YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ'NİN PAYDAŞLAR ARASI ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL İSTEMLERİNE İLİŞKİN KARARLARI
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2014/18018 E., 2016/7480 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından süresinde ve duruşma istemli temyiz edilmiş, yapılan incelemede duruşma istemi değerden reddedilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen ilk karar, davalıların karar sonrası pay satın almak sureti ile taşınmazda paydaş duruma geldikleri, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil yönünden araştırma yapılması yönünde bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bozma gereğinin yerine getirilmediği, tüm paydaşları bağlayan harici ve fiili taksimin mevcut olup olmadığı yönünde keşif yapılarak, denetime elverişli rapor alınması yönünde karar tekrar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece, taşınmazda bulunan binanın fiilen taksim edildiği, her paydaşın kendi dairesini kullandığı, çekişme konusu yapılan dairenin davalılara ait olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu 1317 ada 85 parsel sayılı taşınmaz, 168,32 m2 büyüklüğünde, arsa vasfında olup, üzerinde kat mülkiyeti ve irtifakı kurulmamış bina bulunmaktadır.
Davacı, satın aldığı 1/24 payın, davalıların kullanımında bulunan teras katındaki 19 nolu daireye karşılık geldiği iddiası ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuş, davalılar dava konusu taşınmazda yüklenici eş-babaları ...’ın binayı tamamladığı 1996 yılından beri oturdukları, kaynı-amcaları ....’ın borcundan dolayı satılan 1/24 payın dava konusu daire ile ilgisinin bulunmadığı savunmasında bulunmuşlar, ilk karardan sonra 07/12/2010 tarihinde pay satın alarak taşınmazda paydaş konuma gelmişlerdir.
....İcra Müdürlüğü’nün 1999/1497 talimat sayılı dosya kapsamında bulunan 23/03/2002 tarihli dosya inceleme tutanağında haciz konusunun, 85 parsel sayılı gayrımenkulün 14/336 payı olduğu, dosyada kıymet takdirinin de bu şekilde yapıldığı, ancak mahkemece yapılan kıymet takdirinde kargir apartmanda teras katta 18 nolu daireden bahsedildiği, satış ilanın da bu kıymet takdirine göre tanzim edilerek zuhulen teras katta 18 nolu dairenin satış ilanının hazırlandığı, borçluya ait taşınmazda sadece 14/336 pay mevcut olup, kat irtifakı ve kat mülkiyeti olmadığından satışın bu şekilde yapılması halinde tescilin mümkün olmaması nedeniyle satışın düşürülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının teras kattaki daireyi değil, taşınmazda 14/336 (1/24) pay satın aldığının kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, Dairenin ikinci bozması sonrası alınan 15/04/2014 tarihli bilirkişi raporunda, binada 19 daire bulunduğu, tapu kaydında 21 paydaş olduğu, fiili taksimi gösteren yazılı belge bulunmadığı, ancak dairelerin sahipleri tarafından kullanıldığı belirtilmiştir. 19 daireye karşılık 21 paydaş bulunduğu gözönüne alındığında, her paydaşa bir daire düşmediği, tüm paydaşları kapsayacak şekilde fiili bir kullanımın bulunmadığının kabulü zorunludur.
Ayrıca, dava tarihi itibari ile davalılar paydaş olmayıp, 3.kişi konumundadırlar. Davacı, 18/09/2009 tarihinde pay satın almış ve davalılara 15/12/2009 tebliğ tarihli ihtarda bulunarak 10 gün içerisinde taşınmazın terk edilmemesi halinde ecrimisil isteği ile birlikte yasal yollara başvurulacağını bildirmiştir. Dolayısıyla davalı taraf ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 10 gün sonrasına tekabül eden 25/12/2009 ile dava tarihi olan 15/02/2010 tarihine kadar olan dönem için ecrimisilden sorumlu tutulmalıdır.
Hâl böyle olunca, tüm paydaşları kapsayan fiili taksimin olmadığı gözetilerek davalıların paya vaki elatmalarının önlenmesine, 25/12/2009-15/02/2010 dönemine ilişkin hesaplanacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2014/18018 E., 2016/7480 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından süresinde ve duruşma istemli temyiz edilmiş, yapılan incelemede duruşma istemi değerden reddedilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arası elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen ilk karar, davalıların karar sonrası pay satın almak sureti ile taşınmazda paydaş duruma geldikleri, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil yönünden araştırma yapılması yönünde bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bozma gereğinin yerine getirilmediği, tüm paydaşları bağlayan harici ve fiili taksimin mevcut olup olmadığı yönünde keşif yapılarak, denetime elverişli rapor alınması yönünde karar tekrar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada mahkemece, taşınmazda bulunan binanın fiilen taksim edildiği, her paydaşın kendi dairesini kullandığı, çekişme konusu yapılan dairenin davalılara ait olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu 1317 ada 85 parsel sayılı taşınmaz, 168,32 m2 büyüklüğünde, arsa vasfında olup, üzerinde kat mülkiyeti ve irtifakı kurulmamış bina bulunmaktadır.
