ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/80 E., 2024/200 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/80 E., 2024/200 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.04.2024 tarihli, 2023/80 E., 2024/200 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/80 E., 2024/200 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/843 E., 2022/1477 K.

KARAR : Davanın reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.02.2022 tarihli ve

2021/12156 Esas, 2022/1935 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkiline hizmet birleştirmesi yapılarak 01.12.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığını, ancak denetmen raporuna istinaden dava dışı Hin İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. işyerinden bildirilen çalışmalarının fiili olmadığından bahisle aylığın başlangıç tarihi itibariyle kesildiğini ve 54.685,77 TL borç tahakkuk ettirildiğini, müvekkilinin iptal edilen hizmetleri dışında 3600 günden fazla hizmeti bulunduğu ve 506 sayılı Kanun’un geçici 81/C maddesi kapsamında 01.01.2016 tarihinde 56 yaşını ikmal ettiği belirtilerek 01.02.2016 tarihinden geçerli olmak üzere yeniden yaşlılık aylığı bağlanmasının talep edildiğini ancak davalı Kurum tarafından 01.04.2018 tarihinden itibaren yeniden yaşlılık aylığı bağlandığını ileri sürerek 01.02.2016 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 19.11.2019 tarihli ve 2018/148 Esas, 2019/443 Karar sayılı kararı ile; toplam 5031 prim gün sayısı üzerinden 20.11.2013 tarihli tahsis talebine istinaden 01.12.2013 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanan davacının 24.01.2018 tarihli sosyal güvenlik denetmen raporu kapsamında 255 günlük sigortalılığının fiili çalışmaya dayanmadığından bahisle iptali ile yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek yapılan ödemelerin borç tahakkuk ettirildiği daha sonra 23.03.2018 tarihli tahsis talebine üzerine 01.04.2018 tarihinden itibaren yeniden yaşlılık aylığı bağlandığı ancak 01.01.1960 doğum tarihli ve kadın olan davacının 56 yaş, 3600 prim ödeme gün sayısı ve 15 yıl sigortalılık süresi şartlarını yerine getirdiği 01.01.2016 tarihinde yaşlılık aylığı koşullarını sağladığı, Kurumun aylık iptaline karar verdiği tarihten önce iptal edilen hizmetler olmaksızın aylık koşullarının gerçekleşmesi hâlinde yeni bir tahsis talebi aranmaksızın koşulların sağlandığı yeni tarihe göre aylık bağlanmasının hakkaniyete uygun olacağı, aksi takdirde Kurumun inceleme ve denetim yükümlülüğünü ihmal etmesinin sorumluluğunun başkalarına yüklenmesi sonucunun ortaya çıkacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıya 01.02.2016 tarihinden geçerli olmak üzere yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.10.2021 tarihli ve 2020/543 Esas, 2021/1671 Karar sayılı kararı ile; 5510 sayılı Kanun’un 28 ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 56 ve 67 nci maddeleri gereğince yaşlılık aylığının ancak sigortalının yazılı isteği üzerine bağlanmasının mümkün olduğu somut olayda fiili çalışmaya dayalı olmadığı anlaşılan sigortalılık sürelerinin iptali sonrası davacının ikinci kez 23.03.2018 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, 2016 yılına ilişkin herhangi bir tahsis talebinin bulunmadığı bu itibarla kararın hatalı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"..Sahte sigortalılığa dayanan davalar hizmet tespiti içerikli olmakla, davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa’nın 86. maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.

