Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/758 E., 2025/485 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.07.2025 tarihli, 2024/758 E., 2025/485 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2024/758 E., 2025/485 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2024/237 E., 2024/457 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.10.2023 tarihli ve
2021/14734 Esas, 2023/5487 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı asıl tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tapuda fındık bahçesi vasfıyla davalı adına kayıtlı bulunan Düzce ili Akçakoca ilçesi Sarıyayla Köyü 131 ada 44 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları dışında kalmasına rağmen evveliyatı itibarıyla orman sayılan yerlerden olduğunu, eski tarihli memleket haritasında orman olarak gözüktüğünü, zilyetlik ile kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı asıl cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın atalarından intikalen geldiğini, fındık ağacı dikmek suretiyle kullanıldığını, çekişmeli taşınmazın orman olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.03.2018 tarihli ve 2017/484 Esas, 2018/175 Karar sayılı kararıyla; taraf beyanları, tanık ve mahalli bilirkişi beyanları, keşif ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerler içinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.06.2021 tarihli ve 2020/162 Esas, 2021/880 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 09.12.1948 tarihli Resmî Gazete'de ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulamasının bulunduğu, 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosu neticesinde dava konusu taşınmazın davalı adına tespit gördüğü, yerleşmiş Yargıtay kararları uyarınca yörede kesinleşmiş orman tahdidinin bulunması ve taşınmazın tahdit dışında kalıp kesinleşme tarihinden kadastro tespit tarihine kadar yirmi yıl süreyle nizasız fasılasız malik sıfatıyla ekonomik amaca uygun şekilde kullanma şartlarının gerçekleşmesi hâlinde 3402 sayılı Kanun’un 14 ve 17. maddeleri gereğince ilgili taşınmazın özel mülk olarak tescil edilebileceği, somut olayda da dava konusu taşınmazın orman tahdidi dışında kaldığı, üzerinde 40-50 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, davalı taraf yararına kadastro tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ''...Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı içtihadı doğrultusunda; dava konusu taşınmazın, 1948 yılında yapılan orman kadastro çalışmalarında orman sınırları dışında kalan yer olduğu, bu haliyle artık orman sayılmayan yer olup imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine konu olabilecek yerlerden olduğunun kabulü gereğine değinilerek davacı Hazinenin davasının reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve kanuna aykırıdır.
Dava dosyasının incelenmesinde, yöredeki orman kadastrosunun 1948 yılında yapıldığı, yapılan orman kadastrosuna ilişkin 04.06.1948 tarihli Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl Köyünün Dağkahnası, Yatakyeri, Selamet tarlası ve Yaylacık Mahallesi civar ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbatada "Bu köy hududu dahilinde bulunan Devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlarla irtibat ve iltisakı bulunması dolayısıyla mesaha-i sathiyesi henüz tespit edilememiş, köy arazi camiası içinde bulunupda Devlet lehine tahdit edilen ve krokide yerleri gösterilen ormanların mesaha-i sathiyesi 188 hektar bulunduğu arazi camiasının vüsatı ise mülasık köylerin arazi camiası ile birleşmiş bulunması dolayısıyla bu cihetinde henüz tespit edilmesine imkan bulunmadığı" ifadesine yer verildiği, yine 05.06.1948 tarihli Bolu ili'nin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl Köyü ve Mahalleleri civar devlet ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbata hulasasında "Köy hududu dahilinde bulunan Devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlara irtibat ve iltisakı bulunması hasebiyle vüsatı henüz tespit edilememiş, yalnız köy arazi camiası içinde kalıp da Devlet namına tahdit edilen orman parçalarının vüsatı 188 hektardan ibaret olduğu" ifadesine yer verildiği, orman kadastro evraklarının ve haritasının tetkikinde söz konusu çalışmalarda yalnızca eylemli durumu orman olan taşınmazlar ile ormana bitişik olan taşınmazların hukuki durumlarının tayin ve tespit edildiği, ve köy hududu dahilinde bulunan bir kısım ormanın ise incelemeye tabii tutulmadığı, anlaşılmış olup yörede yapılan bu orman kadastrosununda seri bazda yapıldığı tespit edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın, bahsedilen orman kadastro çalışmalarında orman sınırları dışarısında bırakıldığını, bilahare 1975 yılında aplikasyon ve 2 nci madde çalışmaları yapıldığını, dava konusu taşınmazın 2007 yılında yapılan kadastro sırasında senetsizden davalılar adına tespit gördüğünü, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın 1944 tarihli hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğu ve böylece 13.07.1945 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (4785 sayılı Kanun) uyarınca dava konusu taşınmazın devletleştirmeye tabii olduğu anlaşılmaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesi kararında emsal olarak gösterilen Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı kararı incelendiğinde, mezkur davaya konu taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) davaya konu taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulduğu, yörede 1948 tarihinde seri bazda orman kadastro çalışmaları yapıldığı bilahare 1988 tarihinde de aplikasyon ve 2/B madde çalışmaları ile evvelce orman sınırları dışarısında kalmış ormanların kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın her iki orman kadastrosu çalışmasında da orman sınırları dışarısında bırakıldığı anlaşılmış olup, gerek taşınmazın ilk kadastro sırasında orman olarak tespit harici bırakılması ve bilahare 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulması gerekse 1948 yılında yapılan seri bazdaki orman kadastrosundan sonra 1988 yılında, orman kadastrosuna tabii tutulması hususları birlikte değerlendirildiğinde temyize konu taşınmaz ile aynı hukuki durumda bulunmadığı açıktır.
Kaldı ki Yargıtayın muhtelif Dairelerinin yerleşmiş uygulamalarına göre Hazine tarafından bir taşınmazın kamu malı olduğu iddiasıyla her zaman dava açılabileceğinin kabul edildiği kuşkusuzdur.