Davacı, satın aldığı 1/24 payın, davalıların kullanımında bulunan teras katındaki 19 nolu daireye karşılık geldiği iddiası ile elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteminde bulunmuş, davalılar dava konusu taşınmazda yüklenici eş-babaları ...’ın binayı tamamladığı 1996 yılından beri oturdukları, kaynı-amcaları ....’ın borcundan dolayı satılan 1/24 payın dava konusu daire ile ilgisinin bulunmadığı savunmasında bulunmuşlar, ilk karardan sonra 07/12/2010 tarihinde pay satın alarak taşınmazda paydaş konuma gelmişlerdir.
....İcra Müdürlüğü’nün 1999/1497 talimat sayılı dosya kapsamında bulunan 23/03/2002 tarihli dosya inceleme tutanağında haciz konusunun, 85 parsel sayılı gayrımenkulün 14/336 payı olduğu, dosyada kıymet takdirinin de bu şekilde yapıldığı, ancak mahkemece yapılan kıymet takdirinde kargir apartmanda teras katta 18 nolu daireden bahsedildiği, satış ilanın da bu kıymet takdirine göre tanzim edilerek zuhulen teras katta 18 nolu dairenin satış ilanının hazırlandığı, borçluya ait taşınmazda sadece 14/336 pay mevcut olup, kat irtifakı ve kat mülkiyeti olmadığından satışın bu şekilde yapılması halinde tescilin mümkün olmaması nedeniyle satışın düşürülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının teras kattaki daireyi değil, taşınmazda 14/336 (1/24) pay satın aldığının kabulü gerekmektedir.
Öte yandan, Dairenin ikinci bozması sonrası alınan 15/04/2014 tarihli bilirkişi raporunda, binada 19 daire bulunduğu, tapu kaydında 21 paydaş olduğu, fiili taksimi gösteren yazılı belge bulunmadığı, ancak dairelerin sahipleri tarafından kullanıldığı belirtilmiştir. 19 daireye karşılık 21 paydaş bulunduğu gözönüne alındığında, her paydaşa bir daire düşmediği, tüm paydaşları kapsayacak şekilde fiili bir kullanımın bulunmadığının kabulü zorunludur.
Ayrıca, dava tarihi itibari ile davalılar paydaş olmayıp, 3.kişi konumundadırlar. Davacı, 18/09/2009 tarihinde pay satın almış ve davalılara 15/12/2009 tebliğ tarihli ihtarda bulunarak 10 gün içerisinde taşınmazın terk edilmemesi halinde ecrimisil isteği ile birlikte yasal yollara başvurulacağını bildirmiştir. Dolayısıyla davalı taraf ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 10 gün sonrasına tekabül eden 25/12/2009 ile dava tarihi olan 15/02/2010 tarihine kadar olan dönem için ecrimisilden sorumlu tutulmalıdır.
Hâl böyle olunca, tüm paydaşları kapsayan fiili taksimin olmadığı gözetilerek davalıların paya vaki elatmalarının önlenmesine, 25/12/2009-15/02/2010 dönemine ilişkin hesaplanacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2014/17366 E., 2016/6902 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Asıl davada davacı; paydaşı olduğu olduğu 112 Parsel sayılı taşınmazda kendisine ve davalı paydaşa ait seralar olduğunu, davalıya ait seradan gelen yağmur suları öncesinde taşınmazın sınırında yer alan ve kesik olarak tabir edilen dereye akarken davalının eski seranın yerine istikametini değiştirerek yeni sera kurması ve serasının eteklerini toprak ile yükseltip naylon sererek korumaya çalışması nedeniyle davacıya ait seradaki ürünlerin zarar görme tehlikesi doğduğunu, bunun yanında davalıya ait limon ağacının dallarının serasına girecek kadar uzadığını ayrıca paydaşı olduğu davalının ise kayden ilgisinin bulunmadığı 174 parsel sayılı taşınmaza davalının beton dökmek suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, serasının zarar görmesini engelleyici tedbirlerin alınması, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiştir.
