ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/137 E., 2025/322 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/137 E., 2025/322 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.05.2025 tarihli ve 2024/137 E., 2025/322 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/137 E., 2025/322 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/41 E., 2023/186 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.12.2022 tarihli ve
2021/9137 Esas, 2022/9847 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnme kararı verilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ..., davalı ... vekilleri ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Samsun ili, Bafra ilçesi, ... köyünde tapulama dışı bırakılan 371 ve 372 No.lu parsellerin 20 yıldan uzun zamandır davasız ve aralıksız olarak müvekkili tarafından kullanıldığını ileri sürerek, zilyetliğinde bulunan 16.200 m2 yerin tapusunun müvekkili adına Türk Medeni Kanun’un 713/1. maddesi hükmüne göre tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; Bafra Tapulama Mahkemesinin 28.05.1973 tarihli 1971/195 Esas ve 1973/82 Karar, aynı tarihli 1971/194 Esas ve 1973/81 Karar sayılı ilâmlarında dava konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle tespit dışı bırakılmasına karar verildiğini ve verilen kararların kesinleştiğini, bu ilâmlar ile taşınmazın niteliğinin açıkça belirtildiğini, dolayısıyla taşınmazların niteliğinin zilyetlikle kazanmaya elverişli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı ... adına usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş ancak davalı ... tarafından davaya cevap verilmemiş, duruşmaya da katılmamıştır.

7. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmaza ait herhangi bir veriye ulaşılamadığını, müvekkili idarenin bu taşınmazla bir ilgisi bulunmadığının tespit edildiğini, davacı tarafın talebinin zaman aşımına uğradığını, tapu kayıtlarında yer alan tescil doğrultusunda kadastro işlemlerinin yapıldığını, tescilin kesinlik kazandığını belirterek müvekkil idare yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

8. Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.12.2015 tarihli ve 2014/419 Esas, 2015/680 Karar sayılı kararı ile; dava konusu parseller içerisinde kalan ve orman sayılmayan 14.430,65 m2 yer bakımından zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 20.11.2015 tarihli harita mühendisi bilirkişisinin ek raporunda (T) harfi ile gösterilen 14.430,65 yüzölçümündeki bölümün tapusunun iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 04.12.2017 tarihli ve 2016/6421 Esas, 2017/10081 Karar sayılı kararı ile; “…Somut olaya gelince; davalı...köyü tüzel kişiliğinin, 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince kaldırıldığından mahkemece yargılama sırasında sadece bağlı olduğu ilçe belediyesinin katılımı sağlanarak dava görülmüşse de, aynı Kanunla büyükşehir belediyesi sınırları il mülkî sınırları olarak belirlendiğinden Samsun Büyükşehir Belediyesinin de davada taraf olacağı dikkate alındığında 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince işlem yapılması gerektiği…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı

11. Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.10.2018 tarihli ve 2018/100 Esas, 2018/471 Karar sayılı kararı ile; (bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra), önceki gerekçeyle davanın kabulü ile 20.11.2015 tarihli harita mühendisi bilirkişisinin ek raporunda "T" harfi ile gösterilen 14.430,65 metrekare yüzölçümündeki bölümün tapusunun iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmiş karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

13. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.12.2022 tarihli ve 2021/9137 Esas, 2022/9847 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya aykırıdır şöyle ki; 371 ve 372 parsel sayılı taşınmazlar Bafra Tapulama Mahkemesinin 1971/195 Esas ve 1973/82 Karar sayılı kararı ile orman oldukları gerekçesi ile tescil harici bırakılmış olup, işbu dosya davacısının çekişmeli taşınmazı, önceki malikinden satın aldığına ve akdi halefi olduğuna göre, Bafra Tapulama Mahkemesinin kararının davacıyı bağlayacağı ve davacı hakkında kesin hüküm teşkil edeceği hususu nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

14. Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.05.2023 tarihli ve 2023/41 Esas, 2023/186 Karar sayılı kararı ile; Bafra Tapulama Mahkemesince verilen karara göre dava konusu taşınmaz tespit dışı bırakılmış ise de resmî bilgi, belgeler ile yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarına göre taşınmaz öncesinde orman sayılmayan yerlerden olduğundan davacıların öncesi orman sayılmayan yerlerdeki zilyetliğine hukuken değer vermek gerektiği, Bafra Tapulama Mahkemesi kararının davada taraf olan kişiler ve akdi halefleri hakkında kesin hüküm teşkil etmesinin mümkün olmadığı, zira taşınmazın zilyetlikle kazanıma elverişli olup olmadığı konusunda yapılacak teknik incelemenin esas alındığı; Bafra Tapulama Mahkemesi kararından sonra zilyetliği başlamış davacılar için bu kararın kesin hüküm teşkil etmemesi, zilyetliği Tapulama Mahkemesi kararından önce başlayan ve zilyetliği karardan sonra başlayanlara göre daha uzun süren davacılar yönünden kesin hükmün tescile engel olmasının benzer fiili durumdaki kişiler hakkında farklı hukuki sonuçlara ulaşılmasına yol açacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

