrıldığını, davalı kadının bu tür düzensiz ve anlam verilmeyen davranışları tekrar ettiğini ve dışarıda 3-4 saat kaldıktan sona eve döndüğünü 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı kadın vekili cevap dilekçesinde; tarafların uzaktan akraba olduklarını, 7 aylık sevgililik ve nişanlılık sürecinden sonra severek evlediklerini, davacı erkeğin zaman zaman müvekkiline aslında kendisini hiç sevmediğini, sevmeden evlendiğini, halende sevmediğini söylediğini, davacının müvekkiline ''dayı, keko, kanka'' gibi uygunsuz şekilde hitaplarda bulunduğunu, davacının cinsel ilişkiyi reddettiğini, davacı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, müvekkilini yataktan kovarak diğer odalarda uyumaya zorladığını, müvekkilinin 26 Temmuz 2019 tarihinden beri kovulduğu için baba evinde yaşamaya zorlandığını, davacı erkek tarafından barışma girişiminde bulunulmadığını, müvekkilinin yok sayıldığını, müvekkilinin halen eşini sevdiğini ve boşanmak istemediğini, fakat eğer mahkeme boşanma kararı verecek ise müvekkili için 50.000,00 TL maddî ve 80.000,00 TL manevî tazminat ödenmesine karar verilmesini, müvekkili lehine aylık 1.500,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası belirlenerek her yıl ocak ayında ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, davalı kadının davacı tanığı Mehmet'in ifadesinde geçtiği üzere davacı erkeğe yönelik "Ben babamı aradım. Seni sevmiyorum, babam gelip beni götürecek" şeklinde beyanda bulunarak davacı erkeğe onu sevmediğini söylediği ve evden ayrılarak birlik görevlerini yerine getirmediği, davacı erkeğin ve erkeğin ailesinin kadına hakaret ettiği ve kadını aşağıladığı, tanık beyanları uyarınca erkeğin kadını "keko, dayı, sen çirkinsin ailem seni istemiyor" demek sureti ile aşağıladığı ve erkeğin kadına onu istemediğini söylediği, yalnız bu vakıaların erkeğe kusur olarak yüklenmediği çünkü kadının cevap dilekçesinde davacıyı sevdiğini ve boşanmak istemediğini beyan ettiği, kadının erkeğe yüklediği kusurları affettiği en azından hoşgörü ile karşıladığı, kadının tam kusurlu olduğu, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasının kabulü ile, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca tarafların boşanmalarına, davalının maddî-manevî tazminat ve yoksulluk nafakası istemlerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı kadın vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı müvekkilin boşanmayı istemeyen taraf olduğunu, bu sebeple eşini halen seviyor olmasının da pek tabi bir durum olduğunu, bu sebeple eşinin kusurlarını affetmiş sayılmasının hukukla izah edilir bir yanı olmadığını, yerel mahkemenin sırf bu sebeple davacı eşin tüm kusurlarını yok sayarak, davalı müvekkili tam kusurlu bulması açıkça hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının tümüyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi yönünden istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, ilk derece mahkemesince davalı kadının tamamen kusurlu olduğu gerekçesiyle boşanma kararı verilmiş ise de toplanan delillerden, davacı erkeğin ve erkeğin ailesinin kadına hakaret ettiği ve kadını aşağıladığı, tanık beyanları uyarınca erkeğin kadını "keko, dayı, sen çirkinsin ailem seni istemiyor" demek sureti ile aşağıladığı ve erkeğin kadına onu istemediğini söylediği, davalı kadının ise davacı tanığı Mehmet'in ifadesinde geçtiği üzere davacı erkeğe yönelik "Ben babamı aradım. Seni sevmiyorum, babam gelip beni götürecek" şeklinde beyanda bulunarak davacı erkeğe onu sevmediğini söylediği ve evden ayrılarak birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından ilk derece mahkemesince davacı erkeğe kusur yüklenmemesi doğru görülmediği, boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin ağır kusurlu, davalı kadının ise erkeğe oranla hafif kusurlu olduğu, davalı kadın vekilinin kusura yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kusura ilişkin gerekçesinin düzeltilmesine karar vermek gerektiği, davalı kadın vekilinin tedbir nafakasının miktarına yönelik istinaf talebinin reddi ile mahkemece 18.06.2020 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde takdir edilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına, yasal koşullarının oluştuğu gerekçesiyle kadın lehine aylık 1000,00 TL yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddî tazminat ve 20.000,00 TL manevî tazminata, davalı kadın vekilinin sair istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1-Davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur tespitinin hatalı olduğu, kararın tümü yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
2-Davacı erkek vekili temyiz dilekçesinde özetle; kusur tespitinin hatalı olduğu, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz kanun yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; erkeğin boşanma davasının kabulü şartlarının oluşup oluşmadığı, kusur tespiti, delillerin takdirinde hata edilip edilmediği, tazminatlar, nafakalar noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 6 ncı, 166 ıncı, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci ve 176 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1.Davacı erkek vekili tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı açılan boşanma davasının İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda kadının boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğu kabul edilerek davanın kabulü ile boşanmaya karar verilmiş, karara karşı davalı kadın vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesince boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin, kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle kusura ilişkin gerekçenin düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm tesisi ile kadın yararına kusurlu olduğu belirtilerek kadın lehine maddî ve manevî tazminat ile tedbir ve yoksulluk nafakasına karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
2.4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa somut uyuşmazlıkta dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu durumda davalı kadının boşanmaya sebebiyet verecek bir kusurunun varlığının dosya kapsamından ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı erkeğin ve erkeğin ailesinin kadına hakaret ettiği ve kadını aşağıladığı, erkeğin kadını "keko, dayı, sen çirkinsin ailem seni istemiyor" demek sureti ile aşağıladığı, kadını istemediğini söylediği, böylelikle evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı erkeğin tam kusurlu olduğunun kabulü gerekir.
3. 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinde "evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava açabileceği ve yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru değildir. Çünkü böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer. Diğer taraftan gene böyle bir düşünce tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Öyle ise 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (4721 sayılı TMK md. 166/2). Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenle isteğin reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine. 26.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.