Hukuk Genel Kurulu'nun 2025/8 E., 2025/514 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.09.2025 tarihli, 2025/8 E., 2025/514 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2025/8 E., 2025/514 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2024/132 E., 2024/294 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20.02.2024 tarihli ve
2024/219 Esas, 2024/2793 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun'un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilerek Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının davalı işverenin yurt dışı projelerinde 2008-2014 yılları arasında en son 2.600,00 USD ücretle çalıştığını, iş sözleşmesinin baskı ve tehditle istifaya zorlanmak suretiyle davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile diğer bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; alacakların zamanaşımına uğradığını, iş sözleşmesi davacı tarafından ailevi sebeplerden dolayı feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının bulunmadığını, diğer alacak taleplerinin de yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12.12.2018 tarihli ve 2017/46 Esas, 2018/545 Karar sayılı kararı ile; davacının istifa ettiğini ileri sürülmüş ise de istifa dilekçesinin baskı altında alındığı yönündeki iddia ve bu iddiayı destekleyen tanık beyanları ile davacının tüm tazminat haklarından vazgeçmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, tanık beyanlarına göre davacının fazla çalışma yaptığı, davalı işyerinde dinî bayramlarda bir gün ve yılbaşı dışında diğer tatil günlerinde çalışıldığı, iki haftada bir hafta tatili yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24.10.2023 tarihli ve 2019/980 Esas, 2023/2448 Karar sayılı kararı ile; davacı tanıklarının beyanlarından istifa dilekçesinin baskı altında alındığının anlaşıldığı, kıdemi dikkate alındığında ödenmeyen işçilik alacakları bulunan davacının haklarını almaksızın iş sözleşmesini sonlandırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının istifa ile iş sözleşmesine son vermediği, davalı işveren tarafından haklı bir sebebe dayanılmaksızın iş sözleşmesinin feshedildiği, diğer yönlerden de İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Fesih bildirimi tek taraflı bir irade beyanı olup bu beyan, belirsiz süreli iş sözleşmelerinde süre verilerek sözleşmenin sona erdirilmesinde kullanılabileceği gibi belirli ya da belirsiz süreli sözleşmelerin haklı nedene dayanarak, işçi veya işveren tarafından süre verilmeksizin sona erdirilmesinde de kullanılmaktadır. Bu nedenle iş sözleşmelerinde fesih bildirimi sözleşmeyi belirli bir sürenin geçmesiyle ya da derhâl sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek taraflı bir irade beyanı olup muhataba ulaşması ile sonuç doğurur. İş sözleşmelerinde fesih bildiriminde bulunma hakkı, kural olarak her iki tarafa da tanınmıştır. Hukuki niteliği itibarıyla fesih bildirimi, yenilik doğuran bir hak olup beyanın karşı tarafa ulaşması ile sonuç doğurur; bu nedenle karşı tarafın kabulüne gerek yoktur. Hukuk sistemimizde feshin işçi veya işveren tarafından yapılmasına bağlanan hukuki sonuçlar farklı olduğundan fesih bildiriminin kimin tarafından gerçekleştirildiğinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Yine iş sözleşmesinin her iki tarafça feshedilmiş olması hâlinde de ilk önce kimin tarafından feshedildiğinin ortaya konulması gerekmektedir. İş sözleşmesinin kimin tarafından feshedildiği belirlendikten sonra sözleşmeyi sona erdiren bozucu yenilik doğuran hak bu kişi tarafından kullanılmış sayılacağından, feshe bağlanan hukuki sonuçlar kullanan kişiye göre belirlenecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 19.09.2018 tarihli ve 2015/22-3097 Esas, 2018/1339 Karar sayılı ilâmı).
3. İşçinin haklı bir nedene dayanmadan ve bildirim öneli tanımaksızın iş sözleşmesini feshi, istifa olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer.
4. İşçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıkça karşılaşılan bir durumdur. İşverenin tazminatların derhâl ödeneceği sözünü vererek ve benzeri baskılarla işçiden yazılı istifa dilekçesi vermesini talep etmesi ve işçinin buna uyması hâlinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemez. Bu hâlde feshin işverence gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.
