ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2023/4654 E., 2025/3463 K. sayılı kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2023/4654 E., 2025/3463 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 01.07.2025 tarihli, 2023/4654 E., 2025/3463 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

1. Hukuk Dairesi

2023/4654 E., 2025/3463 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/421 E., 2023/637 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2011/519 E., 2018/252 K.

Bölge Adliye Mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararı sonrası verilen karar; davalı ... mirasçıları dahili davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 01.07.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz edilen davacılar ... ve temlik alan davacı ... vd. vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen dahili davalılar gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; mirasbırakan dedeleri ...’ın 84 yaşında vefat ettiğini, babaları olan ...’ın ise muristen önce 26.07.1990 tarihinde öldüğünü, davalı ...'ın da murisin oğlu olduğunu ve tüm mal varlığı ile onun ilgilendiğini, muris ...'ın dava konusu 476, 1120 ve 1121 parsel sayılı taşınmazlarını satış göstermek suretiyle bedelsiz ve muvazaalı olarak davalı ...’a devrettiğini, asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu, davalının 476 parseldeki hissesini diğer davalı ...’a devrettiğini, 12.05.2011 tarihli imar uygulaması sonucunda ise taşınmazın 516 ada 1 ve 515 ada 2 parsellere dönüştüğünü, 1120 numaralı parselin de ifraz sonucunda ... ve ... parsel numaralı taşınmazlar olduğunu, bu taşınmazlardan ... parselin 16.08.2005 tarihinde davalı ...'na satıldığını, davalı ...’ın sürekli olarak murisin yanında kaldığını ve onu etkileyerek taşınmazların muvazaalı şekilde temlikini sağladığını, davalının taşınmazların bulunduğu beldede belediye başkanlığı yaptığını, daha sonra da milletvekili seçildiğini, bunun aile içerisinde nüfuz kullanımını gösterdiğini, davalının kendilerine miras haklarını adil olarak vermediğini, bu taşınmazların varlığından ve muris dedeleri tarafından davalıya satıldığından haberlerinin olmadığını, tapuda gözüken bedel ile gerçek değer arasında belirgin bir fark olduğunu, beldede ... Ağa olarak bilinen murisin maddi durumunun son derece iyi olduğunu, terekesinden satış bedellerinin çıkmadığını, murisin ölmeden 3 yıl önce bu taşınmazları sattığını, satışı yapmasını gerektirecek bir sebep, borç ya da sağlık sorunu olmadığını, bütün taşınmazlarının gerek sağlığında gerekse öldükten sonra davalı tarafından kullanıldığını, satılan taşınmazların yeni maliklerinin de aynı belde de olmaları nedeniyle satışın muvazaalı olduğunu bilmeleri gerektiğini, yapılan satış işlemlerinin tamamının muvazaalı olduğunu ileri sürerek, 1121 parsel, ... parsel, ... parsel, 516 ada 1 ve 515 ada 2 parsel numaralı taşınmazların tapu kayıtlarının hisseleri oranında iptali ile adlarına tesciline, ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL ecrimisilin taşınmazları haksız ve muvazaalı olarak kullanan ...’dan tahsiline, olmadığı takdirde ise taşınmazların rayiç/gerçek bedellerinin hisseleri oranında işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline karar verilmesini istemişler; .... Noterliği tarafından davacı ... ile ... arasındaki 04.01.2018 tarihli alacağın devri sözleşmesi ile temlik alan ... davaya dahil olmuştur.

