ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/238 E., 2025/503 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/238 E., 2025/503 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.09.2025 tarihli, 2024/238 E., 2025/503 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/238 E., 2025/503 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/483 E., 2023/36 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.03.2022 tarihli ve

2022/2638 Esas, 2022/4474 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 21. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı Sosyal Güvenlik Kurumu, davalılar ... Yapı End. ve Tic. A.Ş. ile... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş. tasfiye memuru vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı Sosyal Güvenlik Kurumu ile davalı ... End. ve Tic. A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı Sosyal Güvenlik Kurumu (Kurum/SGK) vekili; davalılardan... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin işçisi olan dava dışı sigortalı ...’ın 25.04.1998 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu %80 oranında sürekli iş göremez duruma girdiğini, sigortalıya Kurum tarafından peşin değerli gelir bağlanıp işgöremezlik ödemesi ile hastane masrafları yapıldığını, sigortalının açtığı maddi tazminat davasında alınan kusur raporunda davalıların kusur durumlarının belirlendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 22.823,01 TL'nin onay, sarf ve tediye tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı ... End. ve Tic. A.Ş. vekili; husumet itirazında bulunduklarını, sigortalının müvekkili şirketin işçisi olmadığını, müvekkilinin müteahhit sıfatıyla ... 2000 projesi kapsamında yapımını üstlendiği işin bazı şubelerdeki kaba inşaat, demir ve alçı kartonplak işlerini sigortalının çalıştığı davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş’ye eser sözleşmesi ile tevdi ettiğini, şirketler arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunmadığını, sigortalı işçinin kusuru ile iş kazası meydana geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalılar... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş. ve ... davaya cevap vermemiştir.

Mahkemenin Birinci Kararı:

7. İstanbul 5. İş Mahkemesinin 02.12.2009 tarihli ve 2003/492 Esas, 2009/773 Karar sayılı kararı ile; deliller toplandıktan sonra alınan 24.08.2009 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 12.433,56 TL alacağın onay tarihinden, 835,50 TL alacağın tediye tarihinden, 6.505,87 TL alacağın sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum ile davalı ... End. ve Tic. A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 13.01.2015 tarihli ve 2014/23466 Esas, 2015/160 Karar sayılı kararı ile; "....Gerekçeli kararın tebliği için Dairemizin geri çevirme kararı sonrasında davalı ... Dekorasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin 31.07.2013 tarihinde Ticaret Sicilinden terkin edildiği belirtilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile AŞ.'nin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.

Şu halde yapılması gereken iş; öncelikle davalı ... Dekorasyon Sanayi ve Ticaret AŞ. nin ticaret sicil kaydının edilip edilmediği usulünce araştırılarak belirlenmeli; bu belirleme yapıldıktan sonra terkin edildiğinin anlaşılması halinde, anılan HGK kararı çerçevesinde, tüzel kişiliği sona eren anılan davalı şirketin ihyası için tasfiye memurluğu ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek ayrı bir dava açılması için davacı tarafa uygun bir süre verilmeli, dava açıldığı takdirde bu davanın sonucu beklenmeli, tüzel kişiliğin yeniden ihyası halinde, taraf teşkili sağlanarak, sonucuna göre karar verilmelidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı

10. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği İstanbul 21. İş Mahkemesinin 16.01.2020 tarihli ve 2015/120 Esas, 2020/35 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda davacı Kuruma davalılardan... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş’nin ihyası için verilen yetki ve süre üzerine açılan İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/290 Esas sayılı dosyasında davalı şirketin ihyasına karar verildiği, kararın kesinleşmesi üzerine tasfiye memuruna tebligat yapılarak taraf teşkili sağlandığı, dosyada bozma öncesi alınan kusur ve hesap raporlarındaki tespitleri değiştirecek yeni bir delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 12.433,56 TL alacağın onay tarihinden, 835,50 TL alacağın tediye tarihinden, 6.505,87 TL alacağın sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Kurum, davalılar ... Yapı End. ve Tic. A.Ş. ile... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş. tasfiye memuru vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.03.2022 tarihli ve 2022/2638 Esas, 2022/4474 Karar sayılı kararı ile; "...1-Hüküm fıkrasında tasfiye memuru olarak gösterilen ... vekilinin temyizi incelendiğinde,

COVİD-19 salgını sebebiyle 7226 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi ve 29.04.2020 tarih, 2480 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile tüm adli süreler 13.03.2020 tarihinden itibaren 15.06.2020 tarihine kadar durdurulmuş, bitimine 15 gün ve daha az kalan süreler de 16.06.2020 tarihinden başlamak üzere 15 gün uzatılmıştır. Buna göre davada, ... İnşaat San. Tic. A.Ş. vekiline gerekçeli karar ve temyiz dilekçesinin 09.06.2020 tarihinde yöntemince tebliğ edildiği, temyiz dilekçesinin ise 04.08.2020 tarihli olması karşısında temyiz talebinin süresinde yapılmadığından temyiz isteminin reddine,

2- Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.

Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. baskı, Ankara 1995, s. 231). Bu nedenle, davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani, bir davada taraf olabilmek için, ya, hakiki şahıs; ya da, hükmi şahıs olmak gerekir. Zira, taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s.288).

Önceki bozma ilamında açıklandığı üzere, davalı ... Dekorasyon Sanayi ve Ticaret A.Ş. nin 31.07.2013 tarihinde Ticaret Sicilinden terkin edildiği belirtilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile AŞ.'nin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.

Dairemizin bozma ilamı sonrası, davalı ... Dekorasyon San. ve Tic. A.Ş. ihyasının sağlanması amacıyla açılan İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/290 Esas 2017/396 Karar sayılı ilamında, davalı ... ile ilgili davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine açılan ihya davasının kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 247255-0 sicil numarasında kayıtlı... İnşaat Dekorasyon San. ve Tic. A.Ş.'nin İstanbul 21. İş Mahkemesi’nin 2015/120 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere tüzel kişiliğinin yeniden ihyasına karar verilmiş, ancak tasfiye memuru atanmamıştır.

Şu halde yapılması gereken iş; öncelikle... İnşaat Dekorasyon San. ve Tic. A.Ş.'nin usulüne uygun ihyası ile tasfiye memuru atanması sağlanarak usulüne uygun şekilde taraf teşkilinin sağlanması ve savunma ve deliller toplandıktan sonra karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve infazı mümkün olmayacak şekilde, karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...." gerekçesiyle sair temyiz itirazları incelenmeksizin karar oy çokluğuyla bozulmuştur.

Direnme Kararı

13. İstanbul 21. İş Mahkemesinin 07.02.2023 tarihli ve 2022/483 Esas, 2023/36 Karar sayılı kararı ile; kesinleşen İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi kararında davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin ticaret sicil müdürlüğü tarafından resen terkin edilmiş olması nedeniyle ... yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirketin ise yeniden ihyasına karar verilerek bir nevi ticaret sicil müdürlüğünün resen terkin işleminin iptal edildiği, ihya kararı sonrası gerekli tebliğ işlemlerinin yapıldığı, bu kapsamda ihyanın usulüne uygun olduğu ve tasfiye memuru atanıp atanmaması hususunda mahkemece herhangi bir işlem yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

14. Direnme kararı süresi içinde davacı Kurum ile davalı ... End. ve Tic. A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

15. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş’nin usulüne uygun ihyasının sağlaması ile şirkete tasfiye memuru atanması yapılarak taraf teşkili sağlanıp savunma ve deliller toplandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

16. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

17. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 124. maddesinin 1. fıkrası gereğince ticaret şirketleri kollektif, komandit, anonim, limited ve kooperatif şirketlerinden ibaret olup maddenin 2. fıkrasına göre de kollektif ile komandit şirketler şahıs; anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ise sermaye şirketi sayılır [Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (eTTK) md.136].

18. Türk Ticaret Kanunu'nun 329. maddesinde anonim şirket "sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirket" olarak tanımlanmıştır (eTTK md. 269).

19. Türk Ticaret Kanunu'nun 125. maddesinin 1. fıkrasına göre ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir (eTTK md.137). Tüzel kişilik ile ticaret şirketi kendisini meydana getiren kişilerden ayrı bir hukuki varlık kazanarak hukuki kişiliğe, ehliyete ve bağımsız malvarlığına sahip olur. Dolayısıyla tüzel kişiliğinin bulunması ticaret şirketlerinin ayırt edici temel niteliklerinden birisini oluşturmaktadır.

20. Türk Ticaret Kanunu'nun 355/1. (eTTK md.301/1) maddesi gereğince anonim şirket ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanır. Bu bağlamda tescil kurucu nitelikte olup sicil kaydının varlığı, tüzel kişilik ve ticaret şirketi statüsü için zorunludur.

