ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

YaHukuk Genel Kurulu’nun 2023/400 E., 2025/68 K. sayılı kararı

YaHukuk Genel Kurulu’nun 2023/400 E., 2025/68 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.02.2025 tarihli, 2023/400 E., 2025/68 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/400 E., 2025/68 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/524 E., 2022/974 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 25.11.2021 tarihli ve

2021/3164 Esas, 2021/14858 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkiline ait işyerinde 03.06.2005 tarihinde dava dışı işçi...’un paketleme işi yaptığı esnada temas ettiği sıralı duran sehpaların birbirlerine çarparak devrilmeye başladığını, davalı ...’nin kenara çekilmeyip sehpaların düşme yönüne doğru hareket etmesi nedeniyle ayağı takılıp yüzüstü düştüğünü, kendisine hemen müdahalede bulunularak hastaneye götürüldüğünü, tedavi sırasında davalıyla yakından ilgilenildiğini, bu süreçte kulağıyla ilgili rahatsızlığının olduğunu bildirmeyen davalının işitme kaybı yaşadığını ileri sürerek maddi ve manevi tazminat istemiyle açtığı Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 2005/986 Esas sayılı dosyasında alınan raporlardaki çelişkiler giderilmeksizin, işitme kaybının kaza sonucunda meydana gelip gelmediği araştırılmaksızın tazminat hesabı yapıldığını ileri sürerek davalı ...’nin malûliyetinin müvekkiline ait işyerinde meydana gelen iş kazasıyla bağlantısı bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ... vekili; müvekkilinin davacı şirkete ait işyerinde geçirdiği iş kazası nedeniyle malûl kaldığını, malûliyetin Adli Tıp Kurumu ve Sağlık Kurulu raporlarıyla tespit edildiğini, iddianın asılsız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; davacı şirkete ait işyerinde diğer davalının geçirdiği iş kazası nedeniyle kafa travmasına bağlı yüz ve kafa kemiklerinde kırıklar oluşması ve işitme kaybı meydana gelmesi sonucunda %13 oranında malûl kalması nedeniyle 01.01.2009 tarihinden itibaren iş kazası geliri bağlandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 10.09.2020 tarihli ve 2017/450 Esas, 2020/23 Karar sayılı kararı ile; Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulunca davalının geçirdiği iş kazası sonucunda meydana geldiği ileri sürülen sağ kulakta sensöri-nöral işitme kaybı ile olay arasında illiyet bağı kurulamadığı ve davalının malûliyetine neden olacak düzeyde araz kalmadığından malûliyet tayinine mahal olmadığı yönünde görüş bildirildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 24.12.2020 tarihli ve 2020/1882 Esas, 2020/1926 Karar sayılı kararı ile; hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu raporunda soyut ifadeler kullanıldığı, davalı işçinin savunması karşılanmadığı gibi Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporundan farklı sonuca ulaşılmasındaki nedenlerin belirtilmediği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 13.04.2011 tarihli raporundaki davalı işçinin geçirdiği iş kazası sonucunda meydana geldiği bildirilen sağ kulaktaki çok ileri derecede sensöri-nöral işitme kaybının bulunduğu yönündeki tespit ile Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulunun 17.10.2019 tarihli raporunda davalıyla ilgili alınan raporların birbiriyle uyumlu olduğunun belirtilmesi ve Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 2005/986 Esas sayılı dosyasındaki davalıda kaza öncesinde işitme kaybı olmadığı yönündeki tanık beyanları gözetildiğinde davalının sağ kulağında oluşan çok ileri derecedeki işitme kaybının kazadan sonra geliştiği, iş kazası ile arasında illiyet bağı bulunduğu, ilk derece mahkemesince illiyet bağı yönünden inceleme yapılmayan rapora itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile İlk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “...Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yol; 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları'na dair 95. maddesinde (506 sayılı Kanunun 109. maddesinde) hükme bağlanmıştır. Buna göre, Kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S. Yüksek Sağlık Kurulu'na itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı, diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 gün ve 2010/21-60 Esas, 2010/90 Karar sayılı ilamı ile 06.10.2010 gün ve 2010/10-390 Esas, 2010/448 Karar sayılı ilamların da belirtildiği üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın ilgili ihtisas kurulu ile üniversitelerin tıp fakülteleri ilgili bilim dalı Başkanlıklarınca ya da S.S. Yüksek Sağlık Kurulu'nca düzenlenen raporlar arasında çelişkinin mevcut olması halinde, çelişkinin 6754 sayılı Yasayla değişik 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanunu'nun 26. maddesi gereği Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. üst Kurulu tarafından giderilerek, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı ve başlangıç tarihi kesin olarak karara bağlanması da zorunludur.

