ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/611 E., 2024/541 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/611 E., 2024/541 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.11.2024 tarihli, 2024/611 E., 2024/541 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/611 E., 2024/541 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/63 E., 2022/310 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 26.02.2014 tarihli ve

2013/8180 Esas, 2014/2089 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Erzurum 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I.YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili; müvekkilinin Erzurum Organize Sanayi Bölgesinde sahip olduğu ve davalı şirkete kiraya verdiği taşınmazın tahrip edilerek kira sözleşmesine aykırı şekilde teslim edildiğini, verilen zararın Erzurum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/9 D.İş sayılı dosyasıyla tespit edildiğini, buna göre inşaatla ilgili 31.439,00 TL, elektrik aksamı ile ilgili 17.522,00 TL, sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatıyla ilgili 25.041,00 TL olmak üzere toplam 74.000,00 TL tutarında hasar bulunduğunun ve bu hasarların giderilmesi için kırk beş güne ihtiyaç olduğunun belirlendiğini ileri sürerek hor kullanma nedeniyle oluşan toplam 74.000,00 TL tazminat ile eski hâle getirme süresince mahrum kalınacak kira bedeli olan 22.000,00 TL tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı vekili; iddiaların gerçeği yansıtmadığını, sözleşme çerçevesinde üzerinde düşen edimleri yerine getirerek taşınmazı teslim eden müvekkilinin var olduğu ileri sürülen zarardan sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

6. Erzurum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.11.2008 tarihli, 2006/88 Esas, 2008/338 Karar sayılı kararıyla; tespit dosyasında ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarına göre kiralananın hor kullanmadan dolayı zarar gördüğü ve davacının bu zarar yanında kira kaybı yaşadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 74.000,00 TL hasar bedeli ve 22.000,00 TL yoksun kalınan kira bedelinin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Birinci Bozma Kararı

7. Kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 06.07.2010 tarihli, 2008/1585 Esas, 2010/8514 Karar sayılı kararıyla; birinci bentte davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verdikten sonra ikinci bentte "Davalı vekilinin kalorifer ve sıhhi tesisata ilişkin eski hâle getirme bedeli ve onarım süresi kirasına ilişkin temyiz itirazlarına gelince; (…) Tespitte kiralananda bulunan sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatında meydana gelen hasarlar da belirlenip onarımı için bedel takdir edilmiş ise de dosyaya sunulan faturalardan davalının 13.10.2003-10.05.2005 tarihleri arasında sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatı konusunda 30.510,00TL tutarında harcama yaptığı, bu tesisatları davalının kurdurduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla bunların sökülmesi sırasında meydana gelenler dışında söz konusu tesisatlarda meydana gelen hasarlar nedeniyle davacının uğradığı bir zarardan söz edilemeyeceğinden makine bilirkişisinin düzenlemiş olduğu rapor ve bu rapora atfen yargılama sırasında alının bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması doğru değildir. Bu yönüyle bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli ve elverişli kabul edilemez. Mahkemenin sözleşme gereği davalının kiralananda yapıp tahliye sırasında beraberinde götürdüğü tadilat, dekorasyon aletleri ve ilaveleri belirleyerek bunların dışında kalanlar yönünden eski hale getirme bedeli ve hor kullanma tazminatına hükmetmesi, gerekirse onarım süresinin yeniden belirlenmesi için yeniden konusunun uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, onarım süresi kirasına tespit tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken gereken tespit sonucu alınan bilirkişi raporuna gerek yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna dayanarak yöresel olarak inşaat sezonunun 15 Nisan tarihinde başladığından söz edilerek onarım süresi kirasının bu tarihten başlatılarak hüküm altına alınması da usul ve yasaya aykırıdır" şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı

8. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 16.02.2012 tarihli, 2011/22 Esas, 2012/120 Karar sayılı kararı ile; hükme esas alınan 14.11.2011 tarihli bilirkişi raporunda davacının davalıdan talep edebileceği miktarın (inşaat işleri için 35.212,37 TL, kalorifer ve sıhhi tesisat için 25.041,00 TL, elektrik işleri için 3.535,36 TL, kira kaybı için 4.583,30 TL olmak üzere) hesaplandığı belirtilerek toplam 68.372,03 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

