Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/920 E., 2024/368 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 10.07.2024 tarihli, 2023/920 E., 2024/368 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/920 E., 2024/368 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/126 E., 2023/785 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 15.09.2022 tarihli ve
2021/7621 Esas, 2022/7044 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki kullanıcı şerhi verilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı asıl tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı asıl tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl dava dilekçesinde; İstanbul ili Sultanbeyli ilçesi Mecidiye Mahallesinde kain 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 263 m2’lik kısmını 1993 yılında satın aldığını, o tarihten itibaren tüm vergilerini ödediğini, ancak dava konusu taşınmazın tek bir parsel olarak gözüktüğünü, bu hususta emsal karar bulunduğunu ileri sürerek 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 263 m2’lik kısmının adına tescilini istemiş, ön inceleme duruşmasında; davasının 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan ve Hazine adına tescil edilen taşınmazın zilyedinin kendisi olduğuna ilişkin kadastro tespitine itiraz davası olduğunu beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan ve Hazine adına tespit gören yerlerden olduğunu, Kadastro Müdürlüğünce yapılan güncelleme çalışmasında ‘’iş bu taşınmaz bahçe olarak 1990 yılından beri ... oğlu...’in kullanımındadır’’ şerhinin verildiğini, taşınmaz hakkında... ve diğer üçüncü kişiler tarafından doğrudan satış başvurusunun mevcut olduğunu, ancak henüz satış işlemi yapılmadığını, yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde fiili kullanıma karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.10.2018 tarihli ve 2016/456 Esas, 2018/455 Karar sayılı kararıyla; keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların çekişmeli yeri davacının kullandığını beyan ettikleri, davacının taşınmaz için ödediği emlak vergilerinin bulunduğu, dava konusu taşınmazın kalan kısımları için zilyetlik iddiasında olan kişilerin açtığı davaların kabul edildiği ve bilirkişi raporlarının dosya arasına alındığı, davacının iddiasına konu yer bakımından açılmış başka bir dava bulunmadığı, çekişmeli yerin davacının tasarrufunda olduğu, bilirkişi raporundaki fotoğraftan anlaşılacağı üzere taşınmazların bütünlük arz ettiği, davacının 202,91 m2’lik kısım için iddiasını kanıtladığı, kalan kısım yönünden ise iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın şerh ve beyanlar hanesine dosyaya sunulan 06.02.2018 tarihli fen bilirkişi raporu gereğince ‘’taşınmazın fen bilirkişi raporunun N1 ile gösterilen 202,91 m2’lik alanının davacı ... tarafından 1993 yılından itibaren kullanılmaktadır’’ şerhinin tesciline, fazlaya ilişkin miktar bakımından talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 22.12.2020 tarihli ve 2019/1590 Esas, 2020/2085 Karar sayılı kararıyla; taşınmaz hukukunda zilyetlik kavramı kullanılmakta iken 3402 sayılı Kanun’un ek 4 üncü maddesinde fiili kullanım kavramının kullanıldığı, iki kavramın birbirinden farklı olduğu, kullanmanın taşınmazdan yarar sağlayan eylemler olduğu, eylemlerin amacının yarar sağlamak ve kazanım elde etmek olduğu, ayrıca fiili kullanımın ekonomik amaca uygun bir kullanım olması ve en azından taşınmaz üzerinde hakimiyet sağlamaya yetecek bir süreyi içermesi gerektiği, kullanım kadastrosu sırasında beyanlar hanesinde kullanıcı olarak gösterilebilecek kişilerin tespit sırasında çekişmeli taşınmazı ekonomik amacına uygun olarak fiilen kullanan kişiler olması gerektiği, somut olayda toplanan delillere göre kadastro tespiti sırasında çekişmeli kısım üzerinde davacının anlatıldığı şekliyle fiili kullanımının bulunmadığı, delillerin takdirinde hataya düşüldüğü gerekçesiyle istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; ''...Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kanun'a 5831 sayılı Kanun ile eklenen Ek 4. madde kapsamında 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi gereğince yapılan kullanım kadastrosu çalışması sonucu, İstanbul İli Sultanbeyli İlçesi Mecidiye Mahallesi çalışma alanında bulunan 128 ada 1 parsel sayılı 4.157,68 metrekare yüzölçümlü taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve taşınmazın "kullanıcısının tespit edilemediği için Hazine adına tespiti yapılmıştır" şerhi yazılarak, "bahçe" vasfı ile Hazine adına tespit edilmiştir.
