ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/273 E., 2025/470 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/273 E., 2025/470 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.07.2025 tarihli, 2024/273 E., 2025/470 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/273 E., 2025/470 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1046 E., 2023/1234 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 23.03.2023 tarihli ve

2021/14723 Esas, 2023/1754 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı Hazine vekili ile davalı asıl tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı asılın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; tapuda fındık bahçesi vasfıyla davalı adına kayıtlı bulunan Düzce ili Akçakoca ilçesi Kurugöl Köyü 107 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları dışında kalmasına rağmen evveliyatı itibarıyla orman sayılan yerlerden olduğunu, eski tarihli memleket haritasında orman olarak gözüktüğünü, zilyetlik ile kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı asıl cevap dilekçesinde; yörede yapılan orman tahdit çalışmalarının kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın da orman sınırları dışında bırakıldığını, yerleşmiş içtihatlara göre kesinleşmiş orman tahdidinin bulunması hâlinde orman iddiasının bu tahdit esas alınmak suretiyle çözümlenebileceğini, memleket haritası ve hava fotoğrafı incelemesi yapılamayacağını, çekişmeli taşınmazın orman olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16.03.2018 tarihli ve 2017/302 Esas, 2018/183 Karar sayılı kararıyla; taraf, tanık ve mahalli bilirkişi beyanları, keşif ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısmının orman sayılan yerler içinde kaldığı, (B1) ve (B2) harfleri ile gösterilen kısmının ise orman sayılmayan alan olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili ile davalı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.06.2021 tarihli ve 2020/648 Esas, 2021/731 Karar sayılı kararıyla; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 09.12.1948 tarihli Resmî Gazetede ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulamasının bulunduğu, 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosu neticesinde dava konusu taşınmazın davalı adına tespit gördüğü, yerleşmiş Yargıtay kararları uyarınca yörede kesinleşmiş orman tahdidinin bulunması ve taşınmazın tahdit dışında kalıp kesinleşme tarihinden kadastro tespit tarihine kadar yirmi yıl süreyle nizasız fasılasız malik sıfatıyla ekonomik amaca uygun şekilde kullanma şartlarının gerçekleşmesi hâlinde 3402 sayılı Kanun’un 14 ve 17. maddeleri gereğince ilgili taşınmazın özel mülk olarak tescil edilebileceği, somut olayda da dava konusu taşınmazın orman tahdidi dışında kaldığı, üzerinde 40-50 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, davalı taraf yararına kadastro tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ''...Bölge Adliye Mahkemesince, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı "dava konusu taşınmazın, 1948 yılından itibaren yapılan orman tahdit çalışmalarının tamamında orman sınırları dışında kalan yer olduğu, bu haliyle artık orman sayılmayan yer olup imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine konu olabilecek yerlerden bulunduğunun kabulü gerektiği" yönündeki içtihadı uyarınca davacı Hazinenin davasının reddine karar verilmiş ise de, verilen bu karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.

Şöyle ki; dava dosyasının incelenmesinde, 1948 tarihinde yapılan orman kadastrosunda çekişmeli taşınmazın orman sınırları dışarısında bırakıldığı, bilahare 1975 yılında aplikasyon ve 2 nci madde çalışmalarının yapıldığı, bilahare dava konusu taşınmazın 2007 yılında yapılan kadastro çalışmalarında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak senetsizden davalı adına tespit gördüğü, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, çekişmeli taşınmazın 1944 tarihli hava fotoğraflarında kısmen orman sayılan yerlerden olduğu ve buna göre 13.07.1945 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4785 Sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (4785 sayılı Kanun) uyarınca dava konusu taşınmazın devletleştirmeye tabii olduğu anlaşılmaktadır.

Bölge Adliye Mahkemesi kararında, emsal olarak gösterilen Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı içtihadı incelendiğinde, davanın konusu olan taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulduğu, yörede 1948 tarihinde orman kadastro çalışmalarının, bilahare 1988 tarihinde de evvelce orman sınırları dışarısında kalmış ormanların kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın her iki orman kadastrosu çalışmasında da orman sınırları dışarısında bırakıldığı anlaşılmış olup, gerek taşınmazın ilk kadastro sırasında orman olarak tespit harici bırakılmış olması ve bilahare 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulması, gerekse 1948 yılındaki orman kadastrosundan sonra 1988 yılında tekrar orman kadastrosuna tabii tutulması hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu taşınmazın, eldeki temyiz incelemesine konu taşınmaz ile aynı hukuki durumda bulunmadığı açıktır.

Kaldı ki, Yargıtayın muhtelif dairelerinin yerleşmiş uygulamalarına göre, Hazine tarafından bir taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla her zaman dava açılabileceğinin kabul edildiği kuşkusuzdur.

Bu durum karşısında, dava konusu taşınmaz hakkında Hazinece orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla açılan eldeki davada, dava konusu taşınmazın en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki durumu belirlenerek sonuca gidilmesi gerekirken aksi düşünce ile yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmaktadır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Bölge Adliye Mahkemesince, öncelikle yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri, tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ve varsa ilgili Yargıtay ilamlarının örnekleri bulundukları yerlerden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek ayrı ayrı 3’er kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

Yapılacak bu keşifte, dosya arasına getirtilen belgeler, çekişmeli taşınmazla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116 sayılı Orman Kanunu (3116 sayılı Kanun), 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (4785 sayılı Kanun), 5658 sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun (5658 sayılı Kanun) sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; zilyetlikle veya hukuki değeri kalmamış olan tapu kayıtlarıyla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; taşınmazın toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler, fen, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişileri ile orman bilirkişi eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal - renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak)denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi, klizimetre aletiyle ölçülerek, memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle tespit edilmeli; hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği, üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı gibi hususların açıklandığı ve dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 17/2 nci maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını belirten, müşterek imzalı şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan, yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalı ve bu şekilde, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.

