ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/740 E., 2025/221 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/740 E., 2025/221 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.04.2025 tarihli, 2024/740 E., 2025/221 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/740 E., 2025/221 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/813 E., 2024/1525 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 25.01.2024 tarihli ve

2023/9478 Esas, 2024/830 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki ihalenin feshi isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Kararın şikâyetçiler vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi yönünden kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı şikâyetçiler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararının şikâyetçiler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile kararın kesin olması gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararı şikâyetçiler vekili tarafından temyiz edilmekle dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. ÖN SORUN

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce şikâyetçiler vekilinin 20.06.2024 tarihli ek karara yönelik temyiz başvurusunun süresinde olup olmadığının mı yoksa temyize konu edilen kararın miktar itibari ile temyizi kabil olup olmadığının mı incelenmesi gerektiği hususu ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmiştir.

II. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 364. maddesi.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 346 ve 366. maddeleri.

2. Değerlendirme

1. 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile değişik 364/2. maddesi temyiz yoluna başvurma ve incelemesinin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı Kanun) hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 447/2. maddesi "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır." hükmünü içermektedir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 366. maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan aynı Kanun’un 346/1. maddesi; "İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.” şeklindedir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere öncelikle temyiz dilekçesinin süresinde verilip verilmediği incelenmeli ve temyiz dilekçesi kanuni süre geçtikten sonra verilirse temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmelidir. Süresinde verilmeyen temyiz dilekçesi bulunmasına rağmen temyizin süresinde yapılıp yapılmadığı hususu aşılarak kararın miktar itibarıyla temyizinin kabil olup olmadığının incelenmesi mümkün değildir. Başka bir anlatımla bir kararın miktar itibarıyla temyizinin mümkün olup olmadığının incelenmesi süresinde verilen temyiz dilekçesinin bulunmasına bağlıdır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 20.12.2023 tarihli ve 2023/4-769 Esas, 2023/1287 Karar sayılı kararında da aynı hususlar benimsenmiştir.

3. 6100 sayılı Kanun’un 346/2. maddesi ise "Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar." hükmünü içermekteyken 12.03.2024 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un (7499 sayılı Kanun) 37/10-ç maddesiyle “bir hafta” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir. 7499 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesi uyarınca 6100 sayılı Kanun'da itiraz yolu ile istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru süreleri ve bu sürelerin tebliğden itibaren başlamasına ilişkin yapılan değişiklikler 01.06.2024 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.

4. 6100 sayılı Kanun’un “Temyiz dilekçesinin verilmesi” başlıklı 365. maddesinde “(1) Temyiz dilekçesi, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya Yargıtayın bozması üzerine hüküm veren ilk derece mahkemesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilir.

(2) Temyiz dilekçesi, kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmişse temyiz defterine kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir.

(3) Temyiz edene ücretsiz bir alındı belgesi verilir.” hükmü düzenlenmiştir.

5. 6100 sayılı Kanun'un 343. maddesinde de “(1) İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.

(2) Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.

(3) İstinaf yoluna başvurma tarihi konusunda 118 inci madde hükmü uygulanır…” düzenlemesi bulunmaktadır.

6. 6100 sayılı Kanun'un 118. maddesi “(1) Dava, dava dilekçesinin kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Dava dilekçesine davalı sayısı kadar örnek eklenir.

(2) Dava dilekçesinin kaydına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikte belirlenir.” hükmünü içermektedir.

7.6100 sayılı Kanun'un 445. maddesi ise;

“(1) Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP), adalet hizmetlerinin elektronik ortamda yürütülmesi amacıyla oluşturulan bilişim sistemidir. Dava ve diğer yargılama işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirildiği hâllerde UYAP kullanılarak veriler kaydedilir ve saklanır.

(2) Elektronik ortamda, güvenli elektronik imza kullanılarak dava açılabilir, harç ve avans ödenebilir, dava dosyaları incelenebilir. Bu Kanun kapsamında fizikî olarak hazırlanması öngörülen tutanak ve belgeler güvenli elektronik imzayla elektronik ortamda hazırlanabilir ve gönderilebilir. Güvenli elektronik imza ile oluşturulan tutanak ve belgeler ayrıca fizikî olarak gönderilmez, belge örneği aranmaz.