Yukarıda anlatılan yasal mevzuat ışığında dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacıya 01.12.2013 tarihi itibariyle bilahare iptal edilen 255 günlük sigortalılık süresi gözetilmek suretiyle bağlanan aylığın, Kurum Denetmen raporuna istinaden sahte sigortalılık nedeniyle iptali üzerine; anılan sahte çalışmaların geçerliliği ile yaş koşulunun gerçekleştiği tarihi takip eden aybaşı olan 01.02.2016 tarihi itibariyle aylık bağlanması için iş bu eldeki davanın açılmış olmakla; mahkemece yapılması gereken iş; iptale konu 255 günlük çalışmanın eylemli (fiili) olup olmadığı usulünce irdelenmeli, eylemli olduğu sonucuna varılsa dahi taleple bağlılık ilkesi gereği 01.02.2016 tarihinden itibaren aylığın bağlanması gerektiği hususu gözetilmeli; iş bu iptale konu çalışmaların fiili olmadığı sonucuna ulaşılması halinde ise; geçerli olan sigortalılık süresi ve prim gün sayısı ve davacıya 01.12.2013 tarihi itibariyle aylık bağlanmış olması karşısında, yeniden tahsis talebi aranmayacağı hususu da gözetilerek 01.02.2016 tarihi itibariyle tahsis koşullarının varlığı usulünce irdelenerek varılacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı vekilinin dava dilekçesinde ve bozma ilâmına karşı sunduğu beyan dilekçesinde iptal edilen sigortalılığın geçerliliği hususunda bir talebinin olmadığı aksine iptal edilen hizmetleri dışında 3600 günden fazla hizmetinin bulunduğu iddiasıyla 56 yaş şartını sağladığı 01.01.2016 tarihini takip eden ay başı olan 01.02.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasını talep ettiği ve 2016 yılına ilişkin herhangi bir tahsis talebinin de bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, müvekkiline bağlanan aylığın başlangıç tarihinin 01.02.2016 olması gerektiğini, zaten yaşlılık aylığı alan müvekkilinin yeniden tahsis talebinde bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, direnme kararında ilk karardan farklı vekalet ücretine hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırılık oluştırduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının iptale konu çalışmasının fiili olup olmadığının tespiti konusunda talebinin bulunup bulunmadığı, bu sigortalılığının fiili çalışmaya dayanıp dayanmadığının araştırılmasının ve 20.11.2013 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı bağlanan davacının bir kısım sigortalı hizmetlerinin iptal edilmesi neticesinde yaşlılık aylığının kesildiği eldeki davada; yaşlılık aylığının yeniden bağlanması için tahsis talebi bulunmasının gerekip gerekmediği; buradan varılacak sonuca göre 01.02.2016 tarihi itibariyle tahsis koşulları irdelenerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1.5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun/ Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu) geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrası, Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun/Sosyal Sigortalar Kanunu) 62 ve geçici 81 inci maddeleri.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26 ncı maddesi.

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

2. Sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal hukuk devleti, niteliğinin bir gereği olarak sosyal güvenlik kavramını yaşama geçirerek somutlaştırır. Sosyal devletin gerçekleşme aracı olan sosyal güvenlik kavramı insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, gelecekten emin olma düşüncesinin bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak sosyal güvenliğin varlık koşulu diğer bir ifadeyle olmazsa olmazıdır.

3.Bu nedenledir ki, sosyal güvenlik hakkına temel insan hakları arasında yer verilmiş ve uluslararası hukuk normları ile Anayasalarda güvence altına alınmıştır. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 60 ıncı maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu ve devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağı hükme bağlanmıştır.

4.Sosyal güvenlik hakkı kapsamında sigortalılara sağlanan haklardan biri de yaşlılık aylığı bağlanmasıdır. Zira insanlar genellikle belli bir yaşa ulaştıktan sonra çalışma gücünü kısmen ya da tamamen kaybetmeleri nedeniyle aktif çalışma hayatına son verme ihtiyacı duyarlar. Aktif olarak çalışıp gelir elde etme imkânından yoksun oldukları bu dönemde gelir kaybına uğrarlar. İşte uzun vadeli sigortalı kollarından biri olan yaşlılık sigortasının temel amacı sigortalıya ömrünün iş göremediği geri kalan kısmında yardım etmek ve geçimini sağlayacak sürekli bir gelir sağlamaktır.

5. Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar; hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma olarak sayılabilir.

6. ürk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabi olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine ... tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur.

7. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun'un geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki; "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır." hükmü uyarınca davanın yasal dayanağını mülga 506 sayılı Kanun'un 62 ve geçici 81 inci maddeleri oluşturmaktadır.

8. Nitekim 25.08.1999 tarihinde kabul edilerek 08.09.1999 tarihli ve 23810 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 4447 sayılı Kanun ile eklenen, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve sonrasında 4759 sayılı Kanun ile bir bölümü değişikliğe uğrayan 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesindeki düzenlemeler kapsamında yaşlılık aylığı bağlama koşullarının 4447 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.09.1999 ve 4759 sayılı Kanun’un kabul edildiği 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi nin kaç yıl olduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir.

9. Buna göre 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddenin (A) bendi uyarınca 4447 sayılı Kanun'un yürürlükten tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olanlar ile sigortalılık süresi 18 yıl ve daha fazla kadınlar ve sigortalılık süresi 23 yıl ve daha fazla olan erkekler hakkında 4447 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümler uygulanacaktır.

10. Sosyal Sigortalar Kanunu’nun geçici 81 inci maddesinin (B) bendi ile maddenin (A) bendindeki şartları taşımayan sigortalılar yönünden 23.05.2002 tarihindeki sigortalılık süresi esas alınarak kademeli bir sistem benimsenmiştir.

11. Sosyal Sigortalar Kanunu'nun geçici 81 inci maddesinin (C) bendinin (a) alt bendinde ise 23.05.2002 tarihinde 15 yıl sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri hâlinde yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiştir. Sözü edilen bu bentteki koşulları 23.05.2002 tarihi itibariyle yerine getirmeyenler yönünden de yine kademeli bir geçiş düzenlenmiştir.

12. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki 506 sayılı Kanun'un 62 nci maddesinde yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını taşıyan sigortalıya yazılı istek tarihini takip eden ay başından itibaren yaşlılık aylığı bağlanacağı belirtilmiş, aynı yöndeki düzenlemeye 5510 sayılı Kanun'un 28 inci maddesinde de yer verilmiştir. Bu nedenle yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte (tahsis talebinde) bulunulması gerekmektedir.

13. Bu aşamada konuyla ilgisi nedeniyle taleple bağlılık ilkesine kısaca değinilmelidir.

14.Medeni yargılama hukukuna hâkim olan ilkeler 6100 sayılı Kanun'da açıkça düzenlenmiş ve 26 ncı maddesinde "Taleple bağlılık ilkesi" ne yer verilmiştir.

15.Taleple bağlılık ilkesi, hâkimin tarafların talepleriyle bağlı olduğunu, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar veremeyeceğini ancak duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebileceğini ifade eder. Belirtmek gerekir ki, hâkim bazı durumlarda taleple bağlı değildir. Bu durumlar Kanunda açıkça belirtilmiştir.

16.Somut olayda 01.01.1960 doğum tarihli olan davacıya 20.11.2013 tarihli tahsis talebine istinaden 5031 prim ödeme gün sayısı üzerinden 01.12.2013 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (B) bendi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı, Kurum denetmeni tarafından düzenlenen 24.01.2018 tarihli ve 013 sayılı raporda davacının dava dışı Hin İnşaat San. Tic. Ltd. Şti. unvanlı işyerinden bildirilen hizmetlerinin fiili çalışmaya dayanmadığı yönündeki tespit üzerine bu bildirimlerinin Kurumca iptal edildiği, buna bağlı olarak da yaşlılık aylığının başlangıçtan itibaren kesilerek 01.12.2013-22.03.2018 tarihleri arasında yapılan ödemelerin davacı adına borç kaydedildiği, davacının Kurum kayıtlarına 30.03.2018 tarihinde giren dilekçesinde iptal edilen çalışmalarından sonra geriye kalan prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (C) bendine göre 01.02.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığını ve bu tarihten itibaren aylık bağlanarak iade ile sorumlu olacağı miktarın da buna göre belirlenmesini talep ettiği, davacının ayrıca 23.03.2018 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından 4776 prim gün sayısı esas alınarak 01.04.2018 tarihinden itibaren davacıya yaşlılık aylığı bağlandığı, ancak davacının 01.02.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması istemi ile eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır.

17.Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 20.11.2013 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığı almakta olan davacının bir kısım hizmetlerinin iptal edilmesinden sonra geri kalan 4776 prim gün sayısı itibariyle 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (C) bendine göre 56 yaşını doldurduğu 01.01.2016 tarihini takip eden ay başı olan 01.02.2016 tarihi itibari ile yaşlılık aylığı bağlanması istemi ile dava açtığı, iptal edilen hizmetlerinin fiili çalışmaya dayandığı ve eylemli çalışmasının varlığının araştırılması gerektiği yönünde bir iddia ve talebinin bulunmadığı, Özel Daire bozma kararının Kurumca iptal edilen 255 günlük çalışmasının eylemli olup olmadığının irdelenmesini öngören bölümü yerinde değil ise de davacının sosyal güvenlik denetmeni tarafından yapılan inceleme sırasında aylığını almaya devam ettiği ve 2013 yılında yapılmış bir tahsis talebinin de bulunduğu dikkate alındığında artık yeni bir tahsis talebine gerek olmaksızın 506 sayılı Kanun'un geçici 81 inci maddesinin (B) bendine göre bağlanan aylığın kesilmesinden sonra aynı maddenin (C) bendi kapsamında 01.02.2016 tarihi itibariyle tahsis koşullarının varlığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddi doğru olmamıştır. Varılan bu sonuç ise usul ekonomisinin gereği olduğu gibi sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortaların yanı sıra bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine, ayrıca bu tür davaların kamusal yapısına uygundur.

18. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.03.2022 tarihli ve 2019/(21)10-803 Esas, 2022/425 Karar ile 26.04.2023 tarihli ve 2022/1051 Esas, 2023/360 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.

19. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında davacının yaşlılık aylığının bir kısım çalışmalarının sahte olduğunun tespiti üzerine iptal edilmesi karşısında yeni bir tahsis talebi olmadan yaş şartını gerçekleştirdiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanmasının mümkün olmadığı, sahte sigortalılık ile meydana gelen sonuca davacının sebebiyet verdiği, Kurumun da yeni tahsis talebi üzerine davacıya 01.04.2018 tarihinden itibaren aylık bağladığı ayrıca davacının iptal edilen hizmetlerinin fiili çalışma olduğunun tespitine yönelik talebinin bulunmadığı, bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

20. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.04.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-202380-e-2024200-k-sayili-karari