4. Bölge Adliye Mahkemesince, bu hususlar gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme sonucu, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir...'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, kural olarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidi yapılmış ve kesinleşmiş ise, bir yerin orman olup olmadığının kesinleşmiş orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümleneceği, bu kuralın iki istisnasının olduğu, birinci istisnasının 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilmeden 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdidinin bulunması ve taşınmazın orman tahdidi dışında bırakılması, ikinci istisnasının ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede seri bazda orman kadastrosunun yapılması ve taşınmazın orman serisi dışında bulunmakla birlikte orman serisinin iç ve dış sınırına bitişik olmaması durumu olduğu, eldeki davada 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapıldığı, ayrıca işe başlama, çalışma ve bitirme tutanakları ile orman kadastro komisyonu kararları gözetildiğinde ilçe ve köy idari sınırları ile bağlı kalınmaksızın yapılan seri bazda orman kadastro çalışmasının bulunmadığı, aksine yörede ilçe ve köy sınırları esas alınarak orman kadastrosu yapıldığı, usulünce yapılıp kesinleşen orman tahdit haritasına göre taşınmazın orman olup olmadığının tespit edileceği belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili; çekişmeli taşınmazın niteliği itibarıyla kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisaba elverişli yerlerden olmadığını, taşınmaz üzerinde zirai faaliyette bulunulmayan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, evveli orman olan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını, dava konusu taşınmazın orman olup olmadığının en eski tarihli hava fotoğrafları incelenmek suretiyle belirlenebileceğini, uyuşmazlığın mahallinde keşif icra edilmek ve alınacak bilirkişi raporlarına göre çözümlenebileceğini, eksik araştırma ile karar verildiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Hazine tarafından orman iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemli eldeki davada, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidinin seri bazda yapılıp yapılmadığı, taşınmazın orman olup olmadığının tespitinde sadece orman tahdit haritasının mı dikkate alınacağı, yoksa eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğrafları ile amenajman planı ve diğer deliller değerlendirilerek araştırma yapılması mı gerektiği, buradan varılacak sonuca göre dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 169. Maddesi

2. 6831 Sayılı Orman Kanunu

3. 3402 Sayılı Kadastro Kanunu

4. 4785 Sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun

5. 5658 Sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna Ek Kanun

6. 3116 Sayılı Orman Kanunu (mülga)

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından konu hakkındaki yasal düzenlemelere değinmekte yarar bulunmaktadır.

2. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukuki tanımı ilk defa bu Kanunda yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun'la bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun'la orman tanımının yer aldığı 1. maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnaları hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.

3. 1950 yılında 5653 sayılı Kanun'la 3116 sayılı Kanun’un 1. maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri ile beraber orman sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 1956 tarihinde 6831 sayılı Orman Kanunu yürürlüğe girmiş, 3116 sayılı Kanun gibi 1. maddesinde orman tanımına yer verilmiş ancak maddenin kapsamı daha genişletilmiştir.

4. 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesi;

“Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.

Ancak :

A) Sazlıklar;

B) Step nebatlariyle örtülü yerler;

C) Her çeşit dikenlikler;

Ç) Parklar;

D) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Şehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler,

E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmiyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;

F) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler,

G) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,

H) (Değişik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan (…)(1) fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;

İ) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar.

J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz” şeklinde düzenlenmiştir.

1956 yılında 6831 sayılı Kanun'la birlikte 3116 sayılı ve sonraki kanunlarda yer alan “orman mahsulü verme” koşuluna yer verilmemiş, ölçüt olarak “orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımama olgusu” getirilmiştir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı kararı).

5. 3116 sayılı ilk Orman Kanunu’ndan bugüne kadarki orman mevzuatını düzenleyen bütün kanunlarda orman kadastrosunun orman kadastro komisyonlarınca yapılacağı öngörülmüştür. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, devlet ormanlarının, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ormanların, hususi ormanların orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanla müşterek sınırlarının tayin ve tespitinin orman kadastro komisyonları tarafından yapılacağı hükme bağlanmıştır.

6. Gerek 3116 sayılı Kanun'un gerekse 6831 sayılı Kanun'un ilk hâlinden farklı olarak 04.07.1973 tarih ve 14584 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 1744 sayılı Kanun ile eklenen 6831 sayılı Kanun'un 8/3. fıkrasında; orman kadastrosunun, belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle bu sınırlar dahilinde kalan bütün ormanları kapsayacak şekilde yapılacağı düzenlemesi getirilmiştir.

