ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/728 E., 2025/261 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/728 E., 2025/261 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.04.2025 tarihli, 2024/728 E., 2025/261 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/728 E., 2025/261 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/1625 E., 2024/1940 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 29.02.2024 tarihli ve

2023/4488 Esas, 2024/1952 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki usulsüz tebliğ şikâyeti isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince şikâyetin reddine karar verilmiştir.

Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle şikâyetin kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP

Borçlu vekili; alacaklı vekili tarafından müvekkili şirket aleyhine başlatılan genel haciz yoluyla ilâmsız takipte ödeme emrinin müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğini, tebliğ memurunun borçlu şirketin adreste bulunmama nedenini mazbataya yazmadığı gibi tebligatın kanunun hangi maddesi uyarınca yapıldığını da mazbataya yazmadığını, ayrıca müvekkilinin mazbatada adı geçen ... isimli kişiyi tanımadığını, haber kağıdının müvekkilinin kapısına yapıştırılmadığını, tebligat zarfı ve mazbatasının kanun ve yönetmelikte yazılı unsurları taşımadığını, müvekkilinin 18.09.2020 tarihinde banka hesaplarına haciz geldiğine ilişkin bankadan mesaj gelmesiyle icra takibinden haberdar olduğunu ileri sürerek usulsüz tebliğ şikâyetinin ve ıttıla tarihinin 18.09.2020 olarak kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Alacaklı vekili; ödeme emrinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini belirterek şikâyetin reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16.07.2021 tarihli ve 2020/199 Esas, 2021/246 Karar sayılı kararı ile; ödeme emrinin şikâyetçi borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 21/1. maddesi uyarınca 02.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği, hükmi şahıslar adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatların 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre yapılmış olması hâlinde tebliğ memurunun tebliğ tarihi itibarıyla yürürlükte olan Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek olmadığı, 7201 sayılı Kanun’un 35. maddesinin uygulanma yerinin de bulunmadığı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 28.03.2023 tarihli ve 2022/485 Esas, 2023/904 Karar sayılı kararı ile; tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre yapılmış olması hâlinde, tebliğ memurunun Yönetmeliğin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek olmadığı, muhatabın adreste bulunmaması hâlinde bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesinin gerçek kişiler yönünden zorunlu olup hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibariyle böyle bir araştırmanın yapılmamış olmasının tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı, ancak tebliğ memurunun tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildireceği, somut olayda borçlu şirkete çıkartılan ödeme emri tebligat parçasının incelenmesinde adresin kapalı olması nedeniyle 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre ödeme emrinin tebliğ edildiği, haber verilen kişinin kim olduğunu açıkça belirtilmediği, "en yakın komşu/kapıcı/yöneticiye" haber verildiğinin yazıldığı, haber verilen kişinin isim ve soy isim olarak belirtilmesine rağmen komşu/kapıcı/yönetici olarak sıfatının belli olmadığı, bu nedenle borçlu şirkete ödeme emrinin 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine uygun olarak tebliğ edilmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle usulsüz tebligat şikâyetinin kabulüne, icra dosyasında şikâyetçi borçluya gönderilen ödeme emri tebliğ tarihinin 18.09.2020 olarak düzeltilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vckili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtile kararı ile;

“…Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir.

Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın, Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliğinin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Ancak, Kanunun 21/1.maddesine göre tebligat yapılması halinde, tebliğ memuru, tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de, mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.

