ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2025/780 E., 2025/2578 K. sayılı kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2025/780 E., 2025/2578 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 15.05.2025 tarihli, 2025/780 E., 2025/2578 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

1. Hukuk Dairesi

2025/780 E., 2025/2578 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/3287 E., 2024/3054 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 29. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2024/129 E., 2024/447 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava dışı kardeşi ... ... ... ve davalı arasında imzalanan 16.12.2011 tarihli yazılı inanç sözleşmesine istinaden ... ... ve davalının ... isimli bir Şirket kuracaklarının, taşınmazın üzerinde 200.000,00-250.000,00 TL ipotek tesis edilerek kullanılacak kredinin Şirket tarafından ödeneceğinin, ödemeler bittiğinde taşınmazın geri verileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalının protokole aykırı davranarak taşınmaz üzerinde anlaşmadaki miktardan fazla olacak şekilde 900.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettiğini ve krediyi ödemediğini, ödenmeyen kredi nedeniyle taşınmazın alacaklı Halkbank A.Ş. tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satın alındığını, taşınmazın banka tarafından alınmasından önce açılan 2014/172 Esas sayılı davanın bankaya olan borç nedeniyle reddine dair hükmün kesinleştiğini ileri sürerek taşınmazın aynen davacıya iadesini, olmazsa taşınmazın güncel bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.

2. Davacı vekili 11.12.2019 tarihli dilekçesiyle; taşınmazın cebri satış yoluyla Halkbank A.Ş.'ye satıldığını, Halkbank tarafından da bankanın vekilliğini yapan ... ...'e satıldığını, adı geçen gerçek ve tüzel kişilerin kötüniyetli olduklarını ileri sürerek Halkbank A.Ş. ve ... ...'ün davaya dahil edilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı asıl cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın maliki olmadığından pasif husumeti olmadığını ve kesin hüküm itirazı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.12.2021 tarihli kararı ile; davacının talebi ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/172 Esas, 2016/184 Karar sayılı dosyasındaki talebin aynı olduğu, tarafların davacı ve davalı olduğu, davacının iddia ettiği davalının kredi borcunu ödememesi nedeniyle taşınmazın cebri icra yoluyla satıldığı hususu ve sözleşme şartlarının yerine getirilmediği tespitinin maddi vakıa olarak değişiklik arz etmediği, aynı hukuki sebebe, aynı maddi vakıaya dayanan İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/172 Esas, 2016/184 Karar sayılı ve istinaf edilmeksizin 30.10.2018 tarihinde kesinleşen hükmün eldeki dava açısından kesin hüküm teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

IV. KALDIRMA KARARI VE SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Kaldırma Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 11.03.2024 tarihli kararı ile; dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin keşfen belirlenerek eksik peşin harcın ikmâli gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazın dava tarihinde keşfen belirlenen değeri üzerinden eksik harcın ikmâl edildiği, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/172 Esas sayılı dosyasında davacı ... ve dava dışı inançlı işlemin tarafları olan diğer davacıların aynı talep ile tapu iptali ve tescil isteminde bulundukları, tapu iptali ve tescil şartlarının gerçekleşmediği, sözleşme şartlarının yerine getirildiğinin ispat edilemediği gerekçsiyle davanın reddine karar verildiği ve kararın 30.10.2018 tarihinde kesinleştiği, eldeki dosya ile kesinleşen dosyada davacının talebinin, taraflarının aynı olduğu, davaların aynı maddi vakıalara ve hukuki işlemlere dayandığı, taşınmaz hakkındaki talep sonuçlarının da aynı olduğu gerekçesiyle kesin hüküm dava şartı sağlanmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.

V. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; her davanın açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanacağı, 6100 sayılı HMK'nın 111. maddesi uyarınca asıl talebin esastan reddine karar verilmeden terditli fer'i talebin incelenemeyeceği, kesin hüküm kabul edilen İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/172 Esas, 2016/184 Karar sayılı dosyasında davacının.... ve ... ... ... olduğu, davalının ... ... olduğu, dava sebebi ve konusunun inanç sözleşmesine dayalı olarak 950 ada 82 parseldeki 3 nolu bağımsız bölümün tapu iptali ve tesciline ilişkin olduğu, yargılama sonunda TBK'nın 97. maddesi kapsamında davacının kendi edimini yerine getirmediğinden karşı tarafın edimini yerine getirmesini isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin 30.10.2018 tarihinde kesinleştiği, eldeki davada aynı davacı ...'nin dava sebebi ve konusunun yine 3 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkin olduğu, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/172 Esas, 2016/184 Karar sayılı kararın eldeki dava için kesin hüküm teşkil ettiği, tapu iptali ve tescil istemi usulden reddedildiğine göre terditli bedel isteminin de incelenemeyeceği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davacının kardeşi ... ... ... ile davalı arasında imzalanan 16.12.2011 tarihli inançlı işlem sözleşmesine istinaden davacı ...'nin dava konusu taşınmazının davalıya devredileceği, taşınmaz üzerinde 200.000,00-250.000,00 TL kredi için ipotek tesis edileceğini, kredi tarafların kurduğu Şirket tarafından ödendikten sonra taşınmazın iade edileceğinin kararlaştırıldığı hâlde, protokole aykırı olarak davalının 900.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettirdiğini ve kredi borcunu ödemediğini, bu sebeple taşınmazın alacaklı bankaya cebren satışına neden olduğunu, davacı ...'nin kendine düşen edimi yerine getirdiğini ancak davalının taşınmazı iade etmediğini, terditli bedel istemlerinin değerlendirilmesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasını, İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.