15. Direnme kararı süresi içinde davalı Hazine, ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

16. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; genel arazi kadastrosu sırasında Bafra Tapulama Mahkemesinin 1971/195 Esas ve 1973/82 Karar sayılı kararı ile orman olduğu gerekçesiyle tescil harici bırakılan çekişmeli taşınmazı davacının önceki malikinden devraldığı gözetildiğinde bahsi geçen kararın davacı hakkında kesin hüküm teşkil edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre dava konusu taşınmazda sürdürülen zilyetliğe değer verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

A. Davalı ... Belediyesi’nin temyiz istemi yönünden yapılan değerlendirme

17. Hukuki yarar dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gerekli bir şarttır. Bafra 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 11.10.2018 tarihli ve 2018/100 Esas, 2018/471 Karar sayılı karar davalı ... Belediyesi vekili ve davalı Hazine vekilince, direnme kararı ise davalı ... Belediyesi vekili, davalı Hazine vekili ve Bafra Belediyesi vekilince temyiz edilmiştir. Bu durumda 11.10.2018 tarihli kararı temyiz etmeyen Bafra Belediyesi vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı anlaşıldığından, davalı ... Belediyesi vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir.

B. Davalı ... Belediyesi vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede

18. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazın, imar ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Türk Medeni Kanun’un 713/1. maddesi gereğince tapuya tesciline ilişkindir.

19. Öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

20. Kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmesi mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması, bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tâbi olduğu belirtilmiştir.

21. Nitekim 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanunu'un (3402 sayılı Kanun) 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkânı getirilmiştir.

22. 3402 sayılı Kanun'un "İhya edilen taşınmaz mallar" başlıklı 17. maddesi;
"Orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14’üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.
İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." hükmünü içermektedir.

23. Anılan madde gereğince orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanun'un 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi hâlinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır.

24. Hemen belirtmek gerekir ki; 3402 sayılı Kanun'nun 17. maddesi aynı Kanun'un 33/3. maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup bu Kanun'un uygulandığı yerler dışındaki taşınmazlar hakkında da uygulanır.

25. Bir yerin imar ve ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis, hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Makilik ve fundalık yerler orman toprağı ise imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Zira kanun koyucu 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 169 ve 170. maddelerini gözeterek ormanların imar ve ihya ile kazanılmasını yasaklamıştır.

26. Somut olayda, davacı vekili genel arazi kadastrosunda tespit dışı bırakılan Bafra ilçesi...köyünde kain eski 371 parsel ve 372 parsel sayılı taşınmazların bir kısmının malik sıfatıyla ve iyiniyetli olarak davacı tarafça kullanıldığını ileri sürerek, Türk Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesi uyarınca müvekkilinin adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, davalılar vekilleri ise davanın reddini savunmuşlardır.

27. Dosya içeriğine göre dava konusu taşınmazın genel arazi kadastrosu 1960 yılında yapılmış, taşınmazlar hakkında 371 ve 372 parsel numarası ile tutanak düzenlenmiş, 371 parselin maliki evveli ... ile Orman Yönetimi arasındaki dava sonunda Bafra Tapulama Mahkemesinin 28.05.1973 tarih 1971/195 Esas, 1973/82 Karar sayılı kararı ile taşınmazın orman olarak tapulama harici bırakılmasına karar verilmiştir. Dava konusu 372 parselin bakımından da maliki evveli ... ile Orman Yönetimi arasında görülen dava sonunda Bafra Tapulama Mahkemesinin 28.05.1973 tarihli 1971/194 Esas, 1973/81 Karar sayılı kararı ile taşınmazın orman olarak tapulama harici bırakılmasına karar verilmiştir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihi itibariyle orman kadastrosu yapılmamıştır.

