ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2022/2963 E., 2024/3486 K. sayılı kararı

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2022/2963 E., 2024/3486 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 01.07.2024 tarihli, 2022/2963 E., 2024/3486 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

12. Ceza Dairesi

2022/2963 E., 2024/3486 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi

SAYISI : 2015/101 E., 2016/450 K.

SUÇLAR : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, kişilerin huzur ve sükununu bozma

HÜKÜM : Mahkûmiyet

TEMYİZ EDENLER : Sanık müdafii, katılan vekili

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma, Onama

Yerel mahkemece sanık hakkında kurulan hükümlerin; sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyizi üzerine yapılan ön inceleme neticesinde, katılan ...'a yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan hüküm yönünden katılan ... vekilinin temyiz hak ve yetkisinin bulunmadığı, diğer istemler yönünden 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesindeki temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, işin esasına geçildi, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Yerel mahkemece sanık hakkında katılan ...'a karşı eylemi nedeniyle kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan 5237 sayılı TCK'nın 123/1, 62, 51/1-3-6-7-8 maddeleri uyarınca 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, katılan ...'e karşı eylemi nedeniyle verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan TCK'nın 136/1, 137/1-a, 43/1, 62, 51/1-3-6-7-8, 53/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan hükmün onanmasına verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan hükmün bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Sanık müdafiinin temyiz sebepleri; usul ve yasaya aykırı karar verildiğine, sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğine, TCK'nın 137/1-a maddesinin uygulanmasının hatalı olduğuna, katılan vekilinin temyiz sebepleri; sanık hakkında hükmedilen hapis cezalarının ertelenmesinin hatalı olduğuna ilişkindir.

III. GEREKÇE VE KARAR

A) Katılan Vekilinin Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçundan Kurulan Hükme Yönelik Temyiz İstemi Yönünden

Sanığın katılan ...'a yönelik işlediği iddia ve kabul edilen olay nedeniyle suçtan doğrudan zarar görmeyen katılan ...'in, temyiz hak ve yetkisinin olmadığı anlaşıldığından, katılan ... vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi gereğince Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle REDDİNE,

B) Sanık Müdafiinin Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçundan Kurulan Hükme Yönelik Temyiz İstemi Yönünden

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- 1412 sayılı CMUK'un 251. maddesine benzer hükümler içeren 5271 sayılı CMK'nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 gün ve 59-39; 01.03.2016 gün ve 216-109; 03.03.2015 gün ve 170-20; 03.06.2014 gün ve 1207-309; 29.01.2013 gün ve 1406-30; 28.04.2009 gün ve 77-111; 29.01.2008 gün ve 193-7; 04.12.2007 gün ve 246-261; 25.04.2006 gün ve 3-124; 06.07.2004 gün ve 138-159 sayılı kararlarında açıkça belirtildiği üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici nitelikte olup, bu kurala uyulmaması hukuka kesin aykırılık oluşturmaktadır.

Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün kurulması ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “son sözün sanığa verilmesi” kuralına uyulmaması hali, gerek “savunma hakkının sınırlandırılamayacağı” ilkesine gerek CMK'nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.

Açıklanan gerekçelerle yargılamanın sanık ...'ın da hazır bulunduğu 12.07.2016 tarihli son oturumunda, önce sanık ...'ın, ardından sanık müdafiinin diyecekleri tespit edilip, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan CMK'nın 216/3. madde ve fıkrasına aykırı olarak, son söz alan tarafın sanık ... olması gerektiği gözetilmeksizin, sanık müdafiinin beyanlarıyla yargılama bitirilmek suretiyle hükmün kurulması ve tefhim edilmesi,

2- Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı Kanun'un 123/1. maddesinde düzenlenen “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçuna ilişkin olduğu, “kişilerin huzur ve sükununu bozma” suçu için TCK'nın 123/1. maddesinde temel ceza miktarının “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan "Basit Yargılama Usulü" başlıklı 251/1. maddesinde yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun'un geçici 5/1-d maddesinde yer alan “01.01.2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas, 2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas, 2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “... basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;

Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun'un 5/1-d maddesinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda 5271 sayılı Kanun'un 251/3. maddesine göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin ve 5271 sayılı Kanun'un 251/3. maddesinde yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 7. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk görülmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, sair yönleri incelenmeyen Bozüyük 1. Asliye Ceza Mahkemesinin kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden açıklanan nedenlerle hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği, Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

C) Sanık Müdafiinin ve Katılan Vekilinin Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme Veya Ele Geçirme Suçundan Kurulan Hükme Yönelik Temyiz İstemleri Yönünden

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin ve katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1412 sayılı CMUK'un 251. maddesine benzer hükümler içeren 5271 sayılı CMK'nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında; “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 gün ve 59-39; 01.03.2016 gün ve 216-109; 03.03.2015 gün ve 170-20; 03.06.2014 gün ve 1207-309; 29.01.2013 gün ve 1406-30; 28.04.2009 gün ve 77-111; 29.01.2008 gün ve 193-7; 04.12.2007 gün ve 246-261; 25.04.2006 gün ve 3-124; 06.07.2004 gün ve 138-159 sayılı kararlarında açıkça belirtildiği üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici nitelikte olup, bu kurala uyulmaması hukuka kesin aykırılık oluşturmaktadır.

Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün kurulması ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “son sözün sanığa verilmesi” kuralına uyulmaması hali, gerek “savunma hakkının sınırlandırılamayacağı” ilkesine gerek CMK'nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.

Açıklanan gerekçelerle yargılamanın sanık ...'ın da hazır bulunduğu 12.07.2016 tarihli son oturumunda, önce sanık ...'ın, ardından sanık müdafiinin diyecekleri tespit edilip, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan CMK'nın 216/3. madde ve fıkrasına aykırı olarak, son söz alan tarafın sanık ... olması gerektiği gözetilmeksizin, sanık müdafiinin beyanlarıyla yargılama bitirilmek suretiyle hükmün kurulması ve tefhim edilmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, sair yönleri incelenmeyen Bozüyük 1. Asliye Ceza Mahkemesinin kararına yönelik sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden açıklanan nedenle hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği, Tebliğnameye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

01.07.2024 tarihinde karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-12-ceza-dairesinin-20222963-e-20243486-k-sayili-karari