Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2024/1061 E., 2025/3872 K. sayılı kararı
Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 13.05.2025 tarihli, 2024/1061 E., 2025/3872 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
1. Ceza Dairesi
2024/1061 E., 2025/3872 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2021/1375 E., 2023/398 K.
SUÇ : Olası kastla öldürme
HÜKÜM : İstinaf başvurularının esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz başvurularının esastan reddi ile hükmün onanması
İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286/1. maddesi uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294/1. maddesi gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298/1. maddesi gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.
Sanık müdafiilerinin duruşmalı inceleme talebinin, 7079 sayılı Kanun’un 94. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanun’un 299/1. maddesi gereği takdiren reddine karar verilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.06.2021 tarihli ve 2016/325 Esas, 2021/189 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında olası kastla öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 81/1, 21/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına karar verilmiştir.
2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10.03.2023 tarihli ve 2021/1375 Esas, 2023/398 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik Cumhuriyet savcısının (sanık lehine), katılanlar vekillerinin ve sanık müdafiilerinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280/1-a. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Katılanlar vekillerinin temyiz sebepleri özetle; sanığın doğrudan kastla hareket ettiğine ve olası kast koşullarının oluşmadığına, maktulün çocuk olması nedeniyle sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 82/1-e maddesinin uygulanması gerektiğine, takdiri indirimin uygulanmasına,
2. Sanık müdafiilerinin temyiz sebepleri özetle; sanığın suç işleme kastı ile hareket etmediğine, üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin yeterli ve somut delil bulunmadığına, bilirkişi raporlarının yetersiz ve hüküm kurmaya elverişsiz olduğuna, sanığın taksirle dahi sorumlu tutulamayacağına, beraatine karar verilmesi gerektiğine ilişkindir.
III. ÖN SORUN VE OYLARIN KULLANILMASI (5271 sayılı Kanun'un 229. maddesi)
İnceleme konusu dosyada yapılan müzakere neticesinde Başkan vekili ... tarafından 5271 sayılı Kanun'un 229/1. maddesi uyarınca oyların toplanmasına geçilmiş, sanığın üzerine atılı suçun sabit olduğu oy birliği ile kabul edildikten sonra suçun vasfı hususunda kıdem sırasına göre yapılan oylamada Üye ... eylemin 5237 sayılı Kanun'un 87/4-2. maddesindeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu, Üye ... eylemin aynı Kanun'un 82/1-e ve 21/2 maddelerindeki olası kastla nitelikli öldürme suçunu, Üye ... eylemin aynı Kanun'un 81/1 ve 21/2. maddelerindeki olası kastla öldürme suçunu, Üye ... eylemin aynı Kanun'un 82/1-e ve 21/2. maddelerindeki olası kastla nitelikli öldürme suçunu, Başkan vekili ... ise aynı Kanun'un 87/4-2. maddesindeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunu oluşturduğu görüşüyle oy kullanmışlardır. Bu oylama sonucunda herhangi bir görüşün Kanun'un aradığı şekilde oy çokluğunu sağlayamadığı anlaşılmakla 5271 sayılı Kanun'un 229/3. maddesi uyarınca sanığın en aleyhine olan 5237 sayılı Kanun'un 82/1-e ve 21/2 maddeleri kapsamında olası kastla nitelikli öldürme suçuna ilişkin kullanılan oylar suç vasfı ve yasada öngörülen ceza miktarına göre kendisine daha yakın olan aynı Kanun'un 81/1 ve 21/2. maddelerindeki olası kastla öldürme suçundan yana kullanılan oya eklenmek suretiyle çoğunluk sağlanmış ve sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun'un 81/1 ve 21/2. maddeleri uyarınca olası kastla öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.