5. Somut uyuşmazlıkta davacı işçi iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini, baskı ve tehditle istifa dilekçesi alındığını ileri sürmüştür. Dosyaya sunulan davacı imzalı istifa dilekçesinde ailevi sebeplerden dolayı istifa ettiği belirtilmiştir. Davacı tanıklarının davacının istifasına ilişkin bilgilerinin görgüye dayalı olmadığı, bu husustaki iddianın ispatına yönelik başkaca bir delilin de dosya kapsamında yer almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı işçi, söz konusu istifa dilekçesi bakımından iradesinin baskı ve tehditle fesada uğratıldığını usulünce ispatlayamadığından, kıdem ve ihbar tazminatı talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten dava dilekçesi ekinde sunulan ilişki kesme formunda davacı tanığı ...'in imzasının bulunduğu ve davacının istifa ettiğinin yazılı olduğu, bu tanığın konuya ilişkin "o yıllarda çalışma süresi fazla olan işçileri baskı yaparak istifa dilekçesi alarak işlerini sonlandırdılar, polimekste bu şekilde o tarihlerde pek çok işçi işten çıkarıldı, ancak kendilerinden istifa dilekçesi aldırıldı." şeklindeki beyanı ve ilişik kesme formu birlikte değerlendirildiğinde davacının istifa sürecine ilişkin görgüye dayalı bilgisi olduğunun kabul edildiği vurgulanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, somut olayda Türkmenistan hukukunun uygulanması gerektiğini, davacı tanıklarından ...’in müvekkili ile husumeti bulunması nedeniyle beyanına itibar edilmeyeceği gibi görgüye dayalı bilgisi de olmadığından beyanının davacının istifa etmediğine dair delil teşkil etmeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının dava konusu alacaklara hak kazandığı düşünülse bile taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının ücretinin hatalı tespit edildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarına hak kazanamadığını, davacı yurt dışında çalıştığından damga vergisi kesilmediğinden net ve brüt ücretleri aynı olup bu husus dikkate alınmaksızın yapılan hesaplamaların da hatalı olduğunu, davacının fazla çalışma, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının bulunmadığını, hükmedilen faiz türlerinin kanuna aykırı olduğunu, takdiri indirimin yetersiz yapıldığını belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda istifa dilekçesinin davacının iradesi fesada uğratılarak alındığının ispat edilip edilemediği, iş sözleşmesinin davacı işçi tarafından haklı nedene dayanılmaksızın istifa yoluyla feshedilip feshedilmediği; buradan varılacak sonuca göre davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun) 17 ve 24. maddeleri.
2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 120. maddesi atfıyla mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun (1475 sayılı Kanun) hâlen yürürlükte olan 14. maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavramları ve mevzuat hükümlerini incelemekte yarar bulunmaktadır.
2. İş sözleşmesini sona erdiren en önemli sebeplerden biri fesihtir. Fesih, sürekli (belirli ya da belirsiz süreli) iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, tek taraflı ve karşı tarafa ulaşması gerekli bozucu yenilik doğuran bir haktır. Dolayısıyla fesih karşı tarafa ulaştığı andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğuran, karşı tarafın kabulünü gerektirmeyen bir irade açıklamasıdır (Emine Tuncay Senyen Kaplan, Bireysel İş Hukuku, 12. Baskı, Ankara, 2022, s. 371,372).
3. Fesih bildirimi tek taraflı bir irade beyanı olup bu beyan belirsiz süreli iş sözleşmelerinde süre verilerek sözleşmenin sona erdirilmesinde kullanılabileceği gibi belirli ya da belirsiz süreli iş sözleşmelerinin haklı nedene dayanarak işçi veya işveren tarafından süre verilmeksizin sona erdirilmesinde de kullanılmaktadır. Bu nedenle iş sözleşmelerinde fesih bildirimi, sözleşmeyi belirli bir sürenin geçmesiyle ya da derhâl sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek taraflı bir irade beyanı olmakla muhataba ulaşması ile sonuç doğurur (Hukuk Genel Kurulunun 22.09.2022 tarihli ve 2021/(22)9-391 Esas, 2022/1134 Karar; 08.06.2022 tarihli ve 2022/9-302 Esas, 2022/865 Karar sayılı kararları).
4. İş sözleşmelerinde fesih bildiriminde bulunma hakkı, kural olarak her iki tarafa da tanınmıştır. Hukuki niteliği itibariyle fesih bildirimi yenilik doğuran bir hak olmakla bu beyanın karşı tarafa ulaşması ile sonuç doğuracağından karşı tarafın kabulüne gerek yoktur. Bozucu yenilik doğurucu bir hakkın kullanımı olan fesih bildirimi ile iş sözleşmesi sona ereceğinden bildirimin belirli ve açık şekilde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle fesih bildiriminde bulunan taraf ileri sürdüğü sözleşmeyi sona erdirme nedeni ile bağlı olup bildirdiği fesih nedenini sonradan değiştirmesi mümkün değildir.