7. Öte yandan, 6831 sayılı Kanun'un 1744 sayılı Kanun ile değiştirilen 12/3. fıkrasına dayanılarak çıkartılan ve 19.08.1974 tarih ve 14981 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastro Yönetmeliği'nin (mülga) "Sınırlama Dışı Kalan Ormanlar İçin Yapılacak İşlemler" başlıklı 128. maddesinin (b) fıkrasında, “Sınırlaması yapılan Devlet ormanının dış ve iç sınırlarına bitişik olmayan Devlet Ormanları hakkında orman kadastro komisyonunca herhangi bir karar verilmiş olmayacağından ve bu gibi Devlet Ormanlarının orman kadastrosu yapılmış sayılmayacağından ıttıla hasıl olunduğunda hemen orman kadastrosunun yapılması merkezce sağlanır, bu gibi ormanlarda orman kadastrosu yapılıncaya kadar ilgili kanun hükümlerine göre işlem yapılır” hükmü bulunmaktadır.

8. Bunun yanı sıra, 15.07.2004 tarihli ve 25523 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan, 6831 Sayılı Orman Kanunu'na Göre Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin (mülga) 26. maddesinde;

"Orman kadastro komisyonlarınca;

a) 6831 Sayılı Kanunun 1'inci maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu bilinen ormanlar, orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar,

b) Yürürlükten kaldırılmış 3116 sayılı Orman Kanununun geçici 1 inci maddesine göre kamulaştırılmış ormanlar,

c) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş veya Devletleştirilmeye tabi ormanlar,

d) 6831 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre orman rejimine alınmış yerler,

e) 6831 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yerler,

f) 6831 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine göre kamulaştırılan yerlerle diğer suretle orman yetiştirilmek üzere kamulaştırılan yerler,

g) Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerler,

h) Her hangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar,

ı) Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış sahalar,

j) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar,

Devlet ormanı olarak sınırlandırılır.

4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlar ile yukarıda belirtilen (b), (d), (e), (f), (g), (ı) ve (j) bentlerine göre orman rejimine girmiş olan sahaların herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz" düzenlemesi yer almış, 20.11.2012 tarihli ve 28473 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan ve hâlen yürürlükte bulunan Orman Kadastro ve 2/B Uygulama Yönetmeliği'nin 16. maddesinde;

''(1) Komisyonlarca;

a) 6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu

bilinen ormanlar,

b) Orman tahdit veya kadastrosu yapılmış olsun ya da olmasın, tapulama veya kadastro sonucu

ya da hükmen orman vasfı ile Hazine adına tescil edilen yerler,

c) 3116 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesine göre kamulaştırılmış ormanlar,

ç) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlar,

d) 6831 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine göre orman rejimine alınmış yerler,

e) 6831 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yerler,

f) 6831 sayılı Kanunun 24 üncü maddesine göre kamulaştırılan yerlerle diğer suretle orman yetiştirilmek üzere kamulaştırılan yerler,

g) Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerler,

ğ) Sınırlandırma sırasında orman olduğu halde orman sınırları dışında kalmış ormanlar,

h) Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis edilmiş yerlerden, ağaçlandırılmış ve yapılan ağaçlandırma çalışmasının başarılı olması neticesinde kesin tahsisi yapılarak orman niteliği kazanmış yerler,

ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar,

i) Orman içi açıklıklar,

Devlet ormanı olarak sınırlandırılır.

(2) Birinci fıkrada belirtilen sahaların herhangi bir şekilde Komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz'' hükmü getirilmiştir.

9. Açıklanan yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; yörede orman kadastrosunun seri bazda (seri usulde) yapılması durumunda, Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan yerlerin dışında kalan taşınmazlar yönünden orman kadastro komisyonlarınca inceleme yapılamadığı ve niteliği belirlenmediğinden o yerde orman kadastrosunun yapılmış sayılmayacağı, bir başka anlatımla, o orman serisi dışında kalan yerlerde bir orman sınırlandırılmasının varlığından söz edilemeyeceği, bu nitelikte taşınmazların orman olup olmadıkları ve hukuki durumlarının eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, üzerindeki bitki örtüsü, toprak yapısı, eğimi ve çevresinin incelenmesi suretiyle belirlenecektir.

10. Bu nedenle bir orman kadastrosunun seri bazda yapılıp yapılmadığının tespiti büyük önem taşımaktadır. Orman mevzuatında açıkça seri bazda orman kadastrosunun tanımına yer verilmemekle birlikte yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca yörede yapılan orman kadastrosuna ait tüm çalışma tutanakları incelenmek ve değerlendirilmek suretiyle tahdidin seri bazda olup olmadığı tespit edilecektir.

11. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmî Gazete’de ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması vardır. 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun seri bazda yapılıp yapılmadığı hususu uyuşmazlığın özünü oluşturmaktadır.

12. 1948 yılında yapılan orman tahdit çalışma tutanakları incelendiğinde; 10 No.lu Orman Tahdit Komisyonu tarafından tanzim edilen 04.06.1948 tarihli ve ''Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl köyünün Dağkâhnası, Yatakyeri, Selamet tarlası ve Yaylacık mahallesi civar ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbatası'' başlıklı tutanakta; ''...bu köy hududu dahilinde bulunan devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlarla irtibat ve iltisakı bulunması dolayısıyla mesaha’i sathiyesi henüz tespit edilememiş, köy arazi camiası içinde bulunup da devlet lehine tahdit edilen ve krokide yerleri gösterilen ormanların mesaha’i sathiyesi (188) hektar bulunduğu, arazi camiasının vüsatı ise mülasık köylerin arazi camiası ile birleşmiş bulunması dolayısıyla bu cihetin de henüz tespit edilmesine imkan bulunmadığı, köy halkı fındık, mısır, buğday, meyva yetiştirmek ve kısmen de koyun, keçi ve karasığır besledikleri anlaşılmıştır...’’ şeklinde tespite yer verildiği, yine aynı komisyon tarafından tanzim edilen 05.06.1948 tarihli ve ''Bolu ilinin Akçakoca ilçesine bağlı Kurugöl köyü ve mahalleleri civar ormanlarının tahdit ve tesciline mütedair umumi mazbata hülasası'' başlıklı tutanakta; ''...bu köy hududu dahilinde bulunan Devlet ormanlarının aynı kaza hududu dahilinde bulunan diğer ormanlara irtibat ve iltisakı bulunması hasebiyle vüs'atı henüz tespit edilmemiş, yalnız köy arazi camiası içinde kalıpta Devlet namına tahdit edilen orman parçalarının vüsatı (188) yüz seksen sekiz hektardan ibaret olduğu" ifadesine yer verildiği tespit edilmiştir.