IV. GEREKÇE
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından olası kastla gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, dosyada mevcut bilirkişi raporlarının yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğuna, mevcut delillerle mahkumiyet hükmü kurulmasında isabetsizlik bulunmadığı, gaz tüfeği kullanma eğitimi almış polis memuru sanık ...'i olay günü sabah 07.30 sularında Gezi olaylarına müdahale ederken 45 derece eğimle havaya ateş edip düşen fişeğin etkisiyle eylemci grupları dağıtması gerekirken tüfeği düz tutarak ve başını yana eğip hedef gözeterek ateş ettiği, tüfeğin etkili mesafesinin 150 metre olduğu ancak ateş ettiği eylemci grubun 65 metre mesafede bulunduğu gaz fişeğinin yaklaşık 150 gram ağırlığında olduğu yaptığı atışlardan birinin maktul ...'in kafasına saplanarak ölümüne sebebiyet verdiği tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış olup olayın oluş şekli, kullanan silahın öldürücü niteliği sanığın gaz tüfeğini kullanma hususunda eğitimli olduğu halde aldığı eğitimi aykırı davranarak 45 derece eğimli ateş etmesi gerekirken hedef gözetip karşıdaki gruba ateş etmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde yaralama kastıyla hareket etmesinin ötesinde bir kişinin atışlardan dolayı ölebileceğini ön görmesi gerektiği ve olursa olsun düşüncesi içinde hareket ettiği anlaşılmakla sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 87/4. maddesinde düzenlenen kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet verme suçunun oluşmayacağı, polis memuru olan sanık ...'in Gezi olaylarına müdahale ederken 65 metre mesafede bir grubun eylem yaptığını gördüğü ve gaz tüfeği ile bu bölgeye ateş ederek müdahalede bulunduğu sanığın bu eylemini olası kast altında işlediği ve maktul ...'in kafasına saplanan gaz fişeği kapsülünün etkisiyle öldüğünün sabit olduğu, sanığın maktulü öldürme iradesiyle hareket etmediği ve ancak ölüm sonucunu öngördüğü halde ateş edip oluşabileceği kuvvetle muhtemel sonucu kabullendiği yani olası kastla hareket ettiği sabittir. 5237 sayılı Kanun'un 30/2. maddesinde kastın nitelikli hallerinin de kastın kapsamında kaldığı düzenlenmiştir, kastın kapsamında kalan nitelikli hallerde sanığın hataya düşmesi halinde bu hatasından yararlanacağı düzenlenmiştir. Sanık ... kullandığı gaz tüfeği ile ateş ederken karşıda bulunan eylemci grubun içerisinde çocuk olduğunu bilmesini gerektirecek herhangi bir ayırıcı unsur bulunmadığı, vefat eden ...'in çocuk olması nedeniyle 5237 sayılı Kanun'un 82/1-e maddesi gereği öldürmenin nitelikli hali yönünden hata içerisinde bulunduğu anlaşılmakla bu hatasından yararlanmak sureti ile bir kişinin olası kastla ölümünden sanığın sorumlu tutulacağı ancak bu kişinin çocuk olması halinde sanığın 5237 sayılı Kanun'un 30/2. maddesi gereğince sanığın olası kast ile çocuğu değil normal bir insanı öldürmüş gibi cezalandırılması gerektiği bu itibarla sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 82/1-e maddesindeki nitelikli kasten öldürme suçunun oluşmayacağı, bu bağlamda eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği, takdiri indirim hükümlerinin uygulanmasının mahkemenin takdirinde olup dosya kapsamı ile uyumlu şekilde yasal ve yeterli gerekçeler gösterilerek uygulandığı anlaşıldığından, ileri sürülen temyiz sebeplerinin incelenmesinde hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10.03.2023 tarihli ve 2021/1375 Esas, 2023/398 Karar sayılı kararında katılanlar vekilleri ve sanık
müdafiileri tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 229/3. maddesine göre yapılan oylama sonucunda 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy çokluğuyla TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304/1. maddesi uyarınca İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
13.05.2025 tarihinde karar verildi.
II. OYLAMA
(5271 sayılı Kanun'un 229/3. maddesi uyarınca)
KARŞI OY
Dosya kapsamına göre, olay anında polise herhangi bir saldırı, toplu gösteri bulunmadığı, göstericilerin büyük çoğunluğunun çekilmiş olduğu, bu sırada sanık polis ve başka bir arkadaşının yaklaşık 60-70 metre mesafede aralarında ölen ...'in de olduğu sağa sola kaçışmakta olan şahıslara doğru aralıklarla zet tüfeği ile ateş etmekte oldukları, sanığın ortalama 60-70 metre mesafeden kullanım talimatlarına ve verilen eğitime aykırı olarak yere paralel şekilde, ölen ...'i nişan alarak yaptığı, atış sonucunda kafatasına aldığı tüfek kapsülü ile oluşan beyin kanaması nedeniyle öldüğü,Sanığın, öldürme kastı ile hareket ettiğine dair delil bulunmadığı, benzer toplumsal olaylarda zet tüfeği kapsülünün başa isabetinde ölüm değil, yaralanmalar meydana geldiğinin bilinen gerçek olduğu, alınan bilirkişi raporunda sanığın kullandığı zet tüfeğinin 60-70 metre mesafeden yaralama ve öldürmeye elverişli olduğunun belirlendiği anlaşılmıştır.
TCK 27/1. maddesi ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerden KAST OLMAKSIZIN aşılması halinde uygulanabileceği açıktır.
Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlendiği üzere, yaşama hakkı bütün hakların temelidir. Yaşam hakkı kapsamında silah kullanımı yasada belirtilen "yasal savunma veya kamu güvenliği" gibi ististai durumlarla sınırlandırılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre de kolluk silah kullanırken orantılı olarak ve zorunlu hallerde insanı hedef alabilecektir.