Dava; kullanım kadastrosu sırasında 6831 sayılı Orman Kanun'un 2/B maddesi gereği orman sınırları dışına çıkartılarak mülkiyeti Hazine adına tespit edilen taşınmazın 263 metrekarelik kısmının beyanlar hanesindeki kullanıcısız şerhinin iptali ile davacı lehine kullanıcı şerhi verilmesi isteğine ilişkindir.
Bölge Adliye Mahkemesince, kadastro tespiti esnasında davacının dava konusu taşınmazı ekonomik amaca uygun kullanımının olmadığı gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiş ise de, bu kararın dosya kapsamında toplanan delillere uygun düştüğü söylenemez.
Şöyle ki; mahallinde 06.10.2017 tarihinde yapılan keşifte dinlenen mahalli bilirkişi Muhtar Cemil Ak, davacı tanıkları Sezgin Yurdalan ve Sıddık Baş'ın birbirini tamamlayan beyanlarında; davacının dava konusu taşınmazdan özel parselasyon krokisine göre arsa satın aldığını ifade etmişlerdir. Ayrıca dosya içerisinde, davacının harici satım sözleşmesi ile Temel Kılınçaslan ve Engin Coşkun'dan satış sözleşmesinin ekinde yer alan özel parselasyon krokisindeki "1" nolu 263 meterekare yüzölçümlü taşınmazı satın aldığı, Sultanbeyli Belediye Başkanlığının 01.11.2017 tarihli yazısı ve eklerine göre davacının 1993 yılından 2001 yılına kadar arsa vergisi ödediğine ilişkin muhtelif tarihli ve sıra numaralı emlak vergisi tahakkuk fişleri ile tahsilat makbuzları bulunmaktadır.
Diğer yandan özel parselasyon krokisi dahilinde kullanıma dayalı açılan İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/1165 Esas sayılı dosyası ile iş bu dosya ile birleştirilen aynı mahkemenin 2013/318 Esas, 2011/723 Esas, 2011/1759 Esas, 2013/457 Esas ve 2013/956 Esas sayılı dosyalarında, davaların kısmen kabulüne kararı verildiği ve incelemeye konu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda her bir kullanıcının kullandığı alan gösterilmek suretiyle tapuya tesciline karar verildiği, verilen kararın Yargıtay (Kapatılan) 16 Hukuk Dairesinin denetiminden geçerek 19.12.2016 tarihinde kesinleştiği, parsel sorgulamasında taşınmazın yerleşim yeri içerisinde kaldığı anlaşılmıştır.
Saptanan bu somut ve hukuki olgular karşısında yerleşim alanları içerisinde yer alan taşınmazlar bakımından tarım arazileri gibi ekonomik amaca uygun zilyetlik aranmadığından dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazda 06.02.2018 tarihli teknik bilirkişi ek rapor ve krokisinde N1 sembolü gösterilen 202,91 metrekarelik alanın tespit tarihi öncesinden itibaren davacının kullanımında olduğu anlaşıldığına göre, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı Hazine vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde istinaf isteminin kabulü ile davanın kısmen kabulüne dair İlk Derece Mahkemesinin kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin fiilî kullanım durumlarının belirlenmesinde fiilî kullanımı gösteren belirtilerin nazara alınması gerektiği, bu kapsamda taşınmazın etrafının tel çit, ağıl, taş duvar ve benzeri yapılarla dış alemden soyutlanması, zeminin kullanmaktan mütevellit yapısal olarak değişmesi, doğal unsurların, çalı, ağaç ve benzerlerinin temizlenmesi, taşlarının ayıklanması, seki duvarı ve benzerlerinin yapılması, insan eliyle yetiştirilen meyve ağaçları ile ağaçlandırılması, tarla bitkilerinin yetiştirilmesi, düzenli işlenmekten ve imardan dolayı toprak ve zemin yapısının değişmesi, üzerine ev, ahır, kümes ve benzeri yapı yapılması gibi eylemlerin fiili kullanımın göstergesi olduğu, somut olayda yapılan keşif ve alınan rapora göre dava konusu taşınmazdaki çekişmeli kısmın boş olduğu, üzerinde herhangi bir yapı ve tesis bulunmadığı, davacı tarafın dayandığı senet ve vergi kaydı dışında kullanımına ilişkin bir açıklama yapmadığı, davada dayanılan senet ve bir kısım emlak vergisi kayıtları ile soyut tanık beyanlarına itibar edilerek iddianın ispat edildiğinden bahsedilemeyeceği, uyuşmazlığın esasını teşkil eden fiili kullanım iddiasının varlığının