Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/814 E., 2025/258 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.04.2025 tarihli ve 2023/814 E., 2025/258 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/814 E., 2025/258 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2023/40 E., 2023/83 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.11.2022 tarihli ve
2022/11985 Esas, 2022/15081 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin bozmaya uyarak verdiği karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin bozmaya uyarak verdiği karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasında kamu ihaleleri kapsamında üstlendiği İstanbul ... Devlet Hastanesinin temizlik hizmetlerinde çalıştırdığı işçilere ilişkin sigorta primlerini Kuruma ödediğini, müvekkili şirketin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde düzenlenen teşvikten yararlanabilmek için aranan şartları taşıması nedeniyle malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranlarındaki işveren hissesi prim tutarından 5 puanlık indirim yapılması gerektiğinden Kuruma fazla ödeme yapıldığını, bu hususta Kuruma yapılan başvurunun Kurumca reddedildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 04.02.2015 tarihli ıslah dilekçesinde ise talebini 204.864,31 TL’ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; davacı şirketin talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 30.06.2017 tarihli ve 2016/1028 Esas, 2017/247 Karar sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamına göre davacı şirketin Kuruma prim, idari para cezası ve buna ilişkin gecikme cezası borcu bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 204.870,31 TL’nin Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 30.01.2018 tarihli ve 2017/2106 Esas, 2018/125 Karar sayılı kararı ile; davalı Kurum vekilinin süre tutum talepli istinaf başvuru dilekçesinde istinaf sebebini bildirmemesi ve gerekçeli istinaf dilekçesi sunmaması nedeniyle kamu düzenine ilişkin yapılan inceleme sonucu ıslah dilekçesinde talep edilen tutarı aşan miktara hükmedilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulü ile 204.864,31 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.05.2018 tarihli ve 2018/2525 Esas, 2018/4324 Karar sayılı kararı ile “...Mahkemece, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren Ek m. 17 hükmüne göre, maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davaların konusuz kalacağı ancak bu konuda karar verme yetkisinin ilk derece mahkemesi'ne ait olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun temyiz talebinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğinden anılan yasa maddesi kapsamına göre bir karar verilmesi gerekir
Bu hukuki olgu çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün sair hususlar incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Birinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli ve 2018/207 Esas, 2019/181 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda eldeki davanın açılmasından sonra yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun’un 70. maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17. maddesinin 4. fıkrası gereğince davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 05.10.2021 tarihli ve 2020/401 Esas, 2021/11606 Karar sayılı kararı ile “...Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17. maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma ve faydalandırılma sonrasında fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17. maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. İlk Derece Mahkemesince İkinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 26.04.2022 tarihli ve 2021/247 Esas, 2022/202 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ikinci bozma sonrası sunulan 22.12.2020 tarihli Ticaret Sicil Gazetesine göre Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/221 Esas sayılı dosyasında davacı şirketin iflasına karar verildiği, iflasın Ankara Batı İcra Dairesinin 2020/9 Esas sayılı dosyasında yürütüldüğü, davacı ile vekil arasındaki ilişkinin sona erdiği, duruşma gününü bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilen iflas idare memurları duruşmaya gelmediği gibi mazeret dilekçesi sunmadığı, vekil de tayin etmediği anlaşıldığından belirlenen gün ve saatte duruşmaya katılan olmaması nedeniyle dosyanın HMK'nın 150. maddesinin 1. fıkrası gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildikten sonra HMK’nın 150. maddesinin 5. fıkrasına göre eldeki dava 3 aylık sürede yenilenmediğinden açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