Eldeki dava dosyasına göre; Adli Tıp Kurumu Adli Tıp Üçüncü İhtisas Kurulunun 13.04.2011 tarih ve 3457 karar numaralı mütalaasında; ...oğlu 1986 doğumlu ...'nin 03.06.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu meydana geldiği bildirilen sağ kulaktaki çok ileri derecede sensöri- nöral işitme kaybı arızasının; 85/9529 karar sayılı Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü Hükümlerinden yararlanılmak suretiyle ve meslek grup numarası 16 (onaltı) olarak bildirilmekle; Gr16 III(1B------13) A % 17, Yaşına göre %13.0 (yüzdeonüçnoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, Kişinin %13.0 oranındaki maluliyet oranının sürekli olduğu, hastanelerde tedavilerinin devam ettiği, iyileşme süresinin 03.06.2005 tarihinden itibaren 6(altı) aya kadar uzayabileceği ve bu süre zarfında %100 malul sayılması gerektiği belirtilmişken, Adli Tıp 2. Üst Kurulu'nun 17.10.2019 tarih 1810 sayılı raporunda; ...'nin 03.06.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu meydana geldiği bildirilen sağ kulaktaki sensöri- nöral işitme kaybı ile araz olay arasında illiyet kurulamadığı belirtilerek; 85/9529 karar sayılı Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü Hükümleri hükümleri kapsamında maluliyetine neden olacak düzeyde araz bırakmadığından maluliyet tayinine mahal olmadığı mütalaa edilmiştir. Her ne kadar Adli Tıp 2. Üst Kurulu’nun anılan kararında, soyut ifadeler yer almakta, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporundan farklı sonuca ulaşılmasının nedenleri açıklanmamakta ve nedensellik bağının kurulamadığına ilişkin hiçbir gerekçede bulunmuyorsa da, belirtilen bu hususların sebeplerinin sorularak, ilgili kurul raporları arasındaki farklılığın ve anılan sonuca nasıl ulaşıldığına dair Adli Tıp 2. Üst Kurulu’dan çelişkileri giderici ve açıklayıcı bir rapor alınmaksızın, mahkemece ilgili raporların re’sen değerlendirilerek varılan sonuca göre karar ihdası isabetsizdir ve bozmayı gerektirir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasıyla davanın reddine ilişkin kararı bozulmalıdır...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Adli Tıp raporları da dahil olmak üzere yargılama sürecinde toplanan delillerin resen değerlendirilmesi olanağının bulunmadığı ve konunun yargı dışı makamlarca değerlendirilerek çözülmesi gerektiği sonucuna varan yaklaşımın başta Anayasanın 138. maddesi olmak üzere hiçbir mevzuat hükmüyle bağdaşmadığı gibi bilimsel ve yargısal içtihatlar ışığında da kabulüne olanak bulunmadığı, 6100 sayılı Kanun'un 238. (doğrusu 282. madde) maddesinde hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği hükmüne yer verilerek kararın bilirkişi raporundaki görüşle mutlak uyumundan söz edilmediği, bozma kararında direnmeye esas karardaki gerekçe üzerinde durulmadığı, illiyet bağının tespitine ilişkin kararın Adli Tıp Kurumu tarafından verilmesi zorunluluğunun öngörülmesinin yargı yetkisinin devrine yol açması nedeniyle kabul edilemeyeceği, kaldı ki Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu ve 3. İhtisas Kurulu raporları arasında malûliyet oranı konusunda çelişki bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu kararı yok sayılarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 2005/986 Esas sayılı dosyasında dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında işitme kaybının kazadan sonra geliştiği yönünde değerlendirme yapılamayacağını, kaldı ki tanıkların tıbbi tespitler yapmasının mümkün olmadığını, Adli Tıp Kurumu raporunu resen ortadan kaldırarak davalıda işitme kaybının gelişmesinin kaza sonucunda düşmeye bağlı olduğuna karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre ilgili kurul raporları arasındaki farklılığa ilişkin çelişkileri giderici ve açıklayıcı rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 18,19 ve 95. maddeleri, Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 13,14 ve 109. maddeleri

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve mevzuat hükümlerine kısaca değinmekte fayda bulunmaktadır.

2. Sürekli iş göremezlik, sigortalının iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az yüzde on oranında azalmış olması durumu olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Lûgatı Cilt I, Ankara 2021, s. 1030).

3. İş Hukukunda ve Sosyal Güvenlik Hukukunda "sürekli iş göremezlik" olarak adlandırılan bedensel zararlara "kalıcı sakatlık" denildiği gibi Yargıtay kararlarında ve Adli Tıp Kurumu raporlarında "beden gücü kaybı" veya "çalışma gücü kaybı" ya da "meslekte kazanma gücü kaybı" da denilmektedir.