Davacı Hazine tarafından aynı taleple açılan ve İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda eski tarihli belgelerde orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilen emsal dava dosyalarında, İlk Derece Mahkemesi kararlarına karşı yapılan istinaf başvurularının esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının bir kısmı da Dairece (2021/10470, 10940, 10426, 10469 Esas sayılı dosyalar) onanmıştır.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmaz hakkında Hazinece orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla açılan eldeki davada, İlk Derece Mahkemesince yapılan keşif sonucu düzenlenen ve hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın 1944 tarihli hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olduğunun belirtildiği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;önceki gerekçeye ek olarak, kural olarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidi yapılmış ve kesinleşmiş ise, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümleneceği, bu kuralın iki istisnasının olduğu, birinci istisnasının 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilmeden 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdidinin bulunması ve taşınmazın orman tahdidi dışında bırakılması, ikinci istisnasının ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede seri bazda orman kadastrosunun yapılması ve taşınmazın orman serisi dışında bulunmakla birlikte orman serisinin iç ve dış sınırına bitişik olmaması durumu olduğu, eldeki davada 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapıldığı, ayrıca işe başlama, çalışma ve bitirme tutanakları ile orman kadastro komisyonu kararları gözetildiğinde ilçe ve köy idari sınırları ile bağlı kalınmaksızın yapılan seri bazda orman kadastro çalışmasının bulunmadığı, aksine yörede ilçe ve köy sınırları esas alınarak orman kadastrosu yapıldığı, usulünce yapılıp kesinleşen orman tahdit haritasına göre taşınmazın orman olup olmadığının tespit edileceği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili; çekişmeli taşınmazın niteliği itibarıyla kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisaba elverişli yerlerden olmadığını, taşınmaz üzerinde zirai faaliyette bulunulmayan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, evveli orman olan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını, dava konusu taşınmazın orman olup olmadığının en eski tarihli hava fotoğrafları incelenmek suretiyle belirlenebileceğini, uyuşmazlığın mahallinde keşif icra edilmek ve alınacak bilirkişi raporlarına göre çözümlenebileceğini, eksik araştırma ile karar verildiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Hazine tarafından orman iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemli eldeki davada, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidinin seri bazda yapılıp yapılmadığı, taşınmazın orman olup olmadığının tespitinde sadece orman tahdit haritasının mı dikkate alınacağı, yoksa eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğrafları ile amenajman planı ve diğer deliller değerlendirilerek araştırma yapılması mı gerektiği, buradan varılacak sonuca göre dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169. Maddesi
2. 6831 Sayılı Orman Kanunu
3. 3402 Sayılı Kadastro Kanunu
4. 4785 Sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
5. 5658 Sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Ek Kanun
6. 3116 Sayılı Orman Kanunu (mülga)
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından konu hakkındaki yasal düzenlemelere değinmekte yarar bulunmaktadır.
2. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukuki tanımı ilk defa bu Kanunda yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun'la bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun'la orman tanımının yer aldığı 1. maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnaları hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.
3. 1950 yılında 5653 sayılı Kanun'la 3116 sayılı Kanun’un 1. maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri ile beraber orman sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 1956 tarihinde 6831 sayılı Orman Kanunu yürürlüğe girmiş, 3116 sayılı Kanun gibi 1. maddesinde orman tanımına yer verilmiş ancak maddenin kapsamı daha genişletilmiştir.
4. 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesi;
“Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.
Ancak :
A) Sazlıklar;
B) Step nebatlariyle örtülü yerler;
C) Her çeşit dikenlikler;
Ç) Parklar;
D) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Şehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler,
E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmiyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;
F) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler,
G) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,
H) (Değişik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan (…)(1) fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;
İ) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar.
J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz” şeklinde düzenlenmiştir.
1956 yılında 6831 sayılı Kanun'la birlikte 3116 sayılı ve sonraki kanunlarda yer alan “orman mahsulü verme” koşuluna yer verilmemiş, ölçüt olarak “orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımama olgusu” getirilmiştir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 E., 2010/1 K. sayılı kararı).
5. 3116 sayılı ilk Orman Kanunu’ndan bugüne kadarki orman mevzuatını düzenleyen bütün kanunlarda orman kadastrosunun orman kadastro komisyonlarınca yapılacağı öngörülmüştür. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, devlet ormanlarının, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanla müşterek sınırlarının tayin ve tespitinin orman kadastro komisyonları tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır.
6. Gerek 3116 sayılı Kanun'un gerekse 6831 sayılı Kanun'un ilk hâlinden farklı olarak 04.07.1973 tarih ve 14584 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 1744 sayılı Kanun ile eklenen 6831 sayılı Kanun'un 8/3. fıkrasında; orman kadastrosunun, belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle bu sınırlar dahilinde kalan bütün ormanları kapsayacak şekilde yapılacağı düzenlemesi getirilmiştir.
7. Öte yandan, 6831 sayılı Kanun'un 1744 sayılı Kanun ile değiştirilen 12/3. fıkrasına dayanılarak çıkartılan ve 19.08.1974 tarih ve 14981 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliği'nin (mülga) "Sınırlama Dışı Kalan Ormanlar İçin Yapılacak İşlemler" başlıklı 128. maddesinin (b) fıkrasında, “Sınırlaması yapılan Devlet ormanının dış ve iç sınırlarına bitişik olmayan Devlet Ormanları hakkında orman kadastro komisyonunca herhangi bir karar verilmiş olmayacağından ve bu gibi Devlet Ormanlarının orman kadastrosu yapılmış sayılmayacağından ıttıla hasıl olunduğunda hemen orman kadastrosunun yapılması merkezce sağlanır, bu gibi ormanlarda orman kadastrosu yapılıncaya kadar ilgili kanun hükümlerine göre işlem yapılır” hükmü bulunmaktadır.
