Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/231 E., 2024/684 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 11.12.2024 tarihli, 2024/231 E., 2024/684 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2024/231 E., 2024/684 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 11. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2020/5 E., 2021/3 K.
KARAR : Davanın reddine
1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yargıtay 11. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin dava dışı İkram Grup Gübre A.Ş. (İkram A.Ş.) ile yapmış olduğu ticari ilişki karşılığında keşidecisi yine dava dışı Bayar Tarım Ürn. Pet. Nak. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. (Bayar Ltd. Şti.) olan iki adet çek aldığını, çeklerin vadesinde ödenmemesi üzerine icra takibi başlattıklarını ancak borçlu firmalara ulaşılamadığını, bilahare dava dışı Bayar Ltd. Şti'nin çeklerle ilgili olarak diğer borçlu İkram A.Ş. aleyhine Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesinde ihtiyati tedbir talepli menfi tespit davası açtığını, mahkemenin tedbir talebini kabul ederek nakdi teminat karşılığında müvekkili tarafından başlatılan icra takiplerinin durdurulmasına karar verdiğini, sözü edilen davaya müdahil olarak katıldıklarını ve tedbir kararının kaldırılmasını istediklerini ancak davanın kabulü yönünde hüküm kurulduğunu ve icra takiplerindeki tedbirlerin kaldırılmasına, yatırılan teminatların davacıya iadesine karar verildiğini, bu kararla birlikte müvekkili şirket tarafından başlatılan icra takipleri açısından verilen tedbiren durdurma kararının kaldırıldığını ve Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesine yatırılan teminatlara haciz konulması taleplerinin kabul edildiğini ancak müvekkilinin haklarını alamadığını, zira anılan menfi tespit davasında nakdi teminat yatırıldıktan kısa bir süre sonra yeni bir taleple nakdi teminatın alınıp yerine teminat mektubu sunulduğunu, bu teminat mektubunun ise bir yıl süreli olduğunu, oysa Türkiye'de açılan davaların bir yıl gibi bir sürede çözümlenmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla teminat mektubunun süresi dolduğunda hiçbir anlam ifade etmeyen belge niteliğinde kaldığını, hâkimin bir yıl süreli teminat mektubunu kabul etmeme yetkisi olmasına rağmen bu yetkisini kullanmadığını, keza teminat mektubu kabul edildikten sonra süre dolmadan bankaya müzekkere yazabilme yetkisi olmasına rağmen bu yetkisini de kullanmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla 229.978,86 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 46 ncı maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi gerektiğini, eldeki davada bu koşulların oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı
6. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.06.2021 tarihli ve 2020/5 Esas, 2021/3 Karar sayılı kararı ile; "...Dava, HMK'nun 46. maddesine dayalı olarak hakimin sorumluluğu nedeniyle Devlet'e karşı açılmış maddi tazminat davasıdır.
Taraflar arasında hakim ... tarafından ihtiyati tedbirin kabulüne dair kurulan ara kararı sonrasında ara kararında belirlenen teminatın nakdi olarak mahkeme veznesine depo edildiği, bilahare davacı vekilinin nakdi teminatın, yerine sunulacak teminat mektubu karşılığında iade edilmesine dair talepte bulunması ve bir yıl süreli kesin teminat mektubunu 07.12.2015 tarihinde sunması üzerine mahkemece teminat mektubu kasaya alındıktan sonra nakdi teminatın iadesine yönelik dilekçe üzerine şerh düşen hakimin ihbar olunan hakimlerden ... olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki çekişme, ilk olarak alınan nakdi teminatın iadesinin istenilmesi ve yerine bir yıl süreli kesin teminat mektubu verilmesi nedeniyle davanın da bir yıllık sürede sonuçlanmayacağının mümkün olması karşısında bir yıllık süreli teminat mektubunun kabul edilmesi, teminat mektubu süresinin uzatılması hususunda bankaya müzekkere yazdırılmaması, bilahare icra dosyasında teminatın haczedilmesinin istenilmesi sonucu ilgili bankanın teminat mektubunun tazmin süresinin dolduğunu bildirmesi nedeniyle haciz işleminin yerine getirilmemesi sonucu davacı tarafın zararının bulunup bulunmadığı, zararı söz konusu ise miktarı, yukarıda belirtilen işlemlerden dolayı hakimin hukuki sorumluluğunun doğup doğmadığı, hakimin hukuka aykırı fiillerde bulunup bulunmadığı, dolayısıyla HMK'nın 46. maddesinde belirtilen koşulların somut olayda oluşup oluşmadığı hususlarından ibarettir.