İkinci Bozma Kararı

9. Söz konusu karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Daire 15.10.2012 tarihli, 2012/7210 Esas, 2012/13294 Karar sayılı kararıyla; "…Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma ilamında belirtilen kalorifer ve sıhhi tesisatın bedeli ile bunların sökülmesi nedeni ile oluşan zararın bedeli tespit edilerek sözleşme hükümleri de nazara alınarak götürülen tadilat ve dekorasyon bakımından sadece sökülmesi sırasında uğranılan zarar bulunup bulunmadığının tespiti ile varsa bu zararın tazminine hükmedilmesi gerekirken tesisat sökülmesi nedeniyle oluşan zarar hesaplanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir" şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin Üçüncü Kararı

10. Mahkemece bu bozma kararına da uyulmuş ve 21.02.2013 tarihli, 2013/6 Esas, 2013/151 Karar sayılı kararla; bozma ilamında kalorifer ve sıhhi tesisatın bedeli ile bunların sökülmesi nedeni ile oluşan zararın tespit edilip sözleşme hükümleri de nazara alınarak tadilat ve dekorasyon bakımından sadece kiralayan tarafından yapılan işlerin sökülmesi sırasında uğranılan zarar bulunup bulunmadığının tespiti ile varsa bu zararın tazminine hükmedilmesinin belirtildiği, davalı vekili su tesisatı ve kalorifer tesisatının müvekkili şirket tarafından kurulduğunu ve taşınma sırasında hiçbir zarar verilmediğini beyan etmesi, davacı vekilinin bu beyanın aksini ispata yönelik herhangi bir beyanda bulunmaması ve delil ileri sürmemesi, bilirkişi raporlarında söküm sırasında zarar doğduğunun belirtilmemesi nedeniyle davacının daha önce kabul gören 14.11.2011 tarihli rapordaki toplam 67.372,03 TL'den kalorifer tesisatı ve sıhhi tesisatta meydana gelen zarar miktarı olan 25.041,00 TL'nin çıkarılması sonucu bulunan 43.331,03 TL tutarındaki tazminatı talep edebileceği gerekçesiyle bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Üçüncü (Direnmeye Esas) Bozma Kararı

11. Karar bu kez taraf vekillerince temyiz edilmiş ve Özel Dairenin 26.02.2014 tarihli, 2013/8180 Esas, 2014/2089 Karar sayılı kararıyla bu kez; "… 1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davacı ve davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı ve davalı vekilinin inşaat ve elektrik imalatları ile ilgili masraflara ilişkin temyiz itirazlarına gelince ;

