ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2022/3341 E., 2022/6617 K. sayılı kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2022/3341 E., 2022/6617 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 12/10/2022 tarihli, 2022/3341 E., 2022/6617 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

1. Hukuk Dairesi

2022/3341 E., 2022/6617 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı, 208, 484, 485 ve 498 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, 498 parselin satışı için akrabası olan dava dışı Av. ...'a vekaletname verdiğini, vekaletnamenin sadece 498 parsel için düzenlendiğini, vekil ile 498 parsel sayılı taşınmazın devrine ilişkin olarak tutanak tanzim ettiklerini, vekil ...’ın da tevkil yolu ile davalı ...'u vekil tayin ettiğini, davalı ...’un vekalet görevini kötüye kullanarak 208 parseli 55.000,00 TL, 484 parseli 5900,00 TL, 485 parseli 5900,00 TL bedel ile diğer davalılara temlik ettiğini ve satış bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek, dava konusu 208, 484 ve 485 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptal ile adına tesciline, aksi halde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 86.200,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... İnş. Taah. .... Müh. Akar. Tur. Tar. ....San ve Tic. Ltd. Şti., hukuken geçerli vekaletname ile temlikin yapıldığını; davalı ..., iyiniyetli 3.kişi olduğu, tarafların niyetini bilecek durumda olmadığını, dava konusu taşınmazı davalılardan ...'den satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşme ve iç ilişkinin 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceği, davacının vekaletnamenin sınırlarını belirtirken yaptığı yanlışlıktan dolayı hak iddia etmesinin mümkün olmadığı, davalı ... ve davalı ... İnş.Tic.Ltd,Şti. ile diğer davalılar yönünden muvazaa iddiasının kabulünü gerektirir hukuki ve fiili bağ bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. TemyizYoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairece ‘‘...208 parselin akitteki bedeli 55.000 TL, olup gerçek bedel 79.624,50 TL alarak saptanmış; ancak gerçek bedelin davalı şirket tarafından ödenip ödenmediği üzerinde durulmadığı gibi yine 484 ve 485 parseller davalı ...'e toplam 20.050 TL'ye satılmış, gerçek değer ise 116.880 TL olarak saptanmış, gerçek bedelin Abdulkadir tarafından ödenip ödenmediği üzerinde de durulmamıştır.

Hal böyle olunca dinlenen davacı tanığı yeniden dinlenerek vekille davalının ilişkisinin belirlenmesi gerektiğinde davalı şirket defterleri üzerinde de inceme yapılarak 208 sayılı parsel bakımından Mahkemece belirlenen gerçek bedelin davalı şirketçe ödenip ödenmediğinin, yine 484 ve 485 sayılı parseller bakımından davalı ...'in ödeme ödeme yapıp yapmadığının açıklığa kavuşturulması, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı saptanırsa 484 ve 485 sayılı parseller bakımından 2. el Cemil'in TMK'nın 1023. maddesi kapsamında iyiniyetli olup olmadığının belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

3.Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemece, davalılardan ... İnş....Tic. Ltd. Şti’nin dosyada mevcut dekontlardan satış bedelini ödemek suretiyle dava konusu taşınmazı satın aldığı, diğer davalı ...'in ise kötüniyetli olduğunun usulünce kanıtlanamadığı gerekçesi ile tapu iotal ve tescil isteminin reddine; davalılar ... ve ... aleyhine açılan davanın ise dava konusu taşınmazların satış bedelinin davalılar ... ve ... tarafından ödendiği savunmasının kanıtlanamadığ gerekçesi ile kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

5.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, tescil taleplerinin reddedilmesinin hatalı olduğunu, vekaletnamede sadece bir parça taşınmazın satışı için yetki verildiğini, davalı ...'un diğer taşınmazları da devrettiğini, taşınmazların gerçek değerinin çok altında bedeller ile temlik edilerek el değiştirdiğini, davalı Şirketin dosyaya ibraz ettiği ödemeye ilişkin belgelere itirazlarının değerlendirilmediğini, dava konusu taşınmazın satış bedeli olduğuna dair dekontta bir açıklama bulunmadığını, satış bedeli olduğu ileri sürelen ödemenin çok düşük olduğunu, davalı ...'in aldığı taşınmazların resmi akitteki değerlerinin yine fahiş derecede düşük olduğunu, bu durumun davalının iyiniyetli olmadığını gösterdiğini, dava konusu 484 ve 485 parsel sayılı taşınmazların değerinin 116.880 TL olarak belirlendiğini ve bu hususun dikkate alınmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

