Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/423 E., 2025/169 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.03.2025 tarihli, 2024/423 E., 2025/169 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2024/423 E., 2025/169 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/721 E., 2023/623 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 03.11.2022 tarihli ve
2021/9856 Esas, 2022/13840 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin geçici işgöremezlik tazminatına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; (davalı vekilinin temyizi yönünden) kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; 10.04.2016 tarihinde davalının trafik sigortacısı olduğu araçta yolcu olan müvekkilinin tek taraflı trafik kazası neticesinde yaralandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 30.000,00 TL sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatını 30.737,90 TL’ye, sürekli iş göremezlik tazminatını ise 253.028,77 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kendi sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı sorumlu olduğunu, davacı taraf gerekli belgeleri ibraz etmeden sigortaya başvurduğundan başvurunun neticelendirilemediğini, geçici iş göremezlik tazminatının teminat kapsamı dışında kaldığını, tedavi giderlerinden de SGK’nın sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.03.2018 tarihli ve 2016/633 Esas, 2018/248 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabulü ile davacının %46 malûliyet oranına göre belirlenen 253.028,77 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 09.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, geçici işgöremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.06.2020 tarihli ve 2020/596 Esas, 2020/664 Karar sayılı kararıyla; davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK, 6100 sayılı Kanun) 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin geçici işgöremezlik tazminatına karar verilmesi gerektiğine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararının HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince düzeltilerek, yeniden esas hakkında karar verilmesine, davanın kabulüne, sürekli işgöremezlik sebebiyle 253,028,77 TL, geçici işgöremezlik sebebiyle 30.737,90 TL olmak üzere toplam 283.766,67 TL maddi tazminatın poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere, 09.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“...1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemin ilişkindir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının tespiti açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarının çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihi 10.04.2016 tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre yapılması gerekir.
Maluliyete ilişkin alınacak raporların 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008-01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmelik'i, 01.09.2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmelik'i,01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, 20.02.2019 tarihinden sonra Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan 13.11.2017 tarihli Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından düzenlenen raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %46,2 oranında sürekli maluliyetinin olduğu tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki anılan raporda kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak rapor tanziminde 30.03.2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirleme yapılmadığı görülmektedir. Bu yönüyle, maluliyet oranı tespitine ilişkin bu rapor, hükme esas almaya elverişli olmadığından maluliyetin belirlenmesi konusunda yapılan araştırma yetersizdir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında ve olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 30.03.2013 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ölçülerine göre, ATK İhtisas Kurulu'ndan ya da üniversitelerin adli tıp anabilim dalı başkanlıklarından davacının kaza nedeniyle uğradığı daimi çalışma gücü kaybı bulunup bulunmadığı ve varsa oranı konusunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak (usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle) sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile mahkemece; Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde malûliyet raporu alınarak davanın esası hakkında karar verildiği, kaza tarihinde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kanuni düzenleme olmayıp, Genel Şartların ikincil norm olmasına göre genel şartlardaki düzenleme Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden raporun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor alınmasının yerinde olduğu, bu hale göre zarar gören kişinin yaralanması ve malûliyeti arasında illiyet bağı kurularak meslek grup numarası cetvelleri ile malûliyet oranı belirlenen Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi yerine sağlık bakanlığı tarafından belirlenecek hastanelerden alınması gereken olay ile illiyetinin kurulması yönünden eksik hükümler içeren genel özür oranın belirlendiği Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğinin kabul edilmesinin zarar görenler aleyhine durum yaratacağı, olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (2918 sayılı Kanun, KTK) 90, 92 ve 99. maddeleri ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun, TBK) 54. maddesinde belirtilen çalışma gücünün Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili, hükme esas alına hesap bilirkişisi raporunun hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili; malûliyet oranının hatalı mevzuat hükümlerine göre belirlendiğini ve hesap raporunun hükme esas alınamayacağını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda malûliyet oranının tespitinde, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinin mi yoksa Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin mi uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49 ilâ 51, 54, 55 vd. maddeleri,
2. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 85, 89, 90, 91, 99 vd. maddeleri,
3. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 11 inci maddesi,
2. Değerlendirme
a) Davacı vekilinin temyiz itirazı yönünden yapılan değerlendirmede;
Hukuki yarar dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gerekli bir şarttır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk karar davalı vekilince, direnme kararı ise taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Öte yandan davacı vekili bozma kararından sonra 05.10.2023 tarihli celsede; “ek dava haklarımız saklı kalmak üzere Yargıtay bozma ilamına direnilmesine...” karar verilmesini talep etmiştir. Bu durumda ilk kararı temyiz etmeyen ve bozma kararına karşı da direnme kararı verilmesi gerektiği yönünde beyanda bulunan davacı vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı anlaşıldığından, davalı Meleke Koyunseven vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.
b) Davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede;
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili mevzuatın ve yasal kavramların incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
2. Karayolları Trafik Kanunu'nun 85. maddesinin 1. fıkrasında; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi hâlinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibinin, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı, 91. maddesinin 1. fıkrasında; işletenlerin, bu Kanun'un 85. maddesinin 1. fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğu, yine olay tarihinde yürürlükte bulunan 90. maddesinin 1. fıkrasında ise; zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların bu Kanunda öngörülen usul ve esaslara tâbi olduğu ve 2918 sayılı Kanun'da düzenlenmeyen hususlar hakkında 6098 sayılı Kanun'un haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı şeklinde düzenleme getirilmiştir.
3. Türk Borçlar Kanunu'nun 49 ilâ 51. maddelerine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlü olup, zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispatla mükelleftir. Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.
