ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/104 E., 2025/283 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu’nun 2024/104 E., 2025/283 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.04.2025 tarihli, 2024/104 E., 2025/283 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2024/104 E., 2025/283 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/263 E., 2022/478 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.03.2022 tarihli ve

2022/1691 Esas, 2022/2305 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esas reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince davalı... Finansman A.Ş'ye yönelik davanın pasif husumet yokluğundan reddine, ... ve ...'a yönelik usulünce açılmış bir dava bulunmadığından haklarında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin maliki olduğu dava konusu İstanbul ili, Ataşehir ilçesi, Küçükbakkalköy mahallesinde kain ... ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 38 numaralı bağımsız bölümün İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/2701 Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibi neticesinde ihaleyle satıldığını, satış işleminden sonra İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/1432 Esas sayılı dosyasında icra takibinin iptaline karar verildiğini, usulsüz yapılan icra takibi nedeniyle müvekkiline ait bağımsız bölümün satıldığını, tescilin yolsuz olduğunu, yine Yargıtay içtihatları uyarınca yolsuz tescil nedeniyle taşınmazı iktisap eden üçüncü kişinin iyiniyetinin korunmayacağını ileri sürerek dava konusu taşınmazın değeri tespit edilemediğinden davanın belirsiz alacak davası olarak kabulüne, tapu kaydının iptali ile müvekkil adına tesciline karar verilmesini istemiş, 02.05.2017 UYAP havale tarihli dilekçesi ile; dava konusu taşınmazın yargılama sırasında üçüncü kişiye devredildiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemlerini davalı ... Finansman A.Ş. için bedele hasrettiklerini, fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat ve dava açma hakları saklı kalmak kaydıyla aynı Kanun’un 107. maddesi uyarınca belirsiz alacak davalarının devamına, usulsüz satış işlemine bağlı zararların davalıdan hak edildiği tarihten itibaren faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... Finansman A.Ş. vekili; davacının müvekkilinden konut kredisi kullanarak dava konusu bağımsız bölümü satın aldığını, ancak konut kredisi taksitlerini ödemediğinden davacı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, icra emrine karşı yapılan itirazın İcra Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildiğini, çekişmeli konutun cebri icra suretiyle üçüncü kişiye ihale edildiğini, davacı tarafından açılan ihalenin feshi davasının reddedildiğini, ret kararının derecattan geçerek kesinleştiğini, ihale bedelinden borç mahsup edildikten sonra arta kalan paranın davacı tarafından alındığını, daha sonra Yargıtay bozma kararı üzerine İcra Hukuk Mahkemesince sadece icra emrinin iptaline karar verildiğini, icra takibinin hukuken varlığını sürdürdüğünü, öte yandan İcra Hukuk Mahkemelerinin ihalenin feshinin reddine dair kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğini, bu nedenle ihalenin feshi sonucunu doğuracak şekilde tapu iptali ve tescil davası açılamayacağını, eldeki davanın tapu kayıt malikine açılması gerekirken hatalı olarak müvekkiline yöneltildiğini, müvekkilinin pasif dava ehliyetinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, 12.05.2017 tarihli dilekçesi ile; dava açıldıktan sonra müvekkili tarafından yapılan bir devrin söz konusu olmadığını, bu bakımdan tapu iptali ve tescil isteminin tazminata dönüştürülemeyeceğini beyan etmiştir.