Olayımızda, sanığın elverişli silahla, ölüm ve yaralamaya etkili mesafeden, belli açıdan havaya doğru ateş etmesi gerekirken yere paralel olarak ve insanı hedef alarak ateş etmesinin en azından isabet ettiği şahsın yaralanabileceğini öngörüp kabul ettiği, hususunda kuşku ve duraksama bulunmamaktadır.
Diğer bir anlatımla, başka bir seçenek kalmadığında zorunlu olarak tehditin boyutuyla orantılı olarak silah kullanılabileceği, olayımızda herhangi bir silahla saldırı veya toplumsal saldırı bulunmadığı, sanığın bu şekilde ateş etmesinde zorunluluk bulunmadığı gibi herhangi bir orantılı durumda yoktur.
Bu itibarla, sanığın insan öldürme neticesini istediğinden "ölürse ölsün" istek ve kabulünde bulunduğuna dair delil bulunmasa da, silahın elverişliliği ve mesafenin uygunluğu, hedef tayini suretiyle atış ve tüm dosya kapsamına göre, şahsa isabet halinde en azından şahsın yaralanabileceğini öngörüp kabul ettiği hususunda tarafımca tam vicdani kanaat oluştuğundan, sayın çoğunluğun olası kastla öldürmeye ilişkin görüşüne katılmamaktayım.
KARŞI OY
İnceleme konusu yapılan davada hukuki uyuşmazlık konusu yapılan husus sanık hakkındaki eylemin nasıl vasıf kazanacağı yolundadır.
Kamuoyunda gezi eylemleri olarak bilinen süreçte sanık polis memurunun kullanmış olduğu gaz fişeği atan tüfeğin ateşlenmesi sonucunda olay tarihinde 14 yaş 5 aylık olan çocuk ..., aldığı yara ile illiyet oluşacak şekilde suç tarihinden bir süre sonra hayatını kaybetmiştir.
Açılan dava sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi ilgili daire tarafından esastan istinaf istemlerinin reddine karar verilen yerel mahkeme kararına göre sanık ... TCK 81, 21/2, 62 maddeleri uyarınca mahkum edilmiştir. Bu karar lehe ve aleyhe olmak üzere dairemize gelmiş olup tebliğname onama istemektedir.
İncelemesi yapılan dava dosyasında tüm deliller birlikte ele alınıp izlenen görüntüler ve bilirkişi raporları neticesinde sanık ve maktulün bulundukları pozisyon, aralarındaki mesafe, görüş açıları, tanık beyanları, sanığın kullandığı silahın özellikleri ile bu silahın nasıl kullanılacağına yönelik kurallar,
sanığın bu silahı kullanmaya yetkin olması, kullandığı silahın etki mesafesi ve kullanma özellikleri, silahın kullanılması aşamasında artık toplu bir gösteri ya da bir karşı saldırının bulunmadığı ve karşı tarafta artık sadece silahsız olduğu bilinen 5-6 kişinin bulunduğu hususları neticesinde yerel mahkeme tarafından eylemin olası kast altında adam öldürme suçunu oluşturduğu yolundaki vasıflandırma isabetli bulunmuştur.
Ancak gerek 1. Ceza Dairesinin yerleşik uygulaması ve Ceza Genel Kurulunun bunu destekleyen emsal kararları da ( örneğin CGK 25.06.2020 tarih, 2016/1-545 Esas, 2020/316 Karar) dikkate alındığında olası kastın kabulü halinde cezayı netice belirleyeceğine göre olası kastın kabul edildiği bu eylemde maktulün yaşı dikkate alınarak suç vasfının ve cezanın TCK 82/1-e, 21/2 maddeleri uyarınca tayin ve tespiti gerekir iken temel cezanın TCK 81 madde uyarınca belirlenmesi doğru değildir.