13. Uyuşmazlığın çözümü maksadıyla bütüncül bir yaklaşımla UYAP ile oluşturulan elektronik ortamda yapılan araştırma neticesinde; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ve civar köylerinde 2007 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmalarından sonra itiraz süresi içinde Orman İdaresi ya da Hazine tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davalarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin, Esmahanım, Deredibi, Aktaş, Çayağzı, Yenice, Dereköy, Koçullu, Davutağa, Sarıyayla ve Yeşilköy köylerinde bulunan taşınmazlarla ilgili orman iddiası yönünden yaptığı inceleme sırasında yörede 1948 yılında 3116 sayılı Kanun hükmüne göre seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastro çalışmasının bulunduğu tespitine yer verdiği saptanmıştır. [Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 24.11.2010 tarihli ve 2010/10610 Esas, 2010/14431 Karar; 10.03.2010 tarihli ve 2009/19993 Esas, 2010/2949 Karar; 15.03.2007 tarihli ve 2007/2236 Esas, 2007/3240 Karar; 21/11/2007 tarihli ve 2007/12243 Esas, 2007/14894 Karar; 15/04/2009 tarihli ve 2009/4549 Esas, 2009/6583 Karar; 08.07.2009 tarihli ve 2009/9740 Esas., 2009/11422 Karar]

14. Her ne kadar Orman İdaresi tarafından gönderilen cevabi yazı bir orman kadastro çalışmasının seri bazda olup olmadığı yönünden kesin bir kanaat oluşturmasa da, Orman Genel Müdürlüğü Bolu Orman Bölge Müdürlüğü Akçakoca Orman İşletme Müdürlüğünün Akçakoca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/513 Esas sayılı dava dosyasına (aynı gün gündeme alınan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.07.2025 tarihli ve 2024/8-661 Esas, 20257482 Karar sayılı dosya) gönderdiği cevabi yazıda; yörede 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılan orman tahdit çalışmalarının seri bazda yapıldığı bildirilmiştir.

15. Yukarıda yer verilen tespitler ve 1948 yılına ait orman kadastro evrakları ve haritası bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede 1948 yılında yapılan orman kadastro çalışmaları sırasında sadece eylemli durumu orman olan taşınmazlar ile ormana bitişik olan taşınmazların hukuki durumlarının tayin ve tespit edildiği, köy hududu dahilinde bulunan bir kısım ormanın ise incelemeye tabi tutulmadığı anlaşılmış olup yörede yapılan orman kadastrosunun seri bazda yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.

16. Öte yandan, Bölge Adliye Mahkemesi kararında emsal olarak gösterilen Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı kararı incelendiğinde; davaya konu taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca kadastroya tabi tutulduğu, yörede 1948 tarihinde seri bazda orman kadastro çalışmaları yapıldığı, daha sonra 1988 tarihinde de aplikasyon ve 2/B madde çalışmaları ile evvelce orman sınırları dışarısında kalmış ormanların kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın her iki orman kadastrosu çalışmasında da orman sınırları dışarısında bırakıldığı gözetildiğinde emsal olarak gösterilen karara konu taşınmazın temyize konu taşınmaz ile aynı hukuki durumda bulunmadığı açıktır.

17. Bu noktada, Hazine tarafından bir taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla her zaman dava açılabileceği hususu da gözden kaçırılmamalıdır.

18. Gelinen aşamada, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde seri bazda orman kadastrosu yapıldığı sonucuna varıldığından, tahdit sınırına bitişik olmayan dava konusu taşınmazın orman niteliğinde olup olmadığını tespit etmek için, mahkemece en eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli ve neticesine göre bir karar verilmelidir.

19. Ne var ki, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.

20. O hâlde, Bölge Adliye Mahkemesince öncelikle yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile amenajman planı ve komşu parsellere ait kadastro tutanakları, tutanaklar kesinleşmiş ise tapu kayıt örnekleri, tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise mahkeme karar örnekleri ve varsa ilgili Yargıtay ilâmlarının örnekleri bulundukları yerlerden getirtilip dosya ikmal edildikten sonra mahallinde, yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan, aynı köyde ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından seçilecek 3 kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında hâlen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi bilirkişi, bir fen elemanı ve bir jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi aracılığıyla yeniden keşif yapılmalıdır.