2. Davalılar ... ve ... (dava tarihi itibarıyla dava konusu bağımsız bölümün malikleri) vekili; müvekkillerinin yolsuz olduğu iddia edilen hukuki ilişkinin tarafı olmadıklarını, dava konusu taşınmazı cebri satış ile almadıklarını, dava dışı ...’tan (ihale alıcısı) bedeli karşılığında tapu kaydına güvenerek iyiniyetli iktisap ettiklerini, çekişmeli taşınmazı alabilmek için Garanti Bankasından konut kredisi kullandıklarını, bu nedenle taşınmaz üzerine ipotek de tesis edildiğini, müvekkillerinin öğretim üyesi olduklarını, davanın taraflarını ya da dava dışı ...'u tanımadıklarını belirterek davanın reddini savunmuş, 04.05.2017 tarihli dilekçesi ile; davacı tarafın bedel isteğini sadece davalı ... Finansman A.Ş’ye yönelttiğini, müvekkillerinin dava tarihinden önce taşınmazı iktisap ettiklerini, artık diğer davalıdan da eldeki davada bedel istenemeyeceğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN BİRİNCİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.09.2018 tarihli ve 2014/333 Esas, 2018/369 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın icra takibi neticesinde ihale ile satıldığı, davacı tarafın tapu iptali ve tescil istemine dayanak yaptığı icra dosyasında icra takibinin iptal edilmediği, sadece icra emrinin iptal edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 05.06.2020 tarihli ve 2019/86 Esas, 2020/526 Karar sayılı kararıyla; dava dilekçesinde davalı olarak sadece ... Finansman A.Ş’nin gösterildiği, dava dilekçesinin başlık kısmında davalı sıfatından sonra ‘’Karşı Taraf Gayrimenkul Sahibi’’ ifadesi nedeniyle İlk Derece Mahkemesi tarafından davacı tarafa açıklama yaptırmak ve eksikliği tamamlatmak suretiyle ... ve ...’ın davalı olarak yer almasının sağlanmasının hatalı olduğu, anılan kişilerin davalı sıfatlarının bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde de ... ve ...’a husumet yöneltmediğini beyan ettiği, dava tarihi itibarıyla davalı ... Finansman A.Ş’nin tapu kayıt maliki olmadığı gibi hiçbir zaman da mülkiyeti iktisap etmediği, dava tarihi itibarıyla ... ve ...’ın kayıt maliki oldukları, yargılamanın devamı sırasında taşınmazın el değiştirdiği, eldeki davanın başlangıçta tapu iptali ve tescil istemli açıldığı, aşamada ise davalı ... Finansman A.Ş’ye yönelik bedele hasredildiği, öte yandan dava konusu taşınmazın ihale ile satıldığı, davacı tarafından ihalenin feshi istemli açılan davanın reddedilerek kesinleştiği, ancak İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 13.06.2013 tarihli ve 2013/272 Esas 2013/532 Karar sayılı ilâmıyla icra emrinin iptaline karar verildiği, anılan kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, ne var ki dava konusu taşınmazın tesciline dayanak olan ihalenin hâlen ayakta olduğu, iptal edilmiş bir ihalenin bulunmadığı, bu hâliyle yolsuz tescilden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun'un 353/1-b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 09.06.2021 tarihli ve 2020/1954 Esas, 2021/3166 Karar sayılı kararıyla; ''...Dosya içeriği ve toplanan delillerden; İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/2701 esas sayılı dosyasının incelenmesinde, dava konusu ... ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki 38 numaralı bağımsız bölüm davacı ... adına kayıtlı ve üzerinde davalı Şirket lehine 10.09.2009 tarih 21924 yevmiye nosu ile 225.378,00 TL bedelli 1. dereceden ana para ipoteği bulunmakta iken, davalı şirketin davacı aleyhine 154.745,95 TL meblağ üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 20.05.2010 tarihinde icra takibi başlattığı ve icra emri düzenlendiği, dava konusu 38 numaralı bağımsız bölümün 210.200,00 TL bedelle 11.10.2010 tarihinde alacağa mahsuben dava dışı ...’e ihale edildiği; sonrasında taşınmazın 31.08.2012 tarihinde ... ve ...’a, 09.11.2015 tarihinde ...’ya temlik edildiği, davacının açmış olduğu ihalenin feshi davasının Kadıköy 2 İcra Hukuk Mahkemesi 2010/1636 E 2010/1919 Karar sayılı ilamıyla 30 günlük süre beklenmeden satış yapıldığı yönündeki iddianın yerinde olmadığı, mahkemece verilmiş bir tedbir kararı olmadığı, takibin durması için teminatta yatırılmadığı, davacının iddialarının yersiz olduğu gerekçeleriyle reddine karar verilmiş kararın Yargıtay tarafından onanmış olduğu, yine davacının 17.06.2010 tarihinde İstanbul 11.İcra Huk. Mah. 2010/1432.E sayılı dosya ile takibin iptali ve taliki davası açtığı , Yargıtay bozmasının akabinde 13.06.2013 tarihli İstanbul 11.İcra Huk. Mah. 2013/272 E 2013/532 K dosyasında alacaklının konut finansmanı sözleşmesi kapsamında alınan kesin borç ipoteğine dayalı olarak takibe geçtiği ve borçluya icra emri gönderildiği, ne var ki alacağın muaccel olup olmadığı, varlığı, miktarı gibi hususların 4077 sayılı yasa kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kılan hususlar olduğu, bu nedenle İİK hükümlerine göre özel nitelikli yasa kapsamında tartışma yapılmaksızın takibe devam olunamayacağı anlaşılmış olması karşısında icra emrinin iptaline karar verildiği, karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2014/1815 E. 2014/20891 K. sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