II. CEVAP

Davalılar ... ve ...; iyi niyetli alıcı olduklarını; davalı ... ise mirasbırakanın amacının paylaştırma yapmak olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlar, davalı ...’nin ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil olmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 27.04.2018 tarihli ve 2011/519 Esas, 2018/252 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların davalı ...'a satışının muvazaalı olmadığı, davacıların da mirasbırakandan bedelsiz olarak edindikleri taşınmazların bulunduğu, paylaştırma kastı ile hareket edildiği, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olmadığı, aynı nedenlerle ecrimisile de hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin 27.04.2018 tarihli kararına karşı süresi içinde davacılar ve temlik alan ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2019 tarihli ve 2018/1118 Esas, 2019/330 Karar sayılı kararı ile; paylaştırma savunmasının kanıtlanamadığı, mirasbırakan tarafından davalı ...’a yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ancak ikinci el konumundaki diğer davalıların iyi niyetli oldukları, ecrimisil istemi yönünden ise davalı ...'ın taşınmazlardan elde ettiği geliri diğer mirasçılara paylaştırdığı, dava tarihine kadar davacıların taşınmazların davalı ... tarafından kullanılmasına itiraz etmedikleri gerekçeleriyle ve ... ile ... arasında düzenlenen alacağın temliki sözleşmesi de gözetilerek davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurmak suretiyle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2019 tarihli kararının süresi içinde dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 23.06.2021 tarihli ve 2019/2440 Esas, 2021/3528 Karar sayılı kararı ile; “ ...Gerçekten de, mirasbırakan ...'ın, oğlu ... lehine yaptığı temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu dosya içeriği ve toplanan delillerle anlaşıldığından, muvazaa olgusu benimsenerek tapu iptali-tescile ve üçüncü kişilere satılan taşınmazlar bakımından tazminata karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Ne var ki; ...'ın eldeki davadan kaynaklanan 1/3 payına düşecek haklarını 04.01.2018 tarihli alacağın devri sözleşmesi ile ...'e temlik etmesi gerekçe gösterilip ... hakkında hüküm kurulmak suretiyle yanılgıya düşülmüştür. Hemen belirtilmelidir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 183. ve devamı maddelerinde düzenlenen ¨alacağın temliki¨ müessesesinde devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan temlikin, koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkından kaynaklanan tapu iptal-tescil ve tazminata yönelik sonuç doğuracağı; başka bir deyişle, mülkiyetin nakline yol açacağı açıktır. Mülkiyetin nakline ilişkin Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri dikkate alındığında, taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikteki 04.01.2018 tarihli temliknamenin yasal olduğunu ve hukuki sonuç doğuracağını söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle, temlik alan ...'in davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemez. Uyuşmazlıkta HMK'nın 125. maddesinin de uygulanması mümkün değildir. Şöyle ki, şekli hukuk alanı olan usul hukuku, kural olarak maddi hukuku takip eder ve maddi hukukun belirlediği hak çerçevesinde yargılama gerçekleşir. Bu sebeple dava konusu yapılan şey, mal, alacak veya hak bakımından maddi hukuk anlamında bir devir söz konusu olmadığında veya görünüşte böyle bir devir ortaya çıkmakla birlikte maddi hukuk bakımından geçersiz sayılır ve dava konusunun devrine ilişkin hükümlerin uygulama alanı bulması mümkün olmayacaktır. Maddi hukukun kabul etmediği veya geçersiz saydığı devre usul hukukunda sonuç bağlanarak hareket edilemez. Örneğin, maddi hukuk bakımından devri mümkün olmayan mal veya hak devredilmiş görünse dahi, dava konusunun devri hükümleri uygulanmamalıdır. Bilindiği gibi, dava hakkı asıl hakka bağlı bir hak olduğundan ancak asıl hakla birlikte kullanılabilir. Hâl böyle olunca, davacılardan ... hakkında da bir hüküm kurulması gerekirken, yukarıda değinilen ilke ve düzenlemeler göz ardı edilerek davada taraf sıfatı bulunmayan ... hakkında hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin kararı bozulmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.11.2021 tarihli ve 2021/1483 Esas, 2021/1561 Karar sayılı kararı ile; HMK’nın 125/2. maddesi uyarınca dava konusunu devralan ...’in huzurunda davanın sonuçlandırılıp, lehine