5.2. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle; davacının vekil ...'a dava açmadığını, dava konusu 484 ve 485 parsellerin satış bedelini ödediğini, resmi akitte taşınmazların değerinin düşük gösterildiğini, iyiniyetli olduğunu, kötüniyetli olduğuna dair dosyada delil bulunmadığını, bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın kanıtı olamayacağını, davacı ile dava dışı ... ve davalı ... arasındaki iç ilişkiyi bilmesinin mümkün olmadığını, davacı tarafından ibraz edilen 08.08.2007 tarihli tutanağın her zaman düzenlenebileceğini, bu sözleşmenin 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceğini, eksik inceleme ile maddi gerçek tespit edilmeden karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.2.2. 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, dava dışı ...'ı “... hudutları dahilinde bulunan gayrimenkuldeki hissesinin tamamı veya bir kısmının satışı” için başkalarını tevkil, teşrik ve azle münferiden mezun ve yetkili olmak üzere 04.10.2011 tarihinde vekil tayin ettiği, ...'ın da davacıyı temsilen aynı yetkilerle 06.10.2011 tarihinde davalı ...'u vekil tayin ettiği, davalı ...'un bu vekaletname ile 208 parsel sayılı taşınmazı 29.05.2012 tarihinde 55.000 TL bedelle davalı ... İnşaat... Ltd Şti'ne, 484 parsel sayılı taşınmazı 14.200 TL bedelle, 485 parsel sayılı taşınmazı 5.850 TL bedelle 07.03.2012 tarihinde davalı ...'e, ...'in de dava dışı vekili aracılığıyla 484 parsel sayılı taşınmazı 5.900 TL bedelle, 485 parsel sayılı taşınmazı 14.200 TL bedelle 19.03.2012 tarihinde davalı ...'e temlik ettiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Davalı ...’un diğer davalı ... ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği hususunun davacı tarafından kanıtlandığı ancak son kayıt malikleri davalılar ... ile ... İnşaat... Ltd Şti'nin iyiniyetli oldukları ve 4721 sayılı TMK’nın 1023. maddesi koruyuculuğundan istifade edecekleri gözetilerek tapu iptal ve tescil isteminin reddine, terditli bedel isteminin kabulüne karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı ve davalı ...’in bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.

6.3.3. Davacı ve davalı ...’in diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davacı, dava dilekçesinde öncelikle tapu iptal ve tescile karar verilmesini, bu talebi kabul edilmez ise dava konusu taşınmazların tespit edilecek değerine göre bedele hükmedilmesini istemiş olup, dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak rayiç değerinin esas alınacağı, terditli bedel istemi yönünden ayrıca ıslah yapılmasına gerek olmadığı kuşkusuzdur.

Somut olayda, dava konusu 208 parsel sayılı taşınmazın dava tarihindeki değerinin 93.685,50 TL, 484 parselin dava tarihindeki değerinin 97.410,00 TL, 485 parselin dava tarihindeki değerinin 40.110,00 TL olarak keşfen saptandığı açıktır.

Hal böyle olunca, davalılar ... ve ...’in el ve işbirliği içerisinde olduğu benimsenerek dava kabul edildiğine göre, anılan davalıların terditli bedel isteminden müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları dikkate alınarak hüküm kurulmuş olması doğru ise de; davalı ...’in dava konusu 208 parseli devralmadığı gözetilmeksizin hükmedilen bedelin tamamından sorumlu tutulması doğru olmadığı gibi; davacının terditli bedel istemi yönünden dava konusu taşınmazların keşfen saptanan dava tarihindeki rayiç değerleri üzerinden hüküm kurulması gerekirken, dava dilekçesinde gösterilen değere hükmedilerek yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsizdir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı ... vekillerinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harçların temyiz eden taraflara geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yargitay-1-hukuk-dairesinin-20223341-e-20226617-k-sayili-karari