4. Türk Borçlar Kanunu'nun "Bedensel zararlar" başlıklı 54. maddesinde bedensel zararlar "özellikle" ifadesine yer verilmek suretiyle tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak örnekseme yoluyla açıklandıktan sonra, "Tazminatın belirlenmesi" başlıklı 55. maddenin 1. fıkrasında ise; "Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır" hükmüne yer verilmiştir. Açıklanan düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere tazminatın hesaplanmasına yönelik somut kurallar bulunmadığından tazminatın (uğranılan gerçek zararın) belirlenmesine yönelik ilkeler, somut olayın özelliği gözetilmek suretiyle yeksenak uygulamaların ortaya konulabilmesi amacıyla ilgili Kanunlar çerçevesinde oluşturulan içtihatlarla belirlenmiştir.
5. Haksız fiil sonucu çalışma gücünde kayıp olduğu yönünde bir iddia ve talep bulunması hâlinde gerçek zararın tespit edilebilmesi bakımından kusur durumu, kişinin gelir durumu, yaşam tablolarına göre belirlenen bakiye ömür süresi, malûliyet oranı gibi birden fazla veri bir arada göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmaktadır. Dolayısıyla tazminat hesabında (varsa geçici işgöremezlik süresinin ve) malûliyet (sürekli iş gücü kaybı) oranının usulüne uygun belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamaları uyarınca kaza ile malûliyet arasında illiyet bağı kurulmak koşuluyla bu belirlemenin Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi, üniversite ya da araştırma hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlıkları aracılığıyla tespit edilmesi gerekmektedir. Söz konusu bu belirlemenin kayba uğradığı iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden kaza tarihinde yürürlükte bulunan ve Yargıtay uygulamaları ile benimsenen mevzuata uygun olarak yapılması gerekmektedir.
6. Eldeki davada, davacının kaza nedeniyle meydana gelen işgücü kaybı hususunda Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerinden yararlanılarak malûliyet oranı belirlenmiş, mahkemece bu rapor hükme esas alınmış, Bölge Adliye Mahkemesince söz konusu raporun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmadığı belirtilmiş, karar Özel Dairece malûliyet oranının tespiti açısından kaza tarihinde yürürlükte olan Özürlü Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
7. Sürekli iş göremezlik oranının tespit edilirken uygulamada yeksenaklığın oluşturulabilmesi amacıyla Yargıtay Özel Dairesinin istikrar kazanmış kararlarında; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ilâ 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ilâ 01.06.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 ilâ 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik ve 20.02.2019 tarihinden sonra ise Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik yürürlükte olduğundan kaza tarihinde geçerli mevzuat uyarınca sağlık kurulu raporu düzenlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
8. Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü 22.06.1972 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit işlemleri Yönetmeliği ise 11.10.2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin yürürlük tarihinden önceki talepler bakımından getirilen Geçici 1 inci madde ile "... Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce çalışma gücü kaybı, iş kazası, meslek hastalığı, vazife malullüğü, harp malullüğü sonucu meslekte kazanma gücü kaybı ile erken yaşlanma durumlarının tespiti talebinde bulunan sigortalılar ve hak sahipleri için, yürürlükten kaldırılan ilgili sosyal güvenlik mevzuatının Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır..." hükmüne yer verilmiştir. 03.08.2013 tarih ve 28727 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 22 inci madde de; "1/10/2008 tarihli ve 27021 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti hükümlerine yapılan atıflar bu Yönetmelik hükümlerine yapılmış sayılır." 23 üncü maddesinde; "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmıştır." düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan Yönetmelik 28.09.2021 tarihli ve 31612 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Maluliyet ve Çalışma Gücü Kaybı Tespiti İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmıştır. 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmelik ile 14.1.2012 tarihli ve 28173 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Yönetmeliğin özürlü sağlık kurulu raporlarının alınışı, geçerliliği, değerlendirilmesi ve özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarının tespiti ile ilgili usul ve esasları belirlemek; özürlülerle ilgili derecelendirmelere, sınıflandırmalara ve tanımlamalara gereksinim duyulan alanlarda ortak bir uygulama geliştirmek ve uluslararası sınıflandırma ve ölçütlerin kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla hazırlandığı ve özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsadığı hususu hüküm altına alınmıştır. 20.02.2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ile 30.03.2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
9. Uyuşmazlık konusu ile sınırlı olmak kaydıyla belirtmek gerekir ki, Karayolları Trafik Kanunu'nun ilgili maddelerinde (md .90, 99) 6704 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe girmiş, kaza ise 10.04.2016 tarihinde gerçekleşmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtildiği üzere kaza tarihinde hangi yönetmelik hükümlerinin uygulanacağına ilişkin kanuni düzenleme de bulunmayıp, kaza tarihinde hem Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği, hem Çalışma Gücü Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşlemleri Yönetmeliği, hem de % 60 oranı üzerinde malûlen emekliliğin düzenlendiği Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği yürürlüktedir. Gerçek zararın belirlenmesine yönelik ilkeler (yukarıda açıklandığı üzere somut tazminat hesabına ilişkin belirlemeler) istikrar kazanan Yargıtay içtihatlarıyla belirlenmiş ve uygulamaya yön verilmiştir. Haksız fiilden kaynaklanan zararların tespitinde fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükteki mevzuat hükümleri dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır. Oluşan zararın tespit edilmesinde aynı konuya yönelik aynı tarihlerde farklı düzenlemelerin bulunması da genel ilkelerden ayrılması için bir gerekçe olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Zira aksinin kabulü hukuki güvenlik ve istikrar ilkesine de aykırı düşmektedir. O hâlde, somut olayda kaza tarihi itibariyle yürürlükte ve güncel olduğu için kabul edilen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde rapor alınması; bu rapordan sonra gerekli olması hâlinde malûliyet zararının hesaplanması için aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
10. Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Yukarıda (a) bendinde açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
Yukarıda (b) bendinde açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.03.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.