Birleştirilen davada davacı; paydaşı olduğu 112 parsel sayılı taşınmazın kullanımına yönelik paydaşlar arasında rızai taksim sözleşmesi düzenlendiğini davalı paydaşın ise bu taksim sözleşmesi düzenlendikten sonra paydaş olduğunu ancak taksim sözleşmesine uymayarak kullanımındaki bölüme sera kurmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, eltamanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl dava müdahalenin keşfen saptandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişme konusu limon ağacının dalları davalı tarafından kesildiğinden bu konudaki istek hakkında karar verilmesine yer olmadığına, birleştirilen davada eltamanın önlenmesi isteğinin kabulüne karar verilmiş, ecrimisil isteği hakkında ise olumlu, olumsuz bir karar verilmemiştir.
Karar, asıl davanın davacısı (birleştirilen dava davalısı) tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi ...'in raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle; çekişme konusu taşınmazın narenciye bahçesi niteliği ile davacı, davalı ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, Türk Medeni Kanunu'nun 695. maddesi uyarınca yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda paydaşların yaptıkları düzenleme ve aldıkları kararlar ile mahkemece verilen kararların sonradan paydaş olan veya pay üzerinde ayni hak kazanan kimseleri de bağlayacağı, taşınmazlarda yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin kararların sonradan paydaş olan veya pay üzerinde ayni hak kazananları bağlaması için, bunların tapu kütüğüne şerh edilmesi gerektiği, tapu kütüğünde taksim krokisine ilişkin şerh olmadığından davalıyı bağlamayacağı, ancak; birleştirilen davada davalı ... TMK'nun 695. Maddesine göre taksim krokisi ile bağlı değil ise de yapılan keşif sonucu fen bilirkişisince dosyaya sunulan 20/03/2104 tarihli denetime elverişli ek raporda taksim krokisinin paftasına uyduğu, davalı ve davacının kullanımlarının taksim krokisine uygun olduğu böylece davalı ...'ın çekişmeli 112 parsel sayılı taşınmazdan pay satın aldıktan sonra yeni bir fiili kullanım biçiminin oluştuğu buna göre de çekişmeli bölümün davacı ...'in kullanımına bırakıldığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğrudur. Her ne kadar; mahkemece, davacı ...'in ecrimisil isteği yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş ise de temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi yapılmamıştır.
Davalı ...'ın temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 4.00.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 06.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2013/13564 E., 2013/17921 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ECRİMİSİL
Yanlar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davaların, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleşen dava paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 10674 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazda davacı ve davalıların dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları, taşınmazda kat mülkiyeti veya kat irtifakının kurulu olmadığı, davacının taşınmaz üzerindeki yapının 3. kat sağ tarafındaki daireyi satın aldığını, ancak davalıların işgalinde olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı, mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın eksik araştırma nedeniyle bozulduğu, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda ve 26.10.2011 tarihinde mahallinde yapılan keşif sonucunda dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerindeki yapıda 12 bölümün mevcut olup, dava konusu yerin 3. normal kat ve krokide sarı renkle gösterilen bölüm olduğu ve taşınmazda davacının kullandığı veya kullanabileceği herhangi bir bölümün bulunmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; Daire’in 24.12.2009 tarihli ve 2009/11562-13807 E.K. sayılı önceki bozma ilamında da açıklandığı üzere, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli davalarda tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi veya özel bir parselasyon planı bulunup bulunmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın Türk Medeni Kanunu'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.
Somut olaya gelince; bozmadan sonra yapılan keşif sonucunda dosyaya ibraz edilen 07.02.2012 tarihli bilirkişi raporu ve krokiden; çekişme konusu taşınmazda tüm paydaşları kapsayan harici taksim veya fiili bir kullanma biçimi oluşmadığı anlaşıldığına göre uyuşmazlığı paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Bu durumda davacının taşınmazda kullandığı veya kullanabileceği bir bölüm bulunmadığı gözetildiğinde; çekişmeli bölüm yönünden davacının payına yönelik olarak elatmanın önlenmesi ve ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2010/12279 E., 2011/2624 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2010
NUMARASI : 2009/96-2010/497