21. Ticaret siciline kayıtla birlikte tüzel kişilik kazanıldıktan sonra şirket malvarlığının sahibi şirket tüzel kişiliği olur ancak şirketin ticaret sicilinden kaydının silinmesi (terkini), malvarlığının kendiliğinden ortaklara geçmesi sonucunu doğurmaz. Başka bir deyişle tüzel kişiliğin sona ermesiyle malvarlığının doğrudan ortaklara aktarılmasını mümkün kılan düzenleme bulunmamaktadır. Ortaklar ancak tasfiye sonucunda kalan şirket malvarlığının dağıtımı veya devri ile şirketin malvarlığı üzerinde mülkiyet hakkını kazanabilir. Dolayısıyla ticaret sicilinden şirketin kaydının silinmesi (terkini) ile ortaklar, adi şirket olarak anonim şirketin devamı şeklinde hukuki ilişkiler sürdüremez, bir davada davacı ve davalı olamaz ve doğrudan faaliyette bulunamazlar. Bu nedenle tüzel kişilik ve şirket ortadan kaldırılmadan önce şirket malvarlığının dağıtıldığı ve hukuki ilişkilerinin sonlandırıldığı tasfiye işlemlerinin yapılması gerekir.

22. Türk Ticaret Kanunu'nun 529 vd (eTTK md. 434 vd) maddelerinde anonim şirketin sona erme nedenleri düzenlenmiş olup infisah, kanunda veya esas sözleşmede öngörülen sebeplerden birinin gerçekleşmesi ile ayrıca bir karar alınmasına veya ihbarda bulunulmasına gerek olmaksızın şirketin kendiliğinden sona ermesini ifade ederken kanun veya esas sözleşmede yer alan sebeplerden birine dayanarak bu yetkiye sahip olanlar tarafından şirketin karar şeklinde somutlaşan irade ile sona erdirilmesi ise fesih olarak karşımıza çıkmaktadır.

23. Türk Ticaret Kanunu'nun 533. (eTTK md. 439) maddesi gereğince sona eren şirket tasfiye hâline girer, tasfiye hâlindeki şirket pay sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Tasfiye ise anonim şirketin malvarlığının nakde dönüştürülerek alacaklarının tahsil edilip borçların ödenmesini ve varsa kalan tutarın kural olarak ortaklara dağıtılmasını ifade eder. Bu işlemlerin kesin olarak sonuçlandırılmasıyla tasfiye tamamlanır. Tasfiye işlerinin tamamlanması zorunlu olduğundan sona eren şirketin tüzel kişiliği ve hak ehliyeti tasfiye sürecinde de devam eder. Ancak tasfiye işlerinin tamamlanması, ticaret siciline kayıtla tüzel kişilik kazanan anonim şirketin ortadan kalkması için gerekli olsa da yeterli değildir. Başka bir deyişle anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi için TTK'nın 545/1. (eTTK md. 449) maddesi gereğince tasfiyenin tamamlanmasından sonra tasfiye memurlarının şeklen var olan durumun ortadan kalkması amacıyla ticaret unvanının ticaret sicilinden silinmesini (terkinini) talep etmesi ve bu istemin kabul edilerek silinmenin tescil edilmesi gerekmektedir. Tasfiye tamamlanmasına rağmen tasfiye memurları bu yükümlülüklerini yerine getirmezse, müdürler, ortaklar ya da üçüncü kişiler ticaret sicil müdürüne başvurarak TTK'nın 33/1. (eTTK md.35/1) maddesi gereğince tescile davet yetkisini kullanmasını ve bu yolla şirketin ticaret sicilinden silinmesini (terkinini) isteyebilir. Ticaret unvanının ticaret sicilinden silinmesiyle birlikte anonim şirketin tüzel kişiliği ortadan kalkar, şirket hukuki varlığını ve hak ehliyetini kaybeder (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, Dördüncü Baskı, İstanbul, 2015, s. 192).

24. Görüldüğü üzere bir anonim şirketin sona ermesiyle hukuki varlığının tamamen ortadan kalkmasını ifade eden tüzel kişiliğinin sona ermesi birbirinden tamamen farklı durumlardır. Tasfiye hâline giren ve tasfiye işlemleri eksiksiz bir şekilde tamamlanan şirketin tüzel kişiliğinin sona erebilmesi için ayrıca ticaret sicilinden de silinmesi (terkini) gerekmektedir. Başka bir deyişle anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden bahsedebilmemiz için hem tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanması hem de hukuk güvenliğinin sağlanması açısından ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ve bu iki durumun birlikte gerçekleşmesi gerekir (Asuman Yılmaz, Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim ve Limited Şirketlerde Ek Tasfiye, BATİDER, 2016, C. XXXII, S. 2, s. 154).

25. Bu itibarla anonim şirkete ait alacağın veya borcun varlığı ya da malvarlığı ile ilgili olmasa da taraf sıfatını gerektiren devam eden hukuki ilişkilerinin söz konusu olduğu hâllerde ticaret sicilinden silinme (terkin) şirketin gerçekten ve kesin olarak ortadan kalkmış olması sonucunu doğurmaz, bu hukuki ilişkilerin sonlandırılabilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin devamının sağlanması gerekir. Bu durumda tüzel kişiliğin yeniden ihyası ile tasfiye memuru atanması sağlanarak usulüne uygun taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerekir.