hüküm tesisi kurulmasının doğru olduğu gerekçesi ile önceki kararda direnilmesine karar verilmiş, karar dahili davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dairemizin 02.06.2022 tarihli ve 2022/950 Esas, 2022/4451 Karar sayılı kararı ile; Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının yerinde olmadığı gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu 22.11.2022 tarihli ve 2022/1-851 Esas, 2022/1557 Karar sayılı kararı ile; “... somut olaya gelindiğinde; dava konusu taşınmazlar tapu sicilinde davalılar adına kayıtlı olduğundan söz konusu taşınmazların davacı ... tarafından tapuda bir başkasına devredilmesi olanağı bulunmamaktadır. Ancak, adı geçen davacı bu davadan kaynaklanan tüm hak ve alacaklarının tamamını ...’e devrettiğine dair .... Noterliği tarafından düzenlenen 04.01.2018 tarihli sözleşmeyi dosyaya sunmuş olup, dava tarihinden önce ... tarafından tapuda diğer davalılar ... ile ...’na satışı yapılan taşınmazlar bakımından, bu kişiler iyi niyetli üçüncü kişi kabul edilip kazandıkları mülkiyet hakkı TMK’nın 1023. maddesine göre korunup bu taşınmazlar hakkındaki istem alacağa dönüştüğünden, alacak hakkı nedeniyle temlik alan ... lehine hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de diğer taşınmazlar bakımından tapu sicilinde tasarruf yetkisi bulunmayan davacının yaptığı bu sözleşme ile mülkiyet veya aynî hakkını temlik alana kazandırdığı kabul edilemeyeceğinden, HMK’nın 125/2. maddesinin uygulaması doğru değildir. Bu nedenle, mülkiyetin devri sonucunu doğuracak tapu iptali ve tescil istemi bakımından temlik alan ...’in davacı yerine geçtiği kabul edilerek hakkında hüküm kurulmuş olması yerinde ve isabetli değildir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; paylaştırma savunmasının kanıtlanamadığı, mirasbırakan tarafından davalı ...’a yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu ancak ikinci el konumundaki diğer davalıların iyiniyetli oldukları, ecrimisil istemi yönünden ise davalı ...’nın taşınmazlardan elde ettiği geliri diğer mirasçılara paylaştırdığı, dava tarihine kadar davacıların taşınmazların davalı ... tarafından kullanılmasına itiraz etmedikleri gerekçeleriyle kayıt maliki davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine, dahili davalılar hakkında ecrimisil talebinin reddine, 1121 ve ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne, davalı ... tarafından iyi niyetli üçüncü kişilere devredilen ..., 515 ada 2 ve 516 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise bedelin dahili davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Dahili Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı ...’nin dava konusu 1120 parselde muris ...’den devraldığı hisseye karşılık olarak dava dışı 54 parseldeki hissesini davacıların murisinin de bulunduğu diğer mirasçılara devrettiğini, Bölge Adliye Mahkemesince bu paylaştırma savunmasına itibar edilmemesinin hatalı olduğunu, paylaştırma savunmasının yeterince ve usulüne göre araştırılmadığını, tanık beyanlarının yanlış yorumlandığını, murisin davacıların babaları ...’nın yüklü miktarda borcunu ödediğini ve davacılara oturdukları daireyi satın aldığını, davalı ...’nin murisin vasiyetine uygun olarak dava dışı 54 parsel sayılı taşınmazdan pay almadığını, buradaki miras payını diğer tüm mirasçılara devrettiğini, murisin paylaştırma iradesi bulunduğunu, söz konusu paylaşımın murisçe sağlığında vasiyet edilip ölümünden sonra uygulanmasını istediğini, davalı ... ve diğer mirasçıların da murisin vasiyetini yerine getirdiklerini, paylaştırma savunması değerlendirilirken murisin tüm mal varlığının dikkate alınmadığını, murisin sağlığında hak dengesini gözetir, tüm mirasçıları kapsar şekilde paylaştırma yaptığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ve ecrimisil ile tapu iptali ve tescil istemi kabul edilmediği takdirde bedel isteğine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1913 doğumlu mirasbırakan ...’ın 31.05.1995 tarihinde ölümü ile geriye, 25.09.1985 tarihinde ölen eşi ...’den olma çocukları davalı ..., dava dışı ..., ..., ..., kendisinden önce 1975 yılında ölen kızı ...’in çocukları ..., ..., ..., ..., ... ile kendisinden önce 29.07.1990 tarihinde ölen oğlu ...’dan olma davacı torunları ..., ... ... ve ...’ın mirasçı olarak kaldığı, davalı ...’nin yargılama sırasında 18.04.2016 da ölümü ile geriye eşi Hicran ile çocukları ... ve ’nın mirasçı olarak kaldığı, anılan kişilerin davaya dahil edildiği,