(3) Elektronik ortamdan fizikî örnek çıkartılması gereken hâllerde tutanak veya belgenin aslının aynı olduğu belirtilerek hâkim veya görevlendirdiği yazı işleri müdürü tarafından imzalanır ve mühürlenir.

(4) Elektronik ortamda yapılan işlemlerde süre gün sonunda biter.

(5) Mahkemelerde görülmekte olan dava, çekişmesiz yargı, geçici hukuki koruma ve diğer tüm işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde düzenlenmiş olup bu maddeye dayanılarak hazırlanan ve 06.08.2015 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdarî ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in “Kanun yoluna başvuru işlemleri” başlıklı 208/4. maddesi “Kanun yolu başvurusu, kanun yolu dilekçesinin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılır.” düzenlemesini içermektedir.

8. Somut olayda, alacaklı vekili tarafından borçlular aleyhine başlatılan kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takipte ihalenin feshi istemine konu taşınmazın (Ümraniye ilçesi, ... Mah., 15441 parsel sayılı taşınmazın 1921951/48675816 hissesinin) muhammen bedeli 305.072,00 TL, ihale bedeli ise 321.500,00 TL’dir. Bölge Adliye Mahkemesinin 14.05.2024 tarihli direnme kararı şikâyetçi üçüncü kişiler vekili tarafından yasal süresinde temyiz edilmiştir. 2004 sayılı Kanun'un 364/1 ve Ek 1. maddeleri uyarınca kesinlik sınırı 01.01.2024 tarihinden itibaren 378.290,00 TL olduğundan Bölge Adliye Mahkemesince 20.06.2024 tarihli ek karar ile kararın kesin olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin 20.06.2024 tarihli ek kararı şikâyetçiler vekiline 08.07.2024 tarihinde tebliğ edilmiş, şikâyetçiler vekili ek kararı 30.07.2024 tarihinde temyiz etmiştir.

9. Yukarıda yapılan açıklamalara göre Bölge Adliye Mahkemesinin 20.06.2024 tarihli ek kararı şikâyetçiler vekiline 08.07.2024 tarihinde tebliğ edilmesiyle başlayan 2004 sayılı Kanun'un 364/2 ve 6100 sayılı Kanun'un 366. maddelerinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 346/2. maddesinde öngörülen iki haftalık temyiz süresi 22.07.2024 tarihinde sona ermiş olup şikâyetçiler vekilinin temyiz başvurusunun süresinde olmadığı açıktır.

10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bir kararın temyiz edilip edilemeyeceğinin kanun tarafından tayin edileceği, bir kararın önce temyiz edilebilecek kararlar kapsamında olması gerektiği, kararın temyiz edilemeyeceği kabul edilmişse bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı, bu durum göz ardı edilerek öncelikle temyiz dilekçesinin süre yönünden incelenmesinin mümkün olmadığı, 6100 sayılı Kanun’un 366. maddesinin yollaması ile temyiz yolunda da uygulanan “Ön inceleme” başlıklı 352 ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 40. maddesinde ön incelemeye ilişkin sıranın belirlendiği, bu sıraya göre öncelikle kararın kesin olup olmadığının inceleneceği, kararın kesin olmadığı sonucuna varıldığı takdirde başvurunun süresi içinde yapılıp yapılmadığının değerlendirileceği, 6100 sayılı Kanun'un temyiz yolunda da uygulanan 346/1. maddesinde istinaf dilekçesinin reddi düzenlenmiş olmakla anılan maddede bir ön inceleme sıralamasının kastedilmediği, ayrıca anılan hususların İlk Derece Mahkemesinde temyiz isteminin reddini gerektiren durumlar olduğu ve temyiz incelemesi aşamasındaki ön incelemeden farklı olduğu, İlk Derece Mahkemesi bu hususları gözden kaçırmışsa bundan sonra ön inceleme aşamasında değerlendirileceği, yapılacak değerlendirmede de 6100 sayılı Kanun’un 352. maddesinde belirtilen sıranın gözetileceği, bu nedenle öncelikle temyize konu kararın miktar itibari ile temyizi kabil olup olmadığının incelenmesi ve temyiz başvurusunun miktardan reddine karar verilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

