Hukuk Genel Kurulu'nun 2024/129 E., 2025/499 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.09.2025 tarihli, 2024/129 E., 2025/499 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2024/129 E., 2025/499 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1673 E., 2023/2042 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 29.03.2023 tarihli ve
2022/10595 Esas, 2023/1440 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı kadın dava dilekçesinde; davalı ile 26.11.1990 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden üç çocuklarının dünyaya geldiğini, davalının 1998 yılında imam nikâhı ile bir başka kadınla daha evlendiğini ve bu kadını ortak konuta getirerek birlikte yaşamaya başladıklarını, evlilik süresince davalının kendisine şiddet uyguladığını, hakaret ettiğini, yaşananlar nedeniyle 2012 yılında evi terk ettiğini ve sekiz yıldır ayrı yaşadıklarını ileri sürerek eşi ile boşanmalarına, ziynet eşyalarının tarafına iadesine, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunacağına, yararına 500,00 TL nafaka ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı erkek süresinde olmayan cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, ikinci evliliğini eşinin rızası ile gerçekleştirdiğini, eşinden asla boşanmak istemediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
2. Davacı kadın vekili cevaba cevap dilekçesinde; 26.11.1990 tarihinde evlenen tarafların..., ... ve ... isimli üç çocuklarının bulunduğunu, davalının yaklaşık yirmi yıl önce ... isimli bir kadınla ilişki yaşamaya başladığını ve bu kadını ortak konuta getirdiğini, erkeğin bu kadınla olan birlikteliğinden beş çocuğun dünyaya geldiğini, davacının yaşanan olaylar nedeniyle sekiz yıl önce evli olan oğlu...’nın yanına yerleştiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, ziynet eşyalarının davacıya iadesine, müvekkili yararına 1.500,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06.10.2021 tarihli ve 2020/338 Esas, 2021/548 Karar sayılı kararı ile; tarafların birlik görevlerini yerine getirmediği, kadın eşin uzun yıllar önce ortak konuttan ayrıldığı, davalının sunmuş olduğu dilekçede ... isimli başka bir kadınla yaşadığını ikrar ettiği, tanık beyanlarından da bu durumun açıkça anlaşıldığı, gerçekleşen olaylara göre boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, davacı yararına 200,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 10.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16.09.2022 tarihli ve 2022/2649 Esas, 2022/2760 Karar sayılı kararı ile; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 01.09.2020 tarihinde davalıya bizzat tebliğ edilen dava dilekçesinde davacı tarafından iddia edilen vakıaların hangi delillerle ispatlanacağının belirtilmediği, erkeğin cevap dilekçesinin de yasal süre geçtikten sonra 01.10.2020 tarihinde verildiği, böyle olunca davacı vekilinin süresinde olmayan cevap dilekçesine karşı verdiği cevaba cevap dilekçesinde yer alan delillerin usulüne uygun şekilde dayanılmaması nedeniyle dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Davacı kadın dava dilekçesinde davalı erkeğin sadakatsiz olduğu, 1998 yılında eve başka bir kadın getirerek onunla birlikte kendisini yaşattığı iddiası ile 4721 sayılı Kanun'un 166 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında boşanma kararı verilmesini talep etmiş, davalı erkeğe dava dilekçesi 01.09.2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı erkek tarafından yasal süre içerisinde davaya cevap verilmemiştir. Davalı erkek tarafından Mahkemeye sunulan beyan dilekçesi ile ... isimli başka bir kadın ile imam nikâhı ile birlikte yaşadığı ikrar edilmiş, taraflarca usulüne uygun şekilde tanık deliline dayanılmamasına rağmen 27.04.2021 tarihli duruşmada B.E. İsimli kişi davalı erkeğin tanığı sıfatı ile dinlenmiş, davalı erkek ile 12 sene imam nikâhlı yaşadıklarını beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davalı erkeğin B. isimli bir kişi ile birlikte yaşadığı yönündeki ikrarı ve tanık anlatımları kapsamında tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve davalı erkeğin tam kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Davalı erkek tarafından istinaf başvuru dilekçesinde davacı kadının rızası dâhilinde ikinci evliliğin yapıldığı da beyan edilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince de davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile davalı erkeğin istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı Kanun'un 188 inci maddesi ile tarafların mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmeyeceği düzenlenmiş, bu kurala 4721 sayılı Kanun'un 184 üncü maddesi ile boşanma davalarında istisna getirilerek, hâkimin boşanma davasında tarafların dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe bunları ispatlanmış sayamayacağı, tarafların ikrarının da hâkimi bağlayamayacağı belirtilmiştir. Kanun koyucu tarafından kesin delil niteliğinde olan ikrara ilişkin boşanma yargılamalarında getirilen istisna, boşanma davalarının niteliği nedeniyle boşanma yargılamasında hâkime daha geniş bir takdir yetkisi tanımakta olup, ikrar edilen vakıanın gerçekleşip gerçekleşmediğinin kabulü hususunda hâkime vicdani kanaatine göre hüküm verme ödevi yüklemektedir. Buna göre mahkeme huzurunda taraflarca ikrara konu edilmiş bir vakıanın gerçekleşip gerçekleşmediği dosya kapsamı itibari ile hakim tarafından takdir edilebilecek, gerekçeleri açıklanmak sureti ile vakıanın sübut bulup bulmadığı belirlenecektir. O halde boşanma davasında ikrarın hâkimi bağlamayacağı şeklindeki yasal düzenleme, ikrarın mahkemece hükme esas alınamayacağı sonucunu doğurmaz. Somut uyuşmazlıkta davalı erkeğin sadakatsizliği davalı erkek tarafından ikrar edilmiş, ikrara konu edilen sadakatsizlik vakıası İlk Derece Mahkemesince kabul edilerek hükme esas alınmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince her ne kadar davalı erkeğin kusurunun ispatlanmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamına göre davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından ikrara konu edilen sadakatsizlik vakıasının İlk Derece Mahkemesince ikrar kapsamında sabit kabul edilmesi yönündeki takdirde isabetsizlik bulunmadığı gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir..."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacı tarafından iddia edilen sadakatsizlik vakıasının, davalının ikrarı nedeniyle ispatlanmış sayılıp sayılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ve 184. maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un "Evlilik birliğinin sarsılması" başlıklı 166. maddesinin 1 ve 2. fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir" hükmünü taşımaktadır.