Somut olayda icra emrinin iptali ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından yolsuz tescil niteliği taşıyacağı anlaşılmakla taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir...'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2021 tarihli ve 2021/449 Esas, 2021/738 Karar sayılı kararıyla; tapu iptali ve tescil istemli davaların kayıt malikine karşı açılması gerektiği, somut olayda icra emrinin iptali ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından ihale alıcısı ... adına yapılan tescil yolsuz ise de davacının yolsuz tescil nedeniyle tapu iptali ve tescil istemli davasını kayıt malikine karşı açması gerektiği, davanın tapuda kayıt maliki olan ...'a ve sonrasında taşınmazı devir alan ... ve ... ile ...’ya karşı açılabileceği, davalı ... Finansman A.Ş’nin hiçbir zaman tapuda malik olmadığı, şirkete karşı tapu iptali ve tescil davası açılamayacağı, ihalenin feshedilmediği, eldeki davanın yalnızca tapu iptali ve tescil istemli açıldığı, bedele dönüşen davanın tapu iptali ve tescil talebine bağlı olduğu, davanın haksız fiil sebebiyle tazminat davası olmadığı gibi sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası da olmadığı, öte yandan farklı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği için bozma ilâmı hakkında bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle davalı ... Finansman A.Ş’ye karşı açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, ... ve ... hakkında usulünce açılmış bir dava olmadığından bu kişiler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ''...İlk Derece Mahkemesince yukarıda açıklanan bozma ilamına 6100 sayılı HMK’nın 373. maddesindeki düzenlemeye aykırı şekilde uyma veya direnme konusunda bir karar verilmeden farklı bir hukuki gerekçeyle yeni bir karar verilmiştir.

Dairenin 09/06/2021 tarihli ve 2020/1954 Esas 2021/3166 Karar sayılı önceki bozma ilamındaki “...Somut olayda icra emrinin iptali ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından yolsuz tescil niteliği taşıyacağı anlaşılmakla taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” şeklindeki gerekçesine uygun olarak tazminat talebinin kabulü gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.

D. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin ilâm başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyma veya direnme kararı verilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının usule aykırı olduğunu, bozmaya konu edilmemiş husumet yönünden karar verilmesinin doğru olmadığını, kazanılmış haklarının ihlâl edildiğini, mahkeme tarafından verilen kararların üç farklı gerekçeye dayalı farklı kararlar olduğunu, mahkemenin usulen direnme kararı verebileceği tek kararın 2014/333 Esas sayılı dosyada verilen karar olduğunu, eldeki davanın tapu iptali ve tescil davası olmadığını, devrin yolsuz olarak tesciline neden olan kişinin müvekkilini zarara uğrattığını, bu nedenle zararın tahsili amacıyla husumetin taşınmazı sattıran kişiye yöneltildiğini, uğranılan tüm zararların tahsili istendiğini, mahkemece istemin hatalı yorumlandığını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesinin başlık kısmında ‘’Karşı Taraf: Gayrimenkul Sahibi’’ sıfatına ve dava konusu taşınmaz bilgilerine yer verildiği, mahkemece kurulan ara karar üzerine davacı tarafından taşınmaz malik isimlerinin bildirildiği gözetildiğinde, dava tarihi itibarıyla kayıt maliki olan ... ve ...’a usulüne uygun bir şekilde husumet yöneltilip yöneltilmediği, eldeki davada davalı sıfatlarının bulunup bulunmadığı, yargılama sırasında tapu iptali ve tescil isteminin usulüne uygun biçimde tazminata dönüştürülüp dönüştürülmediği, dönüştürdüğünün kabulü hâlinde çekişmeli taşınmazın ihaleyle satışına dayanak olan icra takibindeki icra emrinin iptali nedeniyle davacı tarafın zararının giderilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 1021, 1022, 1023 ve 1024. maddeleri.

2. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (2004 sayılı Kanun) 134. maddesi.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 119, 124 ve 125. maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle davada sıfat kavramı üzerinde durulması yararlı olacaktır.

2. Sıfat, dava konusu kılınan sübjektif hakla davanın tarafları arasındaki ilişkiyi ifade eder. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şekli taraf kuramına göre o davanın tarafları iseler de, bu her zaman o kişilerin taraf sıfatına sahip oldukları anlamına gelmez. Taraf sıfatı dava şartı değildir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2012, s. 248-249).

3. Bilindiği üzere davacı dava dilekçesinde tarafların kimler olduğunu belirtir ve dava, dava dilekçesinde gösterilen taraflar arasında devam eder. Ancak davanın açılmasından sonra dava dilekçesinde gösterilen taraflarda değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu değişiklik örneğin, taraflardan birinin dava sırasında ölmesinde veya dava yürürken dava konusunun devrinde olduğu gibi zorunlu (yasal) nedenlerle olabileceği gibi, davacının iradesine bağlı (iradî) değişiklik şeklinde de olabilir (Yılmaz, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s.812).

4. Bu kısa açıklamadan sonra somut olaya gelince; dava dilekçesinde, ''Karşı Taraf-Davalı: ... Konut Finansman A.Ş.'' şeklinde davalı şirketin adı ve adresine yer verildikten sonra bir alt satırda; ''Karşı Taraf-Gayrimenkul Sahibi: Ataşehir tapu sicil müdürlüğü, ataşehir ilçesi, küçükbakkal köy mah. ... ada, 3 parsele kayıtlı a2 blok 12. kat 38 numaralı İstanbul 10. İcra Müdürlüğü 2010/2701 Esas dosyasında satılan gayrimenkul sahibi'' şeklinde ibareye yer verilmiştir. Mahkemece, tensip zaptının 9 numaralı bendinde; ''Davacı vekiline bir haftalık kesin süre içinde ''gayrimenkul sahibi'' olarak belirttiği davalının adı-soyadı ile adresini bildirmesi, aksi takdirde bu şahıs hakkındaki davanın HMK 119/son maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verileceğine dair muhtıra tebliğine'' şeklinde ara karar kurulmuş ve bahse konu muhtıranın 15.09.2014 tarihinde usulüne uygun şekilde davacı vekiline tebliği üzerine davacı vekili 22.09.2014 UYAP havale tarihli dilekçesi ile karşı taraf-gayrimenkul sahibi olarak belirttiği kişilerin ... ve ... olduklarını adresleriyle birlikte açıklamıştır. Öte yandan, celp edilen tapu kayıtlarından dava tarihi itibarıyla ... ve ...'ın dava konusu taşınmazın 1/2'şer oranda tapu kayıt maliki oldukları kayden tespit edilmiştir. Yapılan yargılama neticesinde de İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiş ve gerekçeli kararın başlık kısmında ... ve ... davalı olarak gösterilmişlerdir.

5. Yapılan açıklamalar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; dava tarihi itibarıyla tapu kayıt maliki olan ... ve ...'a dava dilekçesi ile birlikte usulüne uygun bir şekilde husumet yöneltildiği, bir başka ifadeyle ... ve ...'ın davanın başlangıcından itibaren davalı sıfatlarının bulunduğu, bu saptama karşısında 6100 sayılı Kanun'un 124. maddesinde düzenleme yeri bulan tarafta iradî değişiklik müessesesinin eldeki davada tartışılmasına da gerek bulunmadığı anlaşılmıştır.

6. Öte yandan, dava konusu bağımsız bölüm davalılar ... ve ... adına kayıtlı iken yargılamanın devamı sırasında (09.11.2015 tarihinde) dava dışı ...'ya satış suretiyle temlik edilmiştir. Bu hususta mahkemece verilen süre üzerine davacı vekili 02.05.2017 UYAP havale tarihli dilekçesi ile; davasını bedele dönüştürdüğünü, bedel istemlerini davalı ... Konut Finansman A.Ş'ye yönelttikleri beyan etmiştir. O hâlde, eldeki davanın bedel istemi yönünden davalı şirket aleyhine devam ettiğinin kabulü gerekecektir.

7. İşin esasının çözümü bakımından öncelikle maddi vakıaların ortaya konulmasında fayda vardır.