8. Bunun yanı sıra, 15.07.2004 tarihli ve 25523 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, 6831 Sayılı Orman Kanunu'na Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin (mülga) 26. maddesinde;
"Orman kadastro komisyonlarınca;
a) 6831 Sayılı Kanunun 1'inci maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu bilinen ormanlar, orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar,
b) Yürürlükten kaldırılmış 3116 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesine göre kamulaştırılmış ormanlar,
c) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş veya Devletleştirilmeye tabi ormanlar,
d) 6831 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre orman rejimine alınmış yerler,
e) 6831 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yerler,
f) 6831 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine göre kamulaştırılan yerlerle diğer suretle orman yetiştirilmek üzere kamulaştırılan yerler,
g) Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerler,
h) Her hangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar,
ı) Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış sahalar,
j) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar,
Devlet ormanı olarak sınırlandırılır.
4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlar ile yukarıda belirtilen (b), (d), (e), (f), (g), (ı) ve (j) bentlerine göre orman rejimine girmiş olan sahaların herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz" düzenlemesi yer almış, 20.11.2012 tarihli ve 28473 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan ve hâlen yürürlükte bulunan Orman Kadastro ve 2/B Uygulama Yönetmeliği'nin 16. maddesinde;
''(1) Komisyonlarca;
a) 6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu
bilinen ormanlar,
b) Orman tahdit veya kadastrosu yapılmış olsun ya da olmasın, tapulama veya kadastro sonucu
ya da hükmen orman vasfı ile Hazine adına tescil edilen yerler,
c) 3116 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesine göre kamulaştırılmış ormanlar,
ç) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlar,
d) 6831 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre orman rejimine alınmış yerler,
e) 6831 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yerler,
f) 6831 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine göre kamulaştırılan yerlerle diğer suretle orman
yetiştirilmek üzere kamulaştırılan yerler,
g) Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerler,
ğ) Sınırlandırma sırasında orman olduğu halde orman sınırları dışında kalmış ormanlar,
h) Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis edilmiş yerlerden, ağaçlandırılmış ve yapılan ağaçlandırma çalışmasının başarılı olması neticesinde kesin tahsisi yapılarak orman niteliği kazanmış yerler,
ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar,
i) Orman içi açıklıklar,
Devlet ormanı olarak sınırlandırılır.
(2) Birinci fıkrada belirtilen sahaların herhangi bir şekilde Komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz'' hükmü getirilmiştir.
9. Açıklanan yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; yörede orman kadastrosunun seri bazda (seri usulde) yapılması durumunda, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan yerlerin dışında kalan taşınmazlar yönünden orman kadastro komisyonlarınca inceleme yapılamadığı ve niteliği belirlenmediğinden o yerde orman kadastrosunun yapılmış sayılmayacağı, bir başka anlatımla, o orman serisi dışında kalan yerlerde bir orman sınırlandırılmasının varlığından söz edilemeyeceği, bu nitelikte taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukuki durumlarının eski tarihli memleket haritası ile hava fotoğraflarının uygulanması, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin incelenmesi suretiyle belirlenecektir.
10. Bu nedenle bir orman kadastrosunun seri bazda yapılıp yapılmadığının tespiti büyük önem taşımaktadır. Orman mevzuatında açıkça seri bazda orman kadastrosunun tanımına yer verilmemekle birlikte yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca yörede yapılan orman kadastrosuna ait tüm çalışma tutanakları incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle tahdidin seri bazda olup olmadığı tespit edilecektir.
11. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmî Gazete’de ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır. 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun seri bazda yapılıp yapılmadığı hususu uyuşmazlığın özünü oluşturmaktadır.
12. 1948 yılında yapılan orman tahdit çalışma tutanakları incelendiğinde; 10 No.lu Orman Tahdit Komisyonu tarafından tanzim edilen 04.06.1948 tarihli ve ''Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl köyünün Dağkâhnası, Yatakyeri, Selamet tarlası ve Yaylacık mahallesi civar ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbatası'' başlıklı tutanakta; ''...bu köy hududu dahilinde bulunan devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlarla irtibat ve iltisakı bulunması dolayısıyla mesaha’i sathiyesi henüz tespit edilememiş, köy arazi camiası içinde bulunup da devlet lehine tahdit edilen ve krokide yerleri gösterilen ormanların mesaha’i sathiyesi (188) hektar bulunduğu, arazi camiasının vüsatı ise mülasık köylerin arazi camiası ile birleşmiş bulunması dolayısıyla bu cihetin de henüz tespit edilmesine imkan bulunmadığı, köy halkı fındık, mısır, buğday, meyva yetiştirmek ve kısmen de koyun, keçi ve karasığır besledikleri anlaşılmıştır...’’ şeklinde tespite yer verildiği, yine aynı komisyon tarafından tanzim edilen 05.06.1948 tarihli ve ''Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl köyü ve mahalleleri civar ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbata hülasası'' başlıklı tutanakta; ''...bu köy hududu dahilinde bulunan Devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlara irtibat ve iltisakı bulunması hasebiyle vüs'atı henüz tespit edilmemiş, yalnız köy arazi camiası içinde kalıpta Devlet namına tahdit edilen orman parçalarının vüsatı (188) yüz seksen sekiz hektardan ibaret olduğu" ifadesine yer verildiği tespit edilmiştir.
13. Uyuşmazlığın çözümü maksadıyla bütüncül bir yaklaşımla UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda yapılan araştırma neticesinde; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ve civar köylerinde 2007 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmalarından sonra itiraz süresi içinde Orman İdaresi ya da Hazine tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davalarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin, Esmahanım, Deredibi, Aktaş, Çayağzı, Yenice, Dereköy, Koçullu, Davutağa, Sarıyayla ve Yeşilköy köylerinde bulunan taşınmazlarla ilgili orman iddiası yönünden yaptığı inceleme sırasında yörede 1948 yılında 3116 sayılı Kanun hükmüne göre seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastro çalışmasının bulunduğu tespitine yer verdiği saptanmıştır [Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.11.2010 tarihli ve 2010/10610 Esas, 2010/14431 Karar; 10.03.2010 tarihli ve 2009/19993 Esas, 2010/2949 Karar; 15.03.2007 tarihli ve 2007/2236 Esas, 2007/3240 Karar; 21/11/2007 tarihli ve 2007/12243 Esas, 2007/14894 Karar; 15/04/2009 tarihli ve 2009/4549 Esas, 2009/6583 Karar; 08.07.2009 tarihli ve 2009/9740 Esas, 2009/11422 Karar].
