Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2022/4834 E., 2020/1085 E., ve 2017/2960 E. kararları

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 24.12.2024 tarihli ve 2022/4834 E., 2024/8047 K. sayılı kararı, 07.09.2022 tarihli ve 2020/1085 E., 2022/5406 K. sayılı kararı ile 14.02.2018 tarihli ve 2017/2960 E., 2018/1541 K. sayılı kararları
T.C.
Yargıtay
12. Ceza Dairesi
2022/4834 E., 2024/8047 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/781 E., 2021/1025 K.
SUÇ : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
HÜKÜM : İlk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak kurulan beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; katılanlar tarafından temyizi üzerine yapılan ön inceleme neticesinde 5271 sayılı CMK'nın 298/1. maddesindeki temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
I. HUKUKÎ SÜREÇ
İlk Derece Mahkemesince sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan 5237 sayılı TCK'nın 136/1, 43/2, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince katılanların istinaf başvuruları üzerine dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 5271 sayılı CMK'nın 280/1-a ve 303/1-a maddeleri uyarınca İlk Derece Mahkemesinin mahkumiyet kararı kaldırılarak sanığın CMK'nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine, hükmün düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca katılanların temyiz isteminin esastan kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılanların temyiz sebepleri; katılanların kendi hesaplarında yaptıkları paylaşımlarını katılanların rızası hilafına kullanılamayacağına, vesaire ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sanığın olay tarihinde men.dakka.dukka kullanıcı isimli instagram hesabından, katılanların rızası dışında ele geçirmiş olduğu resimleri paylaştığı, 27/04/2020 tarihli araştırma raporları ve ekinde mesaj çıktılarından anlaşılmış olduğu, sanığın eylemini tek hareketle birden fazla kişiye karşı gerçekleştirdiği, sanığın alınan savunmasında üzerine atılı suçu ikrar ettiği, katılanların sanıktan şikayetçi oldukları, dosya kapsamından sanığın üzerine atılı suçu işlediği anlaşılmakla sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, katılanların instagram hesabındaki fotoğrafları kişisel veri kapsamında kabul edilebilir ise de; sanığın resimleri katılan ...'ın internette intagram hesabındaki herkese açık profilinden elde etmesi ve katılanlara ait başkaca kişisel bilgiye yer vermediğinden kendi instagram hesabına koyması nedeniyle hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yaymadan da söz edilemeyeceğinden sanığın mahkumiyetine yönelik karar kaldırılarak, 5271 sayılı CMK'nın 223/2-a maddesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE ve KARAR
TCK'nın 136/1. maddesinde belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK'nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
TCK'nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına ve ikrar içeren savunmaya göre; katılanların bir arada bulunduğu fotoğrafı, katılanların şahsi kullanımındaki instagram hesabından ele geçirdikten sonra yine instagram hesabı olan men.dakka.dukkaaa kullanıcı ismiyle katılanların rızası hilafına paylaşan sanığın, katılanlara ait kamuya açık alanda çekilmiş ve kişisel veri niteliğindeki resimlerini daha önce kendi instagram hesabında yayımlamasının bu resimlerin kişisel veri olma özelliğini değiştirmeyeceği gibi üçüncü kişilere katılanların rızası dışında yayınlama hakkı da tanımayacağı gözetilmeden sanık hakkında zincirleme şekilde verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi,
Hukuka aykırı olup, açıklanan nedenle katılanların temyiz istemi yerinde görüldüğünden Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin kararının 5271 sayılı CMK'nın 302/2. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı CMK'nın 304/2-b maddesi uyarınca bozma kararının içeriği doğrultusunda Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.12.2024 tarihinde karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
12. Ceza Dairesi
2020/1085 E., 2022/5406 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
1- Noter olarak görev yapan sanık ...’un kızı ile mağdur ... arasındaki boşanma davasının devam ettiği dönemde, bir halı mağazası çalışanı olan tanık ...’un, sanığı telefonla arayıp, sanığa, evlilik hazırlıkları esnasında satın alınan halılarla ilgili 2.000 TL’lik borcun ödenmediğini söylediği, sanığın ise borcun ödenmesi için mağdurla kızının bir bankadaki orta hesabına kızı tarafından halı parası açıklamasıyla 2.000 TL yatırılmasından dolayı borcun öncelikle mağdurdan tahsil edilmesi gerektiğini ifade ettiği, tanık ...’un mağdura ulaşabilmek için mağdura ait kimlik bilgileri ile cep telefonu numarasını sanıktan istemesi üzerine, sanığın, Noterliğe başvuruda bulunan ilgililerin kimlik ve adres bilgilerinin elektronik ortamda teyidine imkan veren ve Türkiye Noterler Birliğince tüm noterliklere şifre karşılığında verilen “Kobil” denilen ağ üzerinden, mağdura ait nüfus cüzdanı örneğini ele geçirip, üzerine mağdurun ve mağdurun babasının cep telefonu numaraları ile mağdurun ev ve ... yeri adreslerini el yazısıyla yazdıktan sonra, söz konusu belgeyi ve mağdurla kızının ortak hesabına ilişkin hesap hareketlerini “... beyin dikkatine” notuyla ilgili halı mağazasına faksla gönderdiği iddialarına konu olayda;