8. Davacı ...'ın dava konusu ... ada 3 sayılı parseldeki 38 numaralı bağımsız bölümü 10.09.2009 tarihinde davalı ... Finansman A.Ş'den kullandığı kredi ile üçüncü kişiden satın aldığı, kredi nedeniyle aynı akitle davalı şirket lehine 225.378,00 TL üzerinden ipotek tesis edildiği, davalı şirket tarafından davacı aleyhine İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/2701 esas sayılı takip dosyasında 14.05.2010 tarihinde 154.745,95 TL (asıl+fer'iler) üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, takip neticesinde dava konusu bağımsız bölümün 11.10.2010 tarihinde dava dışı ...'a 210.200,00 TL üzerinden ihale suretiyle satıldığı, borçlu (eldeki davada davacı) ... tarafından alacaklı (eldeki davada davalı) ... Finansman A.Ş. ve ihale alıcısı ...'a (eldeki davada dava dışı) yönelik ihalenin feshi istemiyle açılan davada Kadıköy 2. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 02.12.2010 tarihli ve 2010/1636 Esas 2010/1919 Karar sayılı ilâmıyla davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 19.03.2012 tarihinde kesinleştiği, ihalenin kesinleşmesi ile birlikte dava konusu bağımsız bölümün 16.04.2012 tarihinde ihale alıcısı ...(...) adına tapuda tescil edildiği, bu süreç içerisinde borçlu ... tarafından alacaklı ... Finansman A.Ş'ye yönelik icra takibinin iptali istemiyle 07.06.2010 tarihinde İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/1432 esası üzerinden (bozma öncesi esas) açılan davanın devam ettiği, bozma sonrası İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 13.06.2013 tarihli ve 2013/272 Esas 2013/532 Karar sayılı ilâmıyla; alacaklının konut finansman sözleşmesi kapsamında alınan kesin borç ipoteğine dayalı olarak takibe geçtiği ve borçluya icra emri gönderildiği, ne var ki alacağın muaccel olup olmadığı, varlığı, miktarı gibi hususların 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kıldığı, bu nedenle 2004 sayılı Kanun hükümlerine göre özel nitelikli yasa kapsamında tartışma yapılmaksızın takibe devam edilemeyeceği gerekçesiyle şikâyetin kabulü ile icra emrinin iptaline karar verildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 26.11.2015 tarihinde kesinleştiği kayda dayalı tespit edilmiştir. Öte yandan, yukarıda değinildiği üzere dava dışı (ihale alıcısı) ... tarafından dava konusu bağımsız bölümün 31.08.2012 tarihinde 1/2'şer oranda ... ve ...'a satış suretiyle temlik edildiği, dava tarihi itibarıyla anılan kişilerin kayıt maliki olduğu anlaşılmıştır.

9. Eldeki davada davacı ... 29.08.2014 tarihli dava dilekçesi ile ... Finansman A.Ş, ... ve ...'a husumet yönelterek ve müvekkilinin maliki olduğu dava konusu bağımsız bölümün icra emri iptal edilen icra takibi dosyasına dayalı olarak ihaleyle satıldığını, müvekkilinin bu haksız satıştan zarar gördüğünü ileri sürerek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur. Yargılamanın devamı sırasında dava konusu bağımsız bölümün davalılar ... ve ... tarafından 09.11.2015 tarihinde dava dışı ...'ya satış suretiyle devri üzerine davacı vekili 02.05.2017 UYAP havale tarihli dilekçesi ile; davasını bedele dönüştürdüğünü, bedel istemlerini davalı ... Konut Finansman A.Ş'ye yönelttiklerini, müvekkilinin maliki olduğu taşınmazın davalı şirket tarafından haksız ve hukuksuz bir şekilde yapılan icra takibi nedeniyle satıldığını, müvekkilinin zararı yönünden davalarını davalı şirket için bedele hasrettiklerini beyan etmiştir.