Yapılan müzakere sonunda yapılan birinci oylamada, iki üyenin TCK 82/1-e maddesi uyarınca görüş açıklaması, bir üyenin mevcut kararın doğruluğu yolunda oy kullanması ve diğer iki üyenin ise TCK 87/4 madde uyarınca suçu vasıflandırması karşısında CMK 229/3 maddesi uyarınca sanık aleyhine oy kullanan iki üyenin lehe oya doğru eklemlenme zorunluluğu oluşmuştur. Karar verme tekniği yönünden neticeten yerel mahkemece verilen kararın bu hali ile onanması yolunda bir sonuca ulaşıldığı görülmüştür.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle sanık hakkındaki eylemin TCK 82/1-e ve 21/2 maddeleri uyarınca vasıflandırılması gerekir iken TCK 87/4 madde uyarınca vasıflandırma yolunda görüş bildiren azınlığın görüşüne; keza eylemin TCK 81 ve TCK 21/2 madde uyarınca vasıflandırılması yolunda görüş bildirip de CMK 229/3 madde uyarınca üzerinde çoğunluk sağlanan görüşe iştirak etmiyoruz. 13.05.2025
KARŞI OY
Yapılan yargılama ve incelenen dosya kapsamına göre,
Kamuoyunda Gezi parkı olayları olarak bilinen ve 2013 yılı Mayıs - Haziran ayları içinde gerçekleşen süreçte 16.06.2013 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü bünyesinde .... sicil numarasıyla görev yapan polis memuru sanık ...'nın yaşanan olaylara müdahale kapsamında saat 08.30 sıralarında Okmeydanı bölgesindeki ... Market isimli işyeri yakınlarında grup gazcı personeli 2. zet polisi olarak ifa ettiği görev sırasında kullandığı gaz fişeği istimal eden zet tüfeğiyle yaptığı atış sonucunda kafasına isabet alarak yaralanan ve olay tarihinde 18 yaşından küçük olan maktul ...'ın kaldığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 11.03.2014 tarihinde künt kafa travmasına bağlı gelişen beyin kanaması ve komplikasyonlar sonucu hayatını kaybettiği, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulunun 19.11.2014 tarihli raporuna göre maktulde meydana gelen künt kafa travmasının gaz tüfeği kapsülü (zet tüfeği) ve plastik mermi veya benzer özelliklerde başka bir ürünün "doğrudan" kafaya isabet etmesiyle meydana gelmiş olabileceği, mevcut verilerle travmanın ne şekilde meydana geldiği hususunda tıbben ayrım yapılmadığının bildirildiği anlaşılan olayda;
2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun 16. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 24, 25 ve 27. maddeleri hükümleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde öncelikle terör eylemleri, illegal eylemler, asayişe müessir fiiler ve adli vakalar sırasında kademeli olarak zor kullanma ve kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde silah kullanma yetkisine sahip olan kolluk kuvvetlerinin ve bu bağlamda görev yapan sanık polisin dosya içeriğinden, olay tutanaklarından ve özelllikle de izlenen kamera kayıtlarından anlaşıldığı üzere olay esnasında halihazırda sürmekte olan esaslı bir gösteri, yürüyüş, direniş, silahlı ya da silahsız mukavemet bulunmamasına rağmen kullanım biçimi ve özellikleri gereği etki mesafesi içinde ilgilisine isabet etmesi halinde yaralamaya ve öldürmeye elverişli nitelikte sayılan gaz fişeği istimal eden zet tüfeğini, belirlenen kullanım talimatlarına ve verilen eğitim kapsamına aykırı şekilde doğrudan maktulün de aralarında bulunduğu topluluğu hedef alarak ateşlemesi biçiminde gerçekleşen eylemde TCK'nın 25. maddesindeki meşru savunmanın saldırı ve savunmaya ilişkin koşullarının bulunmadığı, yine sanığın kendisine veya aynı ekipte görev yapan diğer görevlilere karşı gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhakkak bir saldırı hazırlığına veya emaresine rastlanmadığından mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaşla işlenmiş bir eylemden söz edilemeyeceği gibi doğrudan doğruya maktulün bulunduğu yöne doğru yapılan atış sonucu gerçekleşen isabette TCK'nın 27. maddesindeki meşru savunmada sınırın aşılmasının kabul edilemeyeceği ve bu itibarla sanığın hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanması ya da eylemin taksirle işlediğinin düşünülmesi mümkün değilse de; 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun 16. maddesinde belirtilen "silah kullanma" koşullarının gerçekleşmediğinde herhangi bir duraksamanın bulunmadığı, kullanılan zet tüfeğinin niteliği, elverişliliği, etki alanı, atış mesafesi, tanık anlatımları, adli raporlar ve dosyadaki tüm kanıtlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın maktulün bulunduğu bölgeye doğru elindeki elverişli silahla yaptığı atış sonucunda, içinde bulunan gaz fişeğinin maktule isabet edebileceğini ve eylemin yaralanmayla sonuçlanabileceğini öngördüğü, bununla birlikte sanığın doğrudan, maktulün hayati önemdeki baş bölgesine öldürme kastıyla hedef alarak ateş ettiğine yada ölüm sonucuna kayıtsız kalarak bunu kabullendiğine dair yeterli delilin elde edilemediği, bu bakımdan öldürme kastı kesin şekilde saptanamayan sanığın lehe yorumla en azından yaralama kastıyla hareket ettiğinin ve buna bağlı olarak meydana gelen ölüm sonucunun TCK'nın 87/4-2. cümlesindeki neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve bu nedenle bozma kararı verilmesi düşüncesinde olmam nedeniyle sayın çoğunluğun eylemin olası kastla öldürme suçunu oluşturduğuna yönelik onama görüşüne iştirak etmiyorum.