emare düzeyinde dahi somutlaştırılamadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı asıl temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı asıl; sunulan deliller, bilirkişi raporları, mahalli bilirkişi ve tanık beyanları uyarınca iddiasını kanıtladığını, satın aldığı tarihten itibaren taşınmazın emlak vergilerini ödediğini, taşınmazı satın aldıktan sonra 1993 yılında tel örgü ile çevirdiğini ve belirli aralıklarla ziyaret ettiğini, 2013-2014 yıllarında dere çalışması sırasında İSKİ çalışanları tarafından tel örgünün yıkıldığını, delillerin takdirinde hataya düşüldüğünü, taşınmazı malik sıfatıyla zilyet olarak 20 yılı aşkın süredir elinde bulundurduğunu, taşınmaza bağlı borçları ifa ettiğini, vergi kayıtlarında kendisinin gözüktüğünü, İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/1165 Esas, 2015/288 Karar sayılı kararında aynı iddialar ile aynı taşınmaza ilişkin farklı kişilerce açılan davaların kabul ile sonuçlandığını, bu emsal kararın gözönünde bulundurulmadığını ileri sürerek hükmün bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 202,91 m2’lik kısmı 1993 yılında dava dışı kişilerden satın alması, bu tarihten itibaren emlak vergilerini ödemesi ve ayrıca tanık beyanları ile diğer deliller gözetildiğinde çekişmeli kısımda 3402 sayılı Kanun’un ek 4 üncü maddesi uyarınca fiili kullanımı bulunduğunu ispat edip edemediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi
2. 3402 sayılı Kanun'un Ek 4 üncü maddesi
2. Değerlendirme
1. Dava, 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi kapsamında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmaza ilişkin kullanıcı şerhi verilmesi istemine ilişkindir.
2. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.
3. 3402 sayılı Kanun'a 15.01.2009 tarihli ve 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8 inci maddesi ile eklenen ek 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 20.06.1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanun'la değişik 2 nci maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05.06.1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanun'un 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edileceği hükme bağlanmıştır.
4. "Kullanım kadastrosu" olarak isimlendirilen bu çalışmanın amacı, 2/B sahalarını, fiili kullanım durumlarını dikkate alarak parsellere ayırmak ve bu taşınmazları 2/B alanı olarak Hazine adına tescil ederken, taşınmazlar üzerinde fiili kullanımı bulunanları ve muhdesatları tespit ederek tapunun beyanlar hanesinde göstermektir. Bu maddeye göre kullanım kadastrosu sırasında beyanlar hanesinde kullanıcı olarak gösterilebilecek kişiler, kadastro tespiti sırasında çekişmeli taşınmazı fiilen kullanan kişilerdir.
5. Kullanım kadastrosu sırasında, hakkında kullanım kadastrosu tespit tutanağı düzenlenen taşınmazların beyanlar hanesinde yer alan ya da alması gereken kullanıcı ve muhdesat şerhlerine ilişkin olarak askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde, askı ilanından sonra ise genel mahkemelerde kullanım kadastrosuna itiraz davası açılmasının mümkün olduğu hususu tartışmasızdır. Kadastro mahkemelerinde askı ilanı içinde 3402 sayılı Kanun'un ek 4 üncü maddesi gereğince açılacak davalar kullanıcı şerhine ilişkin olup söz konusu taşınmazın mülkiyeti Hazineye ait olduğundan mülkiyet hakkı bakımından değerlendirme yapılması mümkün değildir.
6. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; yörede 3402 sayılı Kanun’un ek 4 üncü maddesi uyarınca yapılan ve sonuçları 23.07.2010 ilâ 23.08.2010 tarihleri arasında ilan edilen kadastroda, dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmaz 4.157,68 m2'lik bahçe niteliğiyle 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılmak ve çalışmalar sırasında kullanıcısının tespit edilemediği belirtilmek suretiyle ... adına tespit görmüş, 24.08.2010 tarihinde ... adına tapuda tescil edilmiştir.