Somut olayda borçlu A Turkuaz Ltd Şti'nin ticaret sicil adresine 7201 Sayılı TK'nın 21/1 maddesi gereğince "muhatabın adresinin kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...’dan sorulmuş, muhatabın işte gittiği sözlü/imzalı beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat... mahalle muhtarı.... teslim edilmiş olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...’ya haber verilmiştir." şerhi ile yapıldığı görülmektedir. Tebligatın incelenmesinden; tebligatın TK' nın 21/1. maddesi şartlarını taşıdığı anlaşılmıştır. Beyanı alınan ve haber verilen kişinin sıfatı açık ve net bir şekilde belirlenmeden tebliğ işlemi tamamlanmışsa da; borçlunun haber verilen ve beyanı alınan ... isminde birini tanımadığını beyan etmesi karşısında, hiç bir araştırma yapılmadan tebligatın usulsüzlüğüne karar verilmesinin doğru olmadığı, gerektiğinde kolluk araştırması yapılmak suretiyle haber verilen ve beyanı alınan şahsın kim olduğunun tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla, eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; beyanı alınan kişinin kim olduğunun araştırılması için tebliğ mazbatasında bu kişinin sıfatının da açıkça belirtilmesi gerektiği, tebliğ mazbatasında haber bırakılan kişinin komşu mu kapıcı mı yönetici mi olduğunun belirtilmediği gibi borçlunun da haber bırakılan kişinin sıfatına dair bir kabulünün bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Alacaklı vekili; ödeme emrinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine usulüne uygun tebliğ edildiğini, 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre yapılmış olması hâlinde tebliğ memurunun Yönetmeliğin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine çıkarılan ve 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre yapılan ödeme emri tebliğ şerhinde “…en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...…” şeklinde belirtilmesi, borçlunun da beyanı alınan ve haber verilen ... isminde birini tanımadığını beyan etmesi karşısında beyanı alınan ve haber verilen ...’nın kim olduğunun tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 16, 21/1 ve 57/1. maddeleri.

2. 7201 sayılı Kanun'un 21/1 ve 23/7. maddeleri

3. Yönetmeliğin 30 ve 31. maddeleri

2. Değerlendirme

1. 2004 sayılı Kanun'un 21/1 ve 57/1. maddelerine göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Kanun, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümlerine göre yapılır.

2. Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

3. Bir hukuki işlemin tebligat olarak nitelendirilebilmesi için iki unsura ihtiyaç vardır. Bu unsurlar kanunda öngörüldüğü şekilde yazılı bildirim ve belgelendirmedir. Bu iki unsurun veya birinin mevcut olmaması hâlinde tebligatın “usulsüzlüğü” değil “yokluğu” söz konusu olur. Bu iki unsur mevcut olmakla beraber tebligat kanuna uygun değil ise usulsüz tebliğ var demektir (Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Ankara, 2018, s.85).

4. Ödeme emrinin tebliğ mazbatalı kapalı zarf içinde tebliğ memuru tarafından muhatabına veya muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili şahsa (7201 sayılı Kanun md. 13, 14, 16, 17 ve 18) verilmesi ile tebligatın yazılı bildirim unsuru gerçekleşmiş olur. Yazılı bildirimin kanunda öngörüldüğü şekilde yapıldığına dair tutanağın düzenlemesi, başka bir ifadeyle tebliğ mazbatalı kapalı zarfın arka yüzündeki basılı (matbu) tutanağın boş kısımlarından ilgili olanlarının kanunda öngörüldüğü şekilde (7201 sayılı Kanun md. 23) doldurulup tarih de yazılarak imzalanması ile tebliğin ikinci unsuru olan belgelendirme unsuru gerçekleşmiş (7201 sayılı Kanun md. 23, 1. cümle), böylece tebligat (tebliğ) hukuki işlemi tamamlanmış olur (Muşul, s.91).

5. Tebligat hukuku bakımından tebligat yapılacak kişi “muhatap” olarak adlandırılır. Tebligatın temel amacı da muhataba tebliğ evrakını en sağlıklı şekilde ulaştırmaktır. Tebligat kural olarak muhatabın kendisine yapılır. Muhatap gerçek veya tüzel kişi olabilir. Gerçek kişi ise muhatap kişinin kendisidir. Tüzel kişi ise somut canlı varlıklar olmayıp sadece hukuki kişiliğe sahip olduklarından, tüzel kişiler adına çıkarılan tebliğler, muhatap tüzel kişinin organlarını oluşturan gerçek kişilere yapılır (Muşul, s.167). Tüzel kişilerin yetkili temsilcileri ilgili kanun veya statülerine göre belirlenir.

6. Tüzel kişilere ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 sayılı Kanun'un 7/a, 12, 13, 21/1 ve 35/4. maddelerinde düzenlenmiştir.

7. 7201 sayılı Kanun'un “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesi; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.

8. Madde iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin (Tebligat Kanunu md. 12,13, 14, 16, 17 ve18) adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur.

9. Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Yönetmeliğin 30/1. maddesi ise“Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

10. Yönetmeliğin 30. maddesi tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Burada tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu 7201 sayılı Kanun'un 23/7. maddesi ve Yönetmeliğin 35/1-f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatın, adreste kimse bulunmaması (tebliğ imkânsızlığı) hâlinde tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30/1. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılması gerekmez. Muhatabın adreste bulunmaması hâlinde bunun nedeninin araştırılması ve tevziat (dağıtım) saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi ancak gerçek kişi muhatap bakımından söz konusu olabilir (Muşul, s.540-541).

11. Muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatlarda tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memurunca muhatap ticaret şirketinin sıfatı ve niteliği itibari ile Tebligat Yönetmeliğinin 30/1. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılması gerekmemekte ise de Yönetmeliğin 31/1-a. maddesi uyarınca tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memuru, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2022 tarihli ve 2021/12-481 Esas, 2022/986 Karar ile 08.02.2023 tarihli ve 2021/12-994 Esas, 2023/48 Karar sayılı kararlarında da benimsendiği üzere muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatlarda tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memurunca muhatap ticaret şirketinin sıfatı ve niteliği itibari ile Yönetmeliğin 30/1. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılması gerekmemekte ise de 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesinde tebligatın yapılması sıkı koşullara bağlanmış olduğundan, en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verilmesi gerekir.

12. Tebligatın belgelendirme özelliği ve 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesinin sıkı şekil şartlarına bağlanması karşısında “…tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir…” koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin isminin ve kim olduğunun tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir.

13. 7201 sayılı Kanun ve Yönetmelik, tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, oluş şekli, gerçekleşen maddi olgular en küçük ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurulup iddia tahkik edilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2019 tarihli ve 2017/12-765 Esas, 2019/216 Karar; 10.03.2022 tarihli ve 2018/12-178 Esas, 2022/301 Karar sayılı kararlarında da benimsendiği üzere tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.

14. 7201 sayılı Kanun'un “Usulüne aykırı tebliğin hükmü” başlıklı 32. maddesinde yer alan “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır.

Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur." hükmü uyarınca tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Usulsüz tebligatın muhatabın öğrenmesiyle geçerli hâle gelebilmesi için tebligatın yasal muhatap adına çıkarılması, ancak tebliğ işleminin kanun ve yönetmelikte öngörülen şekilde yapılmaması gerekmektedir. Tebliğ usulsüz ise muhatabın her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alması ya da bunların içeriğini öğrenmesi ile tebliği öğrenmiş sayılır ve usulsüz tebliğ geçerli hâle gelir (Muşul, s.562, 573).

15. Usulsüz tebligat “geçersiz” tebligat anlamına gelmez. Usulüne aykırı yapılmış tebligat mutlaka geçersiz değildir. 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesi ile Yönetmeliğin 53. maddesi muhatabın öğrenmiş olması hâlinde tebligatı geçerli saymaktadır. Ancak temelde tebligat usulsüz olduğundan yani mevzuatta öngörülen yöntem izlenmeden yapıldığından bu noktada muhatabın öğrendiğini bildirdiği tarih, tebliğ tarihi sayılmaktadır. Ayrıca usulsüz tebligatı alan ve öğrendiğini bildiren tarafın kendisine yeniden ve usulüne uygun bir tebligat çıkarılmasını (yapılmasını) istemek veya bunu beklemek gibi bir hakkı bulunmamaktadır (Ramazan Arslan ve diğerleri, İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2020, s.104).

16. Somut olayda ise, alacaklı vekili tarafından başlatılan genel haciz yoluyla ilâmsız takipte ödeme emri borçlu şirketin ticaret sicilininde kayıtlı adresine "Muhatap adresinin kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...’dan sorulmuş, muhatabın işte gittiği sözlü/imzalı beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat... mahalle muhtarı.... teslim edilmiş olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...’ya haber verilmiştir." şerhiyle 02.07.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu şirket vekili 21.09.2020 tarihinde icra takibine itiraz etmiştir. Borçlu şirket vekili icra mahkemesine başvurusunda müvekkilinin tebligat mazbatasında adı geçen ... isimli kişiyi tanımadığını beyan etmiştir.