E. Üçüncü Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile “...Eldeki davada, bozma sonrasında, mahkemece davacı şirket eski vekilinin beyanına göre şirketin iflas ettiğini belirlemesi nedeniyle, Yargıtay ilamı ile yeni duruşma gününün, davacı şirketin iflas idare memurlarına tebliği suretiyle yargılamaya devam ettiği anlaşılmakta ise de, iflas idare memurlarına yapılan en erken tebligat tarihi olan 01.11.2021 tarihi öncesinde 16.02.2021 tarihli ve iflas idaresinin 1 numaralı kararı ile ilk alacaklılar toplantısında, iflas idaresini temsilen vekil tutulduğu ve bu vekile Yargıtay ilamı ve yeni duruşma günü tebliğ edilmeksizin karar verildiğinin anlaşılması karşısında, usulüne uygun şekilde yapılan bir tebligatın olmaması nedeniyle, dosyanın işlemden kaldırılmasına ve devamında, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi şartlarının gerçekleşmediği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacıyla iflas kararı öncesindeki vekili arasındaki ilişkinin sona erdiği, duruşma gününü bildirir ihtaratlı davetiye tebliğ edilen iflas idare memurları duruşmaya gelmediği gibi iflas idaresini temsilen vekil tayin ettiklerine dair beyanda bulunmadıkları, vekâletname de sunmadıkları, dosyaya vekâletname sunulmasının iflas idare memurları ile vekilin sorumluluğunda olduğu, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve sonrasında devam eden 3 aylık sürede takip edilmediği, tasfiye memurlarının davanın açılmamış sayılmasına karar verildikten sonra 12.09.2022 tarihinde vekâletname sunduğu, her ne kadar söz konusu vekâletnamenin düzenlenme tarihi 17.02.2021 ise de iflas idare memurlarının vekil tayin edildiğine dair beyanda bulunmaması veya vekâletname sunmaması hâlinde bu hususun bilinemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; davacı hakkında verilen iflas kararının Yargıtay tarafından onandığını, davanın ikinci alacaklılar toplantısına kadar görülmemesi gerektiğini ve henüz ikinci alacaklılar toplantısının yapılmadığını, takip yetkisi ikinci alacaklılar toplantısında alınabileceğinden alacaklılar tarafından henüz tasfiye memurlarına veya vekillerine davayı takip yetkisi verilemediğini, ayrıca iflas sürecinde olan davacı şirketin açtığı ve hakkında açılacak davalarda ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda ikinci bozma sonrası mahkemece davacı tarafa usulüne uygun tebligatın yapılıp yapılmadığı, buradan varılacak sonuca göre dosyanın işlemden kaldırılmasına ve devamında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karar kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine bu kararın Özel Dairece birinci bozma kararında esasa ilişkin bozulması sonrası yapılan yargılama sürecinde İlk Derece Mahkemesince araştırma ve inceleme yapılarak en son direnme kararı verildiği gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince direnme kararı verilip verilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararının usulden bozulup birinci bozma kararına kadar olan tüm bozma ve ilk derece mahkemesi kararları kaldırılarak Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 341 ilâ 373. maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Ön sorunun çözümü için öncelikle yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ile konuya ilişkin hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinin 1. fıkrasında ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği hükmü mevcut iken 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un (7251 sayılı Kanun) 34. maddesi ile 341. maddenin 1. fıkrasındaki hüküm; “İlk derece mahkemelerinin aşağıdaki kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilir:
a) Nihai kararlar.
b) İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. Maddenin devam eden fıkralarında ise hangi kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurabileceği, hangi hâllerde bu kanun yolunun kapalı olduğu ayrıntıları ile düzenlenmiştir.
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesinde ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda incelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması, kararın kesin olması, başvurunun süresi içinde yapılmaması, başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi hâllerinden birinin tespiti durumunda öncelikle gerekli kararın verileceği, eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyanın incelemeye alınacağı belirtilmiştir.
4. Bunların yanı sıra duruşma yapılmadan verilecek kararlar ise HMK'nın 353. maddesinde "(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (…) .
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (…) karar verilmiş olması.
6) (Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir." şeklinde düzenlenmiştir.
5. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesine göre de istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. HMK'nın 356. maddesi ise 353. maddede belirtilen hâller dışında incelemenin duruşmalı olarak yapılacağını hükme bağlamış, maddenin 7251 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile eklenen 2. fıkrasında da duruşma sonunda bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vereceği hüküm altına alınmıştır.
6. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde genel olarak ilk derece mahkemesinin vakıalar, vakıaların ispatı için ileri sürülen ve toplanan delillerin değerlendirilmesi, yargılama usulü ve hukukun uygulanması ile ilgili noktalardaki kabulüne ilişkin eksiklik ya da yanlışlıklar sebebi ile istinaf kanun yoluna başvurulabileceği sonucu çıkmaktadır. Başka bir anlatımla, vakıaların tespit ve değerlendirilmesindeki hatalar ile hukukun uygulanmasından kaynaklanan yanlışlıklar istinaf sebebi olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarihli ve 2016/22-388 Esas, 2018/1607 Karar sayılı kararı).
7. İstinaf bir kanun yolu olmakla birlikte temyiz yolundan farklı olarak ilk derece mahkemesi kararının denetlenmesi yanında aynı zamanda gerektiğinde yeni bir yargılama yapılması ve hüküm mahkemesi gibi karar verilmesi söz konusudur.
8. İlk derecedeki tahkikatın amacı uyuşmazlıkla ilgili tarafların delillerini toplayıp değerlendirdikten sonra uyuşmazlığı çözüp karar bağlamak iken temyiz incelemesinin amacı denetimdir. İstinafta ise hem ilk derece mahkemesinin gerçekleştirdiği tahkikat denetlenir, hem de gerekirse yeniden inceleme yapılarak karar verilir. Zira istinaf yolunda sadece hukuki denetim değil aynı zamanda maddi vakıa denetimi de yapılmaktadır. Bu açıdan istinaf incelemesi ne tam olarak ilk derece yargılamasına ne de temyiz incelemesine benzememektedir.
9. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, istinaf ile ilgili dar ve geniş istinaf sistemi olmak üzere iki sistem öngörülmüş olup geniş anlamda istinaf sisteminde ilk derece yargılamasındaki gibi yeniden inceleme yapılmakta, maddi mesele, ortaya çıkan değişiklikler herhangi bir sınırlamaya tâbi olmaksızın ileri sürülen yeni delil ve olaylar yeniden ele alınarak incelenmekte ve yargılama adeta baştan sona tekrarlanmaktadır. Dar anlamda istinaf sisteminde ise; ilk yargılamadaki her şey yenilenmemekte, ilk yargılama baştan sona aynen tekrarlanmayarak ileri sürülen sebepler kapsamında maddi olay incelemesi yapılmakta ve kural olarak özellikle ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususlar incelenmemektedir. Yani dar anlamda istinaf sisteminde verilen kararın ileri sürülen hususlar çerçevesinde maddi ve hukuki denetimi yapılmaktadır.
10. Hukukumuzda dar anlamda istinaf sistemi kabul edilmiş olup istinaf incelemesinin kapsamını HMK'nın 355. maddesi belirlemiştir. Bu madde hükmü dikkate alındığında kamu düzenine aykırılık hâlleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılır; istinaf sebebi ile bağlı kalınmak kaydı ile bu konudaki delillerin toplanması ve incelenmesi söz konusu olur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama tümüyle tekrarlanmayıp sadece yanlışlık ya da eksiklik tespit edilen noktalarda yargılama yapılarak deliller toplanıp değerlendirildikten sonra kararın düzeltilmesi sağlanmaktadır. Nitekim HMK'nın 357. madde hükmüne göre, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacak hususlar ile ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.
11. Bölge adliye mahkemesince yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu kanaatine varılması hâlinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilecektir (HMK m. 353/1-b). Duruşma yapılmasına gerek olmayan HMK'nın 353. maddesinin (a) fıkrasının 1 ilâ 6. bentleri arasında düzenlenen usuli hataların bulunduğu durumlarda bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verir.
12. Bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunda ileri sürülen sebeplerin doğru olduğuna kanaat getirirse bu durumda ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kurar. Ayrıca yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verir.