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, çekişme konusu 64 ayrı taşınmazda davalılarla birlikte kayden paydaş olduğunu, taşınmazların tamamını davalıların tasarruf ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece;"dosya içeriğinden, toplanan delillerden çekişmeli 658, 659, 660, 717, 718, 719, 720, 721, 722, 723 parsel sayılı taşınmazların davacı ya da miras bırakanının ilgisi bulunmadığı anlaşıldığına göre, anılan parsellere yönelik davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı ancak çekişmeli diğer taşınmazlar yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle" bozulmuş, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08.3.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat M.U.ile temyiz edilen vekili Avukat M.M. K.geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, paydaşlar arasında çaplı taşınmazlardaki paya vaki elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, daha önce davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen kararın; "... çekişme konusu 658, 659, 660, 717, 718, 719, 720, 721, 722 ve 723 parsel sayılı taşınmazların davacı ya da miras bırakanının ilgisi bulunmadığı gözetilerek anılan parsellere yönelik davanın reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı, dava konusu diğer taşınmazlar yönünden hükme yeterli bir araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı" gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karşın bozma gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Yargıtay bozma ilamına uyulmakla orada işaret edilen, benimsenen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve değerlendirme yapılması usuli kazanılmış hakkın kaçınılmaz bir gereğidir.Ayrıca; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazlar yönünden yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte önceki bozma ilamı da gözetilmek suretiyle hükme yeterli bir araştırma ile mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla keşif yapılarak, hangi taşınmazı hangi paydaşın tasarruf ettiğinin saptanması her bir paydaşın zeminde kullandığı yerin infaza elverişli rapor ve krokiye yansıtılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma gereği yerine getirilmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 08.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2014/15495 E., 2016/3325 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...'ın kayden malik olduğu 483 parsel sayılı taşınmazda kardeşleri davalılar ve dava dışı diğer kardeşleri ile veraseten iştirak halinde paydaş olduklarını, aralarında yaptıkları taksim sözleşmesi gereği taşınmazın tam ortasında bulunması gereken 6 metre genişliğindeki yolu davalıların kapatarak müdahale ettiklerini ileri sürerek, davalılar tarafından kapatılan yolun taksim anlaşması gereği yeniden açılarak geçit hakkı kurulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu yerin yol olarak ayrılmadığını, aralarında taksim sözleşmesi yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava her ne kadar geçit hakkı tesisine ilişkin açılmış ise de niteliği gereği mirasçılar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olduğu, mirasçılardan dava dışı ...'nın taksim sözleşmesinde imzası bulunmadığından sözleşmenin geçersiz olduğu, mirasçılar arasında uzun süreli kullanım oluşmadığı, dava konusu yerde davacının miras payı oranında hakkının bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 483 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıtlı olduğu, kayıt malikinin ölümüyle bu yere dava dışı mirasçılar ile birlikte tarafların irs'en (miras yoluyla) paydaş oldukları, davacının, paydaşlar arasında yapılan taksim anlaşması gereği taşınmaz ortasında bulunması gereken yola davalının müdahale ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince; taşınmazda irsen paydaş olan tüm maliklerin yukarıda değinildiği anlamda aralarında harici bir taksim olgusunun bulunduğu kanıtlanamadığı gibi, tüm paydaşları bağlayıcı biçimde fiili bir kullanım tarzının gerçekleştiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Davacının, taşınmazda kullandığı yer bulunduğuna ve çaplı taşınmazda belirli bir yeri kullanan paydaşın diğer paydaş aleyhine elatmanın önlenmesi davası açamayacağına, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın giderilmesi davası açarak çözümleyebileceği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir
Davalılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2009/4347 E., 2009/5345 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADALAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/01/2008
NUMARASI : 2007/32-2008/1
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 9 parsel sayılı taşınmazına davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın müdahalede bulunduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil talebinde bulunmuştur.
Davalı, taşınmazda paydaş olduğunu belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının müdahalesi sabit görülerek, elatmanın önlenmesi isteminin kabulüne; ecrimisilin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 9 parsel sayılı taşınmazda davacının ve dava dışı kişilerin paydaş olup, taşınmazın vasfının bahçeli kargir apartman olduğu ve davalının 2 nolu bağımsız bölümü kullandığı, davadan önce açtığı tescil davaları sonucunda 9 parselde bir kısım payların kendisi adına tesciline karar verildiği, kararların kesinleştiği ve bu suretle oluşan payların 28.01.2008 tarihinde dava dışı N... D... 'a sattığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, 9 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmamış binanın bulunduğu da sabittir. Öyleyse, davalının taşınmazda payı olmasına karşın, karardan sonra payını sattığı ve ecrimisilden sorumlu tutulabilmesi için davalının paydaş olduğu dönemde harici taksimin yada fiili kullanma biçiminin bulunup-bulunmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur.
Türk Medeni Kanununun 688.maddesi hükmüne göre paylı mülkiyet birden çok kimsenin, maddi olarak bölünmüş olmayan birşeyin tamamına belli paylarla malik olmaları halidir. Ayrıca başka türlü belirlenmedikçe paydaşlara ait payların eşit sayılacağı öngörülmüştür.
Hal böyle olunca, taşınmazda tüm paydaşları kapsayan harici taksim yada fiili kullanma biçimi bulunup bulunmadığının saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07.05.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.