Dosyada mevcut ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 29.06.2015 tarihli düşünce örneğindeki; “…Adı geçen notere isnat edilen eylemin noterlik göreviyle ilgisinin bulunmadığı, bu sebeple hakkında kovuşturma yapılmasının 1512 sayılı Kanunun 153. maddesi uyarınca izne tabi olmadığı, genel hükümlere göre işlem yapılması gerektiği…” açıklamalarının aksine, sanık hakkında TCK'nın 136/1, 53/1. maddelerinin uygulanmasının talep edildiği 01.08.2015 tarihli iddianamede, sanığın, noterlik mesleğinin sağladığı kolaylık ve imkanlardan yararlanarak, bir başka anlatımla kendisine görevi gereği verilen şifreyi kullanıp, TCK’nın 137/1-a. maddesi uyarınca görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu işlediğinin iddia edilmiş olması karşısında, 1512 sayılı Noterlik Kanununun 153. maddesi gereğince ... Bakanlığından izin alınması için durma kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, genel hükümlere göre açılan davaya devamla yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
TCK'nın 136/1. madde ve fıkrasında belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, ... bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.07.2017 tarihli, 2017/829-2017/363 ve 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 - 2014/331 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere; TCK'nın 136. maddesinde korunan hukuki değer genel olarak kişilerin özel hayatı ve hayatın gizli alanı, özelde ise kişisel verilerdir. TCK'nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmeli ve hukuka aykırı eylemlere karşı korunmalıdır.
Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; yerel mahkemece, “…herkes tarafından bilinen veya/ve kolaylıkla ulaşılması bilinmesi ve bulunması mümkün olan verilerin TCK 136 maddesi kapsamında (kişisel veri olarak) değerlendirilemeyeceği…” biçiminde, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarına ve Dairemizin istikrar kazanan uygulamalarına aykırı gerekçelere dayalı olarak ve dava konusu edilen mağdura ait verilerin herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler olmadığı da gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 07.09.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
12. Ceza Dairesi
2017/2960 E., 2018/1541 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, Tehdit
Hüküm : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan beraat,
Tehdit suçundan TCK’nın 106/1-2. cümle, 62/1, 52, CMK’nın 231/5. maddeleri gereğince mahkumiyet
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm ile tehdit suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Tehdit suçundan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara yönelik temyiz isteminin incelenmesinde:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı CMK'nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu, aynı Kanunun 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda mercide yanılmanın başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağı nazara alınarak, katılan vekilinin temyiz isteminin, itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi suretiyle CMK'nın 264/2. maddesi uyarınca gereği merciince yapılmak üzere dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
2- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde:
TCK'nın 136/1. maddesinde belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510 esas, 2014/331 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; TCK'nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK'nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur. Bu nedenle herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmektedir. Ancak, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
TCK'nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, kişisel verilerin, üzerinde yazılı olduğu belgenin bulunduğu yerden alınması ya da kaydedilmiş haliyle başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, taşınabilir belleğe veya CD'ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi, böylece istenildiğinde tekrar kullanılabilmesi olanağını sağlayan her türlü faaliyet, kişisel verileri “ele geçirme” kapsamında değerlendirilebilir ise de, kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK'nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına ve ikrar içeren savunmaya göre; sanığın, bir dönem internet üzerinden tanışıp arkadaş olduğu katılanın daha önce kendi facebook hesabında paylaştığı resimleri, katılan ile tartışmaları nedeniyle katılan adına açtığı sahte facebook hesabından katılanın rızası dışında yayınladığı iddia edilen olayda, katılanın gündelik kıyafetler ile kamuya açık alanda çekilmiş ve kişisel veri niteliğindeki resimlerini daha önce kendi facebook hesabında yayımlamasının bu resimlerin kişisel veri olma özelliğini değiştirmeyeceği gibi üçüncü kişilere katılanın rızası dışında yayınlama hakkı da tanımayacağı gözetilmeden sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde sanığın beraatine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 14.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.