28. Ancak dosya içeriğinde bulunan bilgiler kapsamında UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede aynı taşınmaza ilişkin dava dışı kişilerce açılan davada ilk derece mahkemesince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verildiği; hüküm, temyiz istemi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.06.2024 tarihli kararıyla onanmış ise de karar düzeltme yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.12.2024 tarihli 2024/5613 Esas, 2024/7161 Karar sayılı ilâmı ile uyuşmazlık konusu 371 ve 372 parsel numaralı taşınmazlarda dava tarihinden sonra 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre yapılıp 12.09.2018 tarihinde ilân edilen orman kadastrosunun henüz kesinleşmediği tespitine yer verildikten sonra karar düzeltme talebinin kabulü ile onama kararının kaldırılmasına ve hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

29. Yukarıda yapılan açıklamalara göre, dava tarihinden sonra orman kadastrosu yapıldığı anlaşıldığından Mahkemece öncelikle dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler, yörede dava tarihinden sonra 6831 sayılı Kanuna göre yapılıp 12.09.2018 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu birlikte incelenerek, orman kadastrosunun eldeki davaya etkisi değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.

30. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, dosya kapsamına göre Bafra Tapulama Mahkemesinin taşınmazın orman olarak tapulama harici bırakılmasına ilişkin kararlarının davacı yönünden kesin hüküm teşkil etmeyeceği, sunulan belgelerden dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda orman kadastro çalışması yapılmadığının anlaşıldığı, açıklanan nedenlerle direnme kararının yerinde olduğu ve diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ile Bafra Tapulama Mahkemesinin kararının kuvvetli delil niteliğinde olduğu bu kapsamda değerlendirme yapılması için direnme kararının değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü; ayrıca dava konusu taşınmazın vasfının orman olarak kesinleştiği, hükmen orman olarak tescil harici bırakılan taşınmaz zilyetlikle kazanılamayacağından direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşler Kurul Çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
31. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

(A) bendinde gösterilen sebeplerle Bafra Belediyesi vekilinin temyiz başvurusunun hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,

(B) bendinde gösterilen sebeplerle davalı Hazine ile ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

21.05.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

''K A R Ş I O Y''

Davaya konu taşınmazın bulunduğu bölgede tapulama tespiti yapılır iken yürürlükte olan 6831 sayılı Orman Kanunu geçici 1. madde hükmü şöyledir: Ormanların tahdit ve kadastrosunun ikmaline kadar bu Kanun'un 1. maddesi tatbikatından çıkacak ihtilâflarda, bir yerin orman sayılıp sayılmayacağı Ziraat Vekâletince belirtilir.

Bu hükmün iptali için yapılan bir başvuruyu Anayasa Mahkemesi 26.12.1962 gün ve 1962/211 Esas 1962/121 karar sayılı kararı ile reddetmiştir. İptal talebinin reddine dair gerekçede, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Orman Kanununun geçici 1. maddesiyle verilen yetkiye dayanılarak Tarım Bakanlığınca bir yerin orman sayılıp sayılmadığının belirtilmesi, hâkimi ve ilgilileri bağlayan idarî bir işlem veya bir delil teşkil edemiyeceği ve bu belirtme karşısında hâkimin, kanuna, hukuka ve vicdanî kanısına göre hüküm vermekte serbest olduğu ve bağımsızlığına dokunulmadığı cihetle sözü geçen maddenin Anayasanın 132. maddesine aykırı olmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin bu yorum ve gerekçesine rağmen uygulamada mahkemelerin Bakanlık yazısına bağlı kalarak bu yeri orman saymak suretiyle kararlar verdikleri de görülmektedir. Mahkemelerin gerek bu yazıyla kendilerinin bağlı olduğunu kabul ederek gerekse bağlı olmadığını kabul edip Orman Kanunu 1. madde kapsamında yaptıkları incelemeyle bir yerin orman olduğunu belirleyerek bir karar vermişler ise bu karar ilgilileri için kesin hüküm oluşturacaktır.

Kesin hüküm oluşur ise de bakanlığın yazısının varlığına rağmen mahkeme bu yerin orman olup olmadığı konusunda bir karar vermiş değil ise dava şartı nitelinde bir kesin hükmün varlığından söz etmek mümkün değildir.

Bu açıklamalardan sonra somut olayda bozma kararında belirtildiği şekilde bir kesin hüküm bulunup bulunmadığı üzerinde de durmak gerekir. Bafra Tapulama Mahkemesinin 28.05.1973 tarihli ve 1971/195 Esas, 1973/82 Karar sayılı kararı temyiz edilmeyerek 20.07.1973 tarihinde kesinleşmiştir. Bu karar 766 sayılı Tapulama Kanunu döneminde tapulama tespitine karşı orman olduğu gerekçesiyle itiraz edilmesi üzerine Kadastro Komisyonunun taşınmazın tespit harici bırakılmasına karar vererek tapulama tesptini iptal etmesi nedeniyle komisyon kararına itiraz olarak açılmıştır.