10. Bu aşamada hemen belirtilmelidir ki, Bölge Adliye Mahkemesinin kararı üzerine Özel Dairenin 09.06.2021 tarihli bozma kararında; davanın yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu saptandıktan sonra dava konusu bağımsız bölümün ihaleyle satışına dayanak olan icra takibindeki icra emrinin kesinleşmiş mahkeme kararıyla iptaline karar verildiği (yukarıda ayrıntılı olarak yer verilen gerekçeyle), tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından yolsuz tescil niteliği taşıyacağı, bedel talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğine değinilerek hükmün bozulduğu, İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına uyulmasına ya da direnilmesine karar verilmeksizin icra emrinin iptali ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından ihale alıcısı ... adına yapılan tescilin yolsuz olduğu kabul edildikten sonra farklı bir gerekçeyle hüküm kurulduğu gözetildiğinde Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasında bir vakıa olarak ihale suretiyle yapılan tescilin yolsuz olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ne var ki, davacı taraf davasını ihale alıcısı ...'a yöneltmemiş, söz konusu ihale nedeniyle uğradığı zararın giderilmesi amacıyla bedel talebini sadece davalı ... Konut Finansman A.Ş'ye yöneltmiştir.

11. Gelinen aşamada, İstanbul 11. İcra Hukuk Mahkemesinin 13.06.2013 tarihli ve 2013/272 Esas 2013/532 Karar sayılı kararı, temlikler ve özellikle davacı tarafın talebi dikkate alındığında; ihale alıcısı ...'un dava dışı olduğu, yolsuz tescile dayalı ihale alıcısı ve onun akdi haleflerinden bir talebin söz konusu olmadığı, bu hâliyle eldeki davada çekişmeli bağımsız bölümü ...'tan satın alan ... ve ...'a sorumluluk yüklenmeyeceği, davalı ... Finansman A.Ş. yönünden ise; dava konusu bağımsız bölümün ihaleyle satışına dayanak olan icra takibindeki icra emri kesinleşmiş mahkeme kararıyla iptal edildiğine göre davalı şirketin tahsil ettiği alacağın geçerli bir hukuki sebebe dayalı olmaktan çıktığı, bu nedenle davalı şirket tarafından davacının uğradığı zararın giderilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

12. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; davacı tarafından yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunulduğu, yargılama sırasında talebin bedele dönüştürüldüğü, eldeki davada kredi ya da ipotek sözleşmesine aykırılık sebebine dayanılmadığı, çekişmeli taşınmazın satışına dayanak olan icra takibindeki icra emrinin iptal edildiği, tescilin yolsuz hâle geldiği, davacının da taşınmazın ihaleyle satışına neden olan davalı alacaklı şirketten bedel istediği, yolsuz tescil nedeniyle bedel isteminin kabul edileceği, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

13. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.04.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

''K A R Ş I O Y''

Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil istekli iken, yargılama sırasında dava konusu taşınmazın 3. kişiye devredilmesinden sonra HMK’nın 125. maddesi gereğince ... Konut Finansman A.Ş’den bedel isteğine dönüştürülmüştür.

1. Hukuk Dairesinin “Somut olayda icra emrinin iptali ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından yolsuz tescil niteliği taşıyacağı anlaşılmakla taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle yaptığı bozmaya İlk Derece Mahkemesince “...İcra emrinin iptali nedeni ile tescilin hukuken geçerli bir sebebi kalmadığından tescil yolsuz hâle gelmiş ise de; tapu iptali-tescil davalarının kayıt malikine ve önceden malik olmuş kişilere karşı açılabileceği, hiçbir zaman tapuda malik olmamış davalı şirkete karşı tapu iptali-tescil davası açılamayacağı, dolayısıyla davalı şirketin pasif husumet ehliyetinin olmadığı, ... ve ... hakkında da usulünce açılmış bir dava olmadığı” gerekçesiyle davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, ... ve ... hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek önceki kararda direnilmiştir.

Dosya kapsamı, özel dairenin bozma kararı ve İlk Derece Mahkemesinin kararlarındaki gerekçeler, davanın doğru hasma yöneltilerek açılıp açılmadığını, başka bir anlatımla ... ve ...’ın davada usulünce davalı sıfatını alıp almadığı, HMK’nın 119/son ve HMK’nın 125. maddesi uygulamalarının doğru yapılıp yapılmadığı ve tescilinin yolsuz hâle gelip gelmediği hususlarının tartışılmasını gerektirmektedir.

Sayın Çoğunluğun dava açılırken olan eksikliğin daha sonra HMK’nın 119/son maddesi çerçevesinde ... ve ... da davalı olarak davaya dahil edildiği için tamamlandığı ve tapu iptali-tescil davasının doğru hasma yöneltilmiş olduğu, HMK’nın 125. maddesi uygulamasının da usule uygun olduğuna dair tespit ve kabullerine katılıyoruz.

İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte icra emrinin iptal edilmiş olması nedeniyle tescilin yolsuz hâle gelip gelmediği hususuna gelince;

Bilindiği gibi Medeni Kanun’un 705. maddesi gereğince kural olarak ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar. Tescilin hukuki netice doğarabilmesi için de geçerli bir hukuki nedeninin bulunması zorunludur. Bu husus tapunun illilik prensibinden kaynaklanır. Oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliği taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde de kuşku yoktur.

Somut olayda; tescilin cebri icra sonucunda yapıldığı ve ihalenin iptal edilmediği, bu nedenle tescilde bir yolsuzluk bulunmadığı hususu davanın reddine ve direnmeye gerekçe yapılmış ise de;

İhalenin feshi davasındaki incelemenin, İİK’nın 134. maddesi çerçevesinde taşınmazın satışa hazırlık işlemleri ve ihale sürecindeki sürelere riayet açısından şekli olarak yapıldığı ret kararının gerekçesinden anlaşılmaktadır. Oysa ki takibin iptali davasında Yargıtay 8. Hukuk Dairesince verilen bozma kararı ve sonrasında verilen icra emrinin iptali kararının gerekçesinde; davalı şirketten konut kredisi kullanan davacının durumunun Özel Kanun olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun çerçevesinde değerlendirilmesi, borcun muacceliyet şartlarının, miktarının ve faizin bu Kanun çerçevesinde belirlenmesi ve davacının tüketicilere tanınan ayrıcalıklardan yararlandırılması gerekirken, bankalara avantaj sağlayan ve borçlulara ekstra yükümlülükler yükleyen genel kanun niteliğindeki İİK’nın 68/b ve 150/ı maddeleri kapsamında takip yapılarak taşınmazın satılmasına sebebiyet verildiği, tüketici lehine getirilen Yasa maddelerine rağmen diğer kredi borçluları ile aynı koşullarda icra takibine muhatap edilerek mağdur edildiğine yer verilmiş, İİK’nın 68/b ve 150/ı maddelerinin tüketici kredilerinde uygulanamayacağı açıkça ifade edilerek yapılan icra takibinin en önemli unsuru olan icra emri açık hukuksuzluk nedeniyle iptal edilmiştir.

Hâl böyle olunca; hakkın bütün yönleriyle tespit edilip hak sahibine verilmesi, başka bir ifade ile şekli değil gerçek adaletin tesisi için geniş yargılama yetkisine sahip asliye hukuk mahkemesi eliyle, icra emrinin iptal edilmiş olması nedeniyle ihalenin hukuki dayanaktan yoksun hâle geldiği, dolayısıyla tescilin yolsuzluğu tespit edilerek davacının talebi değerlendirilmelidir. “İhale iptal edilmediğine göre ayaktadır ve tescil yolsuz değildir” denilerek uyuşmazlık çözülmüş ve haksızlık giderilmiş olmaz.

Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi istikrar kazanmış uygulamalarında olduğu gibi tescilin dayanaksız hâle geldiği yani yolsuz olduğu tespitini yapıp davacının bedel talebinin kabul edilmesi gerektiği yönünde bozma kararları vermiştir.

Davacı tarafından önce tapu iptali-tescilin sonrada bedel talebinin dayanağı olarak, baştan itibaren hakkında usulsüz ve haksız olarak yapılan icra takibi, bu çerçevede düzenlenen icra emri ve yapılan ihaleyle taşınmazın elinden çıkması gösterilmiş, bu şekilde yolsuz tescil hukuki nedenine dayanılmış, kredi ya da ipotek sözleşmesine aykırılık şeklinde bir sebebe dayanılmamıştır.

Sonuç olarak; takibin iptali için açılan davada, davacıya yapılan haksızlık gerek Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ve gerekse icra emrinin iptaline karar veren Mahkemece belirlendiğinden ve icra emri iptal edilerek ihalenin ve tescilin yolsuzluğu tespit edildiğinden 1. Hukuk Dairesinin bozma kararının yerinde olduğu, davacının taşınmazın bedeline hasrettiği davasının yolsuz tescil nedeniyle kabul edilmesi için direnme kararının bozulması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan Sayın Çoğunluğun farklı gerekçeyle verdiği bozma kararına katılmıyoruz.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2024104-e-2025283-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)