Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/936 E., 2023/1381 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.12.2023 tarihli, 2023/936 E., 2023/1381 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/936 E., 2023/1381 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
SAYISI : 2022/8 E., 2023/63 K.
KARAR : Davanın esastan reddine
1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yargıtay 4. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; müvekkilinin, dava dışı ... ... ve ... ...’dan 602 ada 29 No.lu parseldeki 11 ve 12 No.lu bağımsız bölümleri 15.04.1998 tarihinde satın aldığını, taşınmazları satın aldıktan sonra değerlendirmek amacıyla ... ve ... ...’a 01.05.1998 tarihinde kiraladığını, ... ve ...’in borçlanması nedeniyle anılan şahıslar ile müvekkili aleyhine Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/741 Esas, 2002/54 Karar sayılı dosyasında açılan tasarrufun iptali davasının reddedildiğini, bu sürecin devamında müvekkili ile anılan kişiler arasında 10.03.2004 tarihine kadar düzenli olarak kira ilişkisinin devam ettiğini, ancak bu tarihten sonra dava dışı bu kişilerin kiralarını ödemediğini, bunun nedeninin eldeki davanın konusunu oluşturan ve müvekkilinin zararının oluşmasına neden olan Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/288 Esas, 2003/78 Karar sayılı dosyası olduğunu, bu davanın davacısının Feti Yay, davalılarının ise müvekkili ile ... ve ... ... olduğunu, tasarrufun iptali istemiyle açılan davada mahkemece dava konusu 602 ada 29 No.lu parselde müvekkilinin hissesinin tasarrufunun iptali ile taşınmazın dava dışı ... ve ... ... adına tesciline karar verilerek tapuda bu kişiler adına kaydının sağlandığını, kararın müvekkiline 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun (7201 sayılı Kanun) 35 inci maddesine göre tebliğ edildiğini, mahkeme kararına dayanarak 27.05.2004 tarihinde taşınmazlar üzerine ipotek ve hacizler tesis edilerek sonrasında taşınmazların ipotek takibi ile satıldığını, mahkemece verilen 2002/288 Esas sayılı kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2009/2018 Esas, 2009/4866 Karar sayılı kararı ile bozulması üzerine mahkemece 2010/160 Esas, 2011/92 Karar sayılı karar ile davanın reddedildiğini ve kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.11.2011 tarihli ve 2011/6439 Esas, 2011/10504 Karar sayılı kararı ile onandığını, karar düzeltme isteminin de reddi ile hükmün 03.05.2012 tarihinde kesinleştiğini, mahkemece 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 277 ve devamı maddelerine aykırı şekilde hâkim hatasından kaynaklanan nedenlerle tapu kayıtlarının iptali ile dava dışı ... ve ... ... adına kaydedilmesine karar verilmesi sonucunda müvekkilinin taşınmazların mülkiyet ve tasarruf haklarını kaybederek zarara uğradığını, taşınmazların üzerindeki ipotekler nedeni ile Bakırköy 5. İcra Müdürlüğünün 2011/4835 Esas sayılı dosyasında dava dışı kişilere ihale ile satıldığını, Manisa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/288 Esas, 2003/78 Karar sayılı kararı ile kurulan hüküm sonucunda müvekkilinin taşınmazlarının tasarruf ve mülkiyetini kaybetmesi nedeniyle mahrum kalınan kira alacakları için uğradığı zararlarına karşılık şimdilik her bir taşınmaz için 50.000,00 TL olmak üzere 100.000,00 TL ile mülkiyetin kaybedilmesi nedeni ile şimdilik her bir taşınmaz için 600.000,00 TL olmak üzere 1.200.000,00 TL’nin ve toplamda 1.300.000,00 TL zarar ile saptanacak zararların tamamının dava tarihinden itibaren işleyecek kamu bankalarınca uygulanacak en yüksek banka faizi ile birlikte davalı ... Hazinesinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 47 nci maddesi uyarınca Yargıtay Hukuk Dairesinde açılması gerektiğini ve ilk derece mahkemesinin görevsiz olduğunu, yargılama görevi kapsamında yürüttükleri hizmet nedeniyle hâkimlerin verdikleri kararlardan dolayı müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davada 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı olarak sayılan şartların gerçekleşmediğini, sadece lehe veya aleyhe karar vermenin sorumluluğu gerektirmeyeceğini, eldeki davanın açılması için gereken “zarar” koşulunun oluşmadığını, davacının somutlaştırma yükümlülüğünü yerine getirmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Kararı
6. Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.11.2021 tarihli ve 2021/141 Esas, 2021/446 Karar sayılı kararı ile; 6100 sayılı Kanun’un 47 nci maddesi gereğince ilk derece mahkemesi hâkimlerinin kararlarından dolayı devlete karşı açılan tazminat davasının Yargıtay ilgili hukuk dairesinde görülmesi gerektiği, görev hususunun kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece de resen nazara alınabileceği gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep edilmesi hâlinde dosyanın görevli ve yetkili Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmesine, iki hafta içersinde talep edilmemesi hâlinde 6100 sayılı Kanun 20 nci maddesine göre işlem yapılmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı
7. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.05.2023 tarihli ve 2022/8 Esas, 2023/63 Karar sayılı kararı ile;
“…Hakimlerin verdikleri kararlardan dolayı ilke olarak sorumlu tutulmayacakları esas olmakla birlikte, hakimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da teminat altına almak amacıyla hukuki sorumluluğunun tespiti özel bir usule tabi tutulmuştur. Kanunun öngördüğü sorumluluk sebepleri sınırlı sayılmıştır (numerus clausus) ve bunların varlığının kabul edilebilmesi için hakimlerin genel olarak kasıtlı veya ağır kusurlu tutum ve davranışlarının varlığı gerekmektedir. Hakimin sorumluluğu nedeniyle dava açılabilmesi için kanunda sayılan sebeplerin varlığı gerekmekte olup, kanunda sayılmayan sebeplerden dolayı tazminat davası açılamaz. Bu tür davalarda davacı, hakimin yargılama faaliyetinin 6100 sayılı HMK'nın 46.maddesinde sayılan sebeplerden birisine girdiğini, yani hakim tarafından hukuka aykırı (haksız) yargısal işlem/eylem yapıldığını, hakimin ağır kusuru veya kastı olduğunu, bundan dolayı zarar gördüğünü ve hakimin davranışıyla zarar arasındaki illiyet (nedensellik) bağının varlığını ispatla yükümlüdür. (... Ejder, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, 2.cilt, madde 34-125, Ankara 2021, s. 1532,1560,1637) Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devlet aleyhine açılan eldeki tazminat davasında davaya dayanak yapılan olgular özetle; ihbar olunan tarafından verilen hatalı kararlar nedeniyle iki taşınmazın bozulan karar öncesinde icra yoluyla satıldığı, mülkiyet ve tasarruf haklarının kaybedildiği, ayrıca İİK 277 maddesi uyarınca taşınmaz üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmaksızın taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteme yetkisi verilebilecekken mülkiyetin el değiştirmesine karar verilmesinin doğru olmadığı, taşınmazlarının hukuka aykırı olarak satıldığı iddialarıdır. 6100 sayılı HMK'nın 46. maddesinde sayılan sebeplere bakıldığında kanunda sayılan bu sebeplerin tamamının nitelikleri gereği hukuka aykırılık taşıdığı ve hakimin ağır kusuruna (hatta kastına) dayalı olduğu (örneğin; taraf tutma, duruşma tutanağında yazılı olmayan sebeple karar verme, menfaat karşılığı karar verme, kanuna açık aykırılık, adalet dağıtmaktan kaçınma, duruşma tutanağını tahrif vs.) görülmektedir. (... Ejder, a.g.e, s.155
Hakimin takdir yetkisi kapsamında kalan delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin hususlar tazminata konu edilemez. Çünkü HMK'nın 46.maddesindeki koşullar hakimin takdir yetkisinin ötesinde kasıt veya kasta yakın ağır kusur hallerinde başka türlü yorumlanması mümkün olmayan hukuk kurallarının yanlış uygulanması söz konusu olduğunda oluşabilecektir. Somut olayda HMK'nın 46.maddesindeki koşullardan hiçbirisi gerçekleşmemiştir. Davacı, HMK'nın 46.maddede sayılan sınırlı hukuki sorumluluk nedenlerinin eldeki davada gerçekleştiğini kanıtlayamamıştır. Hal böyle olunca davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Öte yandan HMK’nın 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasına hükmedilmesi gerektiğinden, bu konuda dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde bulundurulmuş, 1.000,00 TL disiplin para cezasının verilmesinin uygun olacağı değerlendirilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
1-HMK'nın 46. maddesindeki şartlar oluşmadığından davanın esastan reddine,
2-HMK'nın 49.maddesine göre takdiren 1.000,00 TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline ve hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 22.200,75 TL'den mahsubuna, kalan 22.020,85 TL'nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca 17.800,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi
8. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
9. Dava, 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
10. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46 ncı maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan maddede “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması” düzenlemesi bulunmaktadır.
11. Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
12. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.