ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/921 E., 2024/197 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/921 E., 2024/197 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.04.2024 tarihli, 2023/921 E., 2024/197 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/921 E., 2024/197 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/160 E., 2022/248 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 31.03.2022 tarihli ve

2021/12581 Esas, 2022/4796 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ve fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ve fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin davalı işyerinde 01.04.2008-31.10.2015 tarihleri arasında hayvan ve bitki bakımı, temizlik, taşıma ve işverenin özel işlerinde kesintisiz çalıştığını, davalı işveren ihaleyle iş aldığı takdirde gösterilen yerde çalışmaya devam ettiğini, davalı işveren tarafından sigorta primlerinin 2009 yılında 83 gün, 2010 yılında 90 gün olarak yatırıldığını ancak çalışmalarının Kuruma eksik bildirildiğini ileri sürerek 01.04.2008-31.10.2015 tarihleri arasında aralıksız geçen ve Kuruma eksik bildirilen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı vekili; davacının müvekkili ile dava dışı Anfa Ankara Altınpark İşletmeleri Ltd. Şti. arasında düzenlenen hizmet alımı sözleşmesi kapsamında 08.08.2014-01.11.2015 tarihleri arasında temizlik elemanı olarak sigortalı çalıştığını, işyerinden kendi isteğiyle ayrıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili; hak düşürücü sürenin geçtiğini, Kurum kayıtlarının doğru olduğunu, davanın kamu düzenini ilgilendirdiğini, bu nedenle resen araştırma yapılması ve fiili çalışma olgusunun ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 15.10.2019 tarihli ve 2015/935 Esas, 2019/373 Karar sayılı kararı ile; davalıya ait 1117774 sicil numaralı işyerinden davacı adına 30.05.2008 tarihli işe giriş bildirgesi verilerek 30.09.2008 tarihine kadar hizmet bildirimi yapıldığı, dava dışı Vater Sityspor Eğl. Turz. A.Ş.ye ait işyeri tarafından davacının 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında 83 gün çalıştığının bildirildiği, ayrıca davalıya ait 1183475 sicil numaralı işyerinden 02.07.2010 tarihinde işe giriş bildirgesi verildikten sonra 13.05.2013 tarihine kadar aralıklı çalıştığı ve 2010 yılında 90 gün, 2011 yılında 339 gün, 2012 yılında ise 359 gün bildirim yapıldığı, 2013 yılı Haziran ayından 07.08.2014 tarihine kadar davalıya ait 1241737 sicil numaralı işyerinde ve 08.08.2014-01.11.2015 tarihleri arasında davalıya ait 1266393 sicil numaralı işyerinde geçen çalışmaların Kuruma bildirildiği, 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında dava dışı şirket tarafından davacı adına yapılan hizmetlerin iptaline ilişkin dava açmak üzere kesin süre verilmesine rağmen dava açılmadığından Kurum kayıtları, hizmet cetveli, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına göre 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında dava dışı Vater Sityspor Eğl. Turz. A.Ş.de geçen hizmetler dışında davacının davalıya ait farklı işyerlerinde 01.10.2008-31.12.2008 tarihleri arasında 90 gün, 01.01.2009-30.05.2009 tarihleri arasında 150 gün, 01.09.2009-31.12.2009 tarihleri arasında 120 gün, 01.01.2010-01.07.2010 tarihleri arasında 180 gün, 2010 yılı 9,10 ve 11. aylarda 90 gün, 01.01.2011-17.01.2011 tarihleri arasında 17 gün, 01.02.2011-03.02.2011 tarihleri arasında 3 gün olmak üzere 650 gün çalışmasının Kuruma bildirilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davacının davalı işyerlerinde Kuruma bildirilen süreler dışında 2008 yılında 90 gün, 2009 yılında 270 gün, 2010 yılında 270 gün, 2011 yılında 20 gün olmak üzere toplam 650 gün hizmet akdiyle çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'î müdahil Kurum vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 30.09.2021 tarihli ve 2020/362 Esas, 2021/1483 Karar sayılı kararı ile; davalı işveren tarafından uyuşmazlık konusu dönemde davacı adına kısmi bildirim yapıldığı, 2012 yılı ve sonrasında bildirimlerin tam olduğu, fiili çalışmayı doğrulayan bordro tanıklarının beyanları dikkate alındığında İlk Derece Mahkemesince verilen kararın isabetli olduğu gerekçesiyle davalı ve fer'î müdahil Kurum vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ve fer'î müdahil Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Ne var ki; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21-43 Esas, 2003/97 Karar ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı ve işyerinden yapılan kısmi bildirimler, sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez. Bu halde ise hak düşürücü sürenin kesinti tarihleri dikkate alınarak her bir dönem bakımından ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekecektir.