7. Davacı ..., dava dilekçesine ekli harici satış senedi, özel parselasyon planı ve emlak vergisi kayıtları sunarak dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 263 m2'lik kısmının 1993 yılından beri kendisi tarafından kullanıldığını ileri sürerek kullanıcı şerhi verilmesi istemli eldeki davayı açmış, davalı Hazine vekili ise cevap dilekçesinde kadastro müdürlüğü tarafından güncelleme çalışması yapıldığını ve ''iş bu taşınmaz bahçe olarak 1990 yılından beri ... oğlu...'in kullanımındadır'' şeklinde şerh verildiğini, dava konusu taşınmaz hakkında... ve diğer üçüncü kişiler tarafından doğrudan satış başvurusunda bulunulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
8. Öte yandan, delil olarak dayanılan İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.09.2015 tarihli ve 2013/1165 Esas, 2015/288 Karar sayılı kararı incelendiğinde; birleştirilerek görülen davada, güncelleme çalışmasında ismi geçen...'in birleştirilen 2013/318 Esas sayılı dosya davacısı-birleşen dosya davalısı olduğu, ...aleyhine dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın kullanıcısı olmadığı iddia edilerek dava açıldığı gibi... tarafından da anılan taşınmazın kullanıcısı olduğu iddia edilerek dava açıldığı anlaşılmıştır.
9. Bu aşamada taraf teşkili üzerinde durmak gerekmektedir. Bilindiği üzere, taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece resen dikkat edilmesi gereken bir olgudur. Mahkemenin, taraf teşkilini sağlaması 6100 sayılı Kanun'un amir hükmü gereğidir. Taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilmesi hukuken mümkün değildir (6100 sayılı Kanun'un 114 ve 115 inci maddeleri).
10. Kullanım kadastrosu ile oluşan tapu kaydının beyanlar hanesindeki kullanım şerhine yönelik davaların, taşınmazın tespit maliki olan Hazineye ve beyanlar hanesinde ismi yazılı gerçek veya tüzel kişilere yöneltilmek suretiyle açılması zorunludur.
11. Her ne kadar dava dışı... dava konusu 128 ada 1 parsel sayılı taşınmazın beyanlar hanesinde yer almasa da, yukarıda açıklandığı üzere davalı tarafça güncelleme çalışmaları neticesinde çekişmeli taşınmaza... yararına kullanıcı şerhi verildiğinin iddia edildiği, ayrıca İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/1165 Esas sayılı dava dosyasında...'in dava konusu taşınmazın fiili kullanıcısı olduğunu ileri sürdüğü hususları gözetildiğinde eldeki davada verilecek kararın dava dışı...'in haklarını ve hukuk alanını etkileyeceği muhakkaktır.
12. Bu nedenle, mahkemece dava konusu taşınmaza yönelik güncelleme çalışmalarına ilişkin kayıtlar celp edilmeden ve...'in davada yer alması sağlanmadan işin esası hakkında bir karar verilmesi doğru değildir.
13. O hâlde, eldeki davada sadece Maliye Hazinesinin davalı olarak yer alması yeterli olmadığından mahkemece, İstanbul Anadolu 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.09.2015 tarihli ve 2013/1165 Esas, 2015/288 Karar sayılı kararında taraf olan...'in davada yer alması sağlanarak husumetin yaygınlaştırılması, delillerin toplanarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili eksiksiz şekilde sağlanmadan uyuşmazlığın esasına girilerek hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; 3402 sayılı Kanun'un ek 4 üncü maddesi kapsamında yapılan kadastro işlemi sırasında fiilen dava konusu yeri kullanan kişi lehine kullanıcı şerhi verilebileceği, her ne kadar 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde arandığı şekilde taşınmaz üzerinde zilyet olunması şart değil ise de tespit sırasındaki fiili kullanımın ispat edilmesi gerektiği, dosya kapsamında toplanan deliller gözetildiğinde 3402 sayılı Kanun'un ek 4 üncü maddesinde aranan fiili kullanımın davacı tarafça kanıtlanamadığı, dayanılan vergi kayıtlarının tek başına fiili kullanımı ispata yeterli olmadığı, öte yandan eldeki davada mecburi dava arkadaşlığı bulunmadığından dava dışı...'in davaya dahil edilmesinin de gerekmediği, bu nedenlerle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüşler, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
15. Öyle ise direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı asılın temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
10.07.2024 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.