14. Her ne kadar Orman İdaresi tarafından gönderilen cevabi yazı bir orman kadastro çalışmasının seri bazda olup olmadığı yönünden kesin bir kanaat oluşturmasa da, Orman Genel Müdürlüğü Bolu Orman Bölge Müdürlüğü Akçakoca Orman İşletme Müdürlüğünün Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/513 Esas sayılı dava dosyasına (aynı gün gündeme alınan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.07.2025 tarihli ve 2024/8-661 Esas, 20257482 Karar sayılı dosya) gönderdiği cevabi yazıda; yörede 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman tahdit çalışmalarının seri bazda yapıldığı bildirilmiştir.
15. Yukarıda yer verilen tespitler ve 1948 yılına ait orman kadastro evrakları ve haritası bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında yapılan orman kadastro çalışmaları sırasında sadece eylemli durumu orman olan taşınmazlar ile ormana bitişik olan taşınmazların hukuki durumlarının tayin ve tespit edildiği, köy hududu dahilinde bulunan bir kısım ormanın ise incelemeye tâbi tutulmadığı anlaşılmış olup yörede yapılan orman kadastrosunun seri bazda yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
16. Öte yandan, Bölge Adliye Mahkemesi kararında emsal olarak gösterilen Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı kararı incelendiğinde; davaya konu taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca kadastroya tâbi tutulduğu, yörede 1948 tarihinde seri bazda orman kadastro çalışmaları yapıldığı, daha sonra 1988 tarihinde de aplikasyon ve 2/B madde çalışmaları ile evvelce orman sınırları dışarısında kalmış ormanların kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın her iki orman kadastrosu çalışmasında da orman sınırları dışarısında bırakıldığı gözetildiğinde emsal olarak gösterilen karara konu taşınmazın temyize konu taşınmaz ile aynı hukuki durumda bulunmadığı açıktır.
17. Bu noktada, Hazine tarafından bir taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla her zaman dava açılabileceği hususu da gözden kaçırılmamalıdır.
18. Gelinen aşamada, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde seri bazda orman kadastrosu yapıldığı sonucuna varıldığından, tahdit sınırına bitişik olmayan dava konusu taşınmazın orman niteliğinde olup olmadığını tespit etmek için, mahkemece en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli ve neticesine göre bir karar verilmelidir.
19. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmaza ilişkin renkli orman kadastro haritaları, 1975 yılı orman tahdit aplikasyon ve 2. madde çalışma haritası, amenajman haritası, en eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritaları ile 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosuna ait tutanakların ilgili idarelerden celp edildiği, mahallinde fen, ziraat ve orman bilirkişilerinden oluşan heyet ile birlikte keşif icra edildiği, özellikle üç kişiden müteşekkil orman bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen kurul raporunda dava konusu taşınmazın tamamının 1944 tarihli (en eski) hava fotoğrafında orman sayılan yerler içerisinde olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
20. Her ne kadar 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosu neticesinde dava konusu taşınmaz senetsizden davalı adına tespit görmüş ise de, taşınmazın 1944 tarihli hava fotoğrafında orman sayılan yerlerden olduğu ve böylece 13.07.1945 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca taşınmazın Devletleştirmeye tâbi olduğu, Hazine tarafından her zaman orman iddiası ile dava açılabileceği, çekişmeli taşınmazın tamamının evvelinin orman olduğu, daha sonra açılmak suretiyle kullanılmasının orman niteliğini değiştirmeyeceği, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin doğru olmadığı sonucuna varılmıştır.
21. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; orman kadastro komisyonları tarafından köy ve belde sınırları dikkate alınmaksızın ağaç topluluklarının bulunduğu rasat noktasından başlayan tahdit çalışmasının poligon kapatılmak suretiyle neticelenmesi hâlinde seri bazda orman kadastrosu yapıldığının kabulü gerekeceği, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı eski Orman Kanunu uyarınca 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun seri bazda yapılmadığı, bu nedenle kesinleşen orman tahdit haritası dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın 1948 yılında yapılıp kesinleşen tahdit sınırı dışında kaldığı, 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosuna kadar üzerinde kapama fındıklık bulunan kısımlar yönünden 3402 sayılı Kanun'un 14. ve 17. maddeleri uyarınca kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap koşullarının oluştuğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun seri bazda olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulabilmesi için daha geniş bir araştırma ve inceleme yapılması gerektiği, bu nedenle ve değişik gerekçeyle hükmün bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul Çoğunluğunca benimsenmemiştir.
22. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.07.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin incelemeye konu kararında özetle: “Dava; tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Sarıyayla Köyü’nün, Akçakoca ilçesi, Kurugöl Köyü’ne bağlı mahalle iken sonradan ayrıldığı, 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra Kurugöl Köyü ile bağlı mahallerinin idari sınırları gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmi Gazetede ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp 22.08.1975 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulamasının olduğu, ayrıca 18.06.1975 tarihli işe başlama tutanağında orman kadastro komisyonunun orman kadastrosu (sınırlandırması) yapma yetkisininde bulunduğu, çekişmeli taşınmazın her iki çalışma sırasında da orman sınırları dışında bırakıldığı, 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Düzce ili Akçakoca ilçesi Sarıyayla Köyünde bulunan dava konusu taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle fındıklık niteliği ile davalılar adlarına tespit edildiği, taşınmaz üzerinde 30-40 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, davacı Hâzinenin 15.09.2017 tarihli dilekçe ile çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritasına göre orman sayılan yerlerden olduğunu, ormandan edinildiğinden zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle dava açtığı, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, davalıların istinafları üzerine Dairemizce Yargıtay (kapatılan) 16.Hukuk Dairesi’nin 01.10.2020 gün 2020/1409E.-2020/3928K. sayılı içtihadı emsal alınarak çekişmeli taşınmazın 1947 yılında yapılıp 1948 yılında ilan edilerek kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığı, daha sonra 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulaması sırasında da orman sınırları dışında bırakıldığı, ilk orman tahdidinin kesinleştiği tarih ile kadastro tespit tarihi arasında 20 yıldan çok fazla sürenin (59 yılın) bulunduğu, çekişmeli taşınmazın 1979 tarihli hava fotoğrafında ve 1982 tarihli memleket haritasında meyvelik (fındıklık) olarak gözüktüğü, üzerinde 30-40 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, davalı taraf yararına kadastro tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. Maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 8.Hukuk Dairesince bozulduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin bozma kararında “çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun seri bazda yapıldığı, eylemli durumu orman olan taşınmazlar ile ormana bitişik olan taşınmazların hukuki durumlarının tayin ve tespit edildiği, köy hududu dahilinde bulunan bir kısım ormanın ise incelemeye tabii tutulmadığı, dava konusu taşınmazın, bahsedilen orman kadastro çalışmalarında orman sınırları dışarısında bırakıldığı, bilahare 1975 yılında aplikasyon ve 2 nci madde çalışmaları yapıldığı, dava konusu taşınmazın 2007 yılında yapılan kadastro sırasında senetsizden davalı taraf adına tespit gördüğü, ancak 1944 tarihli hava fotoğrafında orman olarak gözüktüğü, emsal olarak gösterilen Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı kararı incelendiğinde, mezkur davaya konu taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulduğu, yörede 1948 tarihinde seri bazda orman kadastro çalışmaları yapıldığı bilahare 1988 tarihinde de aplikasyon ve 2/B madde çalışmaları ile evvelce orman sınırları dışarısında kalmış ormanların kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın her iki orman kadastrosu çalışmasında da orman sınırları dışarısında bırakıldığı anlaşılmış olup, gerek taşınmazın ilk kadastro sırasında orman olarak tespit harici bırakılması ve bilahare 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulması gerekse 1948 yılında yapılan seri bazdaki orman kadastrosundan sonra 1988 yılında, orman kadastrosuna tabii tutulması hususları birlikte değerlendirildiğinde temyize konu taşınmaz ile aynı hukuki durumda bulunmadığı, kaldı ki Yargıtay’ın muhtelif dairelerinin yerleşmiş uygulamalarına göre Hazine tarafından bir taşınmazın kamu malı olduğu iddiasıyla her zaman dava açılabileceğinin kabul edildiği, bu sebeple ilk Derece Mahkemesince hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda 1944 tarihli hava fotoğrafına göre dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun belirtildiği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı “ belirtilmiştir.
Dairemizce emsal olarak alınan Yargıtay (Kapatılan) 16.Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı ilamına konu Gemlik ilçesi Cihatlı Mahallesi 2084 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında seri bazda orman kadastrosu yapıldığı, daha sonra 1988 yılında unutulmuş ormanların kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde çalışmalarının yapıldığı, taşınmazın orman tahdidi dışında bırakıldığı, 1956 yılında yapılan tesis kadastrosu sırasında orman belirtmesiyle tescil dışı bırakıldığı, daha sonra 2014 yılında 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabi tutularak Hazine adına tespit edildiği, gerçek kişi tarafından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak dava açıldığı, taşınmazın yöreye ait en eski tarihli memleket haritasında ve hava fotoğrafındaki konumu, eğim durumu itibariyle 6831 sayılı Kanun’un 1/j maddesinin karşıt kavramı uyarınca orman sayılan yerlerden olduğu, üzerinde en küçüğü 10 en büyüğü 50 yaşlarında zeytin, incir ve elma ağaçları ile iki tane delice (yabani zeytin) ağacı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; ise çekişmeli taşınmazın, 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra ve seri bazda olmayan 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmi Gazetede ilan edilerek kesinleşen orman tahdidi sırasında ve daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp 22.08.1975 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulaması sırasında da orman kadastro komisyonlarınca 4785 sayılı Kanun’un 1.maddesi uyarınca orman sınırları içine alınmayıp, orman tahdidi dışında bırakıldığı, 18.06.1975 tarihli işe başlama tutanağında orman kadastro komisyonunun orman kadastrosu (sınırlandırması) yapma yetkisinin de bulunduğu, 1944 tarihli hava fotoğrafında çekişmeli taşınmazın orman sayılan alan, 1979 tarihli hava fotoğrafında ve 1982 tarihli memleket haritasında ise meyvelik (fındıklık) olarak gözüktüğü ve tamamının üzerinde 30-40 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu tespit edilmiştir.
Dolayısıyla çekişmeli taşınmazla emsal alınan içtihada konu taşınmazın tamamı orman tahdidinin yapıldığı tarihlerde eski tarihli hava fotoğraflarına göre orman sayılan yerlerden oldukları halde 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra iki ayrı tarihte çalışma yapan orman kadastro komisyonunca 4785 sayılı Kanun’un 1.maddesi uyarınca orman sınırları içine alınmayıp orman tahdidi dışında bırakılmışlardır. Böylelikle çekişmeli taşınmaz ile Dairemizce emsal olarak alman Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı ilamına konu 2084 parsel sayılı taşınmaz aynı hukuki durumda bulundukları halde Yargıtay 8.Hukuk Dairesince çekişmeli taşınmaz ile emsal alınan davaya konu taşınmazın aynı hukuki durumda bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın 1944 tarihli hava fotoğrafında orman olarak gözüktüğünden orman niteliği ile Hazine adına tescil edilmesi gerektiği belirtilerek Dairemizin kararı bozulmuştur.