17. Ödeme emri tebligatı 7201 sayılı Kanun'un 21/1. maddesindeki şartları taşımaktadır. Beyanı alınan kişinin sıfatı açık ve net bir şekilde belirlenmeden tebliğ işlemi tamamlanmış ise de borçlunun ... isminde birini tanımadığını beyan etmesi karşısında gerektiğinde kolluk araştırması yapılmak suretiyle ...'nın en yakın komşu/kapıcı/yönetici sıfatlarından birine haiz olup olmadığının tespiti gerekir. Adı geçen şahıs komşu/kapıcı/yönetici sıfatlarından birine haiz olduğu takdirde tebligat usulüne uygun olacaktır.

18. Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi, takip hukukunda da uygulanır. İcra takiplerinin en kısa sürede, basit ve ucuz şekilde sonuçlandırılması usul ekonomisinin bir gereğidir. Belirtilen araştırmanın yapılması usul ekonomisine de uygundur. Hiç bir araştırmanın yapılmaması hâlinde tebligatın usulsüzlüğü sonucuna varılacak olup takip kesinleşmeyeceğinden, bu durum icra takibinin makul sürede sonuçlandırılmamasına yol açar.

19. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; tebliğ mazbatasında beyanı alınan ve haber verilen kişi olarak ... ismi yazılmış ise de komşu, kapıcı veya yönetici olup olmadığına dair posta memurunca bir tespit yapılmadığından belgelendirme unsuru eksik olan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, Özel Dairenin bozma kararında belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasının mümkün olmadığı, böyle bir araştırma adı geçen şahsın komşu/kapıcı/yönetici sıfatının posta memurunca tebligat mazbatasında tespit edilmesi hâlinde yapılabileceği, kaşe şeklinde basılan ve usulüne uygun olmayan bir tebligatın araştırılmasının usul ekonomisi anlamında da yerinde olmayacağı gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul Çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun ile değişik 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.04.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

''K A R Ş I O Y''

Borçlu vekili icra mahkemesine başvurusunda müvekkiline ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini, müvekkilinin tebliğ mazbatasında geçen ... isimli bir kişiyi tanımadığını ileri sürerek usulsüz tebliğ şikâyetinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlık ödeme emri tebliğ şerhinde “…en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...…” şeklinde belirtilmesi, borçlunun da beyanı alınan ve haber verilen ... isminde birini tanımadığını beyan etmesi karşısında ...’nın kim olduğunun tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususudur.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 21/1 ve 57/1. maddelerine göre icra işlerinde tebligat 7201 sayılı Tebligat Kanunu (7201 sayılı Kanun) ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (Yönetmelik) hükümlerine göre yapılır.

Somut olayda alacaklı vekili tarafından borçlu ... Yapı Reklam Alüminyum Demir San. Tic. Ltd. Şti. aleyhine başlatılan genel haciz yoluyla ilâmsız takipte ödeme emrinin borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı adresine “muhatabın adresinin kapalı olması sebebiyle en yakın komşu/kapıcı/yönetici ...’dan sorulmuş, muhatabın işte gittiği sözlü/imzalı beyan edilmiş, imzadan imtina edilmiştir. Tebligat... mahalle muhtarı.... teslim edilmiş olup 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır. Ayrıca en yakın komşu/kapıcı/yönetici ... ...’ya haber verilmiştir." şerhiyle 02.09.2020 tarihinde 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre tebliğ edilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.

7201 sayılı Kanun’un “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesi “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama hâlinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünü içermektedir.

Madde iki hâli birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Tebligat görevlisi tarafından belirtilen adrese gidildiğinde adresin doğru olduğu ancak muhatap ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin (7201 sayılı Kanun md. 13, 14, 16 ve 17) adreste bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde tebliğ imkânsızlığı, adreste bulunan kimseler tarafından tebliğ evrakının kabulden kaçınılması hâlinde ise tebellüğden imtina söz konusu olur.

Muhatabın ya da muhatap adına tebliği almaya yetkili diğer kimselerin adreste bulunmaması hâlinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Yönetmeliğin 30/1. maddesi; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri hâlinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir.

7201 sayılı Kanun’un 23/7. maddesi uyarınca tebliğ mazbatasının “21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi,” ihtiva etmesi, Yönetmeliğin 35/1-f maddesi uyarınca ise tebliğ mazbatasının “30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi” içermesi gerekir.

Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2022 tarihli ve 2021/12-481 Esas, 2022/986 Karar ile 08.02.2023 tarihli ve 2021/12-994 Esas, 2023/48 Karar sayılı kararlarında da benimsendiği üzere muhatap ticaret şirketinin kayıtlı olduğu ticaret sicil müdürlüğündeki adresine çıkarılan tebligatlarda tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memurunca muhatap ticaret şirketinin sıfatı ve niteliği itibari ile Yönetmeliğin 30/1. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılması gerekmemekte ise de 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesinde tebligatın yapılması sıkı koşullara bağlanmış olduğundan, en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya haber verilmesi gerekir. Tebligat Yönetmeliğinin 31/1-a maddesi uyarınca tebliğ imkânsızlığı hâlinin gerçekleşmesi durumunda tebliğ memuru, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. Tebligatın belgelendirme özelliği ve 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesinin sıkı şekil şartlarına bağlanmış olması karşısında “…tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir…” koşulunun gerçekleşmesi için haber bırakılan komşu, kapıcı veya yöneticinin isminin ve kim olduğunun tebliğ memuru tarafından tutanağa yazılıp imzalanması gerekmektedir.

Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.

Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi (tebligatın bilgilendirme fonksiyonu) ve bu hususların belgeye (tebligatın belgelendirme fonksiyonu) bağlanmasıdır. Bu nedenle Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. 7201 sayılı Kanun ve Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça vurgulanmıştır.

Ödeme emrinin tebliğ mazbatalı kapalı zarf içinde tebliğ memuru tarafından muhatabına veya muhatap adına adli tebligatı kabule kanunen yetkili şahsa (7201 sayılı Kanun md. 13, 14, 16 ve 17) verilmesiyle tebligatın yazılı bildirim unsuru gerçekleşmiş olur. Yazılı bildirimin kanunda öngörüldüğü şekilde yapıldığına dair tutanağın düzenlemesi, başka bir deyişle tebliğ mazbatalı kapalı zarfın arka yüzündeki basılı (matbu) tutanağın boş kısımlarından ilgili olanlarının kanunda öngörüldüğü şekilde (7201 sayılı Kanun md. 23; Yönetmelik md. 35) doldurulup tarih de yazılarak imzalanması ile tebliğin ikinci unsuru olan belgelendirme unsuru gerçekleşmiş (Tebligat Kanunu md. 23, 1. Cümle), böylece tebligat (tebliğ) hukuki işlemi tamamlanmış olur (Timuçin Muşul, Tebligat Hukuku, Ankara, 2018, s.91). Bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hâkimin denetimini sağlayacaktır.

Somut olayda tebliğ mazbatasında beyanı alınan ve haber verilen kişi olarak ... ismi yazılmış ise de komşu, kapıcı veya yönetici olup olmadığına dair posta memurunca bir tespit yapılmadığından belgelendirme unsuru eksik olan tebliğ işlemi 7201 sayılı Kanun’un 21/1, 23/7 ve Yönetmeliğin 30/1, 35. maddeleri gereğince usulsüzdür. Tebligat mazbatasında beyanı alınan ve haber verilen kişinin sıfatı tespit edilmeden adı ve soyadının yazılmış olması bu usulsüzlüğü gidermemektedir.

Özel Dairenin bozma kararında borçlunun haber verilen ve beyanı alınan ... isminde birini tanımadığını beyan etmesi karşısında adı geçen şahsın kim olduğunun gerektiğinde kolluk araştırması yapılmak suretiyle belirlenmesi şeklinde bir araştırma yapılması mümkün değildir. Böyle bir araştırma adı geçen şahsın komşu/kapıcı/yönetici sıfatının posta memurunca tebligat mazbatasında tespit edilmesi hâlinde yapılabilir. Örneğin tebligat mazbatasında haber verilen kişinin en yakın komşu olduğu belirlenip adı ve soyadının yazılması, borçlunun da bu isimde bir komşusunun bulunmadığını ileri sürmesi hâlinde adı, soyadı ve sıfatı belirlenen kişinin komşu olup olmadığının araştırılması mümkündür. Kaşe şeklinde basılan ve usulüne uygun olmayan bir tebligatın araştırılması usul ekonomisi anlamında da yerinde olmaz.

Tüm bu nedenlerle direnme kararının uygun olduğu kanaatiyle, direnme kararının Özel Dairenin bozma kararındaki nedenlerin bozulmasına dair Değerli Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024728-e-2025261-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)