4. Sigortalıda oluşan meslekte güç kaybı oranı ve bu oranın ne zaman meydana geldiğinin saptanması ancak bu hususta yasal çerçevede bir raporun alınmış olmasına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.12.2013 tarihli ve 2013/10-485 E. 2013/1749 K. sayılı kararı).

5. Mülga 506 sayılı Kanun’un 13. maddesinde, iş kazaları ile meslek hastalıkları hâlinde sigortalıya yapılacak sağlık yardımlarının sigortalının hekime muayene olması sonrası hekimin teşhis için gereken klinik ve laboratuvar muayenelerinin sağlanması, gerekirse sağlık kuruluşuna yatırılarak her türlü tedavisinin yapılması, tedavi süresince gerekli ilaç ve iyileştirme araçlarının sağlanması şeklinde olacağı belirtilmiş, 14. maddesinde ise sağlık yardımlarının süresi düzenlenmiştir.

6. Bununla birlikte mülga 506 sayılı Kanun’un 109. maddesinde; sigortalının sürekli iş göremezlik, malûllük ve erken yaşlanma hâllerinin saptanmasında, Kurum sağlık tesisleri sağlık kurullarınca verilecek raporlarda belirtilen hastalık ve arızaların esas tutulacağı, Kurumca verilen kararlara ilgililer tarafından itiraz edilmesi hâlinde durumun Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanacağı ve Kurumun yaptıracağı incelemelerin kendi açısından Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararı ile sona ereceği hükme bağlanmıştır.

7. Öte yandan 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 18. maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla iş kazası nedeniyle iş göremezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği; 19. maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının Sağlık Kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinde meslekte kazanma gücündeki kayıp oranının belirlenmesine ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.

8. Sürekli iş göremezlik oranının tespitinde izlenecek usul ise 5510 sayılı Kanun’un 95. maddesinde belirlenmiştir.

9. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 95. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, usulüne uygun sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbî belgeler ile gerekli diğer belgelerin incelenmesiyle iş kazası veya meslek hastalığı sonucu tespit edilen meslekte kazanma gücünün kaybına veya meslekte kazanma gücünün kaybı derecelerine ilişkin usulüne uygun düzenlenmiş sağlık kurulu raporları ve diğer belgelere istinaden Kurumca verilen karara ilgililerin itirazı hâlinde durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunca karara bağlanır.

10. Diğer taraftan 5510 sayılı Kanun’un “Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu” başlığını taşıyan 58. maddesinde bu Kanunda yazılı olan görevleri yerine getirmek üzere branşları Kurum tarafından belirlenecek uzman hekimlerden oluşan Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu kurulacağı, Kurulun sigortalılar hakkında vazife malûllük derecesi, iş kazası ve meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik derecesi tespiti ile çalışma gücünün malûliyeti gerektirecek derecede kaybına ilişkin Kurumca verilen kararlardan itiraza konu olanları inceleyerek karara bağlayacağı, Kurulun bu Kanunda yazılı görevlerle sınırlı olmak kaydıyla mahkemelerden intikal eden ve bilirkişi sıfatıyla rapor düzenlenmesi istenilen dava dosyaları hakkında gerekli incelemeleri yaparak görüş bildireceği, Kurulun görev, yetki, çalışma usûl ve esasları ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esasların, Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir.

11. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 28.06.1976 tarihli ve 1976/4 Esas 1976/6 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere Kurulun kararları, Sosyal Sigortalar Kurumunu (Sosyal Güvenlik Kurumunu) bağlayıcı ise de diğer ilgililer yönünden bir bağlayıcılığı yoktur.

12. İlgililerce Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulunun kararına itiraz edilmesi hâlinde uygulamada genellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmakta olup Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasından sonra iki olasılık ortaya çıkmaktadır. İlk olarak, Adli Tıp Kurumu raporunun Yüksek Sağlık Kurulu raporunu doğrulamasıdır. Bu durumda Adli Tıp Kurumu raporunu çürütecek önemli bir neden ve somut bir veri yoksa Adli Tıp Kurumu raporuna itibar edilebilir. Çünkü iki üst sağlık kuruluşunun görüşü birbirini doğrulamaktadır. İkinci olasılık ise Adli Tıp Kurumu raporu ile Yüksek Sağlık Kurulu raporlarının birbirine aykırı olmasıdır. Bu durumda çelişkinin giderilmesi gerekmektedir.

13. 14.04.1982 tarihli ve 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanunu’nun (2659 sayılı Kanun) 1. maddesinde diğer görevleri yanında adalet işlerinde bilirkişilik yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu ve Adli Tıp Grup Başkanlıkları bünyesinde bir veya daha çok adli tıp ihtisas daireleri kurulabileceği belirtilmiştir. Kanun’un 2. maddesinin (a) bendinde mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklar ile Kurumun uygun gördüğü alanlarda kamu kurum ve kuruluşları tarafından gönderilen adli tıpla ilgili konularda bilimsel ve teknik görüş bildirmek Adli Tıp Kurumunun görevleri arasında sayılmış ayrıca Adli Tıp Genel Kurulunun görevleri 15. maddede düzenlenmiştir.