21. Yapılacak bu keşifte, dosya arasına getirtilen belgeler, çekişmeli taşınmazla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116 sayılı Orman Kanunu (mülga), 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (4785 sayılı Kanun) ve 5658 sayılı Orman Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun (5658 sayılı Kanun) karşısındaki durumu saptanmalı; zilyetlikle veya hukuki değeri kalmamış olan tapu kayıtlarıyla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; taşınmazın toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler, fen, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişileri ile orman bilirkişi eliyle yerine uygulattırılıp, orijinal - renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) denetime elverişli olacak şekilde çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli; taşınmazın gerçek eğimi klizimetre aletiyle ölçülerek, memleket haritalarındaki münhanilerden (yükseklik eğrilerinden) de faydalanılmak suretiyle tespit edilmeli; hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle üç boyutlu incelemesi yapılarak taşınmazın niteliği, üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranı gibi hususların açıklandığı ve dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 17/2. maddesinde belirtilen orman içi açıklık vasfında olup olmadığını belirten, müşterek imzalı şekilde, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan, krokili, bilimsel verileri bulunan, yeterli ve dosyadaki belgeler ile karşılaştırıldığında denetime elverişli rapor alınmalı ve bu şekilde, çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Bölge Adliye Mahkemesince anılan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

22. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; orman kadastro komisyonları tarafından köy ve belde sınırları dikkate alınmaksızın ağaç topluluklarının bulunduğu rasat noktasından başlayan tahdit çalışmasının poligon kapatılmak suretiyle neticelenmesi hâlinde seri bazda orman kadastrosu yapıldığının kabulü gerekeceği, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı eski Orman Kanunu uyarınca 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun seri bazda yapılmadığı, bu nedenle kesinleşen orman tahdit haritası dikkate alınarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın 1948 yılında yapılıp kesinleşen tahdit sınırı dışında kaldığı, 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosuna kadar üzerinde kapama fındıklık bulunan kısımlar yönünden 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17. maddeleri uyarınca kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap koşullarının oluştuğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ile 1948 yılında yapılan orman kadastrosunun seri bazda olup olmadığının açık bir şekilde ortaya konulabilmesi için daha geniş bir araştırma ve inceleme yapılması gerektiği, bu nedenle ve değişik gerekçeyle hükmün bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul Çoğunluğunca benimsenmemiştir.

23. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.07.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I O Y"

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin incelemeye konu kararında özetle: “Dava; orman iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulaması vardır.

Dosya kapsamından; 2007 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Düzce ili, Akçakoca ilçesi, Kurugöl Köyünde bulunan dava konusu taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle fındıklık niteliği ile davalı adına tespit edildiği, 04.08.2007-03.09.2007 tarihleri arasında ilan edildiği, itiraz edilmeksizin kesinleştiği, 04.09.2007 tarihinde tapuda tescil işleminin yapıldığı, çekişmeli taşınmazın üzerinde 40-50 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, davacı Hâzinenin 08.08.2017 tarihinde Düzce ili, Akçakoca ilçesi, Kurugöl Köyünde kain dava konusu taşınmazın eski tarihli memleket haritasına göre orman sayılan yerlerden olduğunu, ormandan edinildiğinden zilyetlikle kazanılamayacağını ileri sürerek tapu kaydının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.

Kural olarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman tahdidi yapılmış ve kesinleşmiş ise, bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir. Bu kuralın iki istinası bulunmaktadır.

Birinci istinası; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yöredeki orman kadastrosunun 4785 sayılı Kanun’un yürürlük (13.07.1945) tarihinden önce yapılıp kesinleşmesi ve taşınmazın kesinleşen orman tahdidi dışında bırakılması durumudur. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde halen 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılmış bir orman kadastrosunun bulunmaması halinde orman sınırı dışında kalan taşınmazın orman olup olmadığı ve hukukî durumu, kesinleşmiş orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenemez. Çünkü, 3116 sayılı Kanun’da sadece Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüş olup, 4785 sayılı Kanun’un 1.maddesiyle ise 13.07.1945 tarihinde var olan gerçek veya tüzel kişilere, vakıflara, köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişiliklerine ait tüm ormanlar hiçbir işlem ve bildirime gerek olmaksızın devletleştirilmiştir. Bu nedenle; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde halen 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılmış bir orman kadastrosunun bulunmaması halinde öncelikle yörede yapılıp kesinleşen orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanması, çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları dışında kaldığının belirlenmesi halinde ise 4785, 5658 sayılı Kanunlar ile 6831 sayılı Kanun’un 2896, 3302, 4999 ve 6292 sayılı Kanunlarla değişik 7. Maddesi nazara alınarak yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, toprak yapısı, bitki örtüsü ve konumu itibariyle inceleme, araştırma, uygulama ve değerlendirme yapılarak çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadıklarının tespit edilmesi gerekmektedir.

İkinci istisnası ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede seri bazda orman kadastrosunun yapılması, taşınmazın kesinleşen orman serisinin dışında olması, ancak orman serisinin iç ve dış sınırına bitişik olmaması durumudur. 3116 sayılı Kanun’un 5. ve 08.09.1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 Sayılı Kanun’un 7. maddesi ve devamındaki hükümlere göre “Devlet ormanlarının ve bu ormanlarla içinde ve bitişiğindeki otlak, yaylak, kışlak sulak ve diğer ormanlar ve her nevi arazi ile sınırları tespit olunarak sınırlamasının, orman tahdit komisyonlarınca yapılacağı” yine 6831 Sayılı Kanun’un 10. maddenin ikinci fıkrasında “tahdit edilen Devlet ormanlarının adı, ağaç çeşitleri ve komşu gayrimenkulun cinsi, sahiplerinin adı ve soyadının yazılacağı belirtilmiştir.