Kural olarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidi yapılmış ve kesinleşmiş ise, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş orman kadastro harita ve çalışma tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir. Bu kuralın iki istinası bulunmaktadır.
Birinci istinası; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöredeki orman kadastrosunun 4785 sayılı Kanun’un yürürlük (13.07.1945) tarihinden önce yapılıp kesinleşmesi ve taşınmazın kesinleşen orman tahdidi dışında bırakılması durumudur. 4785 sayılı Kanun’un 1.maddesiyle 13.07.1945 tarihinde var olan gerçek veya tüzel kişilere, vakıflara, köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ait tüm ormanlar hiçbir işlem ve bildirime gerek olmaksızın devletleştirilmiştir. Bu nedenle; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde halen 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden önce yapılmış bir orman kadastrosunun bulunması halinde öncelikle yörede yapılıp kesinleşen orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanması, çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları dışında kaldığının belirlenmesi halinde ise 4785, 5658 sayılı Kanunlar ile 6831 sayılı Kanun’un 2896, 3302, 4999 ve 6292 sayılı Kanunlarla değişik 7.maddesi nazara alınarak yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, toprak yapısı, bitki örtüsü ve konumu itibariyle inceleme, araştırma, uygulama ve değerlendirme yapılarak çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadıklarının tespit edilmesi gerekmektedir.
İkinci istisnası ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede seri bazda orman kadastrosunun yapılması, taşınmazın kesinleşen orman serisinin dışında olması, ancak orman serisinin iç ve dış sınırına bitişik olmaması durumudur. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun olduğunun tespit edilmesi halinde orman kadastro harita ve tutanaklarının uygulanması, yapılan uygulama sonucunda çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman serisinin dışında kalması ancak anılan orman serisinin iç ve dış sınırına, yani orman sınır noktalarına bitişik olmaması halinde 4785, 5658 sayılı Kanunlar ile 6831 sayılı Kanun’un 2896, 3302, 4999 ve 6292 sayılı Kanunlarla değişik 7. Maddesi nazara alınarak yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, toprak yapısı, bitki örtüsü ve konumu itibariyle inceleme, araştırma, uygulama ve değerlendirme yapılarak çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadıklarının tespit edilmesi gerekmektedir.
Ancak Hâzinenin 6831 sayılı Kanun’un 7/1 maddesi ve 11/1 maddesi uyarınca her zaman orman iddiasıyla dava açma hakkı bulunmaktadır. 6831 sayılı Kanun’un 7/1 ve 11/1 maddelerindeki yasal düzenlemelere rağmen Yargıtay (kapatılan)16. Hukuk Dairesinin ve Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin çok sayıda ki içtihatlarıyla tahdidin seri bazda olup olmadığı ayrımı da yapılmadan kesinleşen orman tahdidi dışında kalan taşınmazların, yöreye ait en eski tarihli memleket haritasındaki ve hava fotoğrafındaki konumları araştırılmaksızın orman tahdidinin kesinleştiği tarihten itibaren kadastro tespit tarihine yada tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıl süreyle nizasız fasılasız malik sıfatıyla ekonomik amacına uygun şekilde kullanılması, eş söyleyişle 3402 sayılı Kanun’un 14. Ve 17.maddelerinde aranan koşulların gerçekleşmesi halinde özel mülk olarak tapuya tescil edilecekleri kabul edilmiştir.
Seri bazda orman kadastrosu; orman tahdidinin yapıldığı tarihte orman sayılan alanların ilçe veya köy idari sınırları ile bağlı kalınmaksızın Devlet Ormanı olarak sınırlandırılması işlemidir. 3116 sayılı Kanun’un 5. ve 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Kanun’un 7. maddesi ve devamındaki hükümler ile 04.07.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1744 Sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 6831 Sayılı Kanun’un 8/3.maddesi birlikte değerlendirildiğinde; 3116 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 01.06.1937 tarihinden 1744 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.07.1973 tarihine kadar olan dönemdeki orman kadastro çalışmaları belde ve köy sınırları esas alınmaksızın seri bazda yapılabildiği gibi belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle de yapılabildiğinden çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede bu dönemlerde orman kadastrosu yapılıp kesinleşmiş ise anılan orman tahdidinin seri bazda yapılıp yapılmadığının orman tahdidine ilişkin tüm belgeler özellikle de orman kadastro çalışma tutanaklarının incelenerek tespit edilmesi gerekmektedir.
10 nolu orman kadastro komisyonunca 06.05.1948 tarihinde Kurugöl Köyü İhtiyar Heyetine gönderilen 06.05.1948 tarihli tahdidin yapılacağına ilişkin ilan kağıdında “ ...köyünüzün hududu dahilinde mevcut ormanların tahdidi için komisyonumuz 07.05.1948 tarihinde köyünüze gelecektir” ibarelerine yer verilmiştir.
Yine 10 nolu orman kadastro komisyonunca düzenlenen 28.05.1948 tarihli Kurugöl Köyü işi bitirme tutanağında “ Kurugöl Köyüne ait arazi camiası ormanlarının tahdit ve tescili hususundaki vazife nihayet bulduğu ve bu husus hakkında aynı köye ait tahdit edilecek başka bir vazife bulunmadığı, ehli vukuflar tarafından beyan edilmiş olmakla bu köyün tahdit işinin ikmal edildiğine dair” iş bu zabıt mahallinde okunarak imza altına alındı.” denilmiştir.