14. Daha sonra 24.11.2016 tarih ve 29898 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun (6754 sayılı Kanun) 30. maddesi ile 2659 sayılı Kanun’un 15. maddesi değiştirilerek Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu yerine Adli Tıp Kurumu bünyesinde Üst Kurullar kurulmuştur. 2659 sayılı Kanun’un 6754 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile değişik 15. maddesinde Adli Tıp Üst Kurullarının görevleri hüküm altına alınmıştır.

15. 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun başlığı 02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61. maddesi ile Adli Tıp Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun olarak değiştirilmiş, Kanun’un 1 ile 28. maddeleri aynı Kanun Hükmünde Kararname ile yürürlükten kaldırılmıştır.

16. Nihayet 15.07.2018 tarihli ve 30479 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (4 sayılı Kararname) ile de Adli Tıp Kurumu yeniden düzenlenmiştir.

17. 4 sayılı Kararnamenin 7. maddesinde Adli Tıp Üst Kurulları hakkında düzenleme yapılmış olup Kararnamenin 16. maddesinde Adli Tıp İhtisas Kurullarının görevleri sayılmıştır.

18. Somut olayda davacı şirkete ait işyerinde 03.06.2005 tarihinde dava dışı işçi...’un paketleme işi yaptığı esnada temas ettiği sıralı duran sehpaların birbirlerine çarparak devrilmesi sırasında davalı sigortalının yüzüstü düşerek yaralandığı, 29.05.2009 tarihli iş müfettişi raporunda meydana gelen kazanın iş kazası olduğu ve davacı şirketin %100 kusuru bulunduğunun tespit edildiği, İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kurum Sağlık Kurulunun 25.04.2017 tarihli kararı ile davalı sigortalı ...'nin 03.06.2005 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucunda oluşan meslekte kazanma gücü kaybı oranının %13 olarak belirlendiği, bu malûliyet oranına istinaden davalı sigortalıya 01.01.2009 tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı, davalı sigortalının Karşıyaka 1. İş Mahkemesinin 2005/986 Esas sırasına kayden maddi ve manevi tazminat istemiyle açtığı davada Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan alınan 13.04.2011 tarihli ve 3457 karar numaralı raporda davalının geçirdiği iş kazası sonucu meydana geldiği bildirilen sağ kulaktaki çok ileri derecede sensöri-nöral işitme kaybı nedeniyle %13 oranında sürekli meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağına karar verildiği, eldeki davada Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulundan alınan 17.10.2019 tarihli ve 1810 karar numaralı raporda ise davalıda oluşan işitme kaybı ile araz olay arasında illiyet bağı kurulamadığı, bu nedenle malûliyet tayinine mahal olmadığının belirtildiği, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı sigortalının sağ kulağında oluşan çok ileri derecedeki işitme kaybının kazadan sonra geliştiği, iş kazası ile illiyet bağının bulunduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece ilgili kurul raporları arasındaki farklılığa ilişkin çelişkileri giderici ve açıklayıcı rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması sonrasında Bölge Adliye Mahkemesince illiyet bağının tespitine ilişkin kararın Adli Tıp Kurumu tarafından verilmesi zorunluluğunun öngörülmesinin yargı yetkisinin devrine yol açması nedeniyle kabul edilemeyeceği, kaldı ki Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulu ve 3. İhtisas Kurulu arasında malûliyet oranı konusunda çelişki bulunmadığı belirtilerek direnme kararı verildiği anlaşılmıştır.

19. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davalı sigortalının sağ kulağında çok ileri derecede sensöri-nöral işitme kaybının oluşmasında tıbbi olarak 03.06.2005 tarihinde meydana gelen kazanın etkisinin bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulmadığı, zira Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun 13.04.2011 tarihli raporunda davalının geçirdiği iş kazası sonucu meydana geldiği bildirildiği sağ kulaktaki çok ileri derecede sensöri-nöral işitme kaybı nedeniyle %13 oranında sürekli meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı belirtilmişken Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulunun 17.10.2019 tarihli raporunda ise soyut ifadelerle davalıda oluşan işitme kaybı ile araz olay arasında illiyet bağı kurulamadığı belirtilerek Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri kapsamında davalının malûliyetine neden olacak düzeyde araz kalmadığından malûliyet tayinine mahal olmadığının bildirildiği gözetildiğinde Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurulundan sözü edilen kurul raporları arasındaki farklılığa ilişkin çelişkileri giderici ve açıklayıcı rapor alınmalı ve sonrasında dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

21. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/yahukuk-genel-kurulunun-2023400-e-202568-k-sayili-karari