Tapulama Mahkemesi yaptığı inceleme sonucu verdiği kararın hüküm sonucu kısmı davaya konu gayrimenkullerin tapulama dışı bırakılması şeklindedir. Bu hüküm sonucu taşınmazın orman olduğuna ilişkin bir içerik taşımamaktadır.
Kararın gerekçesinde dava konusu parsellerin Orman Bakanlığınca orman sayılan yerlerden olduğunun bildirilmesine, davacı tarafından Danıştaya açılan davanın red edilmesine, esasen Orman Bakanlığının bu yoldaki belirtme yazısının Tapulama Mahkemesinde münakaşa konusu yapılamayacağına, ormanların tahdit ve kadastrosunun özel komisyonlar tarafından yapılmasının lazım geldiğine, tapulama dışı bırakılan gayrimenkuller üzerindeki aidiyet ihtilafının halli ve tescil kararı verilmesi keza Mahkememizin görevi dışında bulunmasına binaen, davacının itirazı yerinde görülmediğinden reddi ile nizalı parsellerin tapulama dışı bırakılmasına karar verilmesinin uygun olduğu belirtilmiştir.

Bu gerekçesi değerlendirildiğinde tapulama hâkimi sadece taşınmazların tapulama harici bırakılmasına karar vermiş, ancak bu yerin orman olup olmadığı konusunda kendisinin bir değerlendirme yapmadığını, tapulama dışı bırakılan gayrimenkuller üzerindeki aidiyet ihtilafının halli ve tescil kararı verilmesi konusunda bir görevi olmadığını da açıklamak suretiyle taşınmazın orman niteliği konusunda bir karar vermediğini de açıkça ortaya koymuştur.

Gerek orman belirlemesi içermeyen hüküm sonucu gerekse bu konuda bir inceleme yapılmadığını ve karar verilmediğini ortaya koyan gerekçesi karşısında tapulama hâkiminin bu yerin orman olduğunu belirleyen bir kararı bulunduğundan söz edilemez. Bu şekilde bir karar verilmiş olmadığına göre taşınmazın orman olduğuna ilişkin kesin hüküm teşkil eden bir kararın varlığından da söz edilemeyecektir. Mahkemenin kararı tapulama görevlilerince orman bakanlığı yazısına istinaden taşınmazın tespit dışı bırakılması işlemine karşı kendisinin aidiyet ve mülkiyet belirlemesi yapma ile ilgili bir görevi olmadığı için tespit harici bırakma işleminin iptal edilemeyeceği itirazın reddi ile tapulama harici bırakma işlemine geçerlilik tanınm

4 Temmuz 1973 tarihinde yürürlüğe giren 1744 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle geçici madde hükmü Anayasa Mahkemesinin iptal davası gerekçesindeki yorumuna da uygun bir şekilde; “Ormanların Kadastrosunun ikmal ve kesinleşmesine kadar bu kanunun birinci maddesi tatbikatından çıkacak ihtilâflarda bir yerin orman sayılıp sayılmayacağı hususunda Orman Bakanlığının gerekçeli mütalâası alınır. Ancak mahkeme bu mütalâa ile bağlı değildir” şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik tapulama mahkemesince karar verilmesinden sonra ancak kararın kesinleşme tarihinden önce yürürlüğe girmiştir. 1984 yılında yürürlüğe giren 2896 sayılı Kanun hükmü ile de geçici 1. madde tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır.

Somut olayda kesin hüküm bulunmamakla birlikte kadastro işlemlerinde bakanlık yazısı esas alınarak taşınmazın tapulama harici bırakılmasının, sonrasında açılan tescil davasında etkisinin ne olacağı, bu yerde orman kadastrosu yapılıncaya kadar taşınmazın orman sayılmaya devam edip etmeyeceği, Bafra Tapulama Mahkemesinin karar vermesinden sonra ancak kararın kesinleşmesinden önce bakanlık yazısının mütalaaya dönüştürüldüğüne dair kanun değişikliği bulunmasının sonuca ne şekilde etki edeceği hususları özel dairece incelenip değerlendirilmiş değildir.
Yukarıda açıkladığım nedenlerle direnme uygun bulunarak kesin hüküm bulunmadığı sonucuna göre temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın özel daireye gönderilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan kesin hüküm bulunduğu kabul edilerek değişik bozma yönünde oluşan Değerli Çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024137-e-2025322-k-sayili-karari