13. Bölge adliye mahkemesi kararının hangi hususları içermesi gerektiği HMK'nın 359. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin devam eden fıkralarında ise hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği; başvurunun esastan reddi kararında ileri sürülen istinaf sebeplerinin özetlenmesi ve ret sebeplerinin açıklanması kaydıyla kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesinin gösterilmesi ile yetinilebileceği hükme bağlanmıştır. İstinaf bölümünde aksine hüküm bulunmayan hâllerde ise ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü, bölge adliye mahkemesinde de uygulanacaktır (HMK'nın m. 360).
14. Gelinen bu aşamada temyiz yolu üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır.
15. Temyiz yolu HMK'nın 361 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. HMK'nın 361. maddesine göre, "Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir." Görüldüğü üzere temyiz kural olarak bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. HMK'nın 362. maddesinde ise temyiz edilemeyen kararlar hakkında düzenleme yapılmıştır.
16. Temyiz sebepleri HMK'nın 371. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikler bulunması olarak belirtilmiş olmakla birlikte aynı Kanun’un 369. maddenin 1. fıkrasındaki hüküm gereğince Yargıtay tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir.
17. Yargıtay taraflarca ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebeplerini yerinde görürse bozma kararı verecektir. Ancak bozma kararı, bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı kaldırıp düzelterek verdiği bir karar veya ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp davanın esası hakkında yeniden verdiği bir karara ilişkin ise dosya kararı vermiş olan bölge adliye mahkemesine veya uygun görülen başka bir bölge adliye mahkemesine gönderilecektir (6100 sayılı Kanun m. 373/2).
18. Yargıtayın bozma kararı bölge adliye mahkemesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir (HMK m. 373/1).
19. Burada iki durum arasındaki fark şu noktadadır: Birincisinde (m. 373/2), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını yanlış bulup yeni bir karar vermiştir; ikincisinde ise (m. 373/1), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını doğru bularak istinaf başvurusunu reddetmiştir. Birincisinde, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi normaldir. Çünkü artık ilk derecenin bir kararı mevcut değildir, bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, dosya kararı bozulan mahkemeye (dereceye) gönderilmektedir. İkincisinde ise her ne kadar bozma kararı bölge adliye mahkemesi kararına ilişkin olsa da, özünde ilk derecenin kararı bozulmuştur. Çünkü bu durumda istinaf aşamasında bir karar verilmemiş, sadece ilk derecenin kararı doğru bulunmuş ve istinaf başvurusu reddedilmiştir. İstinafın kararı bozulmakla, aslında ilk derecenin kararı yanlış bulunduğundan dosya ilk dereceye gönderilmektedir (Hakan Pekcanıtez, Muhammet Özekes, Mine Akkan, Hülya Taş Korkmaz, Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, C. III, İstanbul 2017, s. 2302). Dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ve ilk derece mahkemesi bozma kararına uymuş ise bozmaya uyularak verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.
20. Dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği durumlarda bölge adliye mahkemesi, HMK'nın 360. maddesinin atfıyla ilk derece mahkemelerinde uygulanan yargılama usulüne göre 344. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Gerek ilk derece mahkemesi, gerekse bölge adliye mahkemesi bozma kararına direnirse bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme kararına direnilen dairece yapılır ve daire direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.
21. Bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak düzelterek veya yeniden esas hakkında hüküm vermesi ve bu hükmün de Yargıtay tarafından bozulması ile ilk derece mahkemesi kararı hayatiyetini kaybetmiş olur. Bu durumda hüküm mahkemesi sıfatıyla ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm tesis eden bölge adliye mahkemesi, vermiş olduğu bu kararın temyizen incelenerek bozulması sonrasında HMK'nın 373. maddesinin 3. fıkrası gereğince bozma kararına uyma yahut direnme kararını verme yükümlülüğü altındadır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm tesis eden bölge adliye mahkemesinin bozulan kararı sonrasında dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi mümkün olmadığı gibi dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemesince, bozma kararına ilişkin olarak uyma yahut direnme kararı verilemez. Zira böyle bir durumda bozma kararına uyma yahut direnme kararını verme yetki ve yükümlülüğü bölge adliye mahkemesine aittir. Hüküm mahkemesi sıfatıyla esas hakkında verdiği karara ilişkin bozma ilâmına uyan veya direnen bölge adliye mahkemesinin hüküm mahkemesi sıfatı devam ettiğinden uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar vermesi gerekir.
22. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2023 tarihli ve 2022/11-659 Esas, 2023/937 Karar; 29.03.2023 tarihli ve 2023/10-132 Esas, 2023/277 Karar ile 15.06.2022 tarihli ve 2020/11-725 Esas ve 2022/943 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
23. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı Kurum vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verildiği, davalı Kurum vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece 07.05.2018 tarihli birinci bozma kararı ile esasa yönelik kararın bozulduğu ve dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi yerine İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesince 12.09.2019 tarihli ikinci kararda davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın davalı Kurum vekilince tekrar temyizi üzerine Özel Dairece 05.10.2021 tarihli ikinci bozma kararı ile araştırma ve incelemeye yönelik bozulması sonrası ikinci bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesince 26.04.2022 tarihli üçüncü kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece 29.11.2022 tarihli son bozma kararında ise davacı tarafa usulüne uygun tebligat yapılmadığından kararın hatalı olduğu gerekçesiyle bozulduğu, İlk Derece Mahkemesince 28.03.2023 tarihli direnme kararının verildiği anlaşılmıştır.
24. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde her ne kadar Özel Dairece Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek tesis edilen hükme ilişkin olarak verilen birinci bozma kararıyla dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ise de HMK'nın 373. maddesinin 2. fıkrası gereğince bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeninden esas hakkında verdiği kararın Yargıtay tarafından bozulması hâlinde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi zorunludur. Öte yandan kararın Özel Daire tarafından dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmiş olması, bölge adliye mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 3. fıkrası kapsamında bozma kararına karşı direnme kararı verme yetkisini ortadan kaldırmayacağı gibi bu yetkinin ilk derece mahkemesine devri sonucunu da doğurmaz.
25. Bu itibarla Özel Dairece 07.05.2018 tarihli birinci bozma kararı ile bölge adliye mahkemesinin esastan verdiği hükmün araştırmaya ve incelemeye yönelik bozulmasına rağmen HMK'nın 373. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi sonrasında İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmı ile ilgili olarak HMK'nın 373. maddesinin 3. fıkrası çerçevesinde bir karar vermek üzere bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken anılan hükme aykırı şekilde işletilen yargılama sürecinde araştırma ve inceleme yapılarak en son 28.03.2023 tarihinde direnme adı altında verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu açıktır.
26. Hâl böyle olunca 07.05.2018 tarihli birinci bozma kararına kadar olan tüm ilk derece mahkemesi ve bozma kararları yani birinci bozmaya uyularak verilen İlk Derece Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli ikinci kararı, bu kararın temyizi üzerine Özel Dairece verilen 05.10.2021 tarihli ikinci bozma kararı, ikinci bozmaya uyularak verilen İlk Derece Mahkemesinin 26.04.2022 tarihli üçüncü kararı, bu kararın temyizi üzerine Özel Dairece verilen 29.11.2022 tarihli son bozma kararı ile 28.03.2023 tarihli direnme kararı kaldırılarak bölge adliye mahkemesince bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
2-Ankara 25. İş Mahkemesinin 12.09.2019 tarihli ve 2018/207 Esas, 2019/181 Karar sayılı kararı ile kararın temyizi üzerine verilen Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 05.10.2021 tarihli ve 2020/401 Esas, 2021/11606 Karar sayılı bozma kararı ve bu karara uyularak verilen Ankara 25. İş Mahkemesinin 26.04.2022 tarihli ve 2021/247 Esas, 2022/202 Karar sayılı karar ile kararın temyizi üzerine verilen Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 29.11.2022 tarihli ve 2022/11985 Esas, 2022/15081 Karar sayılı bozma kararı ile bu karara karşı verilen Ankara 25. İş Mahkemesinin 28.03.2023 tarihli ve 2023/40 Esas, 2023/83 Karar sayılı direnme kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine,
30.04.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.