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının kiralananda kiracı olup, sözleşme hükümleri gereği kiralananı ne halde teslim almış ise o halde iade etmesi gerektiğini, kiralananın 05.01.2006 tarihinde tahliye edilmesinden sonra mahkeme aracılığı ile yaptırılan tespitte 74.000 TL hasar verildiğinin saptandığını ve 15.04.2006 tarihinden itibaren kırkbeş günde giderilebileceğinin belirtildiğini, bu durumda davacının 01.01.2006-31.05.2006 arasında beş aylık kira gelirinden mahrum kalacağını, bu sürenin bir aylık bölümünün kiralananın yeniden kiraya verilmesi için geçen süre olarak kabul edilmesi halinde davacının aylık 5.500 TL’den dört aylık 22.000 TL kira gelirinden mahrum kaldığını belirterek, toplam 99.000 TL alacağın ticari avans faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, dava konusu kiralananın boş depo olarak kiralandığını, sözleşme ile herhangi bir demirbaş eşyanın teslim edilmediğini, davacı ile kira sözleşmesi düzenlenmeden önce davalının burada dava dışı Erzurum İmar San. ve Tic. A.Ş. ile akdettiği 01.02.2003 tarihli sözleşme ile kiracı olduğunu, ilk kiralayan ile düzenlenen 12.01.2004 tarihli protokole göre de kiralayanın aynı parsel üzerine 556 m2 kapalı alanı olan yeni ve ek bir yer inşa edeceğini, bu binanın yapılmasından ve taşınmazın davacıya satılmasından sonra taraflar arasında düzenlenen 22.02.2005 tarihli protokole göre bu genişlemeden dolayı tarafların ilerde bir talepte bulunmayacakları konusunda birbirlerini ibra ettiklerini, ancak davacının deponun genişletilmesi inşaatını sözleşmeye aykırı şekilde davalı yaptırmış gibi talepte bulunduğunu, yine kiralanandaki kalorifer tesisatının davalı tarafından yaptırılıp tahliye sırasında sözleşme gereği söküldüğünü, davalının kiralananı aldığından daha temiz ve bakımlı şekilde teslim ettiğini, kiralanana bir hasar vermediğini, bu nedenle kira kaybı talebini de kabul etmediklerini, kaldı ki 22.02.2005 tarihli protokole göre davacının herhangi bir talepte bulunamayacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 20.11.2008 tarih, 2006/88 Esas-2008/338 Karar sayılı kararda davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu kararı davalı vekilinin 12/03/2009 tarihli dilekçesi ile temyiz etmesi üzerine dairemizin 06/07/2010 tarih ve 2010/1585 Esas, 2010/8514 Karar sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamında; Davalının sözleşme gereği kiralananda yapıp tahliye sırasında beraberinde götürdüğü tadilat, dekorasyon ve ilaveler belirlenerek bunların dışında kalanlar yönünden eski hale getirme bedeli ve hor kullanma tazminatına hükmetmesi, onarım süresinin belirlenmesi için yeniden konusunun uzmanı bilirkişi heyetinden rapor alınması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, onarım süresi kirasına tespit tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, gerek tespit sonucu alınan bilirkişi raporunda gerek yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna dayanarak yöresel olarak inşaat sezonunun 15 Nisan tarihinde başladığından söz edilerek onarım süresi kirasının bu tarihten başlatılarak hüküm altına alınmasının da usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda 10/02/2012 tarih ve 2011/22 Esas-2012/120 Karar sayılı karar ile davanın kısmen kabulü ile toplam 68372,03 TL alacağın tahsiline karar verilmiştir. Hükme esas alınan 14.01.2011 tarihli ek bilirkişi raporuna göre bu alacağın 35.212,37 TL inşaat masrafı, 25.041 TL kalorifer tesisatı ile sıhhi tesisat zararı, 4.583,30 TL kira kaybı, 3.535,36 TL elektrik masrafı olduğu anlaşılmaktadır.

Mahkemenin bu kararı da davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dairemizin 15/10/2012 tarih 2012/7210 Esas-13294 Karar sayılı ilamı ile ''…Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma ilamında belirtilen kalorifer ve sıhhi tesisatın bedeli ile bunların sökülmesi nedeni ile oluşan zararın bedeli tespit edilerek sözleşme hükümleri de nazara alınarak götürülen tadilat ve dekorasyon bakımından sadece sökülmesi sırasında uğranılan zarar bulunup bulunmadığının tespiti ile varsa bu zararın tazminine hükmedilmesi gerekirken, tesisat sökülmesi nedeniyle oluşan zarar hesaplanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek hüküm ikinci kez bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyularak bu kez 21.02.2013 tarih, 2013/6 Esas- 151 Karar sayılı kararıyla davanın kısmen kabulü ile 43.331,03 TL alacağın tahsiline karar verildiği görülmektedir. Hükmün gerekçesinde, sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatının sökülmesi sırasında bir zarar meydana gelmediği gözetilerek 14.11.2011 tarihli bilirkişi raporunda sıhhi tesisat ve kalorifer tesisatı bedeli olarak belirlenen 25.041 TL'nin çıkarılması suretiyle bu alacağın 35.212,37 TL inşaat masrafı, 4.583,30 TL kira kaybı, 3.535,36 TL elektrik masrafı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda 20.11.2008 tarihli, mahkemenin ilk kararında hükme esas alınan bilirkişi raporunda 31.439 TL inşaatla ilgili, 17.522 TL elektrik aksamıyla ilgili masraf belirlendiği, bozma dışında kalmakla bu miktarların kesinleştiği göz ardı edilerek davacı aleyhine 3.535,36 TL elektrik masrafına, davalı aleyhine de 35.212,37 TL inşaat masrafına hükmedilmesi doğru olmamıştır" şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.