26. Gelinen bu noktada taraf ve dava ehliyeti ile taraf sıfatı konularına kısaca değinilmelidir.

27. Çekişmeli yargının konusu dava olup dava, bir başkası (davalı) tarafından subjektif hakkı ihlâl veya tehlikeye sokulan ya da kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının), mahkemeden hukuki koruma (himaye) istemesidir. Mahkemeden hukuki koruma isteyen kimseye davacı (müddei) denir.

28. Dava davacının sübjektif hakkını ihlâl eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte bulunan kimseye karşı açılır; bu kimseye de davalı (müddeialeyh) denir.

29. Bir subjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisine dava hakkı denir.

30. Taraf ehliyeti ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 50. maddesinde düzenlenmiş olup bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukukta 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 8. maddesinde düzenlenen medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir.

31. Dava ehliyeti ise HMK'nın 51. maddesinde kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapma ehliyeti olarak ifade edilmiştir. Dava ehliyeti, TMK'nın 9. maddesinde düzenlenen medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetinin usul hukukundaki görünümü olup buna göre medeni hakları kullanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişinin dava ehliyeti bulunmaktadır.

32. Taraf sıfatına bir başka deyişle husumet ehliyetine gelince, bu kavram dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise def'î değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsa bile mahkemece resen nazara alınmasıdır.

33. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114/1-d maddesinde açıkça düzenlendiği üzere dava ve taraf ehliyeti dava şartlarındandır. Bu düzenlemeye göre husumet ya da bir başka deyişle taraf sıfatı dava şartlarından değildir. Dava şartının özelliği tıpkı taraf sıfatı gibi davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hâkim tarafından davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilen ve taraflarca noksanlığı davanın her aşamasında ileri sürülen nitelikte olmasıdır.

34. Somut olayda davacı Kurumun dava dışı sigortalının geçirdiği iş kazası sebebiyle sigortalıya bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ile geçici işgöremezlik ödeneği ve yapılan tedavi giderlerinin rücuan tahsilini talep ettiği, Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın Özel Dairece davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin 31.07.2013 tarihinde ticaret sicilinden terkin edilmesi nedeniyle davacıya davalı şirketin ihyasını sağlamak amacıyla dava açması için süre verilmesi ve ihya edilen davalı şirkete usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine bozma ilamına uyan Mahkemece davacıya verilen süre içinde İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/290 Esas sırasına kayden açılan davada davalı ... yönünden açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin ise eldeki dosya ile sınırlı olmak üzere ihyasına karar verildiği, bu karara karşı davalı ... vekilinin istinaf isteminde bulunması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2018/1971 Esas, 2019/903 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğundan reddine 07.03.2019 tarihinde kesin olarak karar verildiği, bu aşamadan sonra eldeki davada davacı Kurum vekilinin sunduğu dilekçe üzerine tasfiye öncesi şirketin yönetim kurulu başkanı olan ... adına tebligat yapılmak suretiyle yargılamaya devam edilerek yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.

35. Görüldüğü üzere Bölge Adliye Mahkemesi incelemesinden geçerek kesinleşen İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/290 Esas, 2017/396 Karar sayılı dosyasında davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin İstanbul 21. İş Mahkemesinin 2015/120 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere tüzel kişiliğinin yeniden ihyasına karar verilmiş, ancak tasfiye memuru atanmamıştır.

36. Bu durumda davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin ihyasına karar verilmiş ise de tasfiye memuru atanmadığından şirketin yönetim kurulu başkanına tasfiye memuruymuş gibi tebligat yapılarak taraf teşkili sağlandığının kabulü mümkün olmamakla Mahkemece öncelikle ticaret sicilinden terkin ile tüzel kişiliği sona eren ve böylelikle taraf ehliyetini kaybettiği anlaşılan davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'nin usulüne uygun ihyası ile tasfiye memuru atanması sağlanarak usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra savunma ve deliller toplanarak karar verilmesi gerekmektedir.

37. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davalı şirketin ihyasına dair verilen kararın ticaret sicil müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen resen terkin işlemi hukuka uygun olmadığından davalı şirketin hukuken varlığının devam ettiğinin tespiti niteliğinde olduğu, bu durumda baştan itibaren geçersiz olan terkin işlemi karşısında hukuken var olduğu tespit edilen davalı ... İnş. Dek. San. ve Tic. A.Ş'ye tebligat yapılmasının taraf teşkilini sağlamak için yeterli olduğu, tasfiye memuru atanması gerekmediği, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

38. Hâl böyle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

39. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Kurum ile davalı ... End. ve Tic. A.Ş. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 10.09.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024238-e-2025503-k-sayili-karari