Yine 05.06.1948 tarihli Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl Köyü ve mahalleleri civar devlet ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbata hülasasında “ Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl Köyü ve mahallerinin hududu dahilindeki Devlet Ormanlarının 3116 sayılı Orman Kanunu ve buna ait talimatname ve 4785 sayılı Kanun hükümleri dairesinde bu köy hududu dahilindeki ormanların tahdidi için gerekli kanuni merasim ifa ve ikmal edilerek bu köyden seçilen bilirkişilerle birlikte tescile esas olacak şekilde hudutların tayin ve tespiti suretiyle tahdidin yapıldığı ve buna ait hususatm hülasa olarak aşağıya alındığı; 1-Kurugöl Köyü ve mahallerinin umumi hudut ve vasıfları;
Hududu: Şarken; Küçük Sarmaderesi ve Bolatlı Köyü Garben; Gebekilise Köyü Şimalen; Koçar Köyü Cenuben; Tonton ve Dorukdağı Devlet Ormanlarıyla mahdut olup bu köy hududu dahilinde bulunan devlet ormanları aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlara irtibat ve iltisakı bulunması hasebiyle vüsatı henüz tespit edilememiş, yalnız köy arazi camiası içinde kalıp da Devlet namına tahdit edilen orman parçalarının vüsatı 188 hektardan ibaret olduğu" ifadesine yer verilmiştir.
08.05.1948 tarihli orman kadastro çalışma tutanağında ise “Kurugöl Köyü’nün Dahkahnası Mevkiinde yapılan çalışmada “5404 rasat noktasından bir hat alındığı............ Kurugöl ile Gebekilise Köylerinin hududunu teşkil eden Derebaşı mevkiindeki 5757 sınır noktası ile bu kısım burada biter. Buradan Tontondağı ormanı sınırı teselsül ile Kurugöl Köyü hududunu aşıp gittiğinden bu poligon kapanmamıştır.
Yaylacık Mahallesi mevkiinde yapılan sınırlamada 5746 ila 5812 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın Tuzlak Devlet Ormanı olduğu, 5752 rasat noktasına bağlanarak bu poligon kapatılmıştır.
Değirmendere mevkiinde (Sarı Ahmet Mahallesi) toplu arazilerle Tontondağı ve Kundaklıöz Ormanının tefrik edilerek 5813 ila 5819 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın “Tontondağı ve Kundaklıöz Ormanı” olduğu belirtilip 5813 sınır noktasına dönülerek poligon kapanır.
Kurugöl yakınında yapılan sınırlamada 5821 ila 5829 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın Kurugöl Devlet Ormanı olduğu, 5821 sınır noktasına bağlanarak poligon kapatılmak suretiyle bu ormanında devlet adına tahdidi yapılmıştır.
Değirmen yanı mevkiinde yapılan sınırlamada 5830 ila 5860 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın Kabaklı Devlet Ormanı olduğu, Koçar Köyü arazileri solda bırakılmak suretiyle......5860 sınır noktasına gelinir. Bu nokta ........ 5832 sınır noktasına bağlanarak bu poligon kapatılmıştır. “ tespitlerine yer verilmiştir.
Tüm belgeler bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde Kurugöl Köyü ile bu köye bağlı olan tüm mahallelerinde 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra 4785 sayılı Kanun hükümleri uyarınca orman kadastrosunun yapıldığı, Yaylacık Mahallesi’nde 5746 ila 5812 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın “Tuzlak Devlet Ormanı”, Sarı Ahmet Mahallesi’nde 5813 ila 5819 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın “Tontondağı ve Kundaklıöz Devlet Ormanı”, Kurugöl Köyü’nde 5821 ila 5829 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın “Kurugöl Devlet Ormanı”, Değirmenyanı mevkiinde 5830 ila 5860 orman sınır noktalarıyla çevrili alanın “Kabaklı Devlet Ormanı” ismiyle sınırlamalarının yapıldığı, Tontondağı Devlet Ormanının Kurugöl Köyü’nde kalan kesiminin ise 5404 ila 5757 orman sınır noktalarıyla belirlenerek orman sınırları içine alındığı, Tontondağı Devlet Ormanının komşu köyde devam eden bölümü hakkında orman kadastrosunun yapılmadığı, poligonun kapatılmayıp açık bırakıldığı, böylelikle Kurugöl Köyü’nün orman kadastrosu sırasında komşu köydeki irtibatlı ormanların kadastrosunun yapılmadığı, sadece Kurugöl Köyü ve bağlı mahallerinde bulunan ormanların kadastrosunun yapıldığı, bu durumda orman kadastrosunun seri bazda olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Nitekim 08.05.1948 tarihli orman kadastro çalışma tutanağında Kabaklı Devlet Ormanının sınırlaması sırasında Koçar Köyü arazilerinin solda bırakıldığı belirtilmiş, yine aynı tarihli orman kadastro çalışma tutanağında açıkça Kurugöl Köyü’ne bağlı Dahkahnası mevkiinde yapılan orman sınırlamasında 5404 sınır noktasından başlanarak Gebekilise Köyü’nün hududunu teşkil eden 5757 sınır noktasında bitirildiği, buradan Tontondağı ormanı sınırı Kurugöl Köyü hududunu aşıp gittiğinden bu poligonun kapanmadığı belirtilerek Tontondağı Devlet Ormanının Kurugöl Köyü’nde kalan bölümünün 5404 sınır noktasından başlanıp Gebekilise Köyü’nün hududunda bulunan 5757 sınır noktasında sınırlamanın bitirildiği belirtilmekle Kurugöl Köyü’nü aşarak Tontondağı Devlet Ormanının komşu köyde kalan bölümünün sınırlamasının yapılmadığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla Kurugöl Köyü’nde yapılan orman kadastrosu sırasında komşu köylerde yer alan ormanlarla irtibatlı ormanların sınırlaması yapılmadığından, başka deyişle sadece Kurugöl Köyü ve bağlı mahallelerinin orman sınırlaması yapıldığından 04.06.1948 tarihli Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl Köyünün Dağkahnası, Yatakyeri, Selamet tarlası ve Yaylacık Mahallesi civar ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbatada ve 05.06.1948 tarihli Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl Köyü ve Mahalleleri civar devlet ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair Umumi mazbata hulasasında da "köy hududu dahilinde bulunan Devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlara irtibat ve iltisakı bulunması hasebiyle vüsatı henüz tespit edilememiş, yalnız köy arazi camiası içinde kalıp da Devlet namına tahdit edilen orman parçalarının vüsatı 188 hektardan ibaret olduğu" ifadesine yer verilmiştir. Keza Kurugöl Köyü’nde yapılan orman tahdidi seri bazda yapılmış olsaydı Kurugöl Köyü sınırları içinde bulunan ormanlarla aynı kaza hududunda bulunan komşu köylerdeki ormanlarla irtibatlı ormanların kadastrosunun birlikte yapılıp ormanların tamamının yüzölçümü tespit edilip tahdide ilişkin umumi mazbatada ve umumi mazbata hulasasında irtibatlı ormanların isimlerinin ve yüzölçümlerinin açıkça belirtilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Ne var ki Kurugöl Köyü’nde seri bazda orman kadastrosu yapılmadığından sadece Kurugöl ve bağlı mahalleleri sınırları içinde kalan ormanların kadastrosu yapıldığından komşu köyde kalan irtibatlı ormanların kadastrosu yapılmadığından, bunun doğal sonucu olarak ta irtibatlı ormanların yüzölçümleri de tespit edilmediğinden tahdide ilişkin umumi mazbatada ve umumi mazbata hulasasında irtibatlı ormanların yüzölçümlerinin tespit edilmediği ifadelerine yer verilmiştir. Dolayısıyla çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında yapılan orman tahdidinin seri bazda olmadığı, Kurugöl Köyü ve bağlı mahallerinin idari sınırlarıyla bağlı kalınarak orman tahdidinin yapıldığı tüm dosya kapsamıyla özellikle de 08.05.1948 ila 05.06.1948 tarihli orman kadastro çalışma tutanaklarıyla sabit olup, bu yönde duraksama bulunmamaktadır. Ayrıca çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra orman kadastrosu yapılmış olup, 04.06.1948 tarihli umumi mazbatada ve 05.06.1948 tarihli umumi mazbata hülasasında açıkça 4785 sayılı Kanun hükümleri uyarınca orman tahdidinin yapıldığı belirtilmiştir. Yine orman tahdidinin yapıldığı 1947yılı ile 1944 tarihli hava fotoğrafının çekim yılı arasında üç yıl gibi çok kısa bir süre bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerle Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin sadece eylemli ormanların ve ormana sınır olan yerlerin kadastrosunun yapıldığı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanda 1947 yılında orman sınırlamasının yapılmadığı yönündeki tespitine değer verilemeyeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın 4785 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra ve seri bazda olmayan 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmi Gazetede ilan edilerek kesinleşen orman tahdidi sırasında ve daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp 22.08.1975 tarihinde ilan edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulaması sırasında da orman kadastro komisyonlarınca 4785 sayılı Kanun’un 1.maddesi uyarınca orman sınırları içine alınmayıp, orman tahdidi dışında bırakıldığı, orman tahdidinin kesinleştiği tarih ile kadastro tespit tarihi arasında 20 yıldan çok fazla sürenin (59 yılın), dava tarihi itibariyle ise 69 yılın olduğu, çekişmeli taşınmazın çevresinde orman tahdidi içinde kalan alanın bulunmadığı, 1979 tarihli hava fotoğrafında ve 1982 tarihli memleket haritasında meyvelik (fındıklık) olarak gözüktüğü, üzerinde 30-40 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, davalı taraf yararına kadastro tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. Maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uyulmayıp direnilmesine...” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Direnme kararının ONANMASI gerekmektedir. Şöyle ki; Hukuk Genel Kurulunun 26.01.2000 tarihli ve 1999/20-1063 Esas, 2000/6 Karar sayılı ve 2017/20-1120 Esas, 2019/1371 Karar sayılı kararı gibi pek çok kararında belirtildiği üzere köyün ve beldenin sınırları esas alınarak bütün köyü kapsayacak şekilde yapılan tahdidin seri bazda olduğundan söz edilemez. Dolayısıyla dava konusu taşınmazın bulunduğu köyde 1948 tarihinde köy sınırları dikkate alınarak bütün köyü kapsayacak şekilde 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan ve köy ihtiyar heyetince de ilan edilmek suretiyle kesinleşen orman tahdidine ait tutanaklar ile ilan metinleri ve tüm çalışma belgeleri dikkate alındığında yapılıp kesinleşmiş olan tahdidin seri bazda olmadığı açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi ve 8. Hukuk Dairesinin istikrarlı karar ve uygulamalarında çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede kesinleşmiş orman tahdidi varsa orman tahdidindeki sınırlar esas alınarak, kesinleşmiş orman tahdidi yoksa o bölgeye ait en eski memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planları getirtilerek uzman bilirkişiler marifetiyle zemine uygulanmak suretiyle taşınmazın orman olup olmadığı belirlenmelidir. Bu nedenle 1948 yılında kesinleşen orman tahdidi dışında kalan ve bölgede 2007 tarihinde yapılıp aynı yıl kesinleşen arazi kadastrosunda kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit edilip tespitin kesinleşmesinden sonra tapu kaydı oluşan taşınmaz üzerinde davalının tahdidin kesinleştiği tarihten tesis kadastrosu tarihine kadar yaklaşık 59 yıllık zilyetliği dosya kapsamına göre sabit olduğundan Hukuk Genel Kurulu ile Gayri menkul ve Kadastro Hukukunda uzman Yargıtay Dairelerinin uygulama ve içtihatlarına uygun olan DİRENME KARARININ ONANMASI gerektiği kanaatiyle Sayın Çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.