Eldeki davada, davacının hizmet cetveline göre, 30.05.2008-30.09.2008 tarihleri arasında davalıya ait 1117774006 17-14 sicil sayılı davalı şirket işyerinden, 02.07.2010-01.11.2015 tarihleri arasında davalıya ait muhtelif sicil no lu şirket işyerlerinden, 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında dava dışı Vater Sityspor Eğl. Tur. A.Ş. ünvanlı işyerince 83 gün hizmet bildirimlerinin olduğu, davanın 25.12.2015 tarihinde açıldığı, davacının 2009 yılı içerisinde dava dışı işyerinde geçen çalışması bulunmakla bu dönem yönünden davalı işyerinde geçen çalışmalarının kesintiye uğradığı anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda Mahkemece, hak düşürücü süre yönünden yeniden bir değerlendirme yapılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

O hâlde, davalı ve feri müdahil Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle oy çokluğuyla karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten dava dışı işyerinden bildirim yapılan 02.06.2009 tarihi öncesinde davalı işveren tarafından 2008 yılında yapılan bildirim ve devamında blok çalışma bulunduğu, dava dışı işyerinden bildirimin sona erdiği 24.08.2009 tarihi sonrasında hizmetin bittiği yıl sonundan itibaren dava tarihine kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde fer'î müdahil Kurum vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Fer'î müdahil Kurum vekili; Kurum kayıtlarının doğru olduğunu, Kurum kayıtları ve tanık beyanları dikkate alınmaksızın yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek kamu davası olmasına rağmen ayrıntılı araştırma ve inceleme yapılmaksızın karar verildiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; hizmet tespiti istemiyle 25.12.2015 tarihinde açılan davada davacının hizmet cetveline göre 30.05.2008-30.09.2008 ve 02.07.2010-01.11.2015 tarihleri arasında davalıya ait muhtelif sicil numaralı işyerlerinden; 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında dava dışı işyerinden 83 gün hizmet bildirimlerinin bulunduğu, 2009 yılı içerisinde dava dışı işyerinde geçen çalışma nedeniyle bu dönem yönünden davalı işyerinde geçen çalışmalarının kesintiye uğradığı gözetilerek hak düşürücü süre yönünden yeniden bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrası ile 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrası.

2. Değerlendirme

1. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.

2. Bu durumda 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında mülga 506 sayılı Kanun; bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

3. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, 5510 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı niteliğini kazanmanın koşulları başlıca üç başlık altında toplanmaktadır.

4. Bunlar, çalışma ilişkisinin kural olarak hizmet sözleşmesine dayanması, işin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde iş organizasyonu içerisinde yapılması, çalışanın 5510 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinde belirtilen istisnalardan olmaması şeklinde sıralanabilir. Sigortalı olabilmek için bu koşulların bir arada bulunması zorunludur.

5. Dolayısıyla sigortalı olarak çalışabilmenin temel koşulu, hizmet sözleşmesine dayalı çalışmanın bulunmasıdır. Bu anlamda bir sözleşme, hizmet sözleşmesi olarak kabul edilmediğinde sigortalılıktan söz edilmesi de mümkün olmayacaktır.

6. Sigortalılık niteliğinin kazanılması açısından işveren ile çalıştırılan kişi arasında hizmet sözleşmesinin yapılması tek başına yeterli değildir. Ayrıca işin işverene ait işyerinde ya da işyerinden sayılan yerlerde yapılması gerekmektedir. Mülga 506 sayılı Kanun’un 5 inci maddesine göre (5510 sayılı Kanun’un md. 11) işyeri, bir hizmet sözleşmesine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların işlerini yaptıkları yerdir. İşin niteliği ve yürütümü bakımından işyerine bağlı bulunan yerlerle dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden sayılır.

7. Ayrıca 5510 sayılı Kanun'un geçici 7 nci maddesi uyarınca uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun'un 2 ve 6 ncı maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3 üncü maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir (5510 sayılı Kanun md. 4 ve 92).

8. Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle Kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve Kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin Kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup işte bu noktada işçinin birtakım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.

9. Bilindiği üzere sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasında; Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır. 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrası da aynı doğrultudadır.

10. Sigortasız çalışmaların tespiti yönünden dava açma ve hak arama özgürlüğüne getirilen süre sınırlaması başka bir deyişle dava açma süresinin 5 yıl ile sınırlandırılması doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkilediğinden hak düşürücü niteliktedir ve bu sürenin geçmesi ile hak bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanun'un kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 5 yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanun'un 5 inci maddesiyle 10 yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesiyle yeniden 5 yıl olarak düzenlenmiş olup 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasında da bu süre 5 yıl olarak geçerliliğini korumaktadır.

11. Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmemiş veya düzenlenmesine karşın hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmemiş, süresi içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirim yapılmamış, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir tespit yapılmamış ise hizmetlerin tespitini talep eden kişilerin hak düşürücü süre geçmeden dava açması zorunludur.

12. İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, vs.dir. 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasında bu belgeler aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi olarak belirtilmiştir. Sayılan bu belgelerden birisinin dâhi verilmiş olması hâlinde artık 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasında ve 5510 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrasında düzenlenen hak düşürücü süreden söz edilemez.

13. Yargıtayın yerleşmiş uygulamalarına göre eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun sigortalının çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.

14. Diğer taraftan Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı sonuca ulaşılmaktadır. Bu kabulün temelinde yatan neden hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla kısmî bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tâbi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir.

15. Bu durumda sigortalının Kuruma bildirilmesi hâlinde hak düşürücü süre işlemez. O nedenle sigortalıya ait işe giriş bildirgesi Kuruma verilmiş ve sigortalı bildirgesinin verildiği işyerinde çalışmasını sürdürmüş ise hiç prim ödememiş olsa bile hak düşürücü süre işlemez. Böyle olunca sigortalı işe giriş bildirgesinin verildiği tarihten sonraki çalışmalarının saptanması için her zaman dava açabilir (Resul Aslanköylü, Sosyal Sigortalar Kanunu Yorumu ve İlgili Kanunlar, Ankara, 2. Baskı, 1. Cilt, s. 1423, 1424).

16. Somut olayda davacı tarafından davalı işveren nezdinde 01.04.2008-31.10.2015 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığı iddiası ile eldeki davanın 25.12.2015 tarihinde açıldığı, davacı adına davalı işveren tarafından 30.05.2008 tarihli işe giriş bildirgesi verilerek hizmet cetveline göre 30.09.2008 tarihine kadar hizmet bildirimi yapıldığı, 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında dava dışı işyerinden 83 gün hizmet bildirimlerinin bulunduğu, 02.07.2010-01.11.2015 tarihleri arasında ise davalıya ait muhtelif sicil numaralı işyerlerinden hizmet bildirimlerinin yapıldığı, Mahkemece davacı adına 01.10.2008-31.12.2008 tarihleri arasında 90 gün, 01.01.2009-30.05.2009 tarihleri arasında 150 gün, 01.09.2009-31.12.2009 tarihleri arasında 120 gün, 01.01.2010-01.07.2010 tarihleri arasında 180 gün, 2010 yılı 9,10 ve 11. aylarda 90 gün, 01.01.2011-17.01.2011 tarihleri arasında 17 gün, 01.02.2011-03.02.2011 tarihleri arasında 3 gün olmak üzere 650 günlük hizmetine tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.

17. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalara ve dosya kapsamına göre; Kurum kayıtlarından davacının davalı işyerinden verilen 30.05.2008 tarihli işe giriş bildirgesi başlayan ve 01.11.2015 tarihine kadar kısmen aralıklı bildirilen çalışma döneminde 02.06.2009-24.08.2009 tarihleri arasında dava dışı işyerinden yapılan bildirim nedeniyle kesinti oluştuğu anlaşılmakta ise de davacının 30.05.2008-02.06.2009 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını iddia etmesi karşısında dava dışı işyerinden yapılan bildirim öncesine ilişkin olan ve uyuşmazlık konusunu oluşturan çalışmalarının 30.05.2008-30.09.2008 tarihleri arasında davalı işyerinden bildirilen hizmetleri ile blok çalışma oluşturması hâlinde hak düşürücü süre söz etmek mümkün değildir.

18. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2008 tarihli ve 2008/21-163 Esas, 2008/207 Karar sayılı kararı aynı doğrultudadır.

19. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında 2009 yılı içerisinde dava dışı işyerinde geçen çalışma nedeniyle bu dönem yönünden davalı işyerinde geçen çalışmalarının kesintiye uğradığı gözetilerek hak düşürücü süre yönünden yeniden bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği, zira 30.09.2008 tarihinde davalı işveren tarafından davacının işten ayrıldığının bildirildiği ve böylece blok çalışmanın sona erdiği, Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.

20. Hâl böyle olunca direnme kararı usul ve yasaya uygundur.

21. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre fer'î müdahil Kurum vekilinin sair temyiz itirazları incelenmediğinden bu yönde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Direnme uygun bulunduğundan fer'î müdahil Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

24.04.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023921-e-2024197-k-sayili-karari