1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verilme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

2. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye "inanan" adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de "inanılan" denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise "inanç konusu şey" olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.

3. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi hâlinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.

4. Taraflar böyle bir sözleşme veya buna bağlı işleme genellikle teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere malvarlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratmak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

5. Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazının kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

6. Diğer bir bakış açısıyla, taşınmazın mülkiyeti inanılana geçmiştir. Taşınmazda, inanarak satanın mülkiyet hakkı kalmadığı gibi, alıcının bu mülkiyet hakkı üzerinde kurulmuş olan bir rehin hakkından söz edilemez. İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. m.). Anılan sözleşmelerde taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini, devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

7. Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi yönünden ispat yükü ilke olarak davacıya düşer. Davacı da bilhassa ödemezlik def'inin şartlarının mevcut olmadığını ispat zorundadır. Davacının ispat edeceği hususlar arasında her şeyden önce davalının borçlandığı edimin mevcut ve muaccel olduğunu, kendisinin borçlandığı edimi gereği gibi ifa ettiğini veya ifasını teklif ettiğini, ifaya hazır olduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı söz konusu hususları ispat edemezse, davalının ileri sürdüğü ödemezlik def'i kabul edilir ve açılmış dava reddedilir. Ancak bu ret sürekli değil geçici niteliktedir.

8. HGK'nın 27.05.2021 tarihli ve 2017/1-1829 Esas, 2021/635 Karar sayılı kararında da, eldeki davanın niteliği gereği TMK'nın 97. maddesindeki koşullar oluştuğunda yani davacının edimini yerine getirmesi durumunda her zamana açılabileceği, bu anlamda kesin hüküm oluşturmayacağı, öncelikle yanlar arasındaki sözleşme uyarınca davacının ödemekle yükümlü olduğu borç miktarının belirlenmesi, ondan sonra belirlenen miktarın mahkeme veznesine depo edilmesi için süre tanınması, edimin yerine getirilmiş olması halinde davanın kabulüne, getirilmemesi halinde ise reddine karar verilmesi gerektiği vurgulanmış olup Dairenin 17.11.2011 tarihli ve 2011/9759 Esas, 2011/11527 Karar sayılı kararında da taraflar arasında daha önceden görülen ve edim yerine getirilmediğinden reddedilen davanın kesin hüküm oluşturmayacağı, Borçlar Kanunu'nun 81. maddesindeki koşullar gerçekleştiğinde her zaman için dava açılmasının mümkün olduğu, önceki kararda verilen süre içinde bedelin yatırılmamış olmasının da mülkiyetin kaybına yol açmayacağı, mahkemece işin esasına girilerek taraflar arasındaki protokollerin değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