11. Hâl böyle olunca, Bölge Adliye Mahkemesinin 20.06.2024 tarihli ek kararına ilişkin temyiz istemi 2004 sayılı Kanun'un 364/2 ve 6100 sayılı Kanun'un 366. maddelerinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 346/2. maddesinde düzenlenen iki haftalık süreden sonra yapıldığından şikâyetçiler vekilinin temyiz başvurusunun süreden reddine karar vermek gerekmiştir.

III. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Şikâyetçiler vekilinin temyiz başvurusunun 2004 sayılı Kanun'un 364/2 ve 6100 sayılı Kanun'un 366. maddelerinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 346. maddesi uyarınca süre yönünden REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.04.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

“K A R Ş I O Y”

Ön soruna ilişkin uyuşmazlık, temyiz başvurusunun esastan incelenmesine geçilmesinden önce yapılan ön incelemede, kararın miktar itibariyle temyizi kabil olup olmadığının mı yoksa temyiz isteminin süresinde olup olmadığının mı öncelikle incelenmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Kararın içerdiği çözümün hukuka uygun olup olmadığının ve karara bağlanan davanın görülmesinde ve sonuçlandırılmasında kanuna ve usul kurallarına uyulup uyulmadığının denetlenmesini sağlamak amacıyla Yargıtay nezdinde başvurulan kanun yoluna temyiz denir.

Bir kararın temyiz edilip edilemeyeceği kanun tarafından tayin edilir. Yani bir karar kanundan dolayı ya temyiz edilir veya edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt V, s. 4504).

2004 sayılı Kanun'un 02.03.2005 tarihli ve 5311 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile değişik 364/1. maddesi "Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen ve miktar ve değeri 10.000 lirayı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir." hükmünü içermektedir.

2004 sayılı Kanun’un 364. maddesinde miktar veya değeri Kanun’da öngörülen ve aynı Kanun’un Ek 1. maddesi uyarınca her yıl yeniden değerleme oranına göre artırılarak belirlenen parasal sınırı geçmeyen nihai kararlar temyiz edilemez.

Bir kararın temyiz edilip edilemeyeceğine önce kanunun cevaz vermesi gerekmektedir. Buradan hareketle bir karar önce temyiz edilebilecek kararlar kapsamında olmalıdır. Bir kararın temyiz edilemeyeceği kabul edilmişse bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz. Bu nedenle karar temyiz denetimi dışında kaldığında bu durum göz ardı edilerek öncelikle temyiz dilekçesinin süre yönünden incelenmesi mümkün değildir. Temyiz edilemeyen kararın öncelikle temyiz edilemeyeceğinin belirlenmesi yerine süre yönünden incelenip reddedilmesi Kanun sistematiğine de uygun değildir.

2004 sayılı Kanun’un 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 366. maddesi uyarınca bazı hususlarda istinaftaki hükümlerin temyizde kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. Bunlar 343 ilâ 349 ve 352. madde hükümleridir.

Kıyas yoluyla temyizde de uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un “Ön inceleme” başlıklı 352. maddesinde ön incelemeye ilişkin bir sıra belirlenmiş olup düzenlemeye göre incelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması, kararın kesin olması, başvurunun süresi içinde yapılmaması, başvuru şartlarının yerine getirilmemesi ve başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi hâlleri belirtilmiş olup bu durumlar söz konusu olduğunda gerekli karar verilmelidir.