04.07.1973 tarihinde yürürlüğe giren 1744 Sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değiştirilen 6831 Sayılı Yasanın 8/3 maddesinde ise “Belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle bu sınırlar dahilinde kalan bütün ormanları kapsayacak şekilde orman kadastrosunun yapılacağı” kuralı getirilmiş ve bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmeliklerde de uygulamanın nasıl yapılacağı ayrıntılarıyla açıklanmıştır. Bu yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; yürürlükten kaldırılan 3116 Sayılı Kanun’un 5. ve devamı maddeleri ile 6831 Sayılı Kanun’un değiştirilmeden önceki 7. ve devamı maddeleri gereğince ilçe ve köy idari sınırları ile bağlı kalınmaksızın seri usulüne göre devlet ormanlarının kadastrosunun yapılabileceği gibi ilçe ve köy sınırları esas alınarak da orman kadastrosunun yapılabileceği, 6831 Sayılı Kanun’un bir kısım maddelerini değiştiren 1744 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 04.07.1973 tarihinden sonra ise belde ve köy idari sınırları esas alınmak suretiyle bu sınırlar içinde kalan tüm ormanları kapsayacak biçimde orman kadastrosunun yapılmasının zorunlu hale getirildiği, artık seri bazda orman kadastrosunun yapılamayacağı sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla 3116 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 01.06.1937 tarihinden 1744 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.07.1973 tarihine kadar olan dönemdeki orman kadastro çalışmaları belde ve köy sınırları esas alınmaksızın seri bazda yapılabildiği gibi belde ve köy sınırları esas alınmak suretiyle de yapılabildiğinden çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede bu dönemlerde orman kadastrosu yapılıp kesinleşmiş ise anılan orman tahdidinin seri bazda yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Yörede orman kadastrosu seri bazda yapılarak kesinleşmiş ise seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanması, yapılan uygulama sonucunda çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman serisinin dışında kalması ancak anılan orman serisinin iç ve dış sınırına, yani orman sınır noktalarına bitişik olmaması halinde 4785, 5658 sayılı Kanunlar ile 6831 sayılı Kanun’un 2896, 3302, 4999 ve 6292 sayılı Kanunlarla değişik 7. Maddesi nazara alınarak yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanması, toprak yapısı, bitki örtüsü ve konumu itibariyle inceleme, araştırma, uygulama ve değerlendirme yapılarak çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadıklarının tespit edilmesi gerekmektedir.

6831 sayılı Kanun’un 6527 sayılı Kanun’un 1.maddesiyle değişik 11/1 maddesi uyarınca, Hâzinenin her zaman orman iddiasıyla dava açma hakkı bulunmaktadır. Ancak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ile Yargıtay (kapatılan)16. Hukuk Dairesinin kararlılık kazanmış içtihatlarıyla 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılıp kesinleşen orman tahdidi dışında kalan taşınmazların, yöreye ait en eski tarihli memleket haritasındaki ve hava fotoğrafındaki konumları araştırılmaksızın orman tahdidinin kesinleştiği tarihten itibaren kadastro tespit tarihine kadar 20 yıl süreyle nizasız fasılasız malik sıfatıyla ekonomik amacına uygun şekilde kullanılması, eş söyleyişle 3402 sayılı Kanun’un 14. ve 17.maddelerindeki koşulların gerçekleşmesi halinde özel mülk olarak tapuya tescil edilecekleri kabul edilmiştir. Somut olayda çekişmeli taşınmazın bulunduğu Kurugöl Köyü’nün tamamında 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek orman kadastrosunun yapıldığı, seri bazda orman kadastrosunun yapılmadığı dosyada bulunan 06.05.1948 tarihli işe başlama tutanağı, 28.05.1948 tarihli işi bitirme tutanağı, 10 nolu orman kadastro komisyonunun 05.06.1948 tarih 205 sayılı kararı, 04.06.1948 tarihli sonuçları ilan tutanağı ve orman kadastro çalışma tutanaklarıyla sabittir. 28.05.1948 tarihli işe başlama tutanağında açıkça Kurugöl Köyü hududu dahilinde bulunan ormanların kadastrosunun yapılacağı belirtilmiştir. Yine 10 nolu orman kadastro komisyonunun 05.06.1948 tarih 205 sayılı kararı, 04.06.1948 tarihli sonuçları ilan tutanağında da Kurugöl Köyü’nün orman tahdidinin ikmal edildiği belirtilmiştir. Nitekim Yargıtay 8. Hukuk Dairesi de bozma kararında çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapılan orman kadastrosunun seri bazda olduğunu belirtmemiştir. Dolayısıyla Kurugöl Köyü’nde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan orman kadastrosunun seri bazda yapılmadığı, 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapıldığı tüm dosya kapsamıyla sabit olduğu gibi bu durum Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin de kabulünde olup bu yönlerde duraksama bulunmamaktadır.

