Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/908 E., 2025/362 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.05.2025 tarihli ve 2023/908 E., 2025/362 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/908 E., 2025/362 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/232 E., 2023/490 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 26.12.2022 tarihli ve
2021/5038 Esas, 2022/6074 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkili ... İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. ile davalı üniversite arasında noterde düzenlenen 12.07.2000 tarihli sözleşme ile müvekkilinin Mersin Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi inşaatı işini üstlendiğini, sözleşme konusu inşaatın devamı sırasında diğer müvekkili ... Yapı İnşaat Tur. Pet. Oto. Teks. İth. İhr. San ve Tic. Ltd. Şti. ile adi ortaklık oluşturulduğunu ve Mersin Üniversitesi Rektörlüğünün onayıyla inşaatın yapımına her iki şirketin birlikte devam ettiğini, müvekkilleri tarafından yapımına devam edilen inşaatın sözleşme dâhilinde bitmemesi üzerine davalı idarenin 06.07.2010 tarihli oluru ile işin tasfiye edildiğini, davalı idare tarafından işin devamı sırasında adi ortaklığı oluşturan müvekkillerine işlerin aciliyeti öne sürülerek sözleşme harici imalatlar yaptırıldığını, sözleşme dışı işler kapsamında müvekkili adi ortaklığın Mersin Üniversitesi Alt Yapı inşaatları, Nükleer Tıp Binası inşaatı ve Tıbbi Atık Binası inşaatı işlerini yaparak davalıya teslim ettiğini, hâlen bu imalatların davalı idarece kullanıldığını, bu işlere ilişkin imalat kalemleri ve metraj cetvellerinin ... inşaat kontrol mühendislerine teslim edildiğini, davalı idarenin yapılan imalatlara ve miktarlarına ilişkin herhangi bir itirazının olmadığını, müvekkillerinin davalı idareye defalarca başvurmasına ve idare tarafından da iş bedelinin ödeneceğine dair söz verilmiş olmasına rağmen, davaya konu imalat bedellerinin hâlen ödenmediğini ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesi gereğince davalı idare tarafından müvekkili şirketlerin oluşturduğu adi ortaklığa yaptırılan sözleşme harici imalatların ve bedellerinin tespiti ile tespit edilecek bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 08.02.2017 havale tarihli ıslah dilekçesi ile toplam 4.671.274,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü en yüksek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının sözleşme kapsamı dışında vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yaptığı işlerin neler olduğunu kalem kalem açıklaması gerektiğini, dava dilekçesinin ekinde sıralanan metraj cetvellerinin belge olarak kabulünün mümkün olmadığını, ayrıca sunulan metraj cetvellerinin resmî ve bağlayıcı niteliğinin de bulunmadığını, davacının sözleşme dışı yaptığını iddia ettiği işlerin hangi inşaatla ilgili olduğu, hangi yıl yapıldığı, yapılan işlerin hangi kalemlerden oluştuğu açıklandığı takdirde bu açıklamaya karşı cevap haklarını saklı tuttuklarını, davada sözleşme dışı yapıldığı iddia edilen inşaatların değişik yıllarda değişik mevkilerde bulunan farklı inşaatlar olduğunu ve birbirleriyle hiçbir bağlantıları bulunmadığını, bu nedenle bu inşaatlarla ilgili taleplerin tek dava dilekçesi ile istenemeyeceğini ve davanın usul yönünden reddi gerektiğini, sözleşmesiz yapıldığı iddia edilen işler için on yıllık zamanaşımı süresi geçirilmiş olduğundan zamanaşımı yönünden de davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde belirtilenin aksine davaya konu vekâletsiz iş görme olarak nitelendirilen işlerle ilgili kayıtlarda idareye müracaat edildiğine dair herhangi bir başvuruya rastlanılmadığını, sözleşme konusu yapım işinin tasfiye edildiğini ve taraflar arasında 06.07.2010 tarihi itibariyle tasfiye sözleşmesi imzalandığını, davacı yüklenicinin proje kapsamında yaptığı işler karşılığının hakedişlerle ödendiğini, yüklenicinin son hakedişi el yazısı ile hiçbir alacağımız kalmamıştır notunu düşerek imzaladığını, davacının vekâletsiz iş görme şeklinde yaptığı herhangi bir iş bulunmadığı gibi sözleşme dışı yapıldığı iddia edilen işlerin ve bunların yapılıp teslim edildiğinin de ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.04.2018 tarihli ve 2013/526 Esas, 2018/324 Karar sayılı kararı ile; davanın davalı tarafından sözleşme harici davacıya yaptırılan Mersin Üniversitesi Altyapı inşaatları, Nükleer Tıp Binası inşaatı, Tıbbi Atık Binası inşaatı işlerinin bedelinin ödenmesi istemine ilişkin olduğu, sözleşme harici imalatların vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yapıldığı, taraflar arasında 12.07.2000 tarihli sözleşme ve bedeli konusunda herhangi bir ihtilâfın bulunmadığı, uyuşmazlığın sözleşme dışı imalatlar ve bunların bedelleri konusunda olduğu, adi ortaklığa izafeten davacı şirketler tarafından sözleşme dışı imalatların davalı yararına yapıldığının kanıtlandığı, keşif sonucu düzenlenen bilirkişi heyeti raporunda bu işlerin bedelinin 4.671.274,71 TL olarak belirlendiği, belirlenen bu işlerin davalı tarafından altmış dokuz numaralı tasfiye kesin hakediş raporuna dahil edilmediği ve bedellerinin davacıya ödenmediği, bu nedenle davacının yaptığını kanıtladığı sözleşme dışı işler bedeli 4.671.274,71 TL’yi vekâletsiz iş görme hükümlerine göre davalıdan almaya hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne 4.671.274,71 TL’nin dava tarihi 13.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28.06.2021 tarihli ve 2021/622 Esas, 2021/719 Karar sayılı kararıyla; davalı üniversitenin sözleşme ilişkisini inkâr ettiği, davacının adi ortaklığa harici olarak yaptırılan imalatlara ait metraj cetvelleri ile bunların davalının kontrol mühendislerine teslim edildiğine dair teslim tutanaklarını sunduğu, ancak cevaba cevap dilekçesinde sunulan imalat kalemleri ve metrajları gösteren klasör içindeki belgelerin resmî evraklar olduğu iddiasında bulunmadıklarını bildirdiği, sunulan metraj cetvellerinin de imzasız olduğu, davacının sözleşme ilişkisi iddiasını yazılı delille ispatlaması gerekirken iddiasını ispatlamaya yönelik herhangi bir yazılı belge sunmadığı, yemin deliline de dayanmadığı, dolayısıyla akdi ilişkinin varlığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 26.12.2022 tarihli ve 2021/5038 Esas, 2022/6074 Karar sayılı kararı ile,
“…Dava, sözleşme dışı ve fazla imalat bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında yapılan ek işlere ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte davalı tarafın yetkili olmadığını iddia ettiği kişilerce imzalanan belgelere göre imalatın davacı tarafından yapıldığının belirgin olduğu bu nedenle taraflar arasında sözleşme bulunmadığından bahsedilemeyeceği, davalı kurum tarafından üçüncü kişilere yaptırılan emanet işlere ait dosyaların incelenmesinde belirtilen imalatların davaya konu olan ve mahallinde tespit edilen imalatlarla ilgisinin olmadığı, davalının dava konusu edilen imalatların üçüncü kişiye yaptırıldığını ispat edemediği, imalatların fiilen teslim alındığı, kesin hakediş belgesindeki ibranın sözleşme kapsamında kalan işlerle ilgili olduğundan sözleşme dışı ilave işleri kapsamayacağı dikkate alınarak, 6100 sayılı HMK'nın 281. maddesi hükmünce gerçeğin ortaya çıkması için konusunda uzman yeni teknik bilirkişi kurulu oluşturularak sözleşme dışı iş ve imalâtların yapıldığı yıl piyasa rayiçleriyle (KDV ve yüklenici karı mahalli piyasa fiyatları içerisinde olduğundan ayrıca eklenmeksizin ve çıkarılmaksızın) bedelinin tespit edilmesine yönelik rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davalı idarece sözleşme ilişkisinin inkâr edildiği, davacı iş ortaklığı tarafından sözleşme dışı işlerle ilgili hangi işlerin hangi tarihte yaptırıldığı konusunda dava dilekçesinde herhangi bir açıklama yapılmadığı, dava dilekçesinde Mersin Üniversitesi Alt Yapı inşaatları, Nükleer Tıp Binası inşaatı, Tıbbi Atık Binası inşaatı olarak belirtilen işlerin Mersin Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi inşaatı işlerine ek ve tamamlayıcı işler olmadığı, davacının sözleşme harici yaptığını iddia ettiği işlere ilişkin metraj cetvelleri ve diğer evrakların, davalı üniversitenin yetkili ya da yetkisiz elemanlarınca teslim alındığına dair herhangi bir evrakın dosyada bulunmadığı, davacının sunduğu belgeler üzerinde davalı üniversite çalışanlarına ait imzaya da rastlanmadığı, davacı