9. Aynı inançlı işlem sözleşmesine istinaden ... ..., ve ... tarafından, davalı ... aleyhine İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/172 Esas sayılı dosyasında inançlı işlem nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasının açıldığı, davada davalının protokole aykırı olarak taşınmazlar üzerinde fazladan ipotek tesis ettirip davacıları fazladan borç altına sokmak suretiyle protokole aykırı davrandığı ileri sürülerek dava konusu 3 nolu bağımsız bölümün davacı ...'ye, dava dışı 7 nolu bağımsız bölümün de ... adına tapu iptali ve tescilinin istendiği, davalının savunmasında kredi borçlarının kendisi tarafından değil ... ... tarafından ödeneceğine dair ek protokol sunduğu, tarafların inançlı işleme istinaden bankadan alınacak kredi miktarı ve protokolde belirtilen azami kredi miktarı üzerinde kullanılan kredi taksitlerinin ödemelerinden sorumlu olup olmadıkları, kendilerine düşen edimleri yerine getirip getirmedikleri hususunda ihtilâfa düştükleri, İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.04.2015 tarihli ve 2014/172 Esas, 2016/184 Karar sayılı kararıyla; ... Şirketinin halen bankaya borcu bulunduğu, edimin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacılara TBK 97. maddesi uyarınca borcun ödenmesi için herhangi bir önel verilmediği, kararın istinaf edilmeden 30.10.2018 tarihinde kesinleştiği, eldeki davada, İlk Derece Mahkemesince, daha önce aynı konuda davacılara düşen edimin yerine getirilmemesi gerekçesiyle tapu iptali ve tescil davasının reddine dair önceki kararın kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise de yukarıda zikredilen Hukuk Genel Kurulu kararı ve Daire kararları uyarınca önceden edimin yerine getirilmemesi nedeniyle verilen tapu iptali ve tescil isteminin reddine dair kararın eldeki davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği, zira taşınmazın da dava öncesinde cebri icra yoluyla satılarak el değiştirdiği, bu nedenle eldeki davada işin esasına girilerek taraflar arasındaki protokol şartlarına göre terditli tazminat istemi yönünden değerlendirme yapılması gerekeceği açıktır.

10. Somut olayda; davacı ...'nin kardeşi ve davalı ... arasında imzalanan "Protokol" başlıklı 16.02.2011 tarihli belgeye istinaden ... isimli bir firma kurulacağı, tüm imza yetkilerinin davalıya ait olacağı, ... ...'ün Türk Ekonomi Bankasına olan 230.000,00 TL ana para borçlu kredi taksitlerinin ... firması tarafından ödeneceği, ... ...'ün ablası davacı ... adına kayıtlı dava konusu İstanbul ili, .... ilçesi, ... 950 ada 82 parsel 4 nolu bağımsız bölüm üzerindeki hacizler kaldırılırsa bu taşınmaz üzerine 200.000,00-250.000,00 TL kredi alınarak ...'in bu borcunun kapatılacağı, kredi taksitlerinin ... tarafından ödeneceği, ipotek alınmaz ise krediyi ...'in ödemeye devam edeceği, kredi taksitleri kapatıldığında ipotekli taşınmazların ... ...'e iade edileceğinin, ... ve ...'in ... şirketine %50'şer ortak olacağının kararlaştırıldığı, bu protokole göre davacı ...'nin dava konusu 3 nolu bağımsız bölümü 30.05.2011 tarihinde davalıya sattığı, aynı tarihte taşınmaz üzerine Halkbank Beyazıt şubesi lehine 900.000,00 TL bedelle ipotek tesis edildiği, kredi borçlusunun ... olduğu, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine taşınmazın eldeki dava tarihinden önce 03.08.2018 tarihinde cebri satışla dava dışı Halkbank A.Ş.'ye satıldığı, 01.10.2019 tarihli satış ve ipotek işlemiyle de dava dışı ... ...'e satılmış olduğu, bilindiği üzere tapu iptali ve tescil davalarının dava tarihinde taşınmaza malik olan kişilere karşı açılabileceği, dava konusu taşınmazın dava tarihi öncesinde 03.08.2018 tarihinde dava dışı Halkbank A.Ş.'ye cebri icra yoluyla satıldığından, davalı ...'in tapu iptali ve tescil istemi bakımından pasif husumet ehliyetinin olmadığı, her ne kadar davacı vekilince taşınmazı dava öncesi devraldıklarından bahisle Halkbank A.Ş. ve dava dışı ... davaya dahil edilmek istense de, kanunda öngörülen istisnai haller ve mecburi dava arkadaşlığı dışında kendisine husumet yöneltilen kişi dışındaki dava dışı kişilerin dahili dava yoluyla davaya dahil edilmelerine imkan yoktur.

11. Davacının tapu iptali ve tescil talebi yönünden taşınmaz malikleri aleyhine usulünce açılmış bir davası bulunmadığından, malik sıfatı bulunmayan davalı ... hakkında açılan asıl davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerekirken, kesin hüküm nedeniyle usulden reddi hatalıdır.

12. Hâl böyle olunca, Mahkemece işin esasına girilerek asli talep olan tapu iptali ve tescil talebi yönünden taşınmaz malikleri aleyhine usulünce açılmış bir dava bulunmadığından malik sıfatı bulunmayan davalı ... aleyhine tapu iptali ve tescil istemi yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddi ile davacı tarafından delil olarak sunulan sözleşme hükümlerinin terditli talep olan tazminat istemi yönünden değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddine karar verilmesi isabetsizdir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-15052025-tarihli-2025780-e-20252578-k-sayili-karari