Her ne kadar eldeki davada Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin bozma kararında “ Bölge Adliye Mahkemesi kararında, emsal olarak gösterilen Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı içtihadı incelendiğinde, davanın konusu olan taşınmazın ilk kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakıldığı, bilahare 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulduğu, yörede 1948 tarihinde orman kadastro çalışmalarının, bilahare 1988 tarihinde de evvelce orman sınırları dışarısında kalmış ormanların kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazın her iki orman kadastrosu çalışmasında da orman sınırları dışarısında bırakıldığı anlaşılmış olup, gerek taşınmazın ilk kadastro sırasında orman olarak tespit harici bırakılmış olması ve bilahare 3402 sayılı Kanun'un Geçici 8 inci maddesi uyarınca kadastroya tabii tutulması, gerekse 1948 yılındaki orman kadastrosundan sonra 1988 yılında tekrar orman kadastrosuna tabii tutulması hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu taşınmazın, eldeki temyiz incelemesine konu taşınmaz ile aynı hukuki durumda bulunmadığı açıktır.” ibarelerine yer verilmiş ise de 3402 sayılı Kanun’un Geçici 8.maddesine göre yapılan arazi kadastrosu ile 2007 yılında 3402 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan arazi kadastrosunda 3402 sayılı Kanun hükümleri uygulanmakta olup, kadastro tespit tarihinden öncesi itibariyle 3402 sayılı Kanun’un 14. Ve 17.maddelerinin uygulanma koşulları araştırılmaktadır. Dolayısıyla her iki dava arazi kadastrosu itibariyle aynı hukuki durumda bulunmaktadır. Yine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin içtihadına konu Gemlik ilçesi Cihadı Mahallesinde 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanuna göre 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca yapılıp 23/10/1978 tarihinde ilan edilip kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 1988 yılında 6831 sayılı Kanun’un 3373 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmakta olup, Cihatlı Mahallesi 2084 parsel sayılı taşınmaz, 6831 sayılı Kanun’un 1/j maddesinin karşıt kavramı uyarınca öncesi itibariyle orman sayılan yerlerden olduğu halde 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidinin dışında bırakılmış, daha sonra 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanunda değişik aplikasyon ve 2.madde uygulaması ile 6831 sayılı Kanun’un 3373 sayılı Kanun hükümleriyle değişik aplikasyon ve 2/B uygulaması sırasında ziraat alanında gösterilmiştir. Eldeki davada ise çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp 09.12.1948 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulaması mevcut olup, çekişmeli taşınmazın tamamı 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidinin dışında bırakılmış, daha sonra 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanunda değişik hükümleri uyarınca 1975 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2.madde uygulaması sırasında da ziraat alanında gösterilmiştir. 6831 sayılı Kanun’un 7.maddesi ilk defa 27.09.1983 tarihinde yürürlüğe giren 2896 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 7/1 maddesinde “ Devlet Ormanları ile evvelce sınırlaması yapılmış olupta herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların, hükmi şahsiyete haiz kadastrosu orman kadastro komisyonları tarafından yapılır hükmüne yer verilmiştir.

19.06.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3302 sayılı Kanun’un 7/1 maddesinde de aynı hüküm yer almıştır. 28.05.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3373 sayılı Kanun’un 4.maddesiyle 6831 sayılı Kanun’un 7/1 maddesi değiştirilerek 2896 sayılı Kanun’la getirilen “evvelce sınırlaması yapılmış olupta herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların ... kadastrosu “ ibaresi çıkarılmıştır. Böylelikle 28.05.1987 tarihinden itibaren kurulan orman kadastro komisyonlarının önceden 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılıp kesinleşen orman tahdidi dışında kalan orman sayılan yerleri orman sınırları içine alma yetkisi kanunla kaldırılmıştır. Daha sonra 18.11.2003 tarihli Resmi Gazete de yayınlanarak yürürlüğe giren 4999 sayılı Kanun’un 3.maddesiyle 6831 sayılı Kanun’un 7.maddesi tekrar değiştirilerek 2896 sayılı Kanun’un 7/1 maddesindeki ifadeye aynen yer verilmiştir. Ancak daha sonra 19.04.2012 tarihli 6292 sayılı Kanun’un 13.maddesiyle 6831 sayılı Kanun’un 7/1 maddesindeki “ her hangi bir nedenle” ibaresi “sınırlandırma sırasında orman olduğu halde” şeklinde değiştirilmiştir. Dolayısıyla 3116 sayılı Kanun’da, 6831 sayılı Kanun’un orijinal ilk halinde, 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanun’la ve 3373 sayılı Kanun’la değişik hükümlerinde orman kadastro komisyonlarının “evvelce sınırlaması yapılmış olupta herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların” kadastrosunu yapma yetkisi bulunmamaktadır. Bu yasal düzenlemeler karşısında Dairemizce emsal olarak gösterilen (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı içtihadına konu Gemlik ilçesi Cihadı Mahallesi 2084 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu Cihadı Mahallesinde ilk defa 1948 yılında 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek orman kadastrosu yapılmış olup, 1977 ve 1988 yıllarında çalışma yapan orman kadastro komisyonun 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp orman tahdidi dışında bırakılan orman sayılan yerleri orman sınırları içine alma yetkisi bulunmamaktadır. Somut olayda da Kurugöl Köyü’nde 1947 yılında 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılıp 19.12.1948 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilerek kesinleşen orman tahdidi dışında kalan orman sayılan yerleri 1975 yılında çalışma yapan komisyonun orman sınırları içine alma yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla Dairemiz kararında emsal olarak belirtilen Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin 01.10.2020 tarihli ve 2020/1409 Esas, 2020/3928 Karar sayılı içtihadına konu Gemlik ilçesi Cihadı Mahallesi 2084 parsel sayılı taşınmaz ile eldeki davaya konu taşınmaz arazi kadastrosu ve orman kadastrosu itibariyle aynı hukuki durumda olup, aralarında hiçbir farklılık bulunmamaktadır. Somut olayda çekişmeli taşınmaz; 1948 yılında köy sınırları ve 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp kesinleşen orman tahdidi dışında kalmakta olup, çevresinde orman tahdidi içinde kalan alanda bulunmamaktadır. Çekişmeli yere en yakın orman tahdidi içinde kalan alan ise 1975 yılında 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanun’la değişik hükümleri uyarınca yapılıp kesinleşen 2.madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmış, sonrasında ise 3402 sayılı Kanun’un Ek-4.maddesi ve 6292 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutulmuştur. Çekişmeli taşınmazın üzerinde halen 40-50 yaşlarında kapama fındıklık bulunmakta olup, fındıkların yaşları itibariyle kadastro tespit tarihine kadar 20 yılı aşkın süreyle fındıklık olarak kullanıldığından davalı taraf yararına kadastro tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu açıktır. Davacı Hâzinenin yargılama sırasında, istinaf ve temyiz dilekçelerinde çekişmeli taşınmaz üzerindeki fındık ağaçlarının 40-50 yaşından daha küçük olduğu yönünde itirazı ve iddiası da mevcut değildir. Nitekim Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nce de bu yönde bozma yapılmamıştır. Bu durumda çekişmeli taşınmazın kadastro tespit tarihine kadar 20 yılı aşkın süreyle fındıklık olarak kullanıldığı gerek davacı Hâzinenin gerekse Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin kabulünde olup, bu yönde de herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.