Murisin, dava konusu 476 parsel sayılı taşınmazdaki ¼ payının tamamını 18.06.1986 tarihinde davalı oğlu ...’ye satış suretiyle devrettiği, taşınmazdaki murisin eşi ...’nin ¼ payının da tüm mirasçılarına intikal ettiği, ...’nin bu mirasçıların paylarını temlik aldığı, ayrıca taşınmazın diğer paydaşlarından ¼ payı da hükmen edindiği ve ...’nin taşınmazda toplam ¾ paya sahip olduğu, ...’nin bu payını 14.07.2009 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, davalı ...’nın aynı gün taşınmazın kalan payını da diğer paydaşlardan satın alarak taşınmaza tam malik olduğu, 12.05.2011 tarihli imar uygulaması sonucu 516 ada 1, 515 ada 2 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, 516 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tamamının, 515 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise 12801/37343 payının davalı ... adına tescil edildiği,

Murisin dava konusu ... parsel sayılı taşınmazını 16.10.1989 tarihinde davalı oğlu ...’ye satış suretiyle devrettiği, 10.05.2005 tarihinde taşınmazın ifrazı sonucu ... ve ... parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, ...’nin de ... parsel sayılı taşınmazı 16.08.2005 tarihinde davalı ...’na satış suretiyle devrettiği,

Murisin dava konusu 1121 parsel sayılı taşınmazını 22.05.1992 tarihinde davalı oğlu ...'ye satış suretiyle devrettiği, dava konusu ... ve 1121 parsel sayılı taşınmazların ... adına kayıtlı iken, ...’nin ölümü üzerine 23.05.2016 tarihinde elbirliği mülkiyeti şeklinde mirasçılarına intikalinin yapıldığı anlaşılmaktadır.

Hemen belirtmek gerekir ki; hükmüne uyulan bozma ilamlarında belirtildiği şekilde işlem yapılarak çekişme konusu 1121 ve ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescile, davalı ... tarafından iyi niyetli üçüncü kişilere devredilen ...,515 ada 2 ve 516 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise tazminata karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla, dahili davalıların işin esasına ilişkin sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Dahili davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere; bozma kararına uyulmuş olmakla kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır.

Somut olayda; Hukuk Genel Kurulu’nun 22.11.2022 tarihli ve 2022/1-851 Esas, 2022/1557 Karar sayılı bozma ilamında; dava konusu taşınmazların tapu sicilinde davalılar adına kayıtlı olduğu, söz konusu taşınmazların davacı ... tarafından tapuda bir başkasına devredilmesi olanağı bulunmadığı, ancak, adı geçen davacının bu davadan kaynaklanan tüm hak ve alacaklarının tamamını ...’e devrettiğine dair ... Noterliği tarafından düzenlenen 04.01.2018 tarihli sözleşmeyi dosyaya sunduğu, dava tarihinden önce ... tarafından tapuda diğer davalılar ... ile ...’na satışı yapılan taşınmazlar bakımından, bu kişilerin iyi niyetli üçüncü kişi kabul edilip kazandıkları mülkiyet hakkının TMK’nın 1023. maddesine göre korunup bu taşınmazlar hakkındaki istemin alacağa dönüştüğünden, alacak hakkı nedeniyle temlik alan ... lehine hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de diğer taşınmazlar bakımından tapu sicilinde tasarruf yetkisi bulunmayan davacının yaptığı bu sözleşme ile mülkiyet veya aynî hakkını temlik alana kazandırdığının kabul edilemeyeceğinden, HMK’nın 125/2. maddesinin uygulamasının doğru olmadığı, bu nedenle, mülkiyetin devri sonucunu doğuracak tapu iptali ve tescil istemi bakımından temlik alan ...’in davacı yerine geçtiği kabul edilerek hakkında hüküm kurulmuş olmasının yerinde ve isabetli olmadığı hususları belirtilmiş olmasına rağmen, bozma sonrası yapılan yargılamada Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyulmasına rağmen bozma gereklerinin yerine getirilmediği, yine bozma ilâmına aykırı şekilde 1121 ve ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden temlik alan ... adına iptal-tescil hükmü kurulduğu görülmektedir.

Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2022 tarihli bozma ilâmı gereğince hüküm kurulması gerekirken , bozma ilâmı gereklerinin göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Kabule göre de; yargılama sırasında davalı ...’ın ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiş ve ... adına kayıtlı dava konusu 1121 ve ... parsel sayılı taşınmazların 23.05.2016 tarihinde elbirliği mülkiyeti şeklinde mirasçılarına intikali yapılmış olup ...’a ait Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 18.04.2016 tarihli 2016/325 Esas, 2016/199 Karar sayılı veraset ilâmı gereğince, ...’nin eşi ...’ın miras payının 2/8, çocukları ... ve ...’ın miras paylarının ise 3/8‘er pay olduğu anlaşılmakla, iptal- tescil kararı kurulurken taşınmazlarda dahili davalılar ... ve ...’ın adlarına kayıtlı payların 3/8‘er pay olmasına rağmen, ¾ ‘er pay olarak gösterilmesi de isabetli değildir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Dahili davalılar vekilinin işin esasına yönelik yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine,

2. Dahili davalılar vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönden kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek hâlinde temyiz eden dahili davalılara iadesine,

Temyiz eden dahili davalılar vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

01.07.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20234654-e-20253463-k-sayili-karari