iş ortaklığı sözleşme ilişkisini ispatlayamadığı gibi davalı idare elemanları tarafından imzalanmış, işin yapıldığını gösterir bir kaydın da mevcut olmadığı, aksinin kabulü hâlinde kötüniyetli yüklenicilerin imzasız metraj cetvelleri ile bu yolu kötüye kullanabileceği, davacı iş ortaklığını oluşturan şirketlerin tacir olduğu, basiretli tacir gibi davranmamanın sonuçlarına katlanmaları gerektiği, davalı üniversiteye ait yerleşke içindeki inşaat faaliyetinin tamamını davacının yapmadığı, sözleşme dışı iş yaptığını ispatlamakla yükümlü olan davacının dosyaya sunduğu ancak davalının herhangi bir yetkilisi ya da çalışanının imzası bulunmayan belgelerin, taraflar arasında ihale sözleşmesi dışındaki işlerin yapılması konusunda yazılı olmayan sözleşme bulunduğunu ispatlamaya yeterli olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; Bölge Adliye Mahkemesinin davacının sözleşme harici yaptığını iddia ettiği işlere ilişkin metraj cetvelleri ve diğer evrakın, davalı üniversitenin yetkili ya da yetkisiz elemanlarınca teslim alındığına dair bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığına dair değerlendirmesinin doğru olmadığını, zira müvekkil firmalara harici olarak yaptırılan işlere ait imalat kalemleri ve metraj cetvellerinin dava dosyası içinde yer aldığını ve bu klasörlerde hangi işle ilgili olarak ne miktarda imalat yapıldığının ayrıntılı olarak mevcut olduğunu, dava konusu olup müvekkillerine yaptırılan sözleşme harici işlerin tamamının kesin hesap şeklinde tanzim edilerek davalı kurum tarafından yapılan işleri denetlemekle resmî olarak görevlendirilmiş kontrolörlere teslim edildiğini, klasörlerin teslimi sırasında kontrolörler tarafından resmî kesin hesaplarda olduğu gibi müvekkillerinde kalacak nüshalar da dahil olmak üzere tanzim edilen imalat kalemleri ve metraj cetvellerine ait tüm evrakların ayrı ayrı imzalanmak suretiyle teslim alındığını, davalının dava konusu imalatları başka firmalara yaptırdığına dair savunmasını ispatlayamadığı, zira dava konusu imalatlar ile davalı kurumun dosyaya sunduğu üçüncü kişilere yaptırılan emanet işlere ait dosyalardaki imalatların aynı olmadığının bizzat bilirkişilerce mahallinde yapılan ölçümler neticesinde tespit edildiğini, davanın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 526 ve devamı maddeleri gereğince vekâletsiz iş görmeye dayalı alacak davası olduğundan ispatı gereken hususun taraflar arasındaki akdi ilişki olmayıp alacağın dayanağını oluşturan imalatların müvekkil firmalarca yapılıp yapılmadığı olduğu ve davaya konu imalatların müvekkilleri tarafından yapıldığının sabit olduğu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında imzalanan 12.07.2000 tarihli ihale sözleşmesinin kapsamı dışında vekâletsiz iş görme hükümlerine göre yazılı olmayan anlaşmayla iş yapıldığı ileri sürülerek sözleşme harici yapılan imalat bedellerinin tahsili istemiyle açılan eldeki davada, davalı iş sahibinin yetkilisi olmadığını iddia ettiği kişilerce imzalanan metraj cetvellerine göre imalatın davacı tarafından yapıldığının belirgin olup olmadığı, başka bir anlatımla davacı iş ortaklığı tarafından davalı iş sahibinin talimatıyla davalı yararına sözleşme harici imalat yapıldığının ispatlanıp ispatlanamadığı, buradan varılacak sonuca göre mahkemece akdi ilişkinin varlığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın pasif husumet yokluğundan reddine mi karar verileceği, yoksa Özel Dairenin bozma kararında açıklandığı üzere taraflar arasında sözlü olarak sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulü ile işin esası incelenmek suretiyle HMK’nın 281. maddesine göre konusunda uzman yeni bir teknik bilirkişi heyeti oluşturularak sözleşme dışı imalâtların bedelinin KDV ve yüklenici kârı hesaplanan tutara dâhil olduğundan ayrıca eklenmeksizin yapıldığı yıl serbest piyasa rayiç fiyatlarıyla tespit edilmesine yönelik rapor alınıp sonucuna göre mi hüküm kurulacağı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27 ve 125. maddesi
2. Değerlendirme
1. Bilindiği gibi dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu mal veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur.
2. Dava konusu yapılmış olan mal veya hakkın başkasına devredilmesi ile, o mal veya hakka bağlı olan dava hakkı da birlikte devredilmiş sayılır. Dava sırasında dava konusunu başkasına devreden tarafın, artık dava konusu üzerinde bir tasarruf yetkisi (hakkı) kalmaz. Başka bir anlatımla, dava konusu devreden tarafın, artık o davada taraf sıfatı kalmaz.
3. Davada sıfat, tarafın dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir.
4. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, sıfat yerine husumet terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır (Baki Kuru; Hukuk Muhakemeleri Usulü; C. I, İstanbul 2001, s. 1157 vd.).
5. Dava konusunu başkasına devretmiş olan tarafın, davaya taraf sıfatıyla devam etmesine veya kendisine karşı davaya eski hâli ile devam edilmesine olanak yoktur. Bununla birlikte, dava sırasında dava konusu malın veya hakkın bir üçüncü kişiye devredilmesi, bir taraf usul işlemi olarak, mevcut dava üzerinde ne şekilde etkileri olacağı usul hukukundaki dava konusunun devri ile çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Medenî usul kanunlarında düzenlenmiş olan dava konusunun devri kurumu sayesinde, salt taraflardan birinin dava sırasında dava konusu malı veya hakkı bir üçüncü kişiye devretmesi hâlinde, davanın sıfat yokluğundan esastan reddedilmesinin önüne geçilmiştir (Levent Börü; Dava Konusunun Devri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk (Medeni Usul Ve İcra-İflâs Hukuku) Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara 2012, s. 32- 37). Bu durum, devre kadar elde edilmiş hukuki sonuçlar da korunarak yargılamanın ucuz, basit ve çabuk olması ilkelerini kapsayan 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)'nın 141/4 ve HMK'nın 30. maddesinde yer verilen yargılamaya hakim olan usul ekonomisine de hizmet etmektedir.
6. Öte yandan dava konusunun devri kurumu, hukuki dinlenilme hakkı ile sıkı bir ilişki içindedir. Taraflara hukuki dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasanın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesinde de hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir (Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2020 tarihli ve 2017/4-1498 Esas, 2020/791 Karar sayılı kararı).
7. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı ayrıca düzenlenmiş olup; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler (HMK md. 27/1). Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir (HMK md. 27/2). Görüldüğü üzere hukuki dinlenilme hakkı bilgilenme hakkı, açıklama hakkı, dikkate alınma hakkı unsurlarına sahip olup, dava konusunun devri kurumu, her üç unsurla da yakından ilişkilidir. Çünkü dava konusunun devri ile maddi ve usulî düzeyde değişiklikler gerçekleşeceğinden devralan (hukuki halefin), devredenin (selefin) ve karşı tarafın hukuki dinlenilme hakları ihlal edilmeden karar verilmesi gereklidir (Hukuk Genel Kurulunun 31.05.2022 tarihli ve 2018/(14)7-30 Esas, 2022/782 Karar sayılı kararı).
8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 125. maddesinde;
…(1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.
(2) Davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder. Bu takdirde dava davacı aleyhine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur hükmüne yer verilmiştir.
9. Bu hüküm, dava konusunun davanın açılmasından sonra devrini (müddeabihin temlikini) düzenlemektedir. Dava açıldıktan sonra sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, HMK’nın 125. maddesi, dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki hâlinde yapılacak usul işlemlerini belirlemiştir.
10. Uyuşmazlık konusu mal, alacak veya hak, dava açılmadan önce devredilirse HMK’nın 125. maddesi uygulanmaz. Zira malını, alacağını veya hakkını devreden kişinin devrettiği mal, alacak veya hak konusu üzerinde alacaklı, borçlu, malik ve zilyet gibi sıfatları kalmayacağından; devreden kişinin, devirden sonra açılan bir davada davacı ya da davalı olarak hasım gösterilmesi mümkün değildir. Hâl böyle olmakla birlikte başlangıçta alacaklı sıfatı bulunmayan davacı veya borçlu sıfatı bulunmayan davalı, davada taraf olarak gösterilip davanın devamı sırasında alacaklı veya borçlu sıfatına sahip olursa, açılan dava sıfat yokluğundan reddedilemez. Şöyle ki; dava açıldığı esnada alacaklı sıfatı bulunmayan davacının, dava sırasında alacağı devralması durumunda husumet (sıfat) ehliyeti yönünden eksiklik ortadan kalktığı için davaya devam edilerek işin esasının incelenip çözümlenmesi gerekir. Husumetin doğru kişiye yöneltilmesi dolayısıyla dava konusunun devri mahkemece resen nazara alınacak hususlardandır.
11. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 125/1. maddesine göre davanın açılmasından sonra, davalı tarafça dava konusunun dava dışı üçüncü kişiye devri hâlinde davacı isterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralan kişiye karşı davaya devam eder. Davacı bu seçimlik hakkını kullanmayarak isterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür (HMK md. 125/1-b). Davacı kendiliğinden seçimlik hakkını kullanırsa, tercihine göre hareket edilir. Aksi hâlde dava konusunun devredildiğini öğrenen mahkemenin, davacıya seçimlik hakkı bulunduğunu hatırlatarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceğini sorması, süre vermesi ve ona göre işlem yapması gerekir.
12. Dava sırasında davalının dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmiş olmasına rağmen mahkemece HMK’nın 125. maddesinde belirtilen haklardan hangisini seçtiği davacıya sorulmadan ve ona seçimi yaptırılmadan, sanki devir yapılmamış gibi eski taraflar arasında davaya devam edilerek karar verilemez. Bu seçimlik hakkının hatırlatılması kuralı, kamu düzenine ilişkindir ve kanun yolu dâhil yargılamanın her aşamasında yapılır (EjderYılmaz; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 819).
13. Maddenin 2. fıkrası gereğince davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilirse, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve davaya kaldığı yerden itibaren devam eder. Başka bir anlatımla HMK’nın 125/2. maddesinde, davacı tarafından dava konusunun üçüncü kişiye devredilmesi hâlinde, devralan üçüncü kişinin, hukuk gereği (ipso iure) davacı sıfatı ve buna bağlı olarak davayı takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği kabul edilmiştir.
14. Davacının dava konusunu devretmesi durumunda, davalının tercihi aranmadan, devralan, davacının yerine kendiliğinden (resen) geçerek yargılama aşamasında her zaman davada taraf sıfatını kazanacaktır. Bir başka ifadeyle HMK’nın 125/2. maddesinde, davalıya 1. fıkradakine benzer seçimlik haklar tanınmamıştır; devir alan kişinin davacının yerine geçmek suretiyle davaya kaldığı yerden devam edeceği ilkesi getirilmiştir. Dava konusu hangi aşamada devredildiyse, o andan itibaren devralan kişi davanın tarafı hâline gelecektir.
15. Dava hakkı, asıl (subjektif ) hakkın içinde bulunan bir hak olduğu için asıl hakkın devri ile dava hakkı da devredilmiş olur. Bir hakkın devri, TBK’nın 183. maddesinde düzenlenen alacağın temliki suretiyle gerçekleşir. Alacak temlik edilince devreden kişinin, alacaklı sıfatı ile birlikte davacı sıfatı da devralana geçer ve davacı yerine geçen üçüncü şahıs usulden doğan yetkilerini kullanabilir.
16. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2021 tarihli ve 2018/(15)6-565 Esas, 2021/1464 Karar; 29.03.2023 tarihli ve 2021/(15)6-535 Esas, 2023/266 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
17. Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve kurallar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verildikten sonra davacılar tarafından Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.04.2018 tarihli ve 2013/526 Esas, 2018/324 Karar sayılı kararı ile kabul edilen 4.671.274,71 TL’lik alacağın ferileriyle birlikte toplam 4.832.594,96 TL olacak şekilde noterde düzenlenen 08.11.2018 tarihli temlikname ile gayrı kabili rücu olarak dava dışı ... Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti’ne devir ve temlik edildiği, dava konusunu devralan (temlik alan) şiketin davada taraf olarak yer almadığı anlaşılmaktadır.
18. Bölge Adliye Mahkemesince dava konusunu devralan ... Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti'nin davacı sıfatı ve buna bağlı olarak davayı takip yetkisi kazanacağı ve davanın devralan bu şirket ile devam edeceği gözetilmeksizin sözleşme harici imalatlar yönünden akdi ilişkinin ispatlanamadığı gerekçesiyle pasif husumet yokluğu nedeniyle direnme kararı verilmesi doğru olmamıştır.
19. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince HMK'nın 125. maddesinin 2. fıkrası gereğince, davanın açılmasından sonra dava konusunun davacılar tarafından devredilmesi hâlinde, devralan ... Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti'nin davacılar yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam edeceği dikkate alınarak temliknamenin varlığı araştırılıp taraf teşkili sağlanmak suretiyle hâsıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
20. Hâl böyle olunca; direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine, kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
28.05.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.