3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır.
4. Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay içtihatları uyarınca bu hüküm tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlanmaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin boşanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki "birlik artık sarsılmıştır" diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer (4721 sayılı Kanun md. 2). Nitekim benzer ilkeye Hukuk Genel Kurulu'nun 04.12.2015 tarihli ve 2014/2-594 Esas, 2015/2795 Karar sayılı kararında da değinilmiştir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple (4721 sayılı Kanun md. 166/1) boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması gerekir.
5. Boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer'îleri ve boşanmanın malî sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusurluluk durumlarını ise "kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş" şeklinde belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da "kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine" karar vererek her bir boşanma davasında tarafların kusurluluk durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
6. Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddiasıyla boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz, az kusurlu veya eşit kusurlu (4721 sayılı Kanun md. 166/1) olmaya gerek olmayıp, ağır kusurlu tarafın dahi (4721 sayılı Kanun md. 166/2) dava hakkı vardır. Maddenin 2. fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Tarafların 4721 sayılı Kanun'un 166/2. maddesine göre boşanmalarına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus; az kusurlu durumda olan davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı olduğudur. Böyle bir durumda hâkim "ileri sürülen itirazın, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna ve ayrıca evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmadığı" kanaatine vardığı takdirde boşanmaya karar verilebilecektir.
7. Eldeki davaya gelince; İlk Derece Mahkemesince sadakat yükümlülüğünü ihlal eden erkeğin boşanmaya sebep olan olaylarda tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi; dava dilekçesinde iddia edilen vakıaların hangi delillerle ispatlanacağının belirtilmediği, davalının cevap dilekçesinin yasal süre geçtikten sonra verilmesi nedeniyle de davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesinde yer alan delillerin yargılamada dikkate alınamayacağı, böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek dava reddedilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Daire; 4721 sayılı Kanun'un 184. maddesine göre boşanma davasında ikrarın hâkimi bağlamayacağı şeklindeki yasal düzenlemenin ikrarın mahkemece hükme esas alınamayacağı sonucunu doğurmayacağı, somut olayda davalı erkek tarafından ikrara konu edilen sadakatsizlik vakıasının İlk Derece Mahkemesince sabit kabul edilmesi yönündeki takdirinde isabetsizlik bulunmadığını ve boşanmaya karar verilmesi gerektiğini belirterek kararı bozmuş, Bölge Adliye Mahkemesince bozma kararına karşı direnilmiştir.
8. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde ve özellikle dava dilekçesi dikkate alındığında; tarafların 26.11.1990 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten üç çocuklarının dünyaya geldiği, olayların izahında davalının sadakat yükümlüğünü ihlâl ettiğine yönelik vakıanın ileri sürüldüğü ve ispata ilişkin açıkça "nüfus kaydına" delil olarak dayanıldığı anlaşılmaktadır. Dosyada mevcut nüfus kaydının incelenmesinde ise davalı ...'in davacıdan olma ..., ... ve ... isimli çocuklarının yanında ayrıca; ... isimli kadından doğma 16.01.2002 doğumlu ..., 08.03.2004 doğumlu ..., 03.06.2006 doğumlu ..., 13.05.2008 doğumlu ... ile 31.03.2012 doğumlu ... isminde beş çocuğunun dünyaya geldiği anlaşılmaktadır.
9. Türk Medeni Kanun'un 185. maddesine göre; evlenme ile birlikte eşler arasında evlilik birliğinin kurulduğu kabul edilmiştir. Eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Taraflar birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar. Dava dilekçesinde açıkça dayanıldığı anlaşılan nüfus kaydı uyarınca; davalı erkeğin sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiği tartışmasız olup, mevcut evlilik birliğinin devam etmesinin davalı ve ortak çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararının kalmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki davalı erkek aşamalardaki tüm beyanlarında ikinci evliliği yaptığını kabul ettiği gibi bu evliliğin davacının rızası ile gerçekleştiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte geçimsizliğin bulunduğu, olayların akışı karşısında davacının dava açmakta haklı olduğu ve bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün olmadığı açıktır.
10. O hâlde Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın HMK'nın 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.09.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.