Dolayısıyla Dairemizin 02.06.2021 tarih 2020/646E.-2021/729K. sayılı kararı; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin içtihatlarına (2021/7525 E.- 2021/11152 K.- 2022/3098E- 2023/1759K. 2021/14724E.- 2023/2497K., 2021/10425E.- 2022/3601K., 2021/14728E.- 2023/2498K. , 2021/14732E.- 2023/2499K. 2021/14724E.- 2023/2497K. vb) ve Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi’nin içtihatlarına (01.10.2020 gün 2020/1409E.-2020/3928K.,- 2021/3205 E- 2021/4263K.sayılı vb) tamamen uygundur.

Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığı, orman tahdidinin kesinleştiği tarih ile kadastro tespit tarihi arasında 20 yıldan çok fazla sürenin (59 yılın) bulunduğu, çekişmeli taşınmazın çevresinde orman tahdidi içinde kalan alanın bulunmadığı, en yakın tahdidi içinde kalan alanın ise 1975 yılında 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanun’la değişik hükümleri uyarınca yapılıp kesinleşen 2.madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, sonrasında ise 3402 sayılı Kanun’un Ek-4.maddesi ve 6292 sayılı Kanun hükümlerine tabi tutularak özel mülk haline getirildiği, çekişmeli taşınmazın üzerinde 40-50 yaşlarında kapama fındıklık bulunduğu, fındıkların yaşları itibariyle taşınmazın kadastro tespit tarihine kadar 20 yılı aşkın süreyle fındıklık olarak kullanıldığından davalı taraf yararına kadastro tespit tarihine kadar 3402 sayılı Kanun’un 14. Maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin bozma kararına uyulmayıp direnilmesine ...” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Direnme kararının ONANMASI gerekmektedir. Şöyle ki ; Hukuk Genel Kurulunun 26.01.2000 tarih 1999/20-1063 Esas, 2000/6 Karar Sayılı ve 2017/20-1120 Esas, 2019/1371 Karar sayılı kararı gibi pek çok kararında belirtildiği üzere köyün ve beldenin sınırları esas alınarak bütün köyü kapsayacak şekilde yapılan tahdidin seri bazda olduğundan söz edilemez. Dolayısıyla dava konusu 107 ada 6 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu köyde 1948 tarihinde köy sınırları dikkate alınarak bütün köyü kapsayacak şekilde 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3116 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılan ve köy ihtiyar heyetince de ilan edilmek suretiyle kesinleşen orman tahdidine ait tutanaklar ile ilan metinleri ve tüm çalışma belgeleri dikkate alındığında yapılıp kesinleşmiş olan tahdidin seri bazda olmadığı açıktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile (kapatılan) 16.Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 20.Hukuk Dairesi ve 8. Hukuk Dairesinin istikrarlı karar ve uygulamalarında çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede kesinleşmiş orman tahdidi varsa orman tahdidindeki sınırlar esas alınarak, kesinleşmiş orman tahdidi yoksa o bölgeye ait en eski memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planları getirtilerek uzman bilirkişiler marifetiyle zemine uygulanmak suretiyle taşınmazın orman olup olmadığı belirlenmelidir. Bu nedenle 1948 yılında kesinleşen orman tahdidi dışında kalan ve bölgede 2007 tarihinde yapılıp aynı yıl kesinleşen arazi kadastrosunda kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tespit edilip tespitin kesinleşmesinden sonra tapu kaydı oluşan taşınmaz üzerinde davalının tahdidin kesinleştiği tarihten tesis kadastrosu tarihine kadar 59 yıllık zilyetliği dosya kapsamına göre sabit olduğundan Hukuk Genel Kurulu ile Gayri menkul ve Kadastro Hukukunda uzman Yargıtay Dairelerinin uygulama ve içtihatlarına uygun olan DİRENME KARARININ ONANMASI gerektiği kanaatiyle Sayın Çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024273-e-2025470-k-sayili-karari