5. İşçinin haklı nedenle iş sözleşmesini derhâl fesih hakkı 4857 sayılı Kanun'un 24. maddesinde düzenlenmiştir. İşçinin süreli fesih bildiriminin kanunî düzenlemesi ise aynı Kanun'un 17. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
6. Buna karşılık işçinin istifası Kanun'da özel olarak düzenlenmemiştir. 4857 sayılı Kanun’un 120. maddesinin göndermesi ile hâlen yürürlükte bulunan 1475 sayılı Kanun'un “Kıdem Tazminatı” başlıklı 14. maddesinde kıdem tazminatına hak kazandıran nedenler sınırlı olarak sayılmış olup istifa, kıdem tazminatına hak kazandıran iş sözleşmesinin sona erme nedenleri arasında yer almamaktadır. İşçinin haklı bir sebebe dayanmadan ve bildirim süresi tanımaksızın iş sözleşmesini feshetmesi "istifa" olarak değerlendirilmelidir. İstifa iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla birlikte iş ilişkisi sona erer.
7. İş sözleşmesinin istifa ile sona ermesi hâlinde işçi iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı gibi kıdem ve ihbar tazminatlarına da hak kazanamaz.
8. Diğer taraftan, işçinin istifa dilekçesindeki iradesinin fesada uğratılması da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. İrade fesadı altında düzenlenen istifa dilekçesinde, gerçek bir istifa iradesinden söz edilemeyeceği gibi işçinin haklı nedenle derhâl fesih nedenlerinin mevcut olduğu ve buna uygun biçimde fesih yoluna gideceği sırada iradesi fesada uğratılarak işveren tarafından istifa dilekçesi alınması durumunda da istifaya geçerlilik tanınması doğru olmayacaktır.
9. Yine istifa dilekçesindeki ifadenin genel bir içerik taşıması hâlinde de işçi tarafından bildirilen somut nedenlerin yani istifanın ardındaki gerçek durumun araştırılmasında da hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
10. Somut olayda, davacı vekili davalı işveren tarafından baskı ve tehditle istifaya zorlanmak suretiyle müvekkiline istifa dilekçesi yazdırılarak iş sözleşmesinin feshedildiğini ileri sürmüş, davalı vekili ise davacının kendi iradesi ile ailevi sebeplerden dolayı istifa ettiğini savunmuştur.
11. Dosya içerisinde bulunan davacının imzasını inkâr etmediği el yazısı ile yazılmış 30.05.2014 tarihli dilekçede "...ailevi sebeplerden dolayı istifa ediyorum" ibaresinin bulunduğu, aynı tarihte düzenlenen davacının da imzasının bulunduğu "İlişik kesme formu"nda ayrılma sebebinin "istifa" olarak belirtildiği, yine işten ayrılış bildirgesinde işten ayrılış nedeninin "03-Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından feshi (istifa)" olarak bildirildiği anlaşılmıştır.
12. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı ..., kendisinin de 2014 yılında işten çıkarıldığını, o yıllarda çalışma süresi fazla olan işçilerden baskı ile istifa dilekçesi alınarak iş sözleşmelerinin feshedildiğini, bu şekilde o tarihlerde pek çok işçinin işten çıkarıldığını; davacı tanığı ..., davacıdan ve başkalarından davacının istifaya zorlandığını duyduğunu beyan etmiştir.
13. Diğer taraftan, davalı vekilince yargılama aşamasında, davalı şirkete karşı açılan ve İstanbul 8. İş Mahkemesinin 2017/17 Esas sayılı dosyasında görülen davaya ait 26.12.2017 tarihli ve eldeki davanın davacısının davacı tanığı olarak beyanının alındığı duruşma tutanağı sunulmuştur. Davacının sözü edilen dosyadaki yeminli beyanında, davalı şirketin Türkmenistan Aşkabat'ta bulunan değişik projelerinde çalıştığını, en son Olimpiyat projesinde çalışırken 2014 yılı Mayıs ayında istifa edip Türkiye'ye döndüğünü ifade ettiği anlaşılmıştır.
14. Açıklanan maddi ve hukuki olgulara göre, davacı tanıklarının davacının baskı ve tehdit sonucu istifa ettiğine dair görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığı, buna karşılık davacı işçinin davacı tanığı olarak dinlendiği dosyada istifa ettiğini açıkça beyan ettiği dikkate alındığında, davacı imzalı ve ailevi sebeplerden dolayı istifa ettiğini belirtilen dilekçenin davacı tarafından iradesi fesada uğratılarak imzalandığı hususunun ispat edilemediği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla iş sözleşmesi davacı işçi tarafından istifa etmek suretiyle haklı nedene dayanılmaksızın feshedildiğinden davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir.
15. Hâl böyle olunca direnme kararı Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave gerekçe ve nedenlerden dolayı HMK'nın 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın HMK'nın 373/1. maddesi uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.09.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.