HMK'nun 46/1. maddesinin a, b, c, ç, d ve e bentlerinde belirtilen ve tahdidi olarak sayılan durumlarda hakimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Dosyaya sunulan delillerin ve ilgili dava dosyalarının incelenmesinde, dava dışı şirket tarafından diğer dava dışı şirket aleyhine açılan menfi tespit davasında davacı taraf ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, hakim tarafından da tedbir talebi nakdi teminat karşılığında kabul edilmiş, belirtilen nakdi teminatta kasaya alınmıştır. Ancak bir müddet sonra davacı tarafından kendilerinin ticaretle uğraşmaları sebebiyle nakit ihtiyaçlarının bulunduğu belirtilerek, teminat mektubu karşılığında nakdi teminatın taraflarına iadesi 07.12.2015 tarihli dilekçe ile talep edilmiş ve ilgili hakim tarafından bu talep kabul edilerek teminat mektubu yazı işleri kasasına alındıktan sonra depo edilen nakdi teminatın iadesine karar verilmiştir. Söz konusu teminat mektubunun 03.12.2015 tarihli olup, 02.12.2016 tarihine kadar geçerli olduğu, bu tarihe kadar yazılı olarak tazmin talebinde bulunulmaması halinde teminatın hükümsüz olacağının belirtildiği, teminat mektubunun incelenmesinden anlaşılmıştır. Yine icra dosyası alacaklısının talebi üzerine teminat mektubu üzerine haciz konulması istenilmiş, icra dairesinin Viranşehir Asliye Hukuk Mahkemesi'ne yazmış olduğu teminat mektubu üzerine haciz konulduğu ve müdürlüğe gönderilmesine karar verildiğine dair yazdığı yazı üzerine HMK'nın 392/2. maddesi uyarınca süre dolmadığından bu aşamada talebin reddine karar verilmiştir. Bilahare 15.02.2018 tarihinde davacı vekilinin talebine istinaden Garanti Bankası'na 250.000,00 TL bedelli teminat mektubunun nakde çevrilerek teminat bedelinin icra dairesine gönderilmesi istenilmiştir. Garanti Bankası tarafından 01.03.2018 tarihinde Asliye Hukuk Mahkemesi'ne yazılan cevap yazısında teminat mektubunun vadesinin dolması sonrasında hükümsüz kalması nedeniyle tazmin talebinin yerine getirilmediği ifade edilmiştir. Tüm bu dava sürecinde yapılan yazışmalardan da anlaşıldığı üzere yargılama sırasında yargılama faaliyetine ilişkin taleplere yönelik hakimin takdir hakkına dayanan işlemler yapılmış olup, HMK'nun 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığı ve dolayısıyla hakimin iddia edilen eyleminin Devletin tazminat sorumluluğunu doğuracak nitelikte olmadığı kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle HMK'nun 46. maddesinde belirtilen şartların somut olayda gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın esastan reddine, ve davacının HMK'nun 49. maddesi gereğince takdiren 1.000,00 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan maddi tazminat davasının reddine,
HMK'nun 49. maddesi gereğince takdiren 1.000,00 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
Bu karar nedeniyle alınması gereken 59,30 TL ret harcının 3.927,50 TL peşin harçtan indirilerek geriye kalan 3.868,20 TL harç bedelinin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
Davalının başkaca yargılama gideri olmadığından sadece ...Ü.T.'nin 13/4. maddesine göre 5.940,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davacının yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,..." karar verilmiştir.
Kararın Temyizi
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
8. Dava, 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46 ncı maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan maddede; "(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması." düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
11.12.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.