İlk Direnme Kararı ve Sonrasındaki Süreç

12. Mahkemece 10.02.2015 tarihli, 2014/540 Esas, 2015/57 Karar sayılı karar ile önceki karar gerekçeleri tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

13. Karar taraf vekillerince temyiz edilmiş, Hukuk Genel Kurulunun 02.11.2021 tarihli, 2017/(6)3-986 Esas, 2021/1299 Karar sayılı kararıyla işin esası incelenmeksizin usulüne uygun şekilde tesis edilmiş bir direnme hükmü bulunmaması nedeniyle karar usul yönünden bozulmuştur.

Temyiz İncelemesine Esas Direnme Kararı

14. Mahkemenin Hukuk Genel Kurulu kararına uygun şekilde tesis ettiği 01.11.2022 tarihli, 2022/63 Esas, 2022/310 Karar sayılı kararıyla; önceki gerekçeler tekrar edilmek ve uyulan bozma kararında kalorifer ve sıhhi tesisatın yalnızca sökümü ile ilgili bir zararın var olması hâlinde ancak buna hükmedilebileceğine işaret edildiği, buna uygun şekilde karar verildiği belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

15. Direnme kararı süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kira sözleşmesine dayalı hor kullanma tazminatı talep edilen somut olayda (uyulan bozma kararlarının içeriği ve taraflarca temyiz edilip edilmeme durumuna göre) talep konusu inşaat işleri yönünden davacı alacağının 31.439,00 TL olarak, elektrik tesisat işleri yönünden ise 17.522,00 TL olarak kesinleştiğinin kabul edilip edilemeyeceği, burada varılacak sonuca göre Mahkemenin inşaat işleri için 35.212,37 TL'ye hükmederek davalı aleyhine, elektrik işleri için 3.535,36 TL'ye hükmederek davacı aleyhine olacak şekilde, kesinleşmiş bir hususta kazanılmış hakları ihlâl ettiği sonucuna varılıp varılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

17. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle usuli kazanılmış hak kavramıyla ilgili açıklamalarda bulunulması faydalı olacaktır.

18. Türk Hukuk Lûgatında da “kazanılmış hak” daha önce yürürlükte olan hükümlere göre bir kişi yararına kazanılmış olan hak şeklinde ifade edilmiştir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 676).

19. Usul hukukumuzdaki anlamı itibarıyla bu kavram, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Gerek mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.

20. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli, 1/9 sayılı YİBK).

21. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak oluşabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak durumu doğabilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturmaktadır (04.02.1959 tarihli, 13/5 sayılı YİBK ve Hukuk Genel Kurulunun 02.10.2024 tarihli, 2023/10-498 Esas, 2024/483 Karar sayılı kararı).

22. Ne var ki, davadaki taleplerden biri hakkındaki Yargıtayın bozma kararının kapsamı dışında kalması (kısmi onama) ile kesinleşmesi nedeniyle doğan usuli kazanılmış hakkı, maddi anlamda kesin hüküm ile karıştırmamak gerekir. Maddi anlamda kesin hükümde, mahkeme (ve Yargıtay) davadan elini tamamen çekmiş (dava bitmiş, kesin biçimde sonuçlanmış) durumdadır. Oysa, davadaki taleplerden biri hakkındaki kararın bozma kararının kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmesi hâlinde, mahkeme davadan elini henüz çekmiş durumda değildir. Çünkü mahkeme, bozulan taleple ilgili olarak davaya devam etmektedir. Bu davada hakkındaki karar kesinleşmiş olan taleple ilgili olarak (maddi anlamda kesin hüküm nedeniyle değil) usuli kazanılmış hak nedeniyle inceleme yapılamamaktadır. Ancak usuli kazanılmış hakkın istisnalarından birinin varlığı hâlinde, hakkındaki karar bozmanın kapsamı dışında kalması nedeniyle kesinleşmiş olan talep hakkında da mahkemece inceleme yapılabilir ve yeni bir karar verilebilir (Baki Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, Cilt 5, s.4770; Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2022 tarihli, 2020/8-433 Esas, 2022/1290 Karar sayılı kararı).

23. Diğer taraftan Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2023 tarihli, 2021/2-668 Esas, 2023/191 Karar sayılı kararında ifade edildiği üzere bir mahkeme kararını temyiz etmeyen taraf hakkında “kararı bu hâliyle benimsemiş olduğu” sonucuna ulaşılır. Kararın temyiz edilmeyerek şekli anlamda kesin hükme dönüşmesi karar lehine olan için usuli müktesep hak oluştururken, karar aleyhine olan kimse için de bir katlanma yükümlülüğü meydana getirir.

24. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; kiralananın hor kullanılması iddiasıyla açılan davada eski hâle getirme amacıyla sarf edilmesi gereken masraf kalemleri ayrı ayrı ileri sürülmüş, Özel Daire ve Mahkeme arasındaki uyuşmazlık noktası inşaat ve elektrik işleri için hükmedilmesi gereken tazminat tutarı noktasında toplanmaktadır. Uyuşmazlığın çözümlenmesi için her iki alacak kalemi yönünden yargılama süreci ortaya konulmalıdır.

25. İnşaat işleri yönünden davacı 31.439,00 TL talepte bulunmuş, Mahkemece verilen ilk karar ile dava kabul edilmiş, bu karar inşaat işleri yönünden hükmolunan tazminat miktarının haksız olduğu yönündeki itirazlarla birlikte davalı tarafça temyiz edilmiş ve fakat Özel Daire ilk bozma kararının birinci bendinde yer alan sair temyiz itirazlarının reddine dair hüküm ile birlikte davalının bu yöne ilişkin temyiz istemini yerinde görmediğini açıkça ortaya koymuştur. Bu hâlde bozma dışında kalmakla kesinleşen inşaat işleri için 31.439,00 TL bakımından, daha azına hükmedilememesi yönünde davacı lehine, talep aşımına da sebebiyet verecek şekilde daha fazlasına hükmedilememesi yönünde davalı lehine usuli kazanılmış hak doğmuştur. Buna rağmen Mahkemece ikinci kararla bu kez 35.212,37 TL'ye hükmedilmiştir. Bu ikinci karar yalnızca davalı tarafça temyiz edilmiş ve temyiz itirazında inşaat işleri yönünden kurulan hükmün hukuka aykırı olduğu da dile getirilmiştir. Hâl böyle olunca inşaat işleri yönünden aşamalarda davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlâl eder şekilde fazlaya hükmedilmesi, Özel Daire kararında da işaret edildiği üzere, usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı isabetsizdir. Bu yönden davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü gerekir.

26. Elektrik işleri yönünden ise; davacının talebi 17.522,00 TL'dir ve Mahkeme ilk kararla yine bu bedelin tamamına hükmetmiştir. Davalı vekilinin söz konusu alacağa ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmekle bu miktar davacı lehine usuli kazanılmış hak doğurur şekilde kesinleşmiştir. Bu aşamadan sonra Mahkemenin ikinci kararıyla yalnızca 3.535,36 TL'ye hükmedilmesi davacının usuli kazanılmış hakkını ihlâl eder mahiyetteyse de sonraki aşamada gerçekleşen bir husus gözden kaçırılmamalıdır: Bu karar açıkça aleyhine olmasına rağmen davacı tarafça temyiz edilmemiş, karar yalnızca davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, aleyhine olan kararı temyiz etmeyerek bu bedeli benimsemiş ve davalıdan daha fazla talebinin olmadığı yönündeki iradesini ortaya koymakla bu kez davalı lehine olacak şekilde yeni bir usuli kazanılmış hakkın doğmasına sebep olmuştur. Hâl böyle olunca davacı lehine korunması gereken bir usuli kazanılmış hak kalmadığı gibi, yeni durumla davalı lehine olacak şekilde 3.535,36 TL'ye hükmedilmesi zorunlu hâle gelmiştir. Dolayısıyla Özel Daire bozma kararından bu açıdan ayrılmak gerekir ve gerekçesi farklı olsa dahi, vardığı sonuç itibarıyla direnme kararı bu yönden yerindedir. Bu sebeple davacı vekilinin temyiz itirazları reddedilmelidir.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, elektrik işleri yönünden de Daire kararının yerinde olduğu, ilk kesinleşmeyle birlikte Mahkemenin artık başka bir karar vermesinin mümkün olmadığı ve bu kabule göre nihai hükmün davacı aleyhine tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen gerekçe ve sebeplerle bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

28. Diğer taraftan; dava tarihi 20.03.2006 olmasına rağmen temyiz incelemesine esas kararın başlık kısmında 03.01.2013 olarak hatalı yazılmış ise de, bu durum mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliğinde olduğundan ayrıca bozma nedeni yapılmamıştır.

29. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

06.11.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024611-e-2024541-k-sayili-karari