Nitekim özel kanun niteliğindeki 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40/3. maddesinde “Yargıtay incelemesi için dairelere gelen dosyalar bekletilmeksizin görev ve iş bölümü, temyiz kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, temyiz isteminin süresi içinde olup olmadığı, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönlerinden ön incelemeye tabi tutulur.” hükmü, son fıkrasında ise bu hükmün özel hükümler saklı kalmak kaydıyla Hukuk ve Ceza Genel Kurullarının çalışmalarında da uygulanacağı belirtilmiş olup bu düzenlemede de temyiz incelemesinin hangi sıraya göre yapılması gerektiği açıklanmış olmakla kararın temyiz kabiliyetinin bulunup bulunmadığına yönelik incelemenin temyiz isteminin süresinde olup olmadığına ilişkin incelemeden önce yapılması gerektiği açıktır. Bu sıranın neden önemli olduğu konusunda bir örnek vermek gerekirse; bölge adliye mahkemesince kesin olarak verilen bir karar süresi içerisinde temyiz edilmediğinde, Yargıtay tarafından yapılan ön incelemede, öncelikle süre yönünden bir inceleme yapılırsa, süresinde temyiz kararın temyizen incelenebileceği sonucu ortaya çıkacaktır. Buradan da anlaşılacağı üzere temyizde esasa girilmeyi engelleyen ön inceleme aşamasında, hem 6100 sayılı Kanun’un 352. maddesindeki hem de ona paralel düzenleme içeren 2797 sayılı Kanun’un 40. maddesindeki ön inceleme sırasına riayet edilmelidir.

Bu noktada sayın çoğunluğun gerekçesinin temeli olan 6100 sayılı Kanun’un “İstinaf dilekçesinin reddi” başlıklı 346. maddesine yönelik açıklama yapılmasında fayda vardır. Kıyas yoluyla temyizde de uygulanan 6100 sayılı Kanun’un 346/1. maddesinde “İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344 üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.” hükmü bulunmaktadır. Sözü edilen maddede istinaf dilekçesinin reddi düzenlenmiş olmakla kıyas yoluyla temyizde uygulanmasına gelince ilk olarak “kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa” cümlesiyle bir ön inceleme sıralaması kastedilmemiş olup “veya” bağlacı ile bu hâllerden birinin bulunması hâlinde ne yapılması gerektiği gösterilmiştir. Ayrıca kanun yolu incelemesini yapacak mahkeme ile kararı veren mahkeme ayrımına dikkat etmek gerekir. Bu hükümde inceleme yetkisi tanınan mahkeme, kararı veren mahkemedir. Kararı temyiz edilen mahkeme, temyizle ilgili bir inceleme yapamaz sadece temyiz dilekçesinin süresinde verilip verilmediğini ve kararın kesin olup olmadığını inceleyebilir. Bu durum temyiz incelemesi aşamasındaki ön incelemeden farklıdır. Burada kıyas yoluyla uygulanacak hükümler sistematiğine göre baktığımızda, anılan maddede kararı veren mahkemeye tanınan bir karar verme yetkisinden söz edilmiş olup temyiz incelemesi için dosya henüz Yargıtaya gelmeden temyize konu kararı veren mahkeme yönünden inceleme yapabileceği konulara yönelik bir düzenleme söz konusudur. Görüldüğü üzere temyiz incelemesi aşamasına ilişkin bir düzenleme olmadığından temyiz incelemesinde ön inceleme başlığı altında düzenlenen madde ve sıralama (md. 352) yerine kararı veren mahkemeye tanınan inceleme yetkisi (md. 346) dikkate alınarak sonuca gidilmesi hatalı olacaktır.

Başka bir anlatımla, istinaf süresi geçirildikten sonra veya kesin bir karara karşı istinaf yoluna başvurulmuşsa esasında bu hususlar ilk derece mahkemesinde talebin reddini gerektiren durumlardır (md. 346). Ancak ilk derece mahkemesi bu hususları gözden kaçırmışsa bu durum istinaf kanun yolu incelemesinde ön inceleme aşamasında değerlendirilecektir. Yapılacak değerlendirmede de 6100 sayılı Kanun’un 352. maddesinde belirtilen sıra gözetilmeli ve değerlendirme sonucunda istinaf başvurusu kesin olan bir karara karşı yapılmışsa veya istinaf başvuru süresi geçmişse istinaf dilekçesinin reddine karar verilmelidir.

Açıklanan nedenlerle, somut olayda ön inceleme yapılırken miktar yönünden temyizi kabil karar olup olmadığının temyiz dilekçesinin süresinde yapılıp yapılmadığından önce incelenmesi ve temyiz başvurusunun miktardan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024740-e-2025221-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)