Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/877 E., 2024/83 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.02.2024 tarihli, 2023/877 E., 2024/83 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/877 E., 2024/83 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/45 E., 2023/354 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.09.2022 tarihli ve
2020/8516 Esas, 2022/5864 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfî tespit davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davada; davalı ...Ş. yönünden davanın reddine, davalı .... yönünden davanın kabulüne, 5925108 çek numaralı, 170.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacının davalı ....’ye borçlu olmadığının tespitine; birleşen davada, davalı ...Ş. yönünden davanın reddine, davalı .... yönünden davanın kabulüne, 30.01.2015 keşide tarihli, 5525110 çek numaralı, 170.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacının davalı ....’ye borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davalarda davacı vekili ile davalı ...Ş. vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ...Ş.’nin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak asıl davada davalı ...Ş. yönünden davanın reddine, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nu (2004 sayılı Kanun) 72/4 üncü maddesi uyarınca 34.000,00 TL icra inkâr tazminatının davacıdan tahsiline, davalı .... yönünden davanın kabulüne; birleşen davada, davacı vekilinin davalı ...Ş. yönünden davanın reddine, 2004 sayılı Kanun’un 72/4 üncü maddesi uyarınca 34.000,00 TL icra inkâr tazminatının davacıdan tahsiline, davalı .... yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı asıl ve birleşen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasına geçilmeden önce; direnme kararı asıl ve birleşen davaların davalı ...Ş. yönünden reddine ilişkin olup, asıl ve birleşen davalarda 170.000,00 TL meblağlı çekler nedeniyle menfi tespit istemine ilişkin direnme kararının verildiği 01.03.2023 tarihinde geçerli olan ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362/1-(a) maddesinde öngörülen temyiz edilebilirlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında olup olmadığı, temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davacı vekilinin temyiz isteminin asıl ve birleşen davalar bakımından miktar itibariyle ayrı ayrı reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
II. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341, 352/1-(b), 362/1-(a) ve 366 ncı maddeleri.
III. Değerlendirme
1. Ön sorunun çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un Geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasında; “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete'de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamış ve bu tarihten itibaren 6100 sayılı Kanun'un istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya başlanmıştır.
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 inci maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar; 361 ve 362 nci maddelerinde ise temyiz edilebilen ve temyiz edilemeyen kararlar hüküm altına alınmıştır.
4. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun istinaf yoluna başvurulabilen kararları düzenleyen 341 inci maddesi;
“(1) (Değişik:22/7/2020-7251/34 md.) İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.
(2) Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir,…” düzenlemesini içermektedir. 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 34 üncü maddesiyle değiştirilmeden önceki 341 inci maddesinin birinci fıkrasında ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyatî tedbir, ihtiyatî haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği hükmü mevcuttu.
5. Aynı Kanun'un temyiz edilemeyen kararları düzenleyen 362 nci maddesinde;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin aşağıdaki kararları hakkında temyiz yoluna başvurulamaz:
a-) Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar…” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
6. Öte yandan hemen belirtimelidir ki; kesinlik sınırı kamu düzeninden olup bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı, karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, gerek ilk derece mahkemesinin, gerek bölge adliye mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağı hususunda duraksama bulunmamaktadır.
7. Önemle vurgulamak gerekir ki; miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
8. Yapılan açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; dosya içeriğine göre davacı tarafça asıl ve birleşen davalarda temyize konu edilen toplam miktar her bir dava için 170.000,00 TL olup, bu miktarlar hem asıl hem birleşen davalarda Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL’nin altında kalmaktadır.
9. Hâl böyle olunca, asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyiz isteminin miktar itibariyle hem asıl hem de birleşen davada ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin temyiz dilekçesinin asıl ve birleşen davalar bakımından ayrı ayrı miktardan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.