ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2022/6324 E., 2023/2658 K. sayılı kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2022/6324 E., 2023/2658 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 17.05.2023 tarihli, 2022/6324 E., 2023/2658 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

1. Hukuk Dairesi

2022/6324 E., 2023/2658 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

İLK DERECE MAHKEMESİ : (...) Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince 4041 ve 3952 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın reddine, 3637 parsel sayılı taşınmaz yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı ile kardeş olduklarını, vefatından iki yıl öncesine kadar annesinin kendi yanında kaldığını, çocuğu olmadığından kardeşinin çocuklarından birini evlat edinmek istediğini, davalı kardeşinin önceleri vereceğini söyleyerek oyaladığını, ancak çocuk doğduktan sonra vermediğini, bunun üzerine eşinin akrabalardan bir çocuğu evlat edindiğini, bundan sonra davalı kardeşinin kendisi ile arasını bozduğunu çünkü ileride malvarlığı evlat edindiği çocuğa kalacak düşüncesi ile haberi olmaksızın mirasbırakan annesini zorla evine götürdüğünü ve geri yanına göndermediğini, annesini görmesine izin verilmediğini, davalının mirasbırakanı yanına aldıktan sonra mirasbırakana ait dava konusu 4041 ve 3952 parsel sayılı taşınmazlarını ölünceye kadar bakma vaadi senedi ile kendi üzerine geçirdiğini, annesinin ölümü ile durumdan haberdar olduğunu, annesinin bakıma muhtaç olmadığını, vefatından bir hafta kadar önce felç geçirdiğini, yaşlı olduğundan unutkanlığı bulunduğunu, davalının her nasılsa annesini kandırarak tapuya götürüp taşınmazları devraldığını ileri sürerek, haksız ve annesinin haberi olmaksızın hile ve kandırma suretiyle yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesinin iptali ile taşınmazların eski durumuna getirilerek payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemiş, davacı vekili; aşamada sunduğu beyan dilekçesinde, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu bildirmiş, bilahare sunduğu 06.04.2017 tarihli dilekçe ile de, dava dilekçesinde sehven yer almayan 3637 parsel sayılı sayılı taşınmazı da davaya dahil ederek talep sonucunu genişlettiklerini, tenkis yönünden de değerlendirme yapılmasını talep ettiklerini belirtmiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacının davasında hile hukuksal nedenine dayandığını, mirasbırakan ile davacının aynı avluda farklı evlerde yaşadıklarını, davacının eşinin mirasbırakan annesini evden attığını, bu durumu köyde duymayan kalmadığını ve kendisine haber verildiğini, bunun üzerine annesini yanına almaya gittiğini, davacı ve ailesinin de bunu gördüklerini, bu tarihten sonra ölünceye kadar mirasbırakana baktığını, kızı ve damadının da kendisine yardımcı olduklarını, gerekli bakım ve tedavilerden sonra mirasbırakanın kendisini toparladığını ve ölümceye kadar bakma sözleşmelerini yaptıklarını, işlemlerde hile bulunmadığını, böyle bir iddia olmamasına rağmen mirasbırakanın mal kaçırma kastı da bulunmadığını, mirasbırakan adına kayıtlı başka taşınmazlar da bulunduğunu, tarafların özgür iradesi ile bakım karşılığı sözleşme yapıldığını, bakım borcunu yerine getirdiğini, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davanın aldatma nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası olduğu, davacı vekilinin 06/04/2017 havale tarihli dilekçesiyle davayı kısmen ıslah ederek tenkis talebinde bulunduğu, ayrıca dava dilekçesinde yer almayan 3637 parsel sayılı taşınmazın da tenkise tabi tutulmasını talep ettiği, tanıkların hiçbirinin aldatma olgusuna dair somut beyanı, hatta soyut beyanı dahi olmadığı, davacının başkaca bir delil de sunmadığı, davasını ispatlayamadığı, davacı vekili 02/11/2016 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz ve beyan dilekçesinde mirasbırakanın davacıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak taşınmazları devrettiğini ileri sürmüş ise de, usulüne uygun bir ıslah talebinde bulunulmadığı, beyanların iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olarak ileri sürüldüğü, 4041 ve 3952 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davalı ile mirasbırakan arasında karşılıklı edimlere dayanan, geçerli bir sözleşme düzenlendiğini ve taşınmazların davalıya devredildiği, sağlararası karşılıklı edimlere dayanan ölünceye kadar bakma akdi nedeniyle tenkis istenemeyeceği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil ile tenkis talebi yönünden davanın reddine, kısmen ıslah yoluyla talep sonucunun arttırılabileceği, maddi vakıaların değiştirilebileceği, ancak talep sonucuna yeni bir ekleme yapılamayacağı, 3637 parsel sayılı taşınmazın dava dilekçesinde yer almadığı ve 06/04/2017 havale tarihli dilekçeyle talep sonucuna eklendiği gerekçesiyle bu parsel yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B.İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığını, eksik inceleme ve hatalı hukuki değerlendirme ile karar verildiğini, dava dilekçesinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığının açık olduğunu, davalı lehine kazandırmada bulunulan taşınmazlar, geriye kalan taşınmazlarla karşılaştırıldığında nispetsizlik olduğunu, makul ölçülerde olmadığını, mirasbırakanın tasarruf nisabını aştığı, davacının saklı payına tecavüz ettiğinin bilirkişi raporları ile de tespit edildiğini, buna rağmen tenkis talebinin reddedilmesinin hatalı olduğunu, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, yeterli araştırma yapılmadan karar verildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının dava dilekçesinde mirasbırakanın yanında kaldığını, kendisi tarafından bakıldığını, çocuğu olmadığını, bu nedenle evlat edindiğini, mirasbırakandan kalan malın evlatlığa gitmemesi için devredildiğini iddia etmekle muvazaaya dayandığı, ancak ölünceye kadar bakma akdine konu olan 3637 parsel sayılı taşınmaz yönünden ıslah dilekçesi ile tenkis talebinde bulunmuşsa da bu şekli ile yapılan ıslahın yerinde olmadığı, mirasbırakanın davacı oğlunun yanında kaldığı, davacının eşinin darp etmesi ve sokakta kalması üzerine davalı tarafından alınarak evine götürüldüğü, bakıldığı, bakım ediminin yerine getirildiği, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdine konu taşınmazlar dışında başka taşınmazlarının bulunduğu, taşınmazların bakım karşılığında devredildiği, mirasbırakanın mal kaçırma kastının davacı tarafça usulüne uygun olarak kanıtlanmadığı, mal kaçırma kastı olmaması nedeni ile tenkisin yasal koşullarının oluşmadığı, 3637 parsel yönünden usulüne uygun ıslah olmadığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, verilen kararın kabulünün mümkün olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hile (aldatma) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 140. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.

...

(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür."

2. Yine HMK'nın 353/1-b.2. maddesi şöyledir: “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verilir.”

3. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan Safinaz Abraş'ın 10.11.2014 tarihinde ölümüyle geriye mirasçıları olarak davacı oğlu ... ile davalı kızı ... kaldıkları, mirasbırakan Safinaz ve davalı ... arasında ... 2. Noterliği'nin 20.03.2012 tarihli ve 3995 yevmiye numaralı; 07.03.2012 tarihli ve 3325 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde ölünceye kadar bakma akitlerinin yapıldığı, bu akitlere dayanarak dava konusu 3952 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan Safinaz adına kayıtlı iken 29.03.2012 tarihinde; 4041 ve 3637 parsel sayılı taşınmazların 13.03.2012 tarihinde davalı kızı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

2. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığa ilişkin "Davanın ölünceye kadar bakma vaadi senedinin hile ile düzenlenip düzenlenmediği, geçerli olup olmadığının tespiti, geçerli değilse sözleşmeye konu yerlerin tapusunun iptali ile davacının hissesi oranında tapuya kayıt ve tesciline ilişkin olduğunun tespitine" şeklinde hukuki nitelendirilme yapıldığı gözetilerek HMK’nın 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütüleceği, uyuşmazlığın bu hukuki sebep esas alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekeceği kuşkusuzdur.

3. Öte yandan; İlk Derece Mahkemesince hile (aldatma) hukuki nedenine dayalı olarak inceleme yapıldığı, Bölge Adliye Mahkemesince ise, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığından bahisle bu hukuki neden bakımından değerlendirme yapılarak İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirildiğine göre, HMK’nın 353/1-b.2. maddesi uyarınca, gerekçe düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi de doğru değildir.

4. Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince hile (aldatma) hukuki nedeni çerçevesinde tüm dosya içeriğinin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

VI. KARAR:

